İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

NEBİ (S.A.V.)'İN SEBEBİYLE KİSRA PERVİZ'İN GÖRDÜĞÜ MUCİZELER

 

Bu mucizelerden bir tanesi şu idi: Kisra Pervız Dicle Nehri üzerine bir bend yaptırmış ve bunun için hesaplanamayacak derecede çok para harcamıştı. Yine onun oturma yerinin tak'ı benzeri görülmemiş bir şekilde inşa edilmişti. yanında ise sihirbaz, kahin ve müneccim olmak üzere üç yüz altmış kişi bulunduruyordu. Onların arasında Arap asıllı Sayib (Saib) adında bir kahin vardı ve onu Kisra'nın yanına Yemen valisi Bazan göndermişti. Kisra, her hangi bir iş kendisini üzdüğü zaman bu adamları toplar ve onlara: "Bu işin mahiyeti nedir? Bir inceleyin bakalım." derdi.

 

Allah (C.C.) tarafından Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Peygamber olarak gönderilmesi üzerine Kisra sabahleyin kalktığı zaman hiç bir ağırlık bastırmadığı halde takım ortasından yarılmış ve Dicle bendini yıkılmış buldu. Kisra bu durumu görünce üzüldü ve: "Hiç bir ağırlık olmaksızın mülkümün takı çöktü, Dicle bendi yıkıldı ve şahlık gitti." dedi. Sonra Sayib'in içlerinde bulunduğu kahin, sihirbaz ve müneccimlerini çağırıp onlara: "Bu işin mahiyeti nedir? Bir bakıp araştırın." diyerek bilgi istedi; bunun üzerine onlar Kisra'nın huzurundan çıktılar ve meseleyi incelemeğe başladılar, fakat yeryüzünün kararıp, gökyüzünün onları çevreleyip tutması üzerine yapmak istedikleri şeyi yapamadılar. Sayib ise durumu araştırmak maksadıyla karanlık bir gecede yüksek bir tepeye çıkıp geceyi burada geçirdi. Burada bulunduğu bir sırada Hicaz tarafından çakan bir şimşeğin doğuya kadar uzandığını gördü. Sabahleyin ise ayaklarının altında yemyeşil bir bahçe ile karşılaştı. Sonra Sayib bu Kehanet neticesinde: "Eğer gördüklerim doğru ise, Hicaz'dan bir hükümdar (peygamber) çıkacak ve hükümranlığı doğuya kadar ulaşacak; yeryüzü bir hükümdara ne kadar cömertçe davranıyorsa, aynı cömertliği ona da gösterecektir." dedi.

 

Sayib dahil bütün kahinler, müneccimler ve sihirbazlar inceleme esnasında görmüş oldukları bu durumlardan sonra bir araya gelip kendi aralarında ve birbirlerine: "Allah'a and olsun ki, bizimle bilgimiz arasına giren engel mutlaka gökten gelen bir şeydir; bu ya şu anda gönderilmiş bir peygamberdir, ya da bu hükümdarın, yani Kisra Perviz'in saltanatına son vermek üzere gönderilecek olan bir peygamberdir. Eğer Kisra'ya devletinin yıkılacağını söylersek mutlaka bizi öldürür." diyerek durumu ondan gizlemeğe karar verdiler. Sonra Kisra'nın huzuruna girdiklerinde: "Durumu inceleyip araştırdığımızda, Dicle üzerindeki bend ile hükümdarın takının uğursuz bir zamanda kurulmuş olduğunu gördük. Nihayet zamanla uğursuzluk vakti gelip yerini bulmuş ve böylece bend ile tak yıkılmıştır. Şimdi yeni hesaplar yapacağız ve tespit edeceğimiz uğurlu zamanda onları yeniden inşa ettiğin takdirde bir daha onlar yıkılmayacaklardır." dediler. Neticede hesap yoluyla uğurlu zamanı tespit ettiler ve Kisra'ya tekrar bunların inşasına başlamasını söylediler. Bunun üzerine Kisra büyük masraf yaparak Dicle bendini sekiz ayda tamamladı ve onlara: "Bu seddin üzerine çıkıp oturabilir miyim?" diye sordu, onlar da: "Evet, çıkıp oturabilirsin." diye cevap verdiler. Kisra, tımarlı sipahileri ile birlikte çıkıp bendin üzerine oturdu. Tam bu sırada Dicle Nehri Kisra'nın altındaki bendi alıp götürdü ve kendisi kıl payı ölümden kurtuldu. Kisra suların içinden çıkarılıp kurtarıldıktan sonra kahin, sihirbaz ve müneccimlerini bir araya topladı ve onlardan yaklaşık yüz kişiyi öldürdü, sonra sağ kalanlara: "Sizi kendime yaklaştırıp yakın kimseler yaptım ve bol miktarda maaş ödedim. Siz bunca iyiliklerime rağmen galiba benimle oynuyorsunuz." dedi. Bunun üzerine onlar: "Ey hükümdar! Bizden öncekiler nasıl yanıldılarsa, biz de yanıldık." dediler ve Kisra için yeniden hesaplar yapıp uygun zaman tespit ettiler. Bunun üzerine Kisra tekrar bendi inşa edip tamamladı. Bundan sonra Kisra'ya bendin üzerine çıkıp oturmasını söylediler, fakat Kisra korktuğu için bu defa ata binip bendin üzerine öyle çıktı, ne var ki, Kisra bend üzerinde gezinirken bend tekrar yıkıldı ve Kisra ölümden yine kıl payı kurtuldu. Bunun üzerine Kisra onlara:

