İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 11. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

TEMİM OĞULLARI ve SECAH

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Temimoğulları arasında amillerini (yani zekat toplama memurlarını) dağıtmış idi. ez-Zibrakan, Sehl bin Mineab, Kays bin Asım, Safvan bin Safvan, Sebre bin Amr, Veki' bin Malik ve Malik bin Nüveyre bunlar arasındadır. Fakat Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefat haberi yayılınca Safvan bin Safvan, Hz. Ebu Bekir'e Amiroğulları'ndan topladıkları zekatı götürüp teslim etti. Kays bin Asım ise, ez-Zibrikan'ın ne yapacağına bakıyordu. Çünkü aksini yapacaktı. ez-Zibrikan işinde gecikme gösterince, Kays: "Şu Ukeliyye'nin oğlunun yüzünden vay başıma gelenlere! Allah'a yemin ederim, ne yapacağımı bilemiyorum. Ben, topladığım zekatları Ebu Bekir'e gönderip bey'at edecek olursam bu sefer kendisi beraberinde bulunan zekat hayvanlarını Sa' doğulları arasında kesecek ve onların gözünden beni düşürecektir. Diğer taraftan ben Sa'adoğulları arasında bu hayvanları kesecek olursam bu sefer o, Ebü Bekir'in yanına gidip beni gözünden düşürecektir" diyerek elindeki zekat mallarını Meka'is ile diğer kolları arasında paylaştırdı. Diğer taraftan ez-Zibrekan ise Dabbe bin Ud bin Dabiğa, Adiyy, Teym, Ukl, Sevr, Abd Menat bin Udoğulları'ndan oluşan er-Ribablıların ve Avf ile Ebnaoğulları'nın zekatlarını götürüp teslim ettiler. Bütün bu sayılan isimler Temimoğulları'nın birer koludur. Daha sonra Kays pişman oldu. el-Ala bin el-Hadrami O'na yetişince zekatla birlikte el-Ala'yı karşıladı ve birlikte yola çıktı. Temimliler de birbirleriyle uğraşmaya başladılar.

 

Hanifeoğulları'ndan Sümame bin Usal'e Temim'den yardımlar geliyordu. Fakat bu olayortaya çıkınca, bu Sümame'nin zararına oldu. Sümame ise, yalancı Müseylime'ye karşı savaşıyordu. O'nun bu zor durumu, Ebü Cehil'in oğlu İkrime onun yanına varıncaya kadar, böylece devam etti. Bu şekilde Temim yurdunda Temimliler'in Müslümanları, irtidat etmek isteyip şüphe içerisinde olanlarla karşı karşıya iken, Temimli el-Haris bin Sureyd bin Ukfan'ın kızı olan Secah, Cezire'den gelip peygamberlik iddiasında bulundu. Kendisi ve yakınları Tağliblilerden olan dayıları arasında el-Hüzeyl bin İmran ile birlikte Rabia'nın uzak kollarının liderliğini yapıyordu. Hüzeyl Hıristiyan idi, fakat dinini bırakıp O'na tabi oldu. Onunla birlikte Akka bin Hilal Nemriiler, Ziyad bin Fullan İyadlılar, es-Selil bin Kays Şeybanlılar arasında bu irtidat hareketinin başını çekiyordu; fakat aralarındaki ihtilaf dolayısıyla içinde bulundukları durumdan daha kötüsü ile karşılaştılar.

 

Secah, Hz. Ebü Bekir'e karşı savaşmak istiyordu, bu bakımdan Malik bin Nuveyre'ye haber gönderip antlaşma yapmak istedi. Malik teklifini kabul etti ve böylelikle savaşmaktan alıkoyarak Temimoğulları'ndan bazı kollar üzerine gitmesini teklif edince, kabul ederek: "Ben Yerbu'oğulları'ndan bir kadınım; o bakımdan herhangi bir mülk sözkonusu olursa o sizin olsun" dedi.

 

Utarid bin Hacib ile Malik ve Hanzalaoğulları'ndan ileri gelenleri, ondan kaçıp Amberoğullarına sığındılar. Veki'in yaptığını da hoş görmeyip beğenmediler. Çünkü Veki' Secah ile antlaşma yapmış bulunuyordu. Yerbu'oğulları'ndan, onlar gibi ileri gelen diğer bazı kimseler de kaçtılar ve Malik bin Nuveyre'nin yaptığını benimsemediler, hoş görmediler.

 

Böylelikle Malik, Veki' ile Secah bir araya geldi. Secah onlarla seciyeli bir şekilde konuşarak şunları söyledi: "Atlıları hazırlayın, siz de talana hazır olun. Daha sonra er-Ribab üzerine hücum edin. Çünkü onlarla aramızda bir engel yoktur." Onlar da er-Ribab üzerine yürüdüler. Dabbe ile Abd Menatlılar onlara karşı koydu. Her iki taraftan da çok sayıda kimse öldü. Birbirlerinden karşılıklı esirler aldılar. Daha sonra da aralarında barış oldu. Kays bin Asım bir şiir söyleyerek zekatını götürüp Hz. Ebu Bekir'e teslim etmekten geri kalışının pişmanlığını dile getirdi.

 

Daha sonra Secah, el-Cezireli askerleri ile birlikte en-Nibac denilen yere varıncaya kadar yoluna devam etti. Fakat Evs bin Huzeyme el-Hüceymi, Amroğulları'ndan bir grub kişi ile birlikte onların üzerine baskın yaptı ve Hüzeyl ile Akka'yı esir aldıktan sonra, her iki taraf Evs'in Secah'tan aldığı esirleri serbest bırakmak ve beraberindekilerle birlikte Evs'in topraklarına ayak basmamak konusunda anlaşmaya vardılar.

 

Daha sonra Secah askerlerini alıp Yemame'ye hareket etti ve, "Artık Yemame üzerine gidiniz, güvercin gibi hızlıca gidiniz, çünkü bu kesin sonuçlu bir savaştır. Bundan sonra da hiçbir kınama görmeyeceksiniz" dedi. Daha sonra Hanifeoğulları üzerine yürüdü. Müseylime bunun haberini alınca, onunla uğraşacak olursa Sümame'nin, Şürahbil bin Hasene'nin ve çevrelerinde bulunan kabileIerin Hacr'e (yani Yemame'ye) galip geleceklerinden korktuğu için Secah'a bazı hediyeler gönderdi. Daha sonra da yanına gidinceye kadar kendisine eman vermesini istedi. Secah da eman verdi. Müseylime, Secah'ın yanına Hanifeoğulları'ndan kırk kişi alıp gitti. Müseylime: "Yeryüzünün yarısı bizimdir, öbür yarısı da adil olmuş olsaydı Kureyş'in idi. Artık Allah Kureyş'in kabul etmediği yarıyı sana vermiş bulunuyor." dedi.

 

Müseylime'nin, kendisine inananlara koymuş olduğu kanunlardan birisi de şu idi: Birisinin bir erkek çocuğu olursa bu çocuk ölmediği sürece kadınlara yaklaşmayacaktır. Ayrıca kişi erkek çocuk sahibi oluncaya kadar çocuk yapacak, fakat erkek çocuğu olduktan sonra kendisini tutacaktır.

 

Denildiğine göre, Müseylime, Secah'tan kendisini kalelerin arkasına sığınmak suretiyle korumak istemiş, Secah'ın da O'na: "İn" demesi üzerine Müseylime: "Adamlarını uzaklaştır" demiş O da böyle yapmıştı. Müseylime bir çadır kurmuş ve çadıra şarap dökmüştü. Bundan amacı Secah'ın bu kokuyu alarak cimayı hatırlamasını istemesi idi. Onunla bir araya geldiklerinde, Secah: "Rabbın sana neler vahyetti?" diye sorunca, Müseylime: "Rabbinin hamileye ne yaptığını görmedin mi? Ondan türeyen, bir can çıkardı; bu deri ile kemik arasında" diye cevap verdi. Secah, "Peki başka neler vahyetti?" diye sorunca Müseylime: "Allah kadınları ferçler olarak yarattı, erkekleri de onlara zevçler yaptı. Onların içerisine bir şeyler bırakırsın, ondan sonra o kadınlar dilerse onu çıkartırlar, böylelikle bizlere çocuklar verirler." dedi. Bunun üzerine Secah: "Şahitlik ederim ki sen bir peygambersin" deyince, bu sefer Müseylime: "Ne dersin, seninle evlenip senin kavmin ve benim kavmimle bütün Arapları yiyip bitirsek?" deyince, Secah: "Olur" dedi. Bu sefer Müseylime şu beyitleri okudu:

