SAHİH-İ MÜSLİM

ZİKİR DUA TEVBE İSTİĞFAR

 

1- YÜCE ALLAH'I ZİKRETMEYE TEŞVİK BABI

 

6746-2/1- Bize Kuteybe b. Said ve Zuheyr b. Harb -lafız Kuteybe'ye ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Cerir, A'meş'den tahdis etti, o Ebu Salih'den o, Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Aziz ve Celil Allah buyurdu ki: Ben kulumun benim hakkımdaki zannının yanındayım. Beni zikrettiği zaman ben onunla beraberim. Beni kendi içinde zikrederse ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Beni bir topluluk arasında zikrederse ben de kendisini onlardan hayırlı olan bir topluluk arasında zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6747- .. ./2- Bana Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Muaviye, P;meş'den bu isnad ile tahdis etti ve: "O bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşınm" ibaresini zikretmedi,

 

 

Diğer tahric: Müslim, 6773; Tirmizi, 3603; İbn Mace, 3822

 

AÇIKLAMA:          (6746) Aziz ve celil Allah'ın: "Ben kulumun benim hakkımdaki zannının yanındayım" buyruğu hakkında Kadı Iyaz dedi ki: Denildiğine göre bunun anlamı şudur: Mağfiret dilediği zaman mağfiret ile, tevbe ettiği zaman kabul, dua ettiği zaman icabet, ihtiyaçlarının karşılanması için kendisine yeterli gelmemi istediği zaman yeterli gelmek ile (yanındayım). Bir diğer açıklamaya göre bundan maksat ümit vermek, af edilme ümidini yerleştirmektir. Bu da daha sahihtir.

 

Yüce Allah'ın: "Beni zikrettiği zaman da onunla beraberim" buyruğu da rahmet, tevfik, hidayet ve riayet (koruyup kollamak) ile beraberim demektir. Yüce Allah'ın: "Her nerede olursanız o sizinle beraberdir" (Hadid, 4) buyruğu da ilim ve kuşatıcılık ile beraberliği anlamındadır.

 

"NefSinde {içinde} beni zikrederse ben de onu nefsimde zikrederim" buyruğu ile ilgili olarak el-Mazeri dedi ki: Nefs sözlükte bir kaç anlamda kullanılır. Kan, canlı varlığın nefsi (canı) bunlar arasındadır. Bu iki anlam yüce Allah hakkında imkansızdır. Bir diğer anlamı da zatdır. Şanı yüce Allah'ın da gerçek anlamda bir zah vardır. Yüce Allah'ın: "Nefsimde" buyruğunda kastedilen budur. Bir diğer anlamı gaybdir. Yüce Allah'ın: "Sen benim nefsimde olanı bilirsin ama ben senin nefsinde olanı bilmem" buyruğu hakkındaki açıklamalardan birisi de budur. Yani sen benim gaybımda olanı bilirsin ... Yine hadisten: "O beni tenhada iken zikrederse Allah ona mükafat verir ve işlediği amele karşılık kimsenin bilmediği şekilde ona mükafat verir" anlamının kastedilmiş olma ihtimali de vardır.

 

Yüce Allah'ın: "Beni bir topluluk arasında zikrederse ben de onu kendilerinden daha hayırlı bir topluluk arasında zikrederim" buyruğu Mutezile ile onlara uygun kanaat belirten kimselerin meleklerin nebilerden -Allah'ın salat ve selamları hepsine olsun- daha faziletli olduğunu söyleyenlerin gösterdiği delillerden birisidir. Yine bunlar yüce Allah'ın: ''Andolsun ki bizAdemoğullarını şerefli ve üstün kıldık. Onlara karada ve denizde taşıyacak vasıtalar verdik. Kendilerine hoş ve temiz rızıklar verdik ve onları yarattıklanmızın çoğundan oldukça üstün kıldık" (İsra, 70) buyruğudur. Burada "birçoğu" kaydı melekleri dışarıda tutmak içindir. Ancak bizim mezhebimizin alimleri ile başkalarının kanaatine göre nebiler, meleklerden daha faziletlidir. Buna delil de yüce Allah'ın İsrailoğulları hakkındaki: "Ve biz onları dlemlere üstün kıldık" (casiye, 16) buyruğudur. Melekler de "alemler" arasındadır.

 

Bu hadis-i şerif, Allah'ı zikredenlerin çoğunlukla aralarında nebi bulunmayan bir topluluk arasında bulundukları şeklinde yorumlanır. Buna göre zikreden kişiyi yüce Allah meleklerden olan yaratılmışlar arasında zikredecek olursa işte onlar, bu topluluktan daha hayırlıdır.

"Bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir arşın yaklaşırım ... ona koşarak ge!irim." Bu hadis sıfat hadislerindendir. Zahirinin kastedilmiş olmasına imkan yoktur. Daha önce sıfat hadisleri ile alakalı defalarca açıklama geçmiş bulunmaktadır. Hadisin anlamı da şudur: Bana itaat etmek sureti ile yakınlaşana ben rahmetimle, tevfikimle, yardımımla ona yaklaşırım. O daha çok yaklaşırsa ben de ona bu lütuflarımı artırırım. Bana yürüyerek gelip bana itaatte elini çabuk tutarsa ben de ona koşarak gelirim. Yani rahmeti üzerine yağdırırcasına indiririm ve rahmetimle ona daha çabuk ulaşırım. Maksadına ulaşması için çokça yürümeye muhtaç etmem. Maksat ise yüce Allah'ın mükafatının, onun yakınlaşmasına göre kat kat fazla olması demektir.

 

 

 

 

6748-3/3- Bize Muhammed b. Rafi' tahdis etti, bize Abdurrezzak tahdis etti, bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den tahdis edip dedi ki: Bu{nlar} Ebu Hureyre'nin bize Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den diyerek tahdis ettikleridir. Sonra aralarında şu hadisin de yer aldığı çeşitli hadisler zikretti:

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle de buyurdu: "Allah: Kulum bana bir karış (yaklaşmak sureti) ile beni karşılarsa, ben onu bir arşın ile karşılanm. Beni bir arşın ile karşılarsa ben onu bir kulaç ile karşılanm. Beni bir kulaç ile karşılarsa ben kendisine daha hızlı gelerek ulaşırım" buyurdu.

 

 

 

6749-4/4- Bize Umeyye b. Bistam el-Ayşi tahdis etti, bize Yezid -yani b.

Zürey' - tahdis etti, bize Ravh b. el-Kasım, el-Ala’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre'den şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke yolunda yürürken Cumdan denilen bir dağın yanından geçti ve: "Yürüyün bu Cumdan'dır. Müferridler öne geçti" buyurdu. Ashab: Müferridler nedir ey Allah'ın Rasulü! diye sordular. O: "ATlah'l çokça zikreden erkekler ve kadınlardır" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          Muhammed b. Cafer rivayetinde: "Beni bir arşın ile karşılarsa kendisine daha hızlı gelerek ulaşınm" buyruğu nüshaların birçoğunda bu şekilde "gelerek ulaşınm" diye kaydedilmiş, bazılarında ise sadece ona "daha hızlı ulaşınm" bazılarında da "gelirim" kaydedilmiştir. Bu iki şekil açıktır. Bununla birlikte birinci şekil de sahihtir. ikisinin birlikte zikredilmesi te'kid içindir. Bu da güzel bir anlatımdır. Özellikle kullanılan lafız farklı olursa. Allah en iyi bilendir.

 

(6749) Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Müferridler öne geçti" buyurması üzerine ashab: "Müferridler nedir ey Allah'ın Rasulü! diye sordular. O: "Allah'ı çokça zikreden erkeklerle zikreden kadınlardır buyurdu." Bu hadiste rivayet bu şekildedir. "Müferridler" fe fethalı re şeddeli ve kesrelidir. Kadı Iyaz üstatlarının sağlam rivayet nakletmekle tanınanlarından bunu böylece nakletmiştir. Başkası ise bunu fe harfi sakin ve re harfi şeddesiz olarak (müfridler) diye rivayet edildiğini zikretmişlerdir. Nitekim "ferada raculu" denilir. Ama ferede aynı zamanda şeddeli olarak ferrede diye de kullanılır. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müferridlerin kimler olduklarını açıklayarak bunların Allah'ı çokça zikreden erkeklerle kadınlar olduğunu söylemiştir. ifade ise "ezzakiratihu: Allah'ı çokça zikreden kadınlar" şeklindedir. Burada he hazfedilmiştir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de ayet sonları arasındaki münasebet (fasıla) da da hazfedilmiştir. Çünkü bu zamir mefuldür ve hazfedilmesi caizdir. Bu açıklama da hadiste kastedilendir.

 

ibn Kuteybe ve başkaları dedi ki: Aslında müferridler, yaşıtları ölüp gidenler ve onlardan münferiden kalan ve böylelikle yüce Allah'ı zikretmeye devam eden kimseler demektir. Bir rivayette ise onlar Allah'ın zikri ile sallanan kimselerdir. Yani O'nu zikretmeyi ihtiyat haline getiren kimselerdir demektir. İbnu'l-Arabi dedi ki: Bu kelime kişinin başkalarından ayrılıp fakih olması, emir ve yasaklara riayet etmesi anlamındadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2- YÜCE ALLAