SAHİH-İ MÜSLİM

CENNET - CEHENNEM

 

18- ÖLENE CENNET YAHUT CEHENNEMDE KALACAĞI YERİNİN KENDİSİNE ARZ EDİLMESİ, KABİR AZABININ İSBATI VE ONDAN ALLAH'A SIĞINMAK BABI

 

7140-65/1- Bize Yahya b. Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum. O İbn Ömer’DEN rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz biriniz öldüğü taktirde kendisine sabah akşam kalacağı yer gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet ehlinden, eğer cehennem ehlinden ise cehennem ehlinden (olduğu halde yeri ona gösterilir ve) bu senin kalacağın yerdir denilir. Ta ki Allah kıyamet gününde seni ölümden sonra diriltinceye kadar. "

 

Diğer tahric: Buhari, 1379; Nesai, 2071;

 

 

 

7141-66/2- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Zühri'den haber verdi, o Salim'den, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kişi öldüğü taktirde kendisine kalacağı yer sabah akşam gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet, cehennem ehlinden ise cehennem{deki yeri) gösterilir." (Sonra) şöyle buyurdu: "Sonra da: Bu kıyamet gününde ölümden sonra diriltileceğin (ve gideceğin) kalacağın yerdir denilir. "

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Bilelim ki ehl-i sünnet mezhebine gÖre kabir azabı Sabittir. Bu hususta kitap ve sünnetin delilleri birbirini desteklemekte, pekiştirmektedir. Yüce Allah: , ':4teştir o, onlar sabah akşam ona arzolunurlar" (Mümin, 46) buyurmaktadır.

 

Diğer taraftan Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den ashab-ı kiramdan bir topluluğun rivayeti ile pek çok yerde buyurduğu nakledilen sahih hadisler de bu hususta birbirini pekiştirmektedir. Akıl bakımından da yüce Allah'ın ce-' sedin bir bölümüne hayatı yeniden iade edip, onu azaplandırması imkansız değildir. Akıl bunu imkansız görmüyor. Şeriat de bu hususta varid olmuş ise onun kabul edilmesi ve ona itikad edilmesi icab eder.

 

Müslim burada kabir azabının Sabit olduğu ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kabirde azap edilenlerin seslerini duyduğu, ölülerin kendisini defnedenlerin ayak seslerini duyduğu, Bedir kuyusuna atılanlar ile konuştuğu ve ashab-ı kirama: Siz sesimi onlardan daha iyi duymuyorsunuz buyurduğu, iki meleğin ölüye soru sorup onu (mezarında) oturttukları, ölünün onlara cevap verdiği, kabrinin ona genişletildiği, sabah akşam kalacağı yerin ona gösterildiği hususlarına dair pek çok hadis-i şerifi de zikretmiş bulunmaktadır.

 

Bu hususların bir çoğu na dair şerh (ve açıklama) Namaz Kitabı'nda ve Cenazeler Kitabı'nda geçmiş bulunmaktadır. Maksat şudur: Ehl-i sünnet mezhebi belirttiğimiz gibi kabir azabını Sabit kabul eder. Bu hususta hariciler, mutezilelerin bir çoğu ve bazı mürcieciler ise muhalefet edip bunu kabul etmezler.

 

Diğer taraftan ehl-i sünnete göre azaba uğratılan ruhun kendisine yahut bir bölümüne iade edilmesinden sonra bizzat cesedin kendisi ya da bir kısmıdır. Bu hususta Muhammed b. Cefir ve Abdullah b. Kerram ile bir kesim muhalefet etmiş ve şöyle demişlerdir: Ruhup geri verilmesi şart değildir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Bu tutarsızdır. Çünkü acı ve hissediş ancak canlı olan kişide bulunur. Mezhep' alimlerimiz şunu da söyler: Ölünün bizim adeten gördüğümüz şekilde parçalarının dağılmış olması yahut yırtıcı hayvanların yahut balıkların denizde onu yemiş olması ya da benzeri bir halde olması buna engel değildir. Şanı yüce Allah ölümden sonra onu mahşer için yeniden iade etmeye kadir olduğu gibi aynı şekilde onun bir parçasına yahut bazı bölümlerine yırtıcı hayvanlar ve balıklar onu yemiş olsa dahi- hayatı tekrar vermeye kadırdir.

