M U V A T T A

 Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-MUKATEB

<< 1490 >>

4 - باب جِرَاحِ الْمُكَاتَبِ

4- MUKATEB KÖLENİN YARALAMASI

 

قَالَ مَالِكٌ : أَحْسَنُ مَا سَمِعْتُ فِي الْمُكَاتَبِ يَجْرَحُ الرَّجُلَ جَرْحاً يَقَعُ فِيهِ الْعَقْلُ عَلَيْهِ : أَنَّ الْمُكَاتَبَ إِنْ قَوِيَ عَلَى أَنْ يُؤَدِّيَ عَقْلَ ذَلِكَ الْجَرْحِ مَعَ كِتَابَتِهِ أَدَّاهُ, وَكَانَ عَلَى كِتَابَتِهِ، فَإِنْ لَمْ يَقْوَ عَلَى ذَلِكَ فَقَدْ عَجَزَ عَنْ كِتَابَتِهِ، وَذَلِكَ أَنَّهُ يَنْبَغِي أَنْ يُؤَدِّيَ عَقْلَ ذَلِكَ الْجَرْحِ قَبْلَ الْكِتَابَةِ، فَإِنْ هُوَ عَجَزَ عَنْ أَدَاءِ عَقْلِ ذَلِكَ الْجَرْحِ خُيِّرَ سَيِّدُهُ، فَإِنْ أَحَبَّ أَنْ يُؤَدِّيَ عَقْلَ ذَلِكَ الْجَرْحِ فَعَلَ، وَأَمْسَكَ غُلاَمَهُ، وَصَارَ عَبْداً مَمْلُوكاً، وَإِنْ شَاءَ أَنْ يُسَلِّمَ الْعَبْدَ إِلَى الْمَجْرُوحِ أَسْلَمَهُ، وَلَيْسَ عَلَى السَّيِّدِ أَكْثَرُ مِنْ أَنْ يُسَلِّمَ عَبْدَهُ.

 

Malik (r.a) der ki: "Mukatebe hakkında duyduğum en güzel söz şudur:

 

"Diyet ödemeyi gerektirecek şekilde bir şahsı yaralayan Mukateb'in kitabet borcuyla birlikte bu yaralamanın diyetini verebilecek kuvveti varsa o diyeti öder ve kendisi Mukateb olarak kalır. Eğer her ikisine gücü yetmez ise yaralanmanın diyetini öder. Çünkü yaralamanın diyetini ödemesi öncelikle gelir. Eğer yaralamanın da diyetini ödemekten de aciz ise efendisi serbesttir. Dilerse bu yaralamanın diyetini verir ve kölesine sahip olur ve köle onun malı olmuş olur. Dilerse yaralıya köleyi teslim eder, efendi üzerine köleyi teslim etmekten fazla bir sorumluluk yoktur."

 

(Sadece İmam-ı Malik'in Muvatta'ında geçmektedir. )

 

 

قَالَ مَالِكٌ فِي الْقَوْمِ يُكَاتَبُونَ جَمِيعاً، فَيَجْرَحُ أَحَدُهُمْ جَرْحاً فِيهِ عَقْلٌ. قَالَ مَالِكٌ : مَنْ جَرَحَ مِنْهُمْ جَرْحاً فِيهِ عَقْلٌ قِيلَ لَهُ وَلِلَّذِينَ مَعَهُ فِي الْكِتَابَةِ : أَدُّوا جَمِيعاً عَقْلَ ذَلِكَ الْجَرْحِ. فَإِنْ أَدَّوْا ثَبَتُوا عَلَى كِتَابَتِهِمْ، وَإِنْ لَمْ يُؤَدُّوا فَقَدْ عَجَزُوا، وَيُخَيَّرُ سَيِّدُهُمْ، فَإِنْ شَاءَ أَدَّى عَقْلَ ذَلِكَ الْجَرْحِ وَرَجَعُوا عَبِيداً لَهُ جَمِيعاً، وَإِنْ شَاءَ أَسْلَمَ الْجَارِحَ وَحْدَهُ، وَرَجَعَ الآخَرُونَ عَبِيداً لَهُ جَمِيعاً بِعَجْزِهِمْ عَنْ أَدَاءِ عَقْلِ ذَلِكَ الْجَرْحِ الَّذِي جَرَحَ صَاحِبُهُمْ.

 

* Malik der ki: "Beraber Mukatebe anlaşması yapan bir grup köleden biri diyet gerektirecek bir yaralama yapsa Malik bu konuda der ki:

 

"Yaralayana ve diğer Mukatebe anlaşmasında ortak olduğu kişilere hep birlikte bu yaralamanın diyetini ödeyin denir. Eğer öderlerse Mukateb olarak kalırlar. Ödemeyip aciz kalırlarsa efendileri isterse bu yaralamanın diyetini verir ve hepsi köleliğe dönerler. Dilerse sadece yaralayanı yaralıya teslim eder, diğer Mukateblerde arkadaşlarının yapmış olduğu bu yaralamanın diyetini veremedikleri için Mukatebe anlaşmaları bozulur ve köle olarak kalırlar."

 

 

قَالَ مَالِكٌ : الأَمْرُ الَّذِي لاَ اخْتِلاَفَ فِيهِ عِنْدَنَا  أَنَّ الْمُكَاتَبَ إِذَا أُصِيبَ بِجَرْحٍ يَكُونُ لَهُ فِيهِ عَقْلٌ، أَوْ أُصِيبَ أَحَدٌ مِنْ وَلَدِ الْمُكَاتَبِ الَّذِينَ مَعَهُ فِي كِتَابَتِهِ، فَإِنَّ عَقْلَهُمْ عَقْلُ الْعَبِيدِ فِي قِيمَتِهِمْ، وَأَنَّ مَا أُخِذَ لَهُمْ مِنْ عَقْلِهِمْ يُدْفَعُ إِلَى سَيِّدِهِمُ الَّذِي لَهُ الْكِتَابَةُ، وَيُحْسَبُ ذَلِكَ لِلْمُكَاتَبِ فِي آخِرِ كِتَابَتِهِ، فَيُوضَعُ عَنْهُ مَا أَخَذَ سَيِّدُهُ مِنْ دِيَةِ جَرْحِهِ.

قَالَ مَالِكٌ : وَتَفْسِيرُ ذَلِكَ أَنَّهُ كَأَنَّهُ كَاتَبَهُ عَلَى ثَلاَثَةِ آلاَفِ دِرْهَمٍ، وَكَانَ دِيَةُ جَرْحِهِ الَّذِي أَخَذَهَا سَيِّدُهُ أَلْفَ دِرْهَمٍ، فَإِذَا أَدَّى الْمُكَاتَبُ إِلَى سَيِّدِهِ أَلْفَيْ دِرْهَمٍ، فَهُوَ حُرٌّ، وَإِنْ كَانَ الَّذِي بَقِىَ عَلَيْهِ مِنْ كِتَابَتِهِ أَلْفَ دِرْهَمٍ، وَكَانَ الَّذِي أَخَذَ مِنْ دِيَةِ جَرْحِهِ أَلْفَ دِرْهَمٍ، فَقَدْ عَتَقَ، وَإِنْ كَانَ عَقْلُ جَرْحِهِ أَكْثَرَ مِمَّا بَقِيَ عَلَى الْمُكَاتَبِ، أَخَذَ سَيِّدُ الْمُكَاتَبِ مَا بَقِيَ مِنْ كِتَابَتِهِ وَعَتَقَ، وَكَانَ مَا فَضَلَ بَعْدَ أَدَاءِ كِتَابَتِهِ لِلْمُكَاتَبِ, وَلاَ يَنْبَغِي أَنْ يُدْفَعَ إِلَى الْمُكَاتَبِ شَيْءٌ مِنْ دِيَةِ جَرْحِهِ، فَيَأْكُلَهُ وَيَسْتَهْلِكَهُ، فَإِنْ عَجَزَ رَجَعَ إِلَى سَيِّدِهِ أَعْوَرَ أَوْ مَقْطُوعَ الْيَدِ أَوْ مَعْضُوبَ الْجَسَدِ، وَإِنَّمَا كَاتَبَهُ سَيِّدُهُ عَلَى مَالِهِ وَكَسْبِهِ، وَلَمْ يُكَاتِبْهُ عَلَى أَنْ يَأْخُذَ ثَمَنَ وَلَدِهِ، وَلاَ مَا أُصِيبَ مِنْ عَقْلِ جَسَدِهِ، فَيَأْكُلَهُ وَيَسْتَهْلِكَهُ، وَلَكِنْ عَقْلُ جِرَاحَاتِ الْمُكَاتَبِ، وَوَلَدِهِ الَّذِينَ وُلِدُوا فِي كِتَابَتِهِ، أَوْ كَاتَبَ عَلَيْهِمْ، يُدْفَعُ إِلَى سَيِّدِهِ، وَيُحْسَبُ ذَلِكَ لَهُ فِي آخِرِ كِتَابَتِهِ.

 

*Malik der ki: "Bizce ittifak edilen hüküm şöyledir: "Mukateb köle diyet gerekecek derecede yaralansa veya Mukateb Mukatebe anlaşmasında kendisiyle beraber olan çocuklar yaralansa bunların diyeti kölelerin diyeti kadardır. Diyetlerinden alınanlar Mukatebe anlaşması yaptıkları efendilerinin alacağına karşılık verilir. Bu Mukatebin geri kalan borcuna sayılır. Mukatebin yaralanmasının diyetinden efendinin aldığı kadar borcundan düşülür."

 

* Malik der ki: "Bunun açıklaması şudur: "Köle üçbin dinara Mukatebe anlaşması yapmış olsun, efendisinin aldığı yaralanmasının diyeti bin dinar olsun. Mukateb efendisine iki bin dinar daha verirse hür olur. Eğer daha önce Mukatebin kitabet borcundan bin dinar kalmış ise yarasının diyetindende efendisinden bin dinar almış ise köle azad olur. Şayet Mukatebin diyeti efendisine kalan kitabet borcundan daha fazla ise Mukatebin efendisi geri kalan kitabet alacağını alır ve Mukateb hürriyetine kavuşur. Mukateb'in kitabet borcundan arta kalan kısmı Mukatebindir. Kitabet borcu ödenmeden yemesi ve harcaması için yaralarının diyetini Mukatebe vermek uygun değildir. Eğer bu köle borcunu ödemekten aciz olursa efendisine yaralanmadan dolayı tek gözlü veya eli kesik veya kötürüm bir vaziyette köle olarak döner. Efendisi anlaşmasını sadece kölenin malı ve kazancı üzerine yapmış olup çocuğunun bedeli ve vücudunun diyetinden çocuğuna yemesi ve harcaması için düşen mal üzerine yapmamıştır. Ancak Mukateb kölenin kendi yaralarının diyeti ve Mukatebliği sırasında doğan veya kitabet anlaşmasına dahil edilen çocukların diyeti kalan alacağına mahsub edilerek efendisine verilir."