İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HIZIR’IN KISSASI VE MUSA (A.S.) İLE OLAN MACERASI

 

Kitap ehlinin ifadelerine göre, Hızır ile arkadaşlık eden Musa, Musa bin Minşa bin Yusuf bin Ya'kub'dur. Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet edilen sahih bir hadiste ise Hızır'la arkadaşlık eden Musa'nın ilerde de bahsedeceğimize göre, Musa bin İmran olduğu ifade ediliyor.

 

İlk semavi kitaplara mensup olan alimlerin söylediklerine göre Hızır, hükümdar Efridun bin Esgıyan'ın zamanında ve Musa bin İmran'dan önce yaşamıştır.

 

Rivayet edildiğine göre, Hızır, Hz. İbrahim (A.S.)'in zamanında yaşayan büyük Zülkarneyn'in öncü kollarının başında bulunuyordu. Hızır, Zülkarneyn ile birlikte hayat nehrine (ab-ı hayat) geldiğinde bu nehrin suyundan içti. Zülkarneyn ile birlikte olanlar bunun hayat suyu olduğunu bilmiyorlardı. Bu yüzden Hızır ölümsüzleşti ve kitap ehline göre, şu anda onun diri olduğu kabul edilir.

 

Kitap ehlinden bazıları, Hızır'ın Hz, İbrahim'e iman eden ve onunla birlikte hicret eden Yelya (Belya) bin Melkan bin Falağ bin Gabir bin Salih bin Erfahşed bin Sam bin Nuh'un evladından olduğunu iddia ediyorlar. Aynı zamanda Hızır'ın babası büyük bir hükümdardı. Bir başkalarına göre, Hz. İbrahim'in zamanında yaşayan Zülkarneyn'in Efridun bin Esğıyan olduğu ve öncü kuvvetlerinin başında da Hızır'ın bulunduğu söyleniyor.

 

Abdullah bin Şevzeb, Hızır'ın Farsoğulları'ndan, İlyas'ın ise İsrailoğulları'ndan olduğunu ve bunların her yıl (hac) mevsiminde buluştuklarını söylüyor.

 

İbn İshak ise, Allah'ın İsrailoğulları'na kendilerinden Naşiye bin Emvas (Emus ?) adında birini halife yaptığını ve onunla birlikte Hızır'ı İsrailoğulları'na peygamber olarak gönderdiğini, İsrailoğulları'nın ifadesine göre Hızır'ın asıl adının İrmiya bin Halkıya olduğunu ve Harun bin İmran'ın soyundan geldiğini, hükümdar Naşiye ile Efridun arasında bin yıldan fazla bir zamanın bulunduğunu söylüyor.

 

Hızır'ın Efridun ile büyük Zülkarneyn'in zamanlarında ve Musa bin İmran'dan önce yaşadığına dair söylenen sözler daha doğru gibi gözüküyor. Çünkü sahih bir hadiste: ''Allah'ın Musa bin İmran'a Hızır'ı araması için emir verdiği...'' ifade ediliyor. Resulullah (s.a.v.) ise kainatta olup biten hadiseleri en iyi bilen kişidir. Buna göre, Hızır'ın Musa bin İmran'ın zamanından önce Zülkarneyn'in öncü kollarının kumandanlığında bulunduğu, hayat suyundan içmesi sebebiyle ömrünün uzamış olduğu, Hz. İbrahim'in zamanında peygamber olarak gönderilmediği, Naşiye bin Emvas'ın halifelik döneminde peygamber olarak gönderildiği büyük bir ihtimaldir. Halife olan Naşiye bin Emvas ise Büştasb bin Lührasb'ın döneminde yaşamıştır.

 

Bu husustaki hadisi Übeyy bin Ka'ab Hz. Peygamber (s.a.v.)'den rivayet etmiştir.

 

Sa'id bin Cübeyr anlatıyor: "Bir gün İbn Abbas'a: ''Nevfa (Luka ?), Hızır'ın Musa bin İmran ile arkadaşlık etmediğini söylüyor.'' dedim; Bunun üzerine o bana: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor.'' dedi ve Übeyy bin Ka'ab'ın Resulullah (s.a.v.)'tan rivayet ettiği şu hadisi nakletti: ''Bir gün Hz. Musa (A.S.) İsrailoğulları'na bir konuşma yaptı. Bu sırada kendisine: 'İnsanların en bilgilisinin kim olduğu.' soruldu. Bunun üzerine o: 'Benim' diye cevap verdi. Allah (C.C.), bilgiyi kendisine nispet edip Allah'a isnat etmediği için onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Musa: 'Ey Rabb'İmI Bu havalide benden daha bilgili bir kulun var mı?', diye sordu. Allah (C.C.): 'Evet, iki denizin birleştiği yerde bir kulum var, o senden daha bilgilidir.' diye cevap verdi. Hz. Musa: 'Ey Rabb'im! Onu nasıl bulabilirim?' dedi. Allah (C.C.): 'Bir balık alırsın, onu bir zembilin içine koyarsın, bu balık nerde kaybolursa, Hızır'ı orada bulursun.' dedi. Bunun üzerine Hz. Musa bir balık aldı ve onu bir zembilin içerisine koydu, sonra yanındaki yiğidine (Yuşa' bin Nun'a): 'Bu balığı kaybettiğin zaman bana hemen haber ver.' dedi. Nihayet Hz. Musa ile yiğidi deniz sahilini takip ederek yaya halde yollarına devam ettiler; hatta bir kayanın yanına geldiler. İşte hayat suyu denilen su burada bulunuyordu. Bu sudan içen ölümsüzleşir; ölü bir varlık bu suya yaklaştığında mutlaka dirilirdi. Bu sudan balığa dokunur dokunmaz o dirildi. Bu sırada Hz. Musa uykuya dalmıştı. Balık ise kımıldayarak zembilden çıktı ve sıçrayıp denize düştü. Balığın düştüğü yerde Allah'ın emriyle suyun akıntısı durdu ve balığın geçtiği yerde tak gibi bir iz kaldı. Balık ise denizde bir deliğe doğru yola koyuldu. Bu durum onlar için şaşılacak bir şeyoldu.''"

 

"Bundan sonra Hz. Musa ile yiğidi yollarına devam ettiler. Kuşluk vakti yemek yeme zamanı gelince Hz. Musa yiğidine: ''Kuşluk yemeğimizi getir; gerçekten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi.'' (Kehf suresi, ayet 62) dedi. Halbuki Hz. Musa Allah'ın emrettiği sınırı geçinceye kadar sıkıntıya düşmemişti. Hz. Musa'nın beraberinde olan yiğit de ona: ''Gördün mü? Kayaya sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Onu bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir surette denize (atıldı) ve yolunu tutup gitti.'' (Kehf suresi, ayet 63) dedi. Bunun üzerine Hz. Musa: ''"İşte, aradığımız budur." dedi. Sonra onlar, izlerinin üzerinde gerisin geri döndüler.'' (Kehf suresi, ayet 64). Böylece onlar izlerini takip ederek kayanın bulunduğu yere geldiler. Burada elbisesine bürünerek birinin uyumakta olduğunu gördüler. Hz. Musa ona selam verdi. O da selamını aldı ve: ''Bizim bölgemizde böyle bir selam şekli yoktur. Sen kimsin?'' dedi. Hz. Musa ona: ''Ben Musa'yım.'' dedi. o: ''İsrailoğulları'nın Musa(sı mısın?'') diye sordu. Hz. Musa: ''Evet, İsrailoğulları'nın Musa'sıyım.'' diye cevap verdi. Bunun üzerine O: ''Ey Musa! Ben, senin bilmediğin ve Allah'ın bana öğrettiği bir bilgiye sahibim, Sen de benim bilmediğim, fakat Allah'ın sana öğrettiği bir bilgiye sahipsin.'' dedi. Hz. Musa O'na: ''Sana, doğru yololarak öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tabi olayım mı?'' (Kehf suresi, ayet 66) diye sordu. O da: ''Eğer bana tabi olacaksan, ben sana anlatıp söyleyinceye kadar bana hiç bir şey sormayacaksın.'' (Kehf suresi, ayet 70) diye cevap verdi. Nihayet onlar, sahil boyunca yaya olarak yürümelerine devam ettiler, sonra bir gemiye bindiler. Bu sırada bir serçe gelerek geminin bir kenarına kondu ve gagasıyla denizden bir damla su aldı. Bunun üzerine Hızır Hz. Musa'ya: ''Her ikimizin bilgisi Allah'ın ilmine kıyasla şu serçenin gagasıyla aldığı su kadardır.'' dedi."

 

"Musa (A.S.) ile Hızır gemide yollarına devam ederlerken, bir ara Hz. Musa Hızır'ın gemiyi bir kazık (çivi) ile delmeğe çalıştığını veya bir tahtasım çıkarmağa kalkıştığını gördü. Bunun üzerine Hz. Musa Hızır'a: ''"Onlar, hiçbir şeyalmadan (navlunsuz olarak) bizi gemiye bindirdiler. Sen ise sahiplerini (suda) boğmak için onu deliyorsun (deldin). And olsun ki, sen büyük bir iş yaptın." dedi. (Hızır): "Sen beninı yanımda sabretmeğe asla güç yetiremezsin demedim mi?" dedi. (Musa): "Unuttuğum şeyden dolayı beni sorumlu tutma. Şu işinıde (arkadaşlığımızda) bana güçlük çıkarma." dedi.'' (Kehf suresi, ayet 71 73). İşte bu, Musa'nın ilk unutmasıydı."

"Bundan sonra Hz. Musa ile Hızır yollarına yaya olarak devam ettiler.

 

Onlar, yolda giderlerken, arkadaşlarıyla oynamakta olan bir oğlan çocuğu gördüler. Hızır, bu çocuğun başından yakalayıp öldürdü. Bunun üzerine Hz. Musa: ''"Tertemiz (masum) bir canı, (diğer) bir can karşılığı olmaksızın öldürdün ha! And olsun ki sen kötü bir şey yaptın." dedi. (Hızır): "Ben sana, beninı yanımda sabretmeğe asla güç yetiremezsin demedim mi?" dedi. (Musa): "Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. Zira tarafımdan muhakkak surette özre (yani benden ayrılmakta mazur sayılmağa) ulaştın." dedi. Onlar, yollarına devam ettiler.

 

Nihayet bir memleket halkına vardılar. Oranın ahalisinden yemek istediler; fakat onlar, misafir kabul etmekten kaçındılar. Kendilerine yiyecek ve içecek verecek hiçbir kimseyi bulamadılar. Derken yıkılmağa yüz tutmuş bir duvar buldular. O, bunu düzeltiverdi. (Musa, ona): "Onlar bizi misafir kabul etmediler, dileseydin elbette buna karşı bir ücret alırdın." dedi. (Hızır): "İşte bu, benimle senin ayrılışımızdır. Sana üzerinde asla sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." dedi. Gemiye gelince, (o), denizde iş yapan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmak istedim; çünkü arkalarında her (sağlam) gemiyi zorla almakta olan bir hükümdar vardı. Oğlana gelince: Onun anası da babası da iman etmiş kimselerdi .. Bunun için onları bir azgınlık ve kafırlik büyümesinden korkup endişe ettik. Diledik ki onun yerine Rabb'leri kendilerine temizlikçe daha hayırlısım, merhametçe daha yakınını versin. Duvara gelince: Bu,. o şehirde iki yetim oğlan çocuğunundu. Altında da onlara ait bir derıne (kenz) vardı, babaları da iyi bir adamdı. Bunun üzerine Rabb'in diledi ki, ikisi de rüştlerine ersinler, dermeleri çıkarsınlar. (Bu) Rabb'inden bir merhamet idi. Ben bunu kendi reyimle yapmadım. İşte üzerlerinde sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur." dedi.'' (Kehf suresi, ayet 74-82)."

 

"İbn Abbas, ayette geçen ''kenz'' (define) kelimesinden maksadın ilim olduğunu söylerdi."

 

"İbn Abbas'a: ''Musa ile Hızır hadisesinin sonuna doğru Musa (A.S.)'nın yiğidinden bahsedildiğini işitmez olduk. Acaba bu'nun sebebi nedir?'' diye sorulduğunda, O: ''Musa (A.S.)'nın yiğidi hayat suyundan içti, ebediliğe kavuştu. Hızır onu alıp gemiye attı, sonra da gemiyi denize bıraktı. Bu gemi onunla beraber kıyamete kadar dalgalar arasında yüzmeğe devam edecektir. Onun bu cezaya çarptırılması, hakkı olmadığı halde hayat suyundan içmiş olmasından ileri gelmiştir.'' diye cevap verdi. "

 

Yukarıda geçen hadis, Hızır'ın Hz. Musa'dan önce yaşamış olduğuna ve onun dönemini idrak ettiğine delalet etmektedir. Ayrıca bu hadis, Hızır'ın İrmiya olduğunu söyleyenlerin görüşünün de hatalı olduğunu ispat etmektedir. Çünkü İrmiya Buht Nassar'ın döneminde yaşamıştır. Hz. Musa ile Buht Nassar'ın dönemleri arasındaki müddet farkını anlamak tarih bilgisine vakıf olan kimse için pek zor bir mesele değildir. Çünkü Hz. Musa Minüçihr'in zamanında peygamberlik yapmıştır. Minuçihr ise büyük babası Efridun'dan sonra hükümdarlık etıniştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MiNUÇİHR ve ONUN ZAMANINDA MEYDANA GELEN HADİSELER