4 - باب
جِرَاحِ
الْمُكَاتَبِ
4- MUKATEB KÖLENİN
YARALAMASI
قَالَ
مَالِكٌ :
أَحْسَنُ مَا
سَمِعْتُ فِي
الْمُكَاتَبِ
يَجْرَحُ
الرَّجُلَ
جَرْحاً يَقَعُ
فِيهِ
الْعَقْلُ
عَلَيْهِ :
أَنَّ الْمُكَاتَبَ
إِنْ قَوِيَ
عَلَى أَنْ
يُؤَدِّيَ
عَقْلَ
ذَلِكَ
الْجَرْحِ
مَعَ كِتَابَتِهِ
أَدَّاهُ,
وَكَانَ
عَلَى
كِتَابَتِهِ،
فَإِنْ لَمْ
يَقْوَ عَلَى
ذَلِكَ فَقَدْ
عَجَزَ عَنْ
كِتَابَتِهِ،
وَذَلِكَ أَنَّهُ
يَنْبَغِي
أَنْ
يُؤَدِّيَ
عَقْلَ ذَلِكَ
الْجَرْحِ
قَبْلَ
الْكِتَابَةِ،
فَإِنْ هُوَ
عَجَزَ عَنْ
أَدَاءِ
عَقْلِ
ذَلِكَ الْجَرْحِ
خُيِّرَ
سَيِّدُهُ،
فَإِنْ أَحَبَّ
أَنْ يُؤَدِّيَ
عَقْلَ
ذَلِكَ
الْجَرْحِ
فَعَلَ، وَأَمْسَكَ
غُلاَمَهُ،
وَصَارَ
عَبْداً مَمْلُوكاً،
وَإِنْ شَاءَ
أَنْ
يُسَلِّمَ
الْعَبْدَ
إِلَى
الْمَجْرُوحِ
أَسْلَمَهُ،
وَلَيْسَ
عَلَى
السَّيِّدِ
أَكْثَرُ
مِنْ أَنْ
يُسَلِّمَ
عَبْدَهُ.
Malik (r.a) der
ki: "Mukatebe hakkında duyduğum en güzel söz şudur:
"Diyet
ödemeyi gerektirecek şekilde bir şahsı yaralayan Mukateb'in kitabet borcuyla birlikte
bu yaralamanın diyetini verebilecek kuvveti varsa o diyeti öder ve kendisi
Mukateb olarak kalır. Eğer her ikisine gücü yetmez ise yaralanmanın diyetini
öder. Çünkü yaralamanın diyetini ödemesi öncelikle gelir. Eğer yaralamanın da
diyetini ödemekten de aciz ise efendisi serbesttir. Dilerse bu yaralamanın
diyetini verir ve kölesine sahip olur ve köle onun malı olmuş olur. Dilerse
yaralıya köleyi teslim eder, efendi üzerine köleyi teslim etmekten fazla bir
sorumluluk yoktur."
(Sadece İmam-ı
Malik'in Muvatta'ında geçmektedir. )
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْقَوْمِ
يُكَاتَبُونَ
جَمِيعاً،
فَيَجْرَحُ
أَحَدُهُمْ
جَرْحاً
فِيهِ عَقْلٌ.
قَالَ مَالِكٌ
: مَنْ جَرَحَ
مِنْهُمْ
جَرْحاً
فِيهِ عَقْلٌ
قِيلَ لَهُ
وَلِلَّذِينَ
مَعَهُ فِي
الْكِتَابَةِ
: أَدُّوا
جَمِيعاً
عَقْلَ ذَلِكَ
الْجَرْحِ.
فَإِنْ
أَدَّوْا
ثَبَتُوا عَلَى
كِتَابَتِهِمْ،
وَإِنْ لَمْ
يُؤَدُّوا
فَقَدْ عَجَزُوا،
وَيُخَيَّرُ
سَيِّدُهُمْ،
فَإِنْ شَاءَ
أَدَّى
عَقْلَ
ذَلِكَ
الْجَرْحِ
وَرَجَعُوا
عَبِيداً
لَهُ
جَمِيعاً،
وَإِنْ شَاءَ
أَسْلَمَ
الْجَارِحَ
وَحْدَهُ،
وَرَجَعَ
الآخَرُونَ
عَبِيداً
لَهُ
جَمِيعاً بِعَجْزِهِمْ
عَنْ أَدَاءِ
عَقْلِ
ذَلِكَ
الْجَرْحِ
الَّذِي جَرَحَ
صَاحِبُهُمْ.
* Malik der ki:
"Beraber Mukatebe anlaşması yapan bir grup köleden biri diyet gerektirecek
bir yaralama yapsa Malik bu konuda der ki:
"Yaralayana
ve diğer Mukatebe anlaşmasında ortak olduğu kişilere hep birlikte bu yaralamanın
diyetini ödeyin denir. Eğer öderlerse Mukateb olarak kalırlar. Ödemeyip aciz
kalırlarsa efendileri isterse bu yaralamanın diyetini verir ve hepsi köleliğe
dönerler. Dilerse sadece yaralayanı yaralıya teslim eder, diğer Mukateblerde
arkadaşlarının yapmış olduğu bu yaralamanın diyetini veremedikleri için
Mukatebe anlaşmaları bozulur ve köle olarak kalırlar."
قَالَ
مَالِكٌ :
الأَمْرُ
الَّذِي لاَ
اخْتِلاَفَ
فِيهِ
عِنْدَنَا أَنَّ
الْمُكَاتَبَ
إِذَا
أُصِيبَ
بِجَرْحٍ
يَكُونُ لَهُ
فِيهِ
عَقْلٌ، أَوْ
أُصِيبَ
أَحَدٌ مِنْ وَلَدِ
الْمُكَاتَبِ
الَّذِينَ مَعَهُ
فِي
كِتَابَتِهِ،
فَإِنَّ
عَقْلَهُمْ
عَقْلُ
الْعَبِيدِ
فِي
قِيمَتِهِمْ،
وَأَنَّ مَا
أُخِذَ
لَهُمْ مِنْ
عَقْلِهِمْ يُدْفَعُ
إِلَى
سَيِّدِهِمُ
الَّذِي لَهُ الْكِتَابَةُ،
وَيُحْسَبُ
ذَلِكَ
لِلْمُكَاتَبِ
فِي آخِرِ
كِتَابَتِهِ،
فَيُوضَعُ
عَنْهُ مَا
أَخَذَ
سَيِّدُهُ
مِنْ دِيَةِ
جَرْحِهِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَتَفْسِيرُ
ذَلِكَ
أَنَّهُ
كَأَنَّهُ
كَاتَبَهُ
عَلَى
ثَلاَثَةِ آلاَفِ
دِرْهَمٍ،
وَكَانَ
دِيَةُ
جَرْحِهِ الَّذِي
أَخَذَهَا
سَيِّدُهُ
أَلْفَ دِرْهَمٍ،
فَإِذَا
أَدَّى
الْمُكَاتَبُ
إِلَى سَيِّدِهِ
أَلْفَيْ
دِرْهَمٍ،
فَهُوَ
حُرٌّ،
وَإِنْ كَانَ
الَّذِي بَقِىَ
عَلَيْهِ
مِنْ
كِتَابَتِهِ
أَلْفَ دِرْهَمٍ،
وَكَانَ
الَّذِي
أَخَذَ مِنْ
دِيَةِ
جَرْحِهِ
أَلْفَ
دِرْهَمٍ،
فَقَدْ عَتَقَ،
وَإِنْ كَانَ
عَقْلُ
جَرْحِهِ
أَكْثَرَ
مِمَّا
بَقِيَ عَلَى
الْمُكَاتَبِ،
أَخَذَ
سَيِّدُ الْمُكَاتَبِ
مَا بَقِيَ
مِنْ
كِتَابَتِهِ
وَعَتَقَ،
وَكَانَ مَا
فَضَلَ
بَعْدَ أَدَاءِ
كِتَابَتِهِ
لِلْمُكَاتَبِ,
وَلاَ يَنْبَغِي
أَنْ
يُدْفَعَ
إِلَى
الْمُكَاتَبِ
شَيْءٌ مِنْ
دِيَةِ
جَرْحِهِ،
فَيَأْكُلَهُ
وَيَسْتَهْلِكَهُ،
فَإِنْ
عَجَزَ رَجَعَ
إِلَى
سَيِّدِهِ أَعْوَرَ
أَوْ
مَقْطُوعَ
الْيَدِ أَوْ
مَعْضُوبَ
الْجَسَدِ،
وَإِنَّمَا
كَاتَبَهُ سَيِّدُهُ
عَلَى
مَالِهِ
وَكَسْبِهِ،
وَلَمْ
يُكَاتِبْهُ
عَلَى أَنْ
يَأْخُذَ
ثَمَنَ
وَلَدِهِ،
وَلاَ مَا
أُصِيبَ مِنْ
عَقْلِ
جَسَدِهِ،
فَيَأْكُلَهُ
وَيَسْتَهْلِكَهُ،
وَلَكِنْ
عَقْلُ
جِرَاحَاتِ
الْمُكَاتَبِ،
وَوَلَدِهِ الَّذِينَ
وُلِدُوا فِي
كِتَابَتِهِ،
أَوْ كَاتَبَ
عَلَيْهِمْ،
يُدْفَعُ
إِلَى سَيِّدِهِ،
وَيُحْسَبُ
ذَلِكَ لَهُ
فِي آخِرِ كِتَابَتِهِ.
*Malik der ki:
"Bizce ittifak edilen hüküm şöyledir: "Mukateb köle diyet gerekecek
derecede yaralansa veya Mukateb Mukatebe anlaşmasında kendisiyle beraber olan
çocuklar yaralansa bunların diyeti kölelerin diyeti kadardır. Diyetlerinden
alınanlar Mukatebe anlaşması yaptıkları efendilerinin alacağına karşılık
verilir. Bu Mukatebin geri kalan borcuna sayılır. Mukatebin yaralanmasının
diyetinden efendinin aldığı kadar borcundan düşülür."
* Malik der ki:
"Bunun açıklaması şudur: "Köle üçbin dinara Mukatebe anlaşması yapmış
olsun, efendisinin aldığı yaralanmasının diyeti bin dinar olsun. Mukateb efendisine
iki bin dinar daha verirse hür olur. Eğer daha önce Mukatebin kitabet borcundan
bin dinar kalmış ise yarasının diyetindende efendisinden bin dinar almış ise
köle azad olur. Şayet Mukatebin diyeti efendisine kalan kitabet borcundan daha
fazla ise Mukatebin efendisi geri kalan kitabet alacağını alır ve Mukateb
hürriyetine kavuşur. Mukateb'in kitabet borcundan arta kalan kısmı
Mukatebindir. Kitabet borcu ödenmeden yemesi ve harcaması için yaralarının
diyetini Mukatebe vermek uygun değildir. Eğer bu köle borcunu ödemekten aciz
olursa efendisine yaralanmadan dolayı tek gözlü veya eli kesik veya kötürüm bir
vaziyette köle olarak döner. Efendisi anlaşmasını sadece kölenin malı ve
kazancı üzerine yapmış olup çocuğunun bedeli ve vücudunun diyetinden çocuğuna
yemesi ve harcaması için düşen mal üzerine yapmamıştır. Ancak Mukateb kölenin
kendi yaralarının diyeti ve Mukatebliği sırasında doğan veya kitabet
anlaşmasına dahil edilen çocukların diyeti kalan alacağına mahsub edilerek
efendisine verilir."