SAHİH-İ MÜSLİM |
CENNET - CEHENNEM |
باب عرض
مقعد الميت من
الجنة أو
النار عليه، وإثبات
عذاب القبر،
والتعوذ منه
18- ÖLENE CENNET YAHUT
CEHENNEMDE KALACAĞI YERİNİN KENDİSİNE ARZ EDİLMESİ, KABİR AZABININ İSBATI VE
ONDAN ALLAH'A SIĞINMAK BABI
65 - (2866) حدثنا
يحيى بن يحيى.
قال: قرأت على
مالك عن نافع،
عن ابن عمر؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن
أحدكم إذا مات
عرض عليه
مقعده
بالغداة
والعشي. إن كان
من أهل الجنة،
فمن أهل
الجنة. وإن
كان من أهل
النار، فمن
أهل النار.
يقال: هذا
مقعدك حتى يبعثك
الله إليه يوم
القيامة".
7140-65/1- Bize Yahya b.
Yahya tahdis edip dedi ki: Malik'e Nafi'den rivayetini okudum. O İbn Ömer’DEN
rivayet ettiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Şüphesiz biriniz öldüğü taktirde kendisine sabah akşam kalacağı yer
gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet ehlinden, eğer cehennem ehlinden
ise cehennem ehlinden (olduğu halde yeri ona gösterilir ve) bu senin kalacağın
yerdir denilir. Ta ki Allah kıyamet gününde seni ölümden sonra diriltinceye
kadar. "
Diğer tahric: Buhari,
1379; Nesai, 2071;
66 - (2866) حدثنا
عبد بن حميد.
أخبرنا
عبدالرزاق.
أخبرنا معمر
عن الزهري، عن
سالم، عن ابن
عمر. قال:
قال
النبي صلى
الله عليه
وسلم "إذا مات
الرجل عرض
عليه مقعده
بالغداة
والعشي. إن
كان من أهل
الجنة،
فالجنة. وإن
كان من أهل النار،
فالنار" قال
"ثم يقال: هذا
مقعدك الذي تبعث
إليه يوم
القيامة".
7141-66/2- Bize Abd b.
Humeyd tahdis etti, bize Abdurrezzak haber verdi, bize Ma'mer, Zühri'den haber
verdi, o Salim'den, o İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet etti: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kişi öldüğü taktirde
kendisine kalacağı yer sabah akşam gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet,
cehennem ehlinden ise cehennem{deki yeri) gösterilir." (Sonra) şöyle
buyurdu: "Sonra da: Bu kıyamet gününde ölümden sonra diriltileceğin (ve
gideceğin) kalacağın yerdir denilir. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Bilelim ki
ehl-i sünnet mezhebine gÖre kabir azabı Sabittir. Bu hususta kitap ve sünnetin delilleri
birbirini desteklemekte, pekiştirmektedir. Yüce Allah: , ':4teştir o, onlar
sabah akşam ona arzolunurlar" (Mümin, 46) buyurmaktadır.
Diğer taraftan Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den ashab-ı kiramdan bir topluluğun rivayeti ile
pek çok yerde buyurduğu nakledilen sahih hadisler de bu hususta birbirini
pekiştirmektedir. Akıl bakımından da yüce Allah'ın ce-' sedin bir bölümüne
hayatı yeniden iade edip, onu azaplandırması imkansız değildir. Akıl bunu
imkansız görmüyor. Şeriat de bu hususta varid olmuş ise onun kabul edilmesi ve
ona itikad edilmesi icab eder.
Müslim burada kabir
azabının Sabit olduğu ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in kabirde azap
edilenlerin seslerini duyduğu, ölülerin kendisini defnedenlerin ayak seslerini
duyduğu, Bedir kuyusuna atılanlar ile konuştuğu ve ashab-ı kirama: Siz sesimi
onlardan daha iyi duymuyorsunuz buyurduğu, iki meleğin ölüye soru sorup onu
(mezarında) oturttukları, ölünün onlara cevap verdiği, kabrinin ona
genişletildiği, sabah akşam kalacağı yerin ona gösterildiği hususlarına dair
pek çok hadis-i şerifi de zikretmiş bulunmaktadır.
Bu hususların bir çoğu
na dair şerh (ve açıklama) Namaz Kitabı'nda ve Cenazeler Kitabı'nda geçmiş
bulunmaktadır. Maksat şudur: Ehl-i sünnet mezhebi belirttiğimiz gibi kabir azabını
Sabit kabul eder. Bu hususta hariciler, mutezilelerin bir çoğu ve bazı
mürcieciler ise muhalefet edip bunu kabul etmezler.
