SAHİH-İ MÜSLİM |
ZÜHD |
1- "DÜNYA MÜMİNİN
ZİNDANI, KAFİRİN CENNETİDİR" BABI
1 - (2956) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
عبدالعزيز
(يعني الدراوردي)
عن العلاء، عن
أبيه، عن أبي
هريرة، قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "الدنيا
سجن المؤمن
وجنة الكافر".
7343-111-
Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz -yani edDeraverdi- Ala'dan
tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünya müminin zindanı, kafirin
cennetidir" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
2324
2 - (2957) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
سليمان (يعني
ابن بلال) عن
جعفر، عن
أبيه، عن جابر
بن عبدالله؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم مر
بالسوق، داخلا
من بعض
العالية،
والناس كنفته.
فمر بجدي أسك
ميت. فتناوله
فأخذ بأذنه.
ثم قال "أيكم
يحب أن هذا له
بدرهم؟"
فقالوا: ما
نحب أنه لنا
بشئ. وما نصنع
به؟ قال
"أتحبون أنه
لكم؟" قالوا:
والله! لو كان
حيا، كان عيبا
فيه، لأنه
أسك. فكيف وهو
ميت؟ فقال
"فوالله!
للدنيا أهون
على الله، من
هذا عليكم".
7344-2/2- Bize Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Süleyman -yani b. Bilal- Cafer'den
tahdis etti, o babasından, o Cabir b. Abdullah'dan rivayete göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) el-Aliye'nin bir tarafından girerken pazara
uğradı. İnsanlar da O'nun etrafında bulunuyordu. Küçük kulaklı ölmüş bir
oğlağın yanından geçti. Onu eline alarak kulağından tuttu sonra: "Kim buna
iki dirhem karşılığında sahip olmayı arzu eder" buyurdu. Onlar: Biz onun
bedelsiz dahi kendimizin olmasını istemeyiz, hem onu ne yapabiliriz ki dediler.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): . "Peki sizin olmasını arzu eder
misiniz" buyurdu. Ashab: Allah'a yemin olsun canlı dahi olsaydı onda bir
kusur var. Çünkü kulaklan küçük. Peki ölü iken nasıl olsun dediler. Bunun
üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a yemin ederim
dünya Allah için bu oğlağın sizin için değersiz olduğundan daha da
değersizdir" buyurdu.
Diğer tahric: Ebu
Davud, 186
2-م - (2957)
حدثني محمد بن
المثنى
العنزي
وإبراهيم بن
محمد بن عرعرة
السامي. قالا:
حدثنا
عبدالوهاب
(يعنيان
الثقفي) عن
جعفر، عن
أبيه، عن
جابر، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثله.
غير أن في
حديث الثقفي:
فلو كان حيا
كان هذا السكك
به عيبا.
7345- .. ./3- Bana
Muhammed b. el-Müsenna el-Anezi ve İbrahim b. Muhammed b. Arara es-Sami tahdis
edip dediler ki: Bize Abdulvehhab -yani es-Sekafi- Cafer’den tahdis etti, o
babasından, o Cabir'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aynısını
rivayet etti. Ancak Sekafi'nin hadisinde: Eğer dili dahi olsaydı bu küçük
kulaklı oluş onda bir kusur teşkil ederdi demiştir.
AÇIKLAMA: (7343)
"Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir." Yani her mümin dünyada
zindandadır. Dünyada haram olan ve mekruh olan arzular ona yasaktır. Ağır
itaatleri işlemekle yükümlüdür. Ölünce bunlardan yana rahata kavuşur ve yüce
Allah'ın kendisi için hazırlamış olduğu ebedi nimetlere ve eksiklikten yana
annmış rahata ve dinlenmeye intikal eder. Kafir ise azlığına rağmen ve
hevesleri kursakta bırakan hadiselerin bulandırıcılığına rağmen dünyada elde
ettikleri ile kalır. Öldüğü taktirde sürekli azaba ve ebedi bedbahtlığa intikal
eder.
(7344) "İnsanlar da
O'nun etrafında idi." Bazı nüshalarda: "O'nun iki yanında idi"
anlamındadır.
(7345) "İbn Ar'ara
es-Sami" ismindeki "es-Sami" nisbeti sin harfi iledir.
"Ar'ara" ismi
de ikisi de fethalı iki ayn iledir.
3 - (2958) حدثنا
هداب بن خالد.
حدثنا همام.
حدثنا قتادة عن
مطرف، عن
أبيه، قال:
أتيت
النبي صلى
الله عليه
وسلم وهو
يقرأ: ألهاكم
التكاثر. قال
"يقول ابن آدم:
مالي. مالي
(قال) وهل لك،
يا ابن آدم! من
مالك إلا ما
أكلت فأفنيت،
أو لبست
فأبليت، أو
تصدقت
فأمضيت؟".
7346-3/4-
Bize Heddad b. Halid tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize Katade,
Mutarrif’den tahdis etti, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e "çoklukla övüniİŞ sizi oyaladı"
(Tekasür, 1) buyruğunu okuyorken gittim. Şöyle buyurdu: ''Ademoğlu malı m malım
der - buyurdu ki- ey Ademoğlu! Senin malından yeyip de tükettiğin yahut giyip
de eskittiği n ya da tasadduk edip de yerine ulaştırdığından başka sana ait bir
şey var mıdır ki" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
2342, 3354; Nesai, 3615
3-م - (2958)
حدثنا محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة. وقالا
جميعا: حدثنا
ابن أبي عدي
عن سعيد. ح
وحدثنا ابن
المثنى. حدثنا
معاذ بن هشام.
حدثنا أبي.
كلهم عن
قتادة، عن مطرف،
عن أبيه، قال:
انتهيت إلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم. فذكر
بمثل حديث
همام.
7347- .. ./5- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dediler ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti. Hepsi dedi ki: Bize İbn Ebu Adiyy,
Said'den tahdis etti. (H.) Bize İbnu'l Müsenna da tahdis etti, bize Muaz b.
Hişam tahdis etti, bize babam tahdis etti, hepsi Katade'den, o Mutarrif'den, o
babasından şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına vardım. Sonra hadisi Hemmam'ın hadisi ile aynı şekilde zikretti.
4 - (2959) حدثني
سويد بن سعيد.
حدثني حفص بن
ميسرة عن العلاء،
عن أبيه، عن
أبي هريرة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"يقول العبد:
مالي. مالي.
إنما له من
ماله ثلاث: ما
أكل فأفنى. أو
لبس فأبلى. أو
أعطى فاقتنى.
وما سوى ذلك
فهو ذاهب،
وتاركه للناس".
7348-4/6-
Bana Suveyd b. Said tahdis etti, bana Hafs b. Meysere, elAla’DAN tahdis etti, o
babasından, o Ebu Hureyre’DEN rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kul malım malıirı der. Halbuki onun için
malından ancak şu üç şeyona aittir: Yeyip de tükettiği yahut giyinip eskittiği
ya da verip sakladığıdır. Bunun dışındakilere gelince kendisi onları insanlara
bırakıp gider. "
AÇIKLAMA: (7348)
"Yahut verip de sakladığı" nüshaların bir çoğunda ve ravilerin de bir
çoğunun rivayetinde bu şekilde te harfi ile "fektena: sakladığı"
şeklindedir. Ahireti için biriktirdiği anlamındadır. Maksat da sevabını,
biriktirip saklamasıdır. Bazılarında ise kafdan sonra te harfi hazfedilmiş
olarak "feakna" şeklindedir ki razı etti anlamındadır.
4-م - (2959)
وحدثنيه أبو
بكر بن إسحاق.
أخبرنا ابن
أبي مريم.
أخبرنا محمد
بن جعفر.
أخبرني
العلاء بن عبدالرحمن،
بهذا
الإسناد،
مثله.
7349- .. ./7- Bunu bana
Ebu Bekr b. İshak da tahdis etti, bize İbn Ebu Meryem haber verdi, bize
Muhammed b. Cafer haber verdi, bana el-Ala b. Abdurrahman bu isnad ile aynısını
haber verdi.
5 - (2960) حدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي
وزهير بن حرب.
كلاهما عن ابن
عيينة. قال
يحيى: أخبرنا
سفيان بن عيينة
عن عبدالله بن
أبي بكر. قال:
سمعت أنس بن
مالك يقول
: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يتبع
الميت ثلاثة.
فيرجع اثنان
ويبقى واحد.
يتبعه أهله وماله
وعمله. فيرجع
أهله، وماله.
ويبقى عمله".
7350-5/8- Bize Yahya b.
Yahya et-Temimi ve Zuheyr b. Harb ikisi İbn Uyeyne'den tahdis etti. Yahya dedi
ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Abdullah b. Bekr'den şöyle dediğini haber verdi:
Enes b. Malik'i şöyle derken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Ölünün arkasından üç şey gider. İkisi geri döner biri
kalır. Ailesi, malı ve ameli arkasından gider, ailesi ve malı geri döner, ameli
kalır. "
6 - (2961) حدثني
حرملة بن يحيى
بن عبدالله
(يعني ابن حرملة
بن عمران
التجيبي).
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني يونس
عن ابن شهاب،
عن عروة بن
الزبير؛ أن
المسور بن
مخرمة أخبره؛
أن عمرو بن
عوف، وهو حليف
بن عامر بن
لؤي، وكان شهد
بدرا مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم،
أخبره؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث أبا
عبيدة بن
الجراح إلى
البحرين. يأتي
بجزيتها. وكان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم هو صالح
أهل البحرين.
وأمر عليهم
العلاء بن
الحضرمي. فقدم
أبو عبيدة
بمال من
البحرين.
فسمعت
الأنصار
بقدوم أبي
عبيدة. فوافوا
صلاة الفجر مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فلما
صلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم انصرف.
فتعرضوا له.
فتبسم رسول الله
صلى الله عليه
وسلم حين
رآهم. ثم قال
"أظنكم سمعتم
أن أبا عبيدة
قدم بشيء من
البحرين؟"
فقالوا: أجل.
يا رسول الله!
قال "فأبشروا وأملوا
ما يسركم.
فوالله! ما
الفقر أخشى
عليكم. ولكني
أخشى عليكم أن
تبسط الدنيا
عليكم كما بسطت
على من كان
قبلكم.
فتنافسوها
كما تنافسوها.
وتهلككم كما
أهلكتهم".
7351
.. 6/9- Bana Harmele b. Yahya b. Abdullan -yani b. Harmele b. İmran et-Tucibi-
tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi,
o Urve b. ez-Zubeyr’DEN rivayet ettiğine göre Misver b. Mahreme kendisine şunu
haber verdi: Amr b. Luey oğullarının antlaşmalısı olan ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte de Bedir'e katılmış olan Amr b.
Avf'ın kendisine haber verdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı Bahreyn' e, oranın cizyesini getirmek üzere gönderdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de Bahreyn halkı ile barış yapmış ve
başlarına el-Ala b. Hadrami'yi emir tayin etmişti. Ebu Ubeyde Bahreyn'den bir
miktar mal ile geldi. Ensar, Ebu Ubeyde'nin geldiğini işitince, sabah namazını
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte kıldılar. Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazını kıldıktan sonra ayrılıp gidince
kendilerini O'na gösterdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
onları görünce gülümsedi sonra da: "Zannederim siz Ebu Ubeyde'nin Bahreyn'den
bir şeyler getirip geldiğini işittiniz" buyurdu. Onlar: Evet ey Allah'ın
Rasulü dediler. O şöyle buyurdu:
"Müjde olsun
sizlere ve sizi sevindirecek şeyleri ümit edin. Allah'a yemin ederim ki sizin için
fakirlikten korkmuyorum. Ama ben sizin adınıza dünyanın sizden öncekilere
yayıldığı gibi size de yayılacağından, öncekiler onun uğrunda birbirleri ile
yanştıklan gibi sizin de onun uğrunda birbirinizle yanşacağınızdan, onları
oyciladığı gibi sizi de oyalayacağından korkanm. "
Diğer tahric: Buhari,
3158, 4015, 6425; Tirmizi, 2462; İbn Mace, 3997;
6-م - (2961)
حدثنا الحسن
بن علي
الحلواني
وعبد بن حميد.
جميعا عن
يعقوب بن
إبراهيم بن
سعد. حدثنا أبي
عن صالح. ح
وحدثنا
عبدالله بن
عبدالرحمن
الدارمي.
أخبرنا أبو
اليمان.
أخبرنا شعيب.
كلاهما عن
الزهري. بإسناد
يونس ومثل
حديثه. غير أن
في حديث صالح
"وتلهيكم كما
ألهتهم".
7352- .. ./10- Bize
el-Hasan b. Ali el-Hulvani ve Abd b. Humeyd de birlikte Yakub b. İbrahim b:
Sa'd'dan tahdis etti. Bize babam Salih'den tahdis etti. (H.) Abdullah b.
Abdurrahman ed-Ofuimi de tahdis etti, bize Ebu'l Yeman haber verdi, bize Şuayb
haber verdi, (Salih ile) ikisi Zühri’den Yunus'un isnadı ile onun hadisinin
aynısını rivayet etti. Ancak Salih'in hadisinde: "Onları oyaladığı gibi sizi
de oyalayacağından" dedi.
7 - (2962) حدثنا
عمرو بن سواد
العامري.
أخبرنا
عبدالله بن
وهب. أخبرني
عمرو بن
الحارث؛ أن
بكر بن سوادة
حدثه؛ أن يزيد
بن رباح (هو
أبو فراس،
مولى عبدالله
بن عمرو بن
العاص) حدثه
عن عبدالله بن
عمرو بن العاص،
عن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم؛
أنه قال "إذا
فتحت عليكم
فارس والروم، أي
قوم أنتم؟"
قال
عبدالرحمن بن
عوف: نقول كما أمرنا
الله. قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "أو غير
ذلك.
تتنافسون. ثم
تتحاسدون. ثم
تتدابرون. ثم
تتباغضون. أو
نحو ذلك. ثم
تنطلقون في مساكين
المهاجرين،
فتجعلون
بعضهم على
رقاب بعض".
7353-7/11-
Bize Amr b. Sevvad el-Amiri tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi,
bana Amr b. el-Hfuis'in haber verdiğine göre Bekr b. Sevade kendisine şunu
tahdis etti: Yezid b. Rebah -ki o Abdullah b. Amr b. el-As' ın azadlısı Ebu
Rras'dır- kendisine Abdullah b. Amr b. el-As’dan tahdis etti. O Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Size
Farsı ve Rumu (İran'ı ve Bizans'ı) fethetmek nasip olacağı zaman siz nasıl bir
kavim olacaksınız?" Abdurrahman b. Avf dedi ki: Allah'ın bize emrettiği
gibi söyleriz. Rasülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yahut da bundan
bOşka türlü (olursunuz). Birbirinizle yanşırsınız, sonra birbirinizi
kıskanırsınız, sonra birbirinize arkanızı dönersıniz, sonra birbirinizden nefret
edersiniz -yahut buna yakın şeyler yaparsınız- sonra da gidip muhacirlerin
yoksulIarının kimilerini diğerlerinin başına geçirirsiniz. "
Diğer tahric: İbn
Mace, 3996
AÇIKLAMA: "Fars
ve Rum topraklarını fethederseniz ... " Allah'ın bize emrettiği gibi
söyleriz" yani O'na hamd ederiz, şükrederiz, lütfundan daha fazlasını
vermesini dileriz.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Birbirinizle yarışırsınız, sonra birbirinizi
kıskanırsınız ... kimilerini diğerinin bOşına geçirirsiniz." İlim adamları
der ki: Bir şey için tenafus onun için yanşmak ve senden başkasının onu
almasından hoşlanmamak demektir. Kıskançlığın ilk derecesidir. Kıskançlık ise
nimetin sahibinden zeval bulmasını temenni etmektir. Tedabur (birbirine arkasını
dönmek) ilişkileri koparmak demektir. Bununla birlikte bir parça sevgi
kalabilir yahut da sevgi de nefret de bulunmayabilir. Tebağuz (nefretleşme) ise
bundan sonra gelir bundan dolayı hadiste bu sıralama ile zikredilmiştir.
"Sonra gidip
muhacirlerin yoksullarını" yani zayıf olanlarını "kimilerini
diğerinin başına geçirirsiniz" bir kısmını diğerlerine amir ve yönetici
yaparsınız. İlim adamları bu şekilde tefsir etmişlerdir.
8 - (2963) حدثنا
يحيى بن يحيى
وقتيبة بن
سعيد (قال
قتيبة: حدثنا.
وقال يحيى: أخبرنا)
المغيرة بن
عبدالرحمن
الحزامي عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إذا
نظر أحدكم إلى
من فضل عليه
في المال
والخلق، فلينظر
إلى من هو
أسفل منه ممن
فضل عليه".
7354-8/12- Bize Yahya b.
Yahya ve Kuteybe b. Said tahdis etti. Kuteybe bize Muğire b. Abdurrahman
el-Hizami, Ebu Zinad'dan tahdis etti derken Yahya haber verdi dedi. O
,6;rec'den, o Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sizden bir kimse mal ve yaratılışta kendisinden daha
üstün kılınmış birisine bakarsa, hemen kendisinin üstün kılındığı kendisinden
daha aşağıda olana baksın" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
8-م - (2963)
حدثنا محمد بن
رافع. حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معتمر
عن همام بن
منبه، عن أبي
هريرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم. بمثل
حديث أبي
الزناد. سواء.
7355- .. ./13- Bize
Muhammed b. Rafi'de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer,
Hemmam b. Münebbih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den Ebu Zinad'ın hadisini birebir aynen rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
9 - (2963) وحدثني
زهير بن حرب.
حدثنا جرير. ح
وحدثنا أبو كريب.
حدثنا أبو
معاوية. ح
وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة (واللفظ
له). حدثنا أبو
معاوية ووكيع
عن الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة، قال
: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "انظروا
إلى من أسفل
منكم. ولا
تنظروا إلى من
هو فوقكم. فهو
أجدر أن لا
تزدروا نعمة
الله".
قال
أبو معاوية
"عليكم".
7356-9/14-
Bana Zuheyr b. Harb da tahdis etti, bize Cerir tahdis etti. (H.) Bize Ebu
Kureyb de tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe de -lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Veki',
A'meş'den tahdis etti, o Ebu Salih'den, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kendinizden daha aşağıda
olana bakın. Sizden daha yukarda olana bakmayın. Çünkü böylesi Allah'ın
nimetini küçümsememeniz için daha uygundur" buyurdu.
Ebu Muaviye
"üzerinizde" demiştir.
AÇIKLAMA: "Sizden
daha aşağıda olana bakın, üstünüzde olana bakmayın ... " Hadiste geçen
"ecderu: daha lay!ktır" daha haktır, daha uygundur demektir.
İbn Cerir ve başkaları
der ki: Bu hadis, türlü hayırlan bir arada ihtiva eden bir hadistir. Çünkü
insan dünyada kendisine üstün kılınmış birisini görecek olursa, nefsi aynısını
ister ve elinde bulunan yüce Allah'ın nimetini küçümsemeye başlar. O gördüğüne
yetişmek ya da ona yaklaşmak için daha fazlasını elde etmek için hırs gösterir.
Çoğu insanlarda görülen hal budur. Ama insan dünya işlerinde bu hususta
kendisinden daha aşağıda olanlara bakacak olursa, Allah'ın kendisi üzerindeki
nimetlerini apaçık görür, onlara şükreder. Tevazu gösterir ve sahip olduklarını
hayırlı bir şekilde kullanır .
10 - (2964) حدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
همام. حدثنا
إسحاق بن
عبدالله بن أبي
طلحة. حدثني
عبدالرحمن بن
أبي عمرة؛ أن
أبا هريرة
حدثه؛
أنه
سمع النبي صلى
الله عليه
وسلم يقول "إن
ثلاثة في بني
إسرائيل. أبرص
وأقرع وأعمى.
فأراد الله أن
يبتليهم. فبعث
إليهم ملكا.
فأتى الأبرص
فقال: أي شيء
أحب إليك؟
قال: لون حسن
وجلد حسن
ويذهب عني
الذي قد قذرني
الناس. قال
فمسحه فذهب
عنه قذره.
وأعطي لونا
حسنا وجلدا
حسنا. قال: فأي
المال أحب إليك؟
قال: الإبل (أو
قال البقر. شك
إسحاق) - إلا أن
الأبرص أو
الأقرع قال
أحدهما:
الإبل. وقال
الآخر البقر -
قال فأعطى
ناقة عشراء.
فقال: بارك
الله لك فيها.
قال فأتى
الأقرع فقال:
أي شيء أحب
إليك؟ قال:
شعر حسن ويذهب
عني هذا الذي
قذرني الناس.
قال فمسحه
فذهب عنه.
وأعطي شعرا
حسنا. قال: فأي
المال أحب
إليك؟ قال:
البقر. فأعطي
بقرة حاملا.
فقال: بارك
الله لك فيها.
قال فأتى
الأعمى فقال:
أي شيء أحب
إليك؟ قال: أن
يرد الله إلي
بصري فأبصر به
الناس. قال
فمسحه فرد
الله إليه
بصره. قال: فأي المال
أحب إليك؟
قال: الغنم.
فأعطي شاة
والدا. فأنتج
هذان وولد
هذا. قال: فكان
لهذا واد من
الإبل. ولهذا
واد من البقر.
ولهذا واد من
الغنم. قال ثم
إنه أتى
الأبرص في
صورته وهيئته
فقال: رجل
مسكين. قد
انقطعت بي
الحبال في
سفري. فلا
بلاغ لي اليوم
إلا بالله ثم
بك. أسألك،
بالذي أعطاك
اللون الحسن
والجلد الحسن
والمال، بعيرا
أتبلغ عليه في
سفري. فقال:
الحقوق كثيرة.
فقال له: كأني
أعرفك. ألم
تكن أبرص
يقذرك الناس؟
فقيرا فأعطاك
الله؟ فقال:
إنما ورثت هذا
المال كابرا
عن كابر. فقال:
إن كنت كاذبا،
فصيرك الله
إلى ما كنت.
قال
وأتى الأقرع
في صورته فقال
له مثل ما قال لهذا.
ورد عليه مثل
ما رد على هذا.
فقال: إن كنت كاذبا
فصيرك الله
إلى ما كنت.
قال
وأتى الأعمى
في صورته
وهيئته فقال:
رجل مسكين
وابن سبيل.
انقطعت بي
الحبال في
سفري. فلا
بلاغ لي اليوم
إلا بالله ثم
بك. أسألك،
بالذي رد عليك
بصرك، شاة
أتبلغ بها في
سفري. فقال: قد
كنت أعمى فرد
الله إلي
بصري. فخذ ما
شئت. ودع ما
شئت. فوالله!
لا أجهدك
اليوم شيئا
أخذته لله.
فقال: أمسك مالك.
فإنما
ابتليتم. فقد
رضي عنك وسخط
على صاحبيك".
7357-10/15-
Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Hemmam tahdis etti, bize İshak b.
Abdullah b. Ebu Talha tahdis etti, bana Abdurrahman b. Ebu Amre'nin tahdis
ettiğine göre Ebu Hureyre de kendisine şunu tahdis etti:
O Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyunırken dinlemiştir: "İsrailoğulları arasında
abraş, kel ve ama olmak üzere üç kişi vardı. Allah onları sınamayı murad etti.
Bunun için onlara bir melek gönderdi. Abraşın yanına gitti ve:
En sevdiğin şey nedir
dedi. O güzel bir ten rengi, güzel bir deri ve insanların benden tiksinmelerine
sebep olan bu halin benden gitmesidir dedi. Melek onu sıvazlamakla birlikte
ondaki tiksinti veren hal gidiverdi. Ona güzel bir renk ve güzel bir deri
verildi. En sevdiğin mal hangisidir dedi, o deve -yahut inek dedi, şüphe eden
ravilerden İshak' dır- ancak abraş ve kel'den biri deve dedi diğeri inek dedi.
Ona on aylık gebe bir dişi deve verildi. Allah bunu senin için Mübarek kılsın
dedi.
Sonra kelin yanına
gitti, en sevdiğin şeY nedir dedi. O: Güzel bir saç ve insanların benden
tiksinmelerine sebep olan bu halin benden gitmesidir dedi. Melek onu da
sıvazladı, o hali gitti, ona güzel bir saç verildi. En sevdiğin mal hangisidir
dedi. O inek dedi. Ona da gebe bir inek verildi. Allah bunu senin için Mübarek
kılsın dedi.
Sonra körün yanına
gitti, en sevdiğin şey nedir dedi. O: Allah'ın bana gözlerimi geri vermesi ve
onunla insanları görmemdir dedi. Melek onu sıvazladı, Allah da ona görmesini
geri verdi. En sevdiğin mal hangisidir dedi, o:
Koyundur dedi. Ona da
yeni doğum yapmış bir koyun verildi. Böylelikle o iki kişi (davarlarını)
üretmiş bu da koyununu yavrulatmış.
Bunun bir vadi dolusu
develeri, öbürünün bir vadi dolusu inekleri, diğerinin bir vadi dolusu
koyunları olmuş.
Sonra abraşın yanına
onun suret ve kılığında gitti. Ben yoksul bir adamım, bu yolculuğumda çarelerim
tükendi, bugün gideceğim yere ancak Allah sayesinde sonra senin sayende
ulaŞa'bflirim. Sana bu güzel rengi, bu güzel deriyi ve bunca malı veren hakkı
için bu yolculuğumda üzerine binip yerine ulaşabileceğim bir deve bana vermeni
isterim dedi. Abraş: (Yerine getilmesi gereken haklar) pek çoktur dedi. Ona:
Sanki seni tanır gibiyim. Sen insanların kendisinden tiksindiği bir abraş fakir
birisi değil miydin? Sonra Allah sana verdi dedi. Abraş: Bu malı ancak kendi
büyüklerinden miras almış olan büyüklerimden miras aldım dedi. Melek: Eğer
yalan söylüyorsan Allah seni önceki haline döndürsün dedi.
Sonra kelin yanına, onun
suretinde gitti. Ona buna söylediklerinin aynısını söyledi. O da buna aynı
şekilde cevap vermiş. Melek: Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline
döndürsün demiş.
Körün yanına da kendi
suretinde ve kılığında giderek ben yoksul ve yolcu birisiyim. Bu yolculuğumda
çaresiz kaldım. Bugün ancak Allah'ın yardımı ile sonra senin yardımınla
gideceğim yere ulaŞa'bflirim. Senden sana tekrar görme nimetini ihsan eden
hakkı için bu yolculuğumda yerime ulaşmama sebep olacak bir koyun vermeni
istiyorum dedi.
O: Evet ben kördüm,
Allah da bana gözlerimi geri verdi. Dilediğini al, dilediğini bırak. Allah'a
yemin ederim bugün aldığın hiçbir şeyden dolayı Allah için sana bir zorluk
çıkartmayacağım dedi. Melek de: Malını elinde tut, siz ancak sınandınız. Senden
razı olundu ama iki arkadaşına gazab edildi dedi."
Diğer tahric: Buhari,
3464, 6653. -muallak olarak-
AÇIKLAMA: ''Allah
onları sınamak istedi. " Onları denemek istedi. "Uşera nake: doğumu
yaklaşmış gebe dişi deve" demektir.
"Yeni yavrulamış
koyun" yeni yavrulamış ve yavrusu beraberinde olan koyun demektir. "O
ikisi yavrulan çoğalttı bu da (koyununu) yavrulattı. " Burada
"entece: yavrularını çoğalttı" rubai bir fiil olarak kaydedilmiştir.
Bu da az kullanılır bir söyleyiştir. Meşhur olan sülasi kullanımıdır. Her iki
kullanımı nakledenlerden birisi de Ahfeş' dir. Yani yavrulatmayı üzerine aldı,
o yaptı demektir. "Vellede: Doğurttu" ise o da yavrulattı
anlamındadır. Deve için "natic", koyunlar ve başkaları için de
"müvellid" denilir. Bunlar kadın için ebe ne ise aynı işi yapan
kimselerin ismidir.
"Çarelerim
tükendi" bı;ırada hibal: ha harfi iledir. (lafız olarak ipler, halatlar)
anlamındadır. Sebepler demektir. Yollar anlamında olduğu da söylenmiştir.
Buhari'nin bazı nüshalarında cim harfi ile "cibal: dağlar" diye
kaydedilmiştir. "Hile" çarenin çoğulu olarak "el-hiyel"
diye de rivayet edilmiştir. Hepsi sahihtir.
"Ben bu malı
büyüklerinden miras almış kendi büyüklerimden miras aldım. " Yani ben bunu
dedelerinden miras almış olan babalarımdan miras aldım. Onlar da kendi
babalarından miras almıştı. Böylelikle büyüklerimiz sonrakilere bunu miras
bırakmıştı ve bu güç, şeref ve servet içerisinde olmuştur.
"Bugün Allah'a
yemin ederim Allah için aldığın hiçbir şeyden dolayı sana zorluk
çıkarmayacağım." Cumhurun rivayetinde bu şekilde "echeduke: sana
zorluk çıkar{ma)yacağım" şeklindedir. İbn Mahan'ın rivayetinde ise ha ve
mim ile "ahmeduke" şeklindedir. Buhari'de her iki şekilde de
kaydedilmiş olmakla birlikte Müslim'de daha çok meşhur olan cim harfi ile
Buhari'de ise ha harfi iledir. Cim harfi ile {echedüke}nin manası almak
istediğim bir şeyi yahut malımdan istediğini sana vermemek sureti ile zorluk
çıkarmayacağım demektir. Çünkü "cehd: meşakkat" demektir. Ha harfi
ile "la ahmeduke" ise ihtiyacım olan yahut almak istediğin bir şeyi
almayacak olursan seni övmem, sana teşekkür etmem. Bu durumda "almamak,
terk etmek anlamındaki lafız hazfedilmiş ama anlamı kastedilmiş bir lafız olur.
Şairin: "hayat uzundur diye pişmanlık olmaz" mısraına benzer. Yani
uzun bir hayatı kaçırmaktan dolayı pişman olunmaz.
Bu hadis-i şerif,
zayıflara yumuşak davranmak, onlara ikramlarda bulunmak, mümkün olduğu kadarı
ile istediklerini onlara vermek, kalplerini kırmaktan onları küçümsemekten
sakınmak teşvik edildiği gibi yüce Allah'ın nimetlerinin anılıp dile getirilmesi
de teşvik edilmekte, bu nimetlere karşı nankörlük yerilmektedir. Allah en iyi
bilendir.
11 - (2965) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
وعباس بن
عبدالعظيم - واللفظ
لإسحاق - (قال
عباس: حدثنا.
وقال إسحاق: أخبرنا)
أبو بكر
الحنفي. حدثنا
بكير بن
مسمار. حدثني
عامر بن سعد
قال : كان
سعد بن أبي
وقاص في إبله.
فجاءه ابنه
عمر. فلما رآه
سعد قال: أعوذ
بالله من شر
هذا الراكب. فنزل.
فقال له:
أنزلت في إبلك
وغنمك وتركت
الناس
يتنازعون
الملك بينهم؟
فضرب سعد في
صدره فقال:
اسكت. سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول "إن
الله يحب العبد
التقي، الغني،
الخفي".
7358-11/16- Bize İshak
b. İbrahim ve Abbas b. Abdulazim -lafız İshak'a ait olmak üzere- tahdis etti,
Abbas bize Ebu Bekr el-Hanefi tahdis etti derken, İshak haber verdi dedi. Bize
Bukeyr b. Mismar tahdis etti, bana Amir b. Sa'd tahdis edip dedi ki: Sa'd b.
Ebu Vakkas develeri yanında bulunuyordu. Oğlu Ömer yanına geldi. Sa'd onu
görünce: Bu binicinin şerrinden Allah'a sığınırım dedi. Sonra indi. Ona: Sen
develerin ve koyunların arasına indin de insanları kendi aralarında mülkü birbiri
ile çekişecek halde bıraktın dedi. Bunun üzerine Sa'd onun göğsüne vurdu ve sus
dedi. Ben, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i: "Muhakkak Allah
takvalı, zengin ve kendini ibadete veren kulu sever" buyururken dinledim.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Muhakkak
Allah takvalı, zengin ve kendisini ibadete veren kulu sever."
Burada zenginden kasıt
nefsi zengin demektir. Sevilen zengin budur. Çünkü Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Ama zenginlik nefsin zenginliğidir" buyurmuştur. Kadı
Iyaz ise mal zengininin kastedildiğine işaret etmiştir.
Hadisteki (kendisini
ibadete veren kişi anlamını verdiğimiz): hafi: gizli kişi ise hı harfi ile olup
nüshalarda bulunan ve rivayetlerde bilinen budur. Kadı Iyaz, Müslim'in bazı
ravilerinin bunu noktasız ha ile "hafi" diye rivayet ettiklerini
zikretmektedir. Hı harfi ile manası kendisini ibadete veren, kendi halinde,
kendi işleri ile uğraşan kişi demektir. Noktasız ha ile anlamı ise akrabalık
bağlarını çokça gözeten, akrabalarına ve başka zayıflara yumuşak davranan kimse
demektir. Doğrusu ise noktalı hı iledir.
Bu hadis-i şerif,
insanlardan uzaklaşmanın (itizal) onlarla karışmaktan faziletli olduğunu
söyleyen kimselerin lehine bir delildir. Bu mesele hakkında daha önce defalarca
açıklamış olduğumuz bir görüş ayrılığı vardır. İnsanlarla birlikte oturup
kalkmanın daha faziletli olduğunu söyleyenler ise bu hadisi, fitne ve benzeri
zamanlarda insanlardan uzak kalmak hakkında yorumlarlar.
12 - (2966) حدثنا
يحيى بن حبيب
الحارثي.
حدثنا
المعتمر. قال:
سمعت إسماعيل
عن قيس، عن
سعد. ح وحدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير. حدثنا
أبي وابن بشر.
قالا: حدثنا
إسماعيل عن
قيس، قال:
سمعت
سعد بن أبي
وقاص يقول:
والله! إني
لأول رجل من
العرب رمى
بسهم في سبيل
الله. ولقد
كنا نغزو مع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، ما لنا
طعام نأكله
إلا ورق
الحبلة، وهذا
السمر. حتى إن
أحدنا ليضع
كما تضع
الشاة. ثم
أصبحت بنو أسد
تعزرني على
الدين. لقد
خبت، إذا وضل
عملي. ولم يقل
ابن نمير: إذا.
7359-12/17-
Bize Yahya b. Habib el-Harisi tahdis etti, bana en-Mu'temir tahdis edip dedi
ki: Ben, İsmail'i Kays'dan, o Sa'd'dan rivayet ederken dinledim (H.) Bize
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr de tahdis etti, bize babam ve İbn Bişr tahdis
edip dediler ki: Bize İsmail Kays’DAN şöyle dediğini tahdis etti, Sa'd b. Ebi
Vakkas'ı şöyle derken dinledim: Allah'a yemin ederim ki şüphesiz ben Allah
yolunda araplar arasında ilk ok atan adamım. Bizler Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile birlikte gazaya çıkardık da huble yaprağı ile şu semurdan
başka yiyecek bir şeyimiz yoktu. Hatta bizden bir kimse koyunun çıkardığı gibi
çıkarırdI. Şimdi Esedoğulları kalkmış din dolayısı ile beni azarlıyor. O
taktirde ben hüsrana uğradım, amelim de boşa gitti demektir.
İbn Numeyr: İzel: o
taktirde" demedi.
Diğer tahric: Buhari,
3728, 5412, 6453; Tirmizi, 2365, 2366; İbn Mace, 131
AÇIKLAMA: "Allah'a
yemin ederim ki Allah yolunda araplar arasında ok atan ilk adamım." Bu
onun açık bir menkıbesidir, ihtiyaç halinde insanın kendisini övmesinin caiz
olduğuna delildir, benzerleri ve şerhleri daha önce geçti.
"Huble yaprağı ile
şu semurdan başka yiyecek bir şeyimiz yoktu." Huble ha harfi ötreli ve be
harfi sakin semur ise sin fethalı mim ötrelidir. Her ikisi de çöl ağaçlarından
bir tür ağaçtır. Ebu Ubeyd ve başkaları böyle açıklamışlır. Hublenin muğaylan
ağacının meyvesi olduğu da söylenmiştir. Nitekim Buhari'deki "huble ve
semur yaprağından başka" ifadesinden zahir olan budur.
Bu ifadeler de onların
dünyaya karşı ne kadar zahid olduklarını, ondan ne kadar az şeyler alıp Yüce
Allah'a itaat uğrunda pek ağır meşakkatlere ne kadar çok sabırlı olduklarını
göstermektedir.
"Sonra Esedoğulları
beni din dolayısı ile azarlıyor." Esedoğullarından maksat ez-Zubeyr b.
el-Avvam b. HuvEylid b. Esed b. Abduluzzaoğullarıdır. el-Herevi dedi ki:
"Beni azarlıyor" anlamı beni durduruyordur. Çünkü tazir (azarlamak)
hükümler ve farizalar üzerinde durdurmak demektir. İbn Cerir dedi ki: Yani beni
doğrultup bana öğretiyor demektir. Sultanın taziri (azarlaması, hafif ceza
vermesi) de buradan gelmektedir ki o da te' dib yolu ile düzeltmesi
anlamındadır. el-Cermi dedi ki: Bu kınamak ve sitem etmek anlamındadır. Yani
din hususunda kusurluyum diye beni azarlıyorlar demektir.
13 - (2966) وحدثناه
يحيى بن يحيى.
أخبرنا وكيع
عن إسماعيل بن
أبي خالد،
بهذا الإسناد.
وقال: حتى إن
كان أحدنا
ليضع كما تضع
العنز. ما
يخلطه بشئ.
7360-13/18- Bunu bize
Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Veki', İsmail b. Ebu Halid'den bu isnad ile
haber verdi ve: Hatta bizden bir kimse keçinin bıraktığı gibi bırakırdı ve ona
hiçbir şey karışmazdı dedi.
14 - (2967) حدثنا
شيبان بن
فروخ. حدثنا
سليمان بن
المغيرة.
حدثنا حميد بن
هلال عن خالد
بن عمير
العدوي. قال:
خطبنا
عتبة بن
غزوان. فحمد
الله وأثنى
عليه ثم قال:
أما بعد. فإن
الدنيا قد
آذنت بصرم
وولت حذاء.
ولم يبقى منها
إلا صبابة
كصبابة
الإناء. يتصابها
صاحبها. وإنكم
منتقلون منها
إلى دار لا
زوال لها.
فانتقلوا
بخير ما
بحضرتكم. فإنه
قد ذكر لنا أن
الحجر يلقى من
شفة جهنم.
فيهوي فيها
سبعين عاما لا
يدرك لها قعر.
ووالله!
لتملأن.
أفعجبتم؟
ولقد ذكر لنا
أن ما بين
مصراعين من
مصاريع الجنة
مسيرة أربعين
سنة. وليأتين
عليها يوم وهو
كظيظ من
الزحام. ولقد
رأيتني سابع سبعة
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. ما لنا طعام
إلا ورق
الشجر. حتى
تقرحت
أشداقنا.
فالتقطت بردة
فشققتها بيني
وبين سعد بن
مالك. فاتزرت
بنصفها واتزر
سعد بنصفها.
فما أصبح
اليوم منا أحد
إلا أصبح
أميرا على مصر
من الأمصار.
وإني أعوذ
بالله أن أكون
في نفسي عظيما
وعند الله
صغيرا. وإنها
لم تكن نبوة
قط إلا تناسخت،
حتى يكون آخر
عاقبتها ملكا.
فستخبرون وتجربون
الأمراء
بعدنا.
7361-14/19-
Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Süleyman b. elMuğire tahdis etti, bize
Humeyd b. Hilal, Halid b. Umeyr el-Adeviyye'den şöyle dediğini tahdis etti:
Utbe b, Gazvan bize bir hutbe verdi. Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra
şöyle dedi: İmdi, şüphesiz dünya sona ereceğini bildirmiş hızlıca dönüp
gitmiştir. Geriye ondan kabın dibinde kalan sahibinin . içmeye çalıştığı az
miktardan başka bir şey kalmamıştır. Sizler oradan sonu gelmeyen bir yurda
intikal edeceksiniz. Bu sebeple elinizdekinin en hayırlısı ile intikal edin.
Bize gerçekten şu ıikrolundu: Cehennemin kıyısından ablan bir taş, içinde
yetmiş yıl boyunca yuvarlandığı halde onun dibine ulaşmaz. Allah'a yemin ederim
ki mutlaka o doldurulacaktır. Hayret mi ettiniz yoksa?
Bize zikrolunduğuna göre
cennet kapısının kanatlarından iki kanat arasındaki uzaklık kırk yıldır. Onun
üzerinden öyle bir gün gelecek ki o kapı izdihamdan oldukça kalabalık
olacaktır. Ben kendimi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
yedi kişinin yedincisi olarak görmüşümdür. Ağaç yapraklarından başka yiyecek
bir şeyimiz yoktu. Öyle ki ağızlarımız yara olmuştu. Ben bir örtü buldum da onu
kendimle Sa'd b. Malik arasında paylaştırdım. Yarısını ben izar olarak
giyindim, yarısını da Sa'd izar olarak giyindi. Bugün ise bizden her bir kişi
mutlaka şehirlerden bir şehire emir (vali) olmuştur. Gerçekten ben kendimi
büyük görmekten ve Allah'ın yanında küçük görülmekten Allah'a sığınınm.
Şüphesiz her bir nübüvvet zamanla nesh olmuş (bazı değişiklikler görülmüş) ve
nihayet onun akıbeti melikliğe dönüşmek olmuştur. Yakında bizden sonraki
emirleri sınayacak ve deneyeceksiniz.
Diğer tahric: Tirmizi,
2575; İbn Mace, 4156;
AÇIKLAMA: "Şüphesiz
dünya sona ereceğini bildirmiş ... az miktardan başka bir şey
kalmamıştır." Azeret medli hemze ile bildirdi, ilan etti demektir. Sad
harfi ötreli sulm sona ermek, geçip gitmek demektir. "Hazza". ise
çabukça sona eren zeval bulan demektir. Subabe kabın dibinde kalan az
miktardaki içecek demektir. "Yetesabbuke: kişinin onu içmesi"
anlamındadır. Ka'r ise en alt kısmı, dibi demektir. Kaziz de oldukça dolu olmak
anlamındadır.
"Ağızlarımız da
yara oldu" ağızlarımızda yediğimiz yaprakların sert ve sıcak oluşundan
dolayı yaralar oluştu.
"Sa'd b.
Malik" ise Sa'd b. Ebu Vakkas (radıyallahu anh)'ın kendisidir.
14-م - (2967)
وحدثني إسحاق
بن عمر بن سليط.
حدثنا سليمان
بن المغيرة.
حدثنا حميد بن
هلال عن خالد
بن عمير. وقد
أدرك
الجاهلية.
قال: خطب عتبة
بن غزوان،
وكان أميرا
على البصرة.
فذكر نحو حديث
شيبان.
7362- .. ./20- Bana
İshak b. Ömer b. Selid de tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire tahdis etti,
bize Humeyd b. Hilal, Halid b. Umeyr'den -ki o cahiliye dönemine de yetişmişti-
şöyle dediğini tahdis etti: Utbe b. Gazvan hutbe verdi. O sırada Basra emiri
idi. Sonra da Şeyban'ın hadisine yakın olarak zikretti.
15 - (2967) وحدثنا
أبو كريب،
محمد بن العلاء.
حدثنا وكيع عن
قرة بن خالد،
عن حميد بن
هلال، عن خالد
بن عمير قال:
سمعت عتبة بن
غزوان يقول
: لقد
رأيتني سابع
سبعة مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ما
طعامنا إلا
ورق الحبلة.
حتى قرحت أشداقنا.
7363-15/21- Bize Ebu
Kureyb Muhammed b. el-Ala da tahdis etti ... Halid b. Umeyr dedi ki: Utbe b.
Gazvan'ı şöyle derken etinledim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte kendimin yedi kişinin yedincisi olduğunu gördüm. Huble yaprağından
başka yiyeceğimiz yoktu. Öyle ki ağızlanmız yara oldu.
16 - (2968) حدثنا
محمد بن أبي
عمر. حدثنا
سفيان عن سهيل
بن أبي صالح،
عن أبيه، عن
أبي هريرة قال:
قالوا:
يا رسول الله!
هل نرى ربنا
يوم القيامة؟
"قال: هل
تضارون في
رؤية الشمس في
الظهيرة، ليست
في سحابة؟"
قالوا: لا. قال
"فهل تضارون
في رؤية القمر
ليلة البدر،
ليس في سحابة؟"
قالوا: لا. قال
"فوالذي نفسي
بيده! لا
تضارون في
رؤية ربكم إلا
كما تضارون في
رؤية أحدهما.
قال فيلقى
العبد فيقول:
أي فل! ألم
أكرمك، وأسودك،
وأزوجك،
وأسخر لك
الخيل
والإبل،
وأذرك ترأس
وتربع؟ فيقول:
بلى. قال
فيقول: أفظننت
أنك ملاقي؟
فيقول: لا.
فيقول: فإني
أنساك كما
نسيتني. ثم
يلقى الثاني
فيقول: أي فل! ألم
أكرمك،
وأسودك،
وأزوجك،
وأسخر لك
الخيل
والإبل،
وأذرك ترأس
وتربع؟ فيقول:
بلى. أي رب! فيقول:
أفظننت أنك
ملاقي؟ فيقول:
لا. فيقول: فإني
أنساك كما
نسيتني. ثم
يلقى الثالث
فيقول له مثل
ذلك. فيقول: يا
رب! آمنت بك
وبكتابك
وبرسلك وصليت
وصمت وتصدقت.
ويثني بخير ما
استطاع.
فيقول: ههنا
إذا.
قال
ثم يقال له:
الآن نبعث
شاهدنا عليك.
ويتفكر في
نفسه: من ذا
الذي يشهد
علي؟ فيختم
على فيه. ويقال
لفخذه ولحمه
وعظامه:
انطقي. فتنطق
فخذه ولحمه
وعظامه بعمله.
وذلك ليعذر من
نفسه. وذلك
المنافق. وذلك
الذي يسخط
الله عليه".
7364-16/22-
Bize Muhammed b. Ebi Ömer tahdis etti, Süfyan, Süheyl b. Ebi Salih'den tahdis
etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Ashab: Ey
Allah'ın Resulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? dediler. O şöyle
buyurdu: ''Öğle vaktinde ve bulut yokken güneşi görmekte hiç zorluk
çekermisiniz.'' Onlar: Hayır, dediler. Bu sefer: ''Bulut içinde değilken ay'ı
ondördünde görmekte bir sorluk çeker misiniz.'' buyurdu.
Ashab: Hayır dediler.
Şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki, bu ikisinden birisini
görmek halinde ancak çektiğiniz zorluk kadar Rabbinizi görmekte zorluk
çekeceksiniz. Kul ile karşılaşır ve: Ey filan! Ben sana ikram etmedim mi? Seni
başkasına efendi yapmadım mı? Evlendirmedim mi? Atlan, develeri emrine vermedim
mi? Seni başkanlık yapan ve ganimetlerden dörtte bir payalan bir hale
getirmedim mi buyuracak o evet diyecek. Bu sefer: Peki benimle muhakkak
karşılaşacağını hiç düşündün mü? buyuracak. O hayır diyecek. Bunun üzerine: Şüphesiz
sen beni nasıl unuttunsa muhakkak ben de seni unutacağım diyecek. Sonra ikinci
kişi ile karşılaşacak ve: Ey filan! Sana ikramda bulunmadım mı? Seni efendi
yapmadım mı? Evlendirmedim mi? Atlan, develeri emrine vermedi m mi? Seni başkan
yapıp ganimetlerin dörtte birini almana müsaade etmedim mi? buyuracak. O evet
Rabbim diyecek. Yüce Allah: Benimle karşılaşacağını hiç zannettin mi buyuracak.
O hayır diyecek. Bu sefer: Sen beni unuttuğun gibi muhakkak ben de seni
unutuyorum buyuracak. Sonra üçüncüsü ile karşılaşacak, ona da bunun aynısını
söyleyecek. O: Rabbim ben sana, kitabına, rasullerine iman ettim. Namaz kıldım,
oruç tuttum, sadaka verdim ve gücünün yettiği kadar hayırlı övgülerde bulunur.
O da: O halde burada dur buyuracak.
Sonra ona şöyle denilecek:
Şimdi de sana karşı şahidimizi göndereceğiz.
O da kendi kendisine
benim hakkımda şahitlik edecek kimdir diye düşünürken ağzına mühür vurulacak.
Uyluğuna, etine, kemiklerine konuşun denilecek. Uyluğu, eti, kemikleri konuşup
amellerini söyleyecek. Böyle olması ise kendi nefsinden (şahit getirilerek)
ileri sürecek bir mazeretinin bırakılmaması içindir.
İşte bu kişi münafıktır
ve işte Allah'ın kendisine gazab edeceği kişi de odur. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 4730
AÇIKLAMA: "Rabbimizi
görecek miyiz" bu rivayetin ve bununla alakalı hususların şerhi daha önce
İman Kitabı'nda geçti.
"Ey filan!"
buyuracak. Burada "ful" fe harfi ötreli, lam harfi sakin olarak ey
filan demektir, kıyasa aykırı olarak bir terhim (kısaltma)dır.
"Fillan" anlamında bir söyleyiş olduğu da söylenmiştir. Bunu da Kadı
Iyaz nakletmiştir.
"Usevvudike: Seni
başkalarına efendi yaptım" demektir.
"Seni başkan
yaptım, ganimetlerin dörtte birini aldın." "Teresu: kavmin başkanı ve
büyüğü oldun" demektir. "Terbau: ganimetin dörtte birini
alırdın" İbn Mahan'ın rivayetinde ise "terteu" şeklindedir.
Terbaunun anlamı cahiliye dönemi insanlarının ganimetten aldıkları dörtte
birlik pay idi. Rabaatu: Malın dörtte birini aldım anlamındadır. Yani ben seni
sana itaat edilen bir başkan reis yapmadım mı?
Kadı Iyaz bu
kaydettiklerime yakın bilgileri aktardıktan sonra şunları söylemektedir: Bana
göre bu, ben seni hiçbir meşakkate ve yorulmaya ihtiyaç duymayacağın şekilde
rahat içinde bıraktım demektir. Bu da arapların kendine acı anlamında
"irba ala nefsik" tabirinden alınmıştır.
Te harfi ile
"tertau" ise nimetler içinde idin anlamındadır. Yiyordun,
oyalanıyordun, bolluk içinde yaşıyordun anlamlarına geldiği de söylenmiştir.
"Beni unuttuğun
gibi ben de seni unutuyorum." Sen bana itaat etmekten uzak durduğun gibi
ben de sana rahmetimi ihsan etmiyorum.
"O halde burada
dur. " Yani sen inkarcı bir kişi idin. Bu sebeple azaların sana karşı
şahitlik etsin diye burada dur, bekle demektir.
17 - (2969) حدثنا
أبو بكر بن
النضر بن أبي
النضر. حدثني
أبو النضر،
هاشم بن
القاسم. حدثنا
عبيدالله
الأشجعي عن
سفيان
الثوري، عن
عبيد المكتب،
عن فضيل، عن
الشعبي، عن
أنس بن مالك
قال:
كنا
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فضحك فقال
"هل تدرون مما
أضحك؟" قال
قلنا: الله
ورسوله أعلم.
قال "من
مخاطبة العبد
ربه. يقول: يا
رب! ألم تجرني
من الظلم؟ قال
يقول: بلى. قال
فيقول: فإني
لا أجيز على
نفسي إلا
شاهدا مني. قال
فيقول: كفى
بنفسك اليوم
عليك شهيدا.
وبالكرام
الكاتبين
شهودا. قال
فيختم على
فيه. فيقال لأركانه:
انطقي. قال
فتنطق
بأعماله. قال
ثم يخلى بينه
وبين الكلام.
قال فيقول: بعدا
لكن وسحقا.
فعنكن كنت
أناضل".
7365-17/23-
Bize Ebu Bekr b. en-Nadr b. Ebu'n-Nadr tahdis etti, bana Ebu'n-Nadr Haşim b.
el-Kasım tahdis etti, bize Ubeydullah el-Eşcai, Süfyan es-Sevri'den tahdis
etti, o Ubeyd el-Muktib'den, o Fudayl'den, o Şa'bi'den, o Enes b. Malik’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanında idik. Derken gülüverdi. Sonra: "Neden güldüğümü biliyor
musunuz" buyurdu. Biz: Allah ve Resulü en iyi bilir dedik. O: "Kulun
Rabbine hitab ederek O'na: Rabbim sen beni zulümden alıkoymamış mıydın diyecek.
Rabbi: Elbette buyuracak. Kul: O halde ben de benim aleyhime ancak benden olan
bir tanığı kabul ederim diyecek. Yüce Allah: Bugün sen kendine şahit olarak ve
kiramen katibin de şahitler olarak sana yeter buyuracak. Sonra ağzına mühür
vurulacak. Organlarına: Konuş denilecek. Organları da amellerini söyleyecek.
Sonra da kendi konuşması ile başbaşa bırakılacak ve: Benden uzak durun, benden
uzak durun. Ben sizin için mücadele edip duruyordum diyecek" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Onun
azalarına" organlarına "konuşun denilecek. "
"Sizin adınıza
mücadele ediyordum" savunuyor ve İarbşıyordum.
18 - (1055) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا محمد بن
فضيل عن أبيه،
عن عمارة بن
القعقاع، عن
أبي زرعة، عن
أبي هريرة،
قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "اللهم!
اجعل رزق آل
محمد قوتا".
7366-18/24- Bana Zuheyr
b. Harb tahdis etti, bize Muhammed b. Fudayl babasından tahdis etti, o Umare b.
el-Ka'ka"dan, o Ebu Zür'a'dan, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'lm! Muhammed
dı-inin nzkını yetecek kadar kıl" buyurdu.
AÇIKLAMA: "Allah'lm!
Muhammed dı-inin nzkını yetecek kadar kıl" yani israf sözkonusu olmamak
üzere onlara yetecek kadar ver diye açıklanmıştır. Bu da diğer rivayette
gelecek olan (7368) "kefMen" ile aynı anlamdadır. Bunun açlıktan
öldürmeyecek kadar olduğu dahi söylenmiştir.
19 - (1055) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزهير بن حرب
وأبو كريب.
قالوا: حدثنا
وكيع. حدثنا الأعمش
عن عمارة بن
القعقاع، عن
أبي زرعة، عن
أبي هريرة،
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "اللهم!
اجعل رزق آل
محمد قوتا".
وفي رواية
عمرو "اللهم!
ارزق".
7367-19/25-
Bize Ebu Sekr b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakid, Zuheyr b. Harb ve Ebu Kureyb tahdis
edip dedi ki: ... Ebu Hureyre dedi ki: RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Allah'ım! Muhammed al-inin rızkını yetecek kadar kıl" buyurdu.
Amr'ın rivayetinde:
''Allah'lm ... rızık ver" şeklindedir.
19-م - (1055)
وحدثناه أبو
سعيد الأشج.
حدثنا أبو
أسامة. قال:
سمعت الأعمش،
ذكر عن عمارة
بن القعقاع،
بهذا الإسناد.
وقال "كفافا".
7368- .. ./26- Bunu bize
Ebu Said el-Eşe c de tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis edip dedi ki: A'meş'i
Umare el-Ka'ka"dan bu isnad ile hadisi zikrettiğini dinledim ve:
"Kefafen: yetecek kadar" dedi.
20 - (2970) حدثنا
زهير بن حرب
وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
زهير: حدثنا)
جرير عن
منصور، عن
إبراهيم، عن
الأسود، عن
عائشة، قالت
: ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم، منذ قدم
المدينة، من
طعام بر، ثلاث
ليال تباعا.
حتى قبض.
7369-20/27- Bize Zuheyr
b. Harb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak bize Cerir Mansur’DAN haber
verdi derken Zuheyr tahdis etti dedi. O İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe’DEN
şöyle dediğini rivayet etti: Medine'ye geldiğinden beri Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in al-i ardı arkasına üç gece buğday ekmeğinden -ruhu
kabzolununcaya kadar- doymamıştır.
Diğer tahric: Buhari,
5416, 6454; İbn Mace, 3344;
21 - (2970) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
الآخران: حدثنا)
أبو معاوية عن
الأعمش، عن
إبراهيم، عن
الأسود، عن
عائشة قالت:
ما
شبع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ثلاثة أيام
تباعا، من خبز
بر، حتى مضى
لسبيله.
7370-21/28-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Ebu Kureyb ve İshak b. İbrahim tahdis etti. İshak
bize Ebu Muaviye A'meş'den haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti dedi. O
İbrahim'den, o Esved'den, o Aişe’den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), yoluna koyuluncaya (vefat edinceye) kadar
buğdayekmeğinden arka arkaya üç gün karnını
doyurmamıştır.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
22 - (2970) حدثنا
محمد بن
المثنى ومحمد
بن بشار قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن أبي
إسحاق قال: سمعت
عبدالرحمن بن
يزيد يحدث عن
الأسود، عن عائشة؛
أنها قالت
: ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم من خبز
شعير، يومين متتابعين،
حتى قبض رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
7371-22/29- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve Muhammed b. Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed
b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Ebu İshak'dan şöyle dediğini tahdis etti:
Abdurrahman b. Yezid'i Esved'den tahdis ederken dinledim. O Aişe’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in al-i,
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ruhu kabzedilinceye kadar arka
arkaya iki gün arpa ekmeği ile karınlarını doyurmuş değillerdir.
Diğer tahric: Tirmizi,
2357; İbn Mace, 3346
23 - (2970) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع عن
سفيان، عن
عبدالرحمن بن
عابس، عن
أبيه، عن
عائشة، قالت:
ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم من خبز
بر، فوق ثلاث.
7372-23/30-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Veki' Süfyan’DAN tahdisetti, o
Abdurrahman b. Abis'den, o babasından, o Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti:
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in arı buğday ekmeğinden üç günden fazla
karınlarını doyurmamışlardır.
Diğer tahric: Buhari,
5423, 5438, 6687; Tirmizi, 1511 -muhtasar-; Nesai, 4444, 4445 -muhtasar-; İbn
Mace, 3159 -muhtasar-, 3313 -muhtasar-
24 - (2970) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا حفص بن
غياث عن هشام
بن عروة، عن
أبيه، قال:
قالت عائشة:
ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم من خبز
البر، ثلاثا،
حتى مضى
لسبيله.
7373-24/31-
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Hafz b. Giyas, Hişam b. Urve’DEN
tahdis etti, o babasından şöyle dediğini rivayet etti: Aişe: Al-i Muhammed, O
yoluna gidinceye kadar üç gün buğday ekmeğinden karnını doyurmuş değildir
dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
25 - (2971) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا وكيع عن
مسعر، عن هلال
بن حميد، عن
عروة، عن
عائشة قالت:
ما
شبع آل محمد
صلى الله عليه
وسلم يومين من
خبز بر، إلا
وأحدهما تمر.
7374-25/32-
Bize Ebu Kureyb tahdis etti, bize Veki' Mis'ar'den tahdis etti, o Hilal b.
Humeyd'den, o Urve'den, o Aişe’den şöyle dediğini rivayet etti: AI-i Muhammed
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), iki gün buğdayekmeğinden doymuş değildir.
(Onların buldukları iki şeyden) biri ancak hurma idi.
Diğer tahric: Buhari,
6455
26 - (2972) حدثنا
عمرو الناقد.
حدثنا عبدة بن
سليمان قال:
ويحيى بن يمان
حدثنا، عن
هشام بن عروة،
عن أبيه، عن
عائشة، قالت
: إن
كنا، آل محمد
صلى الله عليه
وسلم، لنمكث
شهرا ما
نستوقد بنار.
إن هو إلا
التمر والماء.
7375-26/33- Bize Amr
en-Nakid tahdis etti, bize Abde b. Süleyman tahdis etti. (Amr) dedi ki: Bize
Yahya b. Yeman da Hişfun b. Urve’DEN tahdis etti, o babasından, o Aişe'den
şöyle dediğini rivayet etti: Bizler al-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), gerçekten bir ay boyunca ateş yakmadan dururduk. Bulduğumuz ancak
hurma ve sudan ibaretti.
Diğer tahric: Amr
en-Nakid'in Abde b. Süleyman'dan hadisini Tırmizi, 2471; Yahya b. Yeman'ın
hadisini Yalnız Müslim rivayet etmiştir
AÇIKLAMA: "Bize
Amr en-Nakid tahdis etti ... bize Hişfun'dan tahdis etti." Bu sözlerin
anlamı şudur: Amr en-Nakid bu hadisi hem Abde'den, hem Yahya b. Yeman’DAN
rivayet etmektedir. Her ikisi de bunu Hişfun’DAN rivayet etmiştir .
26-م - (2972)
وحدثنا أبو
بكر بن أبي
شيبة وأبو
كريب. قالا:
حدثنا أبو
أسامة وابن
نمير عن هشام
بن عروة، بهذا
الإسناد: إن
كنا لنمكث.
ولم يذكر آل
محمد. وزاد أبو
كريب في حديثه
عن ابن نمير:
إلا أن يأتينا
اللحيم.
7376- .. ./34- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb de tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Üsfune ve İbn
Numeyr Hişam b. Urve'den bu isnad ile şunu tahdis etti: Biz ... kalırdık dedi.
Fakat "al-i Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i zikretmedi."
Ebu Kureyb ise İbn
Numeyr’den rivayet ettiği hadisinde: "Bize azıcık et (hediye olarak)
gelmesi müstesna" ibaresini eklemiştir.
Diğer tahric: İbn
Mace, 4144
27 - (2973) حدثنا
أبو كريب،
محمد بن
العلاء بن
كريب. حدثنا
أبو أسامة عن
هشام، عن
أبيه، عن
عائشة قالت:
توفي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وما في
رفي من شيء
يأكله ذو كبد.
إلا شطر شعير
في رف لي. فأكلت
منه حتى طال
علي. فكلته
ففني.
7377-27/35-
Bize Ebu Kureyb Muhammed b. el-Ala b. Kureyb tahdis etti, bize Ebu Üsfune,
Hişfun b. Urve’den tahdis etti, o babasından, o Aişe’den şöyle dediğini rivayet
etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde benim rafımda, ciğer
sahibi birisinin yiyebileceği ancak bana ait olan bir rafta bir miktar arpa
vardı. Ondan yeyip durdum. Nihayet bana (bu süre) uzun gelince onu ölçtüm, o
zaman bitti.
Diğer tahric: Buhari,
3097, 6451; İbn Mace, 3345;
AÇIKLAMA: "Bir
rafta bir miktar arpa" re harfi fethalı olarak rafın ne olduğu
bilinmektedir. Burada "şatr" az miktarda arpa demektir. Tirmizi bunu
böylece açıklamıştır.
İbn Ebu Hkim dedi ki:
BU'yarım vesk manasınadır. Kadı Iyaz dedi ki: Bu hadis-i şerifte bereketin
çoğunlukla bilinmeyen ve belirsiz şeylerde olduğuna işaret vardır. Diğer
hadiste geçen: "Yemeğinizi (buğday vs) ile ölçün, sizin için onda bereket
ihsan olunur" hadisi ile ilgili olarak da ilim adamları şöyle demişlerdir:
Maksat bunu kullanacağı kısmı almak için onun bir bölümünü ölçmektir. Geri
kalanının da miktarının bilinmemesinin devamı şarttır. Çıkaracağı kısmı ölçmesi
ise ihtiyaçtan çok ya da daha az çıkarmamak içindir.
28 - (2972) حدثنا
يحيى بن يحيى.
حدثنا
عبدالعزيز بن
أبي حازم عن
أبيه، عن يزيد
بن رومان، عن
عروة، عن
عائشة؛ أنها
كانت تقول
: والله!
يا ابن أختي!
إن كنا لننظر
إلى الهلال ثم
الهلال ثم
الهلال. ثلاثة
أهلة في
شهرين. وما أوقد
في أبيات رسول
الله صلى الله
عليه وسلم نار.
قال قلت: يا
خالة! فما كان
يعيشكم؟ قالت:
الأسودان
التمر والماء.
إلا أنه قد
كان لرسول الله
صلى الله عليه
وسلم جيران من
الأنصار.
وكانت لهم
منائح. فكانوا
يرسلون إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من
ألبانها، فيسقيناه.
7378-28/36- Bize Yahya
b. Yahya tahdis etti, bize Abdulaziz b. Ebu Hkim babasından tahdis etti, o
Yezid b. Numan'dan, o Urve'den, o Aişe (radıyallahu anha)'dan rivayet ettiğine
göre şöyle derdi: Allah'a yemin olsun ey kızkardeşimin oğlu! Bizler hilali
görürdük, sonra diğer hilali, sonra diğer hilali. Yani iki ay zarfında üç
hilali görürdük de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in evlerinde ateş
diye bir şey yakılmazdı. Ben: Peki teyzeciğim siz ne ile yaşardınız dedim. O:
İki siyah; hurma ve su, ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in
ensardan komşuları vardı. Onların da sağınal hayvanları vardı da Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e sütlerinden gönderirlerdi, O'da onu bize
içirirdi dedi.
Diğer tahric: Buhari,
2567
AÇIKLAMA: "Peki
ne ile yaşardınız" buradaki "yuayyişukum: sizi yaşatırdı"
fiilinde ayn harfi fethalı ondan sonraki şeddeli ye kesrelidir. Güvenilir bazı
nüshalarda ise bu "siz ne ile gıdalanırdınız (beslenirdiniz)"
şeklindedir.
29 - (2974) حدثني
أبو الطاهر
أحمد. أخبرنا
عبدالله بن وهب.
أخبرني أبو
صخر عن يزيد
بن عبدالله بن
قسيط. ح وحدثني
هارون بن
سعيد. حدثنا
ابن وهب.
أخبرني أبو صخر
عن ابن قسيط،
عن عروة بن
الزبير، عن
عائشة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم، قالت
: لقد
مات رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، وما شبع
من خبز وزيت،
في يوم واحد،
مرتين.
7379-29/37- Bana
Ebu't-Tahir Ahmer tahdis etti, bize Abdullah b. Vehb haber verdi, bana Ebu
Sahr, Yezid b. Abdullah b. Kusayt'dan haber verdi. (H.) Bana Harun b. Said de
-yani el-Eyli de tahdis etti, bize İbn Vehb tahdis etti, bana Ebu Sahr, İbn
Kusayt'dan haber verdi, o Urve b. ez-Zubeyr'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in zevcesi Aişe (r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman bir günde iki defa ekmek ve
zeytin yağı ile karnı doymamıştı.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
30 - (2975) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا داود
بن عبدالرحمن
المكي العطار
عن منصور، عن
أمه، عن
عائشة. ح وحدثنا
سعيد بن
منصور. حدثنا
داود بن
عبدالرحمن العطار.
حدثني منصور
بن عبدالرحمن
الحجبي عن أمه،
صفية، عن
عائشة، قالت
: توفي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم، حين شبع
الناس من الأسودين:
التمر والماء.
7380-30/38- Bize Yahya
b. Yahya tahdis etti, bize Davud b. Abdurrahman el-Mekki el-Attar, Mansur’dan
haber verdi, o annesinden, o Aişe’den rivayet etti. (H) Bize Saidb. Mansur da
tahdis etti, bize Davud b. Abdurrahman el-Attar tahdis etti, bana Mansur b.
Abdurrahman el-Hacebi, annesi Safiyye'den tahdis etti, o Aişe'den şöyle
dediğini rivayet etti: İnsanlar iki siyahtan, hurma ve sudan doyduktan zaman
Rasillullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etti.
Diğer tahric: Buhari,
5383, 5442
AÇIKLAMA: "İnsanlar
hurma ve suya doyduktan zaman" ifadesinden maksat hurmadan doyduktan
zamandır. Yoksa sudan hep doyuyorlardı.
31 - (2975) حدثني
محمد بن
المثنى. حدثنا
عبدالرحمن عن
سفيان، عن
منصور بن
صفية، عن أمه،
عن عائشة، قالت:
توفي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم وقد
شبعنا من
الأسودين:
الماء والتمر.
7381-31/39-
Bana Muhammed b. el-Müsenna tahdis etti, bize Abdurrahman, Süfyan’dan tahdis
etti, o Mansur b. Safiyye'den, o annesinden, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde biz iki siyahtan, su
ve hurmadan doymuştuk.
31-م - (2975)
وحدثنا أبو
كريب. حدثنا
الأشجعي. ح
وحدثنا نصر بن
علي. حدثنا
أبو أحمد.
كلاهما عن
سفيان، بهذا
الإسناد، غير
أن في حديثهما
عن سفيان: وما شبعنا
من الأسودين.
7382- .. ./40- Bize Ebu
Kureyb de tahdis etti, bize el-Eşcai tahdis etti. (H.) Bize Nasr b. Ali de
tahdis etti, bize Ebu Ahmed tahdis etti, ikisi Süfyan'dan bu isnad ile rivayet
etti. Ancak ikisinin Süfyan’DAN hadisi rivayetlerinde: İki siyahtan doymamıştık
denilmektedir.
32 - (2976) حدثنا
محمد بن عباد
وابن أبي عمر.
قالا: حدثنا مروان
(يعنيان
الفزاري) عن
يزيد (وهو ابن
كيسان) عن أبي
حازم، عن أبي
هريرة قال
: والذي
نفسي بيده!
(وقال ابن
عباد: والذي
نفس أبي هريرة
بيده!) ما أشبع
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أهله
ثلاثة أيام
تباعا، من خبز
حنطة، حتى
فارق الدنيا.
7383-32/41- Bize
Muhammed b. Abbad ve İbn Ebu Ömer tahdis edip dedi ki: Bize Mervan -yani
el-fezari- Yezid'den -ki o b. Keysan'dır- tahdis etti, o Ebu Hazim'den, o Ebu
Hureyre (radıyallahu anh)dan şöyle dediğini rivayet etti: Nefsim elinde olana
yemin ederim ki ... İbn Abbad da şöyle dedi: Ebu Hureyre'nin nefsi elinde olana
yemin ederim ki, ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan ayrılıncaya
kadar arka arkaya üç gün aile fertlerini buğday ekmeğinden doyurmuş
değildir.
Diğer tahric: Tirmizi,
2358; İbn Mace, 3343
33 - (2976) حدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا يحيى بن
سعيد عن يزيد
بن كيسان.
حدثني أبو
حازم قال:
رأيت أبا هريرة
يشير بإصبعه
مرارا يقول
: والذي
نفس أبي هريرة
بيده! ما شبع
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم وأهله،
ثلاثة أيام تباعا،
من خبز حنطة،
حتى فارق
الدنيا.
7384-33/42- Bana
Muhammed b. Hatim tahdis etti, bize Yahya b. Said, Yezid b. Keysan'dan tahdis
etti, bana Ebu Hazim tahdis edip dedi ki: Ben, Ebu Hureyre'yi parmağı ile
işaret ederek defalarca şöyle derken gördüm: Ebu Hureyre'nin canı elinde olana
yemin olsun ki Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadan
ayrılıncaya kadar aile halkı Ile birlikte arka arkaya üç gün buğdayekmeğinden
karnını doyurmamıştır.
34 - (2977) حدثنا
قتيبة بن سعيد
وأبو بكر بن
أبي شيبة. قالا:
حدثنا أبو
الأحوص عن
سماك. قال:
سمعت النعمان
بن بشير يقول
: ألستم
في طعام وشراب
ما شئتم؟ لقد
رأيت نبيكم صلى
الله عليه
وسلم وما يجد
من الدقل، ما
يملأ به بطنه.
وقتيبة
لم يذكر: به.
7385-34/43-
Bize Kuteybe b. Said ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis edip dediler ki: Bize
Ebu'l-Ahvas, Simak’DEN şöyle dediğini tahdis etti. Ben, en-Nu man b. Beşir'i
şöyle derken dinledim: Siz istediğinizi yeyip içmiyor musunuz? Andolsun ben
sizin Nebinizi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), dekal denilen (kalitesiz)
hurmadan dahi olsun karnını kendisi ile doyuracak bir şey bulamadığını
görmüşümdür.
Kuteybe ise
"kendisi ile" lafzını zikretmedi.
Diğer tahric: Tirmizi,
2372;
AÇIKLAMA: "Deka}"
dal ve kaf harfleri fethalı olmak üzere kalitesiz bayağı hurma demektir.
35 - (2977) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا يحيى بن
آدم. حدثنا زهير.
ح وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم.
أخبرنا الملائي.
حدثنا
إسرائيل.
كلاهما عن
سماك، بهذا
الإسناد،
نحوه. وزاد في
حديث زهير:
وما ترضون دون
ألوان التمر
والزبد.
7386'-35/44- Bize
Muhammed b. Rafi' tahdis etti, bize Yahya b. Adem tahdis etti, bize Zuheyr
tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize el-Mülai haber
verdi, bize İsrail tahdis etti (Zuheyr ile) ikisi Simak’DEN bu isnad ile buna
yakın olarak rivayet etti. Zuheyr hadisinde şunları ekledi: Siz ise türlü hurma
ile kaymaktan daha aşağısını beğenmiyorsunuz.
36 - (2978) وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
سماك بن حرب.
قال: سمعت
النعمان يخطب
قال : ذكر
عمر ما أصاب
الناس من
الدنيا. فقال:
لقد رأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم يظل
اليوم يلتوي،
ما يجد دقلا
يملأ به بطنه.
7387-36/45- Bize
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da -lafız İbnu'l Müsenna'ya ait olmak üzere-
tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Simak b.
Harb'den şöyle dediğini tahdis etti. en-Numan'ı hutbe veripşöyle derken
dinledim: Ömer, insanların dünyalık olarak ele geçirdiklerini s"özkonusu
etti de şöyle dedi: Ben, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bir gün
boyunca açlıktan kıvrandığını ve karnını kendisi ile doyuracağı adi hurmayı
dahi bulamadığım görmüşümdür.
Diğer tahric: İbn
Mace, 4146
37 - (2979) حدثني
أبو الطاهر،
أحمد بن عمرو
بن سرح. أخبرنا
ابن وهب. أخبرني
أبو هانئ. سمع
أبا
عبدالرحمن
الحبلي يقول
: سمعت
عبدالله بن
عمرو بن
العاص، وسأله
رجل، فقال:
ألسنا من
فقراء
المهاجرين؟
فقال له عبدالله:
ألك امرأة
تأوي إليها؟
قال: نعم. قال:
ألك مسكن
تسكنه؟ قال:
نعم. قال: فأنت
من الأغنياء.
قال: فإن لي
خادما. قال:
فأنت من
الملوك.
7388-37/46- Bana
Ebu't-Tahir Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana
Ebu Hani'in haber verdiğine göre o Ebu Abdurrahman el-Hubuliyi şöyle derken
dinlemiştir: Ben, Abdullah b. Amr b. el-As'ı bir adamın ona soru sorarak: Biz
Muhacirlerin fakirlerinden değil miyiz demesi üzerine Abdullah'ın ona: Senin
yanına vardığın bir eşin var mı dedi. O evet dedi. Abdullah: Kaldığın bir
meskenin var mı dedi. O evet dedi. Abdullah: O halde sen zenginlerdensin dedi.
Adam: Benim bir hizmetçim de var dedi. Abdullah: O halde senkrallardansın dedi.
37-م - (2979)
قال أبو
عبدالرحمن:
وجاء
ثلاثة نفر إلى
عبدالله بن
عمرو بن العاص،
وأنا عنده،
فقالوا: يا
أبا محمد!
إنا، والله! ما
نقدر على شئ.
لا نفقة، ولا
دابة، ولا
متاع. فقال
لهم: ما شئتم.
إن شئتم رجعتم
إلينا
فأعطيناكم ما
يسر الله لكم.
وإن شئتم
ذكرنا أمركم
للسلطان. وإن
شئتم صبرتم.
فإني سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول "إن
فقراء
المهاجرين
يسبقون
الأغنياء،
يوم القيامة،
إلى الجنة،
بأربعين
خريفا". قالوا:
فإنا نصبر. لا
نسأل شيئا.
Ebu Abdurrahman dedi ki:
Abdullah b. Amr b. el-As' ın yanına üç kişi geldi, ben de onun yanında idim.
Onlar: Ey Ebu Muhammed! Allah'a yemin ederiz ki bizim hiçbir şeye gücümüz yok.
Ne nafakamız, ne bineğimiz ne de eşyamız var dediler. Abdullah kendilerine:
Nasıl isterseniz onu yapınız. Dilerseniz bize döNersiniz, biz de sizlere
Allah'ın sizin için kolaylaştırdığını veririz. Arzu ederseniz durumunuzu
sultana söyleriz. Dilerseniz de sabredersiniz. Şüphesiz ben, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Muhakkak
muhacirlerin fakirleri kıyamet gününde' zengin lerden kırk yıl önce
gireceklerdir." Onlar da: O halde biz sabrederiz ve hiçbir şey istemeyiz
dediler.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2-
"KENDİLERİNE ZULMEDENLERİN MESKENLERİNE ANCAK AĞLAYANLAR OLARAK
GİRİNİZ" BABI