M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MUKATEB

<< 1491 >>

5 - باب بَيْعِ الْمُكَاتَبِ

5- MUKATEB KÖLENiN SATILMASI

 

قَالَ مَالِكٌ : إِنَّ أَحْسَنَ مَا سُمِعَ فِي الرَّجُلِ يَشْتَرِي مُكَاتَبَ الرَّجُلِ : أَنَّهُ لاَ يَبِيعُهُ إِذَا كَانَ كَاتَبَهُ بِدَنَانِيرَ أَوْ دَرَاهِمَ، إِلاَّ بِعَرْضٍ مِنَ الْعُرُوضِ يُعَجِّلُهُ وَلاَ يُؤَخِّرُهُ، لأَنَّهُ إِذَا أَخَّرَهُ كَانَ دَيْناً بِدَيْنٍ، وَقَدْ نُهِيَ عَنِ الْكَالِئِ بِالْكَالِئِ.

 

قَالَ : وَإِنْ كَاتَبَ الْمُكَاتَبَ سَيِّدُهُ بِعَرْضٍ مِنَ الْعُرُوضِ مِنَ الإِبِلِ أَوِ الْبَقَرِ أَوِ الْغَنَمِ أَوِ الرَّقِيقِ، فَإِنَّهُ يَصْلُحُ لِلْمُشْتَرِي أَنْ يَشْتَرِيَهُ بِذَهَبٍ أَوْ فِضَّةٍ أَوْ عَرْضٍ مُخَالِفٍ لِلْعُرُوضِ الَّتِي كَاتَبَهُ سَيِّدُهُ عَلَيْهَا، يُعَجِّلُ ذَلِكَ وَلاَ يُؤَخِّرُهُ.

 

Malik r.a. der ki: "Bir kişinin Mukatebini satın alan adam hakkında duyduğum en güzel hüküm şudur:

 

"Bu Mukatebin efendisi dinar ve dirhem karşılığı Mukatebe anlaşması yapmışsa onu satamaz. Şayet herhangi bir tİcari eşya karşılığında peşin olarak veresiye olmaksızın Mukatebe anlaşması yaparsa o köleyi satamaz. Bu durumda borcu borç karşılığında satmış olur ki bunun satışı yasaklanmıştır. Malik der ki: "Efendisi Mukateble deve, sığır, koyun ve köle gibi bir tİcari mal karşılığında peşin olarak Mukatebe anlaşması yapsa bu Mukatebi diğer bir müşteri altın, gümüş veya yukarıda sayılan tİcaret eşyalarıyla satın alabilir. Bu satın almakta peşin verilmesi gerekir. Vade uygun olmaz."

 

(Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir.)

 

 

قَالَ مَالِكٌ : أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِي الْمُكَاتَبِ : أَنَّهُ إِذَا بِيعَ كَانَ أَحَقَّ بِاشْتِرَاءِ كِتَابَتِهِ مِمَّنِ اشْتَرَاهَا، إِذَا قَوِيَ أَنْ يُؤَدِّيَ إِلَى سَيِّدِهِ الثَّمَنَ الَّذِي بَاعَهُ بِهِ نَقْداً, وَذَلِكَ أَنَّ اشْتِرَاءَهُ نَفْسَهُ عَتَاقَةٌ، وَالْعَتَاقَةُ تُبَدَّأُ عَلَى مَا كَانَ مَعَهَا مِنَ الْوَصَايَا، وَإِنْ بَاعَ بَعْضُ مَنْ كَاتَبَ الْمُكَاتَبَ نَصِيبَهُ مِنْهُ، فَبَاعَ نِصْفَ الْمُكَاتَبِ أَوْ ثُلُثَهُ أَوْ رُبُعَهُ أَوْ سَهْماً مِنْ أَسْهُمِ الْمُكَاتَبِ، فَلَيْسَ لِلْمُكَاتَبِ فِيمَا بِيعَ مِنْهُ شُفْعَةٌ، وَذَلِكَ أَنَّهُ يَصِيرُ بِمَنْزِلَةِ الْقَطَاعَةِ، وَلَيْسَ لَهُ أَنْ يُقَاطِعَ بَعْضَ مَنْ كَاتَبَهُ إِلاَّ بِإِذْنِ شُرَكَائِهِ، وَأَنَّ مَا بِيعَ مِنْهُ لَيْسَتْ لَهُ بِهِ حُرْمَةٌ تَامَّةٌ، وَأَنَّ مَالَهُ مَحْجُورٌ عَنْهُ، وَأَنَّ اشْتِرَاءَهُ بَعْضَهُ يُخَافُ عَلَيْهِ مِنْهُ الْعَجْزُ لِمَا يَذْهَبُ مِنْ مَالِهِ، وَلَيْسَ ذَلِكَ بِمَنْزِلَةِ اشْتِرَاءِ الْمُكَاتَبِ نَفْسَهُ كَامِلاً, إِلاَّ أَنْ يَأْذَنَ لَهُ مَنْ بَقِيَ لَهُ فِيهِ كِتَابَةٌ، فَإِنْ أَذِنُوا لَهُ كَانَ أَحَقَّ بِمَا بِيعَ مِنْهُ.

 

* Malik der ki: "Mukateb hakkında duyduğum en güzel hüküm şudur:

"Mukateb satılacaksa zaten kitabet akdini yapan satın almaya daha layıktır. Mütakebin peşin olarak satış bedelini efendisine ödeyecek gücü varsa satın alacak olan müşteriden kendisinin satın alması azad olması demektir. Azad olmak ise diğer gerekli şeylerden yani vasiyet gibi önce gelir. Mukateble Mukatebe anlaşması yapan ortaklardan biri Mukatebin yarısı veya üçte biri veya dörtte biri veya Mukatebteki herhangi bir hissesini satsa Mukatebin satılan bu hissede şüf' a hakkı yoktur. Çünkü bu hisseyi almakla o hissede kesin olarak hürriyetine kavuşma akdi yapmış olur. Mukateb bu anlaşmayı ortakların izni olmadan yapamaz .. Çünkü satılan hisse ile Mukateb tam bir dokunulmazlık kazanmaz, malı haciz edilmiştir. Kendisinin bir hissesini satın almasıyla malı harcanacağı için Mukatebe anlaşmasının gereklerini yerine getiremeyeceğinden korkulur. Mukatebin hisselerden birini alması tamamını satın almaya benzemez. Ancak geri kalan kitabet anlaşması yapan efendiler izin verirlerse satılan hisseyi öncelikle alabilir."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَحِلُّ بَيْعُ نَجْمٍ مِنْ نُجُومِ الْمُكَاتَبِ، وَذَلِكَ أَنَّهُ غَرَرٌ، إِنْ عَجَزَ الْمُكَاتَبُ بَطَلَ مَا عَلَيْهِ، وَإِنْ مَاتَ أَوْ أَفْلَسَ وَعَلَيْهِ دُيُونٌ لِلنَّاسِ، لَمْ يَأْخُذِ الَّذِي اشْتَرَى نَجْمَهُ بِحِصَّتِهِ مَعَ غُرَمَائِهِ شَيْئاً، وَإِنَّمَا الَّذِي اشْتَرَى نَجْماً مِنْ نُجُومِ الْمُكَاتَبِ، بِمَنْزِلَةِ سَيِّدِ الْمُكَاتَبِ، فَسَيِّدُ الْمُكَاتَبِ لاَ يُحَاصُّ بِكِتَابَةِ غُلاَمِهِ غُرَمَاءَ الْمُكَاتَبِ، وَكَذَلِكَ الْخَرَاجُ أَيْضاً يَجْتَمِعُ لَهُ عَلَى غُلاَمِهِ، فَلاَ يُحَاصُّ بِمَا اجْتَمَعَ لَهُ مِنَ الْخَرَاجِ غُرَمَاءَ غُلاَمِهِ.

 

* Malik der ki: "Mukatebin taksitlerinden bir taksiti satmak caiz değildir.

Çünkü taksit satmakta aldatma vardır. Mukateb borcunu ödemekten aciz olursa borcu hükümsüz olur. Mukateb başka kişilere borcu varken ölür veya iflas ederse taksitini satın alan kişi kendi hissesi karşılığında alacaklılar alacaklarını alırken onlarla beraber olup hiçbir şeyalamaz. Mukatebin taksitlerinden birini alan kişi efendi durumunda olup Mukatebin efendisi ise kitabet alacağına karşılık Mukatebin diğer alacaklıları ile malını taksime iştirak edemez. Efendinin kölesi üzerinde toplanan vergisi de böyledir. Bu vergiye karşılık efendi diğer alacaklılarla birlikte mal taksiminde ortak olamaz.

 

 

قَالَ مَالِكٌ : لاَ بَأْسَ بِأَنْ يَشْتَرِىَ الْمُكَاتَبُ كِتَابَتَهُ بِعَيْنٍ أَوْ عَرْضٍ مُخَالِفٍ لِمَا كُوتِبَ بِهِ مِنَ الْعَيْنِ أَوِ الْعَرْضِ أَوْ غَيْرِ مُخَالِفٍ، مُعَجَّلٍ أَوْ مُؤَخَّرٍ.

 

* Malik der ki: "Mukateb Mukatebe borcunu kitaberte yazılı olan mal ve eşyadan değişik yada aynı mal ve eşya karşılığında peşin veya veresiye alması caizdir."

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْمُكَاتَبِ يَهْلِكُ وَيَتْرُكُ أُمَّ وَلَدٍ وَوَلَداً لَهُ صِغَاراً مِنْهَا، أَوْ مِنْ غَيْرِهَا، فَلاَ يَقْوَوْنَ عَلَى السَّعْيِ، وَيُخَافُ عَلَيْهِمُ الْعَجْزُ عَنْ كِتَابَتِهِمْ، قَالَ : تُبَاعُ أُمُّ وَلَدِ أَبِيهِمْ إِذَا كَانَ فِي ثَمَنِهَا مَا يُؤَدَّى بِهِ عَنْهُمْ جَمِيعُ كِتَابَتِهِمْ، أُمَّهُمْ كَانَتْ أَوْ غَيْرَ أُمِّهِمْ، يُؤَدَّى عَنْهُمْ وَيَعْتِقُونَ، لأَنَّ أَبَاهُمْ كَانَ لاَ يَمْنَعُ بَيْعَهَا إِذَا خَافَ الْعَجْزَ عَنْ كِتَابَتِهِ، فَهَؤُلاَءِ إِذَا خِيفَ عَلَيْهِمُ الْعَجْزُ، بِيعَتْ أُمُّ وَلَدِ أَبِيهِمْ، فَيُؤَدَّى عَنْهُمْ ثَمَنُهَا, فَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِي ثَمَنِهَا مَا يُؤَدَّى عَنْهُمْ، وَلَمْ تَقْوَ هِيَ وَلاَ هُمْ عَلَى السَّعْي، رَجَعُوا جَمِيعاً رَقِيقاً لِسَيِّدِهِمْ.

 

* Malik der ki: "Mukateb ölüp geride bir ümmü veled cariye ile bu cariyeden veya başka kadından doğma çocuklar bırakırsa bunlarında çalışıp kazanabilecek güçleri olmayıp kitabet borçlarını ödeyemeyeceklerinden korkulursa babalarının ümmü veledi o çocukların annesi olsun veya olmasın kitabet borçlarının hepsini ödeyebilecek değerde ise satılır. Borçları ödenir ve onlarda hürriyetlerine kavuşurlar. Çünkü babaları bu şartlar içinde ümmü veledin satılmasına engelolmazdı. Cariyenin bedeli kitabet borçlarını ödemeye kafi gelmez ve bu cariye ve çocuklarda çalışıp kazanabilecek güce sahip değillerse hepsi tekrar efendilerine köle olurlar."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ عِنْدَنَا فِي الَّذِي يَبْتَاعُ كِتَابَةَ الْمُكَاتَبِ، ثُمَّ يَهْلِكُ الْمُكَاتَبُ قَبْلَ أَنْ يُؤَدِّيَ كِتَابَتَهُ : أَنَّهُ يَرِثُهُ الَّذِي اشْتَرَى كِتَابَتَهُ، وَإِنْ عَجَزَ فَلَهُ رَقَبَتُهُ، وَإِنْ أَدَّى الْمُكَاتَبُ كِتَابَتَهُ إِلَى الَّذِي اشْتَرَاهَا وَعَتَقَ، فَوَلاَؤُهُ لِلَّذِي عَقَدَ كِتَابَتَهُ، لَيْسَ لِلَّذِى اشْتَرَى كِتَابَتَهُ مِنْ وَلاَئِهِ شَيْءٌ.

 

* Malik der ki: "Bize göre bir kişi Mukatebin kitabet borcunu efendisinden satın alsa ve Mukateb köle de kitabet borcunu kendisine ödemeden ölse bu şahıs köleye varis olur. Eğer Mukateb kendisine kitabet borcunu ödeyemez hale gelirse bu köle o şahsın olur. Şayet Mukateb kitabet borcunu satın alan kişiye ödeyerek hürriyetine kavuşsa bunun vela hakkı kitabet anlaşmasını yapan efendisinin olur. Kitabetini satın alan şahsın kölenin vela hakkında hiçbir hakkı olmaz."