İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 14. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İMAS GÜNÜ

 

Üçüncü günün sabahında her iki taraf kendi yerlerinde bulunuyorlardı.

 

Her iki saf arasında Müslümanlardan ölü ve yaralı iki bin, müşriklerden ise on bin kişi vardı. Müslümanlar ölüleri kabirlere, yaralıları da kadınların yanına koymuşlardı. Kadınlarla çocuklar ise kabir kazıyorlardı. Şehitlerin gömülmesi işini Hacib bin Zeyd yönetiyordu. Müşriklerin ölüleri iki saf arasında bırakılmıştı, gömülmek üzere taşınmıyorlardı. Bu, Müslümanların manevi güçlerini artıran hususlar arasında yer alıyordu. Aynı gece Ka'ka' arkadaşlarından ayrıldığı yere onları, bölük bölük geri göndererek şöyle talimat vermişti: "Güneş doğunca yüzer yüzer geliniz. O zamana kadar Haşim gelecek olursa mesele kalmaz, aksi takdirde askerlere karşı aynı şeyi tekrarlar, böylece askerlerin umut ve gayretlerini artırmış olursunuz." Ka'ka'nın bu yaptıklarından kimsenin haberi olmamıştı.

 

Sabah olduğunda herkes yerinde bulunuyordu. Güneş ufukta görünıneye başlayınca Ka'ka'ın arkadaşları da gelmeye başladı. Ka'ka' onları görünce tekbir getirdi, buna karşılık diğer Müslümanlar da tekbir getirmeye başladılar. Müslümanlar hep birlikte ilerlediler ve bölüklere ayrıldılar. Karşılıklı olarak vuruşmaya ve birbirlerine darbeler indirmeye başlarken diğer taraftan da yardımcı kuvvetler gelmeye devam ediyordu. Ka'ka'ın son grup arkadaşlarının gelmesiyle birlikte Haşim de onların yanına varmış oldu ve Haşim'e Ka'ka'ın yaptığı haber verildi. Bunun üzerine Haşim de arkadaşlarını yetmişer yetmişer hazırladı. Bunlar arasında ''Kays bin Mekşuh'' diye bilinen Murad'lı Kays bin Hübeyre bin Abd Yeğus da vardı. Kays Yermuk'e kadar belli başlı büyük olaylara katılmış kimselerden değildi.

 

Haşim ile birlikte O da seçilmişti. O'nunla birlikte karşı tarafın merkezine karışıncaya kadar ilerlemesine devam etti. Hep birlikte tekbir getirdikten sonra Kays: "Savaşmanın başlangıcı karşı tarafı kovalamak ve ondan sonra da karşılıklı olarak atışmaktır! dedi. Sonra müşrikler üzerine bir hamle yaparak onlarla çarpışmaya başlamıştı. Sonunda onların saflarını Atik'e varıncaya kadar yarıp vurarak geri döndüler.

 

Müşrikler fillerin sırtında bulunan sandıkları yapmaya koyulmuş, sonunda onları eski hallerine getirmişlerdi. Sabah olduğunda bu sandıklar yerlerine konulmuş bulunuyordu. Fillerin sırtındaki sandıkların bağlarını koparmayı engellemek amacıyla fillerle birlikte piyadeler de geldi. Piyadelerle birlikte ayrıca onları korumak üzere gelen atlılar da vardı. Fakat Müslümanların atları önceki günde olduğu gibi fillerden artık ürkmüyordu. Çünkü fil yalnız olduğunda daha bir vahşileşiyor, çevresi sarıldığı zaman ise uysallaşıyordu.

''İmas Günü'' başından sonuna kadar oldukça çetin bir gündü. Araplar da Acemler de bu konuda birbirlerine eşitti. Olan en ufak bir şeyi bile bağırmak suretiyle Acemler Yezdecird'e bildiriyorlardı. Yezdecird ise yanında bulunan yardımcı kuvvetler gönderiyordu. Şayet Allah Ka'ka'a iki gün içerisinde yaptıklarını ilham etmemiş olsaydı, Acemlere gelen bu sürekli yardım Müslümanları kırardı. Haşim ile birlikte gelmiş bulunan Kays bin Mekşuh çok çetin bir şekilde savaştı ve arkadaşlarını da savaşa teşvik etti. Amr bin Ma'dikerib karşısındaki bir fili göstererek: "Ben şimdi bu filin ve çevresinde bulunanların üzerine hamle yapacağım. Bir devenin boğazlanacağı bir süreden fazla beni yalnız bırakmayınız. Sizler gecikecek olursanız (kendisini kasdederek) Ebu Sevr'i kaybetmiş olursunuz. Ondan sonra da Ebu Sevr gibisini arasanız da bulamazsınız" dedikten sonra hamlesini yaptı ve tozlar kendisini kapatıncaya kadar hamlesine devam etti. Diğer arkadaşları da hamle yapınca müşrikler O'nu yere yıktıktan sonra etrafını açtılar. Bununla birlikte Amr'ın kılıcı halen elinde idi ve onlarla çarpışmasına devam ediyordu. Atı yaralanmıştı. O da bir Acemin atının ayağını yakalamış, at ileriye koşamayınca atın üstündeki Acem, atının sırtından inip arkadaşlarının yanına gitmiş, Amr da o atın sırtına binmişti. Bir Fars çıkıp er diledi. Ona Müslümanlardan adı Şebr bin Alkame denilen birisi karşı çıktı. Şebr kısa boylu birisi idi. Farslı atından inerek yanına gitti. O'nu kaldırıp yere yıktıktan sonra göğsünün üzerine oturdu, kesmek için kılıcını çekti. Fakat atının yuları kuşağına bağlı bulunuyordu. Kılıcını çekince at ürkmüş, yuları ile onu yerinden çekmiş Müslümanın üzerinden devirmişti. Arkasından Müslüman ona yetişti ve öldürdü. Üzerindeki değerli eşyaları aldı ve bunları on iki bin (dirheme) sattı.

 

Sa'ad fillerin bölükler arasında dağıtılmış olduğunu ve önce yaptığı tahribatı yapmağa başladığını görünce Amr'ın iki oğlu Ka'ka' ile Asım'a: "Sizler beni ''Ebyad'' denilen beyaz filden kurtarınız." diye haber gönderdi. Bütün bu filler Sa'ad tarafından iyice tanınıyordu. Ebyad denilen fil Asım ile Ka'ka'ın karşısında bulunuyordu. Sa'ad, Hammal ile er-Ribbil'e: "Siz de beni Ecreb'den kurtarınız" diye talimat gönderdi. Ecreb de Hammal ile Ribbil'in karşısında bulunuyordu. Ka'ka' ile Asım iki mızrak alarak süvari ve piyadeler arasında ilerlediler. Hammal ile Ribbil de onlar gibi yaptı. Ka'ka' ile Asım bir hamle yaparak mızraklarını ''Ebyad'' denilen filin gözüne yerleştirdiler. Fil başını kaldırıp sırtındaki seyisini yere attı ve hortumunu aşağıya doğru sarkıttı. Ka'ka' ona bir darbe indirdi. Fil yana doğru yıkılınca onun üzerinde bulunanları öldürdüler. Esedli Hammal ile Ribbil de diğer filin üzerine hamle yaptılar. Hammal filin gözüne mızrağını sapladı. Fil arka ayakları üzerine oturdu, sonra kendisini düzeltti. Arkasından Ribbil de ona bir darbe indirdi ve hortumundan onu yaraladı. Filin seyisi bunu görünce filin burun ve alın kısmını elindeki bir çeşit balta ile kesti. Ribbil yaralandı. Fil ise o yaralı haliyle her iki saf arasında şaşkın şaşkın dolanıp durdu. Müslümanların safına geldiğinde onu dürtüyor, müşriklerin safına gidince de aynı şekilde geri itiyorlardı. Sonunda fil geri dönüp gitti. Ecrab diye bilinen bu filin gözlerini Hammal kör etmişti. Daha sonra bu fil kendisini Atık'e attı. Diğer filler de onu takip ederek Acemlerin saflarını yara yara geçerek arkasından gittiler. Sonunda sırtındaki sandıklarla birlikte Medain'e kadar vardılar, sandukalarda bulunanlar ise helak olup gitti. Filler gittikten ve Müslümanlar da onlardan kurtulduktan sonra, güneş batıya doğru kaydığı sırada Müslümanlar bir daha yürümeye başladılar ve akşama kadar düşmanla çarpışmağa devam ettiler. Durum her iki taraf arasında, dengesini koruyordu. Akşam olunca çarpışmalar daha da şiddetlendi. Her iki taraf dayandıkça dayandı ve aralarında denge yine bozulmadı.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

HERİR GECESİ ve RÜSTEM'İN ÖLDÜRÜLMESİ