Diğer taraftan ehl-i
sünnete göre azaba uğratılan ruhun kendisine yahut bir bölümüne iade
edilmesinden sonra bizzat cesedin kendisi ya da bir kısmıdır. Bu hususta
Muhammed b. Cefir ve Abdullah b. Kerram ile bir kesim muhalefet etmiş ve şöyle
demişlerdir: Ruhup geri verilmesi şart değildir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Bu tutarsızdır. Çünkü acı ve hissediş ancak canlı olan kişide bulunur.
Mezhep' alimlerimiz şunu da söyler: Ölünün bizim adeten gördüğümüz şekilde
parçalarının dağılmış olması yahut yırtıcı hayvanların yahut balıkların denizde
onu yemiş olması ya da benzeri bir halde olması buna engel değildir. Şanı yüce
Allah ölümden sonra onu mahşer için yeniden iade etmeye kadir olduğu gibi aynı
şekilde onun bir parçasına yahut bazı bölümlerine yırtıcı hayvanlar ve balıklar
onu yemiş olsa dahi- hayatı tekrar vermeye kadırdir.
Eğer: Biz ölenin
kabrindeki hali üzere kaldığını görüyoruz. Nasıl ona soru soruluyor, nasıl
oturtuluyor, demirden balyozlarla ona vuruluyor da bunun herhangi bir izi
görülmüyor denilecek olursa buna cevap şudur: Bu da imkansız bir şey değildir.
Aksine bunun adeten bir benzeri de vardır. O da uyuyan kişidir. O bizim hiçbir
şekilde hissetmediğimiz bir zevk ve bir takım acılar hissetmektedir. Aynı
şekilde uyanık bir kimse de duyduğu yahut hakkında düşündüğü şeylerden ötürü
bir zevk ve bir acı hissetmekle birlikte yanıbaşında oturan bir kimse onun bu
halini müşahade edemez. Diğer taraftan Cebrail (aleyhisselam)'da Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e geliyor, O'na vahyi kerimi haber veriyor,
huzurunda bulunlar bunu idrak edemiyordu. Bütün bunlar da gayet açık seçiktir.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Ölenin hadiste belirtildiği şekilde kabirde oturtulmasına gelince, bu halin
bir şekilde atılmış yahut yırtıcı hayvanların ve balıkların yediği kimseler
dışında özellikle kabre gömülmüş olanlar hakkında olması ihtimal dahilindedir.
Balyozlarla dövülmesine gelince; kabrinde ona genişlik verilip oturtulup
vurulması da imkansız değildir. Allah en iyi bilendir.
(7140) "Bu senin
kalacağın yerdir. NihayetAllah'ın seni dirilteceği zamana kadar. " Bu
mümin için bir nimet ve ınsanı, kMir için de bir azaplandırmadır.
67 - (2867) حدثنا
يحيى بن أيوب
وأبو بكر بن
أبي شيبة. جميعا
عن ابن علية.
قال ابن أيوب:
حدثنا ابن
علية. قال:
وأخبرنا سعيد
الجريري عن
أبي نضرة، عن
أبي سعيد
الخدري، عن
زيد بن ثابت.
قال أبو سعيد:
ولم أشهده من
النبي صلى
الله عليه
وسلم. ولكن حدثنيه
زيد بن ثابت
قال:
بينما
النبي صلى
الله عليه
وسلم في حائط
لبني النجار،
على بغلة له،
ونحن معه، إذ
حادت به فكادت
تلقيه. وإذا
أقبر ستة أو
خمسة أو أربعة
(قال: كذا كان
يقول الجريري)
فقال "من يعرف
أصحاب هذه الأقبر؟"
فقال رجل: أنا.
قال "فمتى مات
هؤلاء؟" قال:
ماتوا في
الإشراك. فقال
"إن هذه الأمة
تبتلى في
قبورها. فلولا
أن لا
تدافنوا،
لدعوت لله أن
يسمعكم من
عذاب القبر
الذي أسمع
منه" ثم أقبل
علينا بوجهه،
فقال "تعوذوا
بالله من عذاب
النار" قالوا:
نعوذ بالله من
عذاب النار.
فقال "تعوذوا
بالله من عذاب
القبر" قالوا:
نعوذ بالله من
عذاب القبر.
قال
"تعوذوا
بالله من
الفتن، ما ظهر
منها وما بطن"
قالوا: نعوذ
بالله من
الفتن، ما ظهر
منها وما بطن.
قال "تعوذوا
بالله من فتنة
الدجال"
قالوا: نعوذ
بالله من فتنة
الدجال.
7142-67/3- Bize Yahya b.
Eyyub ve Ebu Bekr b. Ebu Şeybe birlikte İbn Uleyye'den tahdis etti. İbn Eyyub
dedi ki: Bize İbn Uleyye tahdis edip dedi ki: Bize Said el-Cureyri de Ebu
Nadra’DAN haber verdi. O Ebu Said elHudri'den, o Zeyd b. Said'den rivayet etti.
Ebu Said dedi ki: Ben buna Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şahit
olmadım. Ama bunu bana Zeyd b. Sabit tahdis edip dedi ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Neccaroğullarına ait bir bahçede kalın üzerinde iken ve biz
de O'nunla birlikte bulunuyorken ansızın (kalın) O'nu yolun dışına çıkardı,
neredeyse O'nu yere atacaklı. Bir de orada allı yahut beş ya da dört kabir
görüverdik -el-Cüreyri böyle diyordu-o Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bu kabirlerin sahiplerini kim bilir" buyurdu. Bir
adam: Ben dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O halde bunlar ne
zaman öldü" buyurdu. Adam: Müşrik iken öldüler dedi. Bunun üzerine
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu ümmet
kabirlerinde ibtila olunur (sınanır). Şayet ölenlerinizi gömmeyi terketmeyecek
olsaydınız Allah'a benim bir kısmını işitmiş olduğum kabir azabından size de
işittirmesi için dua edecektim." Sonra yüzünü bize doğru çevirerek:
"Kabir azabından Allah'a sığının" buyurdu. Ashab: Kabir azabından
Allah'a sığınırız dediler. O: "Kabir azabından Allah'a sığınınm" buyurdu.
Onlar da: Kabir azabından Allah'a sığınırız dediler. O: "Görüneni ile
görünmeyeni ile fitnelerin hepsinden Allah'a sığının" buyurdu. Onlar da:
Görüneni ile görünmeyeni ile fitnelerin hepsinden Allah'a sığınırız dediler.
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Deccal'in fitnesinden Allah'a
sığının" buyurdu. Onlar: Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırız dediler.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "(Katın)
O'nu yoldan çıkardı." Yani ürkerek yolun dışına çıkardı, demektir.
68 - (2868) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن قتادة،
عن أنس؛
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال
"لولا أن لا تدافنوا
لدعوت الله أن
يسمعكم من
عذاب القبر".
7143-68/4- Bize Muhammed
b. el-Müsenna ve İbn Beşştır tahdis edip dedi ki: ... Enes'den rivayete göre Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet birbirinizi defnetmeyi terk
etmeyecek olsaydınız Allah'a kabir azabından bir kısmını size işittirmesi için
dua edecektim'; buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
69 - (2869) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع. ح
وحدثنا
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار. قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. كلهم عن
شعبة، عن عون
بن أبي جحيفة.
ح وحدثني زهير
بن حرب ومحمد
بن المثنى
وابن بشار.
جميعا عن يحيى
القطان
(واللفظ
لزهير). حدثنا
يحيى بن سعيد.
حدثنا شعبة. حدثني
عون بن أبي
جحيفة عن
أبيه، عن
البراء، عن
أبي أيوب قال:
خرج
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعدما
غربت الشمس.
فسمع صوتا.
فقال "يهود
تعذب في
قبورها".
7144-69/5- Bize Ebu
Bekir b. Ebi Şeybe tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize Ubeydullah b.
Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. el-Müsenna
ve İbn Beşşar da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, hepsi
Şu'be'den, o Amr b. Ebu Cuhayfe'den rivayet etti. (H.) Bana Zuheyr b. Harb,
Muhammed b. el-Müsenna ve İbn Beşşar da birlikte Yahya el-Kattan’DAN -lafız
Zuheyr'e ait olmak üzere- tahdis etti. Bize Yahya b. Said tahdis etti, bize
Şu'be tahdis etti, bana Avn b. Ebu Cuhayfe, babasından tahdis etti. O el-Bera
[b. Azib]'den, o Ebu Eyyub'dan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneş battıktan sonra dışan çıktı. Bir ses işitti
ve: "{Bu sesler} kabirlerinde azap olunan yahudiler{e ait sesler}dir"
buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1375; Nesai, 2058;
70 - (2870) حدثنا
عبد بن حميد.
حدثنا يونس بن
محمد. حدثنا
شيبان بن
عبدالرحمن عن قتادة.
حدثنا أنس بن
مالك قال:
قال
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم "إن
العبد إذا وضع
في قبره،
وتولى عنه
أصحابه، إنه
ليسمع قرع
نعالهم" قال
"يأتيه ملكان
فيقعدانه
فيقولان له:
ما كنت تقول
في هذا
الرجل؟" قال
"فأما المؤمن فيقول:
أشهد أنه عبد
الله ورسوله"
قال "فيقال له:
انظر إلى
مقعدك من
النار. قد
أبدلك الله به
مقعدا من
الجنة" قال
نبي الله صلى
الله عليه وسلم
"فيراهما
جميعا".
قال
قتادة: وذكر
لنا أنه يفسح
له في قبره
سبعون ذراعا.
ويملأ عليه
خضرا إلى يوم
يبعثون.
7145-70/6- Bize Abd b.
Humeyd tahdis etti, bize Yunus b. Muhammed tahdis etti, bize Şeyban b.
Abdurrahman Katade’DEN tahdis etti, bize Enes b. Malik tahdis edip dedi ki:
Allah'ın Nebisi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz kul
kabrine bırakılıp da arkadaşları arkalarını dönüp gittiğinde muhakkak o onların
ayak seslerini işitir." (Devamla) buyurdu ki: "Ona iki melek gelip
onu oturturlar ve kendisine: Bu adam hakkında ne diyordun derler. Mümin: Ben
şehadet ederim ki o Allah'ın kulu ve Rasulüdür der. Bunun üzerine ona: Ateşteki
yerine bak. Allah sana onun yerine cennetten bir başka yer verdi denilir."
Allah'ın Nebisi: "Her iki yeri birlikte görür" buyurdu.
Katade dedi ki: Bize
ayrıca zikrolunduğuna göre kabri onun için yetmiş arşın genişletilir ve ölümden
sonra diriltilecekleri gline kadar üzerine yeşillikler (taze nimetler)
doldurulur.
Diğer tahric: Nesai,
2049
71 - (2870) وحدثنا
محمد بن منهال
الضرير. حدثنا
يزيد بن زريع.
حدثنا سعيد بن
أبي عروبة عن
قتادة، عن أنس
بن مالك. قال
: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إن
الميت إذا وضع
في قبره، إنه
ليسمع خفق
نعالهم إذا
انصرفوا".
7146-71/7- Bize Muhammed
b. Minhal ed-Darır de tahdis etti ... Enes b. Malik dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şüphesiz ölü kabrine konulduğu zaman
muhakkak o (cenazesine gelenlerin) ayrılıp gittikleri zaman ayak seslerini
işitir" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
1374 -uzunca-; Ebu Davud, 3231, 4752; Nesai, 2048; 2050
AÇIKLAMA: Bu
hadislerde geçen "kar'u'n-ni'al" ile hafku'n-ni'al" aynı anlamda
olup, ayakkabıların yerde çıkardıkları sese denilir.
72 - (2870) حدثني
عمرو بن
زرارة. أخبرنا
عبدالوهاب
(يعني ابن
عطاء) عن
سعيد، عن
قتادة، عن أنس
بن مالك؛
أن
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إن
العبد إذا وضع
في قبره،
وتولى عنه
أصحابه" فذكر
بمثل حديث شيبان
عن قتادة.
7147-72/8- Bana Amr b.
Zürare tahdis etti ... Enes b. Malik'den rivayete göre Allah'ın Nebisi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz kul kabrine
konulduğu ve arkadaşları da onu bırakıp geri döndükleri zaman" deyip
Şeyban'ın Katade'den naklettiği hadisi (7145) aynı şekilde zikretti.
73 - (2871) حدثنا
محمد بن بشار
بن عثمان
العبدي. حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
علقمة بن
مرثد، عن سعد
بن عبيدة، عن
البراء بن
عازب ، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال
"{يثبت الله الذين
آمنوا بالقول الثابت}
[14 /إبراهيم /27]"
قال "نزلت في
عذاب القبر. فيقال
له: من ربك؟
فيقول: ربي
الله ونبيي
محمد صلى الله
عليه وسلم
فذلك قوله عز
وجل: {يثبت الله
الذين آمنوا
بالقول
الثابت في
الحياة الدنيا
وفي الآخرة}".
