İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
AMİROĞULLARI,
HEVAZİN ve SÜLEYM'İN İRTİDAT ETMESİ
.Amiroğulları
irtidat etmek konusunda oldukça mütereddit davranıyor ve Esed ile Gatfan'lıların
ne yapacaklarına bakıyordu. Etrafları irtidat etmiş olanlarla çevrilmiş olduğu
bir sırada .Amiroğulları lider ve ileri gelenlerinin itaati altında idiler.
Kurra bin Hübeyre, Ka'aboğulları ile onlara karışanlar arasında bulunuyordu.
Alkame bin Ulase de Kilaboğulları ile onları sarmış olanlar arasında idi.
Alkame daha önce İslam'a girmiş ve Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
döneminde irtidat etmiş, Taif'in fethinden sonra da Şam'a gitmiş idi. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince, alelacele gelerek, Ka'aboğulları
arasında etrafına bir grup asker topladı. Hz. Ebu Bekir (R.A.) O'nun bu
durumunu haber alınca, başında el-Ka'ka' bin Amr'ın, bir başka görüşe göre de
Ka'ka' bin Sur'un bulunduğu bir askeri birlik göndererek, Alkame üzerine -onu
öldürür ya da esir alır ihtimaliyle- hücum etmesi talimatını verdi. Ka'ka'
Alkame'nin konaklamış olduğu su kenarına hücum tertipleyinceye kadar yola devam
etti. Alkame ise, devamlı bir hazırlık içerisinde idi. Daha erken davranarak
atına binip onlardan önce kaçtı. Diğer taraftan hanımı ve çocukları İslam'a
girdiler.
Ka'ka
onları alıp Hz. Ebu Bekir'in yanına getirdi. Ailesi ve çocukları Alkame'nin
durumu üzere kafir-mürted olmayı kabul etmediler. Ayrıca Hz. Ebu Bekir'e de
onların asli yuvalarından yurtlarından ayrıldıkları haberi de ulaşmamış
bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir'e: "Alkame'nin yaptığından bizim günahımız ne
olabilir ki?" deyince, Hz. Ebu Bekir onları serbest bıraktı, Alkame daha
sonra İslam'a girdi ve tekrar İslam'a dönınesi kabul edildi.
Buzahalıların
yenilgiye uğramasından sonra Amiroğulları gelerek: "Daha önce kendisinden
çıktığımız şeye yeniden giriyoruz ve Allah'a ve Resulüne iman ediyoruz"
deyip Halid'in yanına vardılar. Halid de onlarla Buzahalılara yaptığı bey'atin
aynısı üzere bey'atleşti ve İslam'a destek olmayı kararlaştırıp kabul ettiler.
Onun bey'ati, yani onlara verdiği sözler şu şekilde idi: "Allah'ın ahdi ve
misakı üzere söz veriyorsunuz ki Allah'a ve Resulü'ne iman edecek, namazı
kılacak, zekatı vereceksiniz. Bu esaslar üzerine kadınlarınız ve çocuklarınızIa
da bey'atleşeceksiniz." diyor, onlar da: "Evet" diye cevap
veriyorlardı. Esed, Gatfan, Tayy, Süleym ve Amiroğulları'ndan irtidat ettikleri
sırada etrafı yakanlar, başkalarının organlarını keserek müsle yapanlar ve İslam'a
saldırıda bulunanların getirilmesinden başka hiçbir tekliflerini kabul
etmiyordu. Bunun üzerine bu gibi davranışlarda bulunan kimseleri Halid'in
yanına getirdiler. O da ceza olmak üzere onların organlarını kesti, yaktı,
onlara taş attırdı, onları dağların tepelerinden bıraktı ve kuyulara attı. Hz.
Ebu Bekir'e yaptıklarını bildirmek üzere elçi de gönderdi. Ayrıca Hz. Ebu
Bekir'e, Kurra bin Hübeyre'yi ve O'nunla birlikte zincirlere vurulmuş bir grup
kimseyi gönderdiği gibi Züheyr'i de birlikte aynı şekilde göndermiş idi.
Um
Zimi'e gelince: Gatfan, Tayy, Süleym, Hevazin ve diğer kabilelerden kaçan
kimseler Malik bin Huzeyfe bin Bedr'in kızı olan Um Zimi Selma'nın etrafında
toplandılar. O'nun annesi Rabia bin Bedr'in kızı olan Um Kirfa idi. Um Zimi,
annesi Um Kirfa hayatta iken, esir alınmış idi. O'nun esir alındığı gazveden
daha önce söz etmiştik. Hz. Aişe'nin payına düşünce Hz. Aişe azat etti, O da
kavminin yanına gidip orada irtidat etti. Bilahare kaçan askerler etrafında
toplanınca onlarla savaşmaya devam etmek emrini verdi. Etrafındakilerin sayısı
arttı ve oldukça güçlendi. Halid, O'nun durumunu haber alınca, üzerine yürüdü.
