İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

ALLAH’IN DÜŞMANI NEMRUD VE ONUN HELAK OLMASI

 

Biz şimdi Allah'ın düşmanı Nemrud'dan, dünyada iken başına gelen hallerden, onun Allah'a karşı isyanda inat etmesinden ve Allah'ın ona mühlet verip imkan tammasından bahseden haberlere tekrar geri dönüyoruz.

 

Yeryüzünde yaşayan, ilk diktatör, zalim hükümdar Nemrud'dur. Biz, onun Hz. İbrahim'i ateşte yakmak istemesi konusundaki haberi yukarıda anlattık.

 

Nemrud, Hz. İbrahim'i bulunduğu şehirden sürüp çıkardı ve İbrahim'in Allah'ını arayıp bulacağına dair yemin etti. Bunun üzerine o, dört kartal yavrusu buldurup onları et ve şarapla iyice büyüyüp kuvvetleninceye kadar besledi. Bundan sonra o, kartalları (sepet) şeklindeki bir tabuta bağladı, yanına kartallar için lazım olan etleri taşıyacak birisini alarak tabutun içerisinde oturdu. Yanında bulundurduğu etin bir parçasını yukarıya doğru fırlattığında kartallar onunla birlikte uçarak yükseldiler. Hatta Nemrud aşağıya bakınca, dağları kıpırdayan karınca kadar küçülmüş gördü. Bundan sonra yine bir et parçası alarak yukarıya doğru fırlattı; bu defa kartallar daha fazla yükseldiler. Nemrud tekrar aşağıya baktığında yeryüzünün denizle çevrilmiş olduğunu; hatta yeryüzünün deniz üzerindeki bir gemi kadar küçüldüğünü gördü. Biraz daha yükseldikten sonra kendisini koyu karanlıklar içerisinde buldu. Ne aşağısında, ne de yukarısında bir şey görebiliyordu. Bu durum karşısında korkuya kapılan Nemrud, bu defa yanında bulundurduğu etin bir parçasını aşağıya doğru attı. Bunun üzerine kartallar atılan eti kapmak maksadıyla hızla ses çıkararak aşağıya doğru inmeğe başladılar. Dağlar, kartalların aşağıya doğru süzüldüklerini görüp kanatlarının hışırtılarım işitince, korkuya kapılarak yerlerinden oynayacak hale gelmişlerdi. Bu hususla ilgili bir ayette Allah (C.C.): ''Gerçekten onlar bir takım tuzaklar kurmuşlardı. Halbuki onların tuzaklarından dağlar yerinden oynayıp gitmiş olsa bile Allah katında onlara ait (nice nice) cezalar vardır.'' (İbrahim suresi, ayet 46) buyurur. Kartallar uçuşlarına Beytü'l-Makdis (Kudüs)'ten başlayarak havalandılar ve gelişlerinde Duhan Dağı'na kondular.

 

Nemrud bu teşebbüsü ile hiç bir şey yapamayacağını anlayınca, yüksek bir bina yaptırmağa girişti. Bina yükselip tamamlanınca üzerine çıkıp kendi iddiasınca Hz. İbrahim'in Allah'ına bakmağa başladı; hatta daha önceleri def-i hacette bulunmayan Nemrud bu sırada korkusundan def-i hacet yapmağa başladı. Allah (C.C.), onun yaptığı bu yüksek binayı temelinden sarsıp yıktı. Bu sırada korkudan halkın dilleri karıştı ve birbirlerini anlamaz oldular. Bundan sonra onlar yetmiş üç ayrı dilde konuşmağa başladılar. Bundan önce ise bütün insanlar Süfyanice konuşurlardı.

 

Nemrud'un def-i hacet yapmadığı şeklindeki rivayetin hiçbir değeri yoktur. Çünkü beşeri' tabiat gereği hiçbir insan, hatta ulvi alem ile sıkı bir ilişki içerisinde bulunan ve insanların en şereflisi olan peygamberler bile def-i hacet yapmaktan kurtulamamışlardır. Buna rağmen peygamberler de yerler, içerler, küçük olsun büyük olsun def-i hacette bulunurlar. Eğer def-i hacet yapmaktan herhangi bir kimsenin kurtulması gerekseydi, mutlaka şereflerinden ve Allah'a yakınlıklarından dolayı peygamberlerin kurtulması gerekirdi. Eğer Nemrud'un, mülk ve saltanatının genişliğinden dolayı def-i hacetten kurtulduğu kabul edilirse, sahih olan görüşe göre Nemrud müstakil bir saltanata da sahip değildi. Hatta müstakil bir saltanata sahip olsa bile, mülk ve saltanatı ondan daha geniş olan İskender hakkında dahi def-i hacet yapmadığı konusunda herhangi bir rivayet nakl edilmemiştir.

 

Zeyd bin Eslem şöyle diyor: "Allah (C.C.), Hz. İbrahim'den sonra ayrıca Nemrud'a bir melek gönderdi ve bu melek vasıtasıyla onu dört defa kendisine yani hakka davet etti; fakat Nemrud bu daveti reddederek, ''Benden başka rab mı vardır?'' diye karşılık verdi. Bunun üzerine melek ona: ''Üç güne kadar ordularını topla'' dedi. Nemrud da hemen ordularını topladı. Bundan sonra Allah (C.C.) onların üzerine sivrisinekleri musallat etti; hatta halk sivrisineklerin çokluğundan üzerlerine doğan güneşi dahi göremiyorlardı. Nihayet Allah tarafından gönderilen sivrisinekler, onları yiyip bitirdiler, geriye ise sadece kemiklerini bıraktılar. Bu arada sivrisinekler hükümdar Nemrud'a hiç dokunmadılar. Bundan sonra Allah (C.C.) Nemrud'a da bir sivrisinek musallat etti ve sinek onun burun deliğinden içeri girdi. Böylece tam dört yüz yıl beynindeki sivrisineğin ıstırabını dindirmek için başına tokmak vuruldu. Hatta iki elini bir araya getirerek birden başına tokmak indiren kimse ona en büyük merhamet ve şefkati göstermiş sayılıyordu. Nemrud'un hükümdarlığı dört yüz sene sürdü ve neticede Allah onun ruhunu alıp öldürdü. Göklere doğru yükselen en yüksek binayı Nemrud yaptırmıştır."

 

Bir grup alim ise Nemrud bin Ken'an'ın yeryüzünün doğu ve batısına hakim olduğunu söylüyor. Fakat siyer ve hükümdarların haberlerine vukufu olan alimler bu görüşü reddediyorlar. Bununla beraber bu al imler. Hz. İbrahim'in daha önce yukarıda hakkında bazı bilgiler naklettiğimiz Dahhak'in döneminde doğmuş olduğunu inkar etmezler. Aslında ise yeryüzünün doğu ve batısına hakim olan hükümdar Dahhak'tir. Yeryüzüne hakim olan Dahhak'in Nemrud ile aynı kişi olduğunu ileri süren kimsenin bu görüşü doğru değildir. Çünkü ilk dönemdeki alimler, Nemrud'un nesebinin Nabat, Dahhak'in nesebinin ise Farslar (Acemler) arasında yaygın bir şekilde bilinip tanındığını, Nemrud'un ve evladının ise Dahhak tarafından Sevad bölgesine ve bu bölgenin sağ ve sol kesimlerine vali tayin edildiklerini, Dahhak'in de sahip olduğu geniş ülkesinde dolaşıp durduğunu, kendisinin ve atalarının asıl vatanının Taberistan dağlarında bulunan Dünbavend olduğunu ve Efridun'un onu ele geçirdiği zaman burada vurup yakaladığını zikrediyorlar.

 

Buht Nassar'ın durumu da tıpkı Nemrud'un durumu gibidir. Bazıları Buht Nassar'ın yer yüzüne hakim olduğunu söylüyor; fakat durum onların dediği gibi değildir. Buht Nassar, Lührasb adına Ahvaz ile Dicle'nin batısındaki Rum topraklarına kadar olan yerlerin başkumandanlık (İspehbedlik) görevini yürütüyordu. Bu sırada Lührasb Türkler ile savaş halinde olduğundan onların karşısında bulunan Belh'te kalıyordu. Hatta Türkler ile yaptığı savaş dolayısıyla burada uzun müddet kaldığı için Belh şehrini kurmuştu.

 

Aslında Nabat'lardan hiç bir kimse müstakilen tek başına yeryüzünden

ir karış toprağa bile hakim olmamıştır. Bu durum karşısında bir Nabatlı olan Nemrud'un bütün yeryüzüne hakim olması nasıl düşünülebilir? Nemrud'un Sevad bölgesindeki idarecilik süresi dört yüz yıl devam etmiş, kendisi helak olduktan sonra neslinden yerine geçen Nabat bin Ka'ud yüz yıl, ondan sonra Kedavus bin Nabat seksen yıl, ondan sonra yerine geçen Baliş bin Kedavus yüz yirmi yıl, daha sonra onun yerine geçen Nemrud bin Baliş bir yıl, bir ay idarede kalmışlardır. Netice olarak Nabathların bu idaresi yedi yüz bir yıl devam etmiştir.

 

Ayrıca Nemrud'un Dahhak'in dönemine yetişmiş olması ve onun döneminde idari görev üstlenmesi, bir kısım kimseleri Nemrud hakkında yukarıda zikrettiğimiz üzere onun yeryüzüne hakim olduğu fikrine sevk etmiştir.

 

Efridün devletin idaresini eline geçirip İzdihak (Dahhak)'ı mağlup ettikten sonra Nemrud bin Baliş (Taleş ?)'i öldürmüş, Nabat'ları sürüp çıkarmış, hatta onların pek çoğunu da katletmek suretiyle öldürmüştür.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

LUT (A.S.) ve KAVMİNİN KISSASI