İBNÜ’L-ESİR |
1. CİLT |
HAZAZ
VAK'ASI
Hazaz
Vak'asının hikayesi şöyledir: Yemen hükümdarlarından bir hükümdarın elinde
Mudar, Rabi'a ve Kuda'a kabilelerinden esirler bulunuyordu. Bu sebeple Maadoğulları'nın
hatırı sayılır büyüklerinden bir heyet hükümdarın yanına geldi. Bu heyetin
içerisinde Sedus bin Şeyban bin Zühl bin Sa'lebe, Avf bin Mulahhim bin Zühl bin
Şeyban, Avf bin Amr bin Cüşem bin Rabi'a bin Zeyd Menat bin Amir ed-Dahyan ve
Cüşem bin Zühl bin Hilal bin Rabi'a bin Zeyd Menat bin Amir ed-Dahyan gibi
şahsiyetler de bulunuyordu. Esirlerin arasında Behra Kabilesi'nden Ubeyd bin
Kurad adında şair birisi vardı. Bu kişi gelen heyeti karşılayıp kendisini de
kurtarmak istedikleri esirlerin arasına almalarını rica etti. Gelen bu heyet
hükümdarın huzuruna girip hem Ubeyd bin Kurad ve hem de kendi esirleri hakkında
onunla görüştüler. Neticede hükümdar bu esirleri onlara bağışlayıp serbest
bıraktı. Bunun üzerine şair Ubeyd bin Kurad şu mealdeki mısraları söyledi:
"Güzel haslet sahibi Avf'e, Hilaloğlu Cüşem'e ve diğer Avf'e canım feda
olsun ... Eğer şiddetlenen savaş esnasında Sedus olmasaydı, savaşın şiddetinden
pabuçlarım ayaklarımdan çıkardı. Sonra duysunlar diye Behra Kabilesi 'ne seslendim;
halbuki onların kulakları sağır değildi. Bundan önce de Maadoğulları'nı
Kaasıtoğulları koruyup himaye etmişti. "
Fakat
hükümdar, heyette bulunanların bazılarını rehin alıp yanında bıraktı,
diğerlerine de: "Kabile reisierinizi bana getirin, bana itaat etmeleri
için onlardan söz alacağım, aksi takdirde rehin aldığım adamlarınızı
öldürürüm." dedi, bunun üzerine onlar kabilelerine dönüp durumu haber
verdiler. İşte bu haber karşısında Küleyb Rabi'a Kabilesi'ne haber salıp onları
topladı. Bu arada Maad Kabilesi de onun yanında yer aldı. Küleyb'in
öldürülmesini bahsederken de anlatacağımız üzere, Maad Kabilesi'nin çevresinde
toplandığı kişilerden birisi de Küleyb idi. Nihayet Küleyb etrafına toplanan bu
kabilelerle birlikte harekete geçti ve öncü birliğinin başına ''Seffah
et-Tağlibı'' adıyla bilinen Seleme bin Halid bin Ka'ab bin Züheyr bin Teym bin
Üsame bin Malik bin Bekr bin Hubeyb bin Tağlib'i tayin etti, ayrıca yollarını
bulabilmeleri için onlara Sali' Dağı'nın yakınında bulunan ve Mekke ile Basra
arasında uzanan Tihfe'deki Hazaz Dağı'nın üzerine ateş yakmalarını emretti. Bu
arada Seffah et-Tağlibi'ye: "Düşman etrafını sardığı zaman iki ateş
yak." diye tembih etti. Rabi' a kabilesinin toplanıp harekete geçtiğini
öğrenen Mezhic Kabilesi ise kendilerine tabi olan Yemen kabilelerini yardım
çağırıp topluca Rabi'a Kabilesi'nin üzerine yürüdüler. Mezhic Kabilesi'nin
harekete geçtiğini öğrenen Tihame ahalisi de Rabi'a Kabilesi'ne katıldı. Mezhic
Kabilesi'nin bir gece Hazaz Dağı'na gelmesi üzerine Seffah et-Tağlibı burada
iki ateş yaktı. Küleyb bu iki ateşi görünce çevresine topladığı kabilelerle
birlikte topluca Mezhic üzerine yürüdü ve sabah erkenden onları bastırdı.
Nihayet Hazaz Dağı'nda karşılaşan taraflar savaşa tutuştular ve şiddetli bir
şekilde savaştılar. Neticede her iki taraftan pek çok kişi öldürüldü ve Mezhic
Kabilesi hezimete uğrayıp toplulukları dağıldı. Bunun üzerine Seffah:
"Hazaz Dağı'nda ateş yakmak için kaldığım gece, uyumamaktan yollarını
şaşıran ve kabilenin uyanıkları olmadan da yollarını bulabileceklerini sandığım
nice bölük ve müfrezeye yol gösterdim. " mealindeki mısraları söyledi.
Ferezdak
(Farazdak) da Cerir'e hitaben onu hicvederek: "Eğer Vail'in oğlu Tağlib'in
süvarileri olmasaydı, her taraftan düşman saldırıp yanına gelirdi. Onlar
hükümdarları, hükümdarın yanında bulunan azınlık halindeki Arapları dövdüler ve
bütün ateşleri bastıran iki ateş yaktılar. " mealindeki mısraları söyledi.
Bir
rivayete göre, Hazaz Vak'asında kimin kumandan ve reis olduğu bilinmemektedir,
çünkü Küleyb'in kızının oğlu olan Amr bin Külsum bir şiirinde mealen şöyle
diyor:
"Biz,
Hazaz Dağı'nda ateşin yakıldığı kuşluk vaktinde bahşiş ve ihsanda bulunanlardan
daha çok ihsan ve bahşişte bulunduk. "
Eğer
Amr bin Külsum'un dedesi Hazaz Vak'asında reis ve kumandan olsaydı, bunu
mutlaka zikrederdi, "ihsan ve bahşişte bulunduk" diyerek bununla
iftihar etmezdi. Diğer taraftan Amr bin Külsum Hazaz Vak'asına iştirak edenleri
farklı bayraklar altında göstererek: "Biz düşmanla karşılaştığımızda sağ
tarafta bulunuyorduk, sol tarafta ise babamızın oğulları bulunuyorlardı. Onlar
kendi taraflarındaki/ere, biz de kendi tarafimızdaki/ere saldırmıştık. "
dedi,
bunun üzerine kendisine: "Sen kendini kardeşlerine, yani Mudar Kabilesi'ne
tercih edip üstün tuttun." dediler. Yine Amr bin Külsum: "Bundan önce
hücum edip atılan kişi Küleyb idi. Hangi şan ve şeref vardır ki sahibi biz
olmayalım. " mealindeki mısralarla başlayan kasidesinde dedesi Küleyb'i
zikrediyor; fakat dedesi vasıtasıyla iftihar edeceği en şerefli şeyin onun reisliği
olmasına rağmen bir türlü Hazaz Vak'asında onun reisliğini ileri sürmüyor.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
KÜLEYB'İN
ÖLDÜRÜLMESİ, BEKR VE TAĞLİB KABİLELERİ ARASINDA MEYDANA GELEN VAK'ALAR