İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

SAKİF KABİLESİNİN TAİF HAKİMİYETİ ve AHLAF (MÜTTEFİKLER)

İLE MALİKOĞULLARI ARASINDA MEYDANA GELEN SAVAŞ

 

Taif toprakları eskiden beri Advan bin Amr bin Kays bin Aylan bin Mudaroğullarına ait bulunuyordu. Amir bin Sa'sa'a bin Mu'aviye bin Bekr bin Hevazin bin Mansur bin Ikrime bin Hafsa bin Kays bin Aylanoğullarının nüfusları çoğalınca şiddetli bir savaştan sonra Taif'i ellerine geçirdiler. Amiroğulları yazı Taif'te, kışı da Necid'de geçirirlerdi. Sakif Kabilesi'nin evleri Taif'in çevresinde bulunuyordu.

 

Sakif kabilesinin nesebi konusunda alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu alimlerden bazılarına göre Sakif kabilesi Ma'add soyundan gelen İyad'a dayandırılmıştır. Buna göre Sakif'in adı ve nesebi Kasiyy bin Nebt bin Münebbih bin Mansur bin Yakdüm bin Ersa bin Du'mi bin İyad'dır. Diğer bazı alimlere göre, Sakif kabilesi Hevazin'e dayandırılmış ve ona nispet edilmiştir. Buna göre Sakif in adı ve nesep şeceresi Kays bin Münebbih bin Bekr bin Hevazin bin Mansur bin Ikrime bin Hafsa bin Kays bin Aylan'dır.

 

Sakif kabilesi, Taif'i gördükleri zaman buranın güzel meyveleri ve bitkileri hoşlarına gitmişti. Bunun üzerine onlar Amiroğullarına şöyle bir teklifte bulundular: "Taif arazisi tarıma elverişli değildir, hayvancılık için ise gayet uygundur. Gördüğümüz kadarıyla siz hayvancılığı ziraat ve meyveciliğe tercih etmişsiniz. Biz hayvanları olmayan bir kabilenin insanlarıyız. Eğer külfetsiz ve masrafsız bir şekilde hem zirai ürünlere ve hem de hayvanlara sahip olmak isterseniz, beldeniz Taif'i bize teslim edin; zira biz topraklarınızı işler, içlerine meyve ağaçları diker ve içleri örülü güzel kuyular kazarız. Ayrıca bunların masraf ve işçiliğini biz üstleniriz ve size hiç bir masraf ve külfet yüklemeyiz. Meyveler olgunlaştığı zaman toprak sahibi olarak meyvelerin yarısını siz, çalışmamızın karşılığı olarak da yarısını biz alırız."

 

Bu teklif Amiroğulları'nın hoşuna gitti ve arazilerini Sakiflilere teslim ettiler; bunun üzerine Sakifliler Taif'e indiler ve Taif topraklarını kendi aralarında taksim ettikten sonra bu toprakları işlediler ve üzerine üzüm, meyve ağaçları diktiler. Nihayet Sakifliler Amiroğulları'na bu anlaşma ile ilgili olarak vermiş oldukları sözü bir müddet yerine getirdiler. Amiroğulları da bu sebeple diğer Arap kabilelerinin Sakiflilere yapmak istedikleri saldırıları önlediler.

 

Sakiflilerin nüfuz ve itibarları artınca Taif memleketlerini tahkim ettiler ve Taif üzerine muhkem bir sur inşa ettiler. Bundan sonra Sakifliler daha önceleri Amiroğulları'na arazilerini işletmeleri karşılığında ve yan hisse şeklinde ödemekte oldukları meyveleri vermemek için direndiler. AmiroğUlları ise bu haklarım Sakiflilerden almak istediler, fakat haklarını almağa güç yetiremediler; bunun üzerine Amiroğulları Sakiflilere savaş açtılar ve neticede herhangi bir zafer elde edemediler.

 

Sakif Kabilesi, Ahlaf (müttefikler) ve Malikoğulları olmak üzere iki batın (boy) dan meydana gelmişti. Sakifliler'in Amiroğulları'na karşı koymalarında Ahlaf'ın büyük tesiri olmuştu. İşte bu sebeple Ahlaf Malikoğulları'na karşı bir itibar kazanmış oldu ve buradaki ikametlerini bu itibar ve üstünlük üzerine devam ettirdi.

 

Sonra Ahlaf'ın serveti artıp atları çoğalınca, Nasr bin Mu'aviye bin Bekr bin Hevazinoğulları'nın arazisi içerisinde bulunan ve ''Cilzan'' denilen yeri atlarına koruluk olarak seçtiler. Nasroğulları bu duruma fena halde öfkelendiler ve bu yüzden Ahlaf ile savaşa girdiler. Tarafların inatlaşması savaşı uzattı ve sürüncemede bıraktı. Bu savaşta, Nasroğulları'nın başında önceleri Nasroğulları'ndan olup sonra Yerbü'oğulları'na intisap eden Ufeyf bin Avf bin Ubad, Ahlaf'ın başında ise Mes'ud bin Ka'neb bulunuyordu. Ahlaf ile Nasroğulları arasındaki bu savaşın uzamasını fırsat bilen Malikoğulları, Ahlaf'a karşı Yerbü'oğulları'yla ittifak anlaşması yapıp birleştiler; çünkü öteden beri Malikoğulları ile Ahlaf arasında devam edip gelen bir kin ve nefret vardı. Bu sırada ise Malikoğulları'nın başında Sakiflilerden Cündüb bin Avf bin Haris bin Malik bin Hutayt bin Cüşem bulunuyordu.

 

Ahlaf, Malikoğulları ile Yerbü' oğullarının birleştiklerini duyunca hemen bir araya gelip toplandılar ve savaş için hazırlandılar. Ahlaf ile Malikoğulları ve müttefıkleri olan Nasroğulları arasında meydana gelen ilk savaş Taif Vak'asıdır. Bu savaşta taraflar şiddetli bir şekilde vuruştular. Neticede zaferi kazanan Ahlaf, Malikoğulları ile müttefikleri Nasroğulları'nı Taif'ten çıkardı ve onları Taif'in arka tarafında bulunan ve ''Lahf'' denilen bir vadiye sürdü. Bu Taif Savaşı'nda Eban Dağı'nın bir yolunda Malik ve Nasroğulları'ndan pek çok kimse öldürüldü. Sonra taraflar arasında, Nahle tarafında ''Gamr-Zü Kinde'' ve Hulvan tarafında ''Keruna'' adıyla bilinen bir kısım vak'alar daha meydana geldi. Keruna vak'asında Yerbuoğulları'ndan Ufeyf bin Avf'ın atmış olduğu bir savaş narasıyla yetmiş hamile kadının çocuklarını düşürdükleri ileri sürülür. Her iki taraf Keruna Vak'asında çetin bir şekilde savaştılar, sonra savaşı bırakıp ayrıldılar. Bundan sonra Malikoğulları Ahlaf'a karşı kendilerine müttefik bulmak için Devs, Has'am gibi diğer kabileIere başvurdular. Bu arada Ahlaf da Malikoğulları'na karşı kendilerine destek ve müttefik bulmak üzere Medine'ye gidip Ensar'dan ittifak akdi talebinde bulundular; bunun üzerine Ahlaf'tan Mes'ud bin Mu'attib, Evs Kabilesi'nin Araf bin Avfoğulları kolundan ve zamanında Ensar'ın ileri gelen eşrafından biri olan Uhayha bin Culah'a gelip ondan destek ve ittifak akdi istedi. Bu durum karşısında Uhayha bin Culah Mes'ud'a: "Allah'a and olsun ki, bir adam kendi kavmi adına başka bir kavme gider ve onlardan yardım ve her hangi bir şey talebinde bulunursa, mutlaka kendi kavmi için hiç arzu etmediği şeyi o kavim için ikrar edip kabul etmek mecburiyetinde kalır." diyerek ona öğütte bulundu. Bunun üzerine Mes'ud daha önceki dostluğundan dolayı Uhayha'ya: "Ben senin kardeşinim." dedi. Uhayha ise O'na: "Senin kardeşin geride bırakmış olduğun (Malikoğulları)dır. Onların yanına geri dön; kulakların ve burnun kesilmesi bahasına da olsa, onlarla sulh anlaşması yap, çünkü onlara muhalif olduğun takdirde hiçbir kimse kavmin hakkında sana yardımcı olmayacaktır." diye karşılık verdi. Bu durum karşısında Mes'ud Uhayha'nın yanından ayrılmak mecburiyetinde kaldı, fakat Uhayha O'na yol azığı katıp bir de silah verdi. Ayrıca, Medine'de şato ve kaleler inşa eden bir genci de verdi. Bu genç Mes'ud bin Mu'attib için bir kale (şato) yaptı. Bu kale Taif'te yapılmış olan ilk kale idi. Bundan sonra Taif'te bir takım kaleler inşa edildi. Artık Taif Savaşı'ndan sonra Ahlaf ile Malik-oğulları arasında kayda değer herhangi bir savaş meydana gelmedi.

 

Taraflar arasında meydana gelen bu savaş hakkında pek çok şiir söylenmiştir. Bunlardan bir tanesi, Ahlaf'tan ve Avf bin Ukdeoğulları'ndan ''Muhabbir'' adıyla bilinen Rabia bin Süfyan'ın söylemiş olduğu şu mealdeki şiirdir:

 

"Ahlaf ile Malikoğulları arasında savaş fitnesini kışkırtan ben değilim; bu fitneyi Sakif Kabilesi 'nin iki efendisi (reisi) Mes'ud bin Ka'neb ile Cündüb bin Avf körükledi ve onların tutuşturup körükledikleri bu savaş fitnesinden kurtuluş imkanı yoktur. Malik ve Avf oğulları arasında alevlenip şiddetlenen bu savaş fitnesi, küçük yaştaki çocukların saçlarını ağartıp onları ihtiyarlattı. Bu savaş ateşini onlar kendi elleriyle tutuşturup yaktılar; fakat bu ateşi ne de güzel tutuşturdular ... Onlar (Malikoğulları), yığılmış toprak kümesi gibi kalabalık hale geldiler ve onlara dönüş yerimizi çiğneyip geçtiler. Davetçi ölüm çağrısını tekrarladığı zaman, karşılaşmak için Mes'ud bin Mu'atteb'i, savaşmak için ise Avf bin Ukdeoğulları 'nı, Ilac Kabilesi 'ni, müttefiklerden Habib'i, Ribab Topluluğu 'ndan bir kabilenin askeri alaylarını ve Sa 'doğulları 'nı çağırdılar. Mes'ud bin Mu'attib, Mekrasa 'da bir kavme (Malikoğullarına) baskın yaparak onları her taraftan kuşatıp sardı; bugün onlar için çok sıkıntılı ve ağır bir gün olmuştu. Hamile kadınlar, Ufeyf bin Avf'in (atmış olduğu savaş narasıyla değil), yardım talebiyle attığı nara ile çocuklarını düşürdüler. "

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN NESEBİ VE ATALARI İLE UZAK DEDELERİNİN BİR KISMI HAKKINDA BİLGİLER