 

Eğer: Biz ölenin kabrindeki hali üzere kaldığını görüyoruz. Nasıl ona soru soruluyor, nasıl oturtuluyor, demirden balyozlarla ona vuruluyor da bunun herhangi bir izi görülmüyor denilecek olursa buna cevap şudur: Bu da imkansız bir şey değildir. Aksine bunun adeten bir benzeri de vardır. O da uyuyan kişidir. O bizim hiçbir şekilde hissetmediğimiz bir zevk ve bir takım acılar hissetmektedir. Aynı şekilde uyanık bir kimse de duyduğu yahut hakkında düşündüğü şeylerden ötürü bir zevk ve bir acı hissetmekle birlikte yanıbaşında oturan bir kimse onun bu halini müşahade edemez. Diğer taraftan Cebrail (aleyhisselam)'da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geliyor, O'na vahyi kerimi haber veriyor, huzurunda bulunlar bunu idrak edemiyordu. Bütün bunlar da gayet açık seçiktir.

 

Mezhep alimlerimiz der ki: Ölenin hadiste belirtildiği şekilde kabirde oturtulmasına gelince, bu halin bir şekilde atılmış yahut yırtıcı hayvanların ve balıkların yediği kimseler dışında özellikle kabre gömülmüş olanlar hakkında olması ihtimal dahilindedir. Balyozlarla dövülmesine gelince; kabrinde ona genişlik verilip oturtulup vurulması da imkansız değildir. Allah en iyi bilendir.

 

(7140) "Bu senin kalacağın yerdir. NihayetAllah'ın seni dirilteceği zamana kadar. " Bu mümin için bir nimet ve ınsanı, kMir için de bir azaplandırmadır.

 

 

 

 

7142-67/3- Bize Yahya b. Eyyub ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe birlikte İbn Uleyye'den tahdis etti. İbn Eyyub dedi ki: Bize İbn Uleyye tahdis edip dedi ki: Bize Said el-Cureyri de Ebu Nadra’DAN haber verdi. O Ebu Said elHudri'den, o Zeyd b. Said'den rivayet etti. Ebu Said dedi ki: Ben buna Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şahit olmadım. Ama bunu bana Zeyd b. Sabit tahdis edip dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Neccaroğullarına ait bir bahçede kalın üzerinde iken ve biz de O'nunla birlikte bulunuyorken ansızın (kalın) O'nu yolun dışına çıkardı, neredeyse O'nu yere atacaklı. Bir de orada allı yahut beş ya da dört kabir görüverdik -el-Cüreyri böyle diyordu-o Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kabirlerin sahiplerini kim bilir" buyurdu. Bir adam: Ben dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O halde bunlar ne zaman öldü" buyurdu. Adam: Müşrik iken öldüler dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu ümmet kabirlerinde ibtila olunur (sınanır). Şayet ölenlerinizi gömmeyi terketmeyecek olsaydınız Allah'a benim bir kısmını işitmiş olduğum kabir azabından size de işittirmesi için dua edecektim." Sonra yüzünü bize doğru çevirerek: "Kabir azabından Allah'a sığının" buyurdu. Ashab: Kabir azabından Allah'a sığınırız dediler. O: "Kabir azabından Allah'a sığınınm" buyurdu. Onlar da: Kabir azabından Allah'a sığınırız dediler. O: "Görüneni ile görünmeyeni ile fitnelerin hepsinden Allah'a sığının" buyurdu. Onlar da: Görüneni ile görünmeyeni ile fitnelerin hepsinden Allah'a sığınırız dediler. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Deccal'in fitnesinden Allah'a sığının" buyurdu. Onlar: Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırız dediler.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "(Katın) O'nu yoldan çıkardı." Yani ürkerek yolun dışına çıkardı, demektir.

 

 

 

7143-68/4- Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşştır tahdis edip dedi ki: ... Enes'den rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet birbirinizi defnetmeyi terk etmeyecek olsaydınız Allah'a kabir azabından bir kısmını size işittirmesi için dua edecektim'; buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

7144-69/5- Bize Ebu Bekir b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, hepsi Şu'be'den, o Amr b. Ebu Cuhayfe'den rivayet etti. (H.) Bana Zuheyr b. Harb, Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da birlikte Yahya el-Kattan’DAN -lafız Zuheyr'e ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Yahya b. Said tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti, bana Avn b. Ebu Cuhayfe, babasından tahdis etti. O el-Bera [b. Azib]'den, o Ebu Eyyub'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş battıktan sonra dışan çıktı. Bir ses işitti ve: "{Bu sesler} kabirlerinde azap olunan yahudiler{e ait sesler}dir" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 1375; Nesai, 2058;

 

 

 

7145-70/6- Bize Abd b. Humeyd tahdis etti, bize Yunus b. Muhammed tahdis etti, bize Şeyban b. Abdurrahman Katade’DEN tahdis etti, bize Enes b. Malik tahdis edip dedi ki: Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz kul kabrine bırakılıp da arkadaşları arkalarını dönüp gittiğinde muhakkak o onların ayak seslerini işitir." (Devamla) buyurdu ki: "Ona iki melek gelip onu oturturlar ve kendisine: Bu adam hakkında ne diyordun derler. Mümin: Ben şehadet ederim ki o Allah'ın kulu ve Rasulüdür der. Bunun üzerine ona: Ateşteki yerine bak. Allah sana onun yerine cennetten bir başka yer verdi denilir." Allah'ın Nebisi: "Her iki yeri birlikte görür" buyurdu.

Katade dedi ki: Bize ayrıca zikrolunduğuna göre kabri onun için yetmiş arşın genişletilir ve ölümden sonra diriltilecekleri gline kadar üzerine yeşillikler (taze nimetler) doldurulur.

 

Diğer tahric: Nesai, 2049

 

 

 

7146-71/7- Bize Muhammed b. Minhal ed-Darır de tahdis etti ... Enes b. Malik dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ölü kabrine konulduğu zaman muhakkak o (cenazesine gelenlerin) ayrılıp gittikleri zaman ayak seslerini işitir" buyurdu. 

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1374 -uzunca-; Ebu Davud, 3231, 4752; Nesai, 2048; 2050

 

AÇIKLAMA:          Bu hadislerde geçen "kar'u'n-ni'al" ile hafku'n-ni'al" aynı anlamda olup, ayakkabıların yerde çıkardıkları sese denilir.

 

 

 

 

7147-72/8- Bana Amr b. Zürare tahdis etti ... Enes b. Malik'den rivayete göre Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz kul kabrine konulduğu ve arkadaşları da onu bırakıp geri döndükleri zaman" deyip Şeyban'ın Katade'den naklettiği hadisi (7145) aynı şekilde zikretti.

 

 

 

7148-73/9- Bize Muhammed b. Beşşar b. Osman el-Abdi tahdis etti... el-Bera b. Azib, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: ''Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette de sağlam söz üzere sebat verir." (İbrahim, 27) ayeti hakkında şöyle buyurduğun"u rivayet etti: "Bu kabir azabı hakkında inmiştir. Ona: Rabbin kim denilir, o: Rabbim Allah'tır, nebim de Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'dir. " İşte aziz vecelil Allah'ın: ''Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette de sağlam söz üzere sebat verir" buyruğu bunu anlatır."

 

Diğer tahric: Buhari, 1369 -bu manada-, 4699 -bu manada-; Ebu Davud., 4750; Tirmizi, 3120; Nesai, 2056; İbn Mace, 4269

 

 

 

7149-74/10- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve Ebu Bekr b. Nafi tahdis edip dediler ki: Bize Abdurrahman -yani b. MehdiSüfyan'dan tahdis etti, o babasından, o Hayseme'den, o el-Bera b. kib'den "Allah iman edenlere dünya hayatında ahirette de sağlam söz üzere sebatverir" (İbrahim, 27) buyruğu hakkında: Bu kabir azabı hakkında inmiştir" dedi.

 

Diğer tahric: Nesai, 2055

 

 

 

7150-75/11- Bana Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, bize Budeyl, Abdullah b. Şakik'den tahdis etti, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: "Müminin ruhu Çıktığı taktirde onu iki melek karşılayıp onu yukanya çıkartırlar. " Hammad dedi ki: Sonra o ruhun güzel kokusunu da sözkonusu etti, miski de sözkonusu etti.

(Devamla) dedi ki: "Sema ehli de şöyle der: Bu hoş bir ruhtur. Yeryüzü tarafından geldi. Allah sana ve senin vakti ile kendisini imar ettiğin içinde bulunduğun cesede salat (rahmet) buyursun. Sonra o aziz ve celil Rabbine götürülür. Sonra da: Onu ecelin son vaktine kadar götürün buyurur."

(Devamla) dedi ki: "Şüphesiz kafirin de ruhu Çıktığı zaman -Hammad dedi ki: ayrıca onun kötü kokusunu da zikretti, bir laneti de sözkonusu ettisema ehli: Bu kötü bir ruhtur. Yer tarafından geldi derler. Bunun üzerine: Onu ecelin son vakti gelene kadar götürün denilir."

 

Ebu Hureyre dedi ki: Sonra Resulutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerinde bulunan ince bir örtüyü burnunun üzerine bu şekilde çevirdi dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Müminin ruhu hakkında: "Sonra onu ecelin son vaktine kadar götürün der. Daha sonra da kafirin ruhu hakkında: Onu ecelin sonu gelinceye kadar götürün denilir" ile ilgili olarak Kadı Iyaz şunları söylemektedir: Birincisinden maksat müminin ruhunu sidre-i münteha'ya götürün demektir. İkincisinden maksat da kafirin ruhunu siccine götürün demektir. İşte ecelin son vakti budur. Bununla birlikte dünya ecelinin (vadesinin) bitmesinin kastedilmiş olma ihtimali de vardır.

 

 

 

 

7151-76/12- Bana İshak b. Ömer b. Selit el-Huzeli tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire, Sabit'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes dedi ki: Ömer ile birlikte idim. (H.) Bize Şeyban b. Ferruh da -lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire, Sabit'ten tahdis etti, o Enes b. Malik'ten şöyle dediğini rivayet etti: Mekke ile Medine arasında Ömer ile birlikte idik. Hilali görmeye çalıştık. Ben görmesi keskim bir adam idim. Hilali gördüm. Ben'den başka onu gördüğünü kimse söylemedi. Bu sefer ben Ömer'e: Onu görmüyor musun demeye başladım. O da onu göremiyordu. Ömer de: Ben onu yatağımın üzerinde yatmış olduğum halde göreceğim diyordu. Sonra bize Bedir'e katılanlardan söz etmeye başladı. Dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere (daha) dün (gibi) Bedir'e katılacakların ölüp yıkılacakları yerleri gösteriyor ve: "Buyarın -inşallah- filanın devrileceği yerdir" buyuruyordu.

Sonra Omer şöyle dedi: Onu hak ile gönderene yemin ederim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in çizdiği sınırların dışına çıkmadılar. Sonra biri diğerinin üzerine bir kuyuya atıldılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gitti ve onların bulunduğu yere varınca: "Ey filan oğlu filan, ey filan oğlu filan. Allah'ın ve Rasulü'nün size vadettiğinin hak olduğunu gördünüz mü? Şüphesiz ki ben Allah'ın bana vadettiğinin hak olduğunu gördüm" buyurdu.

Ömer: Ey Allah'ın Rasulü! Sen içlerinde ruhları olmayan cesetlerle nasıl konuşuyorsun deyince O: "Sizler benim söylediklerimi onlardan daha iyi duymuyorsunuz. Ancak onlar bana hiçbir şekilde cevap veremiyorlar" buyurdu.

 

Diğer tahric: Nesai, 2073

 

 

 

7152-77/13- Bize Heddad b. Halid tahdis etti. Bize Hammad b. Seleme, Sabit el-Bunani’DEN tahdis etti, o Enes b. Malik’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Bedir'de öldürülenleri üç gün kendi hallerine bıraktıktan sonra onlara gelerek bulundukları yerde ayakta durdu ve onlara seslenerek şöyle dedi: "Ey Ebu Cehil b. Hişam! Ey Umeyye b. Halef! Ey Utbe b. Rabia! Ey Şeybe b. Rabia! Sizler Rabbinizin vadettiğinin hak olduğunu gördünüz değil mi? Şüphesiz ben Rabbimin bana vadettiğinin hak olduğunu gördüm. "

Ömer, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sözlerini işitince: Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar kokuşmuş leşler haline gelmişken nasıl işitebilir, nasıl cevap verebilirler dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin ederim sizler benim söylediklerimi onlardan daha iyi işitmiyorsunuz. Ama onların cevap verecek güçleri yok. "  Sonra verdiği emir üzerine sürüklenip Bedir'deki kör kuyuya atıldılar.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          (7145) "Bu adam hakkında ne derdin" "Adam" dan kas ıt Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dir. Herhangi bir ta'zim ifade etmeyen bu sözü söylemesi ise, soru sorulan kişiyi sınamak için söylendiğinden ötürüdür. Böylelikle soranın . ibaresinde onun ta'zim edilmesi gerektiği anlamı çıkarmasın. Sonra Allah iman edenlere sebat verecektir.

 

"Kabri onun için genişletilir ve ölümden sonra diriltilecekleri güne kadar üzerine yeşlılık (nimet) doldurulur." Burada "hadır: yeşillik" lafzını iki şekilde zaptetmişlerdir. Bu iki şeklin daha sahih olanı hı harfinin fethalı, dat harfinin kesreli zaptıdır. İkincisi ise hı harfi ötreli, dat harfi fethalı (hudar şeklinde) zaptıdır. Birincisi daha meşhurdur. Bu da kabri taze nimetler ile doldurulur demektir. Aslı ise ağacın yeşilliğinden alınmadır. Bunu böylece açıklamışlardır.

 

Kadı Iyaz dedi ki: Buradaki genişletmenin zahiri anlamına göre olması ve ruhunun kendisine geri verilmesi sırasında gözünün üzerinden yakınındaki kesif hicabların, kabrin karanlığının da darlığının da kendisini etkilemeyecek şekilde kaldırılması ihtimali de vardır. Bununla birlikte bunun rahmete ve nimetlerin bolluğuna dair bir misal ve bir istiare olma ihtimali de vardır. Nitekim "Allah onun kabrini sulasın". denilmesi de böyledir. Ama birinci ihtimal daha sahihtir. Allah en iyi bilendir.

 

(7150) "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerindeki ince bir örtüyü burnunun üzerine çevirdi." Hadiste geçen "rayta: ince örtü" re harfi fethalı, ye harfisakindir. İnce bir örtü / elbise demektir. Bunun mülae denilen giysi olduğu da söylenmiştir. Onu burnunun üzerine çevirmesinin sebebi ise kafirin ruhunun pis kokması ile ilgili söyledikleridir.

 

(7051) "Gözü (görmesi) keskin birisi" burada hadid: keskin görmek anlamındadır. Yüce Allah'ın: "Bugün pek keskin görürsün" (Kaf, 22) buyruğunda da bu anlamdadır.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bu inşallah yarın filan kişinin devrilip yıkılacağı yerdir" buyruğu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in apaçık mucizelerinden birisidir.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Bedir'de öldürülenler hakkında: "Siz benim söylediklerimi onlardan daha iyi işitiyor değilsiniz." el-Mazeri dedi ki: Bazı kimseler bu hadisin zahiri ile am el ederek ölü işitir demiştir. Sonra el-Mazerı buna karşı gelerek bunun bu kimseler hakkında özel olduğunu ileri sürmüştür. Kadı Iyaz ise onun bu kanaatini reddedip şöyle demektedir:

 

Onların işitmeleri kabir azabı ve kabir fitnesi (kabir sorgusu) ile ilgili ve hiçbir şekilde reddolunamayan hadislerde sözkonusu edilen ölülerin işitmeleri ile ilgili hadislere göre yorumlanır. Bu ise onların diriltilmeleri yahut da onlardan bir bölümünün diriltilip onunla akledebilecek hale gelmeleri sureti ile olacaktır. O vakitte şanı yüce Allah'ın murad ettiğini de işiteceklerdir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır. Kabirlere selam verme hadislerinin gerektirdiği tercih olunan ve zahir olan kanaat de budur. Allah en iyi bilendir.

 

(71S2) "Ey Allah'ın Rasulü! Leşlere dönüşmüşken nasıl işitebilir, nasıl cevap verebilirler" genel olarak itimad olunur bütün nüshalarda bu şekilde "işitirler, cevap verirler" anlamındaki fiillerin sonunda nun harfi yoktur. Bu da az kullanılır olmakla birlikte sahih bir lugat (söyleyiş)dir. Buna dair açıklamalar daha önce defalarca geçmiştir. Bu kabilden birisi de daha önce İman Kitabı'nda geçmiş olan "iman etmediğiniz sürece cennete giremezsiniz" hadisidir.

 

"Leşlere dönüşmüşken" sözü de kokuşmaya başlayıp ve leş haline gelmişlerken demektir. Nitekim ceyyefe, cafe ve ecafe ile ervaha kokuştu diye aynı anlama gelir.

 

"Sürüklenip bedirdeki kör kuyuya atıldılar." Bir diğer rivayette de "Bedir'deki kör kuyulardan birisine atıldılar" demektir.

 

Her iki hadiste geçen kalib ve taği aynı anlamda olup, taşla örülmüş kuyu anlamındadır.

Mezhep alimlerimiz der ki: Kuyuya doğru bu şekilde sürüklenmeleri on. lar için bir defin değildir. Onları korumak için de onlara saygı göstermek için de değildir. Aksine (mların rahatsızlık verici kokularını önlemek içindir. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

7153-78/14- Bana Yusuf b. Hammad el-Ma' ni tahdis etti, bize Abdula'la Said'den tahdis etti, o Katade'den, o Enes b. Malik'den, o Ebu Talha'dan rivayet etti. (H.) Bunu bana Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Ravh b. Ubade tahdis etti, bize Said b. Ebu ArCıbe, Katade'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes b. Malik bize Ebu Talha’DAN şöyle dediğini zikretti: Bedir gününde Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara karşı zafer kazanınca Kureyş'in ileri gelenlerinden yirmi küsür adamın -Ravh'ın hadisi rivayetinde yirmi dört adamın- verdiği emir ile Bedir'in örülmüş kuyularından birisine atıldılar. Sonra da hadisi Sabit'in Enes'den rivayet ettiği hadis ile aynı manada rivayet etti.

 

Diğer tahric: Buhari, 3065, 3976 -uzunca-; Ebu Davud, 2695; TIrmizi, 1551

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

19- HESABIN SABİT OLDUĞUNU DELİLLENDİRMEK BABI