SAHİH-İ MÜSLİM |
ZİKİR DUA TEVBE İSTİĞFAR |
1 - باب
الحث على ذكر
الله تعالى
1- YÜCE ALLAH'I
ZİKRETMEYE TEŞVİK BABI
2 - (2675) حدثنا
قتيبة بن سعيد
وزهير بن حرب
(واللفظ لقتيبة).
قالا: حدثنا
جرير عن
الأعمش، عن
أبي صالح، عن
أبي هريرة،
قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يقول
الله عز وجل:
أنا عند ظن
عبدي بي. وأنا
معه حين يذكرني.
إن ذكرني في
نفسه ذكرته في
نفسي. وإن
ذكرني في ملإ،
ذكرته في ملإ
هم خير منهم.
وإن تقرب مني
شبرا، تقربت
إليه ذرعا.
وإن تقرب إلي
ذراعا، تقربت
منه باعا. وإن
أتاني يمشي،
أتيته هرولة".
6746-2/1- Bize Kuteybe b.
Said ve Zuheyr b. Harb -lafız Kuteybe'ye ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki:
Bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o Ebu Salih'den o, Ebu Hureyre'den şöyle
dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
''Aziz ve Celil Allah buyurdu ki: Ben kulumun benim hakkımdaki zannının
yanındayım. Beni zikrettiği zaman ben onunla beraberim. Beni kendi içinde
zikrederse ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Beni bir topluluk arasında
zikrederse ben de kendisini onlardan hayırlı olan bir topluluk arasında
zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir
arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben ona
koşarak gelirim. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
2-م - (2675)
حدثنا أبو بكر
بن أبي شيبة
وأبو كريب.
قالا: حدثنا
أبو معاوية عن
الأعمش، بهذا
الإسناد. ولم
يذكر "وإن
تقرب إلي
ذراعا، تقربت
منه باعا".
6747- .. ./2- Bana Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye,
P;meş'den bu isnad ile tahdis etti ve: "O bana bir arşın yaklaşırsa ben
ona bir kulaç yaklaşınm" ibaresini zikretmedi,
Diğer tahric: Müslim,
6773; Tirmizi, 3603; İbn Mace, 3822
AÇIKLAMA: (6746)
Aziz ve celil Allah'ın: "Ben kulumun benim hakkımdaki zannının
yanındayım" buyruğu hakkında Kadı Iyaz dedi ki: Denildiğine göre bunun
anlamı şudur: Mağfiret dilediği zaman mağfiret ile, tevbe ettiği zaman kabul,
dua ettiği zaman icabet, ihtiyaçlarının karşılanması için kendisine yeterli
gelmemi istediği zaman yeterli gelmek ile (yanındayım). Bir diğer açıklamaya
göre bundan maksat ümit vermek, af edilme ümidini yerleştirmektir. Bu da daha
sahihtir.
Yüce Allah'ın:
"Beni zikrettiği zaman da onunla beraberim" buyruğu da rahmet,
tevfik, hidayet ve riayet (koruyup kollamak) ile beraberim demektir. Yüce
Allah'ın: "Her nerede olursanız o sizinle beraberdir" (Hadid, 4)
buyruğu da ilim ve kuşatıcılık ile beraberliği anlamındadır.
"NefSinde {içinde}
beni zikrederse ben de onu nefsimde zikrederim" buyruğu ile ilgili olarak
el-Mazeri dedi ki: Nefs sözlükte bir kaç anlamda kullanılır. Kan, canlı
varlığın nefsi (canı) bunlar arasındadır. Bu iki anlam yüce Allah hakkında
imkansızdır. Bir diğer anlamı da zatdır. Şanı yüce Allah'ın da gerçek anlamda
bir zah vardır. Yüce Allah'ın: "Nefsimde" buyruğunda kastedilen
budur. Bir diğer anlamı gaybdir. Yüce Allah'ın: "Sen benim nefsimde olanı
bilirsin ama ben senin nefsinde olanı bilmem" buyruğu hakkındaki açıklamalardan
birisi de budur. Yani sen benim gaybımda olanı bilirsin ... Yine hadisten:
"O beni tenhada iken zikrederse Allah ona mükafat verir ve işlediği amele
karşılık kimsenin bilmediği şekilde ona mükafat verir" anlamının
kastedilmiş olma ihtimali de vardır.
Yüce Allah'ın:
"Beni bir topluluk arasında zikrederse ben de onu kendilerinden daha
hayırlı bir topluluk arasında zikrederim" buyruğu Mutezile ile onlara
uygun kanaat belirten kimselerin meleklerin nebilerden -Allah'ın salat ve
selamları hepsine olsun- daha faziletli olduğunu söyleyenlerin gösterdiği
delillerden birisidir. Yine bunlar yüce Allah'ın: ''Andolsun ki
bizAdemoğullarını şerefli ve üstün kıldık. Onlara karada ve denizde taşıyacak
vasıtalar verdik. Kendilerine hoş ve temiz rızıklar verdik ve onları
yarattıklanmızın çoğundan oldukça üstün kıldık" (İsra, 70) buyruğudur.
Burada "birçoğu" kaydı melekleri dışarıda tutmak içindir. Ancak bizim
mezhebimizin alimleri ile başkalarının kanaatine göre nebiler, meleklerden daha
faziletlidir. Buna delil de yüce Allah'ın İsrailoğulları hakkındaki: "Ve
biz onları dlemlere üstün kıldık" (casiye, 16) buyruğudur. Melekler de
"alemler" arasındadır.
Bu hadis-i şerif,
Allah'ı zikredenlerin çoğunlukla aralarında nebi bulunmayan bir topluluk
arasında bulundukları şeklinde yorumlanır. Buna göre zikreden kişiyi yüce Allah
meleklerden olan yaratılmışlar arasında zikredecek olursa işte onlar, bu
topluluktan daha hayırlıdır.
"Bana bir karış
yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım ... ona koşarak ge!irim." Bu hadis
sıfat hadislerindendir. Zahirinin kastedilmiş olmasına imkan yoktur. Daha önce
sıfat hadisleri ile alakalı defalarca açıklama geçmiş bulunmaktadır. Hadisin
anlamı da şudur: Bana itaat etmek sureti ile yakınlaşana ben rahmetimle,
tevfikimle, yardımımla ona yaklaşırım. O daha çok yaklaşırsa ben de ona bu
lütuflarımı artırırım. Bana yürüyerek gelip bana itaatte elini çabuk tutarsa
ben de ona koşarak gelirim. Yani rahmeti üzerine yağdırırcasına indiririm ve
rahmetimle ona daha çabuk ulaşırım. Maksadına ulaşması için çokça yürümeye
muhtaç etmem. Maksat ise yüce Allah'ın mükafatının, onun yakınlaşmasına göre
kat kat fazla olması demektir.
3 - (2675) حدثنا
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
حدثنا معمر عن
همام بن منبه.
قال: هذا ما
حدثنا أبو هريرة
عن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فذكر
أحاديث منها
: وقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إن الله
قال: إذا
تلقاني عبدي
بشبر، تلقيته
بذراع. وإذا
تلقاني
بذراع، تلقيته
بباع. وإذا
تلقاني بباع،
جئته أتيته
بأسرع".
6748-3/3- Bize Muhammed
b. Rafi' tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b.
Münebbih'den tahdis edip dedi ki: Bu{nlar} Ebu Hureyre'nin bize Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diyerek tahdis ettikleridir. Sonra aralarında
şu hadisin de yer aldığı çeşitli hadisler zikretti:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle de buyurdu: "Allah: Kulum bana bir karış
(yaklaşmak sureti) ile beni karşılarsa, ben onu bir arşın ile karşılanm. Beni
bir arşın ile karşılarsa ben onu bir kulaç ile karşılanm. Beni bir kulaç ile
karşılarsa ben kendisine daha hızlı gelerek ulaşırım" buyurdu.
4 - (2676) حدثنا
أمية بن بسطام
العيشي. حدثنا
يزيد (يعني
ابن زريع).
حدثنا روح بن
القاسم عن
العلاء، عن أبيه،
عن أبي هريرة،
قال : كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يسير في
طريق مكة. فمر
على جبل يقال
له جمدان.
فقال "سيروا.
هذا جمدان.
سبق المفردون"
قالوا: وما
المفردون؟ يا
رسول الله! قال
"الذاكرون
الله كثيرا،
والذاكرات".
6749-4/4- Bize Umeyye b.
Bistam el-Ayşi tahdis etti, bize Yezid -yani b.
Zürey' - tahdis etti,
bize Ravh b. el-Kasım, el-Ala’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den
şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke
yolunda yürürken Cumdan denilen bir dağın yanından geçti ve: "Yürüyün bu
Cumdan'dır. Müferridler öne geçti" buyurdu. Ashab: Müferridler nedir ey
Allah'ın Rasulü! diye sordular. O: "ATlah'l çokça zikreden erkekler ve
kadınlardır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: Muhammed
b. Cafer rivayetinde: "Beni bir arşın ile karşılarsa kendisine daha hızlı
gelerek ulaşınm" buyruğu nüshaların birçoğunda bu şekilde "gelerek
ulaşınm" diye kaydedilmiş, bazılarında ise sadece ona "daha hızlı
ulaşınm" bazılarında da "gelirim" kaydedilmiştir. Bu iki şekil
açıktır. Bununla birlikte birinci şekil de sahihtir. ikisinin birlikte
zikredilmesi te'kid içindir. Bu da güzel bir anlatımdır. Özellikle kullanılan
lafız farklı olursa. Allah en iyi bilendir.
(6749) Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Müferridler öne geçti" buyurması
üzerine ashab: "Müferridler nedir ey Allah'ın Rasulü! diye sordular. O:
"Allah'ı çokça zikreden erkeklerle zikreden kadınlardır buyurdu." Bu
hadiste rivayet bu şekildedir. "Müferridler" fe fethalı re şeddeli ve
kesrelidir. Kadı Iyaz üstatlarının sağlam rivayet nakletmekle tanınanlarından
bunu böylece nakletmiştir. Başkası ise bunu fe harfi sakin ve re harfi şeddesiz
olarak (müfridler) diye rivayet edildiğini zikretmişlerdir. Nitekim
"ferada raculu" denilir. Ama ferede aynı zamanda şeddeli olarak
ferrede diye de kullanılır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
müferridlerin kimler olduklarını açıklayarak bunların Allah'ı çokça zikreden
erkeklerle kadınlar olduğunu söylemiştir. ifade ise "ezzakiratihu: Allah'ı
çokça zikreden kadınlar" şeklindedir. Burada he hazfedilmiştir. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de de ayet sonları arasındaki münasebet (fasıla) da da
hazfedilmiştir. Çünkü bu zamir mefuldür ve hazfedilmesi caizdir. Bu açıklama da
hadiste kastedilendir.
ibn Kuteybe ve başkaları
dedi ki: Aslında müferridler, yaşıtları ölüp gidenler ve onlardan münferiden
kalan ve böylelikle yüce Allah'ı zikretmeye devam eden kimseler demektir. Bir
rivayette ise onlar Allah'ın zikri ile sallanan kimselerdir. Yani O'nu zikretmeyi
ihtiyat haline getiren kimselerdir demektir. İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu kelime
kişinin başkalarından ayrılıp fakih olması, emir ve yasaklara riayet etmesi
anlamındadır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- YÜCE ALLAH'IN
İSİMLERİ VE ONLARI EZBERLEYENLERİN FAZİLETİ HAKKINDA BİR BAB