SAHİH-İ MÜSLİM

ZÜHD

 

1 - باب لا تدخلوا مساكن الذين ظلموا أنفسهم، إلا أن تكونوا باكين

1/2- "KENDİLERİNE ZULMEDENLERİN MESKENLERİNE ANCAK AĞLAYANLAR OLARAK GİRİNİZ" BABI

 

38 - (2980) حدثنا يحيى بن أيوب وقتيبة بن سعيد وعلي بن حجر. جميعا عن إسماعيل. قال ابن أيوب: حدثنا إسماعيل بن جعفر. أخبرني عبدالله بن دينار؛ أنه سمع عبدالله بن عمر يقول : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لأصحاب الحجر "لا تدخلوا على هؤلاء القوم المعذبين. إلا أن تكونوا باكين. فإن لم تكونوا باكين فلا تدخلوا عليهم، أن يصيبكم مثل ما أصابهم".

[ش (لأصحاب الحجر) أي في شأنهم. وكان هذا في غزوة تبوك. (أن يصيبكم) أي خشية أن يصيبكم. أو حذر أن يصيبكم].

 

7389-38/1- Bize Yahya b. Eyyub, Kuteybe b. Said ve Ali b. Hucr birlikte İsmail’DEN tahdis etti. İbn Eyyub dedi ki: Bize İsmail b. Cafer tahdis etti, bana Abdullah b. Dinar'ın haber verdiğine göre o Abdullah b. Ömer'i şöyle derken dinlemiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i Hicr ashabı için: "Bu azaba uğratılmış kavmin üzerine ancak ağlayanlar olarak giriniz. Eğer ağlayanlar olarak girmeyecek iseniz onların başına gelen musibetin bir benzerinin başınıza gelmemesi için onların üzerine girmeyiniz" buyururken dinledim.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i hicr ashabı için ... " buyurdu. Burada "hicr ashabı için" buyruğu hicr ashabı hakkında demektir. Bu hadise Tebuk gazvesinde olmuştu.

 

"Size isabet etme(me)si" buradaki "en" lafzında hemze fethalıdır. Size isabet eder korkusuyla yahut size isabet etmesine karşı tedbir olmak üzere ... anlamındadır. Nitekim ikinci rivayette bu husus açıkça ifade edilmiştir.

 

Hadiste, zatimlerin diyarları ile azab yerlerinden ancak Allah korkusu ile girilmesi teşvik edilmektedir. Muhassıl vadisinde hızlıca yürümek de bunun gibidir. Çünkü fil ashabı orada helak edilmişti. Bu gibi yerlerden geçen kimselerin murakabe (Allah'ın gözetimi altında olduğu şuuru) korku, ağlamak, onların halleri ve helaklerinden ibret almak sureti ile geçmesi ve böyle bir şeyden Allah'a sığınması gerekir.

 

 

 

39 - (2980) حدثني حرملة بن يحيى. أخبرنا ابن وهب. أخبرني يونس عن ابن شهاب، وهو يذكر الحجر، مساكن ثمود. قال سالم بن عبدالله: إن عبدالله بن عمر قال : مررنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم على الحجر. فقال لنا رسول الله صلى الله عليه وسلم "لا تدخلوا مساكن الذين ظلموا أنفسهم، إلا أن تكونوا باكين. حذرا أن يصيبكم مثل ما أصابهم" ثم زجر فأسرع حتى خلفها.

 

7390-39/2- Bana Harmele b. Yahya da tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus İbn Şihab'dan -Semud kavminin meskenleri olan Hicr'i sözkonusu ederken- şunu haber verdi: Salim b. Abdullah dedi ki: Abdullah b. Ömer dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hicr’DEN geçtik. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize: "Kendilerine zulmedenlerin meskenlerine -onlara isabet eden musibetin bir benzerinin size gelip çatmasından sakınmak için- ancak ağlayanlar olarak girin" buyurdu sonra da bineğini dehleyerek o meskenleri geride bırakıncaya kadar hızlıca yürüdü. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3380

 

AÇIKLAMA:          "Sonra bineğini dehleyerek oraları geride bırakıncaya kadar hızlıca sürdü." Yani devesini dehleyip hızlandırdı. Burada bilindiği için ayrıca devesini sözkonusu etmedi. Yani o meskenleri geride bırakıncaya kadar hızlıca sürüp gitti. "Hallefeha: o meskenleri geride bıraktı" anlamında lam harfi şeddeli söylenir.

 

 

 

40 - (2981) حدثني الحكم بن موسى، أبو صالح. حدثنا شعيب بن إسحاق. أخبرنا عبيدالله عن نافع؛ أن عبدالله بن عمر أخبره؛ أن الناس نزلوا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم على الحجر، أرض ثمود. فاستقوا من آبارها. وعجنوا به العجين. فأمرهم رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يهريقوا ما استقوا ويعلفوا الإبل العجين. وأمرهم أن يستقوا من البئر التي كانت تردها الناقة.

 

7391-40/3- Bana Hakem b. Musa Ebu Salih tahdis etti, bize Şuayb b.

İshak tahdis etti, bize Ubeydullah b. Nafi'in haber verdiğine göre Abdullah b. Ömer kendisine şunu haber verdi: İnsanlar, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Semud kavminin yaşadığı topraklar olan Hicr'de konakladılar. Oranın kuyularından su çektiler ve o su ile hamur yoğurdular. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise kendilerine çektikleri suyu dökmelerini, hamuru da develere yedirmelerini emretti ve dişi devenin gidip su içtiği kuyudan su çekmelerini emir buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

40-م - (2981) وحدثنا إسحاق بن موسى الأنصاري. حدثنا أنس بن عياض. حدثني عبيدالله، بهذا الإسناد، مثله. غير أنه قال: فاستقوا من بئارها واعتجنوا به.

 

7392- .. ./4- Bize İshak b. Musa el-Ensarı de tahdis etti, bize Enes b. İyaz tahdis etti, bana Ubeydullah bu isnad ile aynısını tahdis etti ancak o: "Kuyularından su çektiler ve onunla hamur yoğurdular" demiştir.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3379

 

AÇIKLAMA:          (7391) "Kuyularından su çektiler, onunla hamur yoğurdular..." Bir rivayette de (7392) "kuyularından su çektiler ve onunla hamur yoğurdular" buyurulmaktadır.

 

"Ebar: kuyular" be harfi sakin ve sonunda cem'i hemzesi yer almaktadır. Bunun kalb edilerek "abfu" diye be harfi fethalı ve ilk hemze medli de söylenebilir. Bu bir cem'i killettir. İkinci rivayette (7392) ise be harfi kesreli olarak arkasından da hemze ile "biar" denilmiştir. Bu da cem'i kesret (çokluk çoğulu}dur.

 

Hadisten çeşitli hükümler anlaşılmaktadır:

 

1. Dişi devenin su içtiği kuyu dışında Hicr kuyularının sularının kullanılması nehy edilmiştir.

 

2. Eğer bu su ile hamur yoğurulmuş ise o yenilmeyiphayvanlara yedirilir.

 

3. İnsana yenilmesi yasaklanmış olmakla birlikte bir yiyeceğin hayvana yem olarak verilmesi caizdir.

 

4. Zalimlerin bıraktıkları kuyulardan uzak durup, salihlerin kuyularının bereketinden yararlanmak.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3- DUL KADINA, YOKSULA VE YETİME İYİLİK YAPMAK BABI