 

''Haydi kalk yatalım Yatak zaten hazırlanmış Dilersen evde

Başka yerde dilersen Dilersen mülkü paylaşırız

Dilersen dörde böleriz Dilersen verelim üçte ikisini

Dilersen de tümünü.''

 

Bu sefer Secah: "Hayır, hepsini istiyorum; çünkü o daha derleyip toparlayıcıdır." deyince Müseylime: "Zaten bana da böyle vahyedilmişti" dedi.

 

Secah O'nun yanında üç gün kaldıktan sonra ayrılıp kavminin yanına gittiğinde: "Ne haber?" diye sordular, Secah onlara: "Ben O'nun hak üzere olduğunu gördüm. Bu bakımdan O'na tabi olup evlendim" dedi. Onlar: "Peki sana herhangi bir mehir vermedi mi?" diye sorunca Secah: "Hayır" diye cevap verdi. Bu sefer çevresindekiler: "Geri dön ve ondan mehir iste" deyince, o da geri döndü. Müseylime O'nu görünce yine kale kapısını kapatıp: "Ne istiyorsun?" diye sorunca, Secah: "Bana mehir vermeni" dedi. Bunun üzerine Müseylime: "Senin tellalın kimdir?" diye sordu. Secah: "Benim tellalım, Sebes bin Rib'ı er-Riyalıl'dir" diye cevap verdi. Müseylime onu çağırıp: "Arkadaşlarının arasına Allah'ın Resulü Müseylime'nin Muhammed'in size getirmiş olduğu namazlardan olan sabah namazı ile yatsı namazını kaldırdığımı ilan et" diye söyledi. Bunun üzerine Secah, arkadaşları ile birlikte geri dönüp gitti. Bu arkadaşları arasında Utarid bin Hacib, Amr bin el-Ehtem, Gaylan bin Haraşe ve Şebes bin Rib'i de vardı. Utarid bin Hacib:

 

''Bizim peygamberimiz kadındır, onunla dolaşıyoruz;

Diğer insanların peygamberleri ise erkek oluyor'' anlamında bir beyit okudu.

 

Müseylime onunla: "Yemame'nin mahsullerinin yarısını kendisine vermek ve bu mahsulü alacak kimseyi bırakmak üzere" barış yaptı. Secah mahsullerin yarısını alarak el-Cezire'ye gitti ve geri kalan yarısını almak üzere de Hüzeyl, Akka ve Ziyad'ı bıraktı. Fakat aniden Halid'in onlara yaklaştığını gördüler. Onlar da dağılıp gittiler.

 

Secah, Muaviye onları el-Cema'a yılında yerlerinden aktarıncaya kadar Tağlibliler arasında kalmaya devam etti. Secah da onlarla birlikte geldi. Tağlibliler de, Secah da güzel bir şekilde İslam'a girip bağlandılar. Ondan sonra Secah Basra'ya gitti ve orada öldü. Semura bin Cündeb, Muaviye'nin Basra Valisi iken O'nun cenaze namazını kıldırdı. Bu olay ise Ubeydullah bin Ziyad'ın Horasan'dan gelip Basra Valisi olarak göreve başlamasından önce olmuştur.

 

Denildiğine göre, Müseylime öldürüldükten sonra Secah, el-Cezire'deki Tağlibli dayılarının yanına gitmiş ve onların yanında ölmüş sonra da ondan söz edildiğini, kimse duymamıştır.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MALİK BİN NÜVEYRE