1 - باب مَا
جَاءَ فِي
بَيْعِ
الْعُرْبَانِ
1. PEY (Kaparo) Vermek
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنِ الثِّقَةِ
عِنْدَهُ،
عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُعَيْبٍ,
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ جَدِّهِ
: أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ r نَهَى
عَنْ بَيْعِ
الْعُرْبَانِ(
Amr b. Şuayb
babası vasıtasıyla dedesinden naklediyor:
«Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kaparo ile alış
verişi yasakladı.» demiştir.
Mahir: Amr bin
Şuayb’ın dedesi: Abdullah bin Amr bin el-As’tır
قَالَ
مَالِكٌ :
وَذَلِكَ
فِيمَا نُرَى
وَاللَّهُ
أَعْلَمُ،
أَنْ
يَشْتَرِىَ
الرَّجُلُ
الْعَبْدَ،
أَوِ
الْوَلِيدَةَ،
أَوْ يَتَكَارَى
الدَّابَّةَ،
ثُمَّ
يَقُولَ لِلَّذِى
اشْتَرَى
مِنْهُ، أَوْ
تَكَارَى مِنْهُ
: أُعْطِيكَ
دِينَاراً،
أَوْ دِرْهَماً،
أَوْ
أَكْثَرَ
مِنْ ذَلِكَ
أَوْ أَقَلَّ،
عَلَى إنِّي
إِنْ
أَخَذْتُ
السِّلْعَةَ،
أَوْ
رَكِبْتُ مَا
تَكَارَيْتُ
مِنْكَ،
فَالَّذِي
أَعْطَيْتُكَ
هُوَ مِنْ
ثَمَنِ
السِّلْعَةِ،
أَوْ مِنْ
كِرَاءِ
الدَّابَّةِ،
وَإِنْ
تَرَكْتُ
ابْتِيَاعَ
السِّلْعَةِ،
أَوْ كِرَاءَ
الدَّابَّةِ،
فَمَا
أَعْطَيْتُكَ
لَكَ بَاطِلٌ
بِغَيْرِ
شَيْءٍ(
İmam Malik der
ki; Allah'u alem kaparo ile alış-veriş şöyle olurdu.» Kaparo, birinin köle veya
cariye satın alıp ya da hayvan kiralayıp sonra mal sahibine yani malı satan
veya kiraya verene: «Bu satın aldığım malı almak veya kiraladığım hayvana
binmek üzere sana bir dirhem —veya daha az ya da daha çok— vereceğim. Şayet
malı alır yahut hayvanı kiralarsam verdiğim kaparoyu alacağımdan düşersin ve
hayvanı yahut malı almaktan yahut hayvanı kiralamaktan vaz geçersem kaparo
senin olsun» demesidir ki bu batıldır.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالأَمْرُ
عِنْدَنَا :
أَنَّهُ لاَ
بَأْسَ
بِأَنْ
يَبْتَاعَ
الْعَبْدَ
التَّاجِرَ
الْفَصِيحَ،
بِالأَعْبُدِ
مِنَ
الْحَبَشَةِ،
أَوْ مِنْ
جِنْسٍ مِنَ
الأَجْنَاسِ،
لَيْسُوا
مِثْلَهُ فِي
الْفَصَاحَةِ, وَلاَ
فِي
التِّجَارَةِ
وَالنَّفَاذِ
وَالْمَعْرِفَةِ،
لاَ بَأْسَ
بِهَذَا أَنْ
يَشْتَرِيَ
مِنْهُ
الْعَبْدَ
بِالْعَبْدَيْنِ،
أَوْ
بِالأَعْبُدِ
إِلَى أَجَلٍ
مَعْلُومٍ،
إِذَا
اخْتَلَفَ
فَبَانَ
اخْتِلاَفُهُ،
فَإِنْ
أَشْبَهَ
بَعْضُ
ذَلِكَ
بَعْضاً،
حَتَّى
يَتَقَارَبَ،
فَلاَ
يَأْخُذْ
مِنْهُ
اثْنَيْنِ
بِوَاحِدٍ
إِلَى
أَجَلٍ،
وَإِنِ
اخْتَلَفَتْ
أَجْنَاسُهُمْ(
İmam Malik der
ki: Bizdeki uygulamaya göre, Natıkalı, güzel konuşan, ticari kabiliyeti olan,
ileri görüşlü ve bilgin bir köleyi aynı seviyede olmayan iki yahut daha fazla
köle karşılığında vadeli satın almak caizdir. Aralarındaki fark bilinmeyecek
kadar azsa (faiz olma ihtimalinden dolayı) bir köleyi vadeli olarak birden fazla
köleye alıp satmak caiz değildir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَلاَ بَأْسَ
بِأَنْ
تَبِيعَ مَا
اشْتَرَيْتَ
مِنْ ذَلِكَ،
قَبْلَ أَنْ
تَسْتَوْفِيَهُ،
إِذَا
انْتَقَدْتَ
ثَمَنَهُ،
مِنْ غَيْرِ
صَاحِبِهِ
الَّذِي
اشْتَرَيْتَهُ
مِنْهُ(
İmam Malik der
ki: Bedelini peşin ödeyerek satın aldığın bir şeyi teslim almadan başka birine
satabilirsin.
قَالَ
مَالِكٌ : لاَ
يَنْبَغِي
أَنْ يُسْتَثْنَى
جَنِينٌ فِي
بَطْنِ
أُمِّهِ
إِذَا بِيعَتْ،
لأَنَّ
ذَلِكَ
غَرَرٌ لاَ
يُدْرَى أَذَكَرٌ
هُوَ أَمْ
أُنْثَى،
أَحَسَنٌ
أَمْ قَبِيحٌ،
أَوْ نَاقِصٌ
أَوْ تَامٌّ،
أَوْ حَىٌّ
أَوْ مَيْتٌ،
وَذَلِكَ
يَضَعُ مِنْ
ثَمَنِهَا(
İmam Malik der
ki: Hamile bir cariye satılınca karnındaki cenini akid dışı tutup istisna
etmek doğru değildir. Zira bu meçhul olup aldatmacalı bir satıştır: Ceninin
erkek mi, dişi mi, güzel mi, çirkin mi, tamam mı, noksan mı, diri mi, ölü mü
olacağı bilinemez. Bunlar ise cariyenin değerini düşürür.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَبْتَاعُ الْعَبْدَ،
أَوِ
الْوَلِيدَةَ
بِمِئَةِ دِينَارٍ
إِلَى أَجَلٍ,
ثُمَّ
يَنْدَمُ
الْبَائِعُ،
فَيَسْأَلُ
الْمُبْتَاعَ
أَنْ يُقِيلَهُ
بِعَشَرَةِ
دَنَانِيرَ
يَدْفَعُهَا
إِلَيْهِ
نَقْداً،
أَوْ إِلَى
أَجَلٍ،
وَيَمْحُو
عَنْهُ
الْمِئَةَ
دِينَارٍ
الَّتِي لَهُ.
قَالَ
مَالِكٌ : لاَ
بَأْسَ
بِذَلِكَ
وَإِنْ نَدِمَ
الْمُبْتَاعُ،
فَسَأَلَ
الْبَائِعَ
أَنْ
يُقِيلَهُ
فِي
الْجَارِيَةِ
أَوِ
الْعَبْدِ،
وَيَزِيدَهُ
عَشَرَةَ
دَنَانِيرَ
نَقْداً، أَوْ
إِلَى أَجَلٍ
أَبْعَدَ
مِنَ
الأَجَلِ الَّذِي
اشْتَرَى
إِلَيْهِ
الْعَبْدَ
أَوِ الْوَلِيدَةَ،
فَإِنَّ
ذَلِكَ لاَ
يَنْبَغِي،
وَإِنَّمَا
كَرِهَ
ذَلِكَ،
لأَنَّ الْبَائِعَ
كَأَنَّهُ
بَاعَ مِنْهُ
مِئَةَ دِينَارٍ
لَهُ، إِلَى
سَنَةٍ
قَبْلَ أَنْ
تَحِلَّ
بِجَارِيَةٍ
وَبِعَشَرَةِ
دَنَانِيرَ
نَقْداً،
أَوْ إِلَى
أَجَلٍ
أَبْعَدَ
مِنَ
السَّنَةِ،
فَدَخَلَ فِي
ذَلِكَ
بَيْعُ
الذَّهَبِ
بِالذَّهَبِ
إِلَى أَجَلٍ.
İmam Malik der
ki: Biri veresiye yüz dinara köle veya cariye satın alıp sonra satıcı pişman
olarak müşteriye, pazarlığı bozması için peşin veya ileride fazladan on dinar
vermeyi ve yüz dinar borcunu silmesi teklif etse caizdir. Ama müşteri pişman
olup, pazarlığı bozması için satıcıya, peşin veya vadeli olarak köle ya da
cariyeyi satın aldığı vadeden daha ileri bir vadede ödemek üzere bunların
fiatından fazla on dinar vermeyi teklif etse, bu doğru değildir, îmam Malik
bunu kerih görmüştür. Çünkü bu durumda sanki satıcı bir sene vadeli olan yüz
dinarını zamanı gelmeden önce bir cariye ve on dinar karşılığında peşin ya da
bir seneden fazla vadeli olarak satmış olur. Vadeli olarak altının altın
karşılığında satılması da bu hükme dahildir.
قَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
يَبِيعُ مِنَ الرَّجُلِ
الْجَارِيَةَ
بِمَائِةِ
دِينَارٍ
إِلَى أَجَلٍ,
ثُمَّ يَشْتَرِيهَا
بِأَكْثَرَ
مِنْ ذَلِكَ
الثَّمَنِ،
الَّذِي
بَاعَهَا
بِهِ إِلَى
أَبْعَدَ مِنْ
ذَلِكَ
الأَجَلِ،
الَّذِي
بَاعَهَا إِلَيْهِ،
إِنَّ ذَلِكَ
لاَ يَصْلُحُ.
وَتَفْسِيرُ
مَا كَرِهَ
مِنْ ذَلِكَ :
أَنْ يَبِيعَ الرَّجُلُ
الْجَارِيَةَ
إِلَى
أَجَلٍ،
ثُمَّ يَبْتَاعُهَا
إِلَى أَجَلٍ
أَبْعَدَ
مِنْهُ، يَبِيعُهَا
بِثَلاَثِينَ
دِينَاراً
إِلَى شَهْرٍ،
ثُمَّ
يَبْتَاعُهَا
بِسِتِّينَ
دِينَاراً
إِلَى سَنَةٍ
أَوْ إِلَى
نِصْفِ سَنَةٍ،
فَصَارَ إِنْ
رَجَعَتْ
إِلَيْهِ
سِلْعَتُهُ
بِعَيْنِهَا
وَأَعْطَاهُ
صَاحِبُهُ
ثَلاَثِينَ
دِينَاراً
إِلَى
شَهْرٍ،
بِسِتِّينَ
دِينَاراً إِلَى
سَنَةٍ، أَوْ
إِلَى نِصْفِ
سَنَةٍ، فَهَذَا
لاَ
يَنْبَغِى.
İmam Malik der
ki: Biri, bir adama veresiye yüz dinara cariye satıp sonra aynı cariyeyi
sattığı kimseden daha ileri bir tarihte Ödemek üzere daha pahalı bir fiata
satın alsa bu doğru değildir. Bunun sebebi ise, belirli bir vade ile sattığı
cariyeyi, ondan daha uzun bir vade ile geri almasıdır. Zira otuz dinara bir ay
vade ile sattığı cariyeyi, altmış dinara altı ay veya bir sene vade ile geri
alınca bu, bir vade ile otuz dinara sattığı malının bir sene veya altı ay vade
ile altmış dinara geri kendisine dönmesi gibi olur. Bu ise caiz değildir.