DEVAM:
13- MüzABENE VE MUHAKALE
وَحَدَّثَنِي
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنِ ابْنِ شِهَابٍ،
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
الْمُسَيَّبِ
: أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ r نَهَى
عَنِ
الْمُزَابَنَةِ
وَالْمُحَاقَلَةِ.
وَالْمُزَابَنَةُ
اشْتِرَاءُ
الثَّمَرِ
بِالتَّمْرِ،
وَالْمُحَاقَلَةُ
اشْتِرَاءُ الزَّرْعِ
بِالْحِنْطَةِ،
وَاسْتِكْرَاءُ
الأَرْضِ
بِالْحِنْطَةِ.
Said b. Müseyyeb
{r.a)'den rivayete göre, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem müzabene ve
muhakale türü alışverişi yasakladı.
(Sadece İmam-ı
Malik'in Muvatla'ında geçmektedir.)
* Müzabene:
"Taze meyveyi kuru meyve karşılığında satmaktır."
* Muhakale:
"Başaktaki buğdayla eldeki buğdayı değiştirmek veya buğday vererek araziyi
kiralamak."
قَالَ
ابْنُ
شِهَابٍ :
فَسَأَلْتُ
سَعِيدَ بْنَ
الْمُسَيَّبِ
عَنِ
اسْتِكْرَاءِ
الأَرْضِ
بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ
؟ فَقَالَ :
لاَ بَأْسَ
بِذَلِكَ(
* İbn-i Şihab der
ki: "Said b. Müseyyeb'e altın ve gümüşle arazi kiralamanın hükmünü sordum.
O da bir sakınca yoktur" dedi.
قَالَ
مَالِكٌ :
نَهَى
رَسُولُ
اللَّهِ r عَنِ
الْمُزَابَنَةِ،
وَتَفْسِيرُ
الْمُزَابَنَةِ
أَنَّ كُلَّ
شَيْءٍ مِنَ
الْجِزَافِ،
الَّذِي لاَ
يُعْلَمُ
كَيْلُهُ،
وَلاَ وَزْنُهُ،
وَلاَ
عَدَدُهُ،
ابْتِيعَ
بِشَيْءٍ
مُسَمًّى
مِنَ
الْكَيْلِ،
أَوِ الْوَزْنِ،
أَوِ
الْعَدَدِ،
وَذَلِكَ
أَنْ يَقُولَ
الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ،
يَكُونُ لَهُ
الطَّعَامُ
الْمُصَبَّرُ،
الَّذِي لاَ
يُعْلَمُ
كَيْلُهُ، مِنَ
الْحِنْطَةِ, أَوِ
التَّمْرِ, أَوْ
مَا أَشْبَهَ
ذَلِكَ مِنَ
الأَطْعِمَةِ،
أَوْ يَكُونُ
لِلرَّجُلِ
السِّلْعَةُ
مِنَ
الْحِنْطَةِ،
أَوِ
النَّوَى، أَوِ
الْقَضْبِ،
أَوِ
الْعُصْفُرِ،
أَوِ
الْكُرْسُفِ،
أَوِ
الْكَتَّانِ،
أَوِ
الْقَزِّ،
أَوْ مَا
أَشْبَهَ
ذَلِكَ مِنَ
السِّلَعِ،
لاَ يُعْلَمُ
كَيْلُ شَيْءٍ
مِنْ ذَلِكَ،
وَلاَ
وَزْنُهُ،
وَلاَ عَدَدُهُ،
فَيَقُولُ
الرَّجُلُ
لِرَبِّ
تِلْكَ
السِّلْعَةِ :
كِلْ
سِلْعَتَكَ
هَذِهِ، أَوْ
مُرْ مَنْ يَكِيلُهَا،
أَوْ زِنْ
مِنْ ذَلِكَ
مَا يُوزَنُ،
أَوْ عُدَّ
مِنْ ذَلِكَ
مَا كَانَ يُعَدُّ،
فَمَا نَقَصَ
عَنْ كَيْلِ
كَذَا وَكَذَا
صَاعاً -
لِتَسْمِيَةٍ
يُسَمِّيهَا -
أَوْ وَزْنِ
كَذَا
وَكَذَا
رِطْلاً،
أَوْ عَدَدِ
كَذَا
وَكَذَا،
فَمَا نَقَصَ
مِنْ ذَلِكَ
فَعَلَيَّ
غُرْمُهُ
لَكَ، حَتَّى
أُوفِيَكَ
تِلْكَ
التَّسْمِيَةَ،
فَمَا زَادَ
عَلَى تِلْكَ
التَّسْمِيَةِ
فَهُوَ لِي،
أَضْمَنُ مَا
نَقَصَ مِنْ
ذَلِكَ،
عَلَى أَنْ
يَكُونَ لِي
مَا زَادَ.
فَلَيْسَ
ذَلِكَ
بَيْعاً، وَلَكِنَّهُ
الْمُخَاطَرَةُ
وَالْغَرَرُ،
وَالْقِمَارُ
يَدْخُلُ
هَذَا،
لأَنَّهُ
لَمْ
يَشْتَرِ مِنْهُ
شَيْئاً
بِشَيْءٍ
أَخْرَجَهُ،
وَلَكِنَّهُ
ضَمِنَ لَهُ
مَا سُمِّىَ
مِنْ ذَلِكَ
الْكَيْلِ،
أَوِ
الْوَزْنِ،
أَوِ الْعَدَدِ،
عَلَى أَنْ
يَكُونَ لَهُ
مَا زَادَ عَلَى
ذَلِكَ،
فَإِنْ
نَقَصَتْ
تِلْكَ
السِّلْعَةُ
عَنْ تِلْكَ
التَّسْمِيَةِ،
أَخَذَ مِنْ
مَالِ صَاحِبِهِ
مَا نَقَصَ،
بِغَيْرِ
ثَمَنٍ وَلاَ هِبَةٍ،
طَيِّبَةٍ
بِهَا
نَفْسُهُ،
فَهَذَا
يُشْبِهُ
الْقِمَارَ،
وَمَا كَانَ
مِثْلَ هَذَا
مِنَ
الأَشْيَاءِ
فَذَلِكَ
يَدْخُلُهُ(
* Malik der ki:
"Hasulullah (s.a.v.) müzabeneyi yasakladı müzabene ölçüsü tartısı ve
sayısı bilinmeyen şeylerin şu kadar gelir diyerek tahmini satılmasıdır. Bunun
örneği şudur: "Bir kimse diğer bir kimseye ölçüsü bilinmeyen bir yiyecek
maddesini buğday hurma ve benzeri şeyleri karşısındaki diğer bir kimseye yine
miktarları bilinmeyen ve yanında bulunan yonca, aspur, pamuk, keten ve benzeri
şeyler karşılığında elindeki şeyleri ölç veya ölçmeyi emret ölçsünler
tartsınlar saysınlar eğer bu şu kadar ölçekten veya kilodan veya şu kadar
sayıdan az gelirse üzerini tamamlayacağım. Fazla gelirse fazlası benimdir derse
bu bir satış değildir. Aldatma, kumar ve tehlikeli bir şeydir. Çünkü kişi bu
şekilde cebinden bir şey vererek mal satın almamıştır. Sadece belirttiğinden az
olursa üzerini tamamlamayı fazla olursa kendisine verilmesini ifade etmiştir.
Bu ne karşılıklı bir satış ne de gönül hoşluğu ile bir bağışlama olmayıp kumara
benzemektedir. Buna benzer alışverişIerin hükmü de hep böylecedir."
قَالَ
مَالِكٌ :
وَمِنْ
ذَلِكَ
أَيْضاً :
أَنْ يَقُولَ
الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ
لَهُ
الثَّوْبُ :
أَضْمَنُ
لَكَ مِنْ ثَوْبِكَ
هَذَا كَذَا
وَكَذَا
ظِهَارَةَ قَلَنْسُوَةٍ،
قَدْرُ كُلِّ
ظِهَارَةٍ
كَذَا
وَكَذَا -
لِشَيْءٍ
يُسَمِّيهِ -
فَمَا نَقَصَ
مِنْ ذَلِكَ
فَعَلَيَّ
غُرْمُهُ،
حَتَّى
أُوفِيَكَهُ،
وَمَا زَادَ
فَلِي. أَوْ
أَنْ يَقُولَ
الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ :
أَضْمَنُ
لَكَ مِنْ
ثِيَابِكَ
هَذِهِ كَذَا
وَكَذَا
قَمِيصاً،
ذَرْعُ كُلِّ
قَمِيصٍ
كَذَا
وَكَذَا، فَمَا
نَقَصَ مِنْ
ذَلِكَ
فَعَلَيَّ
غُرْمُهُ،
وَمَا زَادَ
عَلَى ذَلِكَ
فَلِي. أَوْ
أَنْ يَقُولُ
الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ
لَهُ الْجُلُودُ
مِنْ جُلُودِ
الْبَقَرِ
أَوِ
الإِبِلِ :
أُقَطِّعُ
جُلُودَكَ
هَذِهِ
نِعَالاً،
عَلَى إِمَامٍ
يُرِيهِ
إِيَّاهُ.
فَمَا نَقَصَ
مِنْ مِئَةِ
زَوْجٍ
فَعَلَيَّ
غُرْمُهُ،
وَمَا زَادَ
فَهُوَ لِي
بِمَا
ضَمِنْتُ
لَكَ.
وَمِمَّا
يُشْبِهُ
ذَلِكَ أَنْ
يَقُولَ الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ
عِنْدَهُ
حَبُّ
الْبَانِ :
اعْصُرْ حَبَّكَ
هَذَا، فَمَا
نَقَصَ مِنْ
كَذَا وَكَذَا
رِطْلاً
فَعَلَيَّ
أَنْ
أُعْطِيَكَهُ،
وَمَا زَادَ
فَهُوَ لِي.
فَهَذَا
كُلُّهُ وَمَا
أَشْبَهَهُ
مِنَ
الأَشْيَاءِ،
أَوْ ضَارَعَهُ
مِنَ
الْمُزَابَنَةِ،
الَّتِي لاَ
تَصْلُحُ وَلاَ
تَجُوزُ.
وَكَذَلِكَ
أَيْضاً إِذَا
قَالَ
الرَّجُلُ
لِلرَّجُلِ
لَهُ
الْخَبَطُ،
أَوِ
النَّوَى،
أَوِ
الْكُرْسُفُ،
أَوِ الْكَتَّانُ،
أَوِ
الْقَضْبُ،
أَوِ الْعُصْفُرُ
: أَبْتَاعُ
مِنْكَ هَذَا
الْخَبَطَ بِكَذَا
وَكَذَا
صَاعاً مِنْ
خَبَطٍ
يُخْبَطُ
مِثْلَ خَبَطِهِ،
أَوْ هَذَا
النَّوَى
بِكَذَا وَكَذَا
صَاعاً، مِنْ
نَوًى
مِثْلِهِ،
وَفِي الْعُصْفُرِ،
وَالْكُرْسُفِ،
وَالْكَتَّانِ،
وَالْقَضْبِ
مِثْلَ
ذَلِكَ.
فَهَذَا كُلُّهُ
يَرْجِعُ
إِلَى مَا
وَصَفْنَا
مِنَ الْمُزَابَنَةِ(
* Malik
der ki: "Şu sayılanlar da bu hükme girer bir kimse elbisesi olan birine
benim elbisemle seninkini değişelim benimki sana küçük gelirse ben farkını
vereceğim demesi veya senin kumaşından şu ölçülerde şu kadar elbise çıkar,
bundan az çıkarsa üzeri benim borcumdur, onu sana öderim, fazla çıkarsa fazlası
benimdir veya bir kimse bir kimseye senin şu elbisene karşılık şu kadar gömlek
verebilirim her bir gömleğin miktarı şöyledir, az gelirse üzerini ben öderim,
fazla olursa fazlası benimdir veya bir kimse yanında sığır ve deve derileri
bulunan bir kimseye şu derilerini kesip şu gördüğün kimseye yüz çift ayakkabı
dikeceğim eksik gelirse üzerini tamamlayacağım fazla gelirse fazlası benim
olacak şeklindeki sözler gibi. Yine bir kimse yanında meyveler bulunan bir
kimseye bu meyveleri sık şu kadar ölçek suyu çıkacak az çıkarsa üzerini ben
tamamlayacağım fazla gelirse fazlası benimdir" dese ... Yine bu ve benzeri
tür alışverişler müzabene kapsamına girer ki helal ve caiz değildir. Yine aynı
şekilde birileri yanında gazel, çekirdek, pamuk, keten yonca ve aspur bulunan
bir kimseye: "Ben senin şu miktar gazelini aynı şekilde silkelenip
dökülecek eşit miktarda gaz el karşılığında veya şu kadar ölçek çekirdeği şu
kadar bu kadar ölçekle satın alacağım dese -usfur, pamuk, keten ve yoncada da
durum aynıdır- Tüm bu sayılan modeldeki alışverişler müzabene türü alışverişe
girer ki caiz değildir,"