DEVAM:
21. Babası Üzerine Kaydedilen Çocuk
وَحَدَّثَنِي
مَالِكٌ، أَنَّهُ
بَلَغَهُ :
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ الْخَطَّابِ
أَوْ
عُثْمَانَ
بْنَ
عَفَّانَ
قَضَى أَحَدُهُمَا
فِي
امْرَأَةٍ
غَرَّتْ
رَجُلاً
بِنَفْسِهَا،
وَذَكَرَتْ
أَنَّهَا حُرَّةٌ،
فَتَزَوَّجَهَا
فَوَلَدَتْ
لَهُ أَوْلاَداً،
فَقَضَى أَنْ
يَفْدِيَ
وَلَدَهُ
بِمِثْلِهِمْ.
Ömer b. Hattab ve
Osman b. Affan'dan biri, hür olduğunu söyleyerek aldatmak suretiyle bir adamla
evlenip ondan çocuklar doğuran (sonra da başkasının olduğu ortaya çıkan) bir
cariye hakkında şöyle hükmetti:
Babaları,
(cariyenin efendisine) çocukların benzerinin değerini vererek çocuklarını
kurtarır.
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ : وَالْقِيمَةُ
أَعْدَلُ فِي
هَذَا إِنْ
شَاءَ
اللَّهُ.
İmam Malik der
ki: înşaallah bu konuda değerini vermek adalete daha uygun olur.
22 - باب
الْقَضَاءِ
فِي مِيرَاثِ
الْوَلَدِ الْمُسْتَلْحَقِ
22.
Nesebi İddia Edilen Çocuğun Mirası
قَالَ
يَحْيَى :
سَمِعْتُ
مَالِكاً
يَقُولُ : الأَمْرُ
الْمُجْتَمَعُ
عَلَيْهِ
عِنْدَنَا
فِي
الرَّجُلِ
يَهْلِكُ
وَلَهُ بَنُونَ،
فَيَقُولُ
أَحَدُهُمْ :
قَدْ أَقَرَّ
أبِي أَنَّ
فُلاَناً
ابْنُهُ :
إِنَّ ذَلِكَ
النَّسَبَ
لاَ يَثْبُتُ
بِشَهَادَةِ
إِنْسَانٍ
وَاحِدٍ،
وَلاَ
يَجُوزُ
إِقْرَارُ
الَّذِي
أَقَرَّ
إِلاَّ عَلَى
نَفْسِهِ فِي
حِصَّتِهِ
مِنْ مَالِ
أَبِيهِ،
يُعْطَي
الَّذِي
شَهِدَ لَهُ
قَدْرَ مَا
يُصِيبُهُ
مِنَ
الْمَالِ الَّذِي
بِيَدِهِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَتَفْسِيرُ
ذَلِكَ أَنْ
يَهْلِكَ
الرَّجُلُ
وَيَتْرُكَ
ابْنَيْنِ لَهُ،
وَيَتْرُكَ
سِتَّ مِئَةِ
دِينَارٍ، فَيَأْخُذُ
كُلُّ
وَاحِدٍ
مِنْهُمَا ثَلاَثَ
مِئَةِ
دِينَارٍ،
ثُمَّ
يَشْهَدُ أَحَدُهُمَا
أَنَّ
أَبَاهُ
الْهَالِكَ
أَقَرَّ
أَنَّ
فُلاَناً
ابْنُهُ،
فَيَكُونُ عَلَى
الَّذِي
شَهِدَ
لِلَّذِى
اسْتُلْحِقَ مِئَةُ
دِينَارٍ،
وَذَلِكَ
نِصْفُ
مِيرَاثِ
الْمُسْتَلْحَقِ
لَوْ لَحِقَ،
وَلَوْ أَقَرَّ
لَهُ الآخَرُ
أَخَذَ
الْمِئَةَ
الأُخْرَى،
فَاسْتَكْمَلَ
حَقَّهُ،
وَثَبَتَ
نَسَبُهُ،
وَهُوَ أَيْضاً
بِمَنْزِلَةِ
الْمَرْأَةِ
تُقِرُّ
بِالدَّيْنِ
عَلَى
أَبِيهَا،
أَوْ عَلَى
زَوْجِهَا،
وَيُنْكِرُ
ذَلِكَ
الْوَرَثَةُ،
فَعَلَيْهَا
أَنْ
تَدْفَعَ
إِلَى الَّذِي
أَقَرَّتْ
لَهُ بِالدَّيْنِ،
قَدْرَ
الَّذِي
يُصِيبُهَا مِنْ
ذَلِكَ
الدَّيْنِ
لَوْ ثَبَتَ
عَلَى الْوَرَثَةِ
كُلِّهِمْ،
إِنْ كَانَتِ
امْرَأَةً
وَرِثَتِ
الثُّمُنَ،
دَفَعَتْ
إِلَى
الْغَرِيمِ
ثُمُنَ
دَيْنِهِ،
وَإِنْ كَانَتِ
ابْنَةً
وَرِثَتِ
النِّصْفَ
دَفَعَتْ
إِلَى
الْغَرِيمِ نِصْفَ
دَيْنِهِ،
عَلَى
حِسَابِ
هَذَا يَدْفَعُ
إِلَيْهِ
مَنْ أَقَرَّ
لَهُ مِنَ النِّسَاءِ.
îmam Malik der
ki: Geride çocuklar bırakarak ölen ve çocuklarından biri «babam, falan kişinin
kendi oğlu olduğunu söylemişti» diyen bir şahıs hakkında bizce hüküm ittifakla
şöyledir: Bu kişinin nesebi, bir şahsın şehadetiyle sabit olmaz. Babasının
ikra' rını nakleden kişinin sözü, kendi aleyhine, babasının malından kendisine
düşen payda geçerlidir. Elinde bulunan maldan lehinde şahidlik yaptığı
kimseye, payına düştüğü mal verilir,
îmam Malik der
ki: Bunun anlamı şudur: Bir adam ölmüş, geride iki oğlunu ve altı yüz dinar
bırakmış olsun. Bu iki oğlunun herbiri, üç yüz dinar alırlar. Sonra bu iki
çocuktan biri, Ölen bir üçüncü şahsın babasının oğlu olduğuna şahidlik etsin,
şahidlik edenin payından yüz dinar nesebi iddia edilen kişiye verilir. Bu yüz
dinar, aileye katılması istenen kişinin yarı hissesidir. Diğer oğlu da, bunun
lehinde şahidlik yaparsa öteki yüz dinarı da alır. Böylece hakkı tamamlanmış ve
nesebi de sabit olmuş olur. Buradaki şahid şu kadına benzer; kadın ölen babası
ya da kocasının borcu olduğunu söyler, vereseler tarafından Ödeniyormuş gibi
borcun kendi payına düşen kadarını vermesi gerekir. Burada söz konusu olan
kadın, sekizde bir hisseye sahip ölenin hanımı ise alacaklıya borcun sekizde
birini öder. Terekenin yarısına varis olan, ölenin kızı olması halinde,
alacaklıya borcun yarısını öder. Alacaklının lehinde şahidlik yapan bütün
kadınlar, bu het, ıba göre ona ödeme yaparlar.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِنْ
شَهِدَ
رَجُلٌ عَلَى مِثْلِ
مَا شَهِدَتْ
بِهِ
الْمَرْأَةُ :
أَنَّ
لِفُلاَنٍ
عَلَى
أَبِيهِ
دَيْناً،
أُحْلِفَ
صَاحِبُ
الدَّيْنِ
مَعَ شَهَادَةِ
شَاهِدِهِ،
وَأُعْطِيَ
الْغَرِيمُ حَقَّهُ
كُلَّهُ،
وَلَيْسَ
هَذَا
بِمَنْزِلَةِ
الْمَرْأَةِ،
لأَنَّ
الرَّجُلَ
تَجُوزُ
شَهَادَتُهُ،
وَيَكُونُ
عَلَى صَاحِبِ
الدَّيْنِ
مَعَ
شَهَادَةِ
شَاهِدِهِ
أَنْ
يَحْلِفَ
وَيَأْخُذَ
حَقَّهُ
كُلَّهُ، فَإِنْ
لَمْ
يَحْلِفْ أَخَذَ
مِنْ
مِيرَاثِ
الَّذِي
أَقَرَّ لَهُ
قَدْرَ مَا
يُصِيبُهُ
مِنْ ذَلِكَ
الدَّيْنِ،
لأَنَّهُ
أَقَرَّ
بِحَقِّهِ،
وَأَنْكَرَ
الْوَرَثَةُ،
وَجَازَ
عَلَيْهِ
إِقْرَارُهُ(
İmam Malik der ki:
Kadın gibi, bir adam da, babasının lan şahsa borcu olduğuna şehadet ederse, bu
şehadetle birlikte alacaklı yemin ettirilir ve alacaklıya alacağının tamamı
ödenir. Bu konuda erkekle kadın arasında fark vardır, Zira erkeğin şehadeti,
alacağın tamamında geçerlidir. Alacağının tamamını alabilmesi için, bu
şehadetle birlikte yemin etmesi gerekir. Eğer yemin etmez ise, sadece lehinde
şahidlik yapanın mirasından borçtan payına düşen kadarını alır. Çünkü borcu
kabul eden sadece o bir kişidir. Diğer vereseler, böyle bir borcun olduğunu
kabul etmemektedirler. Kabul edenin sözü ise, kendi hakkında geçerli olur.