İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

MÜLUKÜ'T-TAVAİF DÖNEMİNDE TASM ve CEDİS KABİLELERİ

 

Tasm'ın nesep şeceresi, Tasm bin Luz bin Ezher bin Sam bin Nuh idi. Cedis'inki de Cedis bin Amir bin Ezher bin Sam bin Nuh idi. Hülasa her ikisi de amca çocukları idiler. Onlar önceleri eski adı Cevv olan Yemame'de oturuyorlardı. Burası o zamanlar en ucuz, bolluk ve bereketli bir memleketti. Mülukü't-tavaif dönemindeki hükümdarları ise Amlik idi ve çok zalimdi. Gaddarlık ve zulümde çok ileri gitmişti. Bu arada pek çok çirkin hareket vardı. Cedis Kabilesi'nden Hüzeyle adındaki bir kadını kocası boşamış ve çocuğunu elinden almak istemişti. Kadın kocasını hükümdar Amlik'a şikayet edip: "Ey hükümdar! Bu oğlan çocuğunu dokuz ay karnımda taşıdım, sonra doğurdum, onu iki yıl emzirdim, kemikleri gelişip sütten ayrılma zamanı gelince, onu benden cebren almağa kalkarak beni hüzün ve keder içerisinde bırakmak istedi." dedi. Bu arada kadının kocası da: "Ey Hükümdar! Ben onun mehrini tam olarak ödedim, buna karşılık ondan bu zavallı çocuktan başka bir fayda görmedim. Sen istediğin gibi hükmünü ver." dedi. Bunun üzerine hükümdar Amlik oğlan çocuğunun kendi gılmanlarının arasına alınmasını, kadınla kocasının satılmalarını, kocasına hanımın bedelinin beşte birinin verilmesi, hanımına da kocasının satış bedelinin onda birinin verilmesini emretti. Hüzeyle onun verdiği bu hüküm karşısında şu mealdeki mısraları söyledi:

 

"Aramızda hüküm versin diye Tasm'ın kardeşine geldik, fakat o Hüzeyle hakkında zalimce hüküm verdi. Hayatım hakkı için sen adaletle hükmetmedin; ayrıca hüküm verdiğin kişi hakkında da bilgi sahibi değilsin. Ben aile yuvasında iken pişmanlık duymamıştım, ama şimdi pişmanım; ayrıca bu hüküm karşısında kocam da pişman oldu."

 

Amlik, Hüzeyle'nin bu sözlerini işitince, Cedis'ten hiç bir bakire kızın bikri kendisi tarafından izale edilmedikçe evlendirilmemesini emretti. Cedisliler onun bu davranışından bir takım sıkıntılara ve zillete maruz kaldılar. Bu kötü hareketini Abbad'ın kızı ve el-Esved'in kız kardeşi Şemus'un, yani Ufeyre'nin evlendiği güne kadar devam ettirdi. Ufeyre'yi kocasına teslim etmek üzere alıp götürmek istedikleri zaman kocasından önce onu Amlik'a götürüp teslim ettiler. Bu esnada Ufeyre'nin yanında gençler de bulunmaktaydı. Ufeyre, hükümdar Amlik'in huzuruna girince, bikrini izale etti, sonra yol verdi. Ufeyre kan revan içerisinde, elbisesi önden ve arkadan yırtılmış bir vaziyette, perişan, çirkin bir halde kendi kavminin yanına geldi ve şu mealdeki mısraları söyledi:

"Cedis'ten daha bayağı ve zelil bir kavim yoktur, hiç geline böyle yapılır mı? Ey kavmim! Mehrini vermiş, hediyelerini getirmiş bir hür erkek hiç buna razı olur mu?"

 

Ayrıca Ufeyre kavmini teşvik edip galeyana getirmek için şu mealdeki mısraları da söyledi: "İçinizde karınca sayısınca erkek varken, genç kızlarınıza yapılan bu harekete karşı ses çıkarmamanız size yakışır mı? Ufeyre kanlar içerisinde aşikare halkın arasında yürümekte ve kadınların eşliğinde bir erkeğin zifafına konulmaktadır. Eğer biz erkek, sizler de kadın olsaydınız, bu kötü davranışı asla kabullenmezdik. Şerefinizle ölünüz veya düşmanınızı öldürünüz. Haydi, savaş ateşini büyük ve kuru odunlarla kızıştırınız. Aksi takdirde kabileyi terk edip kırlara gidin ve açlıktan zayıflayıp ölün. Vatanınızdan uzak kalmak böyle rezalete katIanmaktan daha iyidir. Zillet içerisinde yaşamaktansa ölınek daha hayırlıdır. Eğer siz bu hadiseden sonra da gazaba gelip kızmayacaksanız, gözlerinize sürme çekip kadın olun ki, ayıplanmayasınız. Kendinize kadın kokuları sürün, çünkü siz gelin elbiseleri ve neslin üremesi için yaratıldınız. Namusunu müdafaa etmeyip de aramızda erkek gibi böbürlenerek yürüyenlere yazıklar olsun ve onlar bizden ırak olsun. "

 

Kabilesi tarafından sözü dinlenen ve kendisine itaat edilen el-Esved, kız kardeşinin bu sözlerini işitince kavmine şunlar söyledi: "Ey Cedis topluluğu! Bu kavmin insanları sizin ülkenizde sizden daha şerefli ve üstün değillerdir, ancak onlar bu üstünlüğü bize ve onlara hakim olan hükümdarları sebebiyle elde etmişlerdir. Eğer biz aciz davranmasaydık onun bize üstünlüğü olmayacaktı. Şayet biz karşı koyarsak ondan intikamımızı alırız. Size vereceğim emirlerde bana itaat ediniz, bu size zamanın şerefıni kazandıracaktır. "

Ufeyre'nin sözlerini işitip gayrete gelen Cedisliler, el-Esved'e: "Sana itaat ederiz, ama onların sayısı bizden daha çoktur." dediler. Bunun üzerine el-Esved onlara: "Ben hükümdar için bir ziyafet hazırlar, onu ve ailesini bu ziyafete çağırırım. Onlar kıymetli elbiseleri içerisinde salına salına yürürlerken, biz de kılıçlarımızı alıp onları öldürürüz." dedi. Cedisliler: "Söylediğin gibi yap, sana itaat ederiz." dediler. Bu durum karşında el-Esved şehrin dışında büyük bir ziyafet yemeği hazırladı. Kendisi ve adamları kılıçlarını ziyafet sofrasının yakınına gömdükten sonra hükümdar Amlik'ı ve adamlarını ziyafete davet ettiler. Hükümdar ve adamları kıymetli elbiseler içerisinde salına salına geldiler. Nihayet ziyafet sofrasında yerlerini alıp elleriyle yemeklere uzandıkları bir sırada, Cedisliler kılıçlarını gömdükleri kumdan çıkarıp onları ve hükümdarlarını öldürdüler. Sonra avam sınıfına saldırıp onları da öldürdüler.

 

Bundan sonra Tasm Kabilesi'nden geri kalanlar, Yemen Hükümdarı Hassan bin Tubba'ın yanına gittiler ve ondan yardım istediler. Bunun üzerine Hassan Yemame'ye hareket etti. Buraya üç günlük bir mesafe kaldığı bir sırada içlerinden birisi ona: "Benim Yemame adında Cedis kabilesinde evli bir kız kardeşim vardır. O, üç günlük bir mesafeden süvariyi rahatlıkla görebilir. Gelişini kavmine haber vermesinden korkuyorum. Bunun için adamlarına emret, her biri bir ağaç kesip önüne koysun ve kendilerini gizlesinler." dedi.

Hassan onun tavsiyesine uyarak adamlarına bu şekilde hareket etmelerini emretti, fakat buna rağmen Yemame onları gördü ve Cedislilere: "Dikkat edin! Himyerliler size doğru geliyor." dedi. Cedisliler: "Neler görüyorsun?" diye sordular, o da: "Ağaç altında bir adam görüyorum, elindeki kürek kemiğinin etini sıyırıyor veya ayakkabısını dikiyor." dedi. Fakat onlar Yemame'ye inanmayıp onu yalanladılar. Halbuki durum onun söylediği gibi idi. Nihayet Hassan sabahleyin erkenden üzerlerine çıkageldi ve onları imha edip ülkelerini tahrip etti. Bu arada Yemame Hassan'ın huzuruna getirildi ve onun emriyle gözleri oyularak çıkarıldı. Yemame'nin gözlerinde siyah damarlar gören Hassan ona: "Gözlerindeki bu siyah damarlar nedir?" diye sordu. Yemame: "Bu damarlar ''ismid'' adında küçük sürme taşlarıdır. Ben gözlerime sürme çekiyordum." diye cevap verdi. Rivayete göre, gözlerine ilk defa sürme çeken Yemame'dir. ilk ismi Cevv olan bu ülkeye Hassan'ın emriyle bu kadının adı verildi, bundan sonra buranın adı Yemame olarak kaldı. Şairler, şiirlerinde Yemame'yi konu edinip zikretmişlerdir.

 

Cedisliler, Hassan tarafından imha edilince Amlik'i öldüren el-Esved kaçarak ''Tayy Dağları'' denilen iki dağa geldi ve buralarda ikamet etmeğe başladı. el-Esved'in buralara gelip yerleşmesi ise Taylıların buraya gelişinden önce olmuştu. Tay kabilesi bundan önce, şu anda Murad ve Hemdan kabilelerine ait olan Yemen'in Curf bölgesinde ikamet ediyorlardı. Sonbahar sıralarında semiz ve iri cüsseli bir deve Tay kabilesinin bulunduğu yere gelir, sonra tekrar geri döner, fakat onlar bu devenin nereden geldiğini bilmezlerdi.

 

Nihayet bir defasında Taylılar, deveyi takip ettiler ve peşinden yürüyerek onunla birlikte Feyd yakınlarında bulunan Tay dağları adıyla bilinen Ece' ve Selma dağlarına geldiler. Taylılar bu dağlardaki hurmalıkları ve geniş meraları gördüler; bu arada el-Esved bin Atar (doğrusu Gıfar)'a rastladılar ve onu öldürdüler. Bundan sonra bu iki dağa yerleştiler ve hala buralarda yaşamaktadırlar. Tay Kabilesi'nin ilk defa bu dağlara gelip yerleşmeleri böyle olmuştu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ESHAB-I KEHF