İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
AFRİKA'NIN
İSYANI ve İKİNCİ KEZ FETHİ
O
sıralarda Bizans İmparatoru Herakleios olup, bütün dünya Hıristİyan hükümdarları
O'na bağlı olarak muntazamca haraç öderlerdi. Bu haraçlar genellikle Mısır,
Afrika, Endülüs ve diğer yerlerden gelmekteydi. Abdullah bin Sa'ad Afrika'yı
fethettiği zaman Herakleios, Müslümanlara ödedikleri haraç ve cizye kadar
kendisine de haraç vermelerini talep etmek üzere buraya bir patrik göndermişti.
Patrik, Kartaca Şehri'ne yerleşip bütün Afrika'nın ileri gelenlerine haber
göndererek onları toplamış ve İmparatorun emrini bildirmişti. Onlarsa böyle bir
teklif e yanaşmayıp şöyle demişlerdi: "Biz daha önce ödediklerimizi şu
anda da ödüyoruz. Müslümanların bizden aldıkları bu cizyeyi kendisi normal
karşılayıp bizi sıkıştırmaması gerekir." Georg'un öldürülmesinden sonra
Afrika'daki Rumların başına başka biri getirilmişti. Fakat Bizans Patriği karışıklık
ve fitnelerden sonra onu buradan kovmuş ve bu yeni vali, Muaviye'nin yanına
giderek Şam'da yerleşmişti. Hz. Ali'nin ölümünden sonra Muaviye Şam'a iyice
hakim olmuştu. Bundan sonra Şam'da ikamet eden bu Rum vali Muaviye ile görüşüp
birlikte Afrika üzerine askerler göndererek buranın fethini ona teklif ve
tavsiye etmişti. Bu teklif üzerine Muaviye O'nunla birlikte Muaviye bin Hudeye
es-Sekuni'yi gönderdi, İskenderiye'ye vardıklarında Rum Patrik ölmüş, İbn
Hudeye yoluna devam ederek Tunus'a kadar ilerlemişti. Burası sıcaktan
yanıyordu. İbn Hudeye'in yanında bir hayli askeri vardı. Bu askerlerle
Kamuniye'de konaklamışken bölgenin patriği Müslümanlar üzerine otuz bin
civarında asker göndermişti. Düşman askerlerinin geldiğini gören Muaviye bin
Hudeye Müslümanlardan bir miktar askeri onların üzerine göndermiş ve aralarında
meydana gelen çarpışmalarda Rumlar hezimete uğrayarak Celula Kalesi muhasaraya
alınmıştı. Kale bir türlü fethedilememiş, ancak bir ara kalenin sur
duvarlarından bir kısmı yıkılarak Müslümanlar şehrin içine girebilmiş ve burada
ne varsa hepsini ganimet olarak ele geçirmişlerdi. Müslümanların bir kısmı
etrafa dağılmış ve buralarda ikamet edenler yeniden onlara itaat etmişlerdi.
Buranın
halkı Hişam bin Abdülmelik zamanına kadar son derece itaatkar bir durumda
kalmış, İslam Devleti'ne karşı asla isyan etmemişti. Ancak Hişam bin Abdülmelik
döneminde Irak'tan buraya gelen bazı kimselerin teşvikiyle baş kaldırmış ve
aralarında bugüne kadar süren büyük bir tefrika ve görüş ayrılığı olmuştur. Onlar
şöyle diyorlardı: "Biz komutanların davranışlarına göre imamlara ve devlet
başkanına muhalefet etmeyiz." Kendilerine: "Bu kumandanlar imamların
emirlerine göre hareket ederler." denildiğinde ise şöyle cevap
veriyorlardı: "Onlarla irtibatımızı sağlamadan ve görüşmeden bu konuda
fikir beyan etmeyiz." Ve arkasından Meysere isminde birisi yanında bulunan
yirmi küsur adamla Şam'a gelip Hişam ile görüşmek istemiş, fakat Hişam O'nu
yanına kabul etmemişti.
Bunun
üzerine onlar da el-Ebraş'ın yanına varıp durumlarını şikayet etmek üzere:
"Bizim kumandanımızın bizimle ve askerlerimizle birlikte cihada çıktığını
ve elde ettiği ganimetieri onlara payettiğini müminlerin emirine bildirmeni
istiyoruz," demişler. el-Ebraş da onlara: "Bu bizim cihadımızın en
uygun olanıdır. Bir şehri muhasara ettiğimizde bazen başarı elde eder, bazen de
etmeyebiliriz," diye cevap vermişti. Meysere buna karşılık şöyle demişti:
"Bu normal ücret değildir, fazladır. Kardeşlerimize ne verilirse bize de
aynısı yeter. Fakat onlar bazı konularda ileri giderek bir yandan keçilerimizin
karınlarını yarıp içinden oğlaklarını çıkarıyorlar, bir yandan müminlerin
emirinin koyunları üzerine saldırmak için beyaz yaban eşeklerini salıyorlar ve
bu eşekler bir sürü koyunumuzu öldürüyorlardı. Buna da katlandık. Fakat daha da
ileri giderek kızlarımızın en güzellerini seçip almaya başladılar. Onlara şöyle
dedik: "Biz Müslümanız ve sizin bu yaptıklarınıza kitapta ve sünnette bir
yer bulamıyoruz. Biz de müminlerin emirinin bu konudaki görüşünü almak istedik.
Bu yapılanlar O'nun bilgisi altında mı yapılıyor, yoksa o bunlardan habersiz
midir?" Onlar Şam'da bir hayli durmuş, yanlarında getirdikleri iaşeleri ve
nafakaları tükenmiş, nihayet kendi isimlerini bir kağıda yazarak vezirlerinden
birine vermiş ve müminlerin emiri bizi soracak olursa O'na durumumuzu
bildiriniz," diye rica etmişlerdi. Tunus' a geri döndüklerinde Hişam'ın
valisine karşı isyan etmiş, O'nu öldürmüş ve bölgeyi istila etmişlerdi. Nihayet
olaylar Hişam'a ulaşmış, kimlerin bunu yaptığını sorunca, O'na isimlerini
yazdırdıkları kimseler oldukları söylenmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA