İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 11. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

TULAYHA el-ESEDİ'NİN HABERİ

 

Esed bin Huzeymeoğullarından Esed'li Tulayha bin Huveylid Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayatta iken peygamberlik iddiası ile ortaya çıkmıştı. Bu bakımdan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem); O'nun üzerine Dırar bin el-Ezver'i Esedoğulları'na vali olarak tayin etmiş ve irtidat edenlere karşı durmalarını emretmiş idi. Bunun sonucunda Tulayha zayıf düşmüş, hatta neticede geriye sadece O'nu yakalamak kalmıştı. Dırar bir kılıç darbesi vurduysa da O'na hiçbir şey yapamadı. Bu sefer insanlar arasında silahın Tulayha'ya işlemediği haberi yayılınca etrafındakilerin kalabalığı arttı. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde durum bundan ibaretti. Tulayha: "Cebrail bana geliyor" diyerek kafiyeli bir takım yalanlar uyduruyordu. Onlara namaz kılarken secdeyi terk etmelerini emrederek: "Yüzlerinizi toprağa sürüp arkalarınızı da havaya kaldırmanız Allah'ın işine yaramaz. O bakımdan Allah'ı ayakta ve iffetli bir şekilde zikrediniz." gibi şeyler söylüyordu. Araplardan pek çok kişi kabile taassubu etkisiyle O'na uymuştu. Bu bakımdan tabilerinin büyük çoğunluğu Esed, Gatafan ve Tayy kabilelerinden idi.

 

Fezare ve Gatfan kabileleri Tayba'nın güneyine yürürken Tayy'lılar ise, arazilerinin sınırlarında, Esed de Sümeyra denilen yerde konakladı. Abs, Sa'lebe bin Sa'ad ve Mürre kabileleri ise Rebeze'nin ''el-Ebrak'' denilen yerinde toplandılar. Onların etrafında Kinaneoğullarından bir grup kimse daha katıldı. Bölge onlara dar gelmeye başlayınca iki gruba ayrıldılar. Bunların birisi el-Ebrak'da kalınca, diğeri de Zu'l-Kassa denilen yere gitti. Tulayha onlara kardeşi Habal'i de gönderdi. Habal onların ve onlarla birlikte bulunan Düelli, Leysli ve Müdlicli kimselerin başına geçmiş idi. Medine'ye elçiler göndererek namaz kılmayı kabul ettiklerini fakat zekat vermek istemediklerini bildirince Hz. Ebü Bekir (r.a.): "Allah'a yemin ederim, benden bir deve yularını bile esirgeyecek olsalar onu almak için onlarla cihad edeceğim" dedi. Zekat olarak verilen hayvanların yularları zekat verenlere ait idi. Bu şekilde cevap vererek onları geri çevirdi. Bunun üzerine heyetleri geri dönüp onlara Medine'de bulunanların az olduklarını bildirdiler ve Medine üzerine yürümek konusunda iştahlandırdılar.

 

Heyetlerin ayrılmasından sonra Hz. Ebü Bekir (r.a.) Medine'nin dağ yollarının başına Ali, Talha, Zübeyr ve İbn Mes'üd Hazretlerini yerleştirdi. Ayrıca düşmanların kendilerine yakınlığından dolayı baskın yapmaları korkusuyla Medine halkını Mescidde bulunmakla emretti. Üç gün geçmemişken geceleyin Medine üzerine yürüdüler. Zü Husa'da kendilerine destek olmak amacıyla da bazılarım bırakmış idiler. Geceleyin dağlardaki yollara ulaştılar. Fakat orada bulunan İslam savaşçıları onları püskürttü. Ve Hz. Ebü Bekir (r.a.)'e haberini gönderdiler. Mescitte bulunanlar hücum edenlere karşılık vermek üzere su taşıyan bineklerine binerek çıktılar. Düşmanı Zü Husa'ya varıncaya kadar kovalayıp durdular. Orada bulunan yardımcı kuvvetler şişirip iplere bağladıkları tulumları onların bulundukları yerin üzerine yuvarladılar. Müslümanların develeri ürktü ve Medine'ye geri döndüler. Hiçbir Müslüman kayıp verilmedi.

 

Kafirler ise, Müslümanların güçsüz bulunduklarını sanarak, durumu Zu'l-Kassa'da bulunanlara ilettiler. Onlar da yanlarına gelip katıldılar. Hz. Ebü Bekir (R.A.) ise, insanları savaşa hazırlamakla geceyi geçirdi. Hazırlığını bitirip yola koyuldu. Sağ kanadın başında Nu'man bin Mukarrin, sol kanadın başında Abdullah bin Mukarrin, piyadelerin başında ise, Süveyd bin Mukarrin bulunuyordu. Tan yeri ağardığında Müslümanlarla düşmanlar aynı düzlüğe varmışlardı. Düşmanlar Müslümanların geldiğini kılıç darbelerini yiyinceye kadar fark etmedi. Güneş görülmeye başladığında geri dönüp kaçmaya başlamışlardı bile ... Bineklerinin çokluğuna rağmen onlerı yenik düşürdüler ve pek çok kimse de öldürüldü. Hz. Ebu Bekir de Zu'l-Kassa'da konaklayıncaya kadar onların peşini takip etti. Bu fetih için bir başlangıç idi. Zu'l-Kassa'da Numan bin Mukarrin'i bir grup asker ile bırakarak Medine'ye geri döndü. Böylelikle müşrikler O'na boyun eğmiş oldu. Fakat diğer taraftan Absoğulları ile Zübyanlılar aralarında bulunan Müslümanlara hücum edip onları öldürdüler. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir (r.a.) öldürdükleri müslümanlar sayısınca hatta daha da fazla müşrik öldüreceğine dair yemin etti. Bu ise Müslümanların güçlerini ve sebatlarını arttırdı.

 

Bu sırada Medine'ye Müslümanlardan zekat toplayan bazı kimselerin topladıkları zekatlar ulaşmış bulunuyordu. Bunlar arasında Safvan, ez-Zibrikan bin Bedr, Adiyy bin Hatim de vardı. Bu Üsame'nin Medine'den çıkışının altmışıncı gününde olmuştu. Üsame de bundan bir kaç gün sonra Medine'ye geri döndü. Üsame'nin gidiş ve gelişinin kırk gün olduğu da söylenmiştir.

 

Üsame Medine'ye vardığında Hz. Ebu Bekir (R.A.), O'nu Medine'de yerine vekil bıraktı ve askerini de hem kendileri, hem de binekleri dinlenmek üzere orada bıraktıktan sonra beraberinde bulunanlarla birlikte savaşmak üzere yola koyuldu. Müslümanlar O'nun gitmemesi için ısrar ettilerse de kabul etmeyip: "Ben, sizleri bizzat kendim koruyacağım" diyerek, ZU Husa ile Zu'lKassa'ya doğru yürüdü. Sonunda ''el-Ebrak'' denilen yerde konakladı. Orada bulunanlarla savaştı. Yüce Allah müşrikleri hezimete uğrattı ve müşriklerden pek çok esir alındı. Abs ile Bekroğulları darmadağın oldu. Ebu Bekir, Ebrak'da bir kaç gün kaldı. Zübyanoğulları'nı yenip onların yurtlarını eline geçirdi ve oralarını Müslümanların atları ve zekat hayvanları için bir otlak olarak çevirip tahsis etti.

 

Abs ve Zübyanlılar bozguna uğrayıp Buzaha'da bulunan Tulayha'nın yanına vardıklarında - Tulayha Sümeyra' dan oraya gelmiş ve ikamet etmeye başlamıştı- Ebu Bekir (r.a.) de Medine'ye dönmüş oldu. Bu sırada Üsame ve askerleri de dinlenmiş bulunuyor ayrıca, kendilerine ihtiyaçlarını karşılayıp artacak şekilde pek çok sadaka (zekat) da gelmiş bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir (r.a.) çeşitli yörelere göndereceği kıt' aları belirleyip onlara sancaklar verdi. Bu amaçla on bir ayrı sancak teşkil etti. Halid bin Velid'e bir sancak verip Tulayha bin Huveylid üzerine gitmesini, işini bitirdikten sonra imkan bulacak olursa el-Butah'da Malik bin Nüveyre üzerine yürümesini emretti.

 

Ebu Cehil'in oğlu İkrime'ye de bir sancak verip, Müseylime'nin üzerine gönderdi.

 

Muhacir bin Ebi Umeyye'ye de bir sancak verdi ve onu Esvedu'lAnsi'nin askerleri üzerine gönderdi ve ayrıca, Kays bin Mekşuh'a karşı Ebna'ya yardımcı olmasını daha sonra da Hadramut'a Kinde'ye gitmesini emretti.

 

Halid bin Said'i de bir sancakla Şam taraflarına gönderdi.

 

Amr bin el-As'a da bir sancak verip Kuza'alılar üzerine gönderdi.

 

Huzeyfe bin Mihsan el-Gilfani'ye bir sancak verip Deba halkı üzerine gönderdi.

 

Arfece bin Herseme'ye de bir sancak verip Mehre üzerine gönderdi. Ayrıca Huzeyfe ile Arfece'ye bir araya gelip her birisinin diğerine işlerinde yardımcı olmasını emretti.

 

Şurahbil bin Hasene'yi Ebu Cehil'in oğlu İkrime'nin peşinden gönderip: "İkrime Yemame'de işleri bitirdikten sonra sen Riddet Ehliyle atlıların ile birlikte savaşarak Kuza'a'ya git" diye emir verdi.

 

Ma'an bin Haciz'e de bir sancak verip, Süleymoğulları ile ve onlarla birlikte olan Hevazinliler üzerine gönderdi.

 

Süveyd bin Mukarrin'e de bir sancak verip Yemen'de Tihame üzerine gönderdi.

 

el-Ala bin el-Hadrami'ye de bir sancak verip Bahreyn'e gönderdi. Komutanlar Zü'l-kassa'dan ayrılıp her bir komutana da askerleri katıldı.

 

Her bir komutanın yanına yazılı bir ahidname ile birlikte bütün mürtetlere aynı anlamda birer yazı göndererek onları tekrar İslam'a dönmeyi emrediyor ve korkutuyordu. Bu mektupları da mürtetlere elçileri ile birlikte yola çıkardı.

 

Abs ve Zübyan bozguna uğrayıp Buzaha'da Tulayha'nın yanına dönünce Cedile'ye ve Tayylılardan Gavslılara haber gönderip kendilerine katılmalarını emretti. Onlardan bir kısmı Tulayha'ya katılıp kendi kavimlerine de kendileriyle birlikte gelmelerini emrettiler. Bunların hepsi Tulayha'nın yanına gittiler.

 

Ebu Bekir (r.a.) Adiyy bin Hatim'i, Halid'den önce Tayy'lılara göndermiş daha sonra arkasından Halid'i gönderip Tayy'lılardan başlamak üzere oradan Buzaha üzerine yürümeyi daha sonra el-Butah'a varmayı ve bir tarafın işini bitirdiği takdirde kendisine başka yere gitmek üzere izin verene kadar, vakit kaybetmeyip dediği şekilde yoluna devam etmesini emretmişti. Hz. Ebu Bekir'in kendisi de Hayber'e doğru çıkıp Halid ile buluşmak gibi bir durum izhar etti. Bununla düşmanı korkutmak amacında idi.

 

Adiyy, Tayylılara varıp onları İslam'a çağırıp korkuttu. Onlar da bu çağrıyı kabul ederek Adiyy'e: "Sen de bu orduyu karşıla ve bizim kabilemizden olup da Tulayha yanında bulunanları öldürmemeleri için Tulayha'nın yanından kurtarıncaya kadar onu geciktir" teklifini yaptılar. Bunun üzerine Adiyy de Halid'i karşıladı ve durumu haber verince, Halid kendisini bir süre geciktirdi. Tayylılar da Tulayha ile birlikte bulunan kardeşlerine haber gönderdiler. Onlar da gelip Tayylılara tekrar katıldılar. Böylelikle Tayylılar İslam'a dönmüş olarak Halid'i karşıladılar. Bu sefer Halid, Cedile üzerine yürümek gayesiyle yola çıktı. Fakat Adiyy pek acele etmemesini isteyip bizzat kendisi onların yanına giderek İslam'a davet etti. Onlar da O'nun bu davetini kabul ettiler. Böylece Adiyy, Halid'e onların İslam'a döndüklerini haberini getirmiş olarak geri döndü. Ayrıca onlardan bin süvari Müslümanlara katıldı. Bu şekilde Adiyy, Tayy'lılar arasında en hayırlı bir kişi ve onlara en çok bereketli olan bir şahıs olmuş oldu.

 

Halid bin Velid, Ukkaşe bin Mihsan ile Ensar'dan Sabit bin Akram'ı öncü olarak gönderdi. Tulayha'nın kardeşi HabaI onlarla karşılaşınca, O'nu öldürdüler. Tulayha bu haberi alınca, kendisi ve diğer kardeşi Seleme ile birlikte yola çıktı. Tulayha Ukkaşe'yi, kardeşi de Sabit'i şehit edip geri döndüler.

 

Halid beraberindeki askerlerle geldiğinde Ukaşe ve Sabit'in şehit edilmiş olduklarını görünce, Müslümanlar sabırsızlık göstermeye başladılar. Halid askerlerini alıp Tayylılara doğru gitti. Tayylılar kendisine: "Biz, senin yerine Kayslıların işini hallederiz. Çünkü Esedoğulları bizim antlaşmalılarımızdır" dediler. Halid de onlara: "Bu iki gruptan hangisiyle arzu ederseniz çarpışabilirsiniz" deyince, Adiyy bin Hatim: "Eğer bu durum benim en yakın ailem üzerine bile olmuş olsaydı buna karşılık onlarla cihad ederim. Allah'a yemin ederim, Esedoğullarıyla bizimle olan antlaşmaları dolayısıyla cihad etmekten geri kalmayacağım" deyince, Halid: "Her iki grup ile yapılan cihad da aynı şekilde cihaddır. O bakımdan sen arkadaşlarının görüşlerine muhalefet etmeyip daha çok savaşmayı arzu ettikleri kimseler üzerine onlarla beraber git" dedikten sonra onlara karşı savaşmak için gerekli takviyesini yaptı. Daha sonra her ikisi de Buzaha'da bir araya gelinceye kadar yollarına devam ettiler. Bu sırada Amiroğulları yakında bulunuyor ve savaşın kimin aleyhine neticeleneceğini bekliyorlardı. Sonunda her iki taraf Buzaha'da çarpışmaya başladılar.

 

Uyeyne bin Hısn, Fezareoğulları'ndan yedi yüz kişi ile birlikte Tulayha'nın yanında idi. Şiddetli bir şekilde çarpıştılar. Tulayha ise, elbisesine sarılıp örtünmüş onlara peygamberlik taslıyordu. Savaşın kızıştığı bir sırada Uyeyne, Tulayha'nın yanına hızlıca gidip: "Sana hala Cebrail gelmedi mi?" diye sorunca, Tulayha: "Hayır," dedi. Uyeyne geri dönüp savaşmaya başladı. Daha sonra tekrar Tulayha'nın yanına gelerek: "Hay babası geberesice, Cebrail gelmedi mi?" diye sorunca, Tulayha: "Hayır" cevabını verince, bu sefer Uyeyne: "Peki ne zamana kadar gelmeyecek? Allah'a yemin ederim, biz çok zor duruma düştük" dedi. Sonra geri dönüp yine çetin bir savaşa tutuştu. Arkasından tekrar Tulayha üzerine yürüyüp: "Cebrail hala gelmedi mi?" diye sorunca, bu sefer Tulayha: "Evet geldi." diye cevap verince, Uyeyne, "Peki ne dedi?" diye sordu. Tulayha: "Bana senin de O'nun değirmeni gibi bir değirmenin var ve unutmayacağın bir sözün var, diye söyledi." şeklinde cevap verince, Uyeyne: "Evet, Allah da biliyor ki senin hiç unutamayacağın bir şey olacak! Ey Fezareoğulları, çekip gidiniz! Çünkü bu bir yalancıdır." deyince, Fezare'liler çekildiler ve diğerleri de bozguna uğradı.

 

Tulayha atını ve bineğini hanımı Nevvar için hazırlamış idi. Etrafı sarılınca atına binip karısını da yanına alarak birlikte kurtuldular. Daha sonra: "Ey Fezare'liler, kim bu şekilde yapıp karısı ile birlikte kurtulabilecekse yapsın" diyerek kaçıp gitti ve Şam'a sığındı. Daha sonra Kelb kabilesinin yanında misafir oldu ve Esed ile Gatfan'lıların İslam'a girmiş oldukları haberini alınca o da Müslüman oldu. Hz. Ebu Bekir'in vefatına kadar Kelb'liler arasında kalmaya devam etti.

 

Tulayha, Ebu Bekir'in halifeliği döneminde umre yapmak üzere yola çıkmış, Medine yakınlarından geçtiği sırada Hz. Ebu Bekir'e: "İşte Tulayha" dedilerse de Hz. Ebu Bekir: "Ne yapayım O'nu? Artık İslam'a girmiş bulunuyor" diye cevap verdi. Daha sonra Hz. Ömer'in yanına gelip Halife seçildiğinde bey'at etti. Hz. Ömer O'na: "Sen Ukkaşe ve Sabit'in katilisin. Allah'a yemin olsun seni ebediyen sevmeyeceğim" deyince, Tulayha: "Ey mü'minlerin emiri, Allah'ın ellerimle ikramda bulunduğu ve onların elleriyle de beni rüsvay etmediği iki adamı ne diye bu kadar düşünürsün?" dedi. Hz. Ömer, "Peki kehanetinden geriye ne kaldı?" diye sorunca, Tulayha: "Bir ya da iki üfürükten başka bir şey kalmadı" diye cevap verdi. Tulayha daha sonra kavminin yanına gitti ve Irak'a gitmek üzere ayrılıncaya kadar orada kaldı.

Tulayha'nın etrafında bulunanlar bozguna uğrayınca Uyeyne bin Hısn esir alınıp Hz. Ebu Bekir'in yanına getirildi. Medine çocukları eli-kolu bağlanmış olan Uyeyne'ye: "Ey Allah'ın düşmanı, sen iman ettikten sonra kafir mi oldun?" diyorlar O da: "Allah'a yemin ederim bir an olsun Allah'a inanmamazlık etmedim" diye cevap verdi. Bu sebeple Hz. Ebu Bekir onu affedip hayatını bağışladı.

 

Tulayha'nın arkadaşlarından durumunu iyi bilen birisi ele geçirilmişti.

 

Halid O'na Tulayha'nın ne söyledikleri konusunda sorunca, adam şunları söyledi: "O'nun bize bildirdiklerinden birisi şudur: Kuşlar ve güvercinler, halisane oruç tutanlar ve bizler sizlerden yıllarca önce oruç tuttuk. Bizim mülkümüz Irak'ı da Şam'ı da içine alacaktır."

Ravi der ki: Onlardan, kadın ve çocukları arasından kimse esir alınamadı. Çünkü ailelerini korunacak bir yerde bırakmışlardı, yenilgiye uğrayınca da korktukları için İslam'a girdiklerini belirttiler. Bunun üzerine Halid de onlara ilişmedi.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

AMİROĞULLARI, HEVAZİN ve SÜLEYM'İN İRTİDAT ETMESİ