İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

SÜLEYMAN'IN, EŞİ CERADE'NİN BABASINA SAVAŞ AÇMASI, CERADE İLE EVLENMESİ, EVİNDE PUT'A TAPILMASI, YÜZÜĞÜ (MÜHRÜ)NÜN KENDİSİNDEN ALINMASI ve

TEKRAR ELİNE GEÇİRMESİ

 

Anlatıldığına göre, Süleyman deniz içerisindeki adalardan birinde bir krallık bulunduğunu, bu kralın güçlü bir saltanatı olduğunu ve sanının da çok yüksek olduğunu haber aldı. Fakat kimse oraya yol bulup gidemiyordu. Hz. Süleyman bu adaya gitmek üzere yola çıktı; rüzgar onu ve askerlerini götürüp bu adaya indirdi. Süleyman (A.S.) bu adanın kralını öldürdü ve pek çok ganimet aldı. Bu ganimetlerin arasında, insanların güzellikte bir benzerini görmedikleri kralın kızı da bulunuyordu. Hz. Süleyman onu kendisine ayırdı ve ona İslam dinine girmesini teklif etti, fakat o isteksiz bir şekilde Müslümanlığı kabul etti. Süleyman (A.S.) onu çok fazla seviyordu, fakat onun üzüntüsü gitmiyor ve ağlayıp duruyordu. Bir gün Hz. Süleyman ona: "Sana yazık oluyor. Bu bitmeyen üzüntü, tükenmeyen gözyaşları neden ileri geliyor?" diye sordu. Kadın: "Ben, babamı, onun krallığını ve başına gelenleri hatırlıyorum da bütün bunlar beni üzüyor." diye cevap verdi. Hz. Süleyman ona: "Allah sana babanın mülkünden daha hayırlı bir mülk verdi ve sana İslam dinini nasip etti." dedi.

 

Bunun üzerine kadın: "Evet öyledir; fakat babamı hatırladıkça gördüğün hale düşüyorum. Şeytanlara emretseniz de babamın suretini evimin içerisine yapıverseler. Böylece sabah akşam babamın suretini görürüm. Belki bu benim üzüntümü giderir." dedi.

 

Hz. Süleyman şeytanlara emir verdi; kadına, babasının tıpkı olmak üzere bir heykelini yaptılar, o da heykele, babasının elbiselerinin aynısını giydirdi. Hz. Süleyman evinden ayrıldığı zaman kadın cariyeleriyle birlikte sabahleyin babasının heykelinin bulunduğu yere gelir ve hep birlikte ona secde ederler, akşam olunca yine oraya gelip hep birlikte onun önünde secdeye kapanırlardı. Süleyman (A.S.), kadının bu hareketinden kırk gün haberdar olmadı.

 

Nihayet Asaf bin Berhıya durumdan haberdar oldu. Asaf sıddıklardan idi.

Gece olsun, gündüz olsun, Hz. Süleyman bulunsun veya bulunmasın, o, Hz. Süleyman'ın evine girmek istediği zaman dilediği vakitte girer ve geri çevrilmezdi. Bir gün Asaf Hz. Süleyman'ın yanına varıp ona: "Ey Allah'ın peygamberi! Yaşım ilerledi, gücüm kuvvetim kalmadı, ömrümün tükenmesine az kaldı. Bir yere dikilerek halka bir konuşma yapmak, bu konuşmamda Allah'ın peygamberlerinden bildiğim ölçüde bahsetmek, onları övmek ve halka bilmediklerini öğretmek istiyorum." dedi. Hz. Süleyman da: "Olur, yap." diyerek hoş karşıladı ve halkı bu iş için bir araya topladı. Asaf bin Berhıya konuşmasını yapmak üzere ayağa kalktı, geçmiş peygamberlerden bahsedip onları sena edip övdü. Sonunda sıra Hz. Süleyman'a gelince: "Küçüklüğünde ne kadar halim selimdin. Yine küçüklüğünde hoşa gitmeyen her şeyden ne kadar uzaktın!" dedi ve oradan ayrıldı.

Fakat Hz. Süleyman Asafa çok hiddetlendi ve birisini gönderip yanına çağırdı. Hz. Süleyman ona: "Ey Asaf! Benden söz edince benim küçüklükteki halimi övdün, yaşımın ilerlemesinden sonraki halimden hiç söz etmedin. Ben yaşlanınca ne gibi kötü şeyler yaptım?" dedi. Asaf: "Bir kadının uğruna kırk gündür senin konağında Allah'tan başkasına tapılmaktadır." dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman: ''Biz Allah içiniz ve O'na döneceğiz.'' (Bakara suresi, ayet 156) dedikten sonra: "Ben, bu söylediğini mutlaka sana gelen bir habere dayanarak söylemiş olduğunu biliyorum." diye konuştu, Sonra konağına girip putu kırdı ve o kadınla birlikte cariyeleri de cezalandırdı. Daha sonra temiz elbiseler getirilmesini emretti ve elbiseler getirildi. Bu elbiseleri hayızlı kadın eli değmemiş, henüz hayız çağına gelmemiş bakire kızlar dokurdu. Hz. Süleyman bu elbiseleri giyip kıra çıktı ve yere kül serptirdikten sonra tövbe ederek Allah'a yöneldi, tevazu gösterip yalvararak küllere belendi. Hulasa Hz. Süleyman o gününü ağlamak ve istiğfar etmekle geçirdi, sonra da evine döndü.

 

Hz. Süleyman'ın bir ümmüveled (çocuk doğurmuş) cariyesi vardı; yalnız ona güvenir, yüzüğü (mührü)nü ona teslim ederdi. O, yüzüğünü ancak tuvalete girdiği zaman, bir de hanımlarından birisine yaklaşmak istediği zaman çıkarırdı. Temizleninceye kadar da yüzüğünü bu cariyeye teslim ederdi. Saltanatının bütün hünerleri ise bu yüzükte idi. Günlerden bir gün Hz. Süleyman helaya girmiş, yüzüğü de bu cariyeye teslim etmişti.

 

Bu sırada cinnilerden ''Sahar'' adında bir şeytan Hz. Süleyman'ın suretine girip cariyenin yanına geldi ve yüzüğü aldıktan sonra Süleyman'ın suretini muhafaza ederek gidip onun tahtına kuruldu. Bundan sonra insanlar, cinler ve kuşlar onun başına toplanmağa başladılar. Hz. Süleyman heladan çıktığında şekil ve durumu değişmiş olarak cariyeye: "Yüzüğüm!" diye seslendi. Cariye ona: "Sen kimsin?" diye sordu. Hz. Süleyman: "Ben Süleyman'ım." diye cevap verdi. Bunun üzerine cariye: "Sen Süleyman değilsin, yalan söylüyorsun. Süleyman gelip yüzüğünü benden aldı, şimdi de tahtında oturuyor." dedi. Nihayet Hz. Süleyman hatasını anladı, sonra çıkıp gitti ve İsrailoğulları'na: "Ben Süleyman'ım" demeğe başladı. Fakat onlar, onun Süleyman olduğuna inanmadılar ve üzerine toprak serperek sövüp saydılar. Hz. Süleyman bu durum karşısında deniz kenarına gidip balıkçıların balıklarını pazarlara taşımaya başladı. Onlar, taşıma ücreti olarak ona her gün iki balık veriyorlardı. Aldığı balığın birisini ekmek karşılığında satıyor, diğerini ise yiyordu. Hz. Süleyman'ın bu durumu kırk gün sürdü.

 

Daha sonra Asaf bin Berhıya ve İsrailoğulları'nın ileri gelenleri, Hz. Süleyman'ın kılığına giren şeytanın idaresini yadırgamağa başladılar. Bunun üzerine Asaf: "Ey İsrailoğulları! Benim Süleyman'ın idaresinde gördüğüm değişikliğin siz de farkına vardınız mı?" diye sordu. Onlar: "Evet, farkındayız." diyerek cevap verdiler. Asaf bin Berhıya: "Bana mühlet verin, Süleyman'ın hanımlarının yanına gideyim ve onlardan bizim gibi onun hareketlerini yadırgayıp yadırgamadıklarım sorup öğreneyim." dedi. Nihayet Asaf, onların yanına gidip sordu, fakat onlar Asaf'ın bildiğinden daha beter şeyler anlattılar. Bunun üzerine o: ''Biz Allah içiniz, muhakkak O'na döneceğiz.'' (Bakara suresi, ayet 156), ''Muhakkak bu, apaçık bir imtihandır.'' (Saffat suresi, ayet 106) dedi.

 

Bundan sonra Asaf gidip İsrailoğulları'na durumu bildirdi. Şeytan, durumunun onlar tarafından öğrenildiğini görünce, hemen oturduğu taht'tan kalkıp kaçtı ve deniz kıyısına gelip elindeki yüzüğü fırlatıp attı. Atılan yüzüğü bir balık yuttu. Bu balığı ise bir balıkçı avladı. Hz. Süleyman balığın avlandığı gün o balıkçının balıklarını pazara götürmüştü. Ücret olarak balıkçının kendisine verdiği iki balıktan birisi ise yüzüğü yutmuş olan balıktı. Hz. Süleyman bu balığı aldı, yemek için içini temizlediği bir sırada içerisinde kendi yüzüğünü gördü. Hemen yüzüğünü alıp parmağına taktı ve secdeye kapandı. Bundan sonra insanlar, cinler kuşlar başına toplandı, halk da kendisine yönelmeğe başladı ve saltanatının başına geri döndü. Bu arada Hz. Süleyman günahından tövbe etti ve yüzüğünü elinden alan Sahar adındaki şeytanı yakalayıp getirmeleri için şeytanları dört bir tarafa dağıttı. Nihayet Sahar şeytanlar tarafından yakalanıp getirilince, Hz. Süleyman onun için bir kayayı oydurdu ve içerisine koydu. Sonra kayanın ağzını demir ve kurşunla kapatıp denize attı.

 

Sahar isimli şeytan Hz. Süleyman'ın makamında, evinde puta tapılan süre kadar, yani kırk gün kaldı.

 

Rivayet edildiğine göre, Hz. Süleyman'ın hükümdarlığının elinden gitmesinin sebebi şu idi: Onun ''Cerade'' adında vefalı bir hanımı vardı, yüzüğünü ise ondan başkasına emanet edip teslim etmezdi. Bir gün Cerade Hz. Süleyman'a: "Oğlan kardeşimle falan arasında bir anlaşmazlık var, ben senden onun lehine hüküm vermeni istiyorum." dedi. Hz. Süleyman: "Olur, yaparım." dedi, fakat yapmadı. İşte bu yüzden belaya uğradı.

 

Bir ara Hz. Süleyman yüzüğünü çıkarıp bu hanımına teslim etti ve sonra helaya gitti. Bu sırada şeytan Hz. Süleyman'ın kılığında ortaya çıktı ve yüzüğü alıp gitti. Süleyman (A.S.) da hemen onun arkasından hanımının yanına gelip yüzüğünü istedi. Hanımı ona: "Az önce yüzüğü almadın mı?" diye sordu, o da: "Hayır, almadım." dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman hayret ve şaşkınlık içerisinde oradan ayrıldı. Şeytan ise onun tahtına oturup kırk gün süreyle onun yerine insanlar arasında hüküm verdi. Nihayet halk onun durumunu anladı, onu kuşatıp çevreledikten sonra Tevrat'ı açıp okumağa başladıklarında, şeytan aralarından uçup kaçtı ve yüzüğü denize attı. Yüzüğü bir balık yuttu. Daha sonra Hz. Süleyman bir balıkçının yanına gitti. Karnı aç olduğu için ondan yiyecek bir şey istedi ve ona kendisinin Süleyman olduğunu söyledi. Fakat balıkçı onun Süleyman olduğuna inanmadı ve bir sopayla vurup başını yardı. Hz. Süleyman başından akan kanları yıkamağa koyulduğu bir sırada, balıkçılar arkadaşlarının bu hareketini kınayıp yerdiler ve Hz. Süleyman'a iki balık verdiler. Bu balıklardan birisi ise yüzüğü yutan balıktı. Süleyman (A.S.) temizlemek için balığın karnını yardığında yüzüğünü gördü ve onu aldı. Böylece Allah ona mülk ve saltanatını geri verdi. Nihayet balıkçılar onun Süleyman olduğunu anlayınca özür dilediler. Hz. Süleyman onlara: "Özür dilediğiniz için sizi övmüyorum, yaptığınız bu davranış için de sizi kınamıyorum." dedi.

 

İşte bu hadiseden sonra Allah (C.C.) cinleri, şeytanları ve rüzgarı Hz. Süleyman'ın emrine verdi. Bundan önce ise Allah bunları onun emrine vermemişti. Bu, Kur'an-ı Kerim'deki konu ile ilgili ayetlerin zahirine daha uygun düşmektedir. Nitekim Allah (C.C.) bu ayetlerde şöyle buyurur: (Süleyman): ''Ey Rabb'im! Beni affet, bana, benden sonra hiçbir kimseye nasip olmayan bir mülk (hükümdarlık) ver. Çünkü sen çok bol verenin, dedi. Biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle, onun istediği yere yumuşak (yumuşak) akar giderdi. Şeytanları, (onlardan olan) her bina ustasını, dalgıcı, (kötülük yapmamaları için) zincirlerle birbirlerine bağlanmış olan diğerlerini de (onun emrine verdik).'' (Sad suresi, ayet 35-38).

 

Hz. Süleyman'ın, hükümdarlığının elinden alınması konusunda daha başka rivayetler de vardır. Fakat doğrusunu Allah bilir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

SÜLEYMAN (A.S.)'IN VEFATI