"Ya doğruyu söylersiniz, ya da hepinizi öldüreceğim." dedi. Kisra'nın bu tehdidi karşısında doğruyu söylediler. Sonra Kisra onlara: "Yazıklar olsun size! Keşke bunu bana daha önce söyleseydiniz de bu husustaki tedbirimi alsaydım. " dedi. "Korkumuz buna engeloldu." diye cevap verdiler. Kisra Dicle Nehri'nin verdiği mağlılbiyetin tesiriyle şaşkın bir hale geldi ve onları serbest bıraktı. Bu bendin yıkılmasıyla kumlu ve çakıllı geniş alanlar meydana geldi. Halbuki daha önceleri bu alanlar yoktu ve buralar ta-mamen mamur haldeydi.

 

Hicretin altıncı yılında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah bin Huzafe esSehmi'yi Kisra'ya elçi olarak göndermişti. Bu sırada Fırat ve Dicle nehirlerinin suları iyice çoğalmış; bundan önce ve bundan sonra bu hal hiç görülmemişti.

 

Hatta sular fışkırıp Kisra'nın yaptırdığı şeyleri söküp götürmüştü. Kisra, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, bu suların önünü kesmek için çok uğraştı, fakat taşan suların hakkından gelemedi. Nihayet sular geniş alanlara taşıp yükseldi ve ekili yerler sular altında kaldı. Bu arada bir kısım kasaba ve ilçeler de su altında kalıp battı. Daha sonra Araplar Fars topraklarına girip onları savaşla meşgul ettiler ve su taşmalarını önlemelerine mani oldular. Zamanla benddeki yarık daha da genişledi. Haccac'ın zamanında yeni taşmalar meydana geldi, fakat Haccac Dihkanları (Acem fellahlarının reisi, ağası) İbn el-Eş'as'a yardım etmekle itham ettiğinden onlara zarar vermek maksadıyla bu su taşkınlarım önlemek için tedbir almamıştı, ancak zamanla su taşkınlarının tehlikesi iyice büyümüş ve halk bunu önlemekten aciz kalmış, nihayet bu problem günümüze kadar yüz üstü kalmıştır.

 

Ebu Seleme bin Abdurrahman bin Avf anlatıyor: "Allah (C.C.) Kisra'nın yanına bir melek gönderdi. Bu sırada Kisra eyvanının bir odasında bulunuyordu ve yanına girilmiyordu. Vakit Kisra'nın kaylule uykusuna yattığı ve öğle sıcağının bastırdığı bir vakitti. Tam bu sırada melek elinde bir asa ile gelip başı ucuna dikildi ve Kisra bu melekten çok korktu. Sonra melek: ''Ey Kisra! Ya inanır Müslüman olursun, ya da bu asayı kıracağım (devletini yıkacağım'') dedi. Bunun üzerine Kisra: ''Hayır, bırak kırma.'' dedi. Melek, yanından ayrıldıktan sonra da muhafız ve haciblerini yanına çağırdı ve öfkelenerek: ''Bu adamı içeriye kim soktu?'' diye sordu. Onlar: ''Bizim yanımızdan kimse geçme di ve onu da görmedik.'' diye cevap verdiler. Ertesi yıl aynı vakitte melek yine geldi ve: ''Ya inanıp Müslüman olursun, ya da bu asayı kıracağım.'' dedi. Kisra yine: ''Hayır, bırak kırma.'' dedi ve daha önce de olduğu gibi muhafız ve haciplerini tekrar azarladı. Üçüncü yıl melek tekrar geldi ve Kisra'ya: ''İnanıp Müslüman olacak mısın, yoksa bu asayı kırayım mı?'' diye sordu. O yine: ''Hayır, bırak kırma.'' dedi. Bu defa melek asayı kırdı, sonra yanından ayrıldı. İşte bu asanın kırılmasıyla Kisra'nın saltanatı yıkıldı; ayaklanan Farslılar ile oğlu tarafından kendisi öldürüldü. "

 

Hasan el-Basri'nin rivayetine göre, bir gün sahabe: "Ey Allah'ın Resulü!

Sana iman edip etmeme hususunda Allah'ın Kisra'ya karşı ahiretteki hücceti nedir?" diye sordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Allah (C.C.) Kisra'ya bir melek gönderdi ve bu melek nur parlayan elini Kisra'nın duvarından sokup ona uzattı. Kisra bu nur parlayan eli görünce telaşa kapılıp korktu. Bunun üzerine melek ona: ''Ey Kisra! Sakın korkma, zira Allah (C.C.) bir peygamber gönderdi ve ona kitap indirdi. Ona tabi ol ki, dünya ve ahirette selamette olasın!'' dedi. Kisra ise: ''Bir düşüneyim.'' diye cevap verdi." buyurdu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ZÜ-KAAR VAK'ASI ve SEBEBİ