İBNÜ’L-ESİR |
2. CİLT |
ESVEDU'L-ANSİ'NİN
YEMEN'DEKİ DURUMLARININ HABERİ
Asıl
adı Ayhele bin Ka'ab bin Avf el-Ansi'dir. Ans ise Mezhic Kabilesi'nin bir koludur.
Onun lakabı ''Zu'l-Himar'' yani ''peçe sahibi''dir. Çünkü sürekli olarak sanklı
ve yüzü örtülü idi.
Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bazan Müslüman olunca ve O'nunla birlikte
Yemenliler de İslam'a girince, bütün Yemen'i O'na bağlamış ve kendisini tüm
muhaliflerinin üzerine emir tayin etmiş idi. Bazan ölünceye kadar Yemen emiri
olarak kaldı. Fakat Bazan öldükten sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Yemen'in çeşitli bölgelerine emirlerini görevli olarak göndermişti. Bu
şekilde Amr bin Hazm'ı Necranlılar üzerine, Halid bin Said bin el-As'ı Necran
ile Zebid arasındaki bölgeye, Amir bin Şehr'i Hemedan üzerine, Şehr bin Bazan'ı
San'a üzerine, Tahir bin Ebi Hale'yi Akk ile Eş'ariler üzerine, Ebu Musa'yı
Me'rib üzerine, Ya'la bin Ümeyye'yi el-Cened üzerine tayin etmişti. Muaz ise,
Yemen ile Hadramut arasında bulunan bütün emirler arasında gidip gelen bir
öğretici idi. Hadramut'un başına ise Ensar'dan Ziyad bin Lebid'i, es-Sekasik ve
es-Sekun üzerine Ukkaşe bin Sevr'i, Muaviye bin Kindeoğulları üzerine Abdullah
ya da elMuhacir'i tayin etmiş idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hastalandı ve O'nun bu rahatsızlığı geçmedi. Sonunda Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) vefat etti. Ve adı geçenler vefatı sırasında Yemen ve Hadramut
bölgelerinde emir (vali) olarak görev yapmakta idiler.
Yalancı
Esved'e karşı ilk çıkanlar Şehr, Feyruz ve Dazeveyh idi.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Veda Haccı'ndan dönüp vefatından önceki
hastalığının dışında bir hastalığa yakalanmış ve Esvedu'l-Ansi de bunu haber
almıştı. Bunun üzerine Peygamberlik iddiasında bulundu. Esved, eli çabuk birisi
olduğu için, çevresindekilere şaşırtıcı bazı oyunlar gösteriyordu. Mezhidiler
O'na tabi oldu. Böylelikle Esved ile başlayan irtidad hareketi Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hayatında ve İslam tarihinde görülen ilk
irtidad olmuş oluyordu. Esved, Necran'lılar üzerine hücum etmiş oradan Amr bin
Hazm ve Halid bin Said'i çıkartmıştı. Daha sonra Kays bin Abd Yeğus bin Mekşuh
Murad emiri Ferve bin Müseyk'in üzerine hücum etti. O'nu oradan sürüp Ferve'nin
yerine geçti. Esved de Necran'dan San'a'ya geçti. Şehr bin Bazan karşı çıkıp
O'nunla çarpıştı. Şehr, Esved'in isyanının yirmi beşinci günü öldürüldü. Muaz,
ise Me'rib'de bulunan Ebu Musa'nın yanına kaçıp gitti. Her ikisi de Hadramut'a
vardılar. Ferve'ye ise Mezhic'liler arasından İslam'a girmiş ve irtidat etmeyen
kimseler katıldılar.
Sonunda
Yemen mülkü yalnızca Esved'in eline geçti. Yemen'deki bütün emirler Tahir bin
Ebi Hale'ye katıldılar. Yalnız Amr ve Halici, Medine'ye geri döndüler. Tahir
ise, Akk ve San'a Dağlarında idi. Esved, Hadramilt tümsekliğinden Taif'e,
oradan Bahreyn'e kadar olan bölgeyi eline geçirdiği gibi, el-Ahsa'dan Aden'e
kadar olan bölgeyi de eline geçirdi. O'nun bu durumu saman alevi gibi
yayılıyordu. Şehr ile karşılaştığı günü yanındaki süvarilerin sayısı öbür
binekliler dışında yedi yüz kişi idi. Gittikçe işleri daha bir tehlikeli durum
arzediyordu. O'nun Mezhic üzerindeki vekili Amr bin Ma'dikerib, askerleri
üzerindeki vekili ise, Kays bin Abd Yegus idi. el-Ebna'nın durumu ise Feyruz ve
Dazeveyh'in elinde idi.
Esved,
Şehr bin Bazan'ın öldürülmesinden sonra O'nun hanımı ile evlenmiş idi. Bu kadın
Feyruz'un amcasının kızı idi. Hadramut'ta bulunan Müslümanlar üzerlerine bir ordu
göndermesinden yahut da Esved gibi bir yalancı peygamberin türemesinden
çekindikleri için Muaz, es-Sekun'lulardan bir kadın ile evlenmiş,
es-Sekun'lular da O'na meyl etmiş idi.
Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in tayin ettiği emirlere ve Yemen'de bulunan
Müslümanlara Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gelen yazılı emirleri
"Esved ile savaşmayı" öngörüyordu. Bunun üzerine Muaz bu işi üstlendi
ve Müslümanların manevi güçleri yükseldi. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in mektubunu getiren Ezd'lilerden Vebar bin Yuhannas idi. Cişnes
ed-Deylemi dedi ki: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yazılı
emirleri bizlere O'nu ya çarpışmak suretiyle ya da suikast yoluyla öldürmek
şeklinde geliyordu. (Cişnes burada kendisini, Feyruz'u ve Dazeveyh'i
kastediyor.) Ayrıca, henüz dininde sebat edenlerle de yazışmamızı da
emrediyordu. Biz de bu şekilde çalıştık. Başımızda kesif bir kalabalık gördük.
Kays bin Abd Yegus'un durumunda bir değişiklik olmuştu. Kendi aramızda:
"Kays ölümden korkar. Bu bakımdan O'na yapacağımız ilk çağrıyı bile
kesinlikle kabul eder." dedik. Bunun üzerine çağırıp Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den gelen haberleri, emirleri ona bildirdik. Bizi üzerine
sanki gökten inmiş iz gibi karşıladı. çağrımızı kabul etti. Biz de diğer
Müslümanlarla yazışmaya devam ettik. Şeytan O'na bazı şeylerin haberini
götürdü. Bunun üzerine Esved, Kays'ı çağırıp Şeytanının Kays'ı düşmana
meyletmesinin cezası olarak öldürülmesini emrettiğini söylüyor, deyince Kays:
"Sen benim içimden böyle bir şey geçirmekten kesinlikle çok uzaksın, çok
büyüksün" dedikten sonra bizim, yanımıza gelerek: "Ey Cişnes, Feyruz
ve Dazeveyh" deyip Esved'in söylediklerini bildirdi. O, bizimle bu şekilde
konuşmakta iken Esved haber gönderip bizi tehdit etti. Biz de ona karşı bir
özür beyan ettik, ondan kurtulduk. Fakat o da bizden kuşkulanmaya devam ettiği
gibi biz de ondan korkup duruyor idik. Tam bu durumda iken bizlere Amir bin
Şehr, Zü Züa, Zü Mürran, Zu'l-Kela' ve Zü Zuleym' den haberler geldi ve bizleri
desteklediklerini bildirdiler. Biz de bunlara mektuplar yazarak, işimizi bir
raya oturtana kadar hiçbir şey yapmamalarını emredip bildirdik. Bütün bu
topluluklar. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara mektup yazdığı için
ayağa kalkmış ve coşmuşlardı. Aynı şekilde Necranlılara mektup yazmış ve
dediğini kabul etmişlerdi. Bu durumun haberleri Esved'e ulaştı ve sonunun
yaklaştığını anladı."
Cişnes
ed-Deylemi anlatmasına devam ediyor: Bazan'ın oğlu Şehr'in öldürülmesinden
sonra Şehr'in hanımı olup Esved'in kendisiyle evlendiği Azad'ın yanına girdim.
Ona durumumuz ve kararımızı bildirip kocası Şehr'in öldürülmesini, aşiretinin
yok edilmesini, kadınların namusunun payimal edilmesini hatırlattım. Bana:
"Allah'a yemin ederim, Allah'ın yarattıkları arasında bundan daha çok
nefret ettiğim hiçbir kimse yoktur." diye cevap verdi ve şöyle devam etti:
"Hiçbir zaman bu Allah'ın hakkıdır deyip hiçbir şey yapmaz ve hiçbir
haramdan çekinmez. Siz bana durumunuzu bildirin ben de size bu işin yolunu
göstereyim" diye bitirdi. Cişnes der ki: Bunun üzerine oradan çıktım ve
Feyruz, Dazeveyh ve Kays'a durumu anlattım. Tam bu esnada bir adam gelerek
Kays'ı Esved'in yanına çağırdı. Kays O'nun yanına girdiğinde Esved'in yanında
Mezhic'lilerden ve Hemedan'lılardan on kişi bulunuyor idi. Bu bakımdan O'nu
öldüremedi. Esved, Kays'a: "Ben sana doğruyu haber vermiyor muyum? Ve
senin bana söylediklerin yalan değil midir?" (Şeytanını kastederek):
"O, bana: Eğer sen Kays'ın elini kesmeyecek olursan, O, senin boynunu
uçuracaktır" diye söylüyor, deyince Kays ona: "Sen Resulullah olduğun
halde benim öldürülmem gerçek ve doğru bir şeyolamaz. Bana neyi arzu ediyorsan
emret yahut beni öldür. Çünkü bir defa ölmek defalarca ölmekten daha kolaydır.
"
Bunun
üzerine Esved, Kays'a karşı yumuşadı ve ilişmedi. Kays, yanından çıkıp bizden
tarafa geçince: "Yapacağınızı yapınız" dedi ve bizimle beraber
oturmadı.
Esved
bizim yanımıza büyük bir kalabalıkla çıkıp geldi. Biz, O'nun önünde kalktık.
Kapıda yüz kadar sığır ile deve vardı. Bunları kestikten sonra bıraktı.
Arkasından da: "Ey Feyruz, senin hakkında bana ulaşan haberler doğru
mudur?" diyerek harbe'sini ona karşı çevirdi ve: "Seni kesmek geldi
içimden" diye ekleyince, Feyruz: "Sen bize hısım olmayı seçtin ve bizi
başkalarına üstün tuttun. Eğer sen bir peygamber olmasaydın senden payımızı
başka bir şeye değişmez miydik? Nasıl öyle bir şey yaparız ki senin sayende biz
dünyanın da amretin de iyiliğini kazanmış bulunuyoruz?" demesi üzerine,
Esved: "O halde al bunu paylaştır" dedi, Feyruz da paylaştırıp
arkasından yetişti. Bu sırada Esved'in kulağına bir adamın Feyruz'dan nakledip:
"Yarın ben O'nu arkadaşlarıyla birlikte öldüreceğim" diye bir ses
işitiyordu. Dönüp baktığında, Feyruz'u gördü. Feyruz da kendisine paylaştırma
işini yapıp bitirdiğini bildirdi. Daha sonra Esved içeri girdi. Feyruz da geri
dönüp bizi durumdan haberdar etti. Bu sefer Kays'a haber gönderip yanımıza
gelmesini söyledik. O da gelince toplanıp benim bir daha Azad'ın yanına giderek
kararımızı bildirmek ve görüşünü almak konusunda görüş birliği ettik. Bunun
üzerine O'nun yanına gittim ve durumu bildirince, bana şunları söyledi:
"O, çok sıkı bir koruma altındadır. Köşkün etrafında bekçi ve koruyucu
bulunmayan tek yer burasıdır, buranın da arka tarafı şu şu yere bakıyor. Akşam
olduğu zaman, burayı alttan kazınız. Orada gözetleyici ve koruyucu yoktur. Bu
şekilde onu öldürmek çok kolay olacaktır. Ayrıca, orada bir kandil ve silah da
bulacaksınız."
Bu
sırada evlerinden birisinden çıkmakta olan Esved beni gördü ve: "Benim
bulunduğum yere ne diye girdin?" diye sorup başıma vurarak yere düşürdü.
Oldukça güçlü ve kuvvetli idi. Tam bu sırada hanımı kendisini şaşırtacak
şekilde bağırdı ve: "Benim amcamın oğlu beni ziyarete geliyor ve sen O'na bunu
yapıyorsun ha?" demesi üzerine beni bıraktı, ben de arkadaşlarımın yanına
giderek onlara: "Kaçalım kurtulalım" deyip olanları anlattım.
Bizler
bu şekilde şaşkınlık içerisinde iken, Azad'ın bir elçisi gelerek: "Senden
ayrıldığımızda anlaştığımız, görüş birliğine vardığımız konuyu sakın
bırakmayasınız." Bu konuda tatmin oluncaya kadar elçi ile birlikte oldum.
Feyruz'a: "Git ve Azad'dan durumun kesinliğini öğren" dedik. Feyruz
dediğimizi yaptı. Durumu haber edince, Feyruz: "Gizlice bizler tünelimizi
kazarız." dedi. Bu sırada Esved içeri girdi. O da üzerindeki örtüyü
kaldırıp bir ziyaretçi imiş gibi Azad'ın yanında oturdu. Esved, Azad'ın yanına
girince, karısını kıskandı. Azad, aralarında süt emme ve kendisine göre haram
sayılan bir akrabalık bulunduğunu bildirdi. Bunun üzerine Esved, Feyruz'u
yanından çıkarttı. Akşam olduğu zaman işimize başladık ve taraftarlarımıza
durumu bildirip alelacele Hemdaniler ile Himyerlilerle yazışıp ondan sonra
kazma işimize başladık. Sonunda eve girdik. Orada bir kalkan altında kandil
bulduk. Bizim en güçlümüz olan Feyruz'un arkasına geçip O'na: "Bak bakalım
ne görüyorsun?" dedik. Feyruz yanımızdan ayrıldı. Bizler, O'nun ile
koruyucular arasında bulunuyorduk. Feyruz, evin kapısına yanaştığında şiddetli
bir horultu sesi işitti. Kadın ise, uyumuyordu. Kapının yanında dikildiğinde,
Şeytan O'nu oturtup onun dili üzere şunları söyledi: "Ne oluyor benimle
senin aranda ne var? Ey Feyruz?" Feyruz, geri dönecek olursa, kendisinin
de kadının da ölümüyle sonuçlanacağı korkusuyla alelacele üzerine atıldı ve
onunla sarmaş dolaş oldu. Deve gibi birisi idi. Feyruz, Esved'in kafasını
yakalayıp O'nu öldürdü, boynunu kırdı. Ayrıca dizini sırtına koyup onu da
kırdıktan sonra çıkmak üzere kalktığında kadın, onu henüz öldürmemiş olduğu
düşüncesiyle elbisesinden yakaladı. Feyruz kendisine: "Onu öldürdüm ve
seni de ondan kurtardım" dedi. Daha sonra yanımıza gelip bizi durumdan
haberdar etti. Onunla birlikte Esved'in üzerine girdik. Öküz gibi böğürüyordu.
Ben elimdeki bıçakla kafasını kestim. Bekçiler geldiğinde, "Ne oluyor?"
diye sordular. Kadın: "Peygambere vahiy geliyor" diye cevap verince,
hepsi rahatladılar. Biz de yani, Feyruz, Dazeveyh ve Kays ile birlikte
taraftarlarımıza durumu nasıl haber vereceğimizi görüştük. Sonunda ilan etmek
konusunda görüş birliğine vardık. Tan yeri ağardığında bizimle taraftarlarımız
arasındaki parola ile seslendik. Müslümanlar ve kafirler hep birlikte korkuya
kapıldılar. Daha sonra ezan okuduk. Ben de: "Şahitlik ederim ki Muhammed
Allah'ın Resulü, Ayhele de yalancıdır" derken O'nun başını önlerine attık.
Arkadaşları ve bekçileri çevremizi sardılar ve talana başladılar. Bunun
üzerine: "Ey San'a'lılar, kimin yanında Esved taraftarlarından kimse var
ise, onu yakalasın!" dedik. Onlar da dediğimizi yaptılar. Arkadaşları
dışarıya çıktıklarında yetmiş kişi kaybetmiş idiler. Karşılıklı olarak
yazıştık. Sonunda onların ellerindekilerini, bizim de ellerimizdekileri
karşılıklı olarak bırakmayı kararlaştırdık. Biz de bunu yaptık. Fakat onlar
bizden hiçbir şeyalmadılar, alamadılar. San'a ile Necran arasındaki bölgeye
dağıldılar. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabı da görevlerinin
başına döndüler. Bize Muaz bin Cebel namaz kıldırdı. Resülullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e O henüz hayatta iken, Esved'in haberini bildirdik.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) olayın olduğu gece haberini almıştı. Fakat bizim
elçilerimiz Medine'ye vardığında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat
etmiş bulunuyordu. Bu nedenle bize Ebü Bekir cevap verdi. İbn Ömer der ki:
"Esved'in öldürüldüğü gece, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
semadan haber gelmişti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"el-Ansı öldürüldü. O'nu mübarek bir aileden mübarek birisi öldürdü"
deyince, "O'nu kim öldürdü?" diye soruldu, O da:
"Onu
Feyruz öldürdü" diye buyurdu.
Denildiğine
göre, Ansi'nin başından sonuna kadar durumu üç ay sürmüştür. Dört ay
dolaylarında da söylenmiştir. O'nun öldürüldüğü müjdesini getiren, Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından sonra Rabiülevvel ayının sonlarında
gelmiştir. Böylece bu Medine'de Ebü Bekir'in aldığı ilk müjde oldu.
Feyruz
der ki: "Esved'i öldürdükten sonra işimiz eski durumuna geldi.
Muaz
bin Cebel'e haber gönderdik, O da gelip bize namaz kıldırmaya başladı. O sırada
bizler Esved'in taraftarları olan O atlıların dışında hoşumuza gitmeyecek bir
şey kalmadığını umuyorken, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatı
haberi geldi. Böylece işler daha çözüldü ve yer yerinden oynadı. "
*
* *
Bu
yıl içerisinde Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kızı Hz. Fatıma
(R.A.) Ramazan'ın üçüncü (22 Kasım 632) günü yirmi dokuz ya da o civar yaşlarda
vefat etti. O'nun Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den üç ay sonra vefat
ettiği söylendiği gibi, altı ay sonra vefat ettiği de söylenmiştir. O'nu Hz.
Ali ile Esma binti Umeys yıkadı, Abbas bin Abdülmuttalib cenaze namazını
kıldırdı. Cenazeyi kab re indirmek için Abbas, Ali ve Abbas'ın oğlu el-Fadl
hazretleri indi.
Yine
bu yıl içerisinde Hz. Ebu Bekir es-Sıddik (R.A.)'in oğlu Abdullah vefat etti.
Abdullah Taif'te Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte iken Ebu
Mihcen'in kendisine attığı bir okla isabet almış, daha sonra bu ok yarası
nüksetmiş, Şevval (20 Aralık 632 - 17 Ocak 633) ayında vefat etmiş idi.
Hz.
Ebu Bekir'e (r.a.) biat edilen bu yılda Yezdicürd Fars ülkesinin hükÜmdarı
oldu.
Yine
bu yıl yani Hicretin 11. yılında Ömer bin el-Hattab Eş'arİlerden bir grup
kişiden kölesi Eslem'i Mekke'de satın almıştır.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA