İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

BU'AS VAK'ASI

 

Nadr ve Kurayzaoğulları birbirlerine yardım etmek üzere Evs Kabilesi'yle olan muahedelerini yenilediler. Böylece durumları güçlenince savaş hazırlığı gayretine düştüler. Bu arada Nadr ve Kurayzaoğulları'na diğer Yahudi kabileleri de iltihak edip katıldılar. Hazrecliler bu durumu öğrenince bir araya toplanıp savaş için hazırlığa giriştiler ve müttefikleri Eşca' ile Cüheyne kabilelerine haber gönderdiler. Bu arada Evsliler de müttefikleri olan Müzeyne Kabilesi'ne haber saldılar. Böylece her iki taraf savaş için kırk gün hazırlık yaptılar ve Kurayzaoğulları'na bağlı bulunan ''Bu'as'' mevkiinde karşılaştılar. Evslilerin başında Üseyd'in babası Hudayr el-Ketaib bin Simak, Hazrecliler'in başında ise Beyadaoğulları'ndan Amr bin Nu'man bulunuyordu. Bu arada Abdullah bin Übeyy bin Selul kendisine tabi olanlarla birlikte Hazrecliler'in yanında yer almadı. Harise bin Harisoğulları da Evsliler'den uzak durdular ve onlara katılmadılar. Karşılaşan taraflar şiddetli bir şekilde savaştılar ve her iki taraf savaş esnasında sabır ve metanet gösterdiler.

 

Evsliler silahların acısını hissedince yenilmiş olarak hemen ''Urayd'' tarafına doğru kaçmağa başladılar. Başlarında bulunan Hudayr onların hezimetini görünce olduğu yere çöktü ve mızrağının demirini ayağının üzerine vurup: "Vay başıma gelenlere! Deve gibi olduğum yerde çakıldım kaldım. Allah'a and olsun ki, öldürülmedikçe geri dönmeyeceğim. Ey Evs topluluğu! Eğer beni bırakıp gitmek istiyorsanız, buyurun gidin." dedi; bunun üzerine Evsliler ona merhamet gösterdiler, Abdu'l-Eşheloğulları'ndan Halife adındaki kişinin iki oğlu Mahmud ve Yezid ölünceye kadar Hudayr'i savunup vuruştular. Bu sırada kimin tarafından atıldığı belli olmayan bir ok gelip Hazreclilerin reisi olan Amr bin Nu'man'a isabet etti ve onu öldürdü. Abdullah bin Übeyy bin Selul ise bir ara Bu'as'ın yakımna kadar gidip durum hakkında haber almağa çalışmıştı. Tam bu sırada bir abaya sarılmış olan Amr bin Nu'man'ın naaşının dört kişi tarafından getirilmekte olduğunu gördü. Daha önce Abdullah bin Übeyy bunun böyle olacağını Amr bin Nu'man'a söylemişti ve nitekim dediği gibi de oldu. Abdullah bin Übeyy O'nu bu durumda görünce: "Haydi şimdi yapmış olduğun taşkınlık ve zulmün vebalini tat bakalım!" dedi. Neticede Hazrecliler hezimete uğradılar, Evsliler ise var güçleriyle Hazreclilere yüklendiler ve onlarla vuruştular. Hazrecli birisi: "Ey Evs Kabilesi Topluluğu! Kardeşleriniz olan Hazreclileri yok etmeyin, onlara iyi muamele edin; zira onların civarında yaşamak Sa'lebeoğulları'nın civarında yaşamaktan daha hayırlıdır." diyerek yüksek sesle bağırdı; bunun üzerine Evsliler savaşa son verdiler ve Hazrecliler'in ölülerini (yani silah, elbise v.b. şeylerini) soymadılar.

 

Hazrecliler'in ölülerini Nadr ve Kurayzaoğulları soydular. Evsliler reisIeri Hudayr bin Simak'i savaş alanından yaralı olarak kaldırdılar, fakat Hudayr aldığı bu yaradan öldü. Bu arada Evsliler Hazrecliler'in evlerini ve hurmalıklarını ateşe verip yaktılar.

 

Eşheloğulları'ndan Sa'ad bin Mu'az ise, Ra'l'de kendisine gösterilen iyi muameleden dolayı Selemeoğulları'nın mallarını, evlerini ve hurmalıklarını yakılıp yıkılmaktan korudu. Ra'l ile ilgili bahis biraz önce yukarıda zikredildi. Yine Bu'as günü Zübeyr bin İyas bin Bata, Hazrec Kabilesi'nden Sabit bin Kays bin Şemmas'ı kurtardı ve alın saçını kestikten sonra onu serbest bıraktı. İşte bu yüzden -ileride bahsedeceğimiz üzere- Sabit, İslamiyet dönemindeki Kurayzaoğulları Vak'asında Zübeyr bin İyas'ın canını kurtarmak suretiyle kendisine yapılan bu iyiliğin karşılığını ödedi.

 

Bu'as Vak'ası, Evs ve Hazrec kabileleri arasında meydana gelen meşhur savaşların en sonuncusudur. Bundan sonra İslamiyet'in gelişi ile her iki kabile söz birliği ederek tek kelime (kelime-i tevhit) etrafında İslam'a ve Müslümanlara yardım etmek üzere bir araya gelip kaynaştılar. Böylece Allah (C.C.) savaş hususunda müminlere kafi geldi.

Bu'as Vak'ası hakkında Evs ve Hazrecli şairler bir çok şiir söylemişlerdir. Evs Kabilesi'nin Zaferoğulları kolundan Kays bin Hatim'in Bu'as hakkında söylemiş olduğu bir şiirin meali şöyledir:

 

"Amre 'nin altın yaldızlı sırmalı elbise gibi süslü olan resmini tanıyor musun? İkimizin de diyarı Mina üzerinde bulunmaktadır; eğer kervanın gelme ümidi olmasaydı, o bize gelecekti. Bulut altındaki güneş gibi bize göründü, fakat bir kaşını gösterip diğer kaşını bizden esirgedi.

 

Ben haksız yere savaşı körükleyen birisi değilim; vakta ki onlar (sulha) yanaşmadılar, ben de tutup savaş ateşini her tarafa yaydım. Savaşı kaldırma gayretinin onun hızını artırmaktan başka bir işe yaramadığını görünceye kadar savaşın bertaraf edilmesini ilan ettim, fakat savaşın başladığını görünce ben de bürdelerim (bir tür giysiyle beraber çivi başları çekirge gözlerine benzeyen ve yenleri parmak uçlarını örten savaşçı elbisesini (zırhı) kat kat giydim. Sen yere atılan mızrak parçalarını uzun boylu güzel kızların ellerindeki bir ziralık hurma dalları gibi görürsün. Malik, Sa'lebe ve Milkahenin (?) gibi hayırlı kabileler bana yıldırım birlikler verdiler. Nice savaş erleri vardır ki, çağrıldıkları zaman küstah yürüyüşlü develer gibi savaşa koşarlar. Bizim savaş meydanından kaçışımızın en kötü şekli mızrakların birbirine girdiği bir sırada vuruşmaya devam ederken ayaklarımız sabit bir yerde durduğu halde yüzümüzü biraz çevirerek omuzlarımızı hafifçe eğmekten ibarettir. Biz size kılıçlarla tekrar tekrar saldırdık ve siz her kötü günde bembeyaz ortaya çıkan, fakat darbe yaralarıyla kıpkırmızı bir şekilde geri dönen ve sütlü develer arasında dolaşan yeni doğmuş deve yavrularından daha zelil ve perişan idiniz. Hadaik günü sizinle karşılaştığımda başım açık ve miğfersizdi; elim ise tura oynar gibi kılıçla oynuyordu. Bu'as Vak'asında kılıçlarımız bizi Gassan'ın kökünde bulunan parlak şerefimize götürdü. Biz sizinle Ficar Vak'asında ve ondan önce de savaştık; fakat Bu'as Savaşı ise üstün gelme günü oldu. Evs Kabilesi 'ne mensup nice topluluklar iri taneli yağmur serpintileri arasında yürüyen aslanlar gibi mızraklarıyla heybetli bir şekilde gelip Bu 'as Vak'asına katıldılar. "

 

Hazrec Kabilesi'nden Abdullah bin Revaha ise Kays bin Hatım'e şu mealdeki mısralarla cevap vermiştir:

 

"Leyla karışık insanların arasından sana mı arzu duyuyor? Evet, göğüs üzerinde gözyaşının serpintileri var. Sevgiden şikayet eden mihnet sahibi kederli kişinin ihtiyacını karşılamayan uzaklara dalıp giden kişinin arkasından ağladı. Sabah erken güneş kendisini gösterdiği zaman, onun aklından obadan uzaktaki her türlü mer'a düşüncesini uzaklaştırıp onu rahatlattı. Biz, var olan eski mallarımızı fakir ve hak sahibi isteyinceye vermek suretiyle asalet ve şerefimizi koruruz. Kılıçlarımız yolunu şaşırmış körleri yola getirdi ve ağızlarından salyalar akan nice hasımları yola sokup düzelttik. Biz, üzerlerinde demir silahlar, yıldızlar gibi parlak miğferler bulunan nice piyadelerle ortasında ölüm görünen mihnetli savaş meydanlarına azgın yürüyüşlü develer gibi yürüyüp geldik. Onlar zırhsız idiler ve sen onları mızraklarını kaldırıp darbelerini indirdikleri zaman aslanlar ordusu sanırsın. Her kötü günde onların sığınakları doğrultulmuş sert mızraklar ile keskin kılıçları olmuştu. "

 

İbn Reviha'nın teşbib (övgü kasidelerinin başında kadınlardan bahsederek kasideyi süslemek) de bulunduğu Leyla, Kays bin Hatim'in kız kardeşidir. Kays bin Hatim'in teşbihte bulunduğu Amre ise Abdullah bin Revaha'nın kız kardeşi ve Ensar'dan Nu'man bin Beşir'in annesidir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

SAKİF KABİLESİNİN TAİF HAKİMİYETİ ve AHLAF (MÜTTEFİKLER) İLE MALİKOĞULLARI ARASINDA MEYDANA GELEN SAVAŞ