SAHİH-İ MÜSLİM |
ZİKİR DUA TEVBE İSTİĞFAR |
12 - باب
استحباب
الاستغفار
والاستكثار
منه
12- İSTİĞFARIN VE ÇOKÇA
İSTİĞFAR ETMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU BABI
41 - (2702) حدثنا
يحيى بن يحيى
وقتيبة بن
سعيد وأبو
الربيع
العتكي. جميعا
عن حماد. قال
يحيى: أخبرنا
حماد بن زيد
عن ثابت، عن
أبي بردة، عن
الأغر
المزني،
وكانت له
صحبة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "إنه
ليغان على
قلبي. وإني
لأستغفر
الله، في
اليوم، مائة
مرة".
6798-41/1- Bize Yahya b.
Yahya, Kuteybe b. Said ve Ebu Rabi el-Atekl birlikte Hammad'dan tahdis etti.
Yahya dedi ki: Bize Hammad b. Zeyd, Sabit’DEN haber verdi, o Ebu Burde'den, o
el-Eğarr el- Atekl den -ki onun sahabiliği vardır- rivayet ettiğine göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz benim kalbime de
gaflet dnz oluyor ve muhakkak ben bir günde yüz defa Allah'tan mağfiret
diliyorum. "
Diğer tahric: Ebu
Davud, 1515
AÇIKLAMA: "Şüphesiz
benim kalbime de gaflet arız oluyor. .. " Dil bilginleri der ki: gayn
yahut gaym aynı anlamdadır. Burada maksat kalbi örten perdeleyen şeydir.
Kadı Iyaz dedi ki:
Burada maksadın Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in özelliği olan zikri
sürekli yapmaktan gaflete düştüğü ve ara verdiği dönemlerdir. Zikre ara verdiği
yahut ondan gaflette kaldığı bu hallerini günah saymış ve ondan dolayı mağfiret
dilemiştir. Bir diğer görüşe göre bu ümmeti sebebi ile ve kendisinden sonra
ümmetinin kendisine gösterilen halleri sebebi ile duyduğu üzüntü ve onlar için
mağfiret dilemesidir. Bir diğer açıklamaya göre bunun sebebi ümmetinin
maslahatına olan işlerle diğer işleri ile, düşmanlarla savaş, düşmanı idare
etmek, kalpleri ısındırılacak olanların kalplerini ısındırmak ve benzeri
hususlar ile uğraşması idi. O bütün bu hususlar en büyük itaatlerden ve en
faziletli amellerden olmakla birlikte kendi büyük konumuna . nisbetle bir günah
olarak görüyordu. Bu O'nun için yüksek derecesinden ve yüce Allah ile birlikte
huzurda bulunmak, O'nu müşahede etmek, O'nun murakebesi albnda bulunmak ve
O'nun dışındaki her şeyden uzak kalmak şeklindeki pek yüksek makamdan bir iniş
olarak değerlendiriyordu. İşte bundan dolayı mağfiret diliyordu.
Bir diğer açıklama da
şöyledir: Belki de bu "drız olan gaflet" O'nun kalbini bürüyen
sekinet idi. Çünkü yüce Allah: "Bu sebeple onların üzerine sekineti
indirdi." (Feth, 18) buyurmuştur. Buna göre O'nun mağfiret dilemesi
kulluğunu Allah'a muhtaç oluşunu, sürekli huşu içerisinde oluşunu ve kendisine
ihsan ettiklerine şükür ettiğini açığa vurmak içindi. el-Muhasibi dedi ki:
Nebilerin ve meleklerin korkusu -Yüce Allah'ın azabından emin olmakla birlikte-
bir ta'zim korkusudur. Bir diğer görüşe göre bu arız olan gaflet kalbi bürüyen
bir haşyet ve bir ta'zim hali olması ihtimali de vardır. Buna göre O'nun
mağfiret dilemesi az önce geçtiği üzere bir şükür olur. Başka bir görüşe göre
bu nefsin içinden geçirdiklerinden ötürü safi kalplere arız olan ve onları
başka şeylerle meşgul eden bir şeydir denilmiştir. Allah en iyi bilendir.
42 - (2702) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا غندر عن
شعبة، عن عمرو
بن مرة، عن
أبي بردة. قال:
سمعت الأغر،
وكان من أصحاب
النبي صلى
الله عليه
وسلم، يحدث
ابن عمر قال
: قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم "يا
أيها الناس! توبوا
إلى الله.
فإني أتوب، في
اليوم، إليه
مائة مرة".
6799-42/2- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Gunder, Şu'be’DEN tahdis etti, o Amr b.
Murre'den, o Ebu Burde’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Ben el-Eğarr'ı -ki Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabındandıİbn Ömer' den- şöyle dedi diye
tahdis ederken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
insanlar! Allah'a tevbe ediniz. Çünkü şüphesiz ben bir günde O'na yüz defa
tevbe ederim" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
42-م - (2702)
حدثناه
عبيدالله بن
معاذ. حدثنا
أبي. ح وحدثنا
ابن المثنى.
حدثنا أبو
داود
وعبدالرحمن بن
مهدي. كلهم عن
شعبة، في هذا
الإسناد.
6800- .. ./3- Bunu bize
Ubeydullah b. Muaz tahdis etti, bize babam tahdis etti. (H) bize İbnu'l-Müsenna
da tahdis etti, bize Ebu Davud ve Abdurrahman b. Mehdi tahdis etti, hepsi Şu'
be’den bu isnad ile rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Ey insanlar! Allah'a tevbe edin. ..
" şeklindeki bu tevbe etme emri yüce Allah'ın: "Ey müminler! Hep
birlikte Allah'a tevbe edin" (Nur, 31) buyruğu ile "Ey iman edenler!
Allah'a nasuh bir tevbe ile tevbe edin" (Tahrim, 8) buyruklarına uygundur.
Bundan önceki babta (hadiste) mağfiret dilemesinin ve tevbe etmesinin sebebini
açıklamış bulunuyor. Bizlerin ise mağfiret dilemeye, tevbe etmeye ihtiyacı daha
büyüktür. Mezhep alimlerimiz ve onlardan başka ilim adamları der ki: Tevbe
etmenin üç şartı vardır. Masiyetten vazgeçmek, onu yaptığına pişman olmak ve
benzerine ebediyyen bir daha dönmemek üzere kesin bir şekilde karar vermek.
Eğer masiyet bir kul hakkı ile ilgili ise onun da dördüncü bir şartı daha
vardır. O da haksızlık yaptığı kişiye hakkını ödemesi yahut ondan ibra tahsil
etmesidir. (Yani hakkını bir şekilde bağışlatmasıdır). Tevbe İslam temellerinin
en önemlilerindendir ve ahiret yolunu izleyenlerin birinci makamıdır.
43 - (2703) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا أبو
خالد (يعني
سليمان بن
حيان). ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثنا أبو
معاوية. ح
وحدثني أبو
سعيد الأشج.
حدثنا حفص
(يعني ابن
غياث). كلهم عن
هشام. ح
وحدثني أبو
خيثمة، زهير
بن حرب
(واللفظ له).
حدثنا
إسماعيل بن
إبراهيم عن
هشام بن حسان،
عن محمد بن
سيرين، عن أبي
هريرة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "من تاب
قبل أن تطلع
الشمس من
مغربها، تاب
الله عليه".
6801-43/4- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ebu Halid -yani Süleyman b. Hayyan- tahdis etti.
(H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti. (H) Bana Ebu
Said el-Eşec de tahdis etti, bize Hafs -yani b. Giyas tahdis etti- hepsi
Hişam'dan rivayet etti. (H) Bana Ebu Hayse me Zuheyr b. Harb da -lafız ona ait
olmak üzere- tahdis etti, bize İsmail b. İbrahim, Hişam b. Hassan’DAN tahdis
etti, o Muhammed b. Sirin'den, o Ebu Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti:
Resulutlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim güneş battığı yerden
doğmadan önce tevbe ederse yüce Allah da tevbesini kabul eder"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Kim
güneş battığı yerden doğmadan önce tevbe ederse Allah da tevbesini kabul eder.
" ilim adamları der ki: Bu tevbenin kabul edilmesinin sınındır. Sahih
hadiste de "tevbenin açık duran bir kapısının bulunduğu ve güneş battığı
yerden doğdu mu bu kapının kapalılacağı ve bundan önce tevbe etmemiş olan
kimseler için tevbe etme imkanının kalmayacağı" belirtilmiştir. Bu da yüce
Allah'ın: "Rabbinin ayetlerinden biri geldiği gün daha önce iman etmemiş
yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye imanı fayda vermez. " (Enam,
158) buyruğu ile aynı anlamdadır.
"Yüce Allah onun
tevbesini kabul eder." Yani onun tevbesinden razı olur. Tevbenin bir diğer
şam daha vardır ki o da sahih hadiste geldiği üzere "gargara"
halinden önce tevbe etmiş olmasıdır. Gargara hali ise ruhun alınma halidir.
Böyle bir durumda kişinin tevbesi de başka bir ameli da kabul edilmez, vasiyeti
de, başka tasarruflan da geçerli olmaz.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: