SAHİH-İ MÜSLİM |
TEVBE |
TEVBE - 1- TEVBE ETMENİN
TEŞVİK EDİLMESİ VE TEVBE DOLAYISIYLA SEVİNMEK HAKKINDA BİR BAB
Tevbe: "Tevbe"nin sözlükteki asıl anlamı
dönmektir. Teabe ve peltek se ile sabe ve abe aynı anlamda döndü demektir.
Burada tevbeden kasıt
ise günahtan dönmektir. İman Kitabı'nda tevbenin üç rüknünün olduğu
belirtilmişti: Günahtan vazgeçmek, o masiyeti işlemeye pişman olmak ve
ebediyyen bir daha ona dönmemek üzere kesin karar vermek. Eğer masiyet bir
insan hakkı ile alakah ise o taktirde dördüncü bir rüknü (esası) daha vardır. O
da hak sahibinin hakkını helal etmesini sağlamaktır.
Tevbenin ash pişmanhktır
ve tevbenin en büyük esası budur.
İlim adamları bütün
masiyetlerden tevbe etmenin vacip (farz) olduğu ve geciktirilmesi caiz olmamak
üzere derhal yapılmasının vacip olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Masiyetin
küçük ya da büyük olması arasında fark yoktur.
Tevbe, İslam'ın oldukça
önemli ve sağlam temellerinden birisidir. Ehl-i sünnete göre tevbenin vacip
(farz) oluşu şeriatin delilleri ile Sabittir. Mutezileye göre ise akıl ile Sabittir.
Yüce Allah'ın da şartları ile yerine getirilmesi halinde onu kabul etmesi
-ehl-i sünnete göre aklen- vacip değildir. Ama şanı yüce Allah tevbeyi lütfu ve
keremi ile kabul eder. Tevbenin kabul edileceğini -mutezileye aykırı olarak-
şeriat ve icma ile öğrenmiş bulunuyoruz.
Bir günahtan tevbe
ettikten sonra o günahını tekrar hatırlayacak olursa yeniden pişmanlık duyması
gerekir mi? Bu hususta mezhep alimlerimizin de ehl-i sünnete mensup diğer
alimlerin de görüş ayrılığı vardır. İbnu'l Enbari gerekir derken imamul
Harameyn gerekmez demiştir.
Bir başka günah üzerinde
ısrar etmekle birlikte bir günahtan tevbe sahih olur. Şartları ile sahih bir
tevbe yapıp sonra aynı günaha bir daha dönecek olursa bu sefer ona bu ikinci
günah yazılır. Ama tevbesi de iptal olmaz. Her iki mesele hakkında ehl-i
sünnetin kabul ettiği görüş budur. Bu iki meselede mutezile muhalefet
etmişlerdir. Mezhep alimlerimiz: Tevbe tekrar tekrar yapılsa ve bununla
birlikte (aynı) günaha dönülse yine sahih olur. Diğer taraftan kMirin küfründen
tevbe etmesinin kabul olunacağı kesindir. Bunun dışındaki diğer tevbe
çeşitlerinin kabul edileceği kesin mi yoksa zanni mi olduğu hususunda ehl-i
sünnetin görüş ayrılığı vardır. imamul Harameyn kabul olunacağının zannolunduğu
görüşünü tercih etmiştir. Daha sahih olan da odur. Allah en iyi bilendir.
1 - باب
في الحض على
التوبة
والفرح بها
1- TEVBE ETMENİN TEŞVİK
EDİLMESİ VE TEVBE DOLAYISIYLA SEVİNMEK HAKKINDA BİR BAB
1 - (2675) حدثني
سويد بن سعيد.
حدثنا حفص بن
مسيرة. حدثني
زيد بن أسلم
عن أبي صالح،
عن أبي هريرة،
عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم؛ أنه قال
"قال الله عز
وجل: أنا عند
ظن عبدي بي.
وأنا معه حيث ذكرني.
والله! لله
أفرح بتوبة عبده
من أحدكم يجد
ضالته
بالفلاة. ومن
تقرب إلي
شبرا، تقربت
إليه ذراعا.
ومن تقرب إلي
ذراعا، تقربت
إليه باعا.
وإذا أقبل إلي
يمشي، أقبلت
إليه أهرول".
6887-111- Bana Suveyd b.
Said tahdis etti, bize Hafs b. Meysere tahdis etti, bana Zeyd b. Eslem, Ebu
Salih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: ':4ziz ve celil Allah buyurdu ki:
Ben kulum un benim hakkındaki zannının yanındayım. Beni zikrettiği zaman ben
onunla beraberim. Allah'a yemin olsun ki Allah'ın kulunun tevbe etmesine
sevinmesi herhangi birisinin kaybettiği devesini uçsuz bucaksız bir çölde
bulmasından daha fazladır. Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım.
Bana bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben
ona koşarak gelirim. "
Yalnız Müslim rivayet
ebniştir;
2 - (2675) حدثني
عبدالله بن
مسلمة بن قعنب
القعنبي.حدثنا
المغيرة (يعني
ابن عبدالرحمن
الحزامي) عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة قال
: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لله أشد
فرحا بتوبة
أحدكم، من
أحدكم
بضالته، إذا
وجدها".
6888-2/2- Bana Abdullah
b. Mesleme b. Ka'neb el-Ka'nebi tahdis etti ... Ebu Hureyrededi ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden birinizin tevbesine Allah'ın
sevinmesi birinizin kaybettiği devesini bulması halindekinden kesinlikle daha
çoktur" buyurdu.
Diğer tahric: Tirmizi,
3538
2-م - (2675)
وحدثنا محمد
بن رافع حدثنا
عبدالرزاق. حدثنا
معمر عن همام
بن منبه، عن
أبي هريرة، عن
النبي صلى الله
عليه وسلم
بمعناه.
6889- .. ./3- Bize
Muhammed b. Rafi" de tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize
Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu manada rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Yüce
Allah buyurdu ki: Ben kulum un benim hakkındaki zannının yanındayım ... "
Hadisin bu bölümü ZikirKitabı'nın baş taraflarında açık bir şekilde şerh
edilmiş idi. Nüshalarda hadisin buradaki rivayetinde "haysu yezkirüni:
beni zikrettiği zaman" ibaresinde peltek se ile "haysu"
kaydedilmiştir. Ama bundan önceki hadislerde orada son harf peltek se değil de
nun ile "hine" diye kaydedilmiştir. Her ikisi de Ebu Hureyre'nin
rivayeti ile olmakla birlikte "nun" rivayeti meşhur olandır. Bununla
birlikte her ikisi de sahihtir ve manası açıktır.
"Kulunun tevbe
etmesi dolayısıylaAllah'ın sevinmesi .. daha çoktur." İlim adamları der
ki: Yüce Allah'ın sevinmesi O'nun rızası demektir.
el-Mazeri dedi ki:
Sevinmek bir kaç kısma ayrılır. Birisi sürur (sevinç) dır. Sürura yakın da
kendisi sebebi ile sevinilen şeyden razı olmaklır. Burada maksat ise şanı yüce
Allah'ın kulunun tevbesine rıza göstermesinin kaybettiği hayvanını çölde bulan
bir kimsenin rızasından (hoşnutluğundan) daha fazla olduğunu anlatmaktır.
Burada rıza (razı oluş) sevinç ile ifade edilerek işitenin nefsindeki
"razı oluş" anlamı daha vurgulanmak ve bunun yer etmesini sağlamak
için daha ileriye gidilmek istenmiştir.
3 - (2744) حدثنا
عثمان بن أبي
شيبة وإسحاق
بن إبراهيم - واللفظ
لعثمان - (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
عثمان: حدثنا)
جرير عن
الأعمش، عن
عمارة بن
عمير، عن
الحارث بن
سويد، قال:
دخلت على
عبدالله أعوده
وهو مريض.
فحدثنا
بحديثين:
حديثا عن نفسه
وحديثا عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قال:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول
"لله أشد فرحا
بتوبة عبده
المؤمن من رجل
في أرض دوية
مهلكة. معه
راحلته. عليها
طعامه وشرابه.
فنام فاستيقظ
وقد ذهبت.
فطلبها حتى
أدركه العطش.
ثم قال: أرجع
إلى مكاني
الذي كنت فيه.
فأنام حتى
أموت. فوضع
رأسه على
ساعده ليموت.
فاستيقظ
وعنده راحلته
وعليها زاده
طعامه وشرابه.
فالله أشد
فرحا بتوبة
العبد المؤمن
من هذا
براحلته
وزاده".
6890-3/4- Bize Osman b.
Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim -lafız Osman'a ait olmak üzere- tahdis etti.
İshak bize Cerir, A'meş'den haber verdi derken Osman tahdis etti dedi. O Umare
b. Umeyr'den, o el-Haris b. Suveyd'den şöyle dediğini rivayet etti: Hasta iken
onu ziyaret etmek üzere Abdullah'ın yanına girdim. Bize biri kendisinden, biri
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den olmak üzere iki hadis nakletti.
Dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim:
"Şüphesiz Allah'ın mümin kulunun tevbe etmesi dolayısıyla sevinmesi kurak,
ıssız ve ölümcül bir arazide beraberinde üzerinde yiyecek ve içeceği bulunan
devesi olan sonra uyuyup uyandığı zaman da çekip gittiğini gördüğü için onu aramaya
koyulan, nihayet oldukça susadıktan sonra daha önce bulunduğum yerime döneyim
de ölünceye kadar uyuyayım deyip ölmek için başını kolunun üzerine koyan,
uyandığında ise devesini üzerinde azığı, yiyeceği ve içeceği de bulunduğu halde
yanı başında bulan bir adamın sevinmesinden daha fazladır. Evet, Allah'ın mümin
kulun tevbesi dolayısıyla sevinmesi hiç şüphesiz bu adamın devesini ve azığını
bulması dolayısıyla sevinmesinden çok daha fazladır. "
Diğer tahric: Buhari,
6308; Tirmizi, 2497, 2498;
3-م - (2744)
وحدثناه أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
يحيى بن آدم
عن قطبة بن
عبدالعزيز،
عن الأعمش،
بهذا الإسناد.
وقال "من رجل
بداوية من
الأرض".
6891- .. ./5- Bunu bize
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe de tahdis etti, bize Yahya b. Adem, Kutbe b.
Abdulaziz'den tahdis etti, o A'meş'den bu isnad ile rivayet etti ve:
"("Kurak ıssız bir yerdeki bir adam" anlamındaki ibareyi) (....)
diye ifade etmiştir."
4 - (2744) وحدثني
إسحاق بن
منصور. حدثنا
أبو أسامة.
حدثنا الأعمش.
حدثنا عمارة
بن عمير قال:
سمعت الحارث
بن سويد قال:
حدثني
عبدالله حديثين:
أحدهما عن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم والآخر
عن نفسه. فقال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لله أشد
فرحا بتوبة
عبده المؤمن"
بمثل حديث
جرير.
6892-4/6- Bana İshak b.
Mansur da tahdis etti, bize Ebu Üsame tahdis etti, bize A'meş tahdis etti, bize
Umare b. Umeyr tahdis edip dedi ki: el-Haris b. Suveyd'i şöyle derken dinledim:
Bana Abdullah, biri Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diğeri
kendisinden olmak üzere iki hadis nakledip dedi ki: Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Andolsun Allah'ın mümin kuluna sevinmesi...
daha fazladır" diye Cerir'in hadisini aynı şekilde rivayet etti.
AÇIKLAMA: "Kurak,
ıssız, ölümcül bir yerde" ibaresindeki "deviyye" lafzının dal
şeddeli vav ve ya harfleri ile ve hepsinin fethalı olduğunu ittifakla kabul
etmişlerdir. (Kurak, ıssız anlamındadır) Müslim ise bundan sonraki rivayet olan
Ebu Bekr b. Ebu Şeybe'nin rivayetinde (6891) "daviyye" diye dal
harfinden sonra bir elif ziyadesi ile kaydetmiştir. Her ikisi de sahihtir. Dil
bilginleri der ki: Bu, kurak arazi ve ıssız geniş düzlük yer demektir. Halil
ise dağ arasındaki ölümcül geçit diye açıklamıştır. Dil bilginlerinin
dediklerine göre (aynı anlamı vermek üzere) "devviyyeh ve daviyyeh"
denilir. "Devviyyeh" vav harfi şeddeli olarak "dev"e
mensuptur. Bu da bitki bulunmayan çöl demektir. "Daviyyeh" ise iki
vavdan birisi elife dönüştürülmüş şeklidir.
"Mehleke:
Ölümcül" lafzında mim fethalıdır, lam fethalı ve kesreli (mehlike) diye
söylenir. Helak olma korkusu olan yer demektir. Böyle bir yere "mefaze:
ölümcül geçit" de denilir. Denildiğine göre bu helak olması halini
anlatmak üzere Arapların kullandıkları "fazerrecül" tabirlerinden
alınmıştır. Bir diğer görüşe göre bu onun umduğunu elde etmesi (fevz) ve o
tehlikeden kurtulmasının tefeüllen beklenmesi, ümid edilmesi anlamında
söylenmiştir. Tıpkı zehirli bir hayvan tarafından sokulmuş olan kimseye (sözlük
anlamı itibari ile lediğ: zehirli hayvan tarafından sokulmuş kimse) 'yerine
"selim" denilmesi gibidir.
"Hasta iken ziyaret
etmek üzere Abdullah'ın yanına girdim ... " Sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in hadisini zikrettiği halde Abdullah'ın kendisi hakkındaki
hadisini zikretmedi. Buhari Sahihi'nde Tirmizi ve başkaları ise bunun şu
sözleri olduğunu zikretmektedirler: "Mü' min günahlarını her an üstüne
devrilecek bir dağın altında oturmak gibi algılar. Facir ise günahlarını
burnuna konan bir sinek gibi düşünür"
(6891) Ebu Bekr b. Ebu
Şeybe'nin rivayetinde "kurak, ıssız bir yerdeki bir adamdan" ifadesi
nüshalarda bu şekilde nun ile "min: den dan" ile kaydedilmiştir.
Doğrusu da budur. Kadı Iyaz dedi ki: Bazı nüshalarda re harfi ile "merra:
geçti" diye kaydedilmiştir. Bu ise bir tashiftir. Çünkü Müslim'in maksadı
buradaki "devviyyeh ve daviyyeh" arasında lafız farklılığını Beyan
etmek istemiştir. Hadisteki "min" lafzı ise her iki rivayette
ittifakla kaydedilmiş bir lafızdır. Burada re harfi ile rivayetin bir anlamı
yoktur.
5 - (2745) حدثنا
عبيدالله بن
معاذ العنبري.
حدثنا أبي. حدثنا
أبو يونس عن
سماك قال:
خطب
النعمان بن
بشير فقال
"لله أشد فرحا
بتوبة عبده من
رجل حمل زاده
ومزاده على
بعير. ثم سار
حتى كان بفلاة
من الأرض،
فأدركته
القائلة. فنزل
فقال تحت
شجرة. فغلبته
عينه. وانسل
بعيره. فاستيقظ
فسعى شرفا فلم
يرى شيئا. ثم
سعى شرفا ثانيا
فلم ير شيئا.
ثم سعى شرفا
ثالثا فلم يرى
شيئا. فأقبل
حتى أتى مكانه
الذي قال فيه.
فبينما هو
قاعد إذ جاءه
بعيره يمشي.
حتى وضع خطامه
في يده. فلله
أشد فرحا
بتوبة العبد،
من هذا حين
وجد بعيره على
حاله".
قال
سماك: فزعم
الشعبي؛ أن
النعمان رفع
هذا الحديث
النبي صلى
الله عليه وسلم.
وأما أنا فلم
أسمعه.
6893-5/7 - Bize
Ubeydullah b. Muaz el-Anberi tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Ebu
Yunus, Simak’DEN şöyle dediğini tahdis etti: en-Numan b. Beşir hutbe verip dedi
ki: "Şüphesiz Allah'ın kulunun tevbesine sevinmesi azığını ve kırbasını
bir deveye yükledikten sonra yola koyulan nihayet düz bir yere varınca kaylule
(öğle dinlenme) vaktine giren bu sebeple inip de bir ağacın altında kaylule
uykusuna yatan gözü kendisine galib gelince (uyuyunca) devesi de slvlŞıp giden,
uyandığında koşup bir tepeye çıktığı halde bir şey görmeyen, sonra koşup ikinci
bir tepeye çıkan yine bir şey görmeyen, sonra koşup üçüncü bir tepeye çıktığı
halde yine bir şey görmediği için geri dönerek kaylule uykusuna yattığı yerine
geri dönen, kendisi oturmakta iken ansızın devesi yürüyerek kendisine gelen ve
nihayet yularını sahibinin eline bıraktığı adamın sevinmesinden daha fazladır.
Yemin olsun ki Allah'ın kulu{ nun tevbesi dolayısıyla sevinmesi o hali üzere
devesini bulduğu o zamandah daha fazladır." Simak dedi ki: Şa'bi, Numan'ın
bu hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ref ettiğini ileri sürmüştür.
Ben ise bunu duymadım.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Azığını
ve kırbasını yükle di. " Buradaki "mezad: kırba" mim harfi
fethalıdır. Kadı Iyaz dedi ki: Bu büyük kırba anlamına gelen "mezadeh"nin
cins ismi gibidir. Ona bu adın veriliş sebebi bir başka deriden ona parça
eklenmesinden dolayıdır.
"İnselle"
gizlice çekip gitmek (sıvışmak) demektir.
Koşup bir tepeye çıktığı
halde bir şey göremeyen" Kadı Iyaz dedi ki: Burada "şeref: (tercümede
tepe)" ile bir merhale ve bir okatımlık mesafeyi kastetmiş olma ihtimali
vardır. Diğer hadisteki "festennet şerefen ev şerefeyni" yani bir ya
da iki ok atımlık mesafe kadar yol aldı" denilmiştir. Bununla birlikte
burada onu görür mü diye bakmak üzere yerin yüksekçe kısmı (tepe) yi kastetme
ihtimali vardır. Hatta bu daha güçlüdür.
6 - (2746) حدثنا
يحيى بن يحيى
وجعفر بن حميد
(قال جعفر: حدثنا.
وقال يحيى:
أخبرنا)
عبيدالله بن
إياد بن لقيط
عن إياد، عن
البراء بن
عازب قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "كيف
تقولون بفرح
رجل انفلتت منه
راحلته. تجر
زمامها بأرض
قفر ليس بها
طعام ولا
شراب. وعليها
له طعام
وشراب. فطلبها
حتى شق عليه.
ثم مرت بجذل
شجرة فتعلق
زمامها. فوجدها
متعلقة به؟"
قلنا: شديدا.
يا رسول الله!
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"أما، والله!
لله أشد فرحا
بتوبة عبده،
من الرجل براحلته".
قال
جعفر: حدثنا
عبيدالله بن
إياد عن أبيه.
6894-6/8- Bize Yahya b.
Yahya ve Cafer b. Humeyd tahdis etti -Cafer bize Ubeydullah b. İyad b. Lakid
İyad'dan tahdis etti derken Yahya haber verdi dedi. O (İyad) Bera b. Azib'den
şöyle dediğini rivayetetti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Yiyecek ve içecek bulunmayan çorak bir yerde üzerinde yiyeceği
ve içeceği bulunan devesi elinden kurtulup yularını sürükleyerek kaçan sonra da
onu yoruluncaya kadar arayan sonra bir ağacın dibinden geçerken yuları ağaca
takılan ve devesini o ağacın dibine takılmış olduğu halde bulan adamın
sevincinin nasıl olacağı hakkında ne dersiniz?" Biz: İleri derecede
sevinir ey Allah'ın Rasulü! dedik. Bu sefer Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Ama Allah'a yemin ederim ki Allah'ın kulunun tevbe etmesinden dolayı
sevinmesi bu adamın devesi (ni bulması) dolayısıyla sevinmesinden çok daha
fazladır" buyurdu.
Cafer dedi ki: Bize
Ubeydullah b. İyad babasından tahdis etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Bir
ağacın dibinden geçerken" anlamındaki ibarede geçen "cizi: (ağacın)
dibi" kelimesi cim harfi kesrelidir. Fethalı (cezl) de söylenir. Bu ağacın
yere yıkılmamış olan dibi demektir.
"Biz çok sevinir
dedik." Yani bizim görüşümüze göre ileri derecede fazla sevinir demektir.
"Bize Yahya ve
Cafer b. Humeyd tahdis etti." Doğrusu bu şekilde İbn Humeyd'dir. Bazı
nüshalarda tashif edilmiştir. Hafız dedi ki: Müslim'in Sahihi'nde burada anılan
Cafer'den bu hadisten başka bir rivayet yoktur.
7 - (2747) حدثنا
محمد بن
الصباح وزهير
بن حرب. قالا:
حدثنا عمر بن
يونس. حدثنا
عكرمة بن
عمار. حدثنا
إسحاق بن عبدالله
بن طلحة.
حدثنا أنس بن
مالك، وهو
عمه، قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لله أشد
فرحا بتوبة
عبده، حين
يتوب إليه، من
أحدكم كان على
راحلته بأرض
فلاة. فانفلتت
منه. وعليها
طعامه وشرابه.
فأيس منها.
فأتى شجرة. فاضطجع
في ظلها. قد
أيس من
راحلته. فبينا
هو كذلك إذا
هو بها، قائمة
عنده. فأخذ
بخطامها. ثم قال
من شدة الفرح:
اللهم! أنت
عبدي وأنا
ربك. أخطأ من
شدة الفرح".
6895-7/9- Bize Muhammed
b. es-Sabbah ve Zuheyr b. Harb tahdis edip dedi ki: Bize Ömer b. Yunus tahdis
etti, bize İkrime b. Ammar tahdis etti, bize İshak b. Abdullah b. Ebu Talha
tahdis etti, bize Enes b. Malik -ki onun amcasıdır- tahdis edip dedi ki:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Allah'ın kulu
kendisine tevbe edip döndüğü zaman kulun tevbe etmesi dolayısı ile sevinmesi,
sizden devesi üzerinde çorak bir arazide bulunurken üzerinde yiyeceği ve içeceği
bulunan devesi elinden kaçıp kurtulan, onu bulmaktan ümit kesince bir ağacın
yanına varıp gölgesinde devesinden ümit kesmiş olduğu halde yatan kendisi bu
halde iken ansızın yanıbaşında ayakta durduğunu görüp onu yularından yakalayan,
sonra da aşın sevincinden ötürü: Allah'ım sen benim kulumsun ben senin Rabbinim
diyerek aşın sevinçten şaşıran bir adamın sevincinden çok daha fazladır. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
8 - (2747) حدثنا
هداب بن خالد.
حدثنا همام.
حدثنا قتادة عن
أنس بن مالك؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "لله
أشد فرحا
بتوبة عبده من
أحدكم إذا استيقظ
على بعيره، قد
أضله بأرض
فلاة".
6896-8/10- Bize Heddfıb
b. Halid tahdis etti ... Enes b. Malik'in rivayetine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Allah'ın kulunun
tevbesi dolayısı ile sevinmesi, devesini çorak bir arazide kaybetmiş bir
kimsenin uyanıp da devesi ile karşılaşırkenki sevincinden çok daha fazladır.
"
8-م - (2747)
وحدثنيه أحمد
الدارمي.
حدثنا حبان.
حدثنا همام.
حدثنا قتادة.
حدثنا أنس بن
مالك عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. بمثله.
Bunu bana Ahmed ed-Darimı
de tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bze Hemmam tahdis etti, bize Katade
tahdis etti, bize Enes b. Malik, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den
aynısını tahdis etti.
Diğer tahric: Buhari,
6309
AÇIKLAMA: Heddab b.
Halid'in rivayeti ile gelen Enes (r.a.)'ın hadisinde: ''Allah'ın kulunun
tevbesi dolayısı ile sevinmesi..." bütün nüshalarda "uyanıp devesi
ile karşılaşırken ... " anlamındaki ibare (.....) şeklindedir. Kadı Iyaz
da böyle demiş ve Sahih-i Müslim raviferinin bu şekilde ittifakla rivayet
ettiklerini söylemiştir. Bazıları ise şöyle demiştir: Bu bir yanılmadır.
Doğrusu: (.....) şeklindedir. Yani uyanınca devesini buldu ve kasti olmayarak
ona rast geldi' demektir.
Kadı Iyaz dedi ki: Başka
hadiste İbn Mesud’DAN şöyle dediği nakledilmektedir: "Bari daha önce
bulunduğum yere gideyim, ölünceye kadar uyuyayım dedi ve başını sağ koluna
ölmek üzere koydu (uyudu). Uyandığında devesinin yanıbaşında olduğunu
gördü." Buhari'nin kitabında da "bir miktar uyuduktan sonra başını
kaldırınca devesinin yanıbaşında olduğunu gördü" denilmektedir. Kadı Iyaz
dedi ki: İşte bu da "uyandı" rivayetinin sahih olduğunu
göstermektedir. Ama ifadelerin doğru anlaşılması ve akışı Buhari'nin rivayet
ettiği şekilde (olup) burada düşmüş ibarelerin olduğuna delildir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- TEVBE EDEREK
MAĞFİRET DİLEMEKLE GÜNAHLARIN DÜŞMESİ BABI