SAHİH-İ MÜSLİM |
TEFSİR |
1- ÇEŞİTLİ AYETLERİN
TEFSİRİ HAKKINDA BİR BAB
1 - (3015) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معمر عن
همام بن منبه،
قال: هذا ما
حدثنا أبو هريرة
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فذكر أحاديث
منها : وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "قيل
لبني إسرائيل:
ادخلوا الباب سجدا
وقولوا حطة
يغفر لكم
خطاياكم.
فبدلوا. فدخلوا
الباب يزحفون
على أستاههم.
وقالوا: حبة في
شعرة".
7439-1/1- Bize Muhammed
b. Rafi' tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b.
Münebbih'den tahdis edip dedi ki: Bu(nlar) Ebu Hureyre (radıyallahu anh)' ın
bize Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den tahdis ettikleridir. Sonra
aralarında şu hadisin yer aldığı çeşitli hadisler zikretti: Yine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "İsmil oğullarına kapıdan
secde ederek girin, hıtta deyin, sizin için günahlarınız bağışlansın denildi
ama onlar (söyleyecekleri sözü) değiştirdiler. Kapıdan kıçları üzerinde
sürünerek girdiler ve bir arpa içinde bir habbe dediler. "
Diğer tahric: Buhari,
3403, 4641
AÇIKLAMA: "Hıtta
deyin" buyruğu bizim duamızdaki dileğimiz hıttadır demektir. Yani
günahlarımızın af edilmesi, dökülmesidir.
"Kıçları üzerine
sürünerek" buradaki "estah: kıçlar" üstün çoğuludur, dübür
demektir.
2 - (3016) حدثني
عمرو بن محمد
بن بكير
الناقد
والحسن بن علي
الحلواني
وعبد بن حميد
(قال عبد:
حدثني. وقال
الآخران:
حدثنا) يعقوب -
يعنون ابن
إبراهيم بن
سعد - حدثنا
أبي عن صالح -
وهو ابن كيسان
- عن ابن شهاب.
قال: أخبرني
أنس بن مالك؛
أن
الله عز وجل
تابع الوحي
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قبل
وفاته. حتى
توفي، وأكثر
ما كان الوحي
يوم توفي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
7440-2/2- Bana Amr b.
Muhammed b. Bukeyr en-Nakid, Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd tahdis
etti. Abd bana Yakub -yani b. İbrahim b. Sa'd- tahdis etti derken diğer ikisi
bize tahdis etti dedi. (Yakub dedi ki) Bize babam Salih’DEN -ki o İbn Keysan'
dır- tahdis etti, o İbn Şihab’DAN şöyle dediğini rivayet etti: Enes b. Malik'in
bana haber verdiğine göre Şanı Yüce Allah, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e vefatından önce arka arkaya vahiy gönderdi. Nihayet vefat edinceye
kadar. Vahyin en çok geldiği zaman tse Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in vefat ettiği gündü.
Diğer tahric: Buhari,
4982
3 - (3017) حدثني
أبو خيثمة،
زهير بن حرب
ومحمد بن
المثنى (واللفظ
لابن المثنى)
قالا: حدثنا
عبدالرحمن (وهو
ابن مهدي).
حدثنا سفيان
عن قيس بن
مسلم، عن طارق
بن شهاب؛ أن
اليهود قالوا
لعمر: إنكم
تقرؤن آية. لو
أنزلت فينا
لاتخذنا ذلك
اليوم عيد.
فقال عمر: إني لأعلم
حيث أنزلت.
وأي يوم
أنزلت. وأين
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
حيث أنزلت.
أنزلت بعرفة.
ورسول الله
صلى الله عليه
وسلم واقف
بعرفة.
قال
سفيان: أشك
كان يوم جمعة
أم لا. يعني:
{اليوم أكملت
لكم دينكم
وأتممت عليكم
نعمتي} [5 /المائدة
/3].
7441-3/3-
Bana Ebu Hayseme Zuheyr b. Harb ve Muhammed b. el-Müsenna -lafız İbnu'l Müsenna'ya
ait olmak üzere- tahdis edip dediler ki: Bize Abdurrahman -ki o b. Mehdi'dir-
tahdis etti, bize Süfyan, Kays b. Müslim'den tahdis etti, o Tank b. Şihab'dan
rivayet ettiğine göre yahudiler Ömer'e: Sizler bir ayet okuyorsunuz ki eğer o
bize indirilmiş olsaydı biz o günü bayram edinirdik dediler. Bunun üzerine
Ömer: Gerçekten ben onun nerede indirildiğini, hangi gün indirildiğini ve
indirildiği zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nerede olduğunu
iyi biliyorum. Ayet Arafatta, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Arafatta
vakfede iken indirildi.
Süfyan dedi ki: Cuma
günü mü idi değil miydi şüphe ediyorum. Kastettiği (ayet) ise "Bugün sizin
için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım" (Maide,
3) ayetidir.
Diğer tahric: Buhari,
45, 4407, 4606, 7268 -muallak olarak-; Tirmizi, 3043; Nesai, 3002, 5027
4 - (3017) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب (واللفظ لأبي
بكر) قال:
حدثنا
عبدالله بن
إدريس عن أبيه،
عن قيس بن
مسلم، عن طارق
بن شهاب، قال
: قالت
اليهود لعمر:
لو علينا، معشر
يهود، نزلت
هذه الآية:
{اليوم أكملت
لكم دينكم
وأتممت عليكم
نعمتي ورضيت
لكم الإسلام دينا}،
نعلم اليوم
الذي أنزلت
فيه، لاتخذنا
ذلك اليوم
عيدا. قال
فقال عمر: فقد
علمت اليوم الذي
أنزلت فيه.
والساعة. وأين
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حين
نزلت. نزلت
ليلة جمع ونحن
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بعرفات.
7442-4/4- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb -lafız Ebu Bekr'e ait olmak üzere- tahdis edip dedi
ki: Bize Abdullah b. İdris babasından tahdis etti, o Kays b. Müslim'den, o Tank
b. Şihab'dan şöyle dediğini rivayet etti. Yahudiler Ömer' e: Eğer biz yahudiler
topluluğu üzerine şu: "Bugün sizin içİn dİnİnİzİ kemale erdirdim,
üzerinizdeki nimetimİ tamamladım ve sİze din olarak İslamı beğenip seçtim"
(Maide, 3) ayeti indirilmiş olsaydı ve bu ayetin indirilmiş olduğu günü
bilseydik kesinlikle o günü bayram edinirdik dediler.
Bunun üzerine Ömer
(radıyallahu anh) şöyle dedi: Bu ayetin indirildiği günü, indirildiği saati,
indiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in nerede olduğunu iyi
biliyorum. Ayet cem (müzdelifeye gidilecek) gece biz, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte arafatta iken nazil oldu.
AÇIKLAMA: Yüce
Allah'ın: "Bugün sizin için dininİzi kemale erdirdim" (Maide, 3)
buyruğu hakkında "cem gecesi biz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte Arafatta iken nazil oldu" demesi şeklindeki bu ifadeler bütün
nüshalarda rivayet (cem gecesi) şeklindedir. İbn Mahan nüshasında ise
"cuma gecesi" diye kaydedilmiştir. Her ikisi de sahihtir. Çünkü
"cem gecesi" rivayeti o gecenin müzdelife(ye gidilecek) gece
olmasından dolayı doğrudur. "Cuma gününde biz arafatta iken" sözünden
kasıt da şudur: Çünkü cem gecesi arafatta vakfe gününün akşamı ile başlar.
Böylelikle cuma gecesinden kasıt da cuma günü olur. Ömer (radıyallahu anh)ın
maksadı ise biz bugünü iki bakımdan bayram edinmiş bulunuyoruz. Evvela o arefe
günüdür, ikinci olarak da cuma günüdür. bunların her biri de müslümanlar için
bayram günleridir.
5 - (3017) وحدثني
عبد بن حميد.
أخبرنا جعفر
بن عون. أخبرنا
أبو عميس عن
قيس بن مسلم،
عن طارق بن
شهاب. قال:
جاء
رجل من اليهود
إلى عمر. فقال:
يا أمير المؤمنين!
آية في كتابكم
تقرؤونها. لو
علينا نزلت،
معشر اليهود،
لاتخذنا ذلك
اليوم عيدا.
قال: وأي آية؟
قال: {اليوم
أكملت لكم
دينكم وأتممت
عليكم نعمتي
ورضيت لكم
الإسلام
دينا}. فقال
عمر: إني لأعلم
اليوم الذي
نزلت فيه.
والمكان الذي
نزلت فيه.
نزلت على رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بعرفات. في
يوم جمعة.
7443-5/5-
Bana Abd b. Humeyd de tahdis etti, bize Cafer b. Avn haber verdi, bize Ebu
Umeys, Kays b. Müslim'den haber verdi, o Tarık b. Şihab’DAN şöyle dediğini
rivayet etti: Yahudilerden bir adam Ömer (r.a.)'a gelerek: Ey müminlerin emiri!
Kitabınızda okuduğunuz bir ayet vardır. Biz yahudiler topluluğu üzerine inmiş
olsaydı o günü bayram edinirdik dedi. Ömer:
O hangi ayettir dedi.
Yahudi: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi
tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim" (Maide, 3) dir dedi.
Bunun üzerine Ömer: Gerçekten ben bu ayetin indiği günü, indiği yeri biliyorum.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e bir cuma gününde Arafatta iken nazil
oldu.
6 - (3018) حدثني
أبو الطاهر،
أحمد بن عمرو
بن سرح وحرملة
بن يحيى
التجيبي (قال
أبو الطاهر:
حدثنا. وقال
حرملة:
أخبرنا) ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن شهاب.
أخبرني عروة
بن الزبير؛
أنه
سأل عائشة عن
قول الله: {وإن
خفتم أن لا
تقسطوا في
اليتامى
فانكحوا ما
طاب لكم من النساء
مثنى وثلاث
ورباع} [4
/النساء /3] قالت:
يا ابن أختي!
هي اليتيمة
تكون في حجر
وليها. تشاركه
في ماله.
فيعجبه مالها
وجمالها.
فيريد وليها
أن يتزوجها
بغير أن يقسط
في صداقها
فيعطيها مثل
ما يعطيها
غيره. فنهوا
أن ينكحوهن
إلا أن يقسطوا
لهن. ويبلغوا
بهن أعلى سنتهن
من الصداق.
وأمروا أن
ينكحوا ما طاب
لهم من
النساء،
سواهن.
قال
عروة: قالت
عائشة: ثم إن
الناس
استفتوا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بعد
هذه الآية، فيهن.
فأنزل الله عز
وجل:
{ويستفتونك في
النساء، قل
الله يفتيكم
فيهن وما يتلى
عليكم في
الكتاب في
يتامى النساء
اللاتي لا
تؤتوهن ما كتب
لهن وترغبون
أن تنكحوهن} [4
/النساء /127].
قالت:
والذي ذكر
الله تعالى؛
أنه يتلى
عليكم في
الكتاب،
الآية الأولى
التي قال الله
فيها: {وإن
خفتم أن لا
تقسطوا في
اليتامى
فانكحوا ما طاب
لكم من النساء}
[4 /النساء/ 3].
قالت
عائشة: وقول
الله في الآية
الأخرى: وترغبون
أن تنكحوهن،
رغبة أحدكم عن
اليتيمة التي
تكون في حجره،
حين تكون
قليلة المال
والجمال. فنهوا
أن ينكحوا ما
رغبوا في
مالها
وجمالها من يتامى
النساء إلا
بالقسط. من
أجل رغبتهم
عنهن.
7444-6/6-
Bana Ebu't-Tahir Ahmed b. Amr b. Serh ve Harmele b. Yahya et-Tucibi tahdis
etti. Ebu't-Tahir, bize İbn Vehb tahdis etti derken Harmele haber verdi dedi.
Bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, bana Urve b. ez-Zubeyr'in haber
verdiğine göre o Aişe (r.anha)'ya aziz ve celil Allah'ın:
"Eğer yetim kızlara
adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız size helal olan kadınlardan ikişer,
üçer, dörder olmak üzere nikahlayın" (Nisa, 3) ayetine dair soru sordum.
Aişe (radıyallahu anha) şöyle dedi: Kızkardeşimin oğlu. Burada sözkonusu olan
velisinin himayesinde bulunan ve malında ona ortak olan yetim kızdır. Velisi
kızın malını ve güzelliğini beğendiği için onunla ona vereceği mehrinde adalet
yapmaksızın ona başkasının verdiğinin aynısını vermeyerek evlenmek ister.
Böylelikle bunlara bu gibilerini onlar için adaletli davranmadıkça mehir
hususunda onlara verilenin en yükseğini de vermedikçe onları nikahlamaları
yasaklandı ve ayrıca onların dışında hoşlandıkları kadınları nikahlamakla
emrolundular.
Urve dedi ki: Aişe dedi
ki: Sonra insanlar bu ayet-i kerimeden sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'e kadınlar hakkında soru sordular. Bunun üznine yüce Allah:
"Kadınlar{ın mirası) hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlara dair
fetvayı (hükmü) size Allah veriyor. Kendileri için yazılmış olanı onlara
vermediğiniz, bununla beraber kendilerini nikahlamayı istediğiniz öksüz kızlar
ile küçük çocuklar ve yetimler hakkında adaleti elden bırakmamanız hususunda
kitapta sizlere okunup duran ayetler de vardır" (Nisa, 127) buyruğunu
indirdi.
Aişe dedi ki: Şanı yüce
Allah'ın kitapta üzerinize okunan diye sözünü ettiği yüce Allah'ın: "Eğer
yetim kızlara adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız ... " (Nisa, 3)
buyruğunun yer aldığı ilk ayettir.
Aişe dedi ki: Yüce
Allah'ın diğer ayetteki: "Bununla beraber kendilerini. nikahlamayı
istediğiniz" (Nisa, 127) buyruğunda sözü edilen ise sizden birinizin
himayesinde olup da malı ve güzelliği az olması halinde yetim bir kıza olan
rağbetinizdir. Böylelikle onlara malına ve güzelliğine rağbet etmedikleri,
yetim kızlardan nikahlamak istemeleri halinde -onlara rağbet etmemeleri sebebi
ile- ancak adaletli davranarak nikahlamaları dışında nehy olundular.
Diğer tahric: Buhari,
2494, 5064 -muhtasar-; Ebu Davud, 2068; Nesai, 3346
AÇIKLAMA: "Size
helal olan kadınlardan ikişer üçer dörder olmak üzere nikahlayın. " Her
biriniz ikişer, üçer ya da dörder nikahlayabilirsiniz. Bunda dörtten fazlasını
bir arada tutmanın caiz olduğu hükmü anlaşılmaz.
"Onlara verilenin
en yükseği" burada sünnet onlara verilmesi adet olan en yüksek mehir ve
emsallerinin mehirleri demektir.
6-م - (3018)
وحدثنا الحسن
الحلواني
وعبد بن حميد.
جميعا عن
يعقوب بن
إبراهيم بن
سعد. حدثنا
أبي عن صالح،
عن ابن شهاب.
أخبرني عروة
؛
أنه
سأل عائشة عن
قول الله: {وإن
خفتم أن لا
تقسطوا في اليتامى}.
وساق الحديث
بمثل حديث
يونس عن الزهري.
وزاد في آخره:
من أجل رغبتهم
عنهن، إذا كن
قليلات المال
والجمال.
7445- .. ./7- Bize Hasan
el-Hulvfmi ve Abd b. Humeyd de birlikte Yakub b. İbrahim b. Sa'd'dan tahdis
etti. Bize babam Salih'den tahdis etti, o İbn Şihab'dan rivayet etti, bana
Urve'nin haber verdiğine göre o Aişe (r.anha)'ya yüce Allah'ın: "Eğer
yetim kızlara adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız" (Nisa, 3)
buyruğUna dair soru sordu. Sonra da hadisi Yunus'un Zühri’DEN rivayet ettiği
hadisi ile aynı şekilde rivayet etti. Sonunda da: Malları ve güzellikleri az
olması halinde onlara rağbet etmediği için ibaresini ekledi.
Diğer tahric: Buhari,
2494, 4573
7 - (3018) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب. قالا: حدثنا
أبو أسامة.
حدثنا هشام عن
أبيه، عن
عائشة،
في
قوله: {وإن
خفتم أن لا
تقسطوا في
اليتامى}. قالت:
أنزلت في
الرجل تكون له
اليتيمة وهو
وليها و
وارثها. ولها
مال. وليس لها
أحد يخاصم
دونها. فلا
ينكحها
لمالها.
فيضربها ويسئ
صحبتها. فقال:
{إن خفتم أن لا
تقسطوا في
اليتامى
فانكحوا ما
طاب لكم من
النساء}. يقول:
ما أحللت لكم.
ودع هذه التي
تضربها.
7446-7/8-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Üsame
tahdis etti, bize Hişam, babasından tahdis etti, o Aişe’DEN yüce Allah'ın:
"Yetim kızlara adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız" (Nisa, 3)
ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti: Ayet, yetim bir kızı bulunup
kendisi hem velisi hem onun mirasçısı olup, yetim kızın da malının bulunması
diğer taraftan onun için onu savunacak kimsesi bulunmayan bir kızı malı
dolayısı ile nikahlamayıp ona zarar vermesi, onunla birlikteliğini kötü bir
şekilde sürdürmesi halidir. Bu sebeple yüce Allah da: "Eğer yetim kızlara
adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız size helal olan kadınlardan ...
nikahlayınız" (Nisa, 3) buyurdu. Yani size helal kıldıklarından nikahlayın
ve şu zarar verdiğiniz yetim kızı da bırak(ın, terk edin).
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
8 - (3018) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدة بن
سليمان عن
هشام، عن
أبيه، عن عائشة،
في
قوله: {وما
يتلى عليكم في
الكتاب في
يتامى النساء
اللاتي لا
تؤتونهن ما
كتب لهن
وترغبون أن
تنكحوهن}.
قالت: أنزلت
في اليتيمة.
تكون عند الرجل
فتشركه في
ماله. فيرغب
عنها أن
يتزوجها.
ويكره أن
يزوجها غيره.
فيشركه في
ماله. فيعضلها
فلا يتزوجها
ولا يزوجها
غيره.
7447-8/9-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan tahdis
etti, o babasından, o Aişe'den yüce Allah'ın: "Kendileri için yazılmış
olanı (hakları) onlara vermediğiniz, bununla beraber kendilerini nikahlamayı
istediğiniz öksüz kızlar ile küçük çocuklar ve yetimler hakkında ... kitapta
sizlere okunup duran (ayet) ler de vardır." (Nisa, 127) ayeti hakkında
şöyle dediğini rivayet etti: Bu ayet, bir adamın yanında bulunup malında
kendisi ile ortak olan, kendisi ile de evlenmeyi istemediği, başkası ile de
evlendirmekten -evlendireceği kişi malında kendisi ile ortak
olmasındanhoşlanmadığı yetim kız hakkında indirilmiştir. O böyle bir kızın
evlenmesine engel olur, onunla ne kendisi evlenir ne de onu başkası ile
evlendirir.
Diğer tahric: Buhari,
5131
9 - (3018) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
أسامة. أخبرنا
هشام عن أبيه،
عن عائشة،
في
قوله:
{يستفتونك في
النساء قل
الله يفتيكم فيهن}.
الآية. قالت:
هي اليتيمة
التي تكون عند
الرجل. لعلها
أن تكون قد
شركته في
ماله. حتى في العذق.
فيرغب، يعني،
أن ينكحها.
ويكره أن
ينكحها رجلا
فيشركه في
ماله. فيعضلها.
7448-9/10-
Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize Hişam
babasından haber verdi, o Aişe'den yüce Allah'ın: "Kadınlar (ın mirası) hakkında
senden fetva isterler. De ki: Onlara dair fetvayı (hükmü) size Allah
veriyor" (Nisa, 127) ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet etti: Burada
sözkonusu edilen bir adamın yanında bulunan yetim kızdır. Olur ki bu kız hurma
ağacına varıncaya kadar malında ona ortaktır. O da ona rağbet etmez. Yani onu
nikahlamak istemez, başka bir adama da malında ortak olmasını istemediği için
onu evlendirmez ve böylece evlenmesine engel olur.
Diğer tahric: Buhari,
4600
AÇIKLAMA: "Hurma
ağacına varıncaya kadar malında ona ortak olur." Burada "şerikethu:
ona ortak olur" da re harfi kesrelidir.
Ayn harfi fethalı olarak
"ask" ise hurma ağacı demektir.
10 - (3019) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدة بن
سليمان عن
هشام، عن
أبيه، عن
عائشة،
في
قوله: {ومن كان
فقيرا فليأكل
بالمعروف} [4
/النساء /6] قالت:
أنزلت في والي
مال اليتيم
الذي يقوم
عليه ويصلحه.
إذا كان
محتاجا أن
يأكل منه.
7449-10/1
1- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan
tahdis etti, o babasından, o Aişe'den yüce Allah'ın: "Fakir olan da maruf
bir şekilde yesin" (Nisa, 6) buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etti:
Ayet, yetimin malının velisi olup, o malın başında duran ve onu ıslah eden kişi
hakkında nazil olmuştur. Eğer muhtaç düşerse ondan yiyebilir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
11 - (3019) وحدثناه
أبو كريب.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
هشام عن أبيه،
عن عائشة،
في
قوله تعالى:
{ومن كان غنيا
فلستعفف، ومن
كان فقيرا
فليأكل
بالمعروف} [4
/النساء /6]. قالت:
أنزلت في ولي
اليتيم، أن
يصيب من ماله،
إذا كان محتاجا،
بقدر ماله،
بالمعروف.
7450-11/12-
Bunu bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize Hişam
babasından tahdis etti, o Aişe'den yüce Allah'ın: "Zengin olan kaçınsın
fakir olan da örfe göre yesin" (Nisa, 6) buyruğu hakkında şöyle dediğini
rivayet etti: Ayet, yetimin velisi hakkında muhtaç olması halinde maruf bir
şekilde malı kadarı ile ondan yiyebileceği hakkında inmiştir.
Diğer tahric: Buhari,
2765
AÇIKLAMA: Yüce
Allah'ın: "Fakir olan da ör fe göre yesin" buyruğu hakkında
söylediklerine göre yetimin velisinin, yetimin malından muhtac olması halinde
maruf bir şekilde yemesi caizdir. Bu aynı zamanda Şafii'nin ve cumhurun kabul
ettiği görüştür. Bir kesim ise caiz olmaz demiştir. İbn Abbas’dan ve Zeyd b.
Eslem'den de şöyle dedikleri nakledilmektedir: Bu ayet-i kerime yüce Allah'ın:
"Muhakkak yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler. .. " (Nisa, 10)
ayeti ile nesh edilmiştir dedikleri nakledilmiştir. Yüce Allah'ın:
"Mallarınızı kendi aranızda batıl yollarla yemeyiniz" (Bakara, 188)
buyruğu ile nesh edildiği de söylenmiştir.
Cumhur ise yetimin
malından yemesi halinde onun bedelini geri ödemesi gerekip gerekmediği
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bunlar aynı zamanda mezhebimize mensup ilim
adamlarının iki ayrı görüşüdür. Ama daha sahih olan görüşe göre böyle bir
yükümlülüğü yoktur. Irak fukahası ise ancak yetimin malı ile birlikte yolculuk
yapması halinde ondan yemesi caiz olur demişlerdir. Allah en iyi bilendir.
11-م - (3019)
وحدثناه أبو
كريب. حدثنا
ابن نمير.
حدثنا هشام،
بهذا الإسناد.
7451- .. ./13- Bunu bize
Ebu Kureyb de tahdis etti, bize İbn Numeyr tahdis etti, bize Hişam bu isnad ile
tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari,
1212, 4575
12 - (3020) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدة بن
سليمان عن هشام،
عن أبيه، عن
عائشة،
في
قوله عز وجل:
{إذ جاؤكم من
فوقكم ومن
أسفل منكم وإذ
زاغت الأبصار
وبلغت القلوب
الحناجر} [33 /الأحزاب
/10]. قالت: كان ذلك
يوم الخندق.
7452-12/14-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Abde b. Süleyman, Hişam'dan tahdis
etti, o babasından, o Aişe (r.anha)'dan aziz ve celil Allah'ın: "Hani
onlar size hem üstünüzden hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. O vakit gözler
yerinden kaymış, yürekler de gırtlaklara varmıştı" (Ahzab, 10) buyruğu
hakkında: Bu Hendek günü olmuştu dediğini rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
4103
13 - (3021) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا عبدة بن
سليمان. حدثنا
هشام عن أبيه،
عن عائشة:
{وإن
امرأة خافت من
بعلها نشوزا
وإعراضا} [4 /النساء
/128] الآية. قالت:
أنزلت في
المرأة تكون
عند الرجل.
فتطول صحبتها.
فيريد طلاقها.
فتقول: لا
تطلقني،
وأمسكني،
وأنت في حل
مني. فنزلت
هذه الآية.
7453-13/15-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Abde b. Süleyman tahdis etti, bize
Hişam babasından tahdis etti, o Aişe'den: "Şayet bir kadın kocasının
uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa ... "
(Nisa, 128) ayeti
hakkında şöyle dediğini rivayet etti: Ayet, bir adamın yanında bulunan onunla
birlikteliği uzayıp giden ama kocasının da kendisini boşamak istediği kadın
hakkında nazil olmuştur. Kadın: Beni boşama, nikahın altında tut ve ben sana
hakkımı helal ediyorum der. Bunun üzerine bu ayet inmiştir.
Diğer tahric: Buhari,
5206
14 - (3021) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
أسامة. حدثنا
هشام عن أبيه،
عن عائشة،
في
قوله عز وجل:
{وإن امرأة
خافت من بعلها
نشوزا أو
إعراضا} [4
/النساء /128].
قالت: نزلت في
المرأة تكون
عند الرجل.
فلعله أن لا
يستكثر منها،
وتكون لها
صحبة وولد.
فتكره أن
يفارقها.
فتقول له: أنت
في حل من شأني.
7454-14/16-
Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize Hişam babasından
o Aişe (radıyallahu anha)'dan aziz ve celil Allah'ın: "Şayet bir kadın
kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa ... " (Nisa,
128) buyruğu hakkında şöyle dediğini rivayet etti: Ayet, bir adamın yanında
(onunla evli) bulunan kadın hakkında inmiştir. Bir ihtimal onunla daha çok
kalmak istemez. Kendisinin ise onunla bir arkadaşlığı ve ondan çocukları olduğu
için kocasının kendisinden boşanmasından da hoşlanmaz. Bu maksatla ona; Benim
hakkımda ben sana helallik veriyorum der.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
15 - (3022) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا أبو
معاوية عن هشام
بن عروة، عن
أبيه، قال:
قالت
لي عائشة: يا
ابن أختي!
أمروا أن
يستغفروا
لأصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم. فسبوهم.
7455-15/17-
Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Ebu Muaviye, Hişam b. Urve'den haber
verdi o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Aişe (radıyallahu anha) bana
dedi ki: Kız kardeşimin oğlu, onlara Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
ashabına mağfiret dilemeleri emrolunduğu halde kalkıp onun ashabına sövdüler.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Onlara
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabına mağfiret dilemeleri emrolunduğu
halde kalkıp ashabına sövdüler." Kadı Iyaz dedi ki: Zahirinden
anlaşıldığına göre o bu sözlerini Mısır ahalisinin Osman hakkında söyledikleri sözleri
Şam halkının da Ali hakkında söyledikleri sözleri Haruralıların (haricilerin)
hepsi hakkında söyledikleri sözlerini işitince söylemiştir. İşaret ettiği
mağfıret dileme emri de yüce Allah'ın: "Onlardan sonra gelenler derler ki:
Rabbimiz bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi mağfiret eyle ... "
(Haşr, 10) buyruğudur. Nitekim Malik de ashab-ı kirama (radıyallahu anhum)
söven kimselerin fey' de haklarının olmadığına bunu delil göstermiştir. Çünkü
yüce Allah fey'i ancak onlardan sonra gelip de aralarından ashaba mağfiret
dileyen kimseler için vermiştir. Allah en iyi bilendir.
15-م - (3022)
وحدثناه أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
أبو أسامة.
حدثنا هشام،
بهذا
الإسناد،
مثله.
7456- .. ./18- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize Hişam bu
isnad ile aynısını tahdis etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
16 - (3023) حدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
شعبة عن
المغيرة بن
النعمان، عن
سعيد بن جبير،
قال:
اختلف
أهل الكوفة في
هذه الآية:
{ومن يقتل مؤمنا
متعمدا
فجزاؤه جهنم} [4
/النساء /93]
فرحلت إلى ابن
عباس فسألته
عنها، فقال:
لقد أنزلت آخر
ما أنزل. ثم ما
نسخها شئ.
7457-16/19-
Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize
Şu'be, Muğire b. en-Numan'dan tahdis etti, o Said b. Cübeyr’DEN şöyle dediğini
rivayet etti: Kufeliler şu: "Kim de bir mümini kasten öldürürse onun
cezası orada ebediyyen kalmak üzere cehennemdir" (Nisa, 93) ayeti hakkında
ihtilaf ettiler. Bunun üzerine ben de deveme binip İbn Abbas'a kadar gittim. Ona
ayet hakkında sordum. O: Gerçekten bu son indirilen buyruklardandır. Sonra da
onu hiçbir şey nesh etmedi dedi.
Diğer tahric: Buhari,
4590, 4762; Ebu Davud, 4275; Nesai, 4011, 4879
AÇIKLAMA: "Deveme
binip İbn Abbas'a gittim." Burada rahale: deveye binip yolculuk yaptı
anlamındaki fiil re ve ha harfleri iledir. Rivayetlerde sahih ve meşhur olan
budur. İbn Mahan'ın nüshasında ise dal ve hı harfleri ile "fedehaltu:
girdim" şeklindedir. Bunu da ona yaptığım yolculuktan sonra huzuruna
girdim anlamında olduğu kabul edilerek sahih kabul edilmesi mümkündür.
17 - (3023) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم.
أخبرنا النضر.
قالا جميعا:
حدثنا شعبة،
بهذا الإسناد.
وفي حديث ابن
جعفر: نزلت في
آخر ما أنزل.
وفي حديث
النضر: إنها لمن
آخر ما أنزلت.
7458-17/20- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed
b. Cafer tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize en-Nadr
haber verip (Muhammed ile) birlikte dediler ki: Şu'be bize bu isnad ile tahdis
etti.
İbn Cafer'in hadisinde:
Ayet son indirilenler arasında indi derken Nadr'ın hadisinde: Şüphesiz ki o son
indirilenlerdendir dedi.
18 - (3023) حدثنا
محمد بن
المثنى ومحمد
بن بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن
منصور، عن سعيد
بن جبير قال
: أمرني
عبدالرحمن بن
أبزى؛ أن أسأل
ابن عباس عن
هاتين
الآيتين: {ومن
يقتل مؤمنا
متعمدا فجزاؤه
جهنم خالدا
فيها}. فسألته
فقال: لم
ينسخها شئ.
وعن هذه
الآية:
{والذين لا
يدعون مع الله
إلها آخر ولا
يقتلون النفس
التي حرم الله
إلا بالحق} [25
/الفرقان /68] قال:
نزلت في أهل
الشرك.
7459-18/21- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed
b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be Mansur'dan tahdis etti, o Said b. Cübeyr'den
şöyle dediğini rivayet etti: Abdurrahman b. Ebza bana İbn Abbas'a şu iki ayete
dair soru sormam! emretti: "Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası
orada ebediyyen kalmak üzere cehennemdir." (Nisa, 93) Ben de ona sordum.
O: Bu ayeti hiçbir şey nesh etmedi dedi. İkinci olarak şu: "Onlar ki Allah
ile birlikte başka bir ilaha ibadet etmezler. Hak ile olması dışında Allah'ın
öldürülmesini haram kıldığı nefsi de öldürmezler" (Furkan, 68) ayeti
hakkında sordu. O: Bu müşrikler hakkında inmiştir dedi.
Diğer tahric: Buhari,
3855, 4764 -buna yakın-, 4765 -buna yakın-, 4766; Ebu Davud, 4273; Nesai, 4013,
4878
19 - (3023) حدثني
هارون بن
عبدالله.
حدثنا أبو
النضر، هاشم
بن القاسم
الليثي. حدثنا
أبو معاوية
(يعني شيبان)
عن منصور بن
المعتمر، عن
سعيد بن جبير،
عن ابن عباس،
قال:
نزلت
هذه الآية
بمكة: {والذين
يدعون مع الله
إلها آخر}،
إلى قوله،
مهانا. فقال
المشركون: وما
يغني عنا
الإسلام وقد
عدلنا بالله
وقد قتلنا النفس
التي حرم الله
وأتينا
الفواحش؟
فأنزل الله عز
وجل: {إلا من
تاب وآمن وعمل
عملا صالحا} [25 /الفرقان
/70] إلى آخر
الآية.
قال:
فأما من دخل
في الإسلام
وعقله. ثم
قتل، فلا توبة
له.
7460-19/22-
Bana Harun b. Abdullah tahdis etti, bize Ebu'n-Nadr Haşim b. el-Kasım el-leysi
tahdis etti, bize Ebu Muaviye -yani Şeyban- Mansur b. el-Mu'temir'den tahdis
etti, o Said b. Cübeyr'den, o İbn Abbas (radıyallahu anh)'dan şöyle dediğini rivayet
etti: Şu: "Onlar ki Allah ile birlikte başka bir ilaha ibadet
etmezler" (Furkan, 68) ayeti "O azabda ebediyyen hor ve hakir bir
halde kalır" (Furkan, 69) buyruğuna kadar Mekke'de indi. Bunun üzerine
müşrikler bizler Allah'a eş koşmuş, Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmüş,
fuhşiyatı işlemiş olduğumuz halde İslam'ın bize faydası ne olur ki dediler.
Bunun üzerine aziz ve celil Allah: ':4ncak tevbe eden, iman eden ve salih amel
işleyenler müstesna" (Furkan, 70) ayetini sonuna kadar indirdi.
(Devamla) dedi ki:
İslam'a girip onu akledip ondan sonra öldürenin ise tevbe etmesi sözkonusu
değildir dedi.
AÇIKLAMA: "İslam'a
girip onu akledene gelince" yani İslam'ın hükümlerini ve öldürmenin haram
olduğunu bilen kimse demektir.
20 - (3023) حدثني
عبدالله بن
هاشم
وعبدالرحمن
بن بشر
العبدي. قالا: حدثنا
يحيى (وهو ابن
سعيد القطان)
عن ابن جريج. حدثني
القاسم بن أبي
بزة عن سعيد
بن جبير، قال:
قلت
لابن عباس:
ألمن قتل
مؤمنا متعمدا
من توبة؟ قال:
لا. قال فتلوت
عليه هذه
الآية التي في
الفرقان:
{والذين لا
يدعون مع الله
إلها آخر ولا
يقتلون النفس
التي حرم الله
إلا بالحق}،
إلى آخر
الآية. قال:
هذه آية مكية.
نسختها آية
مدنية: {ومن
يقتل مؤمنا
متعمدا فجزاؤه
جهنم خالدا}.
وفي رواية ابن
هاشم: فتلوت
هذه الآية
التي في
الفرقان: {إلا
من تاب}.
7461-20/23-
Bana Abdullah b. Haşim ve Abdurrahman b. Bişr el-Abdi tahdis edip dediler ki:
Bize Yahya -ki o b. Said el-Kattan'dır- İbn Cureyc'den tahdis etti, bana
el-Kasım b. ebu Bezze Said b. Cübeyr’DEN şöyle dediğini tahdis etti: İbn
Abbas'a: Kasten bir mümini öldüren kimsenin tevbesi olur mu dedim. O: Olmaz
dedi. Ben bunun üzerine ona Furkan Suresi'ndeki şu: "Onlar ki Allah ile
birlikte başka bir ilaha ibadet etmezler, hak ile olması dışında Allah'ın
öldürmesini haram kıldığı nefsi de öldürmezler" (Furkan, 68) ayetini
sonuna kadar okudum.
İbn Abbas: Bu ayet
Mekki' dir. Bunu Medeni bir ayet olan şu: "Kim de bir mümini kasten
öldürürse cezası orada ebediyyen kalmak üzere cehennemdir" (Nisa, 63)
ayeti nesh etmiştir dedi.
İbrahim'in rivayetinde
şöyledir: Ben de Furkan Suresi'ndeki şu: "Tevbe edenler ... müstesna"
ayetini okudum.
Diğer tahric: Buhari,
4762; Nesai, 4012, 4880
AÇIKLAMA: İbn Abbas
(radıyallallu anhuma)'dan gelen rivayete göre kasten öldürenin tevbesi olmaz.
Buna da yüce Allah'ın: "Kim de bir mümini kasten öldürürse cezası orada
ebediyyen kalmak üzere cehennemdir" (Nisa, 93) ayetini delil göstermiştir.
İbn Abbas (radıyallahu
anhuma)'dan meşhur olan kanaat budur. Yine ondan tevbesinin kabul edileceği ve
onun günahının mağfiret olunmasının caiz (mümkün) olduğu kanaati de rivayet
edilmiştir. Çünkü yüce Allah: "Kim bir kötülük yapar yahut nefsine
zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse Allah'ın çok mağfiret edici, çok
merhametli olduğunu görür!' (Nisa, 110) buyurmaktadır. Bu ikinci rivayet bütün
ehl-i sünnetin, ashabın, tabiunun ve onlardan sonra gelenlerin de kabul ettiği
kanaattir. Selefden bazılarından buna muhalif olarak nakledilen rivayet, onlara
bu günahın ağırlığını anlatmak, öldürmekten sakındırmak ve bunun yasaklanıp
önlenmesi hususunda tevriyeli ifade kullanmak şeklinde yorumlanır. Yoksa İbn
Abbas'ın delil diye gösterdiği bu ayet-i kerime, kasten öldürenin ebedi olarak
cehennemde kalacağını açıkça ifade etmemektedir. Ayette sadece onun cezasının
bu olduğu belirtilmektedir. Fakat bu onun mutlaka bu cezaya çarptırılmasını da
gerektirmez. Bu mesele ile ilgili açıklama ve ayetin anlamı ile alakalı
bilgiler Tevbe Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
"Onu Medeni bir
ayet nesh etti." Nesh edici ayet diye kastettiği Nisa Suresi'ndeki:
"Kim kasten bir mümini öldürürse ... " (Nisa, 93) ayetidir.
"Said b. Cübeyr
dedi ki: Abdurrahman b. Ebza bana ... emretti. İfade bütün nüshalarda bu
şekildedir. Kadı Iyaz dedi ki: Bazıları dedi ki: Muhtemelen bu İbn Abdurrahman
bana emretti şeklindedir. Kadı Iyaz dedi ki:
Abdurrahman'ın Said'e
kendisi adına İbn Abbas'a -Abdurrahman'ın bilmediği bir husus hakkında- soru
sormasının önünde bir engel yoktur. Çünkü İbn Abbas'a yaşça ondan daha büyük,
sohbeti ondan daha eski kimseler soru sormuştur. Kadı Iyaz'ın bu söylediği de
doğrunun ta kendisidir.
21 - (3024) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وهارون بن
عبدالله وعبد
بن حميد (قال
عبد: أخبرنا.
وقال الآخران:
حدثنا) جعفر
بن عون.
أخبرنا أبو
عميس عن
عبدالمجيد بن
سهيل، عن
عبيدالله بن
عبدالله بن
عتبة، قال:
قال
لي ابن عباس:
تعلم (وقال
هارون: تدري)
آخر سورة نزلت
من القرآن،
نزلت جميعا؟
قلت: نعم. إذا جاء
نصر الله
والفتح. قال:
صدقت.
وفي
رواية ابن أبي
شيبة: تعلم أي
سورة. ولم يقل: آخر.
7462-21/24-
Bize Ebu Bekr b, Ebu Şeybe, Harun b. Abdullah ve Abd b, Humeyd tahdis etti. Abd
bize Cafer b. Avn haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti dedi. Bize Ebu
Umeys, Abdulmecid b. Suheyl'den haber verdi, o Ubeydullah b. Abdullah b.
Utbe'den şöyle dediğini rivayet etti: İbn Abbas bana: Kur'an-ı Kerim'den son
inen, toptan inen surenin hangisi olduğunu biliyor musun? -Harun rivayetinde
te'lemu yerine tedri demiştir- dedi ben evet: "Allah'ın yardımı ve fetih
geldiği zaman" (Nasr, 1) dir dedi. O doğru söyledin dedi.
İbn Ebu Şeybe'nin
rivayetinde: "Hangi sure olduğunu biliyormusun dedi ama "son"
demedi."
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Bize
Ebu Umeys, Abdulmecid b. Suheyl'den haber verdi." Bütün nüshalarda bu
şekilde mimden sonra cim gelmek üzere "Abdulmecid" diye
kaydedilmiştir. Yalnız İbn Mahan'ın nüshasında bu ha ve sonra mim olmak üzere
"Abdulhamid" diye geçmektedir. Ebu Ali el-Gassani dedi ki: Doğrusu
birincisidir.
Kadı Iyaz dedi ki:
İsminin ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Malik Muvatta'da Yahya b.
Yahya el-Endelüsi'nin ve başkalarının rivayetinde onun adını sözkonusu ederek
ona hı sonra mim ile "Abdulhamid" adını vermiştir. Süfyan b. Uyeyne
de böyle demiştir. Buhari ise mimden sonra cim olmak üzere adını Abdulmecid
diye vermiştir. İbnu'l Kasım ve el-Ka'nebi ile Muvatta'dan Malik'den naklen bir
topluluk da böylece rivayet etmişlerdir. İbn Abdilberr dedi ki: Her iki şekilde
de söylenir ama çoğunluk mim den sonra cim ile (Abdulmecid) diye
söylemişlerdir. Bu hususta görüş ayrılığı Sabit olduğuna göre her iki şekilden
birisi hakkında hatalı olduğu hükmü verilemez.
21-م - (3024)
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم.
أخبرنا أبو
معاوية. حدثنا
أبو عميس،
بهذا
الإسناد،
مثله. وقال:
آخر سورة.
وقال
عبدالمجيد:
ولم يقل: ابن
سهيل.
7463- .. ./25- Bize
İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize Ebu Muaviye haber verdi, bize Ebu Umeys
bu isnad ile aynısını rivayet etti ve: "Son sure" dedi. Yine
Abdulmecid’DEN dedi fakat "İbn Suheyb" demedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
22 - (3025) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وإسحاق بن
إبراهيم وأحمد
بن عبدة الضبي
- واللفظ لابن
أبي شيبة - (قال:
حدثنا. وقال
الآخران:
أخبرنا) سفيان
عن عمرو، عن
عطاء، عن ابن
عباس. قال:
لقي
ناس من
المسلمين
رجلا في غنيمة
له. فقال: السلام
عليكم. فأخذوه
فقتلوه
وأخذوا تلك
الغنيمة.
فنزلت: {ولا
تقولوا لمن
ألقى إليكم
السلم لست
مؤمنا} [4
/النساء /94].
وقرأها ابن
عباس: السلام.
7464-22/26-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, İshak b. İbrahim ve Ahmed b. Abde ed-Dabbi -İbn Ebu
Şeybe'ye ait olmak üzere- tahdis etti (İbn Ebu Şeybe) bize Süfyan Amr'dan
tahdis etti derken diğer ikisi haber verdi dedi. O Ata'dan, o İbn Abbas’DAN
şöyle dediğini rivayet etti: Müslümanlardan bazı kimseler bir kaç koyunu ile
birlikte bir adam ile karşılaştı. Adam: esselamu aleykum dediği halde onu
yakalayıp öldürdüler ve o bir kaç koyunu da aldılar. Bunun üzerine: "Size
selam verene sen mümin değilsin demeyin" (Nisa, 94) buyruğu nazil oldu.
İbn Abbas (r.a.) bu
ayeti, (esselem lafzının yerine) esselam diye okumuştur.
Diğer tahric: Buhari,
4591; Ebu Davud, 3974
23 - (3026) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة. ح
وحدثنا محمد
بن المثنى
وابن بشار
(واللفظ لابن
المثنى) قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر، عن
شعبة، عن أبي
إسحاق، قال:
سمعت البراء
يقول:
كانت
الأنصار إذا
حجوا فرجعوا،
لم يدخلوا البيوت
إلا من
ظهورها. قال
فجاء رجل من
الأنصار فدخل
من بابه. فقيل
له في ذلك.
فنزلت هذه
الآية: {ليس البر
بأن تأتوا
البيوت من
ظهورها} [2
/البقرة / 189].
7465-23/27-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be'den tahdis etti.
(H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız İbn Müsenna'ya ait
olmak üzere- tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer, Şu'be’den tahdis
etti, o Ebu İshak’dan şöyle dediğini rivayet etti: el-Bera'yı şöyle derken
dinledim: Ensar hacc edip geri döndüklerinde evlere ancak arkalarından
girerlerdi. Ensardan bir adam gelip evinin kapısından içeri girdi. Ona bu
konuda bir şeyler söylenince de şu: "Evlere arkalarından gelmeniz iyilik
değildir" (Bakara, 189) ayeti nazil oldu.
Diğer tahric: Buhari,
1803
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: