SAHİH-İ MÜSLİM

ZÜHD

 

20- HİCRET HADİSİ -Kİ BUNA GÖç HADİSİ DE DENİLİR- HAKKINDA BİR BAB

 

7438-75/1- Bana Seleme b. Şebib tahdis etti, bize Hasan b. A'yen tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Ebu İshak tahdis edip dedi ki: el-Bera b. Azib'i şöyle derken dinledim: Ebu Bekr es-Sıddik evinde iken babamın yanına geldi, ondan bir semer satın aldı. Azib'e: Benimle beraberoğlunu gönder de onu benimle birlikte evime kadar taşısın dedi. Bunun üzerine babam da bana: Onu taşı dedi, ben de onu taşıdım. Babam da onunla birlikte parasını almak üzere çıktı. Babam ona: Ey Ebu Bekir! Bana Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte gittiğin gece nasıl yaptınız bir anlat dedi. Ebu Bekir de:

Olur dedi. O gecemizin tamamında yol aldık. Nihayet öğle sıcağı gelip de yol tenhalaşıp kimsenin geçmediği bir zamanda karşımıza gölgesi olan uzunca bir kaya çıktı. Henüz güneş onun üzerine gelmemişti. Biz de onun yakınında konakladık. Kayaya gittim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gölgesinde uyuyaCağı bir yeri kendi elimle düzelttim. Sonra üzerine bir post serdim. Sonra da:

Uyu ey Allah'ın Resulü! Ben senin etrafında ne var ne yok teftiş edeceğim dedim. O da uyudu. Ben de etrafında ne var ne yok bakayım diye çıktım. Derken bir koyun çobanının koyunları iİe kayaya doğru aynı maksatla geldiğini gördüm. Onu karşılayaraksen kimin çobanısın ey çocuk dedim. O Medine ahalisinden bir adamın çobanı olduğunu söyledi. Ben: Koyunlarında süt var mı dedim. O: Evet dedi. Bu sefer: Peki benim için süt sağar mısın dedim. O: Evet deyip bir koyun aldı. Ona: Memeyi kıldan topraktan ve pisliklerden temizle dedim.

 

{Ebu İshak} dedi ki: Bu arada el-Bera'nın temizleyerek {silkeleyerek} bir elini diğerinin üzerine vurduğunu gördüm. Çoban benim için beraberindeki bir tahta çanağa bir sağımbk süt sağdı.

 

Beraberimde onunla Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için ondan içip abdest alması için götürdüğüm bir mataram da vardı.

 

"Ebu Bekir {devamla} dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gittim. Onu uykusundan uyandırmak hoşumagitmedi. Sonra O'nun uyandığını gördüm. Sütün üzerine alt taraftan soğuyuncaya kadar bir miktar su döktüm. Sonra: Ey Allah'ın Resulü! Bu sütten iç dedim. O da gönlüm rahatlayıncaya kadar içti. Sonra da: "Yola koyulma zamanı gelmedi mi" buyurdu. Ben: Geldi dedim. Güneş zevale erdikten sonra yola koyulduk. Süraka b. Malik de bizi takib etti. Biz sert bir yerde iken Ey Allah'ın Rasulü! Bize yetişildi dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üzülme, muhakkak Allah bizimledir" buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona beddua etti. Alının ayaklan görüşüme göre karnına kadar yere geçti.

 

Süraka: Ben gerçekten her ikinizin de bana beddua ettiğinizi bildim.

 

Haydi bana dua ediniz. Size Allah adına yemin ediyorum ki sizi takip edenleri geri çevireceğim dedi. O da Allah'a dua etti. Süraka kurtuldu. Geri döndü. Kiminle karşılaşlıysa mutlaka: Ben bu tarafı sizin için kontrol ettim. Bakmanıza gerek yok diyor ve kiminle karşılaşlıysa mutlaka geri çeviriyordu. Böylece bize verdiği sözünde durdu.

Bu hadisi bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Osman b. Ömer tahdis etti. (H.) Bunu bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize en-Nadr b. Şumeyl haber verdi (Osman ile) ikisi İsrail'den, o Ebu İshak'dan, o Bera'dan şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Bekir babamdan on üç dirheme bir semer salın aldı ve hadisi Zuheyr'in Ebu İshak’DAN naklettiği hadisi ile aynı manada rivayet etti. Osman b. Ömer'den diye rivayetinde şunları söyledi: (Süraka) yaklaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona beddua etti. Alının da ayaklan karnına kadar yere batb. Süraka alın üzerinden atladı ve: Ey Muhammed! Ben bunun senin işin olduğunu bildim. Allah'a içinde bulunduğum bu halden kurtarması için dua et. Arkamda kim varsa sizin durumunuzu ondan saklayacağıma dair de sana söz veriyorum. 'İşte benim ok torbam. Ondan bir ok al. Filan ve fılan yerde bana ait develerin ve hizmetçilerimin yanından geçeceksin. Onlardan ihtiyacın olanı al dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin develerine bir ihtiyacım yok" buyurdu. Geceleyin Medine'ye geldik. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hangilerine misafir olacak diye birbirleri ile tarlışlılar. O da: ''Abdulmuttalib'in dayılan neccaroğullarının misafiri olacağım. Böylelikle onlara ikramda bulunmuş olurum" buyurdu. Erkekler ve kadınlar evlerin damına çıkblar, çocuklar ve hizmetçiler yollara dağılarak Ya Muhammed ya Rasulallah ya Muhammed ya Rasulullah diye sesleniyorlardı.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bedelini almak üzere" bedelini tahsil etmek üzere (çıklı). Sera ve esra (geceleyin yürüdü) iki ayn söyleyiş olarak aynı anlamda kullanılır.

 

"Kaimuzzahira: günün ortası" demek olup bu da güneşin istiva (göğün ortasında) bulunma hali demektir. Ona "kaim" denilmesi gölgenin görülmemesinden dolayıdır. Sanki gölge ayakta durmuş gibidir. nüshaların çoğunda ise zı harfi ötreli ve he'den sonra ye hazfedilmiş olarak "kaimuzzuhr" diye kaydedilmiştir.

 

"Bir kaya göründü." Yani böyle bir kayayı gördük.

 

"Üzerine bir post serdim." Maksat giyilen, bildiğimiz post (kürk)dür. Doğrusu budur. Kadı lyaz ise bazılarının buradaki "ferve / post" ile ot kastedildiğini söylediklerini zikretmektedir. Çünkü ona da "ferve" denilir. Ama bu batıl bir görüşdür. Bu kanaati reddeden hususlardan birisi de Buhari'deki "beraberimdeki bir post" ifadesidir. Posta (kürke) sonu yuvarlak te ile ferveh denildiği gibi te'siz olarak "ferv" de denilir. Her ikisi de sahih olmakla birlikte lügatta daha meşhur olan budur.

 

"Etrafında ne var ne yok teftiş edeceğim." Ortalıkta düşman olup olmadığını araştıracağım demektir.

 

"Ey genç sen kimin çobanısın dedim. O: Medine ahalisinden bir adamın" dedi. Burada medine'den kasıt Mekke'dir. Çünkü henüz Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in medine'sine Medine adı verilmemişti. O zaman adı Yesrib idi. Sağlıklı ve doğru cevap budur. Kadı lyaz'ın burada medine'nin sözkonusu edilmesi bir yanılmadır demesi ise dediği gibi değildir. Aksine doğrudur ve bundan kasıt Mekke' dir.

 

"Koyunlarında süt var mı" leben: süt kelimesi lam ve be harfleri fethalı söylenir. Bildiğimiz süt kastedilmektedir. Meşhur olan rivayet budur. Bazılan ise lam harfi ötreli, be harfi sakin "lubn" diye rivayet etmişlerdir ki bu da sütleri olan koyunlar anlamındadır.

 

"Beraberindeki tahta bir çanağa bir sağımlık süt sağdı. Beraberinde de ... bir mataram vardı." Buradaki "ka'b: bilinen ahşap bir çanak" demektir.

 

Kaf harfi ötreli ve peltek se ile küsbe ise bir sağımlık süt miktarına denilir.

 

Bu açıklamayı İbnu's-Sikkit yapmıştır. Bunun ondan daha az miktan anlattığı da söylenmiştir.

İdave (matara) küçük bir su kabı gibidir.

 

Bu hadis-i şerif hakkında soru sorulup: Bu çocuktan (hizmetçiden, köleden) maliki olmadığı halde sütü nasıliçtiler diye bir soru sorulabilir. Bunun bir kaç şekilde cevabının verilmesi mümkündür:

 

1. Bu, Arapların çobanlara yanlarında bir misafir yahut bir yolcu geçmesi halinde ona süt içirmelerine ve benzeri şeyler yapmalarına izin verdikleri şeklindeki adetlerine göre yorumlanır.

 

2. Bu çoban nazlarının geçtiği bir arkadaşlarının çobanı idi. Bu da caizdir.

 

3. Bu emanı olmayan bir harbinin' malıdır. Böyle bir durumda da bu caiz

olur.

 

4. Çaresiz kalmış olabilirler. İlk iki cevap daha güzeldir.

 

"Altı soğuyuncaya kadar" meşhur olana göre re harfi fethalıdır. Cevheri ötreli okunacağını söylemiştir.

 

"Biz ise sert bir yerde idik." Buradaki "cered" lafzında cim ve lam harfleri fethalıdır. Sert zemin demektir. İki dal ile "ceded" diye de rivayet edilmiştir. Bu da düz yer demektir. Orası sert ve düz bir yer idi.

 

"Atı karnına kadar battı" yani o sert zeminde atın ayakları battı.

 

Yine "seha" de buradaki "irtafemet: battı" ile aynı anlamdadır. "Arkamdan geleceklerden durumunuzu gizleyeceğim." Yani sizi takip edenler arasından arkamdan geleceklere durumunuzu gizleyeceğim ve hiçkimsenin durumunuzu bilmenize imkan vermeyecek şekilde onlara başka şeyler söyleyeceğim.

 

Bu hadis-i şeriften çeşitli hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu açık mucizesi, Ebu Bekir esSıddik (radıyallahu anh)'ın da çeşitli bakımlardan açık bir fazileti görülmektedir.

 

2. Tabii olanın tabi olduğu kimseye hizmet etmesi mümkündür.

 

3. Yolculukta taharet için, içmek için, matara, ibrik ve benzeri şeyleri beraber götürmek yerindedir.

 

4. Şanı yüce Allah'a tevekkülün fazileti ve güzel akıbeti görülmektedir.

 

5. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in gelmesinden dolayı sevinmeleri ve gelişine sevindiklerini açıkça ortaya koymaları dolayısıyla Ensar' ın pek çok fazileti vardır.

 

6. Akrabalık uzak olsun yakın olsun akrabalık bağını gözetmenin fazileti vardır. Üstün bir şahsiyet akrabalarının bulunduğu bir şehire gelecek olursa, onlara bu yolla ikramda bulunmak üzere misafir olur. Allah en iyi bilendir .

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1- ÇEŞİTLİ AYETLERİN TEFSİRİ HAKKINDA BİR BAB