İlk günde oldukça çetin bir çarpışma oldu. Um Zimi'in kendisi ise son derece
metekebbirane bir tavır ile annesine ait bir devenin üzerinde duruyor idi. Bir
grup atlı devesinin etrafında toplanıp devesini kestiler ve O'nu da öldürdüler.
Devesinin etrafında yüz kişi kadar öldürüldü.
Halid
zafer müjdesini Ebu Bekir'e bildirdi.
el-Fücae
es-Sülemi'nin haberine gelince: O'nun asıl adı İyas bin Abdullah yalil'dir.
Kendisi Hz. Ebu Bekir'in yanına gelerek: "Bana silah yardımında bulunursan
o silahlarla irtidat edenlere karşı savaşırım" demesi üzerine Hz. Ebu
Bekir silah verdi ve bir grup kişinin başına geçirdi. Fakat Müslümanlara aykırı
hareket edip ''el-Ceva''' denilen yerde konakladı. Ayrıca,
eş-Şeridoğulları'ndan Nuhbe bin Ebi Meysa'yı gönderip Müslümanlara hücum
etmesini emretti. O da Süleym, Amir-oğulları ve Hevazinliler arasında bulunan
bütün Müslümanlar üzerine bir baskın yaptı. Bunun haberi Hz. Ebu Bekir'e
ulaşınca, Turayfa bin Haciz'i göndererek O'na karşı asker toplayıp üzerine
yürümesini emretti. O'na yardımcı olmak üzere de Abdullah bin Kays el-Haşi'yi
gönderdi. Her ikisi de yola koyulup İyas'ın peşine takıldılar. Fakat saklandığı
için göremediler. Daha sonra O'nunla el-Ceva' denilen yerde karşılaştılar. Bir
grup kişi öldürülmekle birlikte İyas, el-Fücae'ye kaçmayı başardı. Turayfe
yetişti ve esir alarak Hz. Ebu Bekir'e gönderdi. Medine'ye geldiğinde Hz. Ebü
Bekir (r.a.), Medine namazgahında bir ateşin yakılmasını, daha sonra da elleri
ve ayakları bağlı olarak O'nun bu ateşe atılmasını emretti.
Süleymoğulları'ndan
Abduluzza'nın oğlu Ebu Şecre'nin haberine gelince: el-Hansa'nın oğlu olup
Süleymoğulları'ndan irtidat edenlerle birlikte irtidat etmiş idi. Fakat
Süleymoğulları'ndan bazısı ise Hz. Ebu Bekir'in emir olarak tayin ettiği Ma'n
bin Haciz ile birlikte İslam dini üzere sebat etmişlerdi. Halid, Tulayha
üzerine giderken Ma'n'a bir mektup yazarak Süleymoğulları'ndan Müslüman olarak
beraberinde bulunanları alıp kendisine katılmasını emretmiş idi. Ma'n da yola
çıktı ve görevine vekil olarak kardeşi Turayfa bin Haciz'i bıraktı.
Ebü
Şecre irtidat ettiğinde şu beyitleri söylemişti:
''Kalbim
artık ayıkmış bulunuyor,
Sevdiklerini
ve kınayanlarını görüyor artık
Ey
kavminin, çokluğundan söz eden
Senin
onlardan payın yenilmek ve kötülük görmektir.
Sen
bizleri her zorlu günde başkalarından sor
Düşmanlarla
karşılaştığımızda nasılız diye!
Bizler
serkeşlere yular takanlar,
Ölüm
aramızda gezinirken vuranlar değil miyiz?
Ben
Halid 'in askerlerine mızrağımı çektim,
Bundan
sonra da çok yaşayacağımı umarım.''
Daha
sonra Ebü Şecre İslam'a girdi. Hz. Ömer (R.A.) zamanında Medine'ye geldiğinde
O'nun fakirlere bazı malları paylaştırdığını görüp, "Bana da ver, ben
İhtiyaç sahibi bir kimseyim" deyince, Hz. Ömer: "Sen kimsin?"
diye sordu, O da: "Ben Abdulüzza es-Sülemi'nin oğlu Ebü Şecre'yim"
diye cevap verdi. Bu sefer Hz. Ömer: "Ey Allah'ın düşmanı! Allah'a yemin
olsun sana bir şey vermeyeceğim. Çünkü: ''Ben Halid'in askerlerine mızrağımı
çektim Bundan sonra da çok yaşayacağımı umarım'' diyen sen değil misin?"
diyerek, elindeki kamçısıyla başına vurmaya başladı. Sonunda Ebu Secre erken
davranıp devesinin bulunduğu yere koştu, devesine binip kavminin yanına gitti.
Bu arada:
''Ebu
Hafs (Ömer) elindekinden bize cimrilik etti Her bir hareketin ise bir pazarlığı
olur''
şeklindeki
beyitin yer aldığı bir şiir ile olayı dile getirdi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA