SAHİH-İ MÜSLİM |
ZİKİR DUA TEVBE İSTİĞFAR |
8- ZİKİR MECLİSLERİNİN
FAZİLETİ BABI
6780-25/1- Bize Muhammed
b. Halim b. Meymun tahdis etti, bize Behz tahdis etti, bize Vuheyb tahdis etti,
bize Suheyl babasından tahdis etti, o Ebu Hureyre'den, o Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz şanı yüce
ve Mübarek Allah'ın gezgin ve sayıları çok fazla melekleri vardır. Bunlar zikir
meclislerini araştırırlar. Kendisinde zikir olunan bir meclis buldukları
taktirde onlarla birlikte otururlar. Kanatları ile birbirlerini kuşatırlar.
Nihayet kendileri ile dünya seması arasını doldururlar. (Zikredenler)
dağıldıkları zaman onlar da yükselirler ve semaya çıkarlar. Aziz ve celil Allah
onları en iyi bildiği halde nereden geldiniz diye onlara sorar. Onlar:
Yeryüzünde bulunan senin kullarının yanından geldik. (Subhanallah diyerek) seni
tesbih ediyor, (Allahu ekber deyip) seni tekbir ediyor, (La ilahe İllallah
deyip) senin tehlilini söylüyor, (Elhamdulillah deyip) sana hamd ediyor ve senden
diliyoriardı.
Yüce Allah: Benden neyi
diliyorIardı buyurur. Onlar, senden cennetini diliyorlar derler. Yüce Allah:
Peki cennetimi gördüler mi diye sorar. Onlar: Hayır Rabbimiz derler. Yüce
Allah: Peki ya görseler nasıl olacak buyurur. Onlar: Bir de senden eman
diliyorlar derler. Allah: Benden neyin emanını diliyorlar buyurur. Onlar:
Ateşinden Rabbimiz derler. Yüce Allah: Peki ateşimi gördüler mi buyurur. Onlar:
Hayır derler. Allah: Peki ya ateşimi görseler nasıl olacak buyurur. Melekler:
Senden mağfiret de diliyorlar derler. Allah: Ben de onlara mağfiret ettim.
Dilediklerini onlara verdim. Eman diledikleri şeyden onlara eman verdim
buyurur. Melekler: Rabbim aralarında çok günahkar bir kul olan filan kişi
vardır, o oradan geçerken onlarla birlikte oturdu derler. Yüce Allah: Ona da
mağfiret ettim. Çünkü onlar onlarla aynı mecliste oturanın bedbaht olmayacağı
bir toplulukturlar buyurur. "
Diğer tahric: Buhari,
6408 -muallak olarak-
AÇIKLAMA: "Şüphesiz
yüce Allah'ın gezgin ve sayılan çok fazla melekleri vardır.
Zikir meclislerini
araştımlar." Hadisteki "seyyare: gezgin" yeryüzünde gezip
dolaşan melekler demektir. "Fudulan: Sayıları çok fazla" kelimesini
raviler çeşitli şekillerde zaptetmişlerdir:
1. Bizim diyarımızda
daha tercih edilen ve daha meşhur olan rivayet fe ve dat harfleri ötreli olmak
üzere "fudulan" rivayeti.
2. Fe harfi ötreli, dat
sakin (fudlan) rivayeti. Bazılan bunu tercih etmiş hatta en çok ve en doğru
rivayetin bu olduğunu ileri sürmüştür.
3. Fe harfi fethalı dat
harfi sakin (fadlan) rivayeti. Kadı Iyaz dedi ki:
Buhari ve Müslim'de
üstadımız olan çoğunluğun nezdindeki rivayet bu şekildedir.
4. Fe ve dat harfleri
ötreli, sondaki lam harfi de merfu (fudulun) şeklinde hazfedilmiş bir
müptedanın haberi olarak nakledilen rivayet.
5. "Fadıl"ın
çoğulu olarak med ile "fudala" rivayeti. İlim adamları der ki: Bütün
rivayetlere göre manası bunların hafaza melekleri ile yaratılmışlarla
bulunmakla görevli diğer meleklerden fazla olanlar demektir. İşte bu gezgin
meleklerin herhangi bir görevleri yoktur. Onların bütün maksatları zikir
halkalarında bulunmaktır.
RasUlullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Yebtegune: araşbnrlar" lafzım da iki şekilde
zaptetmişlerdir:
1. Birincisi ayn harfi
ile bir şeyi araştırmak, teftiş etmek anlamındaki "tetebbu" den gelen
bir fiil olarak "yetetebbaune: araşbnrlar, teftiş ederler" zaptı.
2. İstemek, aramak /
araştırmak anlamındaki "ibtiğa"den gelen "yebteğune:
araşbnrlar" zaptı. Her ikisi de sahihtir.
"Zikir yapılan bir
meclis bulduklan taktirde onlarla birlikte otururlar" ve birbirlerini
kuşatırlar." Bu ibare diyarımızdaki nüshaların bir çoğunda bu şekilde
"haffe: kuşatır" şeklinde fe iledir. Bazılarında ise dat ile
"hadda" yani orada bulunmaya ve dinlemeye teşvik ettiler
anlamındadır. Kadı lyaz diyarlarındaki bazı ravilerden tı harfi ile
"hatta" diye bir rivayet nakletmektedir. Hatta Kadı lyaz bunu tercih
etmiş ve şöyle demiştir: Bu da birbirlerine inmek için işaret ettiler
anlamındadır. Bu rivayeti de Buhari'de bundan sonra: "haydi istediğiniz!
buldunuz gelin" ibaresi desteklemektedir. Birinci rivayet olan
"haffe: kuşanırlar" rivayetini de Buhari'deki: "Kanatları ile
etraflarını kuşatırlar" iba sıdir. Yani onların etraflarını sararlar,
onları çepeçevre kuşatırlar, daire oluştururlar. Yine aynı manadaki
"yehufu ba'duhu ba'dan" ibaresi de böyledir.
''Atşinden emanını
diliyorlar." Yani ateşten kendilerine eman vermeni
istiyorlar.
"Günahkar bir
kul" hataları, günahları pek çok kul demektir. Bu hadisten anlaşılan
hükümlere gelince:
1. Zikrin fazileti
2. Zikir meclislerinin
fazileti
3. Zikir ehli kimselerle
-onlarla ortak halde olmasa bile- oturup kalkmak
4. Salih kimselerle
oturup kalkmanın fazileti ve onların bereketi. Allah
en iyi bilendir.
Kadı Iyaz -yüce Allah'ın
rahmeti ona- dedi ki: Şanı yüce Allah'ı zikretmek iki türlüdür: Biri kalbin
zikri diğeri dilin zikri. Kalbin zikri de iki türdür:
1. Bu da zikirlerin en
yücesi ve en değerlisidir. Şanı Yüce Allah'ın azameti, celaleti, ceberrutu,
melekutu (egemenliği), göklerde ve yerdeki ayetleri üzerinde tefekkür etmektir.
"Zikrin hayırlısı hafi (gizli) olanıdır" hadisi bu türdendir. Bu
hadisle kastedilen bu tür tefekkürdür.
2. Emir ve yasaklar ile
ilgili kalp ile O'nu zikretmek ve böylelikle O'nun emri ne ise onu yerine
getirip yasakladığını terk etmek, içinden çıkamadığı (hüküm veremediği)
hususlarda da durup onları yapmamaktır.
Soyut bir şekilde dil
ile Allah'ı anmak ise zikirlerin en zayıf halidir. Ama hadis-i şeriflerde
belirtildiği gibi bunun dahi pek büyük bir fazileti vardır. (Kadı Iyaz devamla)
dedi ki: İbn Cerir, et-Taberi ve başkaları selefin kalbin zikri mi dilin zikri
mi daha faziletli olduğu hususunda ihtilaf olduğunu sözkonusu etmişlerdir. Kadı
Iyaz dedi ki: Bana göre görüş ayrılığı ancak sırf kalbin tesbih, tehlil ve buna
benzer zikirleri yapması halinde düşünülebilir. Bu hususta onların açıklamaları
da buna delil teşkil etmektedir. Yoksa onlar sözünü ettiğimiz şekilde gizli
zikir hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Çünkü dil ile zikrin ona yaklaşması dahi
sözkonusu değilken ondan daha üstün olması nasıl düşünülebilir. O halde görüş
ayrılığı sadece kalbin mücerred tesbih ve buna benzer zikirleri hakkındadır.
Dilin zikrinden kasıt ise onunla birlikte kalbin uyanık ve şuur halinde
olmasıdır. Eğer kalp bu durumda başka şeylerle oyalanıyorsa bu olmaz. Kalbin
zikrini tercih edenler gizli amelin daha faziletli olduğunu, dilin zikrini
tercih edenler ise çünkü bu durumda amel daha fazladır. Dilin kullanılması ile
am el daha fazla olduğu taktirde ecrin de daha fazla olmasını gerektirir
derler.
Kadı Iyaz dedi ki:
Meleklerin kalbin zikrini yazıp yazmadıkları hususunda ihtilaf etmişlerdir.
Meleklerin onu yazdığı ve yüce Allah'ın bu hususta onlara kalbin zikrini
kendisi ile tanıyacakları bir alamet halk ettiği söylendiği gibi onu
yazmadıkları da söylenmiştir. Çünkü o zikri yüce Allah'tan başkası bilemez.
Derim ki: Doğrusu onların o zikri yazdıklarıdır. Ve kalbin uyanıklığı ve huzuru
ile birlikte dilin zikri yalnızca kalbin zikrinden daha faziletlidir. Allah en
iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: