14 - باب
مَا جَاءَ
فِيمَا
يُعْتَدُّ
بِهِ مِنَ
السَّخْلِ
فِي
الصَّدَقَةِ
14. Oğlak Ve Kuzuların
Zekata Tabi Oluşu:
حَدَّثَنِي
يَحْيَى
،عَنْ
مَالِكٍ،
عَنْ ثَوْرِ
بْنِ زَيْدٍ
الدِّيلِيِّ،
عَنِ ابْنٍ
لِعَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
سُفْيَانَ
الثَّقَفِي،
عَنْ جَدِّهِ
سُفْيَانَ
بْنِ عَبْدِ اللَّهِ،
أَنَّ عُمَرَ
بْنَ
الْخَطَّابِ
بَعَثَهُ
مُصَدِّقاً،
فَكَانَ
يَعُدُّ
عَلَى
النَّاسِ
بِالسَّخْلِ،
فَقَالُوا :
أَتَعُدُّ
عَلَيْنَا بِالسَّخْلِ
وَلاَ
تَأْخُذُ
مِنْهُ
شَيْئاً.
فَلَمَّا
قَدِمَ عَلَى
عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ
ذَكَرَ لَهُ
ذَلِكَ،
فَقَالَ
عُمَرُ :
نَعَمْ
تَعُدُّ
عَلَيْهِمْ
بِالسَّخْلَةِ
يَحْمِلُهَا
الرَّاعِي
وَلاَ
تَأْخُذُهَا،
وَلاَ تَأْخُذُ
الأَكُولَةَ،
وَلاَ
الرُّبَّى,
وَلاَ
الْمَاخِضَ،
وَلاَ فَحْلَ
الْغَنَمِ،
وَتَأْخُذُ
الْجَذَعَةَ،
وَالثَّنِيَّةَ،
وَذَلِكَ
عَدْلٌ
بَيْنَ
غِذَاءِ
الْغَنَمِ
وَخِيَارِهِ(465).
قَالَ
مَالِكٌ :
وَالسَّخْلَةُ
الصَّغِيرَةُ
حِينَ
تُنْتَجُ.
وَالرُّبَّى
الَّتِي قَدْ
وَضَعَتْ
فَهِيَ
تُرَبِّي
وَلَدَهَا،
وَالْمَاخِضُ
هِيَ
الْحَامِلُ،
وَالأَكُولَةُ
هِيَ شَاةُ
اللَّحْمِ
الَّتِي تُسَمَّنُ
لِتُؤْكَلَ.
Süfyan b.
Abdullah anlatıyor: Ömer b. Hattab beni zekat memuru tayin etmişti. Ben oğlak
ve kuzuları da nisaba dahil ediyordum. Bunun üzerine:
«— Oğlak ve
kuzuları da sayıyorsun, fakat zekat olarak onlardan almıyorsun!» diye itirazda
bulundular. Hz. Ömer'in huzuruna gelince, olanları anlattım. Hz. Ömer:
„ — Evet,
çobanların kucaklarında taşıdıkları oğlak ve kuzular r*u nisap miktarına
dahildir, fakat sen onları zekat olarak alma Onların mallarından etlik için
besleneni, yavrusu olanı, yüklü, olanı ve erkek hayvanlarını da alma, bir ve
iki yaşında olanları el\ Yavrularla en iyileri arasında adalete uygun olan da
budur.» dedi.
İmam Malik der
ki: Sahle, yeni doğan kuzu ve oğlaktır; rubba, ^eni doğum yapıp yavrusunu
büyüten hayvandır; mahıd, hamile hayvandır; eküle ise, yemek için beslenen
etlik koyundur.
وَقَالَ
مَالِكٌ فِي
الرَّجُلِ
تَكُونُ لَهُ
الْغَنَمُ
لاَ تَجِبُ
فِيهَا الصَّدَقَةُ،
فَتَوَالَدُ
قَبْلَ أَنْ
يَأْتِيَهَا
الْمُصَدِّقُ
بِيَوْمٍ
وَاحِدٍ،
فَتَبْلُغُ
مَا تَجِبُ
فِيهِ
الصَّدَقَةُ
بِوِلاَدَتِهَا.
قَالَ
مَالِكٌ :
إِذَا بَلَغَتِ
الْغَنَمُ
بِأَوْلاَدِهَا
مَا تَجِبُ
فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
فَعَلَيْهِ
فِيهَا الصَّدَقَةُ,
وَذَلِكَ
أَنَّ
وِلاَدَةَ
الْغَنَمِ
مِنْهَا، وَذَلِكَ
مُخَالِفٌ
لِمَا
أُفِيدَ
مِنْهَا
بِاشْتِرَاءٍ،
أَوْ هِبَةٍ،
أَوْ مِيرَاثٍ،
وَمِثْلُ
ذَلِكَ
الْعَرْضُ
لاَ يَبْلُغُ
ثَمَنُهُ مَا
تَجِبُ فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
ثُمَّ
يَبِيعُهُ
صَاحِبُهُ
فَيَبْلُغُ بِرِبْحِهِ
مَا تَجِبُ
فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
فَيُصَدِّقُ
رِبْحَهُ
مَعَ رَأْسِ
الْمَالِ،
وَلَوْ كَانَ
رِبْحُهُ
فَائِدَةً
أَوْ
مِيرَاثاً
لَمْ تَجِبْ
فِيهِ
الصَّدَقَةُ،
حَتَّى
يَحُولَ عَلَيْهِ
الْحَوْلُ
مِنْ يَوْمَ
أَفَادَهُ أَوْ
وَرِثَهُ(466).
قَالَ
مَالِكٌ :
فَغِذَاءُ
الْغَنَمِ
مِنْهَا،
كَمَا رِبْحُ
الْمَالِ
مِنْهُ، غَيْرَ
أَنَّ ذَلِكَ
يَخْتَلِفُ
فِي وَجْهٍ آخَرَ،
أَنَّهُ
إِذَا كَانَ
لِلرَّجُلِ
مِنَ
الذَّهَبِ
أَوِ
الْوَرِقِ
مَا تَجِبُ فِيهِ
الزَّكَاةُ،
ثُمَّ
أَفَادَ
إِلَيْهِ مَالاً،
تَرَكَ
مَالَهُ
الَّذِي
أَفَادَ، فَلَمْ
يُزَكِّهِ
مَعَ مَالِهِ
الأَوَّلِ
حِينَ
يُزَكِّيهِ،
حَتَّى
يَحُولَ
عَلَى
الْفَائِدَةِ
الْحَوْلُ
مِنْ يَوْمَ
أَفَادَهَا،
وَلَوْ كَانَتْ
لِرَجُلٍ
غَنَمٌ، أَوْ
بَقَرٌ، أَوْ
إِبِلٌ،
تَجِبُ فِي
كُلِّ صِنْفٍ
مِنْهَا الصَّدَقَةُ،
ثُمَّ
أَفَادَ
إِلَيْهَا بَعِيراً،
أَوْ بَقَرَةً،
أَوْ شَاةً،
صَدَّقَهَا
مَعَ صِنْفِ
مَا أَفَادَ
مِنْ ذَلِكَ
حِينَ
يُصَدِّقُهُ،
إِذَا كَانَ
عِنْدَهُ
مِنْ ذَلِكَ
الصِّنْفِ
الَّذِي
أَفَادَ
نِصَابُ
مَاشِيَةٍ(467).
قَالَ
مَالِكٌ :
وَهَذَا
أَحْسَنُ مَا
سَمِعْتُ فِي
ذَلِكَ.
İmam Malik der
ki: Bir adamın elinde nisabı doldurmayacak miktarda koyun olsa, zekat memuru
gelmeden bir gün önce bunlar kuzulasa ve kuzularla beraber nisaba ulaşsa bu
koyunların zekatını vermesi gerekir.
Koyunlar
kuzularıyla beraber nisabı tamamlıyorsa zekat düşer, çünkü kuzular da malın kan
gibi koyunlardan sayılır. Ancak şu durum müstesnadır: Adamın elinde nisap
miktarına ulaşmayacak kadar mal olsa ve satın alma, hibe veya miras yoluyla
bunu nisaba ulaştırsa bu durumda bu mal için zekat vermek gerekmez. Ticaret
malı da böyledir. Şayet para olarak değeri nisaba ulaşmıyor, bunu sattığı zaman
elde ettiği karla nisaba ulaşıyorsa, karı anaparaya ekliyerek ikisine birlikte
zekat vermesi gerekir. Bu kar (nisabı tamamlayan fazlalık) satış dışında bir
gelir veya miras yoluyla elde edilmiş ise kazanıldığı veya varis olunduğu
günden itibaren üzerinden bir sene geçmesi gerekir.
imam Malik der
ki: Koyunun kuzusu ondan sayılır, tıpkı kazancın da asıl maldan sayıldığı gibi.
Ancak bir açıdan farklılık gösterir. Şöyle ki: Adamın elinde nisap miktarına
ulaşan altın veya gümüşü var. Sonradan buna biraz daim ilave ediyor: Bir kimse
önce elinde olan altın ve gümüşün zekatını verir. Sonradan elde ettiğinin de
zekatını üzerinden bir sene geçtikten sonra verir. Yine bir adamın her biri
ayrı ayrı sayıca nisaba ulaşmış koyun, sığır ve devesi olsa, daha sonra da
bunlara biraz daha koyun, sığır ve deve katsa elindeki malların zekatını
verirken, bunların zekatını da birlikte verir.
imam Malik bu
mesele ile ilgili olarak: «îşte duyduğum en güzel hüküm budur.» der.