İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 11. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

MÜSEYLİME ve YEMAMELİLER

 

Bundan öncelerde Müseylime'nin Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına elçiler gönderdiğinden söz etmiş idik. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edip Hz. Ebü Bekir de mürtedler üzerine çeşitli askeri birlikler göndermeye başladığında, Ebü Cehil'in oğlu İkrime'yi Müseylime üzerine göndermiş, daha sonra da arkasından Şürahbil bin Hasene'yi yollamış idi. Ancak bu işin önü kendisinin olması için İkrime acele edip Müseylime taraftarları üzerine hücum etti; fakat onu yenik düşürdüler. Şurahbil de bu yenilginin haberini alınca, yolda durdu ve daha ileriye gitmedi. İkrime, Hz. Ebu Bekir'e durumu yazılı olarak bildirince Hz. Ebü Bekir şunları yazdı: "Ne ben seni göreyim, ne de sen beni gör. Geri dönüp de Müslümanların maneviyatını zayıflatma. Huzeyfe ile Arfece'nin yanına varıp onlarla birlikteUmman ve Mehre halkı ile çarpış. Daha sonra sen ve askerlerin, Müslümanların gözünde temize çıkıncaya ve Yemen ile Hadramut'da bulunan Muhacir bin Ebi Umeyye ile karşılaşıncaya kadar yolunuza devam ediniz."

 

Şurahbil'e de Halid gelinceye kadar beklemesini ve Müseylime'nin işini bitirdikten sonra Kuza'a'lılara karşı Amr bin As'a yardım etmek üzere O'nun yanına gitmesini emretti.

Halid, el-Butah'dan geri dönüp Hz. Ebu Bekir'in yanına vararak ondan özür beyan edince Hz. Ebü Bekir de özrünü kabul etmiş ve O'ndan razı olmuştu. Daha sonra O'nu Müseylime üzerine göndermiş, yanına Muhacirler ile Ensarı birlikte yollamıştı. Ensarın başında Sabit bin Kays bin Şemmas, muhacirlerin başında ise Ebü Huzeyfe ile Zeyd bin el-Hattab vardı. Halid, el-Butah'da kendisine gönderilen askerlerin varmasını beklemek üzere konakladı. Gönderilen bu askeri güç kendisine kavuşunca Yemame üzerine yürüdü. O sıralarda Hanifeoğulları oldukça kalabalıktı. Onların savaşçılarının sayısı kırk bin kişi idi. Şurahbil bin Hasene erken davranılmasını istediği için Müseylime ile savaşılması konusunda Halid'e elini çabuk tutmasını söylüyordu. Neticede yenik düşülünce Halid Şurahbil'i kınadı. Hz. Ebü Bekir de arkalarından vurulmamaları ve yardımcı olması için Halid'e Selit'i gönderdi. Hz. Ebü Bekir şöyle derdi: "Ben, Bedir Savaşı'na katılmış olanları komutan tayin etmem. Onları Allah'ın huzuruna salih amelleri ile kavuşuncaya kadar terk edeceğim. Çünkü Yüce Allah onlarla ve salih kimselerle onların yapacakları yardımdan daha fazlasını Müslümanlar üzerinden savıp uzaklaştırır. "

 

Müseylime ile birlikte Unfuva oğlu Nehar er-Reccal da bulunmakta idi. Nehar, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bey'at etmiş, Kur'an'ı ve dini bilgileri öğrenmiş bir kişi idi. Onu Yemame halkına öğretmen olarak ve Yemamelileri Müseylime'ye karşı kışkırtmak üzere göndermiş idi. Fakat Hanifeoğulları'na Müseylime'den daha bir kötülüğü dokunmuş idi. Çünkü O, Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Müseylime'nin O'nunla ortak kılındığını" söylediğine dair tanıklık etmişti. Hanifeoğulları da bunu tasdik etmiş ve çağrısını kabul etmişlerdi. Müseylime çeşitli konularda O'na başvuruyordu. Abdullah bin en-Nevvace, Müseylime'nin müezzinliğini, Hüceyr bin Umeyr de ikamet ediciliğini yapardı. Huceyr şöyle derdi: "Şahitlik ederim ki Müseylime kendisinin Allah'ın Resulü olduğunu ileri sürüyor." Bunun üzerine Müseylime O'na: "Açık seçik konuş ey Hüceyr, çünkü böyle konuşmakta hayır yoktur." diye söylemişti. Bu ifadeleri ilk kullanan o olmuş oldu.

 

Müseylime'nin söyleyip de vahiy olduğunu ileri sürdükleri arasında şunlar da vardır:

 

"Ey kurbağaoğlu kurbağa! İstediğin şeyi seç. Senin üst tarafın suda, alt tarafın çamurda, ne su içeni engellersin, ne de suyu bulandırırsın."

 

Yine şunları söylemiştir:

 

"Görünen ekinlere, onu alabildiğine biçenlere, buğdayı savuranlara, onu değirmende öğütenlere, fırında pişirenlere, ekmeği et suyuna doğrayıp tirit yapanlara, suya ve yağa bandırıp lokma lokma yiyenlere yemin olsun! Sizler göçebelere üstün tutuldunuz ve yerliler de faziletçe sizden ileri değildir. Kasabalarınızı iyi koruyunuz. Yurtsuzları barındırınız. Haksızlık edenlere karşı çıkınız."

 

O'nun yanına bir kadın gelip: "Bizim hurmalarımız verimsiz, kuyularımızın da suyu kurumuş bulunuyor. Bu bakımdan suyumuzun ve hurmalarımızın artması için, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hezman halkına nasıl dua ettiyse sen de öylece dua et." dedi. Müseylime bu konuda Nehar'a sordu. O da kendisine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hezman halkına dua ettiğini, onların kuyularından bir miktar su alıp ağzında çalkaladıktan sonra kuyulara döktüğünü, bunun üzerine kuyuların su ile dolup taştığım, her bir hurmanın dal budak salarak hurma yüklendiğini anlattı. Müseylime de aynı şeyi yapınca, kuyuların suyu bütünüyle çekildi. Hurma ağaçları da kurudu. O'nun ölümünden sonra da her şey normal haline döndü.

 

Yine bir seferinde Nehar O'na: "Sen de Muhammed'in yaptığı gibi elini Hanifeoğulları'nın çocukları üzerinde gezdir." dedi. Müseylime dediğini tutarak elini başlarının üzerine gezdirdi ve çenelerini okşadı. Bu sefer elini hangi çocuğun başının üzerinden geçirdiyse o çocuk kelleşti. Kimin çenesini tuttuysa onun da dili pepeleşti. Daha sonra O'nun ölümü üzerine çocuklar normal hallerine döndüler.

 

Denildiğine göre Nemr'li Talha yanına gelerek durumunu sordu. Müseylime de karanlıklarda birisinin kendisine geldiğini söyleyince Talha: "Ben şahitlik ederim ki sen yalancı, Muhammed ise doğrudur; fakat Rabia'nın yalancısı Mudar'ın doğru sözlüsünden bizim için daha çok sevilir" dedi. Talha da O'nunla birlikte ve kafir olarak Akraba' Günü'nde öldürüldü.

Müseylime, Halid'in yaklaşmakta olduğu haberini alınca askerlerini Akraba' denilen yerde bıraktı. Çeşitli kimseler ve bu arada Mecca'a bin Mürare, küçük bir askeri birlikle Amiroğulları'ndan daha önce dökülmüş bir kanın intikamını almak üzere Halid'e karşı çıktılar. Müslümanlar Mecca'a'yı ve beraberindekileri yakaladı. Halid Mecca'a dışındakilerin hepsini öldürdü; çünkü Mecca'a Hanifeoğulları arasında şerefli bir kimse idi. Sayıları kırk ile altmış arasında bulunuyordu.

 

Müseylime mal ve servetleri arkasında bıraktı. Bunun üzerine Müseylime'nin oğlu Şurahbil şu konuşmayı yaptı:

 

"Ey Hanifeoğulları! Savaşınız, çünkü bugün hamiyet günüdür. Yenilecek olursanız kadınlarınız esir alınıp arkalarından götürülür ve hiçbir dünürlükle istenmeden nikahlanırlar. Onun için şereflerinizi korumak üzere çarpışınız, kadınlarınızı koruyunuz."

 

Her iki taraf Akraba' denilen yerde çarpıştı. Muhacirlerin sancağı Ebü Kuseyfe'nin azatlısı Salim'in elinde idi. Ondan önce ise, Abdullah bin Hafs bin Ganim'in elinde idi. Abdullah şehit edilince Salim'e: "Bizim önümüzden giderken sana bir zarar gelmesinden korkuyor musun?" diye sordular. Salim: "O takdirde ben Kur'an'ı bilen bir kişi olmama rağmen, çok kötü birisi olurum" diye cevap verdi.

 

Ensar'ın sancağı ise Sabit bin Kays bin Şemmas'ın elinde idi. Arapların diğer kabilelerinin de sancakları kendi sancaktarlarının elinde bulunuyordu. Her iki taraf karşı karşıya geldi. Müslümanlarla ilk karşılaşan Unfuva oğlu Nehar er-Reccal olup Zeyd bin el-Hattab tarafından öldürüldü. Savaş son derece kızıştı. Müslümanlar bundan önce benzeri bir savaşla hiçbir zaman karşılaşmamışlardı. Müslümanlar yenilgiye düştüler. Ve Hanifeoğulları Mecca'a ile Halid'in bulunduğu yere kadar vardılar. Bunu gören Halid çadırdan ayrılıp gitti. Hanifeoğulları Mecca'a'nın yanına girdiklerinde Halid'in hanımının da onunla birlikte olduğunu gördüler. Halid hanımını Mecca'a'ya teslim etmiş idi. Onu öldürmek istedilerse de Mecca'a onları alıkoyup: "Ben, himayeme alıyorum" demesi üzerine onu bıraktılar. Mecca'a onlara: "Siz erkeklerin işini bitirmeye bakınız." diye söyledi. Bunun üzerine Hanifeoğulları Halid'in çadırını parçaladılar. Daha sonra Müslümanlar birbirlerini derleyip toparlanmaya çağırdılar. Sabit bin Kays: "Ey Müslümanlar! Kendinizi çok kötü alıştırdınız" dedikten sonra Yemame'lileri kastederek: "Allah'ım: Ben bunların yaptıklarından uzak olduğumu sana bildiriyorum." Diğer taraftan Müslümanları kastederek de: "Bunların yaptıklarından dolayı da sana özür beyan ediyorum" deyip şehit edilinceye kadar savaştı.

 

Zeyd bin Hattab da şunları söyledi: "Erkek olduğumuza göre geri dönmeyeceğiz. Allah'a yemin ederim, onları bozguna uğratmaya, ya da şehit edilip Rabbimle elimdeki delilimle konuşuncaya kadar bugün hiçbir şey söylemeyeceğim." deyip şöyle devam etti: "Gözlerinizi sağa sola bakmaktan uzak tutunuz, dişlerinizi sıkınız. Ey insanlar! Düşmanınızın arasına dalınız, ileri gidiniz" diye devam etti.

 

Ebu Huzeyfe de: "Ey Kur'an ehli! Kur'an'ı davranışlarınızla süsleyiniz" dedi. Halid karşı taraf üzerine onları ilk noktalarından daha uzak bir yere püskürtünceye kadar kesintisiz bir hamle yaptı. Savaş oldukça kızıştı. Hanifeoğulları da birbirlerini teşvik ettiler ve çetin bir şekilde çarpışmalarını sürdürdüler. O gün savaş gah Müslümanların lehine, gah kafirlerin lehine gelişiyordu. Salim, Ebu Huzeyfe, Zeyd bin Hattab ve benzerleri gibi görüş sahibi olan kimseler şehit edildiler. Halid, Müslümanların bu durumunu görünce şunları söyledi: "Ey insanlar! Her bir kesimin belalarını bilmemiz için birbirinizden ayrılınız ki, nereden bize hücum edileceğini bilelim." Bunun üzerine ayrıldılar. Bedeviler, muhacir ile ensarın yan tarafında, muhacirler ile ensar da onların yanlarında yer almış idi. Herkes kendi grubunun yanına çekilince birbirlerine: "Bugün geri kaçmak utanılacak bir şeydir. Bugünden daha büyük musibetli bir gün görülmemiştir" dediler. O gün her iki tarafın hangisinin daha çok kayıp verdiği bilinmemekle birlikte, muhacirler ile ensardan ve köylerde yaşayanlardan öldürülenlerin sayısı, göçebelerden öldürülenlerin sayısından fazla idi.

Müseylime oldukça sebat gösterince, savaş O'nun etrafında devam edip gitti. Halid, Müseylime öldürülmedikçe bu işin sonunun gelmeyeceğini ve Hanifeoğulları'nın kendilerinden öldürülenlere aldırış etmediklerini gördü. Daha sonra Halid er meydamna çıkarak karşısına er dileyip parolalarını söyledi. Parolaları: "Ya Muhammed" idi. Karşısına kim çıktıysa öldürdü. Müslümanların işi iyiye gitmeye başladı. Daha sonra Halid, Müseylime'yi çağırdı, O kabul etti. Müseylime'nin hoşuna gidecek şeyler söylüyordu. Fakat Müseylime Halid'e cevap vermek istediğinde yüzünü şeytanıyla danışmak üzere çeviriyor, şeytanı da O'nu bu teklifleri kabul etmekten alıkoyuyordu. Yüzünü yan tarafa çevirdiği bir seferinde Halid üzerine çullandı ve oldukça sıkıştırınca Müseylime kaçtı. Etrafındakiler de geriye doğru çekilmeye başladı. Bu sefer Halid bağırıp Müslümanların onların üzerine yürümelerini söyledi. Böylece Müseylime'nin beraberindekiler yenilgiye uğradı. Müseylime'ye: "Hani bize yapmış olduğun vaatler nerede kaldı?" deyince Müseylime onlara: "Şerefiniz için savaşınız" diye cevap verdi. Bu sırada el-Muhakivem: "Ey Hanifeoğulları, bahçeye koşunuz!" diye seslenince oraya girdiler ve üzerlerine kapısını kapattılar.

 

Esed bin Malik'in kardeşi Bera bin Malik savaşa katıldığında O'nu bir titreme tutar ve bu titremesi birkaç kişi kendisini yakalayıp sonra da küçük abdestini bozuncaya kadar geçmezdi. Küçük abdestini bozduktan sonra bir aslan gibi kükrerdi. Bu durum yine başgösterdi ve küçük abdestini bozup ileri atılarak: "Ey insanlar, yanıma gelin, yanıma, ben Bera' bin Malik' im, haydi yanıma gelin, yanıma!" diyerek çok çetin bir şekilde çarpışıp durdu. Hanifeoğulları, bahçe duvarının arkasına çekilince Bera': "Ey Müslümanlar, beni kaldırıp bahçeye onların üzerine bırakınız!" deyince, onlar: "Hayır öyle bir şey yapamayız" dediler. Bu sefer Bera': "Allah'a yemin ederim, beni oraya onların üzerine atacaksınız." deyince kaldırdılar, duvarın kenarına getirdiler. Duvarın üstünden aşıp onların yanına indi. Kapıya varıncaya kadar savaşmasına devam etti. Sonunda Müslümanlara kapıyı açabildi. Müslümanlar bahçeden içeri girdiler. Görülmemiş bir çarpışma oldu. Her iki taraf da özellikle Hanifeoğulları büyük kayıplar verdiler. Bu durum Müseylime'nin öldürülmesine kadar devam etti. Onu Cübeyr bin Mut'im'in azatlı kölesi Vahşı, Ensar'dan bir kişi ile birlikte öldürdü. Vahşı harbesini atmış, ensardan olan kişi de bir kılıç darbesi vurmuştu.

 

İbn Ömer der ki: Bir adamın, "Onu bir köle öldürdü" diye bağırması ve Müseylime'nin öldürülmesi ile birlikte Hanifeoğulları bozguna uğrayıp geriye doğru kaçmaya başladılar. Dört bir yandan kılıçlar onların üzerine inip kalkıyordu. Halid'e Müseylime'nin öldürüldüğü haberi verilince, Halid yanına demirlere bağlanmış olarak Mecca'a'yı kendisine Müseylime'yi göstersin diye aldı. Halid, ölüleri teker teker ona gösterdi. Sonunda Yemame'nin Muhakkem'i diye bilinen kişinin yanına vardılar. Muhakkem güzel yüzlü birisi idi. Halid Mecca'a'ya: "Sizin adamınız bu muydu?" diye sorunca, o: "Hayır! Bu, Allah'a yemin ederim, ondan hem daha hayırlı, hem daha değerlidir. Bu Yemame'nin Muhakkemi'dir." diye cevap verdi. Daha sonra bahçenin içine doğru ilerledi. Orada sarı ını sarı, basık burunlu birisini gördü. Mecea'a: "İşte sizin peşinde olduğunuz kişi budur. Artık ondan kurtuldunuz" diye söyledi. Halid de: "İşte size ne yaptıysa bu yaptı" diye karşılık verdi.

 

Yemame'nin Muhakkem'i diye bilinen kişiyi öldüren Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman idi. Muhakkem askerleri savaşa kışkırtıcı konuşmalar yapınca, boğazına bir ok atarak onu öldürdü.

 

Mecca'a Halid'e şunları söyledi: "Sen, buraya ancak onların çabuk bozguna uğramaları sonucunda gelebildin. Kaleler askerlerle dolup taşıyor; bu bakımdan geride bulunanlar için elini çabuk tutup bir barış yap". Bunun üzerine Halid, O'nunla insanlar dışında kalan hususlar üzerinde antlaştı. Bu sefer Mecca'a: "Onların yanına gidip danışayım" dedi. Mecca'a kaledekilerin yanına gitti. Kalelerde kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve zayıf kimseler dışında hiçbir kimse yoktu. Mecca'a bunlara zırhlar giydirip silahlar kuşandırdı. Kadınlara da saçlarını çözüp kendisi geri dönünceye kadar kalelerin üstlerinde beklemelerini emretti. Halid'in yanına dönerek: "Benim yaptıklarımı onaylamadılar" dedi. Halid kalelerin askerle dolup taştığını gördü. Savaş Müslümanları oldukça ezip bitirmiş ve uzun sürmüştü. Hazırda zafer elde edilmiş iken geri dönmek istediler. Olanı da bilmiyorlardı. Muhacir ve Medineli ensardan üç yüz altmış kişi öldürülmüş, Medine'nin dışındaki muhacirlerden ise üç yüz kişi öldürülmüştü. Sabit bin Kays da öldürülenler arasında idi. Müşriklerden birisi ayağını kesmiş, Sabit de ayağını alıp ayağını kesene vurmuş ve onunla öldürmüştü. 

Hanifeoğulları'ndan Akraba' denilen yerde yedi bin kişi bahçede, bir o kadar kişi de arkadan takip edildiklerinde öldürülmüştü. Halid, Meca'a ile altınlar, gümüşler, silahlar ve esirlerin yarısı üzerinde antlaşma yaptı. Esirlerin dörtte biri diyenler de vardır.

 

Kaleler açıldığında kadın, çocuk ve zayıflardan başka kimsenin olmadığı görüldüğünde, Halid Mecca'a'ya: "Vay sen beni aldattın" deyince, Mecca'a: "Ne de olsa onlar benim kavmimdir ve bundan başkasını yapamazdım" diye cevap verdi.

 

Hz. Ebu Bekir'in, ergenlik yaşına gelmiş herkesi öldürmesini emreden mektubu Halid'e vardığında, Halid onlarla barış antlaşması yapmış bulunduğundan antlaşmanın gereğini yerine getirmiş ve antlaşmaya aykırı hareket etmemişti. Müslümanlar geri döndüğünde Hz. Ömer onlarla birlikte bulunan oğlu Abdullah'a: "Niye Zeyd'den önce sen ölmedin Sen hayatta olduğun halde Zeyd öldü, niye bana görünüyorsun?" diye çıkışınca Abdullah: "O, Allah'tan şehit olmayı istedi ve bu mertebe verildi. Ben de şehit olmak için çok çalıştım, fakat bana nasip olmadı." diye cevap verdi.

 

Yemame olayından sonra bu yıl içerisinde Hz. Ebu Bekir bu olayda şehit edilen sahabenin çokluğunu görünce, Kur'an'ın kaybolmaması için toplanmasını emretti. Bununla ilgili etraflı bilgiler Hicret'in otuzuncu yılında gelecektir.

 

Yemame'de şehit düşen sahabelerden bazıları: Ensardan Abbad bin Bişr Bedir'de ve diğer savaşlarda bulunmuştur. Yine Ensar'dan Abbad bin Haris, Uhud Savaşı'nda bulunmuştur. Ensardan Umeyr bin Evs bin Atİk. Uhud'da bulunmuştur.

 

Ensar'dan Amir bin Sabit bin Seleme. Ensar'dan Umare bin Hazm, Amr'ın kardeşi olup Bedir Savaşı'na katılmıştır.

 

Amir bin Lüeyoğullarından Ali bin Ubeydullah bin Haris, Sahabilerdendir. Ensar'dan Aiz bin Maiz. Bi'r Maune günü öldürüldüğü de söylenmiştir.

 

Ferve bin en-Nu'man. Ensardan Haris bin en-Nu'man'ın oğlu olduğu söylenmiştir. Uhud' da ve daha sonraki savaşlarda bulunmuştur,

 

Ensardan ve el-Bera' bin Azib'in amcası olan Kays bin el-Haris bin Adiyy, Uhud' da şehit edilmiştir de denilmiştir.

 

Ensardan Sa'ad bin Cemmaz, Uhud Savaşı'nda bulunmuştur.

 

Ensardan Ebu Dücane, Bedir Savaşı'nda bulunanlardandır. Bazılarına göre Yemame'den sonra da hayatta olup Hz. Ali (r.a.) tarafında Sıffin'de bulunmuştur. Doğrusunu Allah bilir.

 

Yine Yemame'de Ensar'dan Seleme bin Mes'ud bin Sinan şehit olmuştur. Saib bin Osman bin Maz'un el-Cümahi. Habeşistan'a hicret edenlerden olup Bedir Savaşı'na katılmıştır.

Hz. Zübeyr'in anne baba bir kardeşi olan es-Saib bin el-Avvam. Devsli Tufeyl bin Amr. Hayber'de bulunmuştur.

 

Ensardan Zürare bin Kays. Sahabeliği vardır.

 

Abdüşemsoğulları'nın antlaşmalısı olan Malik bin Amr es-Sülemi, Bedir Savaşı'nda bulunmuştur.

 

Malik bin Ümeyye es-Sülemi. Bedir Savaşı'nda bulunmuştur; Ensardan Malik bin Avs bin Atık. Uhud'da bulunanlar arasındadır. Ensar'ın antlaşmalısı olan Ma'n bin Adiyy bin el-Ced el-Belevi, Akabe'de, Bedir'de ve diğer vakalarda bulunmuştur.

 

Ganimoğulları'nın antlaşmalısı olan Mes'ud bin Sinan el-Esved, Uhud'da bulunmuştur.

Nu'man bin Asar bin er-Rabi' el-Belevi. Bedir'de bulunmuştur.

 

Amr es-Sülemi'nin iki oğlu olan Safvan ile Malik. İkisi de Bedir Savaşı 'na katılmışlardır.

Esed'li Dırar bin el-Ezver. Halid'in emri ile Malik bin Nuveyre'yi öldüren odur.

Abdullah bin el-Haris bin Kays bin Adıy. Selım'lidir.

 

Abdullah'ın, kardeşi es-Saib ile birlikte Taif'te öldürüldüğü de söylenmiştir.

 

Abdullah bin Mahreme bin Abduluzza, Amir-Kayslılardandır. Badir'de ve diğer savaşlarda bulunmuştur.

 

Abdullah bin Übeyy bin Selul'un oğlu Abdullah, Bedir Savaşı'na katılmıştır.

Ensar'dan Abdullah bin Atik, İbn Ebi'l-Hukayk'i öldüren O'dur. Bedir Savaşı' na katılmıştır.

Esed Huzeyme'lilerden Şüdl' bin Ebi Vehb el-Esedi. Bedir'e katılanlardandır.

Cünade'nin kardeşi Muttaliboğulları'ndan Kureyş'li Hureym bin Abdullah.

Halid'in amcasının oğlu Velid bin Abdu Şems bin el-Muğiyre el-Mahzumi. Ensar'dan Varaka bin İyas bin Amr. Bedir'e katılmıştır.

 

Yezid bin Evs, Abduddaroğulları'nın antlaşmalısı olup Mekke'nin fethi günü Müslüman olmuştur.

 

Ensar'dan Ebu Habbe bin Gaziyye. Uhud'da bulunmuştur.

 

Ensar'ın antlaşmalısı olan Ebu Akil el-Belevi. Bedir'de bulunmuştur. Selim'li Ebu Kays bin el-Haris bin Kays bin Adiyy Habeşistan'a hicret edenlerdendir. Uhud Savaşı'na katılmıştır.

Zeyd bin Sabit' in kardeşi Yezid bin Sabit.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

BAHREYNLİLERİN İRTİDAT ETMESİ