İBNÜ’L-ESİR |
1. CİLT |
YUNUS BİN
METTA
Mülükü't-tavaif
dönemindeki hadiselerden birisi de Hz. Yunus peygamberdir. Rivayete göre, Hz.
İsa bin Meryem ile Hz. Yunus bin Metta hariç, hiç bir peygamber annesine nispet
edilmemiştir. Hz. Yunus'un annesi Metta idi ve kendisi Musul'a bağlı Ninova
kasabasındandı. Kavmi putlara tapardı. Allah (C.C.) puta tapmaktan menedip
alıkoymak ve Allah'ın birliğine davet etmek üzere onlara Hz. Yunus'u peygamber
olarak gönderdi. Yunus (A.S.), kavminin arasında otuz üç yıl kaldı ve bu müddet
içerisinde onları tevhide davet etti; fakat bu müddet içerisinde iki kişi
hariç, kavminden başka iman eden olmadı. Neticede kavminin imanından ümidini
kesen Hz. Yunus onlara beddua etti, bunun üzerine Allah tarafından kendisine:
"Kullarıma beddua etmekte ne kadar acele ettin! Onların yanına dön ve
onları kırk gün tevhit ve dine davet et." denildi. Bu emir üzerine Hz.
Yunus geri döndü ve otuz yedi gün onları tevhide çağırdı; fakat onlardan hiç
biri yine iman etmedi. Bu sefer Hz. Yunus: "Üç güne kadar size azap
gelecektir. Bunun işareti ise benizlerinizin uçup solmuş olması
olacaktır." dedi. Gerçekten ertesi gün uyandıklarında benizlerinin rengi
uçmuştu. Bu durum karşısında birbirlerine: "İşte Yunus'un bahsettiği azap
gelip çattı. Biz onun yalan söylediğini hiç görmedik. Bir bakın, eğer Yunus
aramızda gecelerse azaptan emin olabiliriz, yok aramızdan çekip gitmiş ise
biliniz ki azap bizi yakalayacaktır." dediler.
Bu
son davetin kırkıncı gecesi gelip çatınca, Hz. Yunus azabın geleceğini yakinen
bildiğinden onların arasından çıkıp gitmişti. Ertesi gün olunca vaat edilen
azap gelip onları kuşattı. Şiddetle duman saçan simsiyah ve korkunç bir bulut
aniden onların üzerine çıkagelmişti. Sonra şehri kaplayan buluttan yayılan
dumanlar evlerinin damlarını simsiyah hale getirdi. Nihayet bu durumu görünce
helak olacaklarını anladılar ve Hz. Yunus'u aramağa başladılar, fakat
bulamadılar. Bunun üzerine Allah (C.C.) tövbe etmelerini ilham etti, onlar da
tövbe konusunda samimi davranarak yaşlı bir zatın yanına geldiler ve ona:
"Başımıza gelenleri görüyorsun, ne yapmamızı tavsiye edersiniz?"
dediler. Yaşlı zat: "Önce Allah'a iman ediniz, sonra tövbe ediniz ve: ''Ey
dipdiri olan ve hiçbir şeye muhtaç olmadan varlığını devam ettiren, hiçbir
canlının mevcut olmadığı zaman da dipdiri olan, ölüleri dirilten ve kendisinden
başka ilah olmayan, dipdiri olan Rabb'imiz!'' diyerek Allah'a yalvarın."
dedi. Bundan sonra bulundukları şehirden çıkıp geniş bir arazi üzerinde bulunan
yüksek bir yere geldiler ve hayvanları yavrularından ayırdıktan sonra yüksek
sesle Allah'a yalvarıp suçlarının bağışlanmasını istediler. Bu arada daha önce
yapmış oldukları zulüm ve haksızlıklardan pişmanlık duyup hak sahiplerine
haklarını iade ettiler; öyle ki, binalarında bulunan başkasına ait bir taşı
bile söküp sahibine geri verdiler.
Nihayet
tövbe etmeleri üzerine Allah onlardan azabı kaldırdı. Azabın kaldırıldığı gün
ise Aşure gününe rastlayan bir çarşamba günü idi. Bir rivayette de azap 15
Şevval çarşamba günü kaldırılmıştı. Hz. Yunus kavminden ve onların yaşadıkları
şehrin durumundan haber bekliyordu. Bu sırada yanından geçen birisine:
"Kasaba halkı ne yaptı'?" diye sordu. O da: "Tövbe ettiler,
Allah da tövbelerini kabul edip azaplarını tehir etti." diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hz. Yunus öfkelenerek: "And olsun ki, bir yalancı olarak
onların arasına dönmeyeceğim." dedi. Hz. Yunus'un kavmi hariç, azabın
gelip çattığı hiç bir kavimden Allah azabı tehir etmemişti. Bundan sonra Hz.
Yunus Rabb'ine darılarak (veya Rabb'i adına öfkelenerek) çekip gitti(1). Yunus
(A.S.) hiddetli, aceleci ve sabırsız bir karaktere sahipti, bu yüzden Allah
(C.C.) Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Yunus gibi olmamasını tavsiye etmiş ve: '' ..
Balık sahibi (Yunus) gibi olma...'' (Kalem suresi, ayet 48) buyurmuştu.
Hz.
Yunus çekip gidince, Allah'ın kendisini cezalandıramayacağım, bir rivayette
hapis sıkıntısına sokamayacağını sanmıştı (2).
(1,
2) Not: Bu tür düşünceler ve sözler peygamberlerin ''ismet'', sıfatına
yakışmaz. Bu hususa dikkat edilmelidir. Geniş bilgi için Enbiya suresinin 87.
ayetinin geniş tefsirine bakılmalıdır. (Mütercim).
Nihayet
çekip giden Hz. Yunus bir gemiye binmiş ve gemi halkı şiddetli bir fırtınaya
tutulmuştu. Bir rivayette ise Hz. Yunus gemiye bindiği zaman gemi hareket edip
yürümemişti. Gemide bulunanlar: "Aramızda bulunan bir günahkar yüzünden
gemi yürümüyor." demişlerdi. Bunun üzerine Hz. Yunus: "Bu benim
günahım yüzündendir, beni denize atın." dedi, fakat onlar kur'aya
başvurmadan Yunus (A.S.)'un isteğine uyarak onu denize atmak istemediler. Bu
hususla ilgili olarak bir ayette: ''(Gemidekiler) kur'a çekti. (Yunus)
yenilenlerden oldu.'' (Saffat suresi, ayet 141) buyurulur. Fakat onlar, kur'a
Hz. Yunus'a isabet etmesine rağmen onu denize atmadılar. Sonra kur' a işini üç
defa tekrarladılar, fakat hepsinde de kur'a Hz. Yunus'a isabet etti. Buna
rağmen yine de onu denize atmamışlardı. Bunun üzerine Hz. Yunus gecenin
karanlığı altında kendisini denize bıraklvermiş, o anda bir balık gelip onu
yutmuştu. Bu esnada Allah (C.C.) balığa vahyederek onu yutmasını, fakat etini
parçalamamasını ve kemiklerini kırmamasını emretti. Bunun üzerine balık onu
alıp denizdeki kaldığı yere döndü. Hz. Yunus balığın deniz dibindeki kaldığı
yere gelince bir takım sesler işitti ve kendi kendine: "Bu nedir?"
diye söylenmeğe başladı. Bu sırada balığın karnında bulunan Yunus (A.S.)'a
Allah (C.C.) vahyederek: "Bu sesler, denizdeki canlı hayvanların
tesbihleridir." buyurdu. Bunun üzerine Hz. Yunus balığın karnında iken
tesbih etmeğe başladı. Onun bu tesbih seslerini işiten melekler: "Ey
Rabb'imiz! ıssız bir yerden gelen zayıf bir ses işitiyoruz." dediler.
Allah (C.C.) onlara: "Bu, kulum Yunus'un sesidir. Bana isyan etti, ben de
onu denizdeki bir balığın karnında hapsettim." buyurdu. Bunun üzerine melekler:
"Demek bu ses, her gün Allah katına salih amelleri yükselen, salih kul
Yunus'un sesi ha!" dediler ve onun için Allah katında şefaatçi oldular.
Hz. Yunus ise: ''... Karanlıklar (denizin karanlığı, gece karanlığı ve balığın
karnındaki karanlık) içinde: "Senden başka ilah yoktur, seni tenzih
ederim, ben zalimlerden oldum" diye seslenip.'' (Enbiya suresi, ayet 87)
Rabb'ine yalvardı. Gerçekten Hz. Yunus'un daha önceden yapmış olduğu salih
amelleri vardı. Bu sebeple Allah (C.C.) onun hakkında: ''Eğer o, Allah'ı tesbih
edenlerden olmasaydı, (insanların) yeniden diriltilecekleri güne (mahşere)
kadar onun karnında kalmış olacaktı.'' (Saffat suresi, ayet 143, 144) buyurdu.
Salih ameller, sahibini tökezlediği zaman ayağa kaldırır ve kurtarır. Nihayet:
''Biz onu halsiz, hasta bir vaziyette boş bir yere attık.'' (Saffat suresi,
ayet 145); yani Hz. Yunus yeni doğmuş çocuk gibi balık tarafından deniz
sahiline atılmıştı. Yunus (A.S.) balığın karnında kırk gün, bir rivayette yirmi
gün, diğer bir rivayette üç gün, başka bir rivayette ise yedi gün kalmıştır.
Doğrusunu ise Allah bilir.
Sonra
Allah (C.C.), Hz. Yunus'un yanında bir kabak bitkisi yarattı, bundan damlayan
sütle besleniyordu. Bir rivayete göre ise, Allah emrine yabani bir dağ keçisi
vermişti. Bu keçi, eski kuvvetini kazanıp yürüyebilecek güce gelinceye kadar,
sabah akşam onu emzirirdi. Nihayet bir gün kabak bitkisinin yanına gelip onun
kurumuş olduğunu görünce, üzülüp ağlamağa başladı, bunun üzerine Allah (C.C.)
onu azarladı ve ona: "Helak olmasını istediğin yüz binden ziyade insana
üzülmüyorsun da, bir kabak bitkisinin kurumasına üzülüp ağlıyorsun."
buyurdu.
Bundan
sonra Allah (C.C.) kavminin yanına gitmesini ve Allah'ın onların tövbelerini
kabul ettiğini bildirmesini emretti, o da kavminin yanına gitmek üzere yola
çıktı. Giderken bir çobana rastladı, ondan Yunus 'un kavminin durumunu sordu.
Çoban ona kavminin durumunun iyi olduğunu ve peygamberleri Yunus'un dönüşünü
beklediklerini söyledi, bunun üzerine Hz. Yunus çobana: "Git, onlara Yunus
ile karşılaştığını söyle." dedi. Çoban: "Bir şahit göstermeden ben
bunu kavmine söyleyemem." dedi. Bu durum karşısında Hz. Yunus ona sürüden
bir keçiyi, bulundukları yeri ve bir ağacı şahit gösterdi ve: "Bunların
hepsi senin Yunus ile karşılaştığına şahitlik edecektir." dedi, bunun
üzerine çoban Yunus'un kavmine gidip kendisinin Yunus'u gördüğünü haber verdi,
fakat onlar çobanın sözüne inanmadılar ve ona kötülük yapmağa yeltendiler. Bu
vaziyet karşısında çoban onlara: "Acele etmeyin, sabahı bekleyin."
dedi. Sabah olunca çoban onları yanına alıp Yunus ile karşılaştığı yere geldi
ve bu yerden, keçiden ve ağaçtan kendisinin doğruluğuna dair konuşup şahitlik
yapmalarını istedi. Hulasa bunların üçü de dile gelip onun lehinde şahitlik
ettiler. Bu sırada Hz. Yunus orada bir yere gizlenmiş pusuda bekliyordu. Keçi
şahitlik ederken dile gelip onlara: "Eğer Allah'ın peygamberi Yunus'u
görmek istiyorsanız, o şurada bulunmaktadır." dedi; bunun üzerine tarif
edilen yere gelip Yunus'u buldular, ellerine ayaklarına kapanıp öptüler, sonra
alıp şehirlerine götürdüler. Bundan sonra Hz. Yunus ailesi ile çocuklarının
yanında kırk gün kaldı, sonra onların yanından ayrılıp şehir dışında bir yerde
ibadete çekildi. Bu sırada kavminin başında bulunan hükümdar da idareyi çobana
teslim ederek Hz. Yunus ile birlikte kendisini ibadete verdi ve onun arkadaşı
oldu. Bundan sonra halkı kırk yıl çoban idare etti. Ancak daha sonra Hz. Yunus
tekrar kavminin arasına geri döndü.
İbn
Abbas ve Şehr bin Havşeb Saffat suresindeki bir ayeti delil göstererek Hz.
Yunus'un balığın karnından dışarı atıldıktan sonra peygamber olduğunu
söylüyorlar. Bu ayette: ''Biz onu hasta bir halde ağaçsız, hoş bir yere
(sahile) attık. Onun üzerine (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç
bitirdik. Onu, yüz bin, ya da daha fazla insana peygamber olarak gönderdik.''
(Saffat suresi, ayet 145-147) buyurulur.
Ayrıca
Şehr bin Havşeb şunları söylüyor: "Cebrail (A.S.), Hz. Yunus'a gelip ona:
''Ninova ahalisine git; onları azapla korkut, zira azap gelip onlara
çatmıştır.'' dedi. Bunun üzerine Hz. Yunus: ''Öyle ise hemen bir binek bulayım
ve hareket edeyim.'' dedi. Cebrail (A.S.): ''Bununla oyalanacak kadar zaman
yok, durum çok acildir.'' dedi. Bu defa Hz. Yunus: ''Öyle ise kendime bir
ayakkabı arayıp bulayım.'' dedi. Cebrail (A.S.): ''Durum bundan da acildir.''
dedi; bunun üzerine Hz. Yunus öfkelendi ve gidip bir gemiye bindi, fakat o
gemiye binince gemi hareket etmeyip durdu. Bu durum karşısında gemidekiler
kur'a çektiler, fakat kur'a Hz. Yunus'a isabet etti. Hz. Yunus denize atıldığı
zaman bir balık geldi ve Allah tarafından: ''Biz Yunus'u senin için bir rızık
kılmadık, biz seni ancak onu korumak için gönderdik.'' diye bir nida geldi;
bunun üzerine balık onu yuttu ve oradan ayrılıp Yunus ile birlikte Ubulle'ye
geldi. Sonra balık buradan ayrılıp onunla Dicle'ye geldi ve Yunus (A.S.)'u
Ninova'ya bıraktı."
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
MÜLÜKÜ'T-TAVAİF
DÖNEMİNDE MEYDANA GELEN HADİSELER -HABİBU'N-NECCAR-