İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 13. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

O'NUNLA İLGİLİ BAZI HABERLER ve MENKIBELERİ

 

Bazılarının dediğine göre Hz. Ebu Bekir (R.A.) ilk Müslüman ol-muş kişidir. Bu konudaki görüş ayrılıklarından daha önce söz edilmişti. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurmuştur: "Ben, kimi İslam'a davet ettiysem mutlaka kafasını eğip düşünmüştür. Ebu Bekir müstesna." Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den O'nun hakkında söylenmiş sözler pek çoktur. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in O'nun cennetlik olduğuna, ateşten kurtulduğuna dair tanıklık etmesi, işaret yolu ile Halife olacağına haber vermesi gibi hususlar bunlardan bir kaçıdır. O'nun halifeliğine işaret etmek üzere Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir kadına şöyle demişti: "Beni bulamayacak olursan, Ebu Bekir'in yanına git." Ve O'nun: "Benden sonraki iki kişiye, Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'e tabi olunuz" ve benzeri buyrukları bunlar arasındadır.

 

Ebu Bekir (r.a.) Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te ve buna benzer savaşlarda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bulunmuştur. Hepsi de Allah yolunda oldukları için işkence gören yedi kişiyi kölelikten kurtarmıştır. Bilal, Amir bin Fuheyre, Zinnire, en-Nehdiyye ve oğlu, Müemmiloğullarının cariyesi, Um Ubeys ve Eslem bunlardandır. İslam Dini'ne girdiğinde kırk bin dinarı vardı. Bunların tümünü ticaretten de sağladığı kar ile birlikte Allah yolunda harcamıştır.

 

Halife olduğu sırada, Araplar irtidat etmiş, bunun üzerine O da kılıcını çekerek Zu'l-Kassa denilen yere çıkmıştı. Hz. Ali (r.a.) O'na yetişip bineğinin yularını yakalayarak: "Ey Allah'ın Resulü'nün halifesi, nereye gidiyorsun? Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sana Uhud gününde söylediklerini tekrarlıyorum, kılıcını kınına koy ve bizi ölümünle acılara boğma. Allah'a yemin ederim, seni kaybedecek olursak, İslam'ın dirliği düzeni kalmayacaktır" demesi üzerine, kendisi geri dömnüş, fakat askerleri yola göndermiştir.

Halifeliği döneminde, es-Sunlı denilen yerde Bey tülmal' i (hazinesi) vardı. Medine'ye taşınıncaya kadar orada kalıyordu. Kendisine: "Orada beytülmali koruyacak kimse bırakmayalım mı?" dediklerinde kendisi "Hayır" diye cevap vermişti. Çünkü Hz. Ebu Bekir (r.a.) beytülmalde bulunan bütün malları Müslümanlara harcadığından bir şey kalmıyordu. Medine'ye taşındığında da Beytülmal'i kendisinin yanında, evinde yapmış idi.

O'nun halifeliği döneminde Süleymoğulları'nın madeni açılmıştı. Bu madenin gelirini ilk Müslüman olanlarla sonradan Müslüman olanlara kölelerle hürler ve erkeklerle kadınlar arasında ayırım gözetmeksizin eşit bir şekilde payederdi. Kendisine: "Önce İslam'a girmiş olanları değerlerine göre öne geçirsen olmaz mı?" denilince, O: "Onlar yalnız Allah için İslam'a girdiler. Onların ecirlerini vermek de Allah'a aittir. Bunun karşılığını kendilerine ahirette ödeyecektir. Bu dünya ise, sadece bir yeterliliktir."

 

Hz. Ebu Bekir elbise satın alır ve kışın bu elbiseleri dul kadınlara dağıtırdı.

 

Hz. Ebu Bekir (r.a.) vefat ettiğinde, Ömer güvenilir kimseleri bir araya toplayıp Beytülmal'i açtı. İçinde bir çuvaldan düşen bir dinardan başka bir şey bulamayınca, O'na Allah'tan rahmet okudular.

 

Ebu Salih el-Gıfari anlatıyor: "Ömer Medine'de ama bir kadını geceleyin belirli aralıklarda ziyaret eder ve onun işlerini görmek isterdi. O'nun yanına vardığında, kendisinden önce başka birisinin gelerek istediği şeyleri yaptığını görürdü. Bir gün Ömer gizlice onu bekledi, kendisinden önce gelip de onun işlerini gizlice yapan kişinin halife Ebu Bekir (r.a.) olduğunu gördü. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Yemin ederim, demek ki bu işleri yapan sensin." dedi.

 

Ebu Bekir bin Hafs bin Ömer anlatıyor: Ebu Bekir'in vefatı yaklaştığında Aişe şairin şu beytini tekrarlıyordu:

 

''Yemin olsun zenginliğin faydası olmaz,

Bir gün can boğaza gelip göğsü sıkıştırınca ... ''

 

Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) O' na kızmışçasına bakarak şunları söyledi: "Hayır, senin dediğin gibi değil, durum şundan ibaret: ''Ölüm sekeratı hak ile geldi, işte senin kaçıp durduğun budur'' (Kaf suresi, 19)" Hz. Ebu Bekir devamla: "Ben, sana falan bahçeyi daha önceden bağışlamıştım, fakat şimdi bu bağış beni biraz rahatsız ediyor. Onu bıraktığım mirasın arasına iade et" demesi üzerine Hz. Aişe (RA.) iade etti. Daha sonra şöyle dedi:

"Artık onlar da senin iki kız kardeşin ve iki kardeşinindir." Hz. Aişe (r.a.): "İkinci kız kardeşim kim ki? Benim kız kardeşim bir tanedir ve o da Esma'dır." diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) hanımını kastederek: "Harice'nin kızının karmndaki" dedi. Harice'nin kızı hamile bulunuyordu ve O'nun vefatından sonra Um Külsum adındaki kız çocuğunu doğurdu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Aişe'ye şunları da söyledi: "Müslümanların işlerini idare etmek görevi bize verildiğinden bu yana onların ne bir dinarlarını, ne de bir dirhemlerini yedik, fakat yemeklerinin artıklarından ve elbiselerinin en kaba olanlarından giyindik. Yanımızda Müslümanlara ganimet olarak düşen mallardan yalnızca şu köle, şu deve ve şu kumaş parçası vardır. Ben öldükten sonra bunların hepsini Ömer'e gönderiver" Hz. Ebu Bekir (RA.) vefat edince, Hz. Aişe bunları Hz. Ömer'e gönderdi. Bunu gören Hz. Ömer (R.A.) gözyaşları yere akana kadar ağladı ve: "Allah Ebu Bekir'e merhamet eylesin. Kendisinden sonra gelecek olanı çok büyük zorluklarla karşı karşıya bıraktı" diye söylenmeye başladı ve bunları tekrarladı. Daha sonra bunların kaldırılmasını emredince, Abdurrahman bin Avf: "Sübhanallah, sen Ebu Bekir'in ailesinden bir köleyi ve su taşıyan bir deveyi değeri beş dirhemi bulamayan işe yaramaz bir kumaş parçasını mı geri alıyorsun? Keşke emir versen de bunlar tekrar ailesine geri verilse" deyince, Hz. Ömer şöyle dedi: "Hayır, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Peygamber olarak gönderene yemin ederim, benim halifeliğim döneminde bu olmayacaktır. Ebu Bekir (r.a.) bu işten yakasını kurtarmışken O'nun sorumluluğunu üzerime ben mi alayım?"

 

Ebu Bekir (r.a.) ayrıca, nafakası için Bey tülmal' den almış olduğu bütün maaşının iade edilmesini de emretmişti.

 

Denildiğine göre hanımının canı bir gün tatlı istemiş, O da: "Sana tatlı alabilecek paramız yok" diye cevap verince, hanımı: "Ben günlük harcamalarımızdan birkaç gün bir şeyler artırayım, ondan sonra da onunla biraz tatlı alırız" demişti. Hz. Ebu Bekir'in: "Olur" demesi üzerine hanımı bu artırmayı yapmaya başladı. Günler sonra az bir şey birikti. Tatlı alması için O'na durumu bildirdiğinde, artan bu miktarı aldığı gibi Beytülmal'a geri çevirdi ve: "İşte bizim günlük gıdamızdan artan miktar budur" diyerek her gün artırdığı kadarını nafakasından düştü ve bunu sahip olduğu başka mallarından Beytülmal'a ödedi.

 

İşte bu, Allah'a yemin olsun, ötesi olmayan takvanın ta kendisidir. Müslümanlar onu herkesten öne geçirip halifeliğe getirince, haklı bir iş yapmış idiler. Allah O'ndan razı olsun ve O'nu da razı etsin.

 

Ebu Bekir'in evi Sunh'da zevcesi Harice'nin kızı Habibe'nin yanında idi. Kendisine bey'at edildikten sonra altı ay kadar orada kaldı. Medine'ye yaya gidip geliyordu. Bazen de atına biner, gelip Müslümanlara namaz kıldırır, yatsıyı kıldıktan sonra Sunh'a geri dönerdi. O'nun olmadığı zamanlar, Müslümanlara Ömer namaz kıldırırdı. Her gün pazara iner bir şeyler satar ve bir şeyler satın alırdı. Bir miktar koyunu vardı; bazen kendisi onları otlatır, bazen da başkaları otlatırdı. Mahallede bulunanların koyunlarını sağardı. Halife olduktan sonra kadının biri: "Artık şimdi bizim koyunlarımızı sağmayacak" deyince, onun bu söylediklerini işiten Hz. Ebu Bekir (r.a.): "Hayır, yemin ederim sağacağım, ben giriştiğim bu işin beni değiştirmeyeceğini ümit ediyorum" diye cevap verdi ve koyunlarını sağmaya devam etti.

 

Halifeliğinden altı ay sonra Medine'ye taşındı. Ve: "İnsanların işlerini idare etmekle ticaret beraber yürümüyor. Onlar için her şeyi bir kenara bırakmak ve yalnız onların işleriyle uğraşmak gerekir." diyerek ticareti bıraktı. Müslümanların malından kendisine ve ailesine yetecek kadarını günbegün harcardı. Ayrıca bu maldan hac ve Umre de yapardı. Ona yıllık altı bin dirhem maaşı uygun görmüşlerdi. Bazıları da: "Yetecek kadarını kendisi için uygun, görmüşlerdi" derler.

 

Vefatı yaklaştığı zaman kendisine ait olan bir arazi parçasının satılarak parasının beytülmalden aldıkları karşısında verilmesini vasiyet etti.

 

Hz. Ebu Bekir (R.A.) böylece, raiyyesi tarafından kendisine maaş takdir edilen ilk yönetici oldu. Babası hayatta iken halife olan, Kur'an-ı Kerim'e ''Mushaf'' adını veren ve halife adını alan ilk kişi odur.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ÖMER BİN HATTAB'I HALİFELİĞE ADAY GÖSTERMESİ (EBU BEKR'İN)