5 - باب
اللَّغْوِ
فِي
الْيَمِينِ
5.
Yemin-i Lağv:
حَدَّثَنِي
يَحْيَى،
عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ هِشَامِ
بْنِ
عُرْوَةَ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ عَائِشَةَ
أُمِّ
الْمُؤْمِنِينَ،
أَنَّهَا
كَانَتْ
تَقُولُ :
لَغْوُ
الْيَمِينِ قَوْلُ
الإِنْسَانِ :
لاَ
وَاللَّهِ،
بَلَى وَاللَّهِ.
Mu'minlerin annesi Hz. Aişe şöyle
derdi: Yemin-i Lağv, bir insanın hayır vallahi, evet
vallahi şeklinde yemin etmesidir.
Diğer tahric: Buhari (4613, 6663); Nesai s-kübra (11084); Ebu Davud, (3254); İbn Hibban (4333)
قَالَ
مَالِكٌ :
أَحْسَنُ مَا
سَمِعْتُ فِي
هَذَا : أَنَّ
اللَّغْوَ
حَلِفُ
الإِنْسَانِ
عَلَى
الشَّيْءِ
يَسْتَيْقِنُ
أَنَّهُ
كَذَلِكَ،
ثُمَّ
يُوجَدُ
عَلَى غَيْرِ
ذَلِكَ،
فَهُوَ
اللَّغْوُ.
İmanı Malik'den: Bu konuda duyduğum en güzel tarif şudur: Yemin-i
lağv, bir insanın bir konunun öyle olduğuna
kesinlikle inanarak yemin etmesi fakat hakikatte öyle olmadığının anlaşılması
halidir.
قَالَ
مَالِكٌ :
وَعَقْدُ
الْيَمِينِ،
أَنْ يَحْلِفَ
الرَّجُلُ
أَنْ لاَ
يَبِيعَ ثَوْبَهُ
بَعَشَرَةِ
دَنَانِيرَ،
ثُمَّ يَبِيعَهُ
بِذَلِكَ،
أَوْ
يَحْلِفَ
لَيَضْرِبَنَّ
غُلاَمَهُ،
ثُمَّ لاَ
يَضْرِبُهُ،
وَنَحْوَ
هَذَا،
فَهَذَا
الَّذِي
يُكَفِّرُ
صَاحِبُهُ
عَنْ
يَمِينِهِ،
وَلَيْسَ فِي
اللَّغْوِ
كَفَّارَةٌ.
Yemin-i akd, bir adamın elbisesini on dinara satmayacağına dair
yemin edip sonra tekrar onu on dinara satması veya kölesini döveceğine dair
yemin edip dövmemesi ve buna benzer yemin edilip yerine getirilmeyen
yeminlerdir. Yemin-i akd yapan kimse kefaret-i yemin
öder, fakat yemin-i lağv yapan ödemez.
قَالَ
مَالِكٌ :
فَأَمَّا
الَّذِي
يَحْلِفُ عَلَى
الشَّيْءِ
وَهُوَ يَعْلَمُ
أَنَّهُ
آثِمٌ،
وَيَحْلِفُ
عَلَى الْكَذِبِ
وَهُوَ
يَعْلَمُ،
لِيُرْضِىَ
بِهِ أَحَداً،
أَوْ
لِيَعْتَذِرَ
بِهِ إِلَى مُعْتَذَرٍ
إِلَيْهِ،
أَوْ
لِيَقْطَعَ
بِهِ مَالاً،
فَهَذَا
أَعْظَمُ
مِنْ أَنْ
تَكُونَ
فِيهِ
كَفَّارَةٌ.
İmam Malik'ten:
Bile bile günah üzerine yemin etmek, yalan yere yemin
etmek, birini memnun etmek için veya birine mazur görünmek için yemin etmek
veya bir mala sahip olabilmek için yemin etmek, kefaretle ödenen yeminlerden
daha büyük günahtır.