İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
O'NUNLA
İLGİLİ BAZI HABERLER ve MENKIBELERİ
Bazılarının
dediğine göre Hz. Ebu Bekir (R.A.) ilk Müslüman ol-muş kişidir. Bu konudaki görüş
ayrılıklarından daha önce söz edilmişti. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) de şöyle buyurmuştur: "Ben, kimi İslam'a davet ettiysem mutlaka
kafasını eğip düşünmüştür. Ebu Bekir müstesna." Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den O'nun hakkında söylenmiş sözler pek çoktur. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in O'nun cennetlik olduğuna, ateşten kurtulduğuna
dair tanıklık etmesi, işaret yolu ile Halife olacağına haber vermesi gibi
hususlar bunlardan bir kaçıdır. O'nun halifeliğine işaret etmek üzere Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir kadına şöyle demişti: "Beni bulamayacak
olursan, Ebu Bekir'in yanına git." Ve O'nun: "Benden sonraki iki
kişiye, Ebu Bekir (r.a.) ve Ömer'e tabi olunuz" ve benzeri buyrukları
bunlar arasındadır.
Ebu
Bekir (r.a.) Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te ve buna benzer savaşlarda Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bulunmuştur. Hepsi de Allah yolunda
oldukları için işkence gören yedi kişiyi kölelikten kurtarmıştır. Bilal, Amir
bin Fuheyre, Zinnire, en-Nehdiyye ve oğlu, Müemmiloğullarının cariyesi, Um
Ubeys ve Eslem bunlardandır. İslam Dini'ne girdiğinde kırk bin dinarı vardı.
Bunların tümünü ticaretten de sağladığı kar ile birlikte Allah yolunda
harcamıştır.
Halife
olduğu sırada, Araplar irtidat etmiş, bunun üzerine O da kılıcını çekerek
Zu'l-Kassa denilen yere çıkmıştı. Hz. Ali (r.a.) O'na yetişip bineğinin
yularını yakalayarak: "Ey Allah'ın Resulü'nün halifesi, nereye gidiyorsun?
Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sana Uhud gününde söylediklerini
tekrarlıyorum, kılıcını kınına koy ve bizi ölümünle acılara boğma. Allah'a
yemin ederim, seni kaybedecek olursak, İslam'ın dirliği düzeni
kalmayacaktır" demesi üzerine, kendisi geri dömnüş, fakat askerleri yola
göndermiştir.
Halifeliği
döneminde, es-Sunlı denilen yerde Bey tülmal' i (hazinesi) vardı. Medine'ye
taşınıncaya kadar orada kalıyordu. Kendisine: "Orada beytülmali koruyacak
kimse bırakmayalım mı?" dediklerinde kendisi "Hayır" diye cevap
vermişti. Çünkü Hz. Ebu Bekir (r.a.) beytülmalde bulunan bütün malları
Müslümanlara harcadığından bir şey kalmıyordu. Medine'ye taşındığında da
Beytülmal'i kendisinin yanında, evinde yapmış idi.
O'nun
halifeliği döneminde Süleymoğulları'nın madeni açılmıştı. Bu madenin gelirini ilk
Müslüman olanlarla sonradan Müslüman olanlara kölelerle hürler ve erkeklerle
kadınlar arasında ayırım gözetmeksizin eşit bir şekilde payederdi. Kendisine:
"Önce İslam'a girmiş olanları değerlerine göre öne geçirsen olmaz
mı?" denilince, O: "Onlar yalnız Allah için İslam'a girdiler. Onların
ecirlerini vermek de Allah'a aittir. Bunun karşılığını kendilerine ahirette
ödeyecektir. Bu dünya ise, sadece bir yeterliliktir."
Hz.
Ebu Bekir elbise satın alır ve kışın bu elbiseleri dul kadınlara dağıtırdı.
Hz.
Ebu Bekir (r.a.) vefat ettiğinde, Ömer güvenilir kimseleri bir araya toplayıp
Beytülmal'i açtı. İçinde bir çuvaldan düşen bir dinardan başka bir şey
bulamayınca, O'na Allah'tan rahmet okudular.
Ebu
Salih el-Gıfari anlatıyor: "Ömer Medine'de ama bir kadını geceleyin
belirli aralıklarda ziyaret eder ve onun işlerini görmek isterdi. O'nun yanına
vardığında, kendisinden önce başka birisinin gelerek istediği şeyleri yaptığını
görürdü. Bir gün Ömer gizlice onu bekledi, kendisinden önce gelip de onun
işlerini gizlice yapan kişinin halife Ebu Bekir (r.a.) olduğunu gördü. Bunun
üzerine Hz. Ömer: "Yemin ederim, demek ki bu işleri yapan sensin."
dedi.
Ebu
Bekir bin Hafs bin Ömer anlatıyor: Ebu Bekir'in vefatı yaklaştığında Aişe
şairin şu beytini tekrarlıyordu:
''Yemin
olsun zenginliğin faydası olmaz,
Bir
gün can boğaza gelip göğsü sıkıştırınca ... ''
Bunun
üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) O' na kızmışçasına bakarak şunları söyledi:
"Hayır, senin dediğin gibi değil, durum şundan ibaret: ''Ölüm sekeratı hak
ile geldi, işte senin kaçıp durduğun budur'' (Kaf suresi, 19)" Hz. Ebu
Bekir devamla: "Ben, sana falan bahçeyi daha önceden bağışlamıştım, fakat
şimdi bu bağış beni biraz rahatsız ediyor. Onu bıraktığım mirasın arasına iade
et" demesi üzerine Hz. Aişe (RA.) iade etti. Daha sonra şöyle dedi:
"Artık
onlar da senin iki kız kardeşin ve iki kardeşinindir." Hz. Aişe (r.a.):
"İkinci kız kardeşim kim ki? Benim kız kardeşim bir tanedir ve o da
Esma'dır." diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.)
hanımını kastederek: "Harice'nin kızının karmndaki" dedi. Harice'nin
kızı hamile bulunuyordu ve O'nun vefatından sonra Um Külsum adındaki kız
çocuğunu doğurdu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Aişe'ye şunları da söyledi:
"Müslümanların işlerini idare etmek görevi bize verildiğinden bu yana
onların ne bir dinarlarını, ne de bir dirhemlerini yedik, fakat yemeklerinin
artıklarından ve elbiselerinin en kaba olanlarından giyindik. Yanımızda
Müslümanlara ganimet olarak düşen mallardan yalnızca şu köle, şu deve ve şu
kumaş parçası vardır. Ben öldükten sonra bunların hepsini Ömer'e
gönderiver" Hz. Ebu Bekir (RA.) vefat edince, Hz. Aişe bunları Hz. Ömer'e
gönderdi. Bunu gören Hz. Ömer (R.A.) gözyaşları yere akana kadar ağladı ve:
"Allah Ebu Bekir'e merhamet eylesin. Kendisinden sonra gelecek olanı çok
büyük zorluklarla karşı karşıya bıraktı" diye söylenmeye başladı ve
bunları tekrarladı. Daha sonra bunların kaldırılmasını emredince, Abdurrahman
bin Avf: "Sübhanallah, sen Ebu Bekir'in ailesinden bir köleyi ve su
taşıyan bir deveyi değeri beş dirhemi bulamayan işe yaramaz bir kumaş parçasını
mı geri alıyorsun? Keşke emir versen de bunlar tekrar ailesine geri
verilse" deyince, Hz. Ömer şöyle dedi: "Hayır, Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i Peygamber olarak gönderene yemin ederim, benim halifeliğim
döneminde bu olmayacaktır. Ebu Bekir (r.a.) bu işten yakasını kurtarmışken
O'nun sorumluluğunu üzerime ben mi alayım?"
Ebu
Bekir (r.a.) ayrıca, nafakası için Bey tülmal' den almış olduğu bütün maaşının
iade edilmesini de emretmişti.
Denildiğine
göre hanımının canı bir gün tatlı istemiş, O da: "Sana tatlı alabilecek
paramız yok" diye cevap verince, hanımı: "Ben günlük
harcamalarımızdan birkaç gün bir şeyler artırayım, ondan sonra da onunla biraz
tatlı alırız" demişti. Hz. Ebu Bekir'in: "Olur" demesi üzerine
hanımı bu artırmayı yapmaya başladı. Günler sonra az bir şey birikti. Tatlı
alması için O'na durumu bildirdiğinde, artan bu miktarı aldığı gibi Beytülmal'a
geri çevirdi ve: "İşte bizim günlük gıdamızdan artan miktar budur"
diyerek her gün artırdığı kadarını nafakasından düştü ve bunu sahip olduğu
başka mallarından Beytülmal'a ödedi.
İşte
bu, Allah'a yemin olsun, ötesi olmayan takvanın ta kendisidir. Müslümanlar onu
herkesten öne geçirip halifeliğe getirince, haklı bir iş yapmış idiler. Allah
O'ndan razı olsun ve O'nu da razı etsin.
Ebu
Bekir'in evi Sunh'da zevcesi Harice'nin kızı Habibe'nin yanında idi. Kendisine
bey'at edildikten sonra altı ay kadar orada kaldı. Medine'ye yaya gidip
geliyordu. Bazen de atına biner, gelip Müslümanlara namaz kıldırır, yatsıyı
kıldıktan sonra Sunh'a geri dönerdi. O'nun olmadığı zamanlar, Müslümanlara Ömer
namaz kıldırırdı. Her gün pazara iner bir şeyler satar ve bir şeyler satın
alırdı. Bir miktar koyunu vardı; bazen kendisi onları otlatır, bazen da
başkaları otlatırdı. Mahallede bulunanların koyunlarını sağardı. Halife
olduktan sonra kadının biri: "Artık şimdi bizim koyunlarımızı
sağmayacak" deyince, onun bu söylediklerini işiten Hz. Ebu Bekir (r.a.):
"Hayır, yemin ederim sağacağım, ben giriştiğim bu işin beni değiştirmeyeceğini
ümit ediyorum" diye cevap verdi ve koyunlarını sağmaya devam etti.
Halifeliğinden
altı ay sonra Medine'ye taşındı. Ve: "İnsanların işlerini idare etmekle
ticaret beraber yürümüyor. Onlar için her şeyi bir kenara bırakmak ve yalnız
onların işleriyle uğraşmak gerekir." diyerek ticareti bıraktı.
Müslümanların malından kendisine ve ailesine yetecek kadarını günbegün
harcardı. Ayrıca bu maldan hac ve Umre de yapardı. Ona yıllık altı bin dirhem
maaşı uygun görmüşlerdi. Bazıları da: "Yetecek kadarını kendisi için
uygun, görmüşlerdi" derler.
Vefatı
yaklaştığı zaman kendisine ait olan bir arazi parçasının satılarak parasının
beytülmalden aldıkları karşısında verilmesini vasiyet etti.
Hz.
Ebu Bekir (R.A.) böylece, raiyyesi tarafından kendisine maaş takdir edilen ilk
yönetici oldu. Babası hayatta iken halife olan, Kur'an-ı Kerim'e ''Mushaf''
adını veren ve halife adını alan ilk kişi odur.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ÖMER BİN HATTAB'I
HALİFELİĞE ADAY GÖSTERMESİ (EBU BEKR'İN)