SAHİH-İ MÜSLİM |
TEVBE |
TEVBE - 1- TEVBE ETMENİN
TEŞVİK EDİLMESİ VE TEVBE DOLAYISIYLA SEVİNMEK HAKKINDA BİR BAB
Tevbe: "Tevbe"nin sözlükteki asıl anlamı dönmektir. Teabe ve peltek se ile sabe ve abe aynı anlamda döndü
demektir.
Burada tevbeden kasıt ise günahtan dönmektir. İman Kitabı'nda tevbenin üç rüknünün olduğu belirtilmişti: Günahtan
vazgeçmek, o masiyeti işlemeye pişman olmak ve ebediyyen bir daha ona dönmemek üzere kesin karar vermek.
Eğer masiyet bir insan hakkı ile alakah
ise o taktirde dördüncü bir rüknü (esası) daha vardır.
O da hak sahibinin hakkını helal etmesini sağlamaktır.
Tevbenin ash pişmanhktır
ve tevbenin en büyük esası budur.
İlim adamları bütün masiyetlerden tevbe etmenin vacip
(farz) olduğu ve geciktirilmesi caiz olmamak üzere derhal yapılmasının vacip
olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Masiyetin küçük
ya da büyük olması arasında fark yoktur.
Tevbe, İslam'ın oldukça önemli ve sağlam temellerinden birisidir.
Ehl-i sünnete göre tevbenin
vacip (farz) oluşu şeriatin delilleri ile Sabittir.
Mutezileye göre ise akıl ile Sabittir. Yüce Allah'ın da şartları ile yerine
getirilmesi halinde onu kabul etmesi -ehl-i sünnete
göre aklen- vacip değildir. Ama şanı yüce Allah tevbeyi
lütfu ve keremi ile kabul eder. Tevbenin
kabul edileceğini -mutezileye aykırı olarak- şeriat ve icma
ile öğrenmiş bulunuyoruz.
Bir günahtan tevbe ettikten sonra o günahını tekrar hatırlayacak olursa
yeniden pişmanlık duyması gerekir mi? Bu hususta mezhep alimlerimizin
de ehl-i sünnete mensup diğer alimlerin de görüş
ayrılığı vardır. İbnu'l Enbari
gerekir derken imamul Harameyn
gerekmez demiştir.
Bir başka günah üzerinde
ısrar etmekle birlikte bir günahtan tevbe sahih olur.
Şartları ile sahih bir tevbe yapıp sonra aynı günaha
bir daha dönecek olursa bu sefer ona bu ikinci günah yazılır. Ama tevbesi de iptal olmaz. Her iki mesele hakkında ehl-i sünnetin kabul ettiği görüş budur. Bu iki meselede
mutezile muhalefet etmişlerdir. Mezhep alimlerimiz: Tevbe
tekrar tekrar yapılsa ve bununla birlikte (aynı)
günaha dönülse yine sahih olur. Diğer taraftan kMirin
küfründen tevbe etmesinin kabul olunacağı kesindir.
Bunun dışındaki diğer tevbe çeşitlerinin kabul
edileceği kesin mi yoksa zanni mi olduğu hususunda ehl-i sünnetin görüş ayrılığı vardır. imamul
Harameyn kabul olunacağının zannolunduğu görüşünü
tercih etmiştir. Daha sahih olan da odur. Allah en iyi bilendir.
1- TEVBE ETMENİN TEŞVİK
EDİLMESİ VE TEVBE DOLAYISIYLA SEVİNMEK HAKKINDA BİR BAB
6887-111- Bana Suveyd b. Said tahdis etti, bize Hafs b. Meysere tahdis etti, bana Zeyd b. Eslem, Ebu Salih'den tahdis
etti, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: ':4ziz ve celil
Allah buyurdu ki: Ben kulum un benim hakkındaki zannının yanındayım. Beni
zikrettiği zaman ben onunla beraberim. Allah'a yemin olsun ki Allah'ın kulunun tevbe etmesine sevinmesi herhangi birisinin kaybettiği
devesini uçsuz bucaksız bir çölde bulmasından daha fazladır. Bana bir karış
yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşana ben bir kulaç
yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim. "
Yalnız Müslim rivayet ebniştir;
6888-2/2- Bana Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb el-Ka'nebi tahdis etti ... Ebu Hureyrededi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden birinizin tevbesine
Allah'ın sevinmesi birinizin kaybettiği devesini bulması halindekinden
kesinlikle daha çoktur" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi, 3538
6889- .. ./3- Bize
Muhammed b. Rafi" de tahdis
etti, bize Abdurrezzak tahdis
etti, bize Ma'mer, Hemmam
b. Münebbih'den tahdis
etti, o Ebu Hureyre'den, o
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
bu manada rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Yüce
Allah buyurdu ki: Ben kulum un benim hakkındaki zannının yanındayım ... "
Hadisin bu bölümü ZikirKitabı'nın baş taraflarında
açık bir şekilde şerh edilmiş idi. Nüshalarda hadisin buradaki rivayetinde
"haysu yezkirüni: beni
zikrettiği zaman" ibaresinde peltek se ile
"haysu" kaydedilmiştir. Ama bundan önceki
hadislerde orada son harf peltek se değil de nun ile "hine" diye kaydedilmiştir. Her ikisi de Ebu Hureyre'nin rivayeti ile
olmakla birlikte "nun" rivayeti meşhur
olandır. Bununla birlikte her ikisi de sahihtir ve manası açıktır.
"Kulunun tevbe etmesi dolayısıylaAllah'ın
sevinmesi .. daha çoktur." İlim adamları der ki: Yüce Allah'ın sevinmesi
O'nun rızası demektir.
el-Mazeri
dedi ki: Sevinmek bir kaç kısma ayrılır. Birisi sürur (sevinç) dır. Sürura
yakın da kendisi sebebi ile sevinilen şeyden razı olmaklır.
Burada maksat ise şanı yüce Allah'ın kulunun tevbesine
rıza göstermesinin kaybettiği hayvanını çölde bulan bir kimsenin rızasından
(hoşnutluğundan) daha fazla olduğunu anlatmaktır. Burada rıza (razı oluş)
sevinç ile ifade edilerek işitenin nefsindeki "razı oluş" anlamı daha
vurgulanmak ve bunun yer etmesini sağlamak için daha ileriye gidilmek
istenmiştir.
6890-3/4- Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim
-lafız Osman'a ait olmak üzere- tahdis etti. İshak
bize Cerir, A'meş'den haber
verdi derken Osman tahdis etti dedi. O Umare b. Umeyr'den, o el-Haris b.
Suveyd'den şöyle dediğini rivayet etti: Hasta iken
onu ziyaret etmek üzere Abdullah'ın yanına girdim. Bize biri kendisinden, biri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den olmak üzere iki hadis nakletti. Dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz
Allah'ın mümin kulunun tevbe etmesi dolayısıyla
sevinmesi kurak, ıssız ve ölümcül bir arazide beraberinde üzerinde yiyecek ve
içeceği bulunan devesi olan sonra uyuyup uyandığı zaman da çekip gittiğini
gördüğü için onu aramaya koyulan, nihayet oldukça susadıktan sonra daha önce
bulunduğum yerime döneyim de ölünceye kadar uyuyayım deyip ölmek için başını
kolunun üzerine koyan, uyandığında ise devesini üzerinde azığı, yiyeceği ve
içeceği de bulunduğu halde yanı başında bulan bir adamın sevinmesinden daha
fazladır. Evet, Allah'ın mümin kulun tevbesi
dolayısıyla sevinmesi hiç şüphesiz bu adamın devesini ve azığını bulması
dolayısıyla sevinmesinden çok daha fazladır. "
Diğer tahric: Buhari, 6308; Tirmizi, 2497, 2498;
6891- .. ./5- Bunu bize Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe de tahdis etti, bize
Yahya b. Adem, Kutbe b. Abdulaziz'den
tahdis etti, o A'meş'den bu
isnad ile rivayet etti ve: "("Kurak ıssız
bir yerdeki bir adam" anlamındaki ibareyi) (....) diye ifade
etmiştir."
6892-4/6- Bana İshak b.
Mansur da tahdis etti, bize Ebu
Üsame tahdis etti, bize A'meş tahdis etti, bize Umare b. Umeyr tahdis edip dedi ki: el-Haris b. Suveyd'i
şöyle derken dinledim: Bana Abdullah, biri Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
diğeri kendisinden olmak üzere iki hadis nakledip dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: ''Andolsun Allah'ın mümin kuluna
sevinmesi... daha fazladır" diye Cerir'in
hadisini aynı şekilde rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Kurak,
ıssız, ölümcül bir yerde" ibaresindeki "deviyye"
lafzının dal şeddeli vav ve ya harfleri ile ve
hepsinin fethalı olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. (Kurak, ıssız
anlamındadır) Müslim ise bundan sonraki rivayet olan Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe'nin rivayetinde (6891) "daviyye"
diye dal harfinden sonra bir elif ziyadesi ile kaydetmiştir. Her ikisi de
sahihtir. Dil bilginleri der ki: Bu, kurak arazi ve ıssız geniş düzlük yer
demektir. Halil ise dağ arasındaki ölümcül geçit diye açıklamıştır. Dil
bilginlerinin dediklerine göre (aynı anlamı vermek üzere) "devviyyeh ve daviyyeh"
denilir. "Devviyyeh" vav
harfi şeddeli olarak "dev"e mensuptur. Bu da bitki bulunmayan çöl
demektir. "Daviyyeh" ise iki vavdan birisi elife dönüştürülmüş şeklidir.
"Mehleke: Ölümcül" lafzında mim fethalıdır, lam fethalı
ve kesreli (mehlike) diye söylenir. Helak olma
korkusu olan yer demektir. Böyle bir yere "mefaze:
ölümcül geçit" de denilir. Denildiğine göre bu helak olması halini
anlatmak üzere Arapların kullandıkları "fazerrecül"
tabirlerinden alınmıştır. Bir diğer görüşe göre bu onun umduğunu elde etmesi (fevz) ve o tehlikeden kurtulmasının tefeüllen
beklenmesi, ümid edilmesi anlamında söylenmiştir.
Tıpkı zehirli bir hayvan tarafından sokulmuş olan kimseye (sözlük anlamı
itibari ile lediğ: zehirli hayvan tarafından sokulmuş
kimse) 'yerine "selim" denilmesi gibidir.
"Hasta iken ziyaret
etmek üzere Abdullah'ın yanına girdim ... " Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
hadisini zikrettiği halde Abdullah'ın kendisi hakkındaki hadisini zikretmedi. Buhari Sahihi'nde Tirmizi ve
başkaları ise bunun şu sözleri olduğunu zikretmektedirler: "Mü' min günahlarını her an üstüne devrilecek bir dağın altında
oturmak gibi algılar. Facir ise günahlarını burnuna
konan bir sinek gibi düşünür"
(6891) Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe'nin rivayetinde "kurak, ıssız bir yerdeki
bir adamdan" ifadesi nüshalarda bu şekilde nun
ile "min: den dan" ile kaydedilmiştir.
Doğrusu da budur. Kadı Iyaz dedi ki: Bazı nüshalarda
re harfi ile "merra: geçti" diye kaydedilmiştir.
Bu ise bir tashiftir. Çünkü Müslim'in maksadı
buradaki "devviyyeh ve daviyyeh"
arasında lafız farklılığını Beyan etmek istemiştir. Hadisteki "min" lafzı ise her iki rivayette ittifakla kaydedilmiş
bir lafızdır. Burada re harfi ile rivayetin bir anlamı yoktur.
6893-5/7 - Bize Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Ebu Yunus, Simak’DEN şöyle dediğini tahdis
etti: en-Numan b. Beşir hutbe verip dedi ki: "Şüphesiz Allah'ın kulunun tevbesine sevinmesi azığını ve kırbasını bir deveye
yükledikten sonra yola koyulan nihayet düz bir yere varınca kaylule
(öğle dinlenme) vaktine giren bu sebeple inip de bir ağacın altında kaylule uykusuna yatan gözü kendisine galib
gelince (uyuyunca) devesi de slvlŞıp giden,
uyandığında koşup bir tepeye çıktığı halde
bir şey görmeyen, sonra
koşup ikinci bir tepeye çıkan yine bir şey görmeyen, sonra koşup üçüncü bir
tepeye çıktığı halde yine bir şey görmediği için geri dönerek kaylule uykusuna yattığı yerine geri dönen, kendisi
oturmakta iken ansızın devesi yürüyerek kendisine gelen ve nihayet yularını
sahibinin eline bıraktığı adamın sevinmesinden daha fazladır. Yemin olsun ki
Allah'ın kulu{ nun tevbesi
dolayısıyla sevinmesi o hali üzere devesini bulduğu o zamandah
daha fazladır." Simak dedi ki: Şa'bi, Numan'ın bu hadisi Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e ref
ettiğini ileri sürmüştür. Ben ise bunu duymadım.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Azığını
ve kırbasını yükle di. " Buradaki "mezad:
kırba" mim harfi fethalıdır. Kadı Iyaz dedi ki:
Bu büyük kırba anlamına gelen "mezadeh"nin
cins ismi gibidir. Ona bu adın veriliş sebebi bir başka deriden ona parça
eklenmesinden dolayıdır.
"İnselle"
gizlice çekip gitmek (sıvışmak) demektir.
Koşup bir tepeye çıktığı
halde bir şey göremeyen" Kadı Iyaz dedi ki:
Burada "şeref: (tercümede tepe)" ile bir merhale ve bir okatımlık mesafeyi kastetmiş olma ihtimali vardır. Diğer
hadisteki "festennet şerefen ev şerefeyni" yani bir ya da iki ok atımlık mesafe kadar
yol aldı" denilmiştir. Bununla birlikte burada onu görür mü diye bakmak
üzere yerin yüksekçe kısmı (tepe) yi kastetme ihtimali vardır. Hatta bu daha
güçlüdür.
6894-6/8- Bize Yahya b.
Yahya ve Cafer b. Humeyd tahdis
etti -Cafer bize Ubeydullah b. İyad
b. Lakid İyad'dan tahdis etti derken Yahya haber verdi dedi. O (İyad) Bera b. Azib'den şöyle
dediğini rivayetetti: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Yiyecek ve içecek bulunmayan çorak bir yerde üzerinde
yiyeceği ve içeceği bulunan devesi elinden kurtulup yularını sürükleyerek kaçan
sonra da onu yoruluncaya kadar arayan sonra bir ağacın dibinden geçerken yuları
ağaca takılan ve devesini o ağacın dibine takılmış olduğu halde bulan adamın
sevincinin nasıl olacağı hakkında ne dersiniz?" Biz: İleri derecede
sevinir ey Allah'ın Rasulü! dedik. Bu sefer Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ama Allah'a yemin ederim ki Allah'ın kulunun tevbe etmesinden dolayı sevinmesi bu adamın devesi (ni bulması) dolayısıyla sevinmesinden çok daha
fazladır" buyurdu.
Cafer dedi ki: Bize Ubeydullah b. İyad babasından tahdis etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Bir
ağacın dibinden geçerken" anlamındaki ibarede geçen "cizi: (ağacın) dibi" kelimesi cim harfi kesrelidir.
Fethalı (cezl) de söylenir. Bu ağacın yere yıkılmamış
olan dibi demektir.
"Biz çok sevinir
dedik." Yani bizim görüşümüze göre ileri derecede fazla sevinir demektir.
"Bize Yahya ve
Cafer b. Humeyd tahdis
etti." Doğrusu bu şekilde İbn Humeyd'dir. Bazı nüshalarda tashif
edilmiştir. Hafız dedi ki: Müslim'in Sahihi'nde burada anılan Cafer'den bu
hadisten başka bir rivayet yoktur.
6895-7/9- Bize Muhammed
b. es-Sabbah ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize
Ömer b. Yunus tahdis etti, bize İkrime
b. Ammar tahdis etti, bize
İshak b. Abdullah b. Ebu Talha tahdis
etti, bize Enes b. Malik -ki onun amcasıdır- tahdis
edip dedi ki: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Allah'ın kulu
kendisine tevbe edip döndüğü zaman kulun tevbe etmesi dolayısı ile sevinmesi, sizden devesi üzerinde
çorak bir arazide bulunurken üzerinde yiyeceği ve içeceği bulunan devesi
elinden kaçıp kurtulan, onu bulmaktan ümit kesince bir ağacın yanına varıp
gölgesinde devesinden ümit kesmiş olduğu halde yatan kendisi bu halde iken
ansızın yanıbaşında ayakta durduğunu görüp onu yularından
yakalayan, sonra da aşın sevincinden ötürü: Allah'ım sen benim kulumsun ben
senin Rabbinim diyerek aşın sevinçten şaşıran bir adamın sevincinden çok daha
fazladır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6896-8/10- Bize Heddfıb b. Halid tahdis etti ... Enes b. Malik'in rivayetine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah'ın kulunun tevbesi dolayısı ile sevinmesi, devesini çorak bir arazide
kaybetmiş bir kimsenin uyanıp da devesi ile karşılaşırkenki sevincinden çok
daha fazladır. "
Bunu bana Ahmed ed-Darimı de tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bze Hemmam tahdis etti, bize Katade tahdis etti, bize Enes b.
Malik, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
aynısını tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari, 6309
AÇIKLAMA: Heddab b. Halid'in
rivayeti ile gelen Enes (r.a.)'ın hadisinde:
''Allah'ın kulunun tevbesi dolayısı ile
sevinmesi..." bütün nüshalarda "uyanıp devesi ile karşılaşırken ...
" anlamındaki ibare (.....) şeklindedir. Kadı Iyaz
da böyle demiş ve Sahih-i Müslim raviferinin bu
şekilde ittifakla rivayet ettiklerini söylemiştir. Bazıları ise şöyle demiştir:
Bu bir yanılmadır. Doğrusu: (.....) şeklindedir. Yani uyanınca devesini buldu
ve kasti olmayarak ona rast geldi' demektir.
Kadı Iyaz
dedi ki: Başka hadiste İbn Mesud’DAN
şöyle dediği nakledilmektedir: "Bari daha önce bulunduğum yere gideyim,
ölünceye kadar uyuyayım dedi ve başını sağ koluna ölmek üzere koydu (uyudu).
Uyandığında devesinin yanıbaşında olduğunu
gördü." Buhari'nin kitabında da "bir miktar
uyuduktan sonra başını kaldırınca devesinin yanıbaşında
olduğunu gördü" denilmektedir. Kadı Iyaz dedi
ki: İşte bu da "uyandı" rivayetinin sahih olduğunu göstermektedir.
Ama ifadelerin doğru anlaşılması ve akışı Buhari'nin
rivayet ettiği şekilde (olup) burada düşmüş ibarelerin olduğuna delildir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- TEVBE EDEREK
MAĞFİRET DİLEMEKLE GÜNAHLARIN DÜŞMESİ BABI