İBNÜ’L-ESİR

1. CİLT

 İSLAM ÖNCESİ      ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

İSMAİL’İN (A.S.) DOĞMASI VE MEKKE’YE GÖTÜRÜLMESİ

 

Rivayet edildiğine göre, Hacer endamlı bir cariye idi. Sare onu Hz. İbrahim'e bağışlamıştı. Hatta Sare İbrahim (A.S.)'e: "Bu cariyeyi al, belki Allah ondan sana bir çocuk nasip eder." demişti. Sare'nin ise hayızdan kesilip yaşlanıncaya kadar hiç çocuğu olmamıştı. Nihayet Hz. İbrahim'in Hacer'den İsmail adındaki oğlu dünyaya geldi. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.): "Mısır'ı fethettiğiniz zaman halkına hayır tavsiye edin (iyi davranın). Zira onların sizinle ahidleri ve akrabalık bağları vardır." buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) ahid ve akrabalık bağından Hacer'in Hz. İsmail'i doğurmasını kastetmiştir.

 

Hz. İbrahim Sare ile birlikte Firavun'un korkusundan Mısır'ı terk edip Şam'a (Suriye'ye) hareket ettiği zaman Filistin topraklarında bulunan es-Seb'e indi, kardeşinin oğlu Lut bin Haran da Mü'tefike'ye indi. Seb'den Mü'tefıke'ye bir gün bir gecede gidilirdi. Allah (C.C.) Hz. İbrahim'e bu sırada peygamberlik vermişti ve o Seb' denilen yerde bir kuyu kazmış, bir de mescit yapmıştı. Kuyunun suyu temiz bir kaynak suyu idi. Nihayet Seb' halkı Hz. İbrahim'e eziyet edince o buradan ayrıldı ve ayrılışını müteakip kuyunun suyu çekildi. Seb' halkı Hz. İbrahim'in peşinden gittiler ve ondan geri dönmesini istediler; fakat Hz. İbrahim geri dönmedi ve onlara yedi tane keçi vererek: "Bunları kuyunun başına götürdüğünüz vakit su tekrar ortaya çıkacak ve eskisi gibi temiz bir su kaynağı olacaktır. Bu sudan içiniz, fakat aybaşı halindeki bir kadın buradan avucuyla su almasın." dedi. Onlar keçileri alıp yola çıktılar, keçilerle birlikte kuyunun başına gelip durduklarında su tekrar göründü, böylece kuyunun suyundan hem keçiler hem de kendileri içtiler. Nihayet aybaşı adeti gören bir kadın gelip bu kuyudan avucuyla su alıncaya kadar bu sudan içmeye devam ettiler. Ancak bundan sonra kuyunun suyu eksilerek bu günkü halini aldı. Hz. İbrahim ise Remle ile İlya (Beytü'l-makdis) arasında bulunan ''Katt'' veya ''Kıtt'' denilen beldede yerleşti.

 

hz. İsmail dünyaya geldiği zaman Sare çok üzülmüştü. Onun bu ÜZÜlltüsüne bir teselli olsun diye yetmiş yaşında bulunmasına rağmen Allah tarafından kendisine Hz. İshak bağışlandı. Hz. İbrahim ise bu sırada yüz yirmi yaşında bulunuyordu. İsmail ile İshak büyüdükleri zaman birbirlerine hasım kesilip düşman olmuşlardı. Bu yüzden Sara Hacer'e kızıp onu evinden kovmuştu. Sonra Hacer'i tekrar evine almış, fakat onu kıskandığından yine evinden sürüp çıkarmıştı. Hatta Sare Hacer'in vücudundan bir parça keseceğine yemin etmişti. Neticede onu çirkinleştirmemek için kulağını ve burnunu kesmekten vazgeçip onun sünnet yerini kesmişti. Kadınların sünnet olma adeti buradan kalmıştır .

 

Bir rivayette ifade edildiğine göre, İsmail çocuk yaştaydı, dolayısıyla Sare'nin Haceri evinden uzaklaştırması İsmail ile İshak'ın yüzünden değil, Sare'nin onu kıskanmasından ileri gelmişti. Doğru olan görüş de budur.

 

Bundan sonra Sare Hacer'e: "Benimle aynı beldede kalmayacaksın." dedi. Bunun üzerine Allah (C.C.) Hz. İbrahim'e Mekke'ye gitmesini vahyetti; o zaman Mekke'de hiç bir bitki mevcut değildi. Hz. İbrahim, Hacer ile oğlu İsmail'i Mekke'ye götürüp onları Mekke'de Zemzem'in bulunduğu yere bırakıp geri döndü. Hacer Hz. İbrahim'in arkasından: "Ey İbrahim! Ekini, suyu, yiyeceği ve ülfet edip yalnızlığını gidereceği bir kimsesi bulunmayan böyle bir yere bizi bırakıp gitmeyi sana kim emretti?" diye seslendi. Hz. İbrahim: "Rabb'im emretti." dedi. O zaman Hacer: "O, bizi zayi etmez, muhakkak bizi korur." dedi. Hz. İbrahim geri dönerken: ''Ey Rabb'imiz! Ben zürriyetimden kimisini (Hacer ile İsmail'i) senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabb'imiz! Onlar namazı dosdoğru kılsınlar diye böyle yaptım. Artık sen insanların bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için de onları bazı meyvelerle rızıklandır .'' (İbrahim suresi, ayet 37) diye yalvardı.

 

İsmail susayınca ayaklarıyla tepinmeğe, annesi Hacer de bir şeyler görebilirim ümidiyle Safa Tepesi'ne çıkıp sağa sola bakmağa başladı, fakat Hacer hiçbir şey göremedi. Sonra vadiye inerek Merve tarafına koştu, Merve'nin tepesine çıkınca yine bir şeyler görebilirim gayesiyle sağa sola baktı, fakat bu defa da bir şey göremedi. Hacer bu koşma hareketini yedi defa yaptı. İşte hac esnasında yapılan sa'yın aslı buradan gelmektedir. Bundan sonra Hacer İsmail'in yanına geldi; bu sırada İsmail ayaklarıyla tepmiyordu ve ''Zemzem'' denilen pınar ise yerden kaynayıp toprak üzerine çıkmağa başlamıştı. Hacer ise suyun toprak üzerine çıkmasını sağlamak için elleriyle toprağı karıştırarak eşelİyor ve etrafını çeviriyordu. Hatta toplanan suları (ihtiyat tedbiri olarak) tulumuna dolduruyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Hacer'in bu hareketi hususunda: ''Allah, Hacer'e merhamet etsin! Eğer o, suyu kendi haline bırakmış olsaydı, bu su etrafına taşıp akan bir pınar olacaktı.'' buyurmuştur.

 

Cürhüm Kabilesi Mekke'ye yakın bir vadide yerleşmişti. Suyu gören kuşlar ise vadinin etrafını sarmışlardı. Kuşların vadiyi terk etmediğini gören Cürhüm Kabilesi'nin insanları kendi aralarında: "Bu kuşlar vadiyi bırakmadıklarına göre, burada mutlaka su vardır" diyerek harekete geçip Hacer'in yanına geldiler ve ona: "Su senin olsun, eğer istersen biz seninle birlikte burada kalırız, dolayısıyla yalnızlığını gidermiş oluruz." dediler. Hacer onların bu teklifini kabul etti. Bundan sonra onlar İsmail büyüyüp annesi Hacer ölünceye kadar hep birlikte burada kaldılar. Daha sonra Hz. İsmail Cürhüm Kabilesi'nden bir hanımla evlendi. Hz. İsmail ve çocukları Arapçayı bu kabile içinde öğrendiler. Bu yüzden Hz. İsmail'in soyundan gelenlere, Araplaşmış Arap manasında ''el-Arabu'l-mütearribe'' denildi.

 

Hz. İbrahim (A.S.) Hacer'in yanına gitmek için Sare'den izin istedi.

Ancak Sare, Hacer'in evine inmemek şartıyla onun gitmesine izin verdi. Ne yazık ki İbrahim (A.S.) Mekke'ye geldiğinde Hacer vefat etmişti. Bunun üzerine Hz. İbrahim, oğlu İsmail'in evine gitti ve oğlunun hanımına: "Kocanız nerede?" diye sordu. O da: "Şu anda evde yok, ava gitti." diye cevap verdi. Hz. İsmail Harem'de avlanmak yasak olduğundan bu bölgenin dışına çıkar, avlandıktan sonra tekrar Harem mahallinde bulunan evine dönerdi. Hz. İbrahim oğlu İsmail'in hanımına: "Misafir kabul eder misin?" diye sordu. O:

"Hayır! Kabul edemem, hem şu anda yanımda hiç kimse yok" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. İbrahim ona: "Kocanız geldiği zaman benden ona selam söyleyin, kapısının eşiğini değiştirsin." dedi.

 

Bundan sonra Hz. İbrahim hanımı Sare'nin yanına döndü. Hz. İsmail evine geldiği zaman babasının kokusunu hissetti ve hanımına: "Eve birisi geldi mi?" diye sordu. O, gelen kişiyi hafife alarak: "Evet, şu ve şu vasıfta yaşlı birisi geldi." diye cevap verdi. İsmail: "Pek iyi, ne söyledi?" diye sordu. Hanımı: "Benden kocanıza selam söyleyin, kapısının eşiğini değiştirsin, deyip gitti." diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. İsmail bu hanımını boşadı, tekrar başka bir hanımla yeniden evlendi.

 

Hz. İbrahim aradan uzun bir müddet geçtikten sonra oğlu İsmail'i ziyaret etmek için tekrar hanımı Sare'den izin istedi. Sare de oğlunun evine inmemek üzere ona izin verdi. Bunun üzerine Hz. İbrahim Mekke'ye geldi ve hemen oğlu İsmail'in evine giderek hanımına: "Kocanız nerede," diye sordu. İsmail'in yeni hanımı ise: "Ava gitti, Allah izin verirse hemen şimdi gelir, Allah size merhamet etsin! Buyurun konuğumuz olun." dedi. Hz. İbrahim: "Misafir kabul eder misin?" diye sordu. O da: "Evet, kabul ederim." dedi. Hz. İbrahim: "Yanınızda ekmek veya buğday veya hurma veyahut arpa bulunur mu?" diye sordu. İsmail'in hanımı ise ona, süt ve et ikram etti. Hz. İbrahim de et ve süt'ün bereketli olması için dua buyurdu. Eğer İsmail'in hanımı o gün Hz. İbrahim'e ekmek veya buğday veya arpa veyahut da hurma takdim edip ikramda bulunsaydı, yeryüzünün büyük bir kısmı bunlarla dolup taşacaktı.

 

Bundan sonra İsmail'in hanımı Hz. İbrahim'e: "Buyurun, evimize inin, başınızı yıkayayım." dedi. Fakat İbrahim Sare'ye verdiği söz üzerine onun evine inmedi. Hz. İbrahim Makam (bu günkü Makam-ı İbrahim)'a geldiği sırada İsmail'in hanımı elinde bir su kabıyla onun yanına geldi ve kabı Makam'ın yanında bulunan Hz. İbrahim'in sağ tarafına koydu. İbrahim (A.S.) Makam (taş)'ın üzerine ayağıyla basınca Makam'ın üzerinde ayağının izi kaldı. İsmail'in hanımı Hz. İbrahim'in başının sağ yarısını yıkadı, sonra Makam'ın sol tarafına geçip başının sol yarısını yıkadı. Bunun üzerine Hz. İbrahim ona: "'Kocanız geldiği vakit benden ona selam söyleyin, artık kapısının eşiğinin düzelmiş olduğunu kendisine iletin." dedi.

 

Hz. İsmail eve döndüğü vakit babasının kokusunu hissetti, hanımına: ''Evimize birisi mi geldi?" diye sordu. Hanımı: "Evet, insanların en güzel yüzlü ve en hoş kokulusu olan bir ihtiyar geldi; o, bana şunu, şunu söyledi, ben de ona şunu ve şunu söyledim. Ayrıca onun başını yıkadım, işte şu ayağının izidir. O, sana selamım iletmemi istedi ve kapınızın eşiğinin düzeldiğini söyledi." dedi. İsmail (A.S.): "Gelen zat babam Hz. İbrahim'dir." dedi.

 

Rivayet edildiğine göre, İsmail'in tepindiği yerden suyu fışkırtıp çıkaran Cebrail (A.S.)'dir; çünkü su aramak için Hacer vadide koşarken Cebrail (A.S.) onun yanına gelmişti; hatta Hacer onun gelişini sezdiği için: "Gelişini bana hissettirip duyurdun, ben ve çocuğum mahvolduk. Bize yardım et!" demişti. Bunun üzerine Hz. Cebrail Hacer ile birlikte Zemzem'in bulunduğu yere geldi, ayağını yere vurmasıyla suyun pınar halinde kaynayıp fışkırması bir oldu. Hacer'in acele ederek kırbasına su doldurmağa başlaması üzerine Hz. Cebrail: ''Korkma! Bundan sonra susuzluk çekmeyeceksin." dedi.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

MEKKE'DEKİ BEYTÜ'L-HARAM (KABE)'IN İNŞASI