İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
İMAS
GÜNÜ
Üçüncü
günün sabahında her iki taraf kendi yerlerinde bulunuyorlardı.
Her
iki saf arasında Müslümanlardan ölü ve yaralı iki bin, müşriklerden ise on bin
kişi vardı. Müslümanlar ölüleri kabirlere, yaralıları da kadınların yanına
koymuşlardı. Kadınlarla çocuklar ise kabir kazıyorlardı. Şehitlerin gömülmesi
işini Hacib bin Zeyd yönetiyordu. Müşriklerin ölüleri iki saf arasında
bırakılmıştı, gömülmek üzere taşınmıyorlardı. Bu, Müslümanların manevi
güçlerini artıran hususlar arasında yer alıyordu. Aynı gece Ka'ka'
arkadaşlarından ayrıldığı yere onları, bölük bölük geri göndererek şöyle
talimat vermişti: "Güneş doğunca yüzer yüzer geliniz. O zamana kadar Haşim
gelecek olursa mesele kalmaz, aksi takdirde askerlere karşı aynı şeyi
tekrarlar, böylece askerlerin umut ve gayretlerini artırmış olursunuz."
Ka'ka'nın bu yaptıklarından kimsenin haberi olmamıştı.
Sabah
olduğunda herkes yerinde bulunuyordu. Güneş ufukta görünıneye başlayınca
Ka'ka'ın arkadaşları da gelmeye başladı. Ka'ka' onları görünce tekbir getirdi,
buna karşılık diğer Müslümanlar da tekbir getirmeye başladılar. Müslümanlar hep
birlikte ilerlediler ve bölüklere ayrıldılar. Karşılıklı olarak vuruşmaya ve
birbirlerine darbeler indirmeye başlarken diğer taraftan da yardımcı kuvvetler
gelmeye devam ediyordu. Ka'ka'ın son grup arkadaşlarının gelmesiyle birlikte
Haşim de onların yanına varmış oldu ve Haşim'e Ka'ka'ın yaptığı haber verildi.
Bunun üzerine Haşim de arkadaşlarını yetmişer yetmişer hazırladı. Bunlar
arasında ''Kays bin Mekşuh'' diye bilinen Murad'lı Kays bin Hübeyre bin Abd
Yeğus da vardı. Kays Yermuk'e kadar belli başlı büyük olaylara katılmış
kimselerden değildi.
Haşim
ile birlikte O da seçilmişti. O'nunla birlikte karşı tarafın merkezine
karışıncaya kadar ilerlemesine devam etti. Hep birlikte tekbir getirdikten
sonra Kays: "Savaşmanın başlangıcı karşı tarafı kovalamak ve ondan sonra
da karşılıklı olarak atışmaktır! dedi. Sonra müşrikler üzerine bir hamle
yaparak onlarla çarpışmaya başlamıştı. Sonunda onların saflarını Atik'e
varıncaya kadar yarıp vurarak geri döndüler.
Müşrikler
fillerin sırtında bulunan sandıkları yapmaya koyulmuş, sonunda onları eski
hallerine getirmişlerdi. Sabah olduğunda bu sandıklar yerlerine konulmuş
bulunuyordu. Fillerin sırtındaki sandıkların bağlarını koparmayı engellemek
amacıyla fillerle birlikte piyadeler de geldi. Piyadelerle birlikte ayrıca
onları korumak üzere gelen atlılar da vardı. Fakat Müslümanların atları önceki
günde olduğu gibi fillerden artık ürkmüyordu. Çünkü fil yalnız olduğunda daha
bir vahşileşiyor, çevresi sarıldığı zaman ise uysallaşıyordu.
''İmas
Günü'' başından sonuna kadar oldukça çetin bir gündü. Araplar da Acemler de bu
konuda birbirlerine eşitti. Olan en ufak bir şeyi bile bağırmak suretiyle
Acemler Yezdecird'e bildiriyorlardı. Yezdecird ise yanında bulunan yardımcı
kuvvetler gönderiyordu. Şayet Allah Ka'ka'a iki gün içerisinde yaptıklarını
ilham etmemiş olsaydı, Acemlere gelen bu sürekli yardım Müslümanları kırardı.
Haşim ile birlikte gelmiş bulunan Kays bin Mekşuh çok çetin bir şekilde savaştı
ve arkadaşlarını da savaşa teşvik etti. Amr bin Ma'dikerib karşısındaki bir
fili göstererek: "Ben şimdi bu filin ve çevresinde bulunanların üzerine
hamle yapacağım. Bir devenin boğazlanacağı bir süreden fazla beni yalnız
bırakmayınız. Sizler gecikecek olursanız (kendisini kasdederek) Ebu Sevr'i
kaybetmiş olursunuz. Ondan sonra da Ebu Sevr gibisini arasanız da
bulamazsınız" dedikten sonra hamlesini yaptı ve tozlar kendisini
kapatıncaya kadar hamlesine devam etti. Diğer arkadaşları da hamle yapınca
müşrikler O'nu yere yıktıktan sonra etrafını açtılar. Bununla birlikte Amr'ın
kılıcı halen elinde idi ve onlarla çarpışmasına devam ediyordu. Atı
yaralanmıştı. O da bir Acemin atının ayağını yakalamış, at ileriye koşamayınca
atın üstündeki Acem, atının sırtından inip arkadaşlarının yanına gitmiş, Amr da
o atın sırtına binmişti. Bir Fars çıkıp er diledi. Ona Müslümanlardan adı Şebr
bin Alkame denilen birisi karşı çıktı. Şebr kısa boylu birisi idi. Farslı
atından inerek yanına gitti. O'nu kaldırıp yere yıktıktan sonra göğsünün
üzerine oturdu, kesmek için kılıcını çekti. Fakat atının yuları kuşağına bağlı
bulunuyordu. Kılıcını çekince at ürkmüş, yuları ile onu yerinden çekmiş
Müslümanın üzerinden devirmişti. Arkasından Müslüman ona yetişti ve öldürdü.
Üzerindeki değerli eşyaları aldı ve bunları on iki bin (dirheme) sattı.
Sa'ad
fillerin bölükler arasında dağıtılmış olduğunu ve önce yaptığı tahribatı
yapmağa başladığını görünce Amr'ın iki oğlu Ka'ka' ile Asım'a: "Sizler
beni ''Ebyad'' denilen beyaz filden kurtarınız." diye haber gönderdi.
Bütün bu filler Sa'ad tarafından iyice tanınıyordu. Ebyad denilen fil Asım ile
Ka'ka'ın karşısında bulunuyordu. Sa'ad, Hammal ile er-Ribbil'e: "Siz de
beni Ecreb'den kurtarınız" diye talimat gönderdi. Ecreb de Hammal ile
Ribbil'in karşısında bulunuyordu. Ka'ka' ile Asım iki mızrak alarak süvari ve
piyadeler arasında ilerlediler. Hammal ile Ribbil de onlar gibi yaptı. Ka'ka'
ile Asım bir hamle yaparak mızraklarını ''Ebyad'' denilen filin gözüne
yerleştirdiler. Fil başını kaldırıp sırtındaki seyisini yere attı ve hortumunu
aşağıya doğru sarkıttı. Ka'ka' ona bir darbe indirdi. Fil yana doğru yıkılınca
onun üzerinde bulunanları öldürdüler. Esedli Hammal ile Ribbil de diğer filin
üzerine hamle yaptılar. Hammal filin gözüne mızrağını sapladı. Fil arka
ayakları üzerine oturdu, sonra kendisini düzeltti. Arkasından Ribbil de ona bir
darbe indirdi ve hortumundan onu yaraladı. Filin seyisi bunu görünce filin
burun ve alın kısmını elindeki bir çeşit balta ile kesti. Ribbil yaralandı. Fil
ise o yaralı haliyle her iki saf arasında şaşkın şaşkın dolanıp durdu.
Müslümanların safına geldiğinde onu dürtüyor, müşriklerin safına gidince de
aynı şekilde geri itiyorlardı. Sonunda fil geri dönüp gitti. Ecrab diye bilinen
bu filin gözlerini Hammal kör etmişti. Daha sonra bu fil kendisini Atık'e attı.
Diğer filler de onu takip ederek Acemlerin saflarını yara yara geçerek
arkasından gittiler. Sonunda sırtındaki sandıklarla birlikte Medain'e kadar
vardılar, sandukalarda bulunanlar ise helak olup gitti. Filler gittikten ve
Müslümanlar da onlardan kurtulduktan sonra, güneş batıya doğru kaydığı sırada
Müslümanlar bir daha yürümeye başladılar ve akşama kadar düşmanla çarpışmağa
devam ettiler. Durum her iki taraf arasında, dengesini koruyordu. Akşam olunca
çarpışmalar daha da şiddetlendi. Her iki taraf dayandıkça dayandı ve aralarında
denge yine bozulmadı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HERİR GECESİ ve
RÜSTEM'İN ÖLDÜRÜLMESİ