7148-73/9- Bize Muhammed
b. Beşşar b. Osman el-Abdi tahdis etti... el-Bera b. Azib, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: ''Allah iman edenlere
dünya hayatında da ahirette de sağlam söz üzere sebat verir." (İbrahim,
27) ayeti hakkında şöyle buyurduğun"u rivayet etti: "Bu kabir azabı
hakkında inmiştir. Ona: Rabbin kim denilir, o: Rabbim Allah'tır, nebim de
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) 'dir. " İşte aziz vecelil Allah'ın:
''Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette de sağlam söz üzere sebat
verir" buyruğu bunu anlatır."
Diğer tahric: Buhari,
1369 -bu manada-, 4699 -bu manada-; Ebu Davud., 4750; Tirmizi, 3120; Nesai,
2056; İbn Mace, 4269
74 - (2871) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن
المثنى وأبو
بكر بن نافع.
قالوا: حدثنا
عبدالرحمن
(يعنون ابن
مهدي) عن
سفيان، عن أبيه،
عن خيثمة، عن
البراء بن
عازب:
{يثبت
الله الذين
أمنوا بالقول
الثابت في الحياة
الدنيا وفي
الآخرة}، قال:
نزلت في عذاب
القبر.
7149-74/10- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe, Muhammed b. el-Müsenna ve Ebu Bekr b. Nafi tahdis edip
dediler ki: Bize Abdurrahman -yani b. MehdiSüfyan'dan tahdis etti, o
babasından, o Hayseme'den, o el-Bera b. kib'den "Allah iman edenlere dünya
hayatında ahirette de sağlam söz üzere sebatverir" (İbrahim, 27) buyruğu
hakkında: Bu kabir azabı hakkında inmiştir" dedi.
Diğer tahric: Nesai,
2055
75 - (2872) حدثني
عبيدالله بن
عمر
القواريري.
حدثنا حماد بن
زيد. حدثنا
بديل عن
عبدالله بن
شقيق، عن أبي
هريرة.
قال
"إذا خرجت روح
المؤمن
تلقاها ملكان
يصعدانها".
قال
حماد: فذكر من
طيب ريحها،
وذكر المسك.
قال "ويقول
أهل السماء: روح
طيبة جاءت من
قبل الأرض.
صلى الله عليك
وعلى جسد كنت
تعمرينه.
فينطلق به إلى
ربه عز وجل. ثم
يقول: انطلقوا
به إلى آخر
الأجل".
قال
"وإن الكافر
إذا خرجت روحه
- قال حماد
وذكر من
نتنها، وذكر
لعنا - ويقول
أهل السماء:
روح خبيثة
جاءت من قبل
الأرض. قال
فيقال: انطلقوا
به إلى آخر
الأجل".
قال
أبو هريرة:
فرد رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ريطة،
كانت عليه،
على أنفه،
هكذا.
7150-75/11-
Bana Ubeydullah b. Ömer el-Kavariri tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis
etti, bize Budeyl, Abdullah b. Şakik'den tahdis etti, o Ebu Hureyre’DEN şöyle
dediğini rivayet etti: "Müminin ruhu Çıktığı taktirde onu iki melek
karşılayıp onu yukanya çıkartırlar. " Hammad dedi ki: Sonra o ruhun güzel
kokusunu da sözkonusu etti, miski de sözkonusu etti.
(Devamla)
dedi ki: "Sema ehli de şöyle der: Bu hoş bir ruhtur. Yeryüzü tarafından
geldi. Allah sana ve senin vakti ile kendisini imar ettiğin içinde bulunduğun
cesede salat (rahmet) buyursun. Sonra o aziz ve celil Rabbine götürülür. Sonra
da: Onu ecelin son vaktine kadar götürün buyurur."
(Devamla)
dedi ki: "Şüphesiz kafirin de ruhu Çıktığı zaman -Hammad dedi ki: ayrıca
onun kötü kokusunu da zikretti, bir laneti de sözkonusu ettisema ehli: Bu kötü
bir ruhtur. Yer tarafından geldi derler. Bunun üzerine: Onu ecelin son vakti
gelene kadar götürün denilir."
Ebu Hureyre dedi ki:
Sonra Resulutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerinde bulunan ince bir
örtüyü burnunun üzerine bu şekilde çevirdi dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Müminin
ruhu hakkında: "Sonra onu ecelin son vaktine kadar götürün der. Daha sonra
da kafirin ruhu hakkında: Onu ecelin sonu gelinceye kadar götürün denilir"
ile ilgili olarak Kadı Iyaz şunları söylemektedir: Birincisinden maksat müminin
ruhunu sidre-i münteha'ya götürün demektir. İkincisinden maksat da kafirin
ruhunu siccine götürün demektir. İşte ecelin son vakti budur. Bununla birlikte
dünya ecelinin (vadesinin) bitmesinin kastedilmiş olma ihtimali de vardır.
76 - (2873) حدثني
إسحاق بن عمر
بن سليط
الهذلي. حدثنا
سليمان بن المغيرة
عن ثابت. قال:
قال أنس: كنت
مع عمر. ح
وحدثنا شيبان
بن فروخ
(واللفظ له).
حدثنا سليمان
بن المغيرة عن
ثابت، عن أنس
بن مالك، قال:
كنا
مع عمر بين
مكة والمدينة.
فتراءينا
الهلال. وكنت
رجلا حديد
البصر.
فرأيته. وليس
أحد يزعم أنه
رآه غيري. قال
فجعلت أقول
لعمر: أما
تراه؟ فجعل لا
يراه. قال
يقول عمر:
سأراه وأنا
مستلق على
فراشي. ثم
أنشأ يحدثنا
عن أهل بدر
فقال: إن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
كان
يرينا مصارع
أهل بدر
بالأمس. يقول
"هذا مصرع
فلان غدا، إن
شاء الله" قال
فقال عمر:
فوالذي بعثه
بالحق! ما
أخطؤا الحدود
التي حد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
قال فجعلوا في
بئر بعضهم على
بعض فانطلق
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم حتى
انتهى إليهم
فقال "يا فلان
بن
فلان! ويا
فلان بن فلان!
هل وجدتم ما
وعدكم الله
ورسوله حقا؟
فإني قد وجدت
ما وعدني الله
حقا".
قال
عمر: يا رسول
الله! كيف تكلم
أجسادا لا
أرواح فيها؟
قال "ما أنتم
بأسمع لما
أقول منهم.
غير أنهم لا
يستطيعون أن
يردوا علي
شيئا".
7151-76/12- Bana İshak
b. Ömer b. Selit el-Huzeli tahdis etti, bize Süleyman b. el-Muğire, Sabit'den
şöyle dediğini tahdis etti: Enes dedi ki: Ömer ile birlikte idim. (H.) Bize
Şeyban b. Ferruh da -lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Süleyman b.
el-Muğire, Sabit'ten tahdis etti, o Enes b. Malik'ten şöyle dediğini rivayet
etti: Mekke ile Medine arasında Ömer ile birlikte idik. Hilali görmeye çalıştık.
Ben görmesi keskim bir adam idim. Hilali gördüm. Ben'den başka onu gördüğünü
kimse söylemedi. Bu sefer ben Ömer'e: Onu görmüyor musun demeye başladım. O da
onu göremiyordu. Ömer de: Ben onu yatağımın üzerinde yatmış olduğum halde
göreceğim diyordu. Sonra bize Bedir'e katılanlardan söz etmeye başladı. Dedi
ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizlere (daha) dün (gibi) Bedir'e
katılacakların ölüp yıkılacakları yerleri gösteriyor ve: "Buyarın
-inşallah- filanın devrileceği yerdir" buyuruyordu.
Sonra Omer şöyle dedi:
Onu hak ile gönderene yemin ederim. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'in
çizdiği sınırların dışına çıkmadılar. Sonra biri diğerinin üzerine bir kuyuya
atıldılar. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gitti ve onların bulunduğu yere
varınca: "Ey filan oğlu filan, ey filan oğlu filan. Allah'ın ve Rasulü'nün
size vadettiğinin hak olduğunu gördünüz mü? Şüphesiz ki ben Allah'ın bana
vadettiğinin hak olduğunu gördüm" buyurdu.
Ömer: Ey Allah'ın
Rasulü! Sen içlerinde ruhları olmayan cesetlerle nasıl konuşuyorsun deyince O:
"Sizler benim söylediklerimi onlardan daha iyi duymuyorsunuz. Ancak onlar
bana hiçbir şekilde cevap veremiyorlar" buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
2073
77 - (2874) حدثنا
هداب بن خالد.
حدثنا حماد بن
سلمة عن ثابت
البناني، عن
أنس بن مالك؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ترك قتلى
بدر ثلاثا. ثم
أتاهم فقام
عليهم
فناداهم فقال
"يا أبا جهل بن
هشام! يا أمية
بن خلف! يا
عتبة بن ربيعة!
يا شيبة بن
ربيعة! أليس
قد وجدتم ما
وعد ربكم حقا؟
فإني قد وجدت
ما وعدني ربي
حقا" فسمع عمر
قول النبي صلى
الله عليه
وسلم. فقال: يا
رسول الله!
كيف يسمعوا
وأنى يجيبوا
وقد جيفوا؟ قال "والذي
نفسي بيده! ما
أنتم بأسمع
لما أقول
منهم. ولكنهم
لا يقدرون أن
يجيبوا" ثم
أمر بهم فسحبوا.
فألقوا في
قليب بدر.
7152-77/13- Bize Heddad
b. Halid tahdis etti. Bize Hammad b. Seleme, Sabit el-Bunani’DEN tahdis etti, o
Enes b. Malik’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Bedir'de öldürülenleri üç gün kendi hallerine bıraktıktan sonra onlara
gelerek bulundukları yerde ayakta durdu ve onlara seslenerek şöyle dedi:
"Ey Ebu Cehil b. Hişam! Ey Umeyye b. Halef! Ey Utbe b. Rabia! Ey Şeybe b.
Rabia! Sizler Rabbinizin vadettiğinin hak olduğunu gördünüz değil mi? Şüphesiz
ben Rabbimin bana vadettiğinin hak olduğunu gördüm. "
Ömer, Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in sözlerini işitince: Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar kokuşmuş
leşler haline gelmişken nasıl işitebilir, nasıl cevap verebilirler dedi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Nefsim elinde
olana yemin ederim sizler benim söylediklerimi onlardan daha iyi
işitmiyorsunuz. Ama onların cevap verecek güçleri yok. " Sonra verdiği emir üzerine sürüklenip
Bedir'deki kör kuyuya atıldılar.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (7145)
"Bu adam hakkında ne derdin" "Adam" dan kas ıt Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'dir. Herhangi bir ta'zim ifade etmeyen bu sözü söylemesi ise,
soru sorulan kişiyi sınamak için söylendiğinden ötürüdür. Böylelikle soranın .
ibaresinde onun ta'zim edilmesi gerektiği anlamı çıkarmasın. Sonra Allah iman
edenlere sebat verecektir.
"Kabri onun için
genişletilir ve ölümden sonra diriltilecekleri güne kadar üzerine yeşlılık
(nimet) doldurulur." Burada "hadır: yeşillik" lafzını iki
şekilde zaptetmişlerdir. Bu iki şeklin daha sahih olanı hı harfinin fethalı,
dat harfinin kesreli zaptıdır. İkincisi ise hı harfi ötreli, dat harfi fethalı
(hudar şeklinde) zaptıdır. Birincisi daha meşhurdur. Bu da kabri taze nimetler
ile doldurulur demektir. Aslı ise ağacın yeşilliğinden alınmadır. Bunu böylece
açıklamışlardır.
Kadı Iyaz dedi ki:
Buradaki genişletmenin zahiri anlamına göre olması ve ruhunun kendisine geri
verilmesi sırasında gözünün üzerinden yakınındaki kesif hicabların, kabrin
karanlığının da darlığının da kendisini etkilemeyecek şekilde kaldırılması
ihtimali de vardır. Bununla birlikte bunun rahmete ve nimetlerin bolluğuna dair
bir misal ve bir istiare olma ihtimali de vardır. Nitekim "Allah onun
kabrini sulasın". denilmesi de böyledir. Ama birinci ihtimal daha
sahihtir. Allah en iyi bilendir.
(7150) "Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), üzerindeki ince bir örtüyü burnunun üzerine
çevirdi." Hadiste geçen "rayta: ince örtü" re harfi fethalı, ye
harfisakindir. İnce bir örtü / elbise demektir. Bunun mülae denilen giysi
olduğu da söylenmiştir. Onu burnunun üzerine çevirmesinin sebebi ise kafirin
ruhunun pis kokması ile ilgili söyledikleridir.
(7051) "Gözü
(görmesi) keskin birisi" burada hadid: keskin görmek anlamındadır. Yüce
Allah'ın: "Bugün pek keskin görürsün" (Kaf, 22) buyruğunda da bu
anlamdadır.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bu inşallah yarın filan kişinin devrilip yıkılacağı
yerdir" buyruğu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in apaçık
mucizelerinden birisidir.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in Bedir'de öldürülenler hakkında: "Siz benim
söylediklerimi onlardan daha iyi işitiyor değilsiniz." el-Mazeri dedi ki:
Bazı kimseler bu hadisin zahiri ile am el ederek ölü işitir demiştir. Sonra
el-Mazerı buna karşı gelerek bunun bu kimseler hakkında özel olduğunu ileri sürmüştür.
Kadı Iyaz ise onun bu kanaatini reddedip şöyle demektedir:
Onların işitmeleri kabir
azabı ve kabir fitnesi (kabir sorgusu) ile ilgili ve hiçbir şekilde
reddolunamayan hadislerde sözkonusu edilen ölülerin işitmeleri ile ilgili
hadislere göre yorumlanır. Bu ise onların diriltilmeleri yahut da onlardan bir
bölümünün diriltilip onunla akledebilecek hale gelmeleri sureti ile olacaktır.
O vakitte şanı yüce Allah'ın murad ettiğini de işiteceklerdir. Kadı Iyaz'ın
açıklamaları bunlardır. Kabirlere selam verme hadislerinin gerektirdiği tercih
olunan ve zahir olan kanaat de budur. Allah en iyi bilendir.
(71S2) "Ey Allah'ın
Rasulü! Leşlere dönüşmüşken nasıl işitebilir, nasıl cevap verebilirler"
genel olarak itimad olunur bütün nüshalarda bu şekilde "işitirler, cevap
verirler" anlamındaki fiillerin sonunda nun harfi yoktur. Bu da az
kullanılır olmakla birlikte sahih bir lugat (söyleyiş)dir. Buna dair
açıklamalar daha önce defalarca geçmiştir. Bu kabilden birisi de daha önce İman
Kitabı'nda geçmiş olan "iman etmediğiniz sürece cennete giremezsiniz"
hadisidir.
"Leşlere
dönüşmüşken" sözü de kokuşmaya başlayıp ve leş haline gelmişlerken
demektir. Nitekim ceyyefe, cafe ve ecafe ile ervaha kokuştu diye aynı anlama
gelir.
"Sürüklenip
bedirdeki kör kuyuya atıldılar." Bir diğer rivayette de "Bedir'deki
kör kuyulardan birisine atıldılar" demektir.
Her iki hadiste geçen
kalib ve taği aynı anlamda olup, taşla örülmüş kuyu anlamındadır.
Mezhep alimlerimiz der
ki: Kuyuya doğru bu şekilde sürüklenmeleri on. lar için bir defin değildir.
Onları korumak için de onlara saygı göstermek için de değildir. Aksine (mların
rahatsızlık verici kokularını önlemek içindir. Allah en iyi bilendir.
78 - (2875) حدثني
يوسف بن حماد
المعني. حدثنا
عبدالأعلى عن
سعيد، عن
قتادة، عن أنس
بن مالك؛ عن
أبي طلحة. ح
وحدثنيه محمد
بن حاتم. حدثنا
روح بن عبادة.
حدثنا سعيد بن
أبي عروبة عن
قتادة. قال:
ذكر لنا أنس
بن مالك عن
أبي طلحة قال
: لما
كان يوم بدر،
وظهر عليهم
نبي الله صلى
الله عليه
وسلم أمر
ببضعة وعشرين
رجلا. (وفي
حديث روح،
بأربعة
وعشرين رجلا)
من صناديد
قريش. فألقوا
في طوى من
أطواء بدر.
وساق الحديث،
بمعنى حديث
ثابت عن أنس.
7153-78/14- Bana Yusuf
b. Hammad el-Ma' ni tahdis etti, bize Abdula'la Said'den tahdis etti, o
Katade'den, o Enes b. Malik'den, o Ebu Talha'dan rivayet etti. (H.) Bunu bana
Muhammed b. Hatim de tahdis etti, bize Ravh b. Ubade tahdis etti, bize Said b.
Ebu ArCıbe, Katade'den şöyle dediğini tahdis etti: Enes b. Malik bize Ebu
Talha’DAN şöyle dediğini zikretti: Bedir gününde Allah'ın Nebisi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onlara karşı zafer kazanınca Kureyş'in ileri gelenlerinden
yirmi küsür adamın -Ravh'ın hadisi rivayetinde yirmi dört adamın- verdiği emir
ile Bedir'in örülmüş kuyularından birisine atıldılar. Sonra da hadisi Sabit'in
Enes'den rivayet ettiği hadis ile aynı manada rivayet etti.
Diğer tahric: Buhari,
3065, 3976 -uzunca-; Ebu Davud, 2695; TIrmizi, 1551
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
19- HESABIN SABİT
OLDUĞUNU DELİLLENDİRMEK BABI