18 - باب
جَامِعِ
الْعَقْلِ
18. Diyetle İlgili Diğer
Konular
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنِ ابْنِ
شِهَابٍ،
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيَّبِ,
وَأبِي
سَلَمَةَ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ،
عَنْ أبِي
هُرَيْرَةَ،
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ r قَالَ :
«جَرْحُ
الْعَجْمَاءِ
جُبَارٌ،
وَالْبِئْرُ
جُبَارٌ،
وَالْمَعْدِنُ
جُبَارٌ،
وَفِي الرِّكَازِ
الْخُمُسُ »(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَتَفْسِيرُ
الْجُبَارِ :
أَنَّهُ لاَ
دِيَةَ فِيهِ.
وَقَالَ
مَالِكٌ :
الْقَائِدُ
وَالسَّائِقُ
وَالرَّاكِبُ،
كُلُّهُمْ
ضَامِنُونَ
لِمَا
أَصَابَتِ
الدَّابَّةُ،
إِلاَّ أَنْ
تَرْمَحَ
الدَّابَّةُ
مِنْ غَيْرِ
أَنْ
يُفْعَلَ
بِهَا شَيْءٌ
تَرْمَحُ
لَهُ، وَقَدْ
قَضَى عُمَرُ
بْنُ
الْخَطَّابِ
فِي الَّذِي
أَجْرَى
فَرَسَهُ
بِالْعَقْلِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَالْقَائِدُ
وَالرَّاكِبُ
وَالسَّائِقُ
أَحْرَى أَنْ
يَغْرَمُوا، مِنَ
الَّذِي أَجْرَى
فَرَسَهُ(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِي الَّذِي
يَحْفِرُ
الْبِئْرَ
عَلَى
الطَّرِيقِ،
أَوْ
يَرْبِطُ
الدَّابَّةَ،
أَو يَصْنَعُ
أَشْبَاهَ
هَذَا عَلَى
طَرِيقِ
الْمُسْلِمِينَ
: أَنَّ مَا
صَنَعَ مِنْ
ذَلِكَ مِمَّا
لاَ يَجُوزُ
لَهُ أَنْ
يَصْنَعَهُ
عَلَى
طَرِيقِ
الْمُسْلِمِينَ،
فَهُوَ
ضَامِنٌ
لِمَا
أُصِيبَ فِي
ذَلِكَ مِنْ
جَرْحٍ أَوْ
غَيْرِهِ،
فَمَا كَانَ
مِنْ ذَلِكَ
عَقْلُهُ
دُونَ ثُلُثِ
الدِّيَةِ،
فَهُوَ فِي
مَالِهِ
خَاصَّةً،
وَمَا بَلَغَ
الثُّلُثَ
فَصَاعِداً،
فَهُوَ عَلَى
الْعَاقِلَةِ،
وَمَا صَنَعَ
مِنْ ذَلِكَ
مِمَّا يَجُوزُ
لَهُ أَنْ
يَصْنَعَهُ
عَلَى
طَرِيقِ الْمُسْلِمِينَ،
فَلاَ
ضَمَانَ
عَلَيْهِ فِيهِ
وَلاَ
غُرْمَ،
وَمِنْ
ذَلِكَ
الْبِئْرُ يَحْفِرُهَا
الرَّجُلُ
لِلْمَطَرِ،
وَالدَّابَّةُ
يَنْزِلُ
عَنْهَا
الرَّجُلُ لِلْحَاجَةِ،
فَيَقِفُهَا
عَلَى
الطَّرِيقِ،
فَلَيْسَ
عَلَى أَحَدٍ
فِي هَذَا
غُرْمٌ.
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَنْزِلُ فِي
الْبِئْرِ،
فَيُدْرِكُهُ
رَجُلٌ آخَرُ فِي
أَثَرِهِ،
فَيَجْبِذُ
الأَسْفَلُ
الأَعْلَى
فَيَخِرَّانِ
فِي
الْبِئْرِ
فَيَهْلِكَانِ
جَمِيعاً:
أَنَّ عَلَى
عَاقِلَةِ
الَّذِي
جَبَذَهُ
الدِّيَةَ.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الصَّبِيِّ
يَأْمُرُهُ الرَّجُلُ
يَنْزِلُ فِي
الْبِئْرِ،
أَوْ يَرْقَى
فِي
النَّخْلَةِ
فَيَهْلِكُ
فِي ذَلِكَ :
أَنَّ
الَّذِي
أَمَرَهُ
ضَامِنٌ لِمَا
أَصَابَهُ
مِنْ هَلاَكٍ
أَوْ
غَيْرِهِ(
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
الَّذِي لاَ
اخْتِلاَفَ
فِيهِ
عِنْدَنَا :
أَنَّهُ
لَيْسَ عَلَى
النِّسَاءِ
وَالصِّبْيَانِ
عَقْلٌ يَجِبُ
عَلَيْهِمْ
أَنْ
يَعْقِلُوهُ
مَعَ الْعَاقِلَةِ
فِيمَا
تَعْقِلُهُ
الْعَاقِلَةُ
مِنَ
الدِّيَاتِ،
وَإِنَّمَا
يَجِبُ الْعَقْلُ
عَلَى مَنْ
بَلَغَ
الْحُلُمَ
مِنَ الرِّجَالِ.
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
عَقْلِ
الْمَوَالِي :
تُلْزَمُهُ
الْعَاقِلَةُ
إِنْ
شَاؤُوا، وَإِنْ
أَبَوْا
كَانُوا
أَهْلَ
دِيوَانٍ أَوْ
مُقْطَعِينَ،
وَقَدْ
تَعَاقَلَ
النَّاسُ فِي
زَمَنِ
رَسُولِ
اللَّهِ r، وَفِي
زَمَانِ أبِي
بَكْرٍ
الصِّدِّيقِ
قَبْلَ أَنْ
يَكُونَ
دِيوَانٌ،
وَإِنَّمَا
كَانَ الدِّيوَانُ
فِي زَمَانِ
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ،
فَلَيْسَ
لأَحَدٍ أَنْ
يَعْقِلَ عَنْهُ
غَيْرُ
قَوْمِهِ
وَمَوَالِيهِ،
لأَنَّ
الْوَلاَءَ
لاَ
يَنْتَقِلُ،
وَلأَنَّ النَّبِىَّ
r
قَالَ : «
الْوَلاَءُ
لِمَنْ
أَعْتَقَ »(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالْوَلاَءُ
نَسَبٌ ثَابِتٌ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِيمَا
أُصِيبَ مِنَ
الْبَهَائِمِ
: أَنَّ عَلَى مَنْ
أَصَابَ
مِنْهَا
شَيْئاً
قَدْرَ مَا نَقَصَ
مِنْ
ثَمَنِهَا.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَكُونُ
عَلَيْهِ الْقَتْلُ،
فَيُصِيبُ
حَدًّا مِنَ
الْحُدُودِ :
أَنَّهُ لاَ
يُؤْخَذُ
بِهِ،
وَذَلِكَ أَنَّ
الْقَتْلَ
يَأْتِي
عَلَى ذَلِكَ
كُلِّهِ،
إِلاَّ
الْفِرْيَةَ،
فَإِنَّهَا
تَثْبُتُ
عَلَى مَنْ
قِيلَتْ
لَهُ،
يُقَالُ لَهُ
: مَا لَكَ لَمْ
تَجْلِدْ
مَنِ
افْتَرَى
عَلَيْكَ، فَأَرَى
أَنْ
يُجْلَدَ
الْمَقْتُولُ
الْحَدَّ
مِنْ قَبْلِ
أَنْ
يُقْتَلَ،
ثُمَّ يُقْتَلَ،
وَلاَ أَرَى
أَنْ يُقَادَ
مِنْهُ فِي شَيْءٍ
مِنَ
الْجِرَاحِ
إِلاَّ
الْقَتْلَ، لأَنَّ
الْقَتْلَ
يَأْتِي
عَلَى ذَلِكَ
كُلِّهِ.
وَقَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
عِنْدَنَا :
أَنَّ
الْقَتِيلَ
إِذَا وُجِدَ
بَيْنَ
ظَهْرَانَيْ
قَوْمٍ، فِي
قَرْيَةٍ
أَوْ
غَيْرِهَا،
لَمْ
يُؤْخَذْ
بِهِ
أَقْرَبُ
النَّاسِ إِلَيْهِ
دَاراً وَلاَ
مَكَاناً،
وَذَلِكَ أَنَّهُ
قَدْ
يُقْتَلُ
الْقَتِيلُ،
ثُمَّ يُلْقَى
عَلَى بَابِ
قَوْمٍ
لِيُلَطَّخُوا
بِهِ، فَلَيْسَ
يُؤَاخَذُ
أَحَدٌ
بِمِثْلِ
ذَلِكَ.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
جَمَاعَةٍ
مِنَ النَّاسِ
اقْتَتَلُوا،
فَانْكَشَفُوا
وَبَيْنَهُمْ
قَتِيلٌ أَوْ
جَرِيحٌ ،لاَ
يُدْرَى مَنْ
فَعَلَ
ذَلِكَ بِهِ :
إِنَّ
أَحْسَنَ مَا
سُمِعَ فِي
ذَلِكَ :
أَنَّ
عَلَيْهِ
الْعَقْلَ،
وَأَنَّ
عَقْلَهُ
عَلَى
الْقَوْمِ
الَّذِينَ نَازَعُوهُ،
وَإِنْ كَانَ
الْجَرِيحُ
أَوِ الْقَتِيلُ
مِنْ غَيْرِ
الْفَرِيقَيْنِ،
فَعَقْلُهُ
عَلَى
الْفَرِيقَيْنِ
جَمِيعاً.
Ebu Hureyre
(r.a.)'den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
«Hayvan
yaralamasında diyet yoktur.Kuyu kazmada meydana gelen cinayette diyet yoktur. Maden
ocağında meydana gelen zararda diyet yoktur. Define mallarında beşde bir
oranında vergi vardır.» buyurdu.
İmam Malik der
ki: Hadisteki Cubar, onda diyet yok demektir,
îmam Malik der
ki: Hayvanın meydana getirdiği zarardan binici, sürücü ve hayvanın yularından
çeken sorumludur. Fakat hayvana bir şey yapılmaksızın tekme vurup zarar
vermişse ondan sorumlu olmazlar. Hz. Ömer (r.a.) atını koşturup zarar meydana
getirene diyet hükmetti.
imam Malik der
ki: Hayvana binen, arkasından süren ve önünden çeken zararı ödemeye atını
koşturandan daha müste-haktır.
İmam Malik der
ki: Bize göre halkın gelip geçtiği yola kuyu kazan, hayvan bağlayan veya
bunların benzerini yapan kimse, eğer bu işleri ihtiyacından dolayı yapmamışsa,
bunların meydana getirdiği zarardan sorumludur. Eğer diyet miktarı, tam diyetin
üçte birinden azsa, kendi malından öder. Diyet miktarı, tam diyetin üçte biri
ve daha fazla ise, akılesi (baba tarafından erkek akrabaları) öder.Şayet
bunları ihtiyacından dolayı yapmışsa mesela kuyuyu yağmur suyu toplanması için
kazmış ve hayvanından bir işi için inip yolda bırakmışsa, o zaman bunların hiç
birinden dolayı sorumlu olmaz.
îmam Malik der
ki: Bir adam kuyuya inmeye başlayıp başka biri de onu takip ederken alttaki
adam üsttekini çekip her ikisi de kuyunun dibine düşüp ölseler, çeken kimsenin
akılesi öbürünün varislerine diyet öder.
imam Malik der
ki: Biri bir çocuğa kuyuya inmesini veya ağaca çıkmasını emredip de çocuk bunu
yaparken ölse veya zarar görse, emir veren kimse bunun diyetini Öder.
imam Malik der
ki: Bize göre ihtilafsız kabul edilen görüş şudur: Diyet ödemesi gereken akile
ile beraber bulunan kadın ve çocukların diyet Ödemesi gerekmez. Diyeti erginlik
çağına girmiş erkekler öder.
imam Malik der
ki: Köle azad ederek ya da aralarında anlaşma yoluyla birbirine bağlı kimseler
dilerlerse birbirlerinin diyetini öderler. Bunlar diyeti ödemekten kaçınırsa,
divan ehli denilen devletten maaş alan gruplar birbirlerinin diyetini öder.
Resmî divan ehli teşekkül etmeden Resulu Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve
Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında diyet ödemede müslümanlar birbirleriyle
yar-dımlaşıyorlardı. Divan usulü (hazineden maaş alan grupların) teşekkülü Hz.
Ömer (r.a.) zamanında oldu. Bir kimsenin diyetini akrabasından ve velayet
yoluyle bağlı olduğu kimselerden başkasının ödemesi gerekmez. Çünkü velayet
(birbirine bağlılık) yabancılara intikal etmez. Resul-i Ekrem de: «Vela hakkı
azad edenindir» buyurdu.
îmam Malik der
ki: «Vela sabit bir nesebdir. »
imam Malik der
ki: Bize göre, hayvanlara zarar veren kimsenin hayvanın bu zarar sebebiyle
noksanlaşan kıymeti kadarını ödemesi gerekir.
imam Malik der
ki: Kısasen öldürülmesi gereken biri zina, hırsızlık., gibi haddi gerektiren başka
bir suç da işlemiş olsa, kendisine had tatbik edilmez. Ölüm cezası hepsine
kafidir. Fakat iffetli kimseye zina iftirası cezası böyle değildir. Çünkü
iftira edilen kimseye: »Sana ne oluyor da aleyhine iftirada bulunan kimseyi
kırbaçlıyorsun?» denilir. Bu sebeple, kısasen Ölüme mahkum edilen kimseye önce
hadd-i kazfden (iffete iftira) dolayı kırbaçlanıp sonra öldürülmesi
görüşündeyim. Katlin dışında diğer yarala-malardaki kısasda durum böyle
değildir. Çünkü kısasen öldürme, öbür cezaların hepsine kafidir.
imam Malik der
ki: Bir kimse köyde veya başka yerde bir toplum arasında öldürülmüş olarak
bulunsa, ölüye evi ve yeri en yakın olan sorumlu tutulmaz. Çünkü başka yerde
öldürülüp de onları suçlu göstermek için kapılarına atılmış olabilir. Bu gibi
şeylerden dolayı hiçbir kimse sorumlu tutulmaz.
imam Malik der
ki: Bir grup insan dövüşse, sonra ayrıldıklarında aralarında kimin yaptığı
bilinmeyen yaralı veya ölü biri bulunsa, bu hususta işittiklerimin en iyisi, bu
ölünün diyetini, kendileriyle döğüşenlerin hepsinin ödemesidir. Ölü veya yaralı
döğüşen iki gruptan da değilse, diyeti her iki grubun da ödemesi gerekir.