İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 20. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİCRETİN YİRMİNCİ YILI (21 Aralık 640 - 9 Aralık 641)

 

MISIR'IN FETHEDİLMESİ

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

MISIR'IN FETHEDİLMESİ

 

Denildiğine göre, Mısır bu sene ve bir rivayete göre Amr bin As tarafından fethedilmiştir. İskenderiye de aynı şekilde fethedilmiştir. İskenderiye'nin 25. yılda fethedildiği söylendiği gibi, Mısır'ın 26. yılın Rebıulevvel ayında fethedildiği de söylenir. Fakat özet olarak söylenecek söz şudur: Mısır'ın Remade yılından önce fethedilmiş olması gerekir, çünkü Amr bin As Kızıldeniz yoluyla Mısır'dan Medine'ye erzak göndermiştir. Doğrusunu Allah en iyi bilendir. Bu konuda başka sözler de söylenmiştir.

 

Mısır'ın fethedilmesine gelince: Hz. Ömer Beytulmakdis'i fethedip orada bir kaç gün kaldıktan sonra Amr bin As'ı Mısır'a göndermiş, arkasından Zübeyr bin el-Avvamı da sevketmişti. Müslümanlar Babilyon'u ele geçirerek Mısır'a gitmişler, orada kendilerini Mısır başpiskopusu olan Ebu Meryem karşılamıştı. Onunla birlikte diğer din adamları da vardı. Mukavkıs Ebu Meryem'i Amr'a karşı ülkesini korumak amacıyla göndermişti. Amr onların bölgesine askerleriyle birlikte varınca aralarında çatışma çıktı. Bunun üzerine onlara:

"Bizimle çarpışmakta acele etmeyiniz. Bana Ebu Meryem ile Ebu Miryam gelsin" deyince savaşı bıraktılar ve Amr'ın istediği iki kişi çıkıp geldi. Amr onları İslam'ı kabul etmeğe, ya da cizye vermeğe çağırdı ve kendilerine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mısır halkı hakkındaki ve Hz. İsmail'in annesi Hacer dolayısıyla yapmış olduğu vasiyetini haber verdi. Onlar: "Bu oldukça uzak bir akrabalıktır. Böyle bir akrabalığın haklarına ancak peygamberler riayet edebilir. Sen yanına bir daha dönünceye kadar bize eman ver" dediler. Bunun üzerine Amr onlara şunu söyledi: "Benim gibi birisi kolay kolayaldatılmaz, fakat ben durumu incelemeniz için size üç gün süre tanıyorum." Ebu Meryem ile Ebu Miryam: "Süremizi biraz daha uzat" deyince, Amr onlara bir günlük daha süre verdi. Mukavkıs'ın yanına döndüler.

 

Artaban bunların getirdikleri İslam ya da cizye teklifini kabul etmedi.

 

Müslümanlarla çarpışmayı emrederek Mısır halkına şunları söyledi: "Bizler sizleri savunmak için gücümüzün sonuna kadar çalışacağız." Amr gece saldırısının dışında ani ve beklenmedik bir şeyle karşılaşmadı, çünkü zaten savaşa hazırdı. Müslümanlar Artaban'la çarpıştılar ve sonunda O'nunla birlikte pek çok kişi öldürüldü, geri kalanlar ise bozguna uğradılar. Amr ile Zübeyr çoğunluğun bulunduğu Ayn Şems'in üzerine yürüdüler. Amr, Ferema'ya Ebrehe bin es-Sabbah'i, İs-kenderiye'ye de Avf bin Malik'i gönderdi. Denildiğine göre, İskender ile Ferema iki kardeş idiler. Avf İskenderiye'nin yakınında, Amr ise Ayn Şems'de karargahını kurdu. Mısır halkı kendi krallarına şunu söylediler:

 

"Sen Kisra'yı ve Kayser'i bozguna uğratmış ve onları kendi yurtlarında yenilgiye uğratmış bir kavme karşı ne diye savaşmak istiyorsun? Sen de bunlara karşı çıkma, bizi de onlarla karşı karşıya bırakma". Mukavkıs bunu kabul etmedi ve Müslümanların üzerine hücum etti. Halkın görüşünü bu şekilde açıklaması dördüncü güne rastlamıştı.

 

Müslümanlarla Mukavkıs Ayn Şems'de karşılaşıp savaşınca Müslümanlar bir ara geriler gibi oldular. Bunun üzerine Amr onları kınadı. Yemen halkından birisi Amr'a: "Bizler demirden yaratılmadık ya" deyince Amr: "Sus, sen olsa olsa bir köpek olabilirsin" diye karşılık verdi. Yemen'li de bunun üzerine: "Sen de köpeklerin komutanı olursun" dedi. Bu atışmadan sonra Amr Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sahabilerini çağırdı, yanına geldiklerinde: "Sizler ileri geçiniz, Allah sizinle zafer ihsan edecektir" dedi. Aralarında Ebu Bürde ile Ebu Berze'nin de bulunduğu sahabiler ileri atıldı, arkalarından da diğer askerler onları izledi. Allah da Müslümanlara zafer nasip etti ve müşrikleri bozguna uğrattı. Zübeyr bin el-Avvam şehrin suruna çıktı. O'nun sura çıktığını gören Mısırlılar Amr'a kapılarını açarak barış teklifinde bulundular. Amr da barış isteklerini kabul etti. Diğer taraftan Zübeyr savaşarak surdan aşağı indi ve kapıdan çıkıp Amr'ın yanına varıncaya kadar çarpışmasına devam etti. Böylelikle Mısır halkı yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmışken barış yaptılar. Müslümanlar onlardan kılıç zoruyla aldıklarını da barış hükümlerine tabi tuttular ve böylelikle Mısırlılar zımmı statüsüne girmiş oldular. Aynı şekilde Bizanslılardan ve Nube halkından Mısırlılarla yapılan barış şartlarını kabul eden kimseleri de aynı statüyle tabi tuttular. Gitmeyi arzu eden kimseyi de güvenlik altında olabileceği bir yere gidinceye kadar emniyet altında gönderdiler.

 

Müslüman süvarileri Mısır'da toplandılar ve Fustat'ı inşa ederek orada yerleştiler. Ebu Miryam Amr'ın yanına gelip savaştan sonra alınmış esirleri istedi. Amr onları kovunca şunları söylediler: "Sizden ayrıldığımız andan size geri döndüğümüz ana kadar elinize geçirmiş olduğunuz her şey zİmınet altındadır." Bunun üzerine Amr onlara: "Siz hem bize hücum edeceksiniz, hem de zimmet altında mı olacaksınız?" diye sorunca "Evet" diye cevap verdiler. Amr bin As esirleri askerler arasında paylaştırdı ve bunun sonucunda esirler Arap diyarlarının çeşitli bölgelerine dağılmış oldu. Ganimetlerin beşte birini de bir heyetle birlikte Hz. Ömer'in yanına gönderdi. Heyet Hz. Ömer bin Hattab'a bütün durumları ve Ebu Meryem'in söylediklerini haber verince Hz. Ömer bu dört gün içerisinde Müslümanlara karşı savaşmamış kimselerden alınan esirleri geri çevirdi, fakat Müslümanlarla çarpışmış kimselerin esirlerini geri vermedi.

 

Kıptiler Amr'ın kapısının önünde toplanmışlardı. Amr onların: "Araplar ne kadar da güçsüz kuvvetsizmiş? Bizim gibi kimselerin onlara boyun eğdiklerini şimdiye kadar görmedik" şeklindeki sözlerini de haber almıştı. Bu durumun kendilerini ümitlendireceğinden korktuğu için emir vererek bir miktar devenin kesilip pişirilmesini istedi. Ordu kumandanlarını davet etti, diğer taraftan bu sözleri söyleyenlere de haber verdi, onlar da yanlarına geldiler. Arap usulü yemek yediler, dişleriyle etleri kemiklerinden sıyırdılar, etin suyunu içtiler. Yemek sırasında abalarıyla ve silahsız idiler. Bunu gören Kıptiler daha bir ümitlenmeye başladılar. Amr Müslümanlara ertesi günü Mısır halkına ait elbise ve ayakkabılarla tekrar gelmelerini söyledi. Onlar da aynı şeyi yaptılar. Ayrıca halkının gelip görmesine de izin vermişti. Bu sefer Mısırlılar dünkü gördüklerine hiç de benzemeyen şeyler gördüler. Yemek hizmetlerini görenler çeşitli Mısır yemekleri getirdiler, bunları Mısır halkı gibi yemeye başladılar. Kıptiler bu işten bir şeyanlamadı. Amr Müslümanlara bir haber daha göndererek: "Yarınki gösteri için silahlanınız" diye emir verdi. Ertesi günü bir gösteri yapıldı. Amr izin verdi gösteriyi Kıptiler de seyrettiler. Sonra onlara şunları söyledi: "Ben sizlerin, Arapların içinde bulundukları sıkıntılı hali görünce ne gibi duygulara kapıldığınızı bildim. Bu duyguların sizleri helak etmesinden korktum. Bu bakımdan siz önce yurtlarında ne halde olduklarını, daha sonra sizin yurdunuzda ne hale geldiklerini, daha sonra da savaşta ne durumda olduklarını göstermek istedim. Onların size karşı yaşayışları böyle olmasına rağmen nasıl zafer kazandıklarını gözlerinizle gördünüz. İkinci gün onların sizin ülkenizde neler elde ettiklerini gördünüz. Ben sizin şunu bilmenizi istedim: Üçüncü gün gördükleriniz onları ikinci gün gördüğünüz şekilde yaşamaktan alıkoymayacağı gibi, birinci günkü yaşayışa da geri göndermez."

 

Mısırlılar O'nun yanından ayrılırken: "Araplar sizi piyadeleriyle vurmuştur" diye söyleniyorlardı. Hz. Ömer Amr'in bu yaptıklarını haber alınca şunları söyledi: "Allah'a yemin ederim, O'nun savaşması yumuşaktır; savaşının herhangi bir savleti, başkalarının savaşlarında olduğu gibi herhangi bir hamlesi yoktur. "

 

Daha sonra Amr İskenderiye üzerine yürüdü. İskenderiye ile Fustat arasında bulunan bütün Bizanslılarla Kıptiler O'nunla savaşmak üzere toplanmış: "O bizim üzerimize gelmeden, bizimle savaşmadan İskenderiye'ye gitmek istiyor, ancak biz onunla savaşalım" diye kararlaştırmışlardı. Her iki ordu karşı karşıya gelip savaştılar. Amr onları bozguna uğrattı ve büyük bir kısmını öldürdü. Sonra İskenderiye'ye varıncaya kadar yoluna devam etti. Oraya vardığında İskenderiye halkının savaşmak üzere hazırlanmış olduklarını gördü. Bunun üzerine Mukavkıs, Amr'a elçi göndererek belirli bir süreye kadar barış istediyse de. Amr, geçici bir süre için barış kabul etmeyerek şunları söyledi: "Biz sizin en büyük kralınız olan Heraklieus ile karşı karşıya geldik; sizin de öğrendiğiniz şeylerle karşılaştık." Bunu duyan Mukavkıs arkadaşlarına: "Doğru söyledi. Bizim öncelikle kulak asıp dinlememiz gerekiyor." dediyse de çevresindekiler O'na ağır sözler söylediler ve görüşünü kabul etmediler. Bunun üzerine Müslümanlar İskenderiye halkıyla çarpışmaya başladılar ve onları üç ay süreyle muhasara altında tuttular. Sonunda Amr İskenderiye'yi savaşarak fethetti. Şehir içinde bulunan her şeyi ganimet olarak aldı, halkını da zimmi olarak tespit etti.

 

Denildiğine göre, Mukavkıs İskenderiye'den çıkıp gitmek isteyenin çıkması, kalmak isteyenin de kalması şartıyla on iki bin dinar karşılığında Amr ile barış anlaşması yapmıştı. Amr İskenderiye' de yeteri kadar silahlı asker bıraktı.

 

Mısır'ın fethedilmesinden sonra Nube ülkesine gaza yapıldı. Müslümanlar bu gazadan pek çok yaralı ve Nubelilerin iyi atıcı olmaları nedeniyle gözlerini kaybeden askerlerle geri döndü. Bu bakımdan Müslümanlar Nubelilere: ''Göze atış yapanlar'' adını verdiler.

Abdullah bin Sa'ad Ebi Serh Hz. Osman döneminde Mısır Valisi olunca onlarla her yıl belirli sayıda esir vermeleri karşılığında barış yaptı. Buna karşılık Müslümanlar da onlara her yıl belirli miktarda yiyecek ve giyecek vereceklerdi. Hz. Osman ve O'ndan sonraki yöneticiler bu barış antlaşmasını geçerli kabul etmişlerdi.

 

Denildiğine göre, Müslümanlar Bilhib denilen yere vardıklarında aldıkları esirler de Yemen'e kadar varmış bulunuyordu. Bilhib yöneticisi Amr'a şöyle haber göndermişti: "Ben sizden daha çok nefret ettiğim kimseler olan Farslar ve Bizanslılara cizye veriyordum. Arzu ediyorsan benim ülkemden almış olduğun esirleri geri vermen karşılığında ben sana cizye vermeyi teklif ediyorum" Bunun üzerine Amr bu konuda izin almak üzere Hz. Ömer'e mektup yazdı. İki taraf da Hz. Ömer'in mektubu gelinceye kadar savaşı kaldırmışlardı. Hz. Ömer'den şöyle cevap geldi: "Yemin ederim, sürekliliği olan bir cizye paylaştırılan ve sonra da hiç yokmuş hale dönüşen ganimetten bizim için daha iyidir. Esirlere gelince, onların kralları sizlere elinizde bulunan esirleri İslam ile kendi kavimlerinin dinini seçmek arasında serbest bırakmak şartıyla, cizyeyi kabul et. İslam'ı seçen kişi Müslümanlardan bir fert olur, fakat kavminin dinini seçen kimselerden de cizye al. Ülkenin dört bir yanına dağılmış olanlara gelince, bizim onları iade etmek imkanımız yoktur." Amr bunu İskenderiye yöneticisine teklif edince o da bunu kabul etti. Bütün esirler toplandı ve Hıristiyanlar da diğer tarafta bir araya geldi. Teker teker onları İslam'ı ya da kavimlerinin dinini seçmek arasında serbest bıraktılar. İslam'ı her seçen kişi ile birlikte Müslümanlar tekbir getiriyordu. Fakat Hıristiyanlığı seçen olursa bir homurtu etrafı kaplıyor ve onun üzerine cizye konuluyordu. Bu durum esirler bitinceye kadar böylece devam etti.

 

Bu esirler arasında Ebu Meryem Abdullah bin Abdurrahman da bulunuyordu. Ebu Meryem İslam'ı seçmiş ve Zebid'in arifi olmuştu. Emevi melikleri: "Mısır savaşla fethedilmiştir. Oranın halkı ise bizim kölelerimizdir, onların vergilerini istediğimiz şekilde arttırırız" diyorlardı. Halbuki gerçek onların dedikleri gibi değildir.

 

 

ÇEŞİTLİ OLAYLAR

 

Bu sene, yani Hicri 20. yılda Ebu Bahriye Abdullah bin Kays, Ardi'r-Ruim (Rum Diyarı, Anadolu)'a bir gaza yaptı. O'nun buraya ilk giren kişi olduğu söylenir. Ardu'r-Rum'a giren ilk kişinin Meysere bin Mesruk el-Absi olduğu ve pek çok esir ve ganimet aldığı da söylenir.

Hz. Ömer'in Kudame bin Maz'tim'u Bahreyn'deki görevinden bu sene aldığı ve ona içki içme cezası uyguladığı da söylenmiştir. Hz. Ömer O'nun yerine Bahreyn ve Yemame üzerine Ebu Bekre'yi vali tayin etmiştir.

 

Hz. Ömer Velid'in kızı Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ın annesi Fatıma ile bu yıl evlenmiştir.

 

Hz. Ömer Sa'ad bin Ebi Vakkas'ı yine bu yılda Kufe Valiliği'nden almıştır, çünkü Kufeliler O'nu "Güzel namaz kıldırmıyor" diye şikayet etmişlerdi.

 

Hz. Ömer Hayber arazisini Müslümanlar arasında bu yıl paylaştırmış, Yahudileri Hayber'den sürmüş, Vadi'I-Kura'yı da taksim etmişti. Necran Yahudilerini Kufe'ye bu yıl sürmüştü. Yine Hz. Ömer bu yıl içerisinde Alkame bin Mucezziz el-Müdlici'yi Habebiştan'a göndermiştir. Habeşistanlılar, İslam diyarına girmiş ve bazı Müslümanlara zarar vermişlerdi. Bu bakımdan Hz. Ömer, ebediyen deniz savaşına girmemeye karar vermişti. Bu olayın hicretin 31. yılında olduğu da söylenmiştir.

 

Useyd bin Hudayr bu sene içerisinde vefat etmiştir. Useyd ''Arslancık'' manasına olup Arapçadaki ''Esed'' kelimesinin küçültül-müşüdür

Heraklieus'un ölümü ve yerine oğlu Konstantin'in kralolması da bu sene olmuştur.

 

Zeyneb bint Cahş bu sene vefat etmiştir. O'nun kabrine Usame bin Zeyd ile kardeşinin oğlu Muhammed bin Abdullah bin Cahş inmiştir.

 

Bu sene hac emirliğini yine Hz. Ömer yapmıştır. O'nun bölge valileri, azlettiğini söylediklerim hariç olmak üzere, geçen seneki bölge valilerinin aynısıdır.

İyad bin Ganm bu sene vefat etmiştir. Cezire'yi fetheden ve yolları aşıp Bizans yurduna ilk varan kişi odur.

 

Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in müezzini olan Bilal bin Ebi Rebah, Dımaşk, ya da bir başka görüşe göre Halep' de bu yıl vefat etmiştir.

 

Uneys bin Mersed bin Ebi Mersed el-Ganevi de bu sene vefat etmiştir.

 

Hem kendisi, hem babası ve hem de dedesi sahabidir. Babası er-Raci Gazvesi'nde şehit olmuştu.

 

Said bin Amir bin Hizyem el-Cumahi'de bu sene vefat etmiştir. Hayber'in fethinde bulunmuş faziletli bir zattı. Vefat edinceye kadar Hıms komutanı idi. O'nun 19. yılda ve 21. yılda kırk yaşında iken vefat ettiği de söylenmiştir.

 

Ebu Süfyan bin Haris bin Abdülmuttalib de bu sene vefat etmiştir. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in halası, AbdÜımuttalib'in kızı Safiyye de bu sene vefat etmiştir. Ensardan el-Muzalıhar bin Rafi' bu yıl şehit edilmiştir. Kendisi Şam'dan beraberlerinde Şamlı bazı müşrikler bulunduğu halde dönüşünde, Hayber'de bulunduğu bir sırada, birkaç Yahudi tarafından tuzağa düşürülerek öldürülmüştü. Bunun üzerine Hz. Ömer onları sürgün etmiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HİCRİ YİRMİ BİRİNCİ YIL OLAYLARI (M. 642) NİHAVEND'İN FETHİ