15 - باب
جَامِعِ(154/1)
مَا جَاءَ فِي
الْقِرَاضِ
15. Kar Ortaklığıyla
İlgili Çeşitli Meseleler
قَالَ
يَحْيَى :
قَالَ
مَالِكٌ فِي
رَجُلٍ دَفَعَ
إِلَى رَجُلٍ
مَالاً
قِرَاضاً،
فَابْتَاعَ
بِهِ
سِلْعَةً،
فَقَالَ لَهُ
صَاحِبُ
الْمَالِ :
بِعْهَا.
وَقَالَ
الَّذِي
أَخَذَ
الْمَالَ :
لاَ أَرَى
وَجْهَ
بَيْعٍ.
فَاخْتَلَفَا
فِي ذَلِكَ،
قَالَ : لاَ
يُنْظَرُ
إِلَى قَوْلِ
وَاحِدٍ مِنْهُمَا،
وَيُسْأَلُ
عَنْ ذَلِكَ
أَهْلُ الْمَعْرِفَةِ
وَالْبَصَرِ
بِتِلْكَ
السِّلْعَةِ،
فَإِنْ
رَأَوْا
وَجْهَ
بَيْعٍ بِيعَتْ
عَلَيْهِمَا،
وَإِنْ
رَأَوْا
وَجْهَ انْتِظَارٍ
انْتُظِرَ
بِهَا(
İmam Malik der
ki: Bir adam, diğer birisine sermaye olarak bir mal verir, o da bununla bir eşya
alır da sermayedar o eşyanın satılmasını ister, malı alan da »satmayı uygun
görmüyorum» der ve böylece aralarında ihtilaf çıkarsa, hiç birinin sözüne
bakılmaz. O eşya hakkında tücrübesi olan ve bu işten anlayan bilirkişilere
sorulur. Eğer satılmasını uygun görürlerse, eşya satılır. Bekletilmesini uygun
görürlerse bekletilir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
رَجُلٍ
أَخَذَ مِنْ
رَجُلٍ
مَالاً قِرَاضاً
فَعَمِلَ
فِيهِ، ثُمَّ
سَأَلَهُ
صَاحِبُ
الْمَالِ
عَنْ
مَالِهِ،
فَقَالَ :
هُوَ عِنْدِي
وَافِرٌ.
فَلَمَّا
آخَذَهُ بِهِ
قَالَ : قَدْ
هَلَكَ
عِنْدِي
مِنْهُ كَذَا
وَكَذَا -
لِمَالٍ
يُسَمِّيهِ -
وَإِنَّمَا
قُلْتُ لَكَ
ذَلِكَ
لِكَيْ
تَتْرُكَهُ
عِنْدِي.
قَالَ : لاَ
يَنْتَفِعُ
بِإِنْكَارِهِ
بَعْدَ إِقْرَارِهِ
أَنَّهُ
عِنْدَهُ،
وَيُؤْخَذُ
بِإِقْرَارِهِ
عَلَى
نَفْسِهِ،
إِلاَّ أَنْ يَأْتِىَ
عَلَى
هَلاَكِ
ذَلِكَ
الْمَالِ بِأَمْرٍ
يُعْرَفُ
بِهِ
قَوْلُهُ،
فَإِنْ لَمْ
يَأْتِ بِأَمْرٍ
مَعْرُوفٍ،
أُخِذَ
بِإِقْرَارِهِ
وَلَمْ
يَنْفَعْهُ
إِنْكَارُهُ(
قَالَ
مَالِكٌ :
وَكَذَلِكَ
أَيْضاً لَوْ
قَالَ :
رَبِحْتُ فِي
الْمَالِ
كَذَا
وَكَذَا، فَسَأَلَهُ
رَبُّ
الْمَالِ
أَنْ
يَدْفَعَ إِلَيْهِ
مَالَهُ
وَرِبْحَهُ،
فَقَالَ : مَا
رَبِحْتُ
فِيهِ
شَيْئاً،
وَمَا قُلْتُ
ذَلِكَ
إِلاَّ لأَنْ
تُقِرَّهُ
فِي يَدِي،
فَذَلِكَ لاَ
يَنْفَعُهُ،
وَيُؤْخَذُ
بِمَا
أَقَرَّ
بِهِ، إِلاَّ
أَنْ
يَأْتِيَ
بِأَمْرٍ
يُعْرَفُ بِهِ
قَوْلُهُ
وَصِدْقُهُ
فَلاَ
يَلْزَمُهُ ذَلِكَ.
İmam Malik der
ki: Bir kimse başkasından sermaye alarak çalıştırsa, sonra sermayedar malını
sorduğunda: »Tam olarak benim yanımda» diye cevap verse, malını almak istediğinde
de: »Benim yanımda o malın şu kadarı zarar etti. Fakat malı yanımda bırakman
için Öyle dedim» dese, önce yanında olduğunu ikrar ettikten sonra inkar etmesi
fayda vermez. Kendisi hakkındaki ikrarı üzerine mal (tamamen) alınır. Ancak
malın zarar ettiğine dair sözünü destekleyecek bir delil getirirse, ona göre
hareket edilir. Herhangi bir delil getiremezse, önceki ikrarı ile mal alınır.
İnkarın kendisine bir yararı olmaz.
İmam Malik der
ki: Yine aynı şekilde: »Sermaye ile şu kadar kar ettim» dedikten sonra
sermayedar malı ile karını istediğinde: »Ben o sermaye ile hiç bir şey
kazanmadım. Ancak sermayeyi elimde bırakman için öyle söyledim» dese, bunun da
bir yaran olmaz. İkrar ettiği şekilde mal kendisinden alınır. Ancak sözünü ve
doğru söylediğini destekleyecek bir delil getirirse malı tamamen ödemesi
gerekmez.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
رَجُلٍ
دَفَعَ إِلَى رَجُلٍ
مَالاً
قِرَاضاً،
فَرَبِحَ
فِيهِ رِبْحاً،
فَقَالَ
الْعَامِلُ :
قَارَضْتُكَ عَلَى
أَنَّ لِي
الثُّلُثَيْنِ.
وَقَالَ صَاحِبُ
الْمَالِ :
قَارَضْتُكَ
عَلَى أَنَّ لَكَ
الثُّلُثَ.
قَالَ
مَالِكٌ :
الْقَوْلُ قَوْلُ
الْعَامِلِ،
وَعَلَيْهِ
فِي ذَلِكَ الْيَمِينُ
إِذَا كَانَ
مَا قَالَ
يُشْبِهُ
قِرَاضَ مِثْلِهِ،
وَكَانَ
ذَلِكَ
نَحْواً
مِمَّا يَتَقَارَضُ
عَلَيْهِ
النَّاسُ،
وَإِنْ جَاءَ
بِأَمْرٍ
يُسْتَنْكَرُ
لَيْسَ عَلَى
مِثْلِهِ،
يَتَقَارَضُ
النَّاسُ
لَمْ يُصَدَّقْ،
وَرُدَّ
إِلَى
قِرَاضِ
مِثْلِهِ.
İmam Malik der
ki: Bir adam, birisine sermaye verse o da bununla kar elde etse, sonra çalışan
ortak ona: «Sen bana karın üçte ikisi benim olmak üzere, sermaye verdin.» dese,
mal sahibi de: «Ben sana üçte biri senin olmak üzere sermaye verdim dese,
parayı çalıştıranın sözü —o muhitin ortaklık kurallarına uyuyorsa, kendisine
yemin de ettirilerek— kabul edilir. Uymuyorsa, dedikleri kabul edilmez, benzeri
ortaklık usulüne göre hareket edilir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
رَجُلٍ
أَعْطَى
رَجُلاً
مِئَةَ دِينَارٍ
قِرَاضا،
فَاشْتَرَى
بِهَا
سِلْعَةً،
ثُمَّ ذَهَبَ
لِيَدْفَعَ
إِلَى رَبِّ
السِّلْعَةِ
الْمِئَةَ
دِينَارٍ،
فَوَجَدَهَا
قَدْ
سُرِقَتْ،
فَقَالَ
رَبُّ
الْمَالِ :
بِعِ
السِّلْعَةَ،
فَإِنْ كَانَ
فِيهَا فَضْلٌ
كَانَ لِي،
وَإِنْ كَانَ
فِيهَا
نُقْصَانٌ
كَانَ عَلَيْكَ،
لأَنَّكَ
أَنْتَ
ضَيَّعْتَ.
وَقَالَ
الْمُقَارَضُ
: بَلْ
عَلَيْكَ
وَفَاءُ حَقِّ
هَذَا،
إِنَّمَا
اشْتَرَيْتُهَا
بِمَالِكَ
الَّذِي
أَعْطَيْتَنِي.
قَالَ مَالِكٌ
: يَلْزَمُ
الْعَامِلَ
الْمُشْتَرِيَ
أَدَاءُ
ثَمَنِهَا
إِلَى
الْبَائِعِ،
وَيُقَالُ
لِصَاحِبِ
الْمَالِ :
الْقِرَاضِ
إِنْ شِئْتَ،
فَأَدِّ
الْمِئَةَ
الدِّينَارِ
إِلَى
الْمُقَارَضِ،
وَالسِّلْعَةُ
بَيْنَكُمَا،
وَتَكُونُ
قِرَاضاً
عَلَى مَا
كَانَتْ
عَلَيْهِ الْمِئَةُ
الأُولَى،
وَإِنْ
شِئْتَ فَابْرَأْ
مِنَ
السِّلْعَةِ،
فَإِنْ
دَفَعَ
الْمِئَةَ
دِينَارٍ إِلَى
الْعَامِلِ،
كَانَتْ
قِرَاضاً
عَلَى سُنَّةِ
الْقِرَاضِ
الأَوَّلِ،
وَإِنْ أَبَى
كَانَتِ
السِّلْعَةُ
لِلْعَامِلِ،
وَكَانَ
عَلَيْهِ
ثَمَنُهَا.
İmam Malik der
ki: Bir adam, diğer birine kırad olarak yüz dinar verse, o da bu parayla bir
mal satın alsa, sonra bedelini ödemek istediğinde para çalınmışsa, sermaye
sahibi: «Malı sat. Sahibine bedelini öde. Fazla kalırsa benim, eksilirse sen
tamamlarsın. Çünkü parayı sen zayi ettin.» der, borçlu da «Eksileni ödemek sana
aittir. Çünkü ben o malı senin verdiğin para ile satın aldım» diyecek olursa,
bu durumda çalışan ortağın satın aldığı malın parasını satıcıya ödemesi
gerekir. Sermaye sahibine de: «İstersen, yüz dinarı mudaribe (çalışana) öde,
satın alınan mal aranızda müşterek olsun ve önceki yüz dinar gibi şimdiki de
sermaye sayılsın, istersen, o maldan ilgini kes» denir. Eğer yüz dinarı kar
ortağına verirse, ilk ortaklık şartlarına göre, bu da bir ortaklık olur.
Vermezse, mal sermayeyi çalıştırana kalır, bedelini de o öder.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الْمُتَقَارِضَيْنِ
إِذَا
تَفَاصَلاَ،
فَبَقِيَ بِيَدِ
الْعَامِلِ
مِنَ
الْمَتَاعِ
الَّذِي
يَعْمَلُ
فِيهِ خَلَقُ
الْقِرْبَةِ،
أَوْ خَلَقُ
الثَّوْبِ،
أَوْ مَا
أَشْبَهَ ذَلِكَ.
قَالَ
مَالِكٌ :
كُلُّ شَيْءٍ
مِنْ ذَلِكَ
كَانَ
تَافِهاً لاَ
خَطْبَ لَهُ
فَهُوَ لِلْعَامِلِ،
وَلَمْ
أَسْمَعْ
أَحَداً أَفْتَى
بِرَدِّ
ذَلِكَ،
وَإِنَّمَا
يُرَدُّ مِنْ
ذَلِكَ الشَّيْءُ
الَّذِي لَهُ
ثَمَنٌ،
وَإِنْ كَانَ
شَيْئاً لَهُ
اسْمٌ،
مِثْلُ
الدَّابَّةِ،
أَوِ
الْجَمَلِ،
أَوِ
الشَّاذَكُونَةِ،
أَوْ
أَشْبَاهِ
ذَلِكَ
مِمَّا لَهُ
ثَمَنٌ،
فَإِنِّي
أَرَى أَنْ
يَرُدَّ مَا
بَقِيَ عِنْدَهُ
مِنْ هَذَا،
إِلاَّ أَنْ
يَتَحَلَّلَ
صَاحِبَهُ
مِنْ ذَلِكَ(
İmam Malik der
ki: İki kar ortağı birbirinden ayrıldığında çalışanın elinde kalan kullandığı
eski kaplar ve elbiseler gibi kıymetsiz ve değersiz şeyler çalışana aittir.
Bunların geri verilmesine dair hiç kimsenin fetva verdiğini duymadım. Bunlardan
ancak kıymeti olan şeyler iade edilir. Hayvan, deve ve keçi gibi ismi ve
kıymeti olan şeylerden elinde kalanları iade etmesini uygun görüyorum. Fakat
bunlardan dolayı sahibinden helallik alırsa iade etmez.