İBNÜ’L-ESİR |
1. CİLT |
MUTAYYİBUN
VE AHLAF'IN KENDİ ARALARINDA YAPTIKLARI DAYANIŞMA
Daha
önce Kusayy tarafından oğlu Abduddar'a hicabet (Kabe kapısı muhafızlığı), sikaye
(hacılara su dağıtma işi), rifade (hacılara şölen vermek), nedve (umumi meclis
toplantısı tertip etmek) ve liva (bayrak muhafızlığı) görevlerinin verildiğini
anlatmıştık. Daha sonra Abd Menafb. Kusayy'in oğulları olan Abd-Şems, Haşim,
el-Muttalib ve Nevfel kendilerinin daha üstün ve kendi kavimleri arasında daha
itibarlı olmaları hasebiyle bu görevlere Abduddar oğullarından daha layık
olduklarını düşünerek onların ellerinden almak istediler. İşte bu sebeple
Kureyş arasında tefrika baş gösterdi. Kureyşlilerden bir grup Abd-Menaf'ın
yanında yer alırken, diğer bir grup da Kusayy'in Abduddar'a verdiği bu
görevlerin ellerinden alınmasının yerinde olmayacağını düşünerek onların
yanında yer aldı; çünkü bu gruba göre Kusayy'in fazileti bilinip buyruğu uğurlu
sayıldığı için onun buyrukları kendi aralarında tabi olunması gerek bir kanun
sayılıyordu.
Abd-Menaf
bin Kusayyoğullarının söz sahibi, en yaşlıları olması hasebiyle Abd-Şems idi.
Abduddaroğullarının söz sahibi ise, aynı zamanda savunmalarını üstlenen Amir
bin Haşim bin Abd-Menaf bin Abduddar idi. Esed bin Abdu'l-Uzza bin Kusayy,
Zühre bin Külab bin Teym bin Mürre ve Haris bin Fihr bin Malik bin Nadroğulları
Abd-Menafoğullarıyla, Mahzüm, Selım, Cumah ve Adiyy bin Ka'ab oğulları da
Abduddaroğullarıyla birleştiler. Amir bin Lu'eyy ile Muharib bin Fihr
taraftarlarıyla birlikte bu iki grubun dışında kaldılar ve iki gruptan her
hangi birisine katılmadılar.
Abd-Menaf
tarafında yer alan gruplar kendi aralarında, denizin suyu bir yün parçasını
ıslattığı müddetçe birbirlerini terk etmeyeceklerine ve yardımsız
bırakmayacaklarına dair kuvvetli bir ittifak anlaşması yaptılar. Bu sırada
Abd-Menaf bin Kusayyoğulları güzel koku ile doldurulmuş büyük bir kap
çıkardılar. Bir rivayete göre, bu kabı Abd-Menaf oğulları'ndan birisinin
hanımının çıkardığı söylenir. Netice olarak, çıkarılan bu koku dolu kabı
getirip Kabe'ye bıraktılar. Ellerini bu kabın içerisine daldırmak suretiyle
ittifak ve yardımlaşma anlaşması yaptıktan sonra kokulu ellerini Kabe'ye
sürerek bu anlaşmayı takviye edip pekiştirdiler. İşte bu sebeple onlara
''Mutayyibün'' (güzel kokulular) adı verildi.
Abduddaroğulları
ile onların yanında yer alan diğer kabileler ise Kabe'de toplanarak
birbirlerini terk etmeyeceklerine ve yardımsız bırakmayacaklarına dair aralarında
anlaşma yaptılar. Bu sebeple de kendilerine ''müttefıkler'' manasına gelen
''Ahlaf'' adı verildi. Sonra savaş yapmak üzere toplanıp saf saf dizildiler.
Tam bu sırada taraflar Abd-Menaf oğullarına sikaye ve rifade işleri,
Abduddaroğullarına da hicabe, liva ve nedve işleri verilmek şartıyla
birbirlerine sulh çağırısında bulundular. İşte böylece taraflar kendilerine
verilen bu görevlere razı kalarak aralarında sulh anlaşması yaptılar ve
savaşmaktan vazgeçtiler. Bundan sonra taraflar kiminle ittifak anlaşması
yaptılarsa, İslamiyet'in gelişine kadar bu durumlarını devam ettirdiler. Bu
hususla ilgili olarak Hz, Peygamber (s.a.v.): ''Cahiliyet dönemindeki hilf
(ittifak) anlaşmasına gelince, İslam bunu kuvvetlendirmiştir, fakat İslam'da
hilf yoktur'' buyurmuşlardır.
Abd-Menafoğullarına
bırakılan sikaye ve rifade görevlerini cömert ve zengin olan Haşim bin Abd-i
Menaf üzerine aldı, çünkü Abd Şems bin Abd-i Menaf çok yolculuk yapan, mali
durumu zayıf olan ailesi kalabalık bir kimse idi.
Bu
bahsi ''Fil Vak'ası ve Kureyş'in Yaptıkları'' başlığından önce anlatmamız
gerekirdi; fakat hadiselerin birbirleriyle olan sıkı münasebetlerinden dolayı
sonraya bıraktık.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HARAÇ VE ASKER
KONUSUNDA KİSRA ENUŞİRVAN'IN YAPTIKLARI