SAHİH-İ MÜSLİM

ZÜHD

 

1- "DÜNYA MÜMİNİN ZİNDANI, KAFİRİN CENNETİDİR" BABI

 

7343-111- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz -yani edDeraverdi- Ala'dan tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir" buyurdu. 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2324

 

 

 

7344-2/2- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Cafer'den tahdis etti, o babasından, o Cabir b. Abdullah'dan rivayete göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) el-Aliye'nin bir tarafından girerken pazara uğradı. İnsanlar da O'nun etrafında bulunuyordu. Küçük kulaklı ölmüş bir oğlağın yanından geçti. Onu eline alarak kulağından tuttu sonra: "Kim buna iki dirhem karşılığında sahip olmayı arzu eder" buyurdu. Onlar: Biz onun bedelsiz dahi kendimizin olmasını istemeyiz, hem onu ne yapabiliriz ki dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): . "Peki sizin olmasını arzu eder misiniz" buyurdu. Ashab: Allah'a yemin olsun canlı dahi olsaydı onda bir kusur var. Çünkü kulaklan küçük. Peki ölü iken nasıl olsun dediler. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a yemin ederim dünya Allah için bu oğlağın sizin için değersiz olduğundan daha da değersizdir" buyurdu.

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 186

 

 

 

7345- .. ./3- Bana Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi ve İbrahim b. Muhammed b. Arara es-Sami tahdis edip dediler ki: Bize Abdulvehhab -yani es-Sekafi- Cafer’DEN tahdis etti, o babasından, o Cabir'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını rivayet etti. Ancak Sekafi'nin hadisinde: Eğer dili dahi olsaydı bu küçük kulaklı oluş onda bir kusur teşkil ederdi demiştir.

 

 

AÇIKLAMA:          (7343) "Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir." Yani her mümin dünyada zindandadır. Dünyada haram olan ve mekruh olan arzular ona yasaktır. Ağır itaatleri işlemekle yükümlüdür. Ölünce bunlardan yana rahata kavuşur ve yüce Allah'ın kendisi için hazırlamış olduğu ebedi nimetlere ve eksiklikten yana annmış rahata ve dinlenmeye intikal eder. Kafir ise azlığına rağmen ve hevesleri kursakta bırakan hadiselerin bulandırıcılığına rağmen dünyada elde ettikleri ile kalır. Öldüğü taktirde sürekli azaba ve ebedi bedbahtlığa intikal eder.

 

(7344) "İnsanlar da O'nun etrafında idi." Bazı nüshalarda: "O'nun iki yanında idi" anlamındadır.

 

(7345) "İbn Ar'ara es-Sami" ismindeki "es-Sami" nisbeti sin harfi iledir.

 

"Ar'ara" ismi de ikisi de fethalı iki ayn iledir.

 

 

 

 

7346-3/4- Bize Heddad b. Halid tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize Katade, Mutarrif’DEN tahdis etti, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e "çoklukla övüniİŞ sizi oyaladı" (Tekasür, 1) buyruğunu okuyorken gittim. Şöyle buyurdu: ''Ademoğlu malı m malım der - buyurdu ki- ey Ademoğlu! Senin malından yeyip de tükettiğin yahut giyip de eskittiği n ya da tasadduk edip de yerine ulaştırdığından başka sana ait bir şey var mıdır ki" buyurdu.

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2342, 3354; Nesai, 3615

 

 

 

7347- .. ./5- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. Hepsi dedi ki: Bize İbn Ebu Adiyy, Said'den tahdis etti. (H.) Bize İbnu'l Müsenna da tahdis etti, bize Muaz b. Hişam tahdis etti, bize babam tahdis etti, hepsi Katade'den, o Mutarrif'den, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına vardım. Sonra hadisi Hemmam'ın hadisi ile aynı şekilde zikretti.

 

 

 

7348-4/6- Bana Suveyd b. Said tahdis etti, bana Hafs b. Meysere, elAla’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre’DEN rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kul malım malıirı der. Halbuki onun için malından ancak şu üç şeyona aittir: Yeyip de tükettiği yahut giyinip eskittiği ya da verip sakladığıdır. Bunun dışındakilere gelince kendisi onları insanlara bırakıp gider. "

 

 

AÇIKLAMA:          (7348) "Yahut verip de sakladığı" nüshaların bir çoğunda ve ravilerin de bir çoğunun rivayetinde bu şekilde te harfi ile "fektena: sakladığı" şeklindedir. Ahireti için biriktirdiği anlamındadır. Maksat da sevabını, biriktirip saklamasıdır. Bazılarında ise kafdan sonra te harfi hazfedilmiş olarak "feakna" şeklindedir ki razı etti anlamındadır.

 

 

 

 

7349- .. ./7- Bunu bana Ebu Bekr b. İshak da tahdis etti, bize İbn Ebu Meryem haber verdi, bize Muhammed b. Cafer haber verdi, bana el-Ala b. Abdurrahman bu isnad ile aynısını haber verdi.

 

 

 

7350-5/8- Bize Yahya b. Yahya et-Temimi ve Zuheyr b. Harb ikisi İbn Uyeyne'den tahdis etti. Yahya dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Abdullah b. Bekr'den şöyle dediğini haber verdi: Enes b. Malik'i şöyle derken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ölünün arkasından üç şey gider. İkisi geri döner biri kalır. Ailesi, malı ve ameli arkasından gider, ailesi ve malı geri döner, ameli kalır. "

 

 

 

7351 .. 6/9- Bana Harmele b. Yahya b. Abdullan -yani b. Harmele b. İmran et-Tucibi- tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr’DEN rivayet ettiğine göre Misver b. Mahreme kendisine şunu haber verdi: Amr b. Luey oğullarının antlaşmalısı olan ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte de Bedir'e katılmış olan Amr b. Avf'ın kendisine haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı Bahreyn' e, oranın cizyesini getirmek üzere gönderdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Bahreyn halkı ile barış yapmış ve başlarına el-Ala b. Hadrami'yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn'den bir miktar mal ile geldi. Ensar, Ebu Ubeyde'nin geldiğini işitince, sabah namazını Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kıldılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını kıldıktan sonra ayrılıp gidince kendilerini O'na gösterdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onları görünce gülümsedi sonra da: "Zannederim siz Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den bir şeyler getirip geldiğini işittiniz" buyurdu. Onlar: Evet ey Allah'ın Rasulü dediler. O şöyle buyurdu:

"Müjde olsun sizlere ve sizi sevindirecek şeyleri ümit edin. Allah'a yemin ederim ki sizin için fakirlikten korkmuyorum. Ama ben sizin adınıza dünyanın sizden öncekilere yayıldığı gibi size de yayılacağından, öncekiler onun uğrunda birbirleri ile yanştıklan gibi sizin de onun uğrunda birbirinizle yanşacağınızdan, onları oyciladığı gibi sizi de oyalayacağından korkanm. "

 

Diğer tahric: Buhari, 3158, 4015, 6425; Tirmizi, 2462; İbn Mace, 3997;

 

 

 

7352- .. ./10- Bize el-Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd de birlikte Yakub b. İbrahim b: Sa'd'dan tahdis etti. Bize babam Salih'den tahdis etti. (H.) Abdullah b. Abdurrahman ed-Ofuimi de tahdis etti, bize Ebu'l Yeman haber verdi, bize Şuayb haber verdi, (Salih ile) ikisi Zühri’den Yunus'un isnadı ile onun hadisinin aynısını rivayet etti. Ancak Salih'in hadisinde: "Onları oyaladığı gibi sizi de oyalayacağından" dedi.

 

 

 

7353-7/11- Bize Amr b. Sevvad el-Amiri tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Hfuis'in haber verdiğine göre Bekr b. Sevade kendisine şunu tahdis etti: Yezid b. Rebah -ki o Abdullah b. Amr b. el-As' ın azadlısı Ebu Rras'dır- kendisine Abdullah b. Amr b. el-As’dan tahdis etti. O Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Size Farsı ve Rumu (İran'ı ve Bizans'ı) fethetmek nasip olacağı zaman siz nasıl bir kavim olacaksınız?" Abdurrahman b. Avf dedi ki: Allah'ın bize emrettiği gibi söyleriz. Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahut da bundan bOşka türlü (olursunuz). Birbirinizle yanşırsınız, sonra birbirinizi kıskanırsınız, sonra birbirinize arkanızı dönersıniz, sonra birbirinizden nefret edersiniz -yahut buna yakın şeyler yaparsınız- sonra da gidip muhacirlerin yoksulIarının kimilerini diğerlerinin başına geçirirsiniz. "

 

 

Diğer tahric: İbn Mace, 3996

 

AÇIKLAMA:          "Fars ve Rum topraklarını fethederseniz ... " Allah'ın bize emrettiği gibi söyleriz" yani O'na hamd ederiz, şükrederiz, lütfundan daha fazlasını vermesini dileriz.

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Birbirinizle yarışırsınız, sonra birbirinizi kıskanırsınız ... kimilerini diğerinin bOşına geçirirsiniz." İlim adamları der ki: Bir şey için tenafus onun için yanşmak ve senden başkasının onu almasından hoşlanmamak demektir. Kıskançlığın ilk derecesidir. Kıskançlık ise nimetin sahibinden zeval bulmasını temenni etmektir. Tedabur (birbirine arkasını dönmek) ilişkileri koparmak demektir. Bununla birlikte bir parça sevgi kalabilir yahut da sevgi de nefret de bulunmayabilir. Tebağuz (nefretleşme) ise bundan sonra gelir bundan dolayı hadiste bu sıralama ile zikredilmiştir.

 

"Sonra gidip muhacirlerin yoksullarını" yani zayıf olanlarını "kimilerini diğerinin başına geçirirsiniz" bir kısmını diğerlerine amir ve yönetici yaparsınız. İlim adamları bu şekilde tefsir etmişlerdir.

 

 

 

 

7354-8/12- Bize Yahya b. Yahya ve Kuteybe b. Said tahdis etti. Kuteybe bize Muğire b. Abdurrahman el-Hizami, Ebu Zinad'dan tahdis etti derken Yahya haber verdi dedi. O ,6;rec'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden bir kimse mal ve yaratılışta kendisinden daha üstün kılınmış birisine bakarsa, hemen kendisinin üstün kılındığı kendisinden daha aşağıda olana baksın" buyurdu. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7355- .. ./13- Bize Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Ebu Zinad'ın hadisini birebir aynen rivayet etti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7356-9/14- Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de -lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Veki', A'meş'den tahdis etti, o Ebu Salih'den, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendinizden daha aşağıda olana bakın. Sizden daha yukarda olana bakmayın. Çünkü böylesi Allah'ın nimetini küçümsememeniz için daha uygundur" buyurdu.

Ebu Muaviye "üzerinizde" demiştir.

 

 

AÇIKLAMA:          "Sizden daha aşağıda olana bakın, üstünüzde olana bakmayın ... " Hadiste geçen "ecderu: daha lay!ktır" daha haktır, daha uygundur demektir.

 

İbn Cerir ve başkaları der ki: Bu hadis, türlü hayırlan bir arada ihtiva eden bir hadistir. Çünkü insan dünyada kendisine üstün kılınmış birisini görecek olursa, nefsi aynısını ister ve elinde bulunan yüce Allah'ın nimetini küçümsemeye başlar. O gördüğüne yetişmek ya da ona yaklaşmak için daha fazlasını elde etmek için hırs gösterir. Çoğu insanlarda görülen hal budur. Ama insan dünya işlerinde bu hususta kendisinden daha aşağıda olanlara bakacak olursa, Allah'ın kendisi üzerindeki nimetlerini apaçık görür, onlara şükreder. Tevazu gösterir ve sahip olduklarını hayırlı bir şekilde kullanır .

 

 

 

 

7357-10/15- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize İshak b. Abdullah b. Ebu Talha tahdis etti, bana Abdurrahman b. Ebu Amre'nin tahdis ettiğine göre Ebu Hureyre de kendisine şunu tahdis etti:

 

O Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyunırken dinlemiştir: "İsrailoğulları arasında abraş, kel ve ama olmak üzere üç kişi vardı. Allah onları sınamayı murad etti. Bunun için onlara bir melek gönderdi. Abraşın yanına gitti ve:

En sevdiğin şey nedir dedi. O güzel bir ten rengi, güzel bir deri ve insanların benden tiksinmelerine sebep olan bu halin benden gitmesidir dedi. Melek onu sıvazlamakla birlikte ondaki tiksinti veren hal gidiverdi. Ona güzel bir renk ve güzel bir deri verildi. En sevdiğin mal hangisidir dedi, o deve -yahut inek dedi, şüphe eden ravilerden İshak' dır- ancak abraş ve kel'den biri deve dedi diğeri inek dedi. Ona on aylık gebe bir dişi deve verildi. Allah bunu senin için Mübarek kılsın dedi.

 

Sonra kelin yanına gitti, en sevdiğin şeY nedir dedi. O: Güzel bir saç ve insanların benden tiksinmelerine sebep olan bu halin benden gitmesidir dedi. Melek onu da sıvazladı, o hali gitti, ona güzel bir saç verildi. En sevdiğin mal hangisidir dedi. O inek dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Allah bunu senin için Mübarek kılsın dedi.

 

Sonra körün yanına gitti, en sevdiğin şey nedir dedi. O: Allah'ın bana gözlerimi geri vermesi ve onunla insanları görmemdir dedi. Melek onu sıvazladı, Allah da ona görmesini geri verdi. En sevdiğin mal hangisidir dedi, o:

Koyundur dedi. Ona da yeni doğum yapmış bir koyun verildi. Böylelikle o iki kişi (davarlarını) üretmiş bu da koyununu yavrulatmış.

Bunun bir vadi dolusu develeri, öbürünün bir vadi dolusu inekleri, diğerinin bir vadi dolusu koyunları olmuş.

 

Sonra abraşın yanına onun suret ve kılığında gitti. Ben yoksul bir adamım, bu yolculuğumda çarelerim tükendi, bugün gideceğim yere ancak Allah sayesinde sonra senin sayende ulaŞa'bflirim. Sana bu güzel rengi, bu güzel deriyi ve bunca malı veren hakkı için bu yolculuğumda üzerine binip yerine ulaşabileceğim bir deve bana vermeni isterim dedi. Abraş: (Yerine getilmesi gereken haklar) pek çoktur dedi. Ona: Sanki seni tanır gibiyim. Sen insanların kendisinden tiksindiği bir abraş fakir birisi değil miydin? Sonra Allah sana verdi dedi. Abraş: Bu malı ancak kendi büyüklerinden miras almış olan büyüklerimden miras aldım dedi. Melek: Eğer yalan söylüyorsan Allah seni önceki haline döndürsün dedi.

Sonra kelin yanına, onun suretinde gitti. Ona buna söylediklerinin aynısını söyledi. O da buna aynı şekilde cevap vermiş. Melek: Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline döndürsün demiş.

Körün yanına da kendi suretinde ve kılığında giderek ben yoksul ve yolcu birisiyim. Bu yolculuğumda çaresiz kaldım. Bugün ancak Allah'ın yardımı ile sonra senin yardımınla gideceğim yere ulaŞa'bflirim. Senden sana tekrar görme nimetini ihsan eden hakkı için bu yolculuğumda yerime ulaşmama sebep olacak bir koyun vermeni istiyorum dedi.

O: Evet ben kördüm, Allah da bana gözlerimi geri verdi. Dilediğini al, dilediğini bırak. Allah'a yemin ederim bugün aldığın hiçbir şeyden dolayı Allah için sana bir zorluk çıkartmayacağım dedi. Melek de: Malını elinde tut, siz ancak sınandınız. Senden razı olundu ama iki arkadaşına gazab edildi dedi."

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3464, 6653. -muallak olarak-

 

AÇIKLAMA:          ''Allah onları sınamak istedi. " Onları denemek istedi. "Uşera nake: doğumu yaklaşmış gebe dişi deve" demektir.

 

"Yeni yavrulamış koyun" yeni yavrulamış ve yavrusu beraberinde olan koyun demektir. "O ikisi yavrulan çoğalttı bu da (koyununu) yavrulattı. " Burada "entece: yavrularını çoğalttı" rubai bir fiil olarak kaydedilmiştir. Bu da az kullanılır bir söyleyiştir. Meşhur olan sülasi kullanımıdır. Her iki kullanımı nakledenlerden birisi de Ahfeş' dir. Yani yavrulatmayı üzerine aldı, o yaptı demektir. "Vellede: Doğurttu" ise o da yavrulattı anlamındadır. Deve için "natic", koyunlar ve başkaları için de "müvellid" denilir. Bunlar kadın için ebe ne ise aynı işi yapan kimselerin ismidir.

 

"Çarelerim tükendi" bı;ırada hibal: ha harfi iledir. (lafız olarak ipler, halatlar) anlamındadır. Sebepler demektir. Yollar anlamında olduğu da söylenmiştir. Buhari'nin bazı nüshalarında cim harfi ile "cibal: dağlar" diye kaydedilmiştir. "Hile" çarenin çoğulu olarak "el-hiyel" diye de rivayet edilmiştir. Hepsi sahihtir.

 

"Ben bu malı büyüklerinden miras almış kendi büyüklerimden miras aldım. " Yani ben bunu dedelerinden miras almış olan babalarımdan miras aldım. Onlar da kendi babalarından miras almıştı. Böylelikle büyüklerimiz sonrakilere bunu miras bırakmıştı ve bu güç, şeref ve servet içerisinde olmuştur.

 

"Bugün Allah'a yemin ederim Allah için aldığın hiçbir şeyden dolayı sana zorluk çıkarmayacağım." Cumhurun rivayetinde bu şekilde "echeduke: sana zorluk çıkar{ma)yacağım" şeklindedir. İbn Mahan'ın rivayetinde ise ha ve mim ile "ahmeduke" şeklindedir. Buhari'de her iki şekilde de kaydedilmiş olmakla birlikte Müslim'de daha çok meşhur olan cim harfi ile Buhari'de ise ha harfi iledir. Cim harfi ile {echedüke}nin manası almak istediğim bir şeyi yahut malımdan istediğini sana vermemek sureti ile zorluk çıkarmayacağım demektir. Çünkü "cehd: meşakkat" demektir. Ha harfi ile "la ahmeduke" ise ihtiyacım olan yahut almak istediğin bir şeyi almayacak olursan seni övmem, sana teşekkür etmem. Bu durumda "almamak, terk etmek anlamındaki lafız hazfedilmiş ama anlamı kastedilmiş bir lafız olur. Şairin: "hayat uzundur diye pişmanlık olmaz" mısraına benzer. Yani uzun bir hayatı kaçırmaktan dolayı pişman olunmaz.

Bu hadis-i şerif, zayıflara yumuşak davranmak, onlara ikramlarda bulunmak, mümkün olduğu kadarı ile istediklerini onlara vermek, kalplerini kırmaktan onları küçümsemekten sakınmak teşvik edildiği gibi yüce Allah'ın nimetlerinin anılıp dile getirilmesi de teşvik edilmekte, bu nimetlere karşı nankörlük yerilmektedir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

7358-11/16- Bize İshak b. İbrahim ve Abbas b. Abdulazim -lafız İshak'a ait olmak üzere- tahdis etti, Abbas bize Ebu Bekr el-Hanefi tahdis etti derken, İshak haber verdi dedi. Bize Bukeyr b. Mismar tahdis etti, bana Amir b. Sa'd tahdis edip dedi ki: Sa'd b. Ebu Vakkas develeri yanında bulunuyordu. Oğlu Ömer yanına geldi. Sa'd onu görünce: Bu binicinin şerrinden Allah'a sığınırım dedi. Sonra indi. Ona: Sen develerin ve koyunların arasına indin de insanları kendi aralarında mülkü birbiri ile çekişecek halde bıraktın dedi. Bunun üzerine Sa'd onun göğsüne vurdu ve sus dedi. Ben, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Muhakkak Allah takvalı, zengin ve kendini ibadete veren kulu sever" buyururken dinledim.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Muhakkak Allah takvalı, zengin ve kendisini ibadete veren kulu sever."

 

Burada zenginden kasıt nefsi zengin demektir. Sevilen zengin budur. Çünkü Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ama zenginlik nefsin zenginliğidir" buyurmuştur. Kadı Iyaz ise mal zengininin kastedildiğine işaret etmiştir.

 

Hadisteki (kendisini ibadete veren kişi anlamını verdiğimiz): hafi: gizli kişi ise hı harfi ile olup nüshalarda bulunan ve rivayetlerde bilinen budur. Kadı Iyaz, Müslim'in bazı ravilerinin bunu noktasız ha ile "hafi" diye rivayet ettiklerini zikretmektedir. Hı harfi ile manası kendisini ibadete veren, kendi halinde, kendi işleri ile uğraşan kişi demektir. Noktasız ha ile anlamı ise akrabalık bağlarını çokça gözeten, akrabalarına ve başka zayıflara yumuşak davranan kimse demektir. Doğrusu ise noktalı hı iledir.

 

Bu hadis-i şerif, insanlardan uzaklaşmanın (itizal) onlarla karışmaktan faziletli olduğunu söyleyen kimselerin lehine bir delildir. Bu mesele hakkında daha önce defalarca açıklamış olduğumuz bir görüş ayrılığı vardır. İnsanlarla birlikte oturup kalkmanın daha faziletli olduğunu söyleyenler ise bu hadisi, fitne ve benzeri zamanlarda insanlardan uzak kalmak hakkında yorumlarlar.

 

 

 

 

7359-12/17- Bize Yahya b. Habib el-Harisi tahdis etti, bana en-Mu'temir tahdis edip dedi ki: Ben, İsmail'i Kays'dan, o Sa'd'dan rivayet ederken dinledim (H.) Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam ve İbn Bişr tahdis edip dediler ki: Bize İsmail Kays’DAN şöyle dediğini tahdis etti, Sa'd b. Ebi Vakkas'ı şöyle derken dinledim: Allah'a yemin ederim ki şüphesiz ben Allah yolunda araplar arasında ilk ok atan adamım. Bizler Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte gazaya çıkardık da huble yaprağı ile şu semurdan başka yiyecek bir şeyimiz yoktu. Hatta bizden bir kimse koyunun çıkardığı gibi çıkarırdI. Şimdi Esedoğulları kalkmış din dolayısı ile beni azarlıyor. O taktirde ben hüsrana uğradım, amelim de boşa gitti demektir.

İbn Numeyr: İzel: o taktirde" demedi.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3728, 5412, 6453; Tirmizi, 2365, 2366; İbn Mace, 131

 

AÇIKLAMA:          "Allah'a yemin ederim ki Allah yolunda araplar arasında ok atan ilk adamım." Bu onun açık bir menkıbesidir, ihtiyaç halinde insanın kendisini övmesinin caiz olduğuna delildir, benzerleri ve şerhleri daha önce geçti.

 

"Huble yaprağı ile şu semurdan başka yiyecek bir şeyimiz yoktu." Huble ha harfi ötreli ve be harfi sakin semur ise sin fethalı mim ötrelidir. Her ikisi de çöl ağaçlarından bir tür ağaçtır. Ebu Ubeyd ve başkaları böyle açıklamışlır. Hublenin muğaylan ağacının meyvesi olduğu da söylenmiştir. Nitekim Buhari'deki "huble ve semur yaprağından başka" ifadesinden zahir olan budur.

 

Bu ifadeler de onların dünyaya karşı ne kadar zahid olduklarını, ondan ne kadar az şeyler alıp Yüce Allah'a itaat uğrunda pek ağır meşakkatlere ne kadar çok sabırlı olduklarını göstermektedir.

 

"Sonra Esedoğulları beni din dolayısı ile azarlıyor." Esedoğullarından maksat ez-Zubeyr b. el-Avvam b. HuvEylid b. Esed b. Abduluzzaoğullarıdır. el-Herevi dedi ki: "Beni azarlıyor" anlamı beni durduruyordur. Çünkü tazir (azarlamak) hükümler ve farizalar üzerinde durdurmak demektir. İbn Cerir dedi ki: Yani beni doğrultup bana öğretiyor demektir. Sultanın taziri (azarlaması, hafif ceza vermesi) de buradan gelmektedir ki o da te' dib yolu ile düzeltmesi anlamındadır. el-Cermi dedi ki: Bu kınamak ve sitem etmek anlamındadır. Yani din hususunda kusurluyum diye beni azarlıyorlar demektir.

 

 

 

 

7360-13/18- Bunu bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Veki', İsmail b. Ebu Halid'den bu isnad ile haber verdi ve: Hatta bizden bir kimse keçinin bıraktığı gibi bırakırdı ve ona hiçbir şey karışmazdı dedi.

 

 

 

7361-14/19- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Süleyman b. elMuğire tahdis etti, bize Humeyd b. BUill, Halid b. Umeyr el-Adeviyye'den şöyle dediğini tahdis etti: Utbe b, Gazvan bize bir hutbe verdi. Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle dedi: İmdi, şüphesiz dünya sona ereceğini bildirmiş hızlıca dönüp gitmiştir. Geriye ondan kabın dibinde kalan sahibinin . içmeye çalıştığı az miktardan başka bir şey kalmamıştır. Sizler oradan sonu gelmeyen bir yurda intikal edeceksiniz. Bu sebeple elinizdekinin en hayırlısı ile intikal edin. Bize gerçekten şu ıikrolundu: Cehennemin kıyısından ablan bir taş, içinde yetmiş yıl boyunca yuvarlandığı halde onun dibine ulaşmaz. Allah'a yemin ederim ki mutlaka o doldurulacaktır. Hayret mi ettiniz yoksa?

 

Bize zikrolunduğuna göre cennet kapısının kanatlarından iki kanat arasındaki uzaklık kırk yıldır. Onun üzerinden öyle bir gün gelecek ki o kapı izdihamdan oldukça kalabalık olacaktır. Ben kendimi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yedi kişinin yedincisi olarak görmüşümdür. Ağaç yapraklarından başka yiyecek bir şeyimiz yoktu. Öyle ki ağızlarımız yara olmuştu. Ben bir örtü buldum da onu kendimle Sa'd b. Malik arasında paylaştırdım. Yarısını ben izar olarak giyindim, yarısını da Sa'd izar olarak giyindi. Bugün ise bizden her bir kişi mutlaka şehirlerden bir şehire emir (vali) olmuştur. Gerçekten ben kendimi büyük görmekten ve Allah'ın yanında küçük görülmekten Allah'a sığınınm. Şüphesiz her bir nübüvvet zamanla nesh olmuş (bazı değişiklikler görülmüş) ve nihayet onun akıbeti melikliğe dönüşmek olmuştur. Yakında bizden sonraki emirleri sınayacak ve deneyeceksiniz.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2575; İbn Mace, 4156;

 

AÇIKLAMA:          "Şüphesiz dünya sona ereceğini bildirmiş ... az miktardan başka bir şey kalmamıştır." Azeret medli hemze ile bildirdi, ilan etti demektir. Sad harfi ötreli sulm sona ermek, geçip gitmek demektir. "Hazza". ise çabukça sona eren zeval bulan demektir. Subabe kabın dibinde kalan az miktardaki içecek demektir. "Yetesabbuke: kişinin onu içmesi" anlamındadır. Ka'r ise en alt kısmı, dibi demektir. Kaziz de oldukça dolu olmak anlamındadır.

"Ağızlarımız da yara oldu" ağızlarımızda yediğimiz yaprakların sert ve sıcak oluşundan dolayı yaralar oluştu.

 

"Sa'd b. Malik" ise Sa'd b. Ebu Vakkas (radıyallahu anh)'ın kendisidir.

 

 

 

 

7362- .. ./20- Bana İshak b. Ömer b. Selid de tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire tahdis etti, bize Humeyd b. Hilal, Halid b. Umeyr'den -ki o cahiliye dönemine de yetişmişti- şöyle dediğini tahdis etti: Utbe b. Gazvan hutbe verdi. O sırada Basra emiri idi. Sonra da Şeyban'ın hadisine yakın olarak zikretti.

 

 

 

7363-15/21- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala da tahdis etti ... Halid b. Umeyr dedi ki: Utbe b. Gazvan'ı şöyle derken etinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kendimin yedi kişinin yedincisi olduğunu gördüm. Huble yaprağından başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki ağızlanmız yara oldu.

 

 

 

7364-16/22- Bize Muhammed b. Ebi Ömer tahdis etti, Süfyan, Süheyl b. Ebi Salih'den tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Ashab: Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? dediler. O şöyle buyurdu: ''Öğle vaktinde ve bulut yokken güneşi görmekte hiç zorluk çekermisiniz.'' Onlar: Hayır, dediler. Bu sefer: ''Bulut içinde değilken ay'ı ondördünde görmekte bir sorluk çeker misiniz.'' buyurdu.

 

Ashab: Hayır dediler. Şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki, bu ikisinden birisini görmek halinde ancak çektiğiniz zorluk kadar Rabbinizi görmekte zorluk çekeceksiniz. Kul ile karşılaşır ve: Ey filan! Ben sana ikram etmedim mi? Seni başkasına efendi yapmadım mı? Evlendirmedim mi? Atlan, develeri emrine vermedim mi? Seni başkanlık yapan ve ganimetlerden dörtte bir payalan bir hale getirmedim mi buyuracak o evet diyecek. Bu sefer: Peki benimle muhakkak karşılaşacağını hiç düşündün mü? buyuracak. O hayır diyecek. Bunun üzerine: Şüphesiz sen beni nasıl unuttunsa muhakkak ben de seni unutacağım diyecek. Sonra ikinci kişi ile karşılaşacak ve: Ey filan! Sana ikramda bulunmadım mı? Seni efendi yapmadım mı? Evlendirmedim mi? Atlan, develeri emrine vermedi m mi? Seni başkan yapıp ganimetlerin dörtte birini almana müsaade etmedim mi? buyuracak. O evet Rabbim diyecek. Yüce Allah: Benimle karşılaşacağını hiç zannettin mi buyuracak. O hayır diyecek. Bu sefer: Sen beni unuttuğun gibi muhakkak ben de seni unutuyorum buyuracak. Sonra üçüncüsü ile karşılaşacak, ona da bunun aynısını söyleyecek. O: Rabbim ben sana, kitabına, rasullerine iman ettim. Namaz kıldım, oruç tuttum, sadaka verdim ve gücünün yettiği kadar hayırlı övgülerde bulunur. O da: O halde burada dur buyuracak.

Sonra ona şöyle denilecek: Şimdi de sana karşı şahidimizi göndereceğiz.

O da kendi kendisine benim hakkımda şahitlik edecek kimdir diye düşünürken ağzına mühür vurulacak. Uyluğuna, etine, kemiklerine konuşun denilecek. Uyluğu, eti, kemikleri konuşup amellerini söyleyecek. Böyle olması ise kendi nefsinden (şahit getirilerek) ileri sürecek bir mazeretinin bırakılmaması içindir.

İşte bu kişi münafıktır ve işte Allah'ın kendisine gazab edeceği kişi de odur. "

 

 

Diğer tahric: Ebu Davud, 4730

 

AÇIKLAMA:          "Rabbimizi görecek miyiz" bu rivayetin ve bununla alakalı hususların şerhi daha önce İman Kitabı'nda geçti.

"Ey filan!" buyuracak. Burada "ful" fe harfi ötreli, lam harfi sakin olarak ey filan demektir, kıyasa aykırı olarak bir terhim (kısaltma)dır. "Fillan" anlamında bir söyleyiş olduğu da söylenmiştir. Bunu da Kadı Iyaz nakletmiştir.

 

"Usevvudike: Seni başkalarına efendi yaptım" demektir.

 

"Seni başkan yaptım, ganimetlerin dörtte birini aldın." "Teresu: kavmin başkanı ve büyüğü oldun" demektir. "Terbau: ganimetin dörtte birini alırdın" İbn Mahan'ın rivayetinde ise "terteu" şeklindedir. Terbaunun anlamı cahiliye dönemi insanlarının ganimetten aldıkları dörtte birlik pay idi. Rabaatu: Malın dörtte birini aldım anlamındadır. Yani ben seni sana itaat edilen bir başkan reis yapmadım mı?

 

Kadı Iyaz bu kaydettiklerime yakın bilgileri aktardıktan sonra şunları söylemektedir: Bana göre bu, ben seni hiçbir meşakkate ve yorulmaya ihtiyaç duymayacağın şekilde rahat içinde bıraktım demektir. Bu da arapların kendine acı anlamında "irba ala nefsik" tabirinden alınmıştır.

 

Te harfi ile "tertau" ise nimetler içinde idin anlamındadır. Yiyordun, oyalanıyordun, bolluk içinde yaşıyordun anlamlarına geldiği de söylenmiştir.

"Beni unuttuğun gibi ben de seni unutuyorum." Sen bana itaat etmekten uzak durduğun gibi ben de sana rahmetimi ihsan etmiyorum.

"O halde burada dur. " Yani sen inkarcı bir kişi idin. Bu sebeple azaların sana karşı şahitlik etsin diye burada dur, bekle demektir.

 

 

 

 

7365-17/23- Bize Ebu Bekr b. en-Nadr b. Ebu'n-Nadr tahdis etti, bana Ebu'n-Nadr Haşim b. el-Kasım tahdis etti, bize Ubeydullah el-Eşcai, Süfyan es-Sevri'den tahdis etti, o Ubeyd el-Muktib'den, o Fudayl'den, o Şa'bi'den, o Enes b. Malik’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Derken gülüverdi. Sonra: "Neden güldüğümü biliyor musunuz" buyurdu. Biz: Allah ve Resulü en iyi bilir dedik. O: "Kulun Rabbine hitab ederek O'na: Rabbim sen beni zulümden alıkoymamış mıydın diyecek. Rabbi: Elbette buyuracak. Kul: O halde ben de benim aleyhime ancak benden olan bir tanığı kabul ederim diyecek. Yüce Allah: Bugün sen kendine şahit olarak ve kiramen katibin de şahitler olarak sana yeter buyuracak. Sonra ağzına mühür vurulacak. Organlarına: Konuş denilecek. Organları da amellerini söyleyecek. Sonra da kendi konuşması ile başbaşa bırakılacak ve: Benden uzak durun, benden uzak durun. Ben sizin için mücadele edip duruyordum diyecek" buyurdu. 

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Onun azalarına" organlarına "konuşun denilecek. "

"Sizin adınıza mücadele ediyordum" savunuyor ve İarbşıyordum.

 

 

 

 

7366-18/24- Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti, bize Muhammed b. Fudayl babasından tahdis etti, o Umare b. el-Ka'ka"dan, o Ebu Zür'a'dan, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'lm! Muhammed dı-inin nzkını yetecek kadar kıl" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:          "Allah'lm! Muhammed dı-inin nzkını yetecek kadar kıl" yani israf sözkonusu olmamak üzere onlara yetecek kadar ver diye açıklanmıştır. Bu da diğer rivayette gelecek olan (7368) "kefMen" ile aynı anlamdadır. Bunun açlıktan öldürmeyecek kadar olduğu dahi söylenmiştir.

 

 

 

 

7367-19/25- Bize Ebu Sekr b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakid, Zuheyr b. Harb ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: ... Ebu Hureyre dedi ki: RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'ım! Muhammed al-inin rızkını yetecek kadar kıl" buyurdu.

Amr'ın rivayetinde: ''Allah'lm ... rızık ver" şeklindedir.

 

 

 

7368- .. ./26- Bunu bize Ebu Said el-Eşe c de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis edip dedi ki: A'meş'i Umare el-Ka'ka"dan bu isnad ile hadisi zikrettiğini dinledim ve: "Kefafen: yetecek kadar" dedi.

 

 

 

7369-20/27- Bize Zuheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir Mansur’DAN haber verdi derken Zuheyr tahdis etti dedi. O İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Medine'ye geldiğinden beri Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in al-i ardı arkasına üç gece buğday ekmeğinden -ruhu kabzolununcaya kadar- doymamıştır.

 

Diğer tahric: Buhari, 5416, 6454; İbn Mace, 3344;

 

 

 

7370-21/28- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Ebu Kureyb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Ebu Muaviye A'meş'den haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti dedi. O İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yoluna koyuluncaya (vefat edinceye) kadar buğdayekmeğinden arka arkaya üç gün karnını

doyurmamıştır.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7371-22/29- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Ebu İshak'dan şöyle dediğini tahdis etti: Abdurrahman b. Yezid'i Esved'den tahdis ederken dinledim. O Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in al-i, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ruhu kabzedilinceye kadar arka arkaya iki gün arpa ekmeği ile karınlarını doyurmuş değillerdir.

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2357; İbn Mace, 3346

 

 

 

7372-23/30- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' Süfyan’DAN tahdisetti, o Abdurrahman b. Abis'den, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arı buğday ekmeğinden üç günden fazla karınlarını doyurmamışlardır.

 

Diğer tahric: Buhari, 5423, 5438, 6687; Tirmizi, 1511 -muhtasar-; Nesai, 4444, 4445 -muhtasar-; İbn Mace, 3159 -muhtasar-, 3313 -muhtasar-

 

 

 

7373-24/31- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Hafz b. Giyas, Hişam b. Urve’DEN tahdis etti, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Aişe: Al-i Muhammed, O yoluna gidinceye kadar üç gün buğday ekmeğinden karnını doyurmuş değildir dedi. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7374-25/32- Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Veki' Mis'ar'den tahdis etti, o Hilal b. Humeyd'den, o Urve'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: AI-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), iki gün buğdayekmeğinden doymuş değildir. (Onların buldukları iki şeyden) biri ancak hurma idi.

 

Diğer tahric: Buhari, 6455

 

 

 

7375-26/33- Bize Amr en-Nakid tahdis etti, bize Abde b. Süleyman tahdis etti. (Amr) dedi ki: Bize Yahya b. Yeman da Hişfun b. Urve’DEN tahdis etti, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Bizler al-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), gerçekten bir ay boyunca ateş yakmadan dururduk. Bulduğumuz ancak hurma ve sudan ibaretti.

 

 

Diğer tahric: Amr en-Nakid'in Abde b. Süleyman'dan hadisini Tırmizi, 2471; Yahya b. Yeman'ın hadisini Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Bize Amr en-Nakid tahdis etti ... bize Hişfun'dan tahdis etti." Bu sözlerin anlamı şudur: Amr en-Nakid bu hadisi hem Abde'den, hem Yahya b. Yeman’DAN rivayet etmektedir. Her ikisi de bunu Hişfun’DAN rivayet etmiştir .

 

 

 

 

7376- .. ./34- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb de tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Üsfune ve İbn Numeyr Hişam b. Urve'den bu isnad ile şunu tahdis etti: Biz ... kalırdık dedi. Fakat "al-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i zikretmedi."

Ebu Kureyb ise İbn Numeyr’DEN rivayet ettiği hadisinde: "Bize azıcık et (hediye olarak) gelmesi müstesna" ibaresini eklemiştir.

 

Diğer tahric: İbn Mace, 4144

 

 

 

7377-27/35- Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala b. Kureyb tahdis etti, bize Ebu Üsfune, Hişfun b. Urve’DEN tahdis etti, o babasından, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde benim rafımda, ciğer sahibi birisinin yiyebileceği ancak bana ait olan bir rafta bir miktar arpa vardı. Ondan yeyip durdum. Nihayet bana (bu süre) uzun gelince onu ölçtüm, o zaman bitti.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 3097, 6451; İbn Mace, 3345;

 

AÇIKLAMA:          "Bir rafta bir miktar arpa" re harfi fethalı olarak rafın ne olduğu bilinmektedir. Burada "şatr" az miktarda arpa demektir. Tirmizi bunu böylece açıklamıştır.

 

İbn Ebu Hkim dedi ki: BU'yarım vesk manasınadır. Kadı Iyaz dedi ki: Bu hadis-i şerifte bereketin çoğunlukla bilinmeyen ve belirsiz şeylerde olduğuna işaret vardır. Diğer hadiste geçen: "Yemeğinizi (buğday vs) ile ölçün, sizin için onda bereket ihsan olunur" hadisi ile ilgili olarak da ilim adamları şöyle demişlerdir: Maksat bunu kullanacağı kısmı almak için onun bir bölümünü ölçmektir. Geri kalanının da miktarının bilinmemesinin devamı şarttır. Çıkaracağı kısmı ölçmesi ise ihtiyaçtan çok ya da daha az çıkarmamak içindir.

 

 

 

 

7378-28/36- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Abdulaziz b. Ebu Hkim babasından tahdis etti, o Yezid b. Numan'dan, o Urve'den, o Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine göre şöyle derdi: Allah'a yemin olsun ey kızkardeşimin oğlu! Bizler hilali görürdük, sonra diğer hilali, sonra diğer hilali. Yani iki ay zarfında üç hilali görürdük de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in evlerinde ateş diye bir şey yakılmazdı. Ben: Peki teyzeciğim siz ne ile yaşardınız dedim. O: İki siyah; hurma ve su, ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in ensardan komşuları vardı. Onların da sağınal hayvanları vardı da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sütlerinden gönderirlerdi, O'da onu bize içirirdi dedi. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 2567

 

AÇIKLAMA:          "Peki ne ile yaşardınız" buradaki "yuayyişukum: sizi yaşatırdı" fiilinde ayn harfi fethalı ondan sonraki şeddeli ye kesrelidir. Güvenilir bazı nüshalarda ise bu "siz ne ile gıdalanırdınız (beslenirdiniz)" şeklindedir.

 

 

 

 

7379-29/37- Bana Ebu't-Tahir Ahmer tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Ebu Sahr, Yezid b. Abdullah b. Kusayt'dan haber verdi. (H.) Bana Harun b. Said de -yani el-Eyli de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Ebu Sahr, İbn Kusayt'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman bir günde iki defa ekmek ve zeytin yağı ile karnı doymamıştı.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7380-30/38- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Davud b. Abdurrahman el-Mekki el-Attar, Mansur’DAN haber verdi, o annesinden, o Aişe’den rivayet etti. (H) Bize Saidb. Mansur da tahdis etti, bize Davud b. Abdurrahman el-Attar tahdis etti, bana Mansur b. Abdurrahman el-Hacebi, annesi Safiyye'den tahdis etti, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: İnsanlar iki siyahtan, hurma ve sudan doyduktan zaman Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etti.

 

 

Diğer tahric: Buhari, 5383, 5442

 

AÇIKLAMA:          "İnsanlar hurma ve suya doyduktan zaman" ifadesinden maksat hurmadan doyduktan zamandır. Yoksa sudan hep doyuyorlardı.

 

 

 

 

7381-31/39- Bana Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdurrahman, Süfyan’DAN tahdis etti, o Mansur b. Safiyye'den, o annesinden, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde biz iki siyahtan, su ve hurmadan doymuştuk.

 

 

 

7382- .. ./40- Bize Ebu Kureyb de tahdis etti, bize el-Eşcai tahdis etti. (H.) Bize Nasr b. Ali de tahdis etti, bize Ebu Ahmed tahdis etti, ikisi Süfyan'dan bu isnad ile rivayet etti. Ancak ikisinin Süfyan’DAN hadisi rivayetlerinde: İki siyahtan doymamıştık denilmektedir.

 

 

 

7383-32/41- Bize Muhammed b. Abbad ve İbn Ebu Ömer tahdis edip dedi ki: Bize Mervan -yani el-fezari- Yezid'den -ki o b. Keysan'dır- tahdis etti, o Ebu Hazim'den, o Ebu Hureyre (radıyallahu anh)dan şöyle dediğini rivayet etti: Nefsim elinde olana yemin ederim ki ... İbn Abbad da şöyle dedi: Ebu Hureyre'nin nefsi elinde olana yemin ederim ki, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar arka arkaya üç gün aile fertlerini buğday ekmeğinden doyurmuş değildir. 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2358; İbn Mace, 3343

 

 

 

7384-33/42- Bana Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize Yahya b. Said, Yezid b. Keysan'dan tahdis etti, bana Ebu Hazim tahdis edip dedi ki: Ben, Ebu Hureyre'yi parmağı ile işaret ederek defalarca şöyle derken gördüm: Ebu Hureyre'nin canı elinde olana yemin olsun ki Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya kadar aile halkı Ile birlikte arka arkaya üç gün buğdayekmeğinden karnını doyurmamıştır.

 

 

 

7385-34/43- Bize Kuteybe b. Said ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis edip dediler ki: Bize Ebu'l-Ahvas, Simak’DEN şöyle dediğini tahdis etti. Ben, en-Nu man b. Beşir'i şöyle derken dinledim: Siz istediğinizi yeyip içmiyor musunuz? Andolsun ben sizin Nebinizi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dekal denilen (kalitesiz) hurmadan dahi olsun karnını kendisi ile doyuracak bir şey bulamadığını görmüşümdür.

Kuteybe ise "kendisi ile" lafzını zikretmedi.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2372;

 

AÇIKLAMA:          "Deka}" dal ve kaf harfleri fethalı olmak üzere kalitesiz bayağı hurma demektir.

 

 

 

7386'-35/44- Bize Muhammed b. Rafi' tahdis etti, bize Yahya b. Adem tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize el-Mülai haber verdi, bize İsrail tahdis etti (Zuheyr ile) ikisi Simak’DEN bu isnad ile buna yakın olarak rivayet etti. Zuheyr hadisinde şunları ekledi: Siz ise türlü hurma ile kaymaktan daha aşağısını beğenmiyorsunuz.

 

 

 

7387-36/45- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız İbnu'l Müsenna'ya ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Simak b. Harb'den şöyle dediğini tahdis etti. enNuman'ı hutbe veripşöyle derken dinledim: Ömer, insanların dünyalık olarak ele geçirdiklerini s"özkonusu etti de şöyle dedi: Ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir gün boyunca açlıktan kıvrandığını ve karnını kendisi ile doyuracağı adi hurmayı dahi bulamadığım görmüşümdür.

 

Diğer tahric: İbn Mace, 4146

 

 

 

7388-37/46- Bana Ebu't-Tahir Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Ebu Hani'in haber verdiğine göre o Ebu Abdurrahman el-Hubuliyi şöyle derken dinlemiştir: Ben, Abdullah b. Amr b. el-As'ı bir adamın ona soru sorarak: Biz Muhacirlerin fakirlerinden değil miyiz demesi üzerine Abdullah'ın ona: Senin yanına vardığın bir eşin var mı dedi. O evet dedi. Abdullah: Kaldığın bir meskenin var mı dedi. O evet dedi. Abdullah: O halde sen zenginlerdensin dedi. Adam: Benim bir hizmetçim de var dedi. Abdullah: O halde senkrallardansın dedi.

 

Ebu Abdurrahman dedi ki: Abdullah b. Amr b. el-As' ın yanına üç kişi geldi, ben de onun yanında idim. Onlar: Ey Ebu Muhammed! Allah'a yemin ederiz ki bizim hiçbir şeye gücümüz yok. Ne nafakamız, ne bineğimiz ne de eşyamız var dediler. Abdullah kendilerine: Nasıl isterseniz onu yapınız. Dilerseniz bize döNersiniz, biz de sizlere Allah'ın sizin için kolaylaştırdığını veririz. Arzu ederseniz durumunuzu sultana söyleriz. Dilerseniz de sabredersiniz. Şüphesiz ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Muhakkak muhacirlerin fakirleri kıyamet gününde' zengin lerden kırk yıl önce gireceklerdir." Onlar da: O halde biz sabrederiz ve hiçbir şey istemeyiz dediler. 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2- "KENDİLERİNE ZULMEDENLERİN MESKENLERİNE ANCAK AĞLAYANLAR OLARAK GİRİNİZ" BABI