İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

HİCRİ 6. YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HUZA'A'LILARDAN MUSTALİKOĞULLARI GAZVESİ

 

Bu gazve Zi Kared Gazvesi'nden sonra zikredilir. Bu gazve, hicretin altıncı yılının Şaban (16 Aralık 627 - 13 Ocak 628) ayında olmuştur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mustalıkoğulları'nın kendisine karşı toparlandıkları haberini aldı. Komutanları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hanımı Cüveyriye'nin babası olan Haris bin Ebi Dırar idi. Onların haberini alınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hazırlanıp çıktı. Kudeyd taraflarında ''el-Müreysi''' diye bilinen bir su yakınlarında onlarla karşılaştı. Her iki taraf birbirleriyle çarpıştı. Müşrikler yenilgiye uğradı. Onlardan pek çok kişi öldürüldü. Müslümanlardan da adı Hişam bin Sübaba olan Mikyas bin Sübabe'nin kardeşi Leys bin Bekroğulları'ndan bir Müslüman şehit oldu. Hişam'ı Ubade bin es-Samit'in soyundan Ensar'dan birisi onu düşmandan bir kişi zannederek hataen öldürdü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) pek çok esir aldı ve bu esirleri Müslümanlar arasında paylaştırdı. Bunlar arasında el-Haris bin Dırar'ın kızı Cüveyriye de vardı. Paylaştırma esnasında Cüveyriye, Sabit bin Kays bin Şemmas ya da onun amcasının oğlunun payına düştü. Cüveyriye, onunla mükatebede bulundu. (Yani cariyelikten kurtulmanın karşılığında belirli bir mal vermek üzere anlaştı.) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına vararak kitabet bedeli konusunda ondan yardım isteyince, Nebi ona: "Bundan daha hayırlısı için ne dersin?" deyince Cüveyriye: "Ne olabilir ki o ya Resulullah?" diye sordu. Nebi: "Senin kitabet bedelini öderim, sonra da seninle evlenirim" cevabını verince, Cüveyriye: "Olur ya Resulallah" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de öyle yaptı. Müslümanlar durumu haber alınca, "Artık bunlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in hısımlarıdır" diyerek Mustalıkoğulları'ndan yüz aileden daha fazlasını serbest bıraktılar. Bu bakımdan kavmi için Cüveyriye'den daha mübarek hiçbir kadın olmamıştır.

 

Konaklanılan yerde herkes su içmek için gitmişken Ömer bin el-Hattab ile birlikte Gıfaroğulları'ndan Cehcili adında bir ücretli kişi vardı. Cehcili ile CÜheyne'li Sinan birbirlerini sıkıştırdılar. Sinan'la çarpışmaya başladılar. Cüheyne'li: "Ey Ensar topluluğu" Cehcili ise: "Ey Muhacirler topluluğu" diye bağırınca Abdullah bin Übeyy bin Selul, aralarında genç yaşta bulunan Zeyd bin Erkam'ın da bulunduğu bir kaç kişi ile birlikte idi. İbn Selul şöyle dedi: "Bunlar, işi bu noktaya mı getirdiler? Bunlar, bizim yurdumuzda bize karşı çıkmaya başladılar. Allah'a yemin ederim ''Medine'ye varacak olursak, daha şerefli olan oradan zelil olanları mutlaka çıkartacaktır'' (Münafıkun suresi, 8) diyerek kavminden hazır bulunanların yanına gidip şunları söyledi: "İşte kendi kendinize yaptıklarınız, onları kendi ülkenize misafir kabul ettiniz mallarınızı onlarla paylaştırınız, Allah'a yemin ederim, eğer elinizdekileri onlara vermeyecek olursanız, başka yere gitmek zorunda kalacaklardır."

 

Zeyd, Abdullah'ın bu söylediklerini işitti. Bunları Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip anlattı. Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaşın arta kalan işlerini de bitirmiş bulunuyordu. Zeyd bu haberi verdiğinde, Ömer bin el-Hattab da yanında idi. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü, Abbad bin Bişr'e emret, onu öldürsün" dediyse de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki, insanlar Muhammed ashabını öldürüyor, diye konuşacak olursa, durum nasılolur? Fakat söyleyin, yolumuza devam edeceğimize dair halkı uyarsınlar." Böylelikle Müslümanların aralarındaki tartışmaya bir son vermek amacıyla hiç gideceği yokken oradan ayrılıp gitti.

 

Üseyd bin Hudayr, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le karşılaşıp ona selam vererek sordu: "Ey Allah'ın ResUlü, hiç gitmeyecek bir saatte kalkıp gittin?" deyince Nebi: "Abdullah bin Übeyy'in söylediklerini duymadın mı?" diye sordu. Bu sefer Üseyd: "Nedir bu söyledikleri?" diye sorunca Nebi: "O Medine'ye döndüğünde daha aziz olanın, zelil olanı oradan çıkartacağını ileri sürüyor." Bu sefer Useyd: "Allah'a yemin ederim, dilersen O'nu sen dışarı çıkartırsın. Çünkü muhakkak sen azizsin, o ise zelildir." dedi ve sonra şöyle ekledi: "Ya ResUlallah, ona yumuşak davran. Allah'a yemin ederim, Allah bize seni ihsan edip geldiğin sırada Abdullah'ın kavmi, başına taç giydirip kendilerine kral yapmak için tacını hazırlıyorlardı. O, krallığını elinden senin aldığın görüşündedir. "

 

Abdullah bin Übeyy, Zeyd'in, durumu Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ilettiğini işitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına giderek, Zeyd'in söylediği şeyleri söylemediğine ve bu şekilde asla konuşmadığına dair yemin etti. Abdullah kavmi arasında şerefli ve soylu birisi idi. Kavmi şöyle dedi: "Ya Resulallah, olabilir ki o genç çocuk yanılmıştır." Fakat bu sefer yüce Allah ''Münafıklar sana geldiklerinde'' (Münafikun suresi, 1) ayet-i kerimesini Zeyd'i tasdik etmek üzere inzal buyurdu. Bu ilk ayetler nazil olunca ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'in kulağından yakalayarak: "Yüce Allah'ın doğrulayarak temize çıkardığı kulak budur işte" diye buyurdu.

 

Abdullah bin Übeyy bin Selul'un oğlu Abdullah da babasının durumundan haberdar olunca, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gelerek şunları söyledi: "Ey Allah'ın Resulü, senin babamı öldürmek istediğin haberini aldım. Eğer gerçekten böyle bir iş yapacaksan bana emret, kafasını sana ben getireyim. Korkarım ki başkasına onu öldürmeyi emredersin de nefsime kapılır babamın katilinin halk arasında dolaşmasını görmeye tahammül edemeyerek onu öldürür, böylelikle bir kafire karşı bir mü'mini öldürmüş olacağımdan Cehenneme giderim." deyince, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, bilakis O bizimle birlikte kaldığı sürece biz yumuşak davranacağız ve güzel arkadaşlık edeceğiz. " Bundan sonra Abdullah bin Ubey bin Selul hoş olmayan bir iş yaptıkça kavmi gider O'nu bundan dolayı kınar, hatta azarlar ve tehdit ederdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah'ın kavminin bu durumlarını öğrenince, Ömer bin el-Hattab'a şunları söyledi: "Durumu nasıl görüyorsun ya Ömer? Allah'a yemin ederim sen söylediğin zaman onu öldürmüş olsaydım, bazı kimseler bundan yüz çevirirler ve burun bükerlerdi. Fakat şu anda aynı kimselere öldürmelerini emredecek olursam O'nu kesinlikle öldürürler." Bunun üzerine Hz. Ömer de: "Gerçekten Resulullah'ın emri benim görüşümden daha bereketlidir" diyerek doğruladı.

 

Yine aynı yıl Mikyas bin Subabe Müslüman olduğunu gelip açıklayarak dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, ben Müslüman olarak geldim. Kardeşimin diyetini istiyorum." Kardeşi hataen öldürülmüştü. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kardeşi Hişam bin Subabe'nin diyetinin verilmesini emretti. Hişam'ın nasıl öldürüldüğüne dair haberi yukarıda anlatmıştık. Mikyas, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında fazla bir süre kalmadan kardeşini öldürenin üzerine hücum etti ve öldürerek irtidat edip Mekke'ye kaçıp gitti. Bu olayla ilgili olarak da şu beyitleri söyledi:

 

''Düzlükte yaslanmış olarak düşmesi Kana boyanması elbisesinin, soğuttu içimi. Öldüremeden önce onu tüm düşüncelerim Uyutmuyordu, rahat vermiyordu yatakta Adağım yerine geldi intikamımı aldım Putlara ilk geri dönen de ben oldum.''

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

İFK HADİSESİ