İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
HIMS,
BAALBEK ve DİĞER YERLERİN FETHİ
Ebu
Ubeyde, Dımaşk'ta işlerini bitirdikten sonra Hıms'ın yoluna koyuldu ve bu arada
Baalbek yolunu izleyerek orayı muhasara altına aldı. Baalbek halkı eman
isteyince, onlara eman verdi ve barış yaptı. Oradan ayrılıp Halid ile birlikte
Hıms üzerine gitti.
Müslümanların
Hıms'a Mercu'r-Rum'dan gittikleri de söylenmiştir.
Bundan
daha önce söz edildi.
Müslümanların
Hıms yakınlarında karargahlarını kurmaları üzerine Hıms halkıyla çarpışmalar
başladı. Hımslılar özellikle soğuk günlerde Müslümanlarla çarpışıyorlardı. Bu
bakımdan Müslümanlar aşırı soğuklarla karşılaşırken Bizanslılar da uzun bir
kuşatma altında kalmış oldular. Fakat Müslümanlar da, Bizanslılar da bu duruma
karşı sabır gösterdiler. Heraklieos, Hımslılara haber göndermiş ve onlara
yardımcı kuvvetler göndereceğine dair söz vermişti. Diğer taraftan bütün Cezire
halkına emrederek Hıms'a gitmek üzere hazırlanmalarını bildirmişti. Cezire
halkı da Müslümanları Hıms'ı kuşatmaktan alıkoymak amacıyla Şam taraflarına
yürüdüler. Diğer taraftan Sa'ad bin Ebi Vakkas da Irak'tan Heyt üzerine askeri
birlikler göndererek orayı kuşatmalarını sağladı. Onlardan bir kısmı da
Karkisiya'ya gitmiş olduğundan Cezireliler dağılmış ve sonunda Hımslılara
yardım etmekten vazgeçmişlerdi.
Hıms
halkı kendi aralarında şöyle diyorlardı: "Şehrinizi bütün gücünüzle
elinizde tutmaya çalışınız. Soğukları görünce, ayakları çıplak olduğundan
hepsinin ayakları kopacaktır." Fakat soğuklar başladığında Bizanslıların
ayakları soğuktan takatsiz kaldığı halde, Müslümanların bir parmaklarına bile
bir şeyolmuyordu.
Kış
mevsimi bittikten sonra yaşlı bir Rum onları Müslümanlarla barış yapmaya davet
ettiyse de onun bu teklifini kabul etmediler. Bir başkası yine onları barış
yapmaya çağırdı, onun da bu isteğini reddettiler. Müslümanlar onlara hücum
tertipleyip bir tekbir getirdiler, bunun tesiriyle Hıms evlerinin birçoğu yıkıldı,
sarsılan duvarları çatladı. Müslümanlar ikinci bir tekbir getirince bundan daha
büyük musibetlerle karşılaştılar. Bunun üzerine Hıms halkı Müslümanların yanına
gidip onlara barış yapmak teklifınde bululdular. Müslümanlar ise onların başına
gelenlerden haberdar olmamıştı. Bu bakımdan onların barış tekliflerini kabul
ederek Dımaşk halkı ile yapılan barışın aynı şartlarıyla onlarla da barış
antlaşması yaptılar.
Ebu
Ubeyde Kindeli es-Simt bin el-Esved başkanlığında Muaciyeoğulları'm, Eş'as bin
Minas başkanlığında SekUnları, Mikdad başkanlığında Bellilileri ve daha başka
bir takım kabile kollarını Hıms' a yerleştirdi. Alınan ganimetlerin beşte
birini Abdullah bin Mes'ud ile birlikte Hz. Ömer'e gönderdi. Hz. Ömer de Ebu
Ubeyde'ye: "Sen bulunduğun bu şehirde kal ve Şam bölgesinin kuvvet sahibi
Araplarını sana yardımcı olmaya davet et. Ben sana asker göndermenin arkasını
kesmeyeceğim." diye yazdı.
Daha
sonra Ebu Ubeyde Hıms'da Ubade bin es-Samit'i vekil bırakarak Hama üzerine
yürüdü. Hama halkı kendisini itaatle karşıladılar. Bunun üzerine Ebu Ubeyde
şahıslardan cizye almak, arazilerinden de haraç almak üzere onlarla barış
yaptı. Oradan Şeyzer taraflarına gitti. Şeyzerliler O'nu yolda karşılayarak,
Hamalılarla yaptığı şartların benzeri şartlarıyla kendisinden barış istediler.
Daha sonra Ebu Ubeyde ''Hıms Maarrası'' denen yere gitti. Burası Numan Maarrası
diye bilinen yerdir. Daha sonra Ensar'dan Nu'man bin Beşir'e nispet edildi.
Maarralılar da kendisinden Hıms halkıyla yapılan şartlarla barış istedi ve ona
karşı gelmediler.
Daha
sonra Ebu Ubeyde, Lazikiyye'ye geldi. Lazikiyye / Laskiye halkı onunla
çarpıştı. Lazikiyye'nin ancak bir grup kişi tarafından açılabilen büyük bir
kapısı vardı. Müslümanlar, buradan uzakta bir yerde karargahlarını kurdular.
Daha sonra Ebu Ubeyde emir vererek büyük çukurlar kazdırdı. Bu çukurların her
birine atlılar atının üzerinde giriyor ve görünmüyorlardı. Daha sonra
Müslümanlar kuşatmayı bırakıp geri gittikleri intibaını verdiler. Gece olup
etraf kararınca geri dönüp kazdıkları bu çukurlarda gizlendiler. Sabah olunca
Lazikiyye halkı, Müslümanların kuşatmayı bırakıp geri çekildiklerini sandılar.
Bunun üzerine davarlarını çıkartıp şehrin dışına yayıldılar. Hiç bir şeyden
korkmamış ve şüphelenmemişlerdi. Ansızın Müslümanların bağırarak kendileriyle
birlikte şehre girmekte olduğunu gördüler. Böylelikle şehir zor kullanılarak
ele geçirilmiş oldu. Hıristiyanlardan bir kısmı, oradan kaçtılar. Fakat daha
sonra arazilerine dönmek için eman istediler. Bunun üzerine kendileriyle,
sayılarının artıp eksilmesine bağlı olmaksızın, maktu bir haraç ödemek şartıyla
anlaşıldı ve kiliseleri kendilerine bırakıldı.
Müslümanlar
da orada büyük bir cami yaptılar. Bu camiyi Ubade bin esSamit bina etmiş, daha
sonra genişletilmiştir.
Müslümanlar
Lazikiyye'yi fethettikten sonra Cebele'de bulunan Bizans halkı da oradan
çekildi. Muaviye döneminde ise Bizanslılardan kalan kalenin dışında bir kale
daha yaptırılmış ve burası askerle doldurulmuştu.
Müslümanlar,
Ubade bin es-Samit ile birlikte Antartus'u fethettiler. Burasının oldukça
sağlam bir kalesi vardı. Halkını sürgün ettiler. Muaviye Antartus kentini
yeniden inşa ederek burayı teşkilatlı bir şehir haline getirmiş, savaşçılara
iktalar vermiştir. Muaviye Banyas'ta da aynı şeyleri yapmıştır. Bu arada
Selemye de fethedildi. Denildiğine göre, buraya Selemiyye adı verilmesinin
sebebi şudur: Buraya yakın Mü'tefike diye bilinen bir şehir vardı. Bu şehrin
altı üstüne gelmiş ve şehir halkından yalnızca yüz kişi kurtulmuştu. Bunlar da
kendilerine yüz ev inşa etmişlerdi. Bu yüzden buraya ''yüz kişi kurtuldu''
anlamına gelen ''Seleme mieh'' adı verildi, daha sonra adında değişiklikler
yapılarak Selemye oldu. Ancak böyle bir söz bu şehir halkının Arap olup Arapça
konuşmaları halinde doğru kabul edilebilir. Dilleri Arapça olmayan kimseler
hakkında böyle bir açıklama doğru olamaz. Daha sonra Hz. Abbas'ın torunlarından
olan Salih bin Ali bin Abdullah bin Abbas burayı kendisine yurt edindi. Onun
soyundan gelenler burada pek çok yer inşa edip adeta bir şehir haline getirdiler.
O'nun soyundan gelenlerden pek çok kişi burada yerleşti. Bu bakımdan burası ve
çevresindeki arazi onlarındır.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KİNNESRİN'İN
FETHİ ve HERAKLİEOS'UN KOSTANTİNİYYE'YE VARMASI