İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
ATA
(MAAŞ) LARIN BELİRLENMESİ ve DİVANLARlN TANZİMİ
Hicretin
on beşinci yılında Hz. Ömer, Müslümanlara belirli maaşlar tahsis etti ve divanları
tanzim etti. Önce Müslüman olanlara atiyyeler verdiği gibi, Mekke'nin fethi
gününde Müslüman olan Safvan bin Ümeyye, Haris bin Hişam, Süheyl bin Amr gibi
kimselere de kendilerinden önce Müslüman olanlara verdiklerinden daha az verdi.
Bunlar ise bunu almak istemeyerek: "Bizler, bizden daha kerim olabilecek
bir kimsenin varlığını kabul etmiyoruz" dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer
kendilerine: "Ben, sizlere bu atiyyeleri İslam'a önceden girişlerinizi
esas alarak veriyorum, soy soplarınızı esas alarak değil" deyince, onlar
da: "O zaman oldu" dediler ve bu atiyyeleri aldılar. Haris ile Süheyl
aileleri ile birlikte Şam bölgesine giderek, bu yolların birinde isabet alıp
ölünceye kadar cihad etmeye devam ettiler. Haris ile Süheyl'in Amevas'ta çıkan
taunda öldükleri de söylenmiştir.
Hz.
Ömer, divanı tanzim etmek isteyince, Hz. Ali ile Abdurrahman bin Avf kendisine:
"Önce kendinden başla" dedilerse de O: "Hayır, önce Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in amcasından başlayacağım, daha sonra yakınlık
sırasına göre diğerlerine geleceğim." diyerek önce Hz. Abbas'ın maaşını
tayin etti ve böylece O'ndan başlamış oldu. Daha sonra Bedir Savaşı'na katılmış
olanlara beşer bin dirhem, Bedir Savaşı ile Hudeybiye Antlaşması arasında
Müslüman olanlara dörder bin dirhem, Hudeybiye Antlaşması ile Hz. Ebu Bekir
mürtetIerin kökünü kazıyıncaya kadar olan dönem arasında Müslüman olanlara üçer
bin dirhem tahsis etti. Bunlar arasında Mekke'nin fethine katılmış olanlarla
Hz. Ebu Bekir döneminde mürtetlerle savaşmış olanlar ve Kadisiyye öncesine
kadar savaşlara katılmış gaziler vardı. Bunların hepsine üçer bin dirhem maaş
bağladı.
Daha
sonra Kadisiyye Savaşı'na katılmış olan gazilerle Şam'da bulunan gazilere
ikişer bin dirhem, fakat bunlar arasında savaşlarda önemli faydaları görülmüş
olan kimselere iki bin beş yüzer dirhem bağladı.
Kendisine:
"Kadisiyye'ye katılmış olan mücahitleri de önemli günlerde bulunmuş
kimseler gibi değerlendirsen nasılolur?" denilince O: "Hayır, onları
erişemedikleri kimselerle eşit sayamam" diye cevap verdi. Kendisine:
"Sen yurtlarından uzak yerlerde savaşanları kendi yurduna yakın bir yerde
savaşan kimselerle eşit olarak değerlendirdin." denilince: "Aslında
yurtlarına yakın bir yerde savaşan kimselere, daha fazla vermemiz uygun gelir,
çünkü onlar ölüme daha yakın, düşmanlar için daha zorludurlar. Fakat niçin
Muhacirlerin ilk Müslüman olanlarıyla Ensar arasında ayırım gözetmediğimiz
zaman Muhacirler aynı şeyi söylemediler? Çünkü Ensar'ın dine yardımları kendi
yurtlarında olmuş, daha sonra ise Muhacirler onların yanına hicret ederek
gelmişti." diye karşılık verdi.
Kadisiyye
ile Yermuk'tan sonrakilere biner dirhem maaş bağladı. Bunlardan sonra ikinci
sırada yer alanlara beş yüzer, üçüncü sırada gelenlere üç yüzer dirhem maaş
bağladı.
Hz.
Ömer bu maaş ve atiyyeleri bağladığında zayıflarla güçlüler arasında, Araplarla
Arap olmayanlar arasında hiçbir ayırım gözetmedi.
Dördüncü
sırada yer alanlara iki yüz ellişer dirhem, onlardan sonra gelenlerle Hecer ile
İbad halklarına iki yüzer dirhem maaş bağladı.
Ayrıca,
Bedir Savaşı'na katılanlardan olmadıkları halde dört kişiyi Bedir Savaşı'na
katılanlarla birlikte değerlendirdi. Bunlar: Hasan, Hüseyin, Ebu Zerr ile
Selman hazretleri idi.
Hz.
Abbas'a yirmi bin dirhem maaş bağlamıştı. On iki bin diyenler de vardır.
Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir takım mülk gelirleri olanların dışında
kalan hanımlarına onar bin dirhem bağlayınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in hanımlarının, "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
paylaştırdığı şeylerde bizleri onlardan üstün tutmazdı, bu bakımdan bizler
arasında eşitliği gözet" demeleri üzerine, onlar arasında eşitliği
gözetti, fakat Hz. Aişe'ye, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ona
olan sevgisi dolayısıyla iki bin dirhem daha fazla verdiyse de o kabul etmedi.
Bedir
Savaşı'na katılmış olanların hanımlarına beş yüzer dirhem, Bedir sonrası ile
Hudeybiyye Antlaşması'na kadar Müslüman olanların hanımlarına dört yüzer,
onlardan sonraki savaşlarda ve olaylarda yer almış hanımlarına ise üç yüzer
dirhem maaş bağladı.
Kadisiyye
Savaşı'na katılmış olanların hanımlarına iki yüzer dirhem maaş bağladıktan
sonra, geri kalan hanımlar arasında ayırım gözetmediği gibi, çocuklar arasında
da ayırım gözetmeksizin yüzer dirhem maaş bağladı.
Daha
sonra altmış fakiri toplayarak onlara ekmek yedirdi. Yedikleri ekmek
hesaplandı, bu ekmeğin iki cerib buğdaydan elde edilebileceği görülünce, onlara
ve ailelerine her ay iki cerib buğday tahsis etti.
Hz.
Ömer vefat etmeden önce şöyle demişti: "Ben herkese dörder bin olarak maaş
bağlamak isterdim. Adam bunun bir binini ailesinin geçimine, binini kendi
azığına, biniyle savaşa hazırlanmak için gerekli harcamaları yapmağa, biniyle
de tasaddukta bulunmağa ayırırdı." Fakat bunu yapamadan vefat etti.
Maaşların
belirlenmesi sırasında birisi O'na: "Beytulmaller'de, olabilecek bazı
durumlara karşı ihtiyaten bir şey bıraksan" deyince, Hz. Ömer: "Bu
Şeytan'ın senin diline bıraktığı bir sözdür. Allah beni onun şerrinden korusun.
Bu ise benden sonra gelecekler için bir fıtne olacaktır. Ben onlara Allah'ın
emrini ve Resülünün bıraktığını, Allah'a ve Resülüne itaati bırakıyorum. İşte
bu, bizi şu gördüğümüz duruma getiren silahımızdır. Mal sizlerden birinizin
dininin karşılığındaki değer haline gelmeye başladı mı, helak oldunuz demektir."
diye cevap verdi.
Hz.
Ömer Müslümanlara kendi hakkında şunları sordu: "Ben ticaretle uğraşan bir
kişi idim. Allah bu ticaretimle çoluk çocuğumu ihtiyaçtan kurtarıyordu. Şimdi
sizler beni kendi işinizle meşgul etmiş bulunuyorsunuz. Görüşünüze göre bu
maldan bana ne kadarı helal olur?"
Hz.
Ali konuşmadan duruyordu. Söylenen sözler çoğaldıkça çoğalınca Hz. Ali'ye:
"Sen ne dersin ya Ali?" diye sorması üzerine Hz. Ali "Maruf
ölçüler içerisinde senin ve ailenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar. Fazlasına
hakkın yok!" diye cevap verdi. Bunun üzerine orada hazır bulunanlar:
"Söz Ali'nin dediğidir" diye doğruladılar.
Hz.
Ömer, geçimliğini aldı ve zamanla çokça geçim sıkıntısı çekmeye başladı.
Aralarında Osman, Ali, Talha ve Zübeyr'in bulunduğu bir grup sahabi bir araya
gelerek: "Ömer'e geçimini belirli bir miktarda artırmak için teklifte
bulunsak" diye görüştüler. Hz. Osman onlara: "Haydi gelin, uzaktan
uzağa yanında ne bulunduğunu bir araştıralım" diye teklifte bulundu. Bunun
üzerine kızı Hz. Hafsa'nın yanına giderek durumdan haberdar ettiler ve Hz,
Ömer'e kendilerinin geldiğinden söz etmemesini söylediler. Hz. Hafsa bu konuda
Hz. Ömer ile görüşünce, hiddetlenerek şöyle dedi: "Onları cezalandırmak
için bana bunların kim olduklarını söyle!"
Hz.
Hafsa: "Onların kim olduklarını öğrenebilmene imkan yok", deyince,
Hz. Ömer ona şunları söyledi: "Benimle onlar arasında sen hakem ol!
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in senin evinde giymek amacıyla
sakladığı elbiseler neydi?" Sonra aralarında şu konuşma geçti:
Hz.
Hafsa: - Gelen heyetlere karşı ve cuma günlerinde giydiği iki pamuklu elbise.
Hz. Ömer:
-
Peki senin yanında yemiş olduğu en iyi yemek hangisidir? Hz. Hafsa:
-
Bir parça sıcak arpa ekmeği üzerine yağ tulumumuzun dibinde kalan yağı döktük.
Ondan sonra bu ekmek bir parça yağlı ve bir parça da tatlı oldu ve ondan yedi.
Hz.
Ömer: - Benim üzerinde yürüdüğüm yerdeki sergin ne idi? Hz. Hafsa:
-
Kaba dokunmuş bir örtümüz vardı. Yazın onu boydan boya yayardık.
Kış
gelince de yarısını örter, öbür yarısıyla örtünüp ısınırdık.
Daha
sonra Hz. Ömer, O'na şunları söyledi: "Ya Hafsa! O gelenlere de ki:
''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oldukça kısarak geçinmeye çalışırdı.
Artan şeyleri de yerlerine harcadı. En azla yetinmek konusunda çok titiz
davrandı.'' Allah'a yemin ederim, ben de artan şeyleri uygun yerlerine
harcayacak ve asgari miktarlarla yetinmek için elimden geldiğince çalışacağım.
Benim ile benden önce giden iki arkadaşımın misali, bir yola koyulan üç kişinin
misali gibidir. Bunlardan birincisi gerekli azıklarını hazırlayarak varılması
gereken yere vardı. Daha sonra diğeri de O'nun gittiği yoldan giderek yanına
vardı. Daha sonra üçüncüleri onların yoluna koyuldu. O, her ikisinin de gittiği
yoldan gider ve onların azıklarını yeterli görürse onlara kavuşturulur, yok
onların izledikleri yoldan başka bir yol izleyecek olursa onlarla bir araya
gelemeyecektir. "
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
YIL SONUNA KADAR
YAPILAN SAVAŞLAR ve BUNLARDAN BURS, BABİL İLE KUSA GÜNLERİ