İBNÜ’L-ESİR |
1. CİLT |
KUDA'ALI
BİR GENÇ UŞAK YÜZÜNDEN
MEYDANA
GELEN FARİ' SAVAŞI
Araplar
arasında vukU'a gelen meşhur savaşlardan biri de Fari' Savaşı'dır.
Bu
savaşın sebebi şu idi: Neccaroğulları'ndan birisi önce Kuda'a Kabilesi'nden
olup sonra Beli Kabilesi'ne intisap etmiş olan genç bir uşak ele geçirmişti. Bu
gencin amcası, Evs Kabilesi'nden Mu'az bin Nu'man bin İmruü'lKays'in komşusu
idi. Mu'az adındaki bu zat ise Sa'ad bin Mu'az olarak bilinen Sa'ad'ın
babasıydı. Bir gün bu genç amcasını ziyarete gitmişti, fakat Neccarlı kişi onu
yakalayıp öldürdü; bunun üzerine Mu'az bin Nu'man Neccaroğulları'na bir elçi
göndererek komşusunun (yani gencin) diyetini veya katilini kendisine
göndermelerini istedi ve katil hakkında kendisinin karar vereceğini bildirdi,
fakat onlar Mu'az'ın bu isteklerini kabul etmediler. Bu sırada
Abdu'l-Eşheloğulları'ndan birisi söz alarak: "Eğer onlar bu isteklerimizi
yerine getirmezler ise, bu gence karşılık olarak Amir bin Itnabe'yi
öldürürüz." dedi. Amir bin Itnabe ise Hazrec Kabilesi'nin ileri gelen
eşrafındandı. Bu söz Amir'e ulaşınca şu mealdeki mısraları söyledi:
"Emsallerime
benden kim haber ulaştırır? Öğüt ancak onu kabul edenleri irşad ve sözden
ibarettir. Bir kısmınız benim öldürülmem hususunda aceleci olduğu için pek
yakında pişman olacaktır. Dilin ise maddi yararlara hiç tesiri yoktur. Şerefim,
izzetim, tecrübe ve başarım, pahalı bir bedel karşılığında övgüyü satın almam,
musibet felaketleri önlemek için malımı harcamam, gayret sahibi kahramanların
tepelerine vurmam, sevgiliye coştuğu zaman: 'Olduğun yerde dur, övülürsün veya
rahat edersin. ' demem, güzel hasletleri savunmama, henüz dal budak salmış, tuz
gibi saf sahih nesepleri ve ruhları çirkinlik üzerine karar kılmamış nice
kimseleri himaye etmeme engel oldu. "
Amir
bin Itnabe'nin bu sözleri karşısında Yahudi asıllı Rabi' bin Hukayk da şu
mealdeki mısralarla ona cevap verdi:
"Emsallerime
benden kim haber ulaştıracak? Benim katımda iftira ve zulme yer yoktur. Ben
haksız yere emsallerime kızmam, çünkü inancıma göre kötüleme ve kınamaların bir
cezası vardır. Yeryüzünde mekan tutup yürüdüğü halde, yere batmağa yaklaşan bu
kişi gibisini hiç görmedim. Bir yiğidin ihanete uğradığı bir ülkede kalması,
onun için sıkıntıdan başka bir şey değildir. Düşünülmeden söylenen bir söz,
kabı olmayan bir su gibidir. İnsanların bazı huyları müzmin hastalık halini
almıştır; tıpkı cimrilik gibi ki, bunun devası yoktur. Bazı hastalıklar vardır
ki, şifa bulması umulur; ahmaklık hastalığının ise şifası yoktur. Kişi, bol
miktarda nimete kavuşmaktan pek hoşlanır, fakat Allah ona dilediği kadar verir.
Bir kimse ne kadar akıllı olursa olsun, fakirlik ve sıkıntılarla karşılaşmamış
bulunsun, mutlaka bir gün kaza ve kader gelip onun sahasına çöker. Kişiyi
zamanın kızları (felaketleri) nöbetleşerek peşpeşe takip eder; hatta kapların
aşındığı gibi onu aşındırır ve gedikler açar. Bir kabilenin başına sıkıntı ve
felaketler çöktükten sonra, bunları bir bolluk ve rahatlık takip eder. Ölüm
ordusundan sakın ıp korunmağa çalışan kişi istediği kadar tedbir alıp korunsun,
bu korunmanın ona hiç bir faydası olmayacaktır. Hırslı kimseye hırsı yüzünden
zenginlik verilmez, fakat cömert kişinin yanında sayısız servet toplanır. Cimriye
malın faydası olmaz, iyilik de sahibini küçültmez. Gönlü zengin olan bulduğu
ile yetinir, her hangi bir şeyle zengin olmağa kalkışmaz. Gönül fakirliği ise
bedbahtlığı devamlı olandır. Kişi gecelerin gelip geçmesini ister; halbuki
gecelerin geçip yok olması, kişinin ömrünün tükenmeğe yüz tutması demektir.
"
Mu'az
bin Nu'man, Neccaroğulları'nın diyet vermekten veya katili kendisine teslim
etmekten çekindiklerini görünce kendisi ve kabilesi savaş için hazırlanıp
harekete geçtiler ve Hassan bin Sabit'e ait olan Fari' Kalesi'nin yanında
savaşa tutuştular. Savaş bütün şiddetiyle taraflar arasında yayıldı ve
öldürülen gencin diyetini Amir bin Itnabe getirip teslim edinceye kadar savaş
bütün hızıyla devam etti. Amir'in bu diyeti teslim etmesinden sonra aralarındaki
anlaşmazlıklar düzeldi ve böylece tekrar eski güzel günlerine dönmüş oldular.
Bunun
üzerine Amir bin Itnabe bu hususla ilgili olarak şu mealdeki mısraları söyledi:
''...
Ben, bir mecliste toplandıkları zaman önce Allah 'a itaatte bulunup sonra
bahşişle işe başlayan, komşularına kötü söz söyletmeyen, misafiri ağırlamak
hususunda çok gayret gösteren, zenginiyle fakiriyle hiç bir ayırım gözetilmeden
birlikte yaşayan, isteyicilere ihsanları bololan, süvarilerini düşman
saflarının üzerine yönelten, oklarını katile ulaştıran, intikam ve kinle
düşmanları na yetişen, savaş için her karşılarına çıkana darbe indiren, hep bir
ağızdan: 'Akranlarınızı yakalayın; zira ölüm Vailoğulları'nın gerisindedir!'
diyen, gözlerini düşmanların üzerine dikerek sağanak halde yağan yağmurun
altındaki arslanlar gibi yürüyen, savaş ateşi tutuştuğu zaman ucu kırılmış ok
ve mil gibi faydasız olmayan ve bir kıvılcımla hemen parlayan, haysiyet ve
şerefini sürdürüp tabiat değiştirmeyen, cehalet hastalığını akıl ve hilimle
tedavi eden ve konuşma gününde araya giden sözlerle hatipleri ayıplanmayan bir
kabileye mensubum. "
Amir
bin Itnabe'nin söylediği bu beyitleri, içerisinde Fari' Vak'ası'ndan
bahsedilmemesine rağmen güzeloluşlarından dolayı burada zikrettik.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA