İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ROMA HÜKÜMDARLARI BİRİNCİ TABAKA SABİİLER

 

Pek çok tarihçi, Sofir'in soyundan gelen Romalıların Yunanlılara galip geldiklerini zikrederler. İsrailoğulları ise Sofir'in, Asfer bin Nifr bin İs bin İshak bin İbrahim olduğunu iddia ederler. Onlar Yunanlılara galip gelmezden önce Roma'da kalıyorlardı; Hıristiyanlıktan evvel de Sabiilik mezhebine (dinine) girmişlerdi. Tıpkı Sabiilerde olduğu gibi onların da taptıkları putları vardı. Roma'daki ilk hükümdarları Galyus (Gallius) olup on sekiz yıl hükümdarlık etmişti. Bir rivayete göre ise, Galyus'tan önce Romulus ve Ermanus (Romus ?) hükümdarlık etmişler ve kendilerine nispet edilen Roma şehrini kurmuşlardı. Rumlar da adlarını Roma'dan almışlardı. Galyus'un tarihte ilk hükümdar olarak gösterilmesi, ilk hükümdar oluşundan değil, şöhretinden ileri gelmekteydi.

 

Galyus'tan sonra Yulyus (Julius) hükümdar olmuş ve dört yıl, dört ay hükümdarlık yapmıştır. Ondan sonra hükümdarlığa Augustos geçmiştir. ''Augustos'' kelimesi; ''doğmak, genç ve çocuk'' manalarına gelen ''saha'' kelimesinin karşılığıdır. İlk defa ''Kaysar'' (Sezar) adını Augustos almıştır. Kaysar kelimesinin izahı şudur: Augustos'un annesi ona hamile iken ölmüştü. Annesinin karnı yarılarak (sezaryenle) çıkarıldığından ona bu ad verildi. Daha sonra Kaysar (Sezar) adı Roma hükümdarlarının bir unvanı oldu. Augustos'un hükümdarlığı ise elli altı yıl beş ay sürdü.

 

Pek çok tarihçi, Roma İmparatorluğu'nu onun adıyla başlatırlar; çünkü Roma'da ilk defa ordular hazırlayıp karada ve denizde savaşlara girişerek, Yunanlılara savaş açıp onların ülkelerini istila eden o olmuştu. Ayrıca o Yunanlıların son hükümdarı olan kraliçe Kleopatra'yı öldürmüş, İskenderiye'yi istila ederek orada bulunan her şeyi Roma'ya taşımış, Şam (Suriye) bölgesini zaptetmişti. Böylece Yunanlıların hükümranlığı zayıflayıp dağılmış ve Roma imparatorluğu na katılmışlardı. Bundan sonra Augustos, Antikus (Antiochus)'un oğlu Herodes'i Beytü'l-Makdis (Kudüs)'e bölge hükümdarı olarak tayin etti. Hz. İsa onun hükümdarlığının kırk ikinci yılında dünyaya geldi. Kaysariye şehrini de o kurdu.

 

Augustos'tan sonra hükümdarlığa Tiberius geçmiş ve yirmi üç yıl hükümdarlık etmiştir. Kendisine nispet edilen Taberiye şehrini de o kurmuştur. Araplar ise onun kendi adını verdiği bu şehrin ismini ''Taberiye'' şeklinde değiştirmişlerdir. Hz. İsa, onun döneminde göğe kaldırılmış ve bu hadiseden sonra üç yıl daha hükümdarlık yapmıştır.

 

Mütercim'in iddiası: Hz. İsa'nın göğe kaldırılması, bu Tiberius'un zamanında değil, Tlberius'un oğlu Claudius'un zamanında olmuştur.

 

Sonra Tiberius'un oğlu Gayus (Gaius) hükümdar olmuş ve hükümdarlığı dört yıl sürmüştür. Gayus hükümdar olunca, Hıristiyanların Şemmas grubunun başı olan rahip İstafanos (Stephanus) ile Yuhanna bin Zebedi'nin kardeşi Yakub'u ve birçok Hıristiyam öldürmüştür. Onun öldürdüğü bu iki kişi aynı zamanda Havarilerden idiler. Ayrıca o, Hıristiyanları öldüren ilk putperest hükümdar olmuştur.

 

Ondan sonra Tiberius'un diğer oğlu Klodiyus (Claudius) hükümdarlığa gelmiş ve on dört yıl hükümdarlıkta kalmıştır. Onun döneminde Havarilerden Şem'fuı es-Safi hapse atılmış, daha sonra hapisten kurtulup Antakya'ya gelmiş ve halkı Hristiyanlığa davet etmiştir. Sonra Roma'ya giden Şem'un buranın halkını da Hıristiyanlığa davet etmiş, bu arada hükümdarın hanımı onun davetini kabul edip Beytü'l-Makdis'e gelmiş ve Hıristiyanların Hz. İsa'nın, üzerinde idam edildiğini iddia ettikleri çarmıhı Yahudilerin elinden alıp Hıristiyanlara teslim etmiştir.

 

Sonra Neron hükümdar olmuş ve on üç yıl üç ay hükümdarlık yapmıştır.

Neron, hükümdarlığının sonlarına doğru Petrus ile Paulus'u Roma'da idam edip öldürtmüş ve onları başaşağı astırmıştır. Yine Neron'un döneminde Yahudiler, Beytü'l-Makdis'in ilk piskoposu olan Ya'kub bin Yusuf'u yakalayıp öldürmüşler ve kutsal haçı geri alıp toprağa gömmüşlerdir. Yeryüzünün haritasını gösteren ''Kitab el-Coğrafya'' adlı eserin sahibi filozof Marinos da onun döneminde yaşamıştır.

 

Ondan sonra hükümdarlığa Galbas gelmiş ve yedi ay hükümdarlık etmiştir. Sonra Ason (Otho) hükümdar olmuş, hükümdarlığı ise üç ay sürmüştür. Daha sonra Bitalis hükümdar olmuş ve on bir ay hükümdarlık yapmıştır. Ondan sonra hükümdarlığa İspesyanus (Vespasianus) geçmiş ve yedi yıl, yedi ay hükümdarlık etmiştir. Onun hükümdarlığı döneminde Beytü'lMakdis (Kudüs) halkı Kaysar (İmparator)'a başkaldırmıştır. Bunun üzerine İspesyanus, Beytü'l-Makdis'i muhasara edip şehri zorla fethetmiş ve halktan Yahudi, Hıristiyan pek çok kimseyi öldürmüştür. Ayrıca o, hükümdarlık döneminde işkence ve eziyetlerini bütün Hıristiyan ve Yahudilere karşı yaygınlaştırmıştır .

Sonra onun yerine oğlu Titus hükümdar olmuş ve hükümdarlığı iki yıl üç ay sürmüştür. Titus'un döneminde, Harran halkından Markayun adındaki kişi, varlığın hayır (nur) ve şer (zulmet) den ibaret olan iki temel unsur ile bunların uyuşmasını sağlayan ikisi arasındaki bir kuvvetten meydana geldiği felsefi düşüncesini ortaya koymuştur. ''MarkUniye'' denilen mezhep (ekol) de kurucusuna istinaden ona nispet edilmiştir.

 

Daha sonra onun yerine İspesyanus 'un diğer oğlu Domitianus hükümdar olmuş ve on beş yıl on ay hüküm sürmüştür. Hükümdarlığının dokuzuncu yılında Havarilerden İncil'in katibi Yuhanna'yı bir adaya sürgün etmiş, sonra affedip geri dönmesine müsaade etmiştir.

 

Ondan sonra Narvas hükümdar olmuş, bir yıl beş ay hükümdarlık etmiştir. Sonra hükümdarlığa Trayanus (Traianus) geçmiş ve hükümdarlığı on dokuz yıl sürmüştür. Hükümdarlığının altıncı yılında ise İncil'in katibi Yuhanna Efsis (Efes) şehrinde vefat etmiştir.

 

Sonra İliya Andriyanus (Aelius Hadrianus) hükümdar olmuş ve yirmi yıl hükümdarlık yapmıştır. Hükümdarlığı döneminde kendisine karşı gelen Hıristiyan ve Yahudilerden pek çok kimseyi öldürmüş, Beytü'l-Makdis'i de tahrip etmiştir. Bu, Beytü'I-Makdis' in en son tahribi idi. Yine o, tahrip etmiş olduğu Beytü'l-Makdis (Kudüs)'i hükümdar-lığının sekizinci yılında tekrar imar etmiş ve ona İliya (İlia, Aelius) adını vermiştir. Bundan sonra Kudüs şehri bu isimle anılmağa başlanmıştır. Daha önceleri ise bu şehir Urşelim (Jerusalem) ismiyle anılırdı. Bundan sonra hükümdar İliya, bu şehre Yunanlı ve Romalılardan bir grup kimseyi getirip yerleştirmiş ve Zühre için büyük bir abide yaptırmıştır. Abide çok yüksek olduğu için üst tarafından büyük bir kısmı yıkılmıştır. Bu abide, günümüze, yani 603 H. (miladi 1206-1207) yılına kadar varlığını korumuştur. Ben, sağlam bir şekilde inşa edilen bu abideyi gördüm. Hz. Davud (A.S.)'dan çok sonra inşa edilmesine rağmen bu abidenin ona nispet edilmesini bir türlü anlayamıyorum. Bu abidenin, Hz. Davud tarafından inşa edildiğini ve orada ibadete çekildiğini Kudüs halkından duymuştum. Suskunluğu şiar edinen büyük filozof Sakides, bu hükümdarın zamanında yaşamıştır.

 

Ondan sonra hükümdarlığa Antininis Biyus (Antoninus Pius) geçmiş ve yirmi iki yıl hüküm sürmüştür. ''el-Macasti'' ve ''el-Coğrafya'' gibi daha bir takım eseri olan Batlamyus onun döneminde yaşamıştır. Bir rivayette Batlamyus'un Claudius'un soyundan geldiği söylenir; hatta ona nispet edilerek kendisine ''Batlamyus el-Kılodi'' denmiştir. Claudius ise Romalıların altıncı hükümdarı idi. Batlamyus'un Yunan hükümdarlarından olmayıp, hükümdar Antoninus'un döneminde yaşadığına dair delil ise, onun kendi kitabı olan elMacasti'de bizzat kendisinin sekiz yüz seksen yılında Buht Nassar ıçın İskenderiye'de güneşi gözetlediğini zikretmesidir. Buht Nassar'ın hükümdar olmasından Dara'nın öldürülmesine kadar dört yüz yirmi dokuz yıl, üç yüz on altı gün geçmiştir. Dara'nın öldürülmesinden itibaren Augustos'un son Yunan hükümdarı kraliçe Kleopatra'yı öldürmesine kadar geçen süre ise iki yüz seksen altı yıldır. Augustos 'un, Antıninus' a karşı galip gelmesinden sonra yüz altmış yedi yıl geçmiştir. Böylece Buht Nassar'ın hükümdarlığından Adriyanus (Hadrianus)'un dönemine kadar yaklaşık olarak sekiz yüz seksen üç yıl geçmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla bu tarih Batlamyus 'un anlattığına uygun düşmektedir.

 

Batlamyus'un, son Yunan hükümdarı kraliçe Kleopatra'nın oğlu olduğunu ileri süren kişinin iddiasını, bazı alimler tarih yoluyla, Yunan hükümdarlarının listesini vermek ve onların hükümdarlık müddetlerini zikretmek suretiyle çürütmüşlerdir. Ebu Ca'fer et- Taberi ise, daha önce bahsedildiği üzere, Yunan hükümdarlarının hükümdarlık müddetlerini iki yüz yirmi yedi yıl olarak zikretmiştir.

 

Antıninus'tan sonra hükümdar olan ve Orliyus (Aurelius) diye adlandırılan Markus (Marcus) on dokuz yıl hükümdarlık etmiştir. Onun hükümdarlığı döneminde Urfa'da piskopos olan İbn Deysan iki esas unsur kabul ettiği nur ve zulmet, yani hayır ve şer felsefi prensibini ortaya koymuştur. O, bu adını Urfa şehir kapısının yakınında bulunan ''Deysan'' adındaki bir nehirden almıştır. İbn Deysan küçük iken bu nehrin kenarında atılmış bir vaziyette bulunmuştu. Daha sonra bu nehrin kenarına bir kilise yapmıştır.

Ondan sonra Kommodus hükümdar olmuş ve on iki yıl hükümdarlıkta kalmıştır. Onun döneminde meşhur hekim Calinus (Cealionius), Batlamyus elKılodi ile buluşmuş ve Hıristiyanlık dini de onun döneminde ortaya çıkıp yayılmıştır. Calinus bunları ''Cevami'u Kitabi Eflatun fi's-siyase'' adlı eserinde zikretmiştir.

 

Sonra Bertinakş (Pertinax) hükümdarlığa gelmiş ve üç ay hükümdarlıkta kalmıştır. Sonra Yuliyanus (Julianus) hükümdar olmuş ve iki ay hükümdarlık etmiştir. Ondan sonra hükümdar olan Sevarus on yedi yıl hükümdarlıkta kalmış ve döneminde Yahudi, Hıristiyan ayırımı yapmadan onlardan pek çok kimseyi öldürmüş, birçoklarını darmadağın edip sürmüştür. Ayrıca İskenderiye'de büyük bir abide inşa etmiş ve ona ''İlahların Abidesi'' manasına gelen ''Heykelü'l-alihe'' ismini vermiştir.

 

Ondan sonra hükümdarlığa Antoniyus (Antoninus) gelmiş ve altı yıl hükümdarlık etmiştir. Sonra Makruniyus (Maerinus) hükümdar olmuş ve hükümdarlığı bir yıl iki ay sürmüştür. Ondan sonra Antoninus (II) hükümdarlığa geçmiş ve dört yıl hükümdarlıkta kalmıştır. Sonra ''Mamiyas'' lakabıyla anılan Alexandros hükümdar olmuş ve on üç yıl hükümdarlık yapmıştır. Ondan sonra hükümdarlığa Maksimiyanus (Maximinos Thrax) geçmiş ve üç yıl hükümdarlık etmiştir. Sonra Maksimus hükümdar olmuş ve üç ay hüküm sürmüştür. Ondan sonra hükümdarlığa Gardianus geçmiş ve hükümdarlığı altı yıl devam etmiştir. Daha sonra Filibus (Philippus) hükümdar olmuş ve altı yıl hükümdarlıkta kalmıştır. Sonra o, Sabiilerin dinini bırakıp Hıristiyanlığı kabul etmiş ve ülkesinden pek çok kimse de ona tabi olup bu dine girmiştir. Bu yüzden halk arasında ihtilaf meydana gelmiştir. İhtilaf çıkarıp hükümdara karşı koyanların birisi ise Dakiyus (Decius) adındaki patrik idi. Nihayet Dakiyus, hükümdar Filibus'u öldürüp hükümdarlığı ele geçirdi ve Filibus'un yerine geçerek iki yıl hükümdarlıkta kaldı. Hükümdarlık döneminde ise Hıristiyanları takibata koyuldu. Ondan korkarak kaçan Ashab-ı Kehf Efsis (Efes) şehrinin doğusundaki bir mağaraya gelip gizlenmişlerdi. Bu şehir sonra yıkılıp harap olmuştur. Ashab-ı Kehf ise bu mağarada yüz elli yıl kalmışlardır.

 

Ashab-ı Kehf'in mağarada yüz elli yıl kaldıklarına dair söylenen bu söz yanlıştır, çünkü Hz. İsa (A.S.)'nın göğe kaldırılmasından bu ana kadar yaklaşık olarak iki yüz on beş yıl geçmiştir. Eshab-ı Kehf'in mağarada kaldığı müddet hakkında ise Kur'an'da: ''Onlar mağaralarında üç yüz yıl bekleyip eğleştiler. (Buna) dokuz yıl daha kattılar.'' (Kehf suresi, ayet 18, 25) buyurulur. Bu her iki müddetin toplamı ise beş yüz yirmi dört yıl etmektedir. Buna göre Eshab-ı Kehf İslamiyet'in zuhurundan yaklaşık altmış yıl önce mağaradan dışarı çıkmışlardır. Biraz önce zikrettiğimize göre Eshab-ı Kehf' in mağaradan çıkmasından itibaren hicrete kadar geçen süre ise iki yüz yılı aşmaktadır. Bu sürelerin toplamı ise Hz. Muhammed (s.a.v.) ile Hz. İsa (A.S.) arasındaki fetret müddetini çok aşmaktadır. Ancak bu görüşü nakleden kişi, yukarıda da gördüğümüz üzere, Eshab-ı Kehf'in ortadan yüz elli yıl müddetle kaybolduklarım söylemek istiyorsa buna bir diyeceğimiz yoktur; fakat bu da Kur'an-ı Kerim'in ifadesine muhaliftir. Eğer Kur'an-ı Kerim'deki bu ayet olmasaydı, o zaman bu kişinin sözü doğru olabilirdi.

 

Sonra hükümdarlık tahtına Galyus (Callius) çıkmış ve iki yıl hükümdarlık yapmıştır. Onun hükümdarlık ortağı olan Yuliyanus (Gallianus ?) ise on beş yıl hükümdarlıkta kalmıştır. Sonra Kaludiyus (Claudius) gelmiştir. Ondan sonra yerine hükümdar olan oğlu Oriliyanus (Aurelianus) ise altı yıl hükümdarlık etmiştir. Sonra Tafistus (Tacitus) ve kardeşi Forus (Florianus) hükümdar olmuşlar ve dokuz ay hükümdarlıkta kalmışlardır. Ondan sonra Probus tahta çıkmış ve dokuz yıl hükümdarlık etmiştir. Sonra Karus (Carus) hükümdar olmuş ve iki yıl, beş ay hüküm sürmüştür. Ondan sonra hükümdarlığa Doklatyanus (Diocletianus) gelmiş, hükümdarlığı ise on yedi yıl sürmüştür. Daha sonra Maksimanus (Maximanus)(Maxsimianus Galerius) ile Maksinatyus (Maxinatyus) müştereken hükümdar olmuşlar, sonra birbiriyle çarpışarak ülkeyi aralarında taksim etmişlerdir. Baba Maksimanus, Şam, el-Cezire ve Rum topraklarının bir kısmına sahip olmuş, oğlu Maksinatyus ise Roma ve civarındaki Firenk topraklarına malik olmuştur. Her ikisinin de hükümdarlıkları dokuz yıl sürmüştür. Aynı zamanda onlarla birlikte hükümdarlığa ortak olan Kostantin'in babası Kostans ise, henüz o zaman kurulmamış olan Kostantiniyye'nin kenarında bulunan Borantıya ile civar bölgelerde hüküm sürmüştür. Babası Kostans ölünce, yerine annesi Helena ile bilinen ve Hristiyanlık dinini kabul eden oğlu Kostantin hükümdar olmuştur.

 

Baştan buraya kadar anlatılan Roma hükümdarlıklarının durumu tıpkı bölge hükümdarları (Mülükü't-tavaif)nın durumuna benzemektedir ve sayıları tam olarak tespit edilememiştir. Tarihçiler tarafından bölge hükümdarlarının sayısı hakkında ileri sürülen farklı görüşler, aynen Roma hükümdarları hakkında da ileri sürülmüştür.

 

Bir tarihçinin ifadesine göre, baştan buraya kadar anlatılan Roma hükümdarları sayı bakımından bölge hükümdarlarına (Mülükü't-tavaif) benzemektedir ve sayıları tam olarak tespit edilememiştir. Bölge hükümdarları hakkında vaki olan ihtilaf, aynen Roma hükümdarları hakkında da vakidir. Ancak Kostantin ile Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini ilan ettiği zamanda hükümdarlıkta bulunan Herakleios arasındaki hükümdarların sayısına itimat edilebilir. Bu tarihçinin sözünde gerçek payı çoktur. Çünkü Dakiyus (Decius) ve Ashab-ı Kehf'ten bahsederken bu ihtilaf ve tenakuzların bir kısmını gördük. Bundan dolayı Taberi, Ashab-ı Kehf'in hangi hükümdar zamanında yaşadıklarını zikretmemiştir. Biz bunu hükümdarların dönemlerinde meydana gelen önemli hadiseler sadedinde olduğu için zikrettik.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

İKİNCİ TABAKA HIRİSTİYAN ROMA HÜKÜMDARLARI