İBNÜ’L-ESİR

2. CİLT

İSLAM ÖNCESİ MEKKE...      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİLFU'L-FUDUL

 

İbn İshak'ın dediğine göre, Cürhüm ve Katura kabilelerinden birkaç kişi vardı ki onlar: Fudayl bin el-Haris el-Cürhumi, Fudayl bin Veda'a el-Katuri, Mufaddal bin Fedale el-Cürhümi diye bilinmekteydiler. Bunlar bir araya gelip, Mekke vadisinde hiçbir zalimi barındırmamak üzere sözleştiler ve şöyle dediler:

 

"Allah, bu beldenin hakkını çok büyük gördüğünden başka türlü olamaz." Amr bin Avf el-Cürhümi der ki: ''Fudul yeminleşip sözleştiler, Mekke'de zalim kalmayacak, dediler. Bu iş üzerine antlaştılar, teminat verdiler. Bu nedenle, aralarında "himayede" olan da, iyilik gören de esenliktedir. ''

 

Daha sonra bu durum tarihe karıştı ve Kureyş arasında bundan yalnızca sözü edilir oldu.

Daha sonraları, Kureyş'in bir takım kabileleri tekrar aynı anlaşmaya yürürlük kazandırmaya çağrıda bulunarak şerefi ve yaşı dolayısıyla Abdullah bin Cüd'an'ın evinde sözleştiler. Bu toplantıya, Haşimoğulları, Muttaliboğulları, Esed bin Abdi'l-Uzzaoğulları, Zühre bin Kilaboğulları ile Teym bin Murreoğulları katılmıştı. Bunlar şu hususlar üzerinde anlaşıp akidleştiler:

 

"Mekke'de ister yerli halkından isterse yabancılardan olsun karşılaştıkları her bir mazlumun mutlaka yanında yer alacak, hakkı kendisine geri verilinceye kadar onunla birlikte olacaklardı."

 

Kureyş, bu antlaşmaya ''Hilfu'l-Fudul''. adını verdiler. Bu antlaşmada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bulunmuştu. Yüce Allah ona peygamberlik verdikten sonra şöyle demişti: "Amcalarımla birlikte Abdullah bin Cud'an'ın evinde öyle bir antlaşmaya şahit oldum ki, onu kırmızı tüylü develere bile değişmem. İslam geldikten sonra da bu antlaşmanın gereğini yerine getirmek üzere çağırılacak olursam, kesinlikle yerine getiririm."

 

İbn İshak'ın anlattığına göre, Muhammed bin İbrahim bin el-Haris etTeymi şöyle demişti: "Hüseyn bin Ali bin Ebi Talib ile Velid bin Utbe bin Ebi Süfyan arasında bir mal ile ilgili olarak bir anlaşmazlık çıkmıştı. Velid de o sıralarda Amcası Muaviye tarafından Medine Emiri olarak görev yapmaktaydı. Elindeki otorite dolayısıyla Velid, bu işi savsaklamaya koyuldu. Bunun üzerine Hz. Hüseyn ona şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim, ya bana hakkımı verirsin, yahut kılıcımı alarak ResUlullah'ın mescidinde dikilir, Hilfu'l-Fudul'un gereğinin yerine getirilmesi çağrısında bulunurum.'' Abdullah bin ez-Zübeyr de orada hazır bulunuyordu. Bunu duyunca şöyle dedi: ''Ben de Allah'a yemin ederim, eğer bu antlaşmayı ileri sürerek çağrıda bulunursa, onun çağrısını kabul ederim. Ta ki hakkı kendisine verilinceye, ya da bizler bunun için ölünceye kadar.'' el-Misver bin -Mahreme ez-Zühri de, Abdurrahman bin -Osman bin -Abdullah et-Teymi de bunu işitince aynı şeyleri söylediler. Velid, durumdan haberdar olunca, Hz. Hüseyn'i razı edecek şekilde hakkını verdi."

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

KUREYŞ'İN KABE'Yİ YIKMASI ve YENİDEN YAPILMASI