DEVAM:
1. Müsakat İle İlgili Hadisler
وَحَدَّثَنِي
مَالِكٌ،
عَنِ ابْنِ
شِهَابٍ،
عَنْ سُلَيْمَانَ
بْنِ يَسَارٍ
: أَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
r
كَانَ
يَبْعَثُ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
رَوَاحَةَ
إِلَى
خَيْبَرَ،
فَيَخْرُصُ
بَيْنَهُ
وَبَيْنَ
يَهُودِ
خَيْبَرَ،
قَالَ : فَجَمَعُوا
لَهُ حَلْياً
مِنْ حَلْي
نِسَائِهِمْ
فَقَالُوا :
هَذَا لَكَ
وَخَفِّفْ
عَنَّا وَتَجَاوَزْ
فِي
الْقَسْمِ.
فَقَالَ
عَبْدُ اللَّهِ
بْنُ
رَوَاحَةَ :
يَا مَعْشَرَ
الْيَهُودِ،
وَاللَّهِ
إِنَّكُمْ
لَمِنْ
أَبْغَضِ
خَلْقِ
اللَّهِ
إِلَيَّ،
وَمَا ذَاكَ
بِحَامِلِي
عَلَى أَنْ
أَحِيفَ
عَلَيْكُمْ،
فَأَمَّا مَا
عَرَضْتُمْ
مِنَ
الرُّشْوَةِ
فَإِنَّهَا سُحْتٌ،
وَإِنَّا لاَ
نَأْكُلُهَا.
فَقَالُوا :
بِهَذَا
قَامَتِ
السَّمَوَاتُ
وَالأَرْضُ(
Süleyman b.
Yesar'dan; Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Abdullah b Ravaha (r.a.)'yı
Hayber'e gönderirdi. O da yahudilerle aralanndaki yaş hurmanın miktarını tahmin
ederdi. Onlar kadınlarının süs eşyalarından onun için biraz süs eşyası
topladılar ve:
«— Bunu al,
taksim esnasında bize göz yum ve bizim lehimize davran» dediler. Abdullah b.
Ravaha (r.a.) da:
«— Ey yahudi
topluluğu, Allah'a yemin ederim ki, siz bana göre Allah'ın en çok buğz ettiği
mahluklardansınız. Ama bu (davranışınız) beni size karşı zulüm ve haksızlık
yapmaya sevk etmeyecektir. Bana vermek istediğiniz rüşvet ise kesin olarak haramdır.
Biz onu yemeyiz.»
dedi. Bunun üzerine onlar da:
«— Yer ve gökler
işte böylece ayakta durur.» dediler.
قَالَ
مَالِكٌ :
إِذَا سَاقَى
الرَّجُلُ
النَّخْلَ
وَفِيهَا
الْبَيَاضُ،
فَمَا ازْدَرَعَ
الرَّجُلُ
الدَّاخِلُ
فِي
الْبَيَاضِ
فَهُوَ لَهُ(
قَالَ
: وَإِنِ
اشْتَرَطَ
صَاحِبُ
الأَرْضِ أَنَّهُ
يَزْرَعُ فِي
الْبَيَاضِ
لِنَفْسِهِ،
فَذَلِكَ لاَ
يَصْلُحُ،
لأَنَّ
الرَّجُلَ
الدَّاخِلَ
فِي الْمَالِ
يَسْقِي
لِرَبِّ
الأَرْضِ،
فَذَلِكَ
زِيَادَةٌ
ازْدَادَهَا
عَلَيْهِ.
İmam Malik der
ki: Bir adam, içersinde boş arazi bulunan hurmalığını bakıcıya verdiğinde,
bakıcılık işini yapan kimsenin o boş yerde yapacağı ziraat kendisine ait olur.
Arazi sahibi, boş
yerde onun kendisi için ziraat yapmasını şart koşarsa, bu doğru olmaz. Çünkü
çalışan adam, ağaçları arazi sahibi için yetiştirir. Bu ise, fazladan yapacağı
bir iş olur.
قَالَ
: وَإِنِ
اشْتَرَطَ
الزَّرْعَ
بَيْنَهُمَا
فَلاَ بَأْسَ
بِذَلِكَ،
إِذَا كَانَتِ
الْمَئُونَةُ
كُلُّهَا
عَلَى
الدَّاخِلِ
فِي
الْمَالِ،
الْبَذْرُ
وَالسَّقْيُ
وَالْعِلاَجُ
كُلُّهُ،
فَإِنِ
اشْتَرَطَ
الدَّاخِلُ
فِي الْمَالِ
عَلَى رَبِّ
الْمَالِ أَنَّ
الْبَذْرَ
عَلَيْكَ،
فَإنَّ
ذَلِكَ غَيْرَ
جَائِزٍ،
لأَنَّهُ
قَدِ
اشْتَرَطَ عَلَى
رَبِّ
الْمَالِ
زِيَادَةً
ازْدَادَهَا
عَلَيْهِ،
وَإِنَّمَا
تَكُونُ
الْمُسَاقَاةُ
عَلَى أَنَّ عَلَى
الدَّاخِلِ
فِي الْمَالِ
الْمَئُونَةَ
كُلَّهَا
وَالْنَّفَقَةَ،
وَلاَ يَكُونُ
عَلَى رَبِّ
الْمَالِ
مِنْهَا
شَيْءٌ، فَهَذَا
وَجْهُ
الْمُسَاقَاةِ
الْمَعْرُوفُ(
Eğer ziraatin
aralarında ortak olmasını şart koşarsa tohum, sulama ve çalışma gibi
masrafların hepsi çalışan adama ait olduğu takdirde, bunda bir mahzur yoktur.
Ama çalışan, mal sahibine tohum sana ait olacak diye şart koşarsa, bu caiz
olmaz. Çünkü bu takdirde, mal sahibine karşı bir fazlalık şart koşmuş olur.
Musakat ise, bütün nafaka ve masraflar çalışana ait olmak üzere gerçekleşir.
Mal sahibine bunlardan hiç bir şey yüklenmez. Bilinen müsakatın şekli budur.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْعَيْنِ
تَكُونُ بَيْنَ
الرَّجُلَيْنِ،
فَيَنْقَطِعُ
مَاؤُهَا،
فَيُرِيدُ
أَحَدُهُمَا
أَنْ
يَعْمَلَ فِي
الْعَيْنِ،
وَيَقُولُ
الآخَرُ : لاَ
أَجِدُ مَا
أَعْمَلُ
بِهِ،
إِنَّهُ
يُقَالُ لِلَّذِي
يُرِيدُ أَنْ
يَعْمَلَ فِي
الْعَيْنِ : اعْمَلْ
وَأَنْفِقْ،
وَيَكُونُ
لَكَ الْمَاءُ
كُلُّهُ تَسْقِي
بِهِ، حَتَّى
يَأْتِيَ
صَاحِبُكَ بِنِصْفِ
مَا
أَنْفَقْتَ،
فَإِذَا
جَاءَ بِنِصْفِ
مَا
أَنْفَقْتَ
أَخَذَ
حِصَّتَهُ مِنَ
الْمَاءِ.
وَإِنَّمَا
أُعْطِيَ
الأَوَّلُ
الْمَاءَ
كُلَّهُ،
لأَنَّهُ
أَنْفَقَ،
وَلَوْ لَمْ
يُدْرِكْ
شَيْئاً
بِعَمَلِهِ
لَمْ
يَعْلَقِ الآخَرَ
مِنَ
النَّفَقَةِ
شَيْءٌ(
İmam Malik der
ki: İki kişi arasında ortak olan bir su gözesinin (veya kuyusunun) suyu
kesildiğinde onlardan biri onu yapmak ve işletmek istese, diğeri de: «Yapacak
bir şey bulamıyorum.» dese, bu durumda işletmek isteyene: «Sen yap ve
masraflarını da karşıla. Suyun hepsi senin olur. Ortağın senin harcadığın masrafın
yarısını getirinceye kadar onunla bahçe sularsın. Yaptığın masrafın yansını
getirince sudan hissesini alır.» denilir. Burada suyun hepsi, masrafları
karşıladığı için birinci adama veriliyor. Eğer çalışması neticesinde bir şey
elde edemezse, diğeri de masraftan herhangi bir şey ödemez.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِذَا
كَانَتِ
النَّفَقَةُ
كُلُّهَا،
وَالْمَئُونَةُ
عَلَى رَبِّ الْحَائِطِ،
وَلَمْ
يَكُنْ عَلَى
الدَّاخِلِ
فِي الْمَالِ
شَيْءٌ،
إِلاَّ
أَنَّهُ يَعْمَلُ
بِيَدِهِ،
إِنَّمَا
هُوَ أَجِيرٌ بِبَعْضِ
الثَّمَرِ،
فَإِنَّ
ذَلِكَ لاَ
يَصْلُحُ، لأَنَّهُ
لاَ يَدْرِى
كَمْ
إِجَارَتُهُ
إِذَا لَمْ
يُسَمِّ لَهُ
شَيْئاً
يَعْرِفُهُ وَيَعْمَلُ
عَلَيْهِ،
لاَ يَدْرِي
أَيَقِلُّ
ذَلِكَ أَمْ
يَكْثُرُ.
İmam Malik der
ki: Bütün nafaka ve masraflar bahçe sahibine ait olur, çalışan da yaptığı
işten başka bir şeye karışmaz ve meyvelerin bir kısmından ücretini alırsa, bu
doğru olmaz. Çünkü belli bir şey tayin edip de onun üzerine çatışmadıkça,
ücretinin ne kadar olacağını bilemez ve az mı alacak çok mu alacak tayin
edemez.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَكُلُّ
مُقَارِضٍ
أَوْ مُسَاقٍ،
فَلاَ
يَنْبَغِي
لَهُ أَنْ
يَسْتَثْنِيَ
مِنَ
الْمَالِ، وَلاَ
مِنَ
النَّخْلِ
شَيْئاً
دُونَ صَاحِبِهِ،
وَذَلِكَ
أَنَّهُ
يَصِيرُ لَهُ
أَجِيراً
بِذَلِكَ,
يَقُولُ :
أُسَاقِيكَ عَلَى
أَنْ
تَعْمَلَ لِي
فِي كَذَا
وَكَذَا نَخْلَةً،
تَسْقِيهَا
وَتَأْبُرُهَا،
وَأُقَارِضُكَ
فِي كَذَا
وَكَذَا مِنَ
الْمَالِ،
عَلَى أَنْ
تَعْمَلَ لِي
بِعَشَرَةِ
دَنَانِيرَ،
لَيْسَتْ
مِمَّا
أُقَارِضُكَ
عَلَيْهِ،
فَإِنَّ ذَلِكَ
لاَ
يَنْبَغِي
وَلاَ
يَصْلُحُ،
وَذَلِكَ
الأَمْرُ
عِنْدَنَا(
İmam Malik der
ki: Hiçbir sermaye sahibinin veya bahçesini bakıcıya veren kimsenin, o maldan
ve o hurmalıktan bir şey istisna etmesi (yani şu işi sadece benim için
yapacaksın demesi) caiz değildir. Çünkü o zaman, ücretle çalışan bir işçisi
olur. Mesela: Benim için şu kadar hurmalıkta çalışıp sulama ve yetiştirmen
üzere, bahçemi sana bakıcılığa veriyorum veya sana vereceğim mudarebe malından
olmayan on dinarı (kan bana ait olmak üzere) çalıştırman şartıyla şu kadar
sermaye veriyorum dese, bu doğru değildir. Caiz olmaz. Bizdeki durum böyledir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالسُّنَّةُ
فِي الْمُسَاقَاةِ
الَّتِى يَجُوزُ
لِرَبِّ
الْحَائِطِ
أَنْ
يَشْتَرِطَهَا
عَلَى
الْمُسَاقَى
مِنْهَا :
شَدُّ الْحِظَارِ،
وَخَمُّ
الْعَيْنِ،
وَسَرْوُ الشَّرَبِ،
وَإِبَّارُ
النَّخْلِ،
وَقَطْعُ الْجَرِيدِ،
وَجَذُّ
الثَّمَرِ،
هَذَا وَأَشْبَاهُهُ،
عَلَى أَنَّ
لِلْمُسَاقَي
شَطْرَ
الثَّمَرِ, أَوْ
أَقَلَّ مِنْ
ذَلِكَ أَوْ
أَكْثَرَ إِذَا
تَرَاضَيَا
عَلَيْهِ،
غَيْرَ أَنَّ
صَاحِبَ
الأَصْلِ لاَ
يَشْتَرِطُ
ابْتِدَاءَ عَمَلٍ
جَدِيدٍ
يُحْدِثُهُ
الْعَامِلُ
فِيهَا، مِنْ
بِئْرٍ
يَحْتَفِرُهَا،
أَوْ عَيْنٍ
يَرْفَعُ
رَأْسَهَا،
أَوْ غِرَاسٍ
يَغْرِسُهُ
فِيهَا،
يَأْتِي
بِأَصْلِ
ذَلِكَ مِنْ
عِنْدِهِ، أَوْ
ضَفِيرَةٍ
يَبْنِيهَا
تَعْظُمُ
فِيهَا
نَفَقَتُهُ،
وَإِنَّمَا
ذَلِكَ
بِمَنْزِلَةِ
أَنْ يَقُولَ
رَبُّ
الْحَائِطِ
لِرَجُلٍ
مِنَ
النَّاسِ :
ابْنِ لِي هَا
هُنَا بَيْتاً،
أَوِ احْفُرْ
لِي بِئْراً،
أَوْ أَجْرِ
لِي عَيْناً،
أَوِ اعْمَلْ
لِي عَمَلاً
بِنِصْفِ ثَمَرِ
حَائِطِي
هَذَا قَبْلَ
أَنْ يَطِيبَ
ثَمَرُ
الْحَائِطِ
وَيَحِلَّ
بَيْعُهُ،
فَهَذَا
بَيْعُ
الثَّمَرِ
قَبْلَ أَنْ
يَبْدُوَ
صَلاَحُهُ, وَقَدْ
نَهَى
رَسُولُ اللَّهِ
r
عَنْ بَيْعِ
الثِّمَارِ
حَتَّى
يَبْدُوَ صَلاَحُهَا(
İmam Malik der
ki: Müsakatta bahçe sahibinin çalışana şart koşması caiz olan adetler; bahçe
duvarlarını çevirmek, su gözelerini temizlemek, kanalları sıyırmak, hurmaları
ıslah etmek, kökleri temizlemek, meyveleri toplamak ve benzeri şeylerdir.
Bahçede çalışana, anlaşmalarına göre meyvelerin yarısı, daha az veya fazlasını
vermek şart koşulabilir. Ancak asıl arazi sahibi kuyu kazmak, su gözesi açmak
gibi çalışanın yapacağı yeni bir iş şart koşamaz. Fidanını kendi yanından
getireceği bir ağaç dikmesini ve büyük masrafı gerektiren bir su havuzu
yapmasını da şart koşamaz. Çünkü bu, bahçe sahibinin herhangi bir insana;
meyveler büyüyüp satılması helal olmadan önce: «Şu bahçemdeki meyvelerin yarısına
benim için buraya bir ev yap, yahut bir kuyu kaz, yahut bir su akıt, veyahut da
herhangi bir iş yap.»demesi gibi ki, bu da olgunlaşmaya başlamadan önce
meyveleri satmak olur. Halbuki Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
olgunlaşmaya başlamadan önce meyvelerin satılmasını yasaklamıştır.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَأَمَّا
إِذَا طَابَ
الثَّمَرُ
وَبَدَا
صَلاَحُهُ
وَحَلَّ
بَيْعُهُ،
ثُمَّ قَالَ
رَجُلٌ
لِرَجُلٍ :
اعْمَلْ لِي بَعْضَ
هَذِهِ
الأَعْمَالِ -
لِعَمَلٍ
يُسَمِّيهِ
لَهُ -
بِنِصْفِ
ثَمَرِ
حَائِطِى هَذَا
فَلاَ بَأْسَ
بِذَلِكَ،
إِنَّمَا
اسْتَأْجَرَهُ
بِشَيْءٍ
مَعْرُوفٍ
مَعْلُومٍ،
قَدْ رَآهُ
وَرَضِيَهُ،
فَأَمَّا الْمُسَاقَاةُ،
فَإِنَّهُ
إِنْ لَمْ
يَكُنْ
لِلْحَائِطِ
ثَمَرٌ، أَوْ
قَلَّ
ثَمَرُهُ،
أَوْ فَسَدَ،
فَلَيْسَ
لَهُ إِلاَّ
ذَلِكَ،
وَأَنَّ
الأَجِيرَ
لاَ
يُسْتَأْجَرُ
إِلاَّ
بِشَيْءٍ مُسَمًّى،
لاَ تَجُوزُ
الإِجَارَةُ
إِلاَّ بِذَلِكَ،
وَإِنَّمَا
الإِجَارَةُ
بَيْعٌ مِنَ
الْبُيُوعِ،
إِنَّمَا
يَشْتَرِي
مِنْهُ
عَمَلَهُ،
وَلاَ
يَصْلُحُ
ذَلِكَ إِذَا
دَخَلَهُ
الْغَرَرُ،
لأَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
r
نَهَى عَنْ
بَيْعِ
الْغَرَرِ(
İmam Malik der
ki: Meyveler olgunlaşmaya yüz tutup satılması helal olduktan sonra bir adam
diğer birine: «Bu bahçedeki meyvelerin yarısına bana şu işleri yap.» dese bunda
bir mahzur yoktur. Bu durumda onu belli bir ücretle çalıştırmış olur. O da onu
görmüş ve kabul etmiş olur. Ama müsakata gelince eğer bahçede meyve yoksa veya az
olur ya da bozulursa (çalışan) bundan başka birşey alamaz. Amele ise ancak
belli bir ücretle çalıştırılır. Ücretli çalıştırmak da bir çeşit alış veriş
sayılır. Çalıştıran ondan işini satın almış olur. Aldanma olunca bu doğru
olmaz. Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem aldanma ve aldatma olan
alışverişi yasaklamıştır.
قَالَ
مَالِكٌ :
السُّنَّةُ
فِي
الْمُسَاقَاةِ
عِنْدَنَا :
أَنَّهَا
تَكُونُ فِي
أَصْلِ كُلِّ نَخْلٍ,
أَوْ كَرْمٍ،
أَوْ
زَيْتُونٍ،
أَوْ رُمَّانٍ،
أَوْ
فِرْسِكٍ،
أَوْ مَا
أَشْبَهَ
ذَلِكَ مِنَ
الأُصُولِ،
جَائِزٌ لاَ
بَأْسَ بِهِ،
عَلَى أَنَّ
لِرَبِّ
الْمَالِ نِصْفَ
الثَّمَرِ
مِنْ ذَلِكَ،
أَوْ
ثُلُثَهُ،
أَوْ رُبُعَهُ،
أَوْ
أَكْثَرَ
مِنْ ذَلِكَ
أَوْ أَقَلَّ(
İmam Malik der
ki: Bizdeki sünnete göre müsakat, bütün hurma, zeytin, şeftali ağaçları ile
üzüm asmalarında ve benzeri şeylerde caizdir. Herhangi bir mahzuru yoktur. Mal
sahibi meyvelerin yarısını, üçte birini, dörtte birini veya bunlardan daha az
ya da fazlasını almak üzere anlaşabilir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالْمُسَاقَاةُ
أَيْضاً تَجُوزُ
فِي
الزَّرْعِ
إِذَا خَرَجَ
وَاسْتَقَلَّ،
فَعَجَزَ
صَاحِبُهُ
عَنْ سَقْيِهِ
وَعَمَلِهِ
وَعِلاَجِهِ،
فَالْمُسَاقَاةُ
فِي ذَلِكَ
أَيْضاً
جَائِزَةٌ(
قَالَ
مَالِكٌ : لاَ
تَصْلُحُ
الْمُسَاقَاةُ
فِي شَىْءٍ
مِنَ
الأُصُولِ
مِمَّا
تَحِلُّ
فِيهِ
الْمُسَاقَاةُ،
إِذَا كَانَ
فِيهِ ثَمَرٌ
قَدْ طَابَ
وَبَدَا
صَلاَحُهُ
وَحَلَّ
بَيْعُهُ،
وَإِنَّمَا
يَنْبَغِي
أَنْ يُسَاقَي
مِنَ
الْعَامِ
الْمُقْبِلِ،
وَإِنَّمَا
مُسَاقَاةُ
مَا حَلَّ
بَيْعُهُ مِنَ
الثِّمَارِ
إِجَارَةٌ،
لأَنَّهُ
إِنَّمَا
سَاقَى
صَاحِبَ
الأَصْلِ
ثَمَراً قَدْ
بَدَا
صَلاَحُهُ،
عَلَى أَنْ
يَكْفِيَهُ
إِيَّاهُ
وَيَجُذَّهُ
لَهُ،
بِمَنْزِلَةِ
الدَّنَانِيرِ
وَالدَّرَاهِمِ،
يُعْطِيهِ
إِيَّاهَا،
وَلَيْسَ
ذَلِكَ
بِالْمُسَاقَاةِ،
إِنَّمَا الْمُسَاقَاةُ
مَا بَيْنَ
أَنْ يَجُذَّ
النَّخْلَ،
إِلَى أَنْ
يَطِيبَ
الثَّمَرُ
وَيَحِلَّ
بَيْعُهُ(
İmam Malik der
ki: Yine müsakat ziraat bitkilerinde de caizdir. Ziraat bitkileri yerden çıkıp
yükseldiğinde sahibi sulamaktan ve çalışıp yetiştirmekten aciz olunca, bunlar
da ortaklığa verilebilir, caizdir. Helal olan şeylerden birinde meyveler
olgunlaşıp gelişerek satılabilecek duruma gelince, artık ondan müsakat yapılmaz.
Böyle bir durumda müsakat ancak gelecek yıl için yapılır. Satılması helal
olacak durumdaki meyvelerde yapılacak müsakat ise kiralama olur. Çünkü bu
durumda bahçe sahibi ile olgunlaşan meyveler hakkında onları korumak ve
toplayıp kesmek için müsakat yapmış olur. Bu da mal sahibinin ona (ücret
olarak) vereceği bir para mesabesindedir. Buna da müsakat denmez. Müsakat
ancak ağaçların budanması ile meyvelerin olgunlaşmaya yüz tutması arasındaki
zamanda yapılır.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمَنْ
سَاقَى
ثَمَراً فِي أَصْلٍ
قَبْلَ أَنْ
يَبْدُوَ صَلاَحُهُ
وَيَحِلَّ
بَيْعُهُ،
فَتِلْكَ الْمُسَاقَاةُ
بِعَيْنِهَا
جَائِزَةٌ.
İmam Malik der
ki: Bir kimse meyveler olgunlaşıp satılacak duruma gelmeden Önce bahçesini
ortağa verse, bu müsakat olduğu gibi, caizdir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلاَ
يَنْبَغِي
أَنْ تُسَاقَي
الأَرْضُ
الْبَيْضَاءُ،
وَذَلِكَ أَنَّهُ
يَحِلُّ
لِصَاحِبِهَا
كِرَاؤُهَا
بِالدَّنَانِيرِ
وَالدَّرَاهِمِ
وَمَا أَشْبَهَ
ذَلِكَ مِنَ
الأَثْمَانِ
الْمَعْلُومَةِ.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَأَمَّا
الرَّجُلُ
الَّذِي
يُعْطِي
أَرْضَهُ
الْبَيْضَاءَ
بِالثُّلُثِ
أَوِ
الرُّبُعِ
مِمَّا
يَخْرُجُ
مِنْهَا،
فَذَلِكَ
مِمَّا
يَدْخُلُهُ
الْغَرَرُ،
لأَنَّ
الزَّرْعَ
يَقِلُّ
مَرَّةً، وَيَكْثُرُ
مَرَّةً, وَرُبَّمَا
هَلَكَ
رَأْساً،
فَيَكُونُ صَاحِبُ
الأَرْضِ
قَدْ تَرَكَ
كِرَاءً
مَعْلُوماً،
يَصْلُحُ
لَهُ أَنْ
يُكْرِيَ
أَرْضَهُ
بِهِ،
وَأَخَذَ
أَمْراً
غَرَراً لاَ
يَدْرِي
أَيَتِمُّ
أَمْ لاَ،
فَهَذَا
مَكْرُوهٌ،
وَإِنَّمَا
ذَلِكَ
مَثَلُ
رَجُلٍ اسْتَأْجَرَ
أَجِيراً
لِسَفَرٍ
بِشَيْءٍ
مَعْلُومٍ،
ثُمَّ قَالَ
الَّذِي
اسْتَأْجَرَ
الأَجِيرَ :
هَلْ لَكَ
أَنْ
أَعْطِيَكَ
عُشْرَ مَا
أَرْبَحُ فِي
سَفَرِي
هَذَا
إِجَارَةً
لَكَ ؟
فَهَذَا لاَ
يَحِلُّ
وَلاَ
يَنْبَغِي.
İmam Malik der
ki; Boş bir arazinin müsakat yoluyla ortağa verilmesi caiz değildir. Bunu
sahibi para ve benzeri belli bir kıymet verebilir. Ama bir adamın boş olan
arazisini oradan karşılığı kiraya çıkarılacak ürünün üçte biri veya dörtte
biri karşılığında kiraya vermesi halinde bunda belirsizlik olabilir. Çünkü
ziraat ürünleri bir kere az olur, bir kere çok olur. Bazan da tamamen helak
olur. Böyle olunca da arazi sahibi arazisini kiraya verebileceği belli bir
kirayı bırakarak, tamamlanıp tamamlanmayacağım bilmediği belirsiz olabilecek
bir iş almış olur. Bu ise mekruhtur. Çünkü bu bir adamın, bir yolculuk için
belli bir şey karşılığında bir ücretli tutup, sonra da ona: «Sana ücret olarak
bu seferimde kazandığımın onda birini vereyim mi?» demesi gibidir ki, bu caiz
olmaz.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلاَ
يَنْبَغِي
لِرَجُلٍ أَنْ
يُؤَاجِرَ
نَفْسَهُ،
وَلاَ
أَرْضَهُ،
وَلاَ
سَفِينَتَهُ،
إِلاَّ
بِشَيْءٍ
مَعْلُومٍ،
لاَ يَزُولُ
إِلَى
غَيْرِهِ(
İmam Malik der
İd: Bir adamın ücretle çalışması, arazisini ve gemisini kiraya vermesi, ancak
bizzat kendi alacağı belli bir ücretle olabilir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَإِنَّمَا
فَرَّقَ
بَيْنَ الْمُسَاقَاةِ
فِي
النَّخْلِ
وَالأَرْضِ الْبَيْضَاءِ،
أَنَّ
صَاحِبَ
النَّخْلِ لاَ
يَقْدِرُ
عَلَى أَنْ
يَبِيعَ
ثَمَرَهَا
حَتَّى
يَبْدُوَ
صَلاَحُهُ،
وَصَاحِبُ
الأَرْضِ
يُكْرِيهَا
وَهِيَ
أَرْضٌ
بَيْضَاءُ
لاَ شَيْءَ
فِيهَا.
İmam Malik der
ki: Hurmalık ile boş arazi hakkındaki müsakaiın farkı olması şundan ileri
gelir: Hurmanın sahibi meyveleri olgunlaşmcaya kadar satamaz. Arazinin sahibi
ise orada hiç bir şey olmadığı, yani boş olduğu halde kiraya verebilir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالأَمْرُ
عِنْدَنَا
فِي النَّخْلِ
أَيْضاً :
إِنَّهَا
تُسَاقِي
السِّنِينَ
الثَّلاَثَ
وَالأَرْبَعَ،
وَأَقَلَّ
مِنْ ذَلِكَ
وَأَكْثَرَ.
قَالَ :
وَذَلِكَ
الَّذِي
سَمِعْتُ.
وَكُلُّ
شَىْءٍ
مِثْلُ
ذَلِكَ مِنَ
الأُصُولِ
بِمَنْزِلَةِ
النَّخْلِ, يَجُوزُ
فِيهِ لِمَنْ
سَاقَى مِنَ
السِّنِينَ،
مِثْلُ مَا
يَجُوزُ فِي
النَّخْلِ.
İmam Malik der
ki: Hurmalıklar da üç sene, dört sene ya da daha az veya daha fazla süre ile
müsakat yoluyla ortağa verilebilir.
Benim duyduğum
budur. Diğer ağaçlar da hurma gibidir. Onda caiz olan, diğerinde de caizdir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْمُسَاقِي :
إِنَّهُ لاَ
يَأْخُذُ
مِنْ
صَاحِبِهِ
الَّذِي سَاقَاهُ
شَيْئاً مِنْ
ذَهَبٍ،
وَلاَ وَرِقٍ يَزْدَادُهُ،
وَلاَ
طَعَامٍ،
وَلاَ شَيْئاً
مِنَ
الأَشْيَاءِ،
لاَ يَصْلُحُ
ذَلِكَ وَلاَ
يَنْبَغِي
أَنْ
يَأْخُذَ
الْمُسَاقَي
مِنْ رَبِّ
الْحَائِطِ
شَيْئاً
يَزِيدُهُ
إِيَّاهُ، مِنْ
ذَهَبٍ،
وَلاَ
وَرِقٍ،
وَلاَ
طَعَامٍ، وَلاَ
شَيْءٍ مِنَ
الأَشْيَاءِ،
وَالزِّيَادَةُ
فِيمَا
بَيْنَهُمَا
لاَ تَصْلُحُ.
İmam Malik der
ki: Müsakat yoluyla bahçesini veren kimse, karşı taraftan fazla olarak altın,
gümüş, yiyecek veya başka hiç bir şey alamaz. Bu, doğru değildir. Yine aynı
şekilde çalışan da bahçe sahibinden böyle bir şey alamaz. Aralarındaki bu
ziyadelik caiz değildir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالْمُقَارِضُ
أَيْضاً بِهَذِهِ
الْمَنْزِلَةِ
لاَ
يَصْلُحُ،
إِذَا
دَخَلَتِ
الزِّيَادَةُ
فِي
الْمُسَاقَاةِ
أَوِ الْمُقَارَضَةِ
صَارَتْ
إِجَارَةً،
وَمَا دَخَلَتْهُ
الإِجَارَةُ،
فَإِنَّهُ
لاَ يَصْلُحُ
وَلاَ
يَنْبَغِي
أَنْ تَقَعَ
الإِجَارَةُ
بِأَمْرٍ
غَرَرٍ، لاَ
يَدْرِي أَيَكُونُ،
أَمْ لاَ
يَكُونُ،
أَوْ يَقِلُّ
أَوْ
يَكْثُرُ.
İmam Malik der
ki: Aynı şekilde, kar ortağı da bu durumdadır. Müsakat veya mudarebeye
ziyadelik girince ücret olur. Bunlara ücret girince de, doğru olmaz. Kar olup
olmayacağı yahut az mı, çok mu olacağı bilinmeyen, belirsizlik olabilecek bir
yerde ücretle çalışmak ise caiz değildir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يُسَاقِي الرَّجُلَ
الأَرْضَ
فِيهَا
النَّخْلُ
وَالْكَرْمُ،
أَوْ مَا
أَشْبَهَ
ذَلِكَ مِنَ الأُصُولِ،
فَيَكُونُ
فِيهَا
الأَرْضُ الْبَيْضَاءُ.
قَالَ
مَالِكٌ :
إِذَا كَانَ
الْبَيَاضُ
تَبَعاً
لِلأَصْلِ،
وَكَانَ
الأَصْلُ
أَعْظَمَ
مِنْ ذَلِكَ
وأَكْثَرَهُ،
فَلاَ بَأْسَ
بِمُسَاقَاتِهِ،
وَذَلِكَ
أَنْ يَكُونَ
النَّخْلُ
الثُّلُثَيْنِ
أَوْ
أَكْثَرَ،
وَيَكُونَ
الْبَيَاضُ
الثُّلُثَ
أَوْ أَقَلَّ
مِنْ ذَلِكَ،
وَذَلِكَ
أَنَّ
الْبَيَاضَ
حِينَئِذٍ
تَبَعٌ
لِلأَصْلِ،
وَإِذَا
كَانَتِ
الأَرْضُ
الْبَيْضَاءُ
فِيهَا
نَخْلٌ أَوْ
كَرْمٌ أَوْ
مَا يُشْبِهُ
ذَلِكَ مِنَ
الأُصُولِ،
فَكَانَ الأَصْلُ
الثُّلُثَ
أَوْ
أَقَلَّ،
وَالْبَيَاضُ
الثُّلُثَيْنِ
أَوْ
أَكْثَرَ،
جَازَ فِي
ذَلِكَ
الْكِرَاءُ،
وَحَرُمَتْ
فِيهِ
الْمُسَاقَاةُ،
وَذَلِكَ
أَنَّ مِنْ أَمْرِ
النَّاسِ
أَنْ
يُسَاقُوا
الأَصْلَ وَفِيهِ
الْبَيَاضُ،
وَتُكْرَى
الأَرْضُ
وَفِيهَا
الشَّيْءُ الْيَسِيرُ
مِنَ
الأَصْلِ،
أَوْ يُبَاعَ
الْمُصْحَفُ
أَوِ
السَّيْفُ
وَفِيهِمَا
الْحِلْيَةُ
مِنَ
الْوَرِقِ
بِالْوَرِقِ،
أَوِ
الْقِلاَدَةُ
أَوِ
الْخَاتَمُ
وَفِيهِمَا
الْفُصُوصُ
وَالذَّهَبُ
بِالدَّنَانِيرِ،
وَلَمْ
تَزَلْ هَذِهِ
الْبُيُوعُ
جَائِزَةً
يَتَبَايَعُهَا
النَّاسُ
وَيَبْتَاعُونَهَا,
وَلَمْ يَأْتِ
فِي ذَلِكَ
شَيْءٌ
مَوْصُوفٌ
مَوْقُوفٌ
عَلَيْهِ،
إِذَا هُوَ
بَلَغَهُ
كَانَ حَرَاماً،
أَوْ قَصُرَ
عَنْهُ كَانَ
حَلاَلاً.
وَالأَمْرُ
فِي ذَلِكَ
عِنْدَنَا،
الَّذِي
عَمِلَ بِهِ
النَّاسُ
وَأَجَازُوهُ
بَيْنَهُمْ :
أَنَّهُ
إِذَا كَانَ
الشَّيْءُ
مِنْ ذَلِكَ
الْوَرِقِ
أَوِ
الذَّهَبِ
تَبَعاً
لِمَا هُوَ فِيهِ
جَازَ
بَيْعُهُ،
وَذَلِكَ
أَنْ يَكُونَ
النَّصْلُ
أَوِ
الْمُصْحَفُ
أَوِ الْفُصُوصُ
قِيمَتُهُ
الثُّلُثَانِ
أَوْ أَكْثَرُ،
وَالْحِلْيَةُ
قِيمَتُهَا
الثُّلُثُ
أَوْ أَقَلُّ.
İmam Malik der ki:
Bir adam, içerisinde hurma, üzüm asması ve benzeri ağaçlar bulunan bir
arazisini müsakat yoluyla başkasına verdiğinde, orada boş araziler de bulunsa,
eğer o boşluklar' asla tabi ise ve asıl arazi de oranın büyük bir kısmını veya
çoğunluğunu teşkil ediyorsa, orada müsakat yapılmasında bir mahzur yoktur.
Mesela, hurmalık
üçte iki veya daha fazla olsa da, boş kısmı üçte bir veya daha az bulunsa, bu
takdirde boşluk asla tabi olur. Boş arazide hurma, üzüm asması ve benzeri
ağaçlar bulunsa ve burada asıl arazi üçte bir veya daha az olsa da, boşluk üçte
iki veya daha fazla olsa, o zaman kiraya vermek caizdir. Müsakat ise caiz
değildir. İçersinde boşluk olan ağaçlı araziyi müsakat yoluyla ortağa vermek,
içersinde az ağaç bulunan bir boş araziyi kiraya vermek veya gümüş süslemeli
bir mushafı veya kılıcı gümüş karşılığında satmak, kaşlı ve içersinde altın
bulunan bir yüzük veya gerdanlığı dinar karşılığı satmak, insanların yaptığı
işlerdendir, insanların yapmakta olduğu bu alış veriş caiz olarak devam etmektedir.
Bu hususta şu kadar olunca haram olur, ondan az olunca helal olur diye bunu
açıklayan bir şey (seri bir delil) gelmedi.
Bize
göre,insanlann amel edip aralarında caiz gördükleri husus şudur: Altın ve
gümüş içinde bulunduğu şeye tabi olursa, satışı caizdir. Mesela kılıcın
demiri, yüzük kaşı veya mushafın kıymetinin üçte iki veya daha fazla olup,
altın ve gümüş süslemelerin kıymetinin ise üçte bir veya daha az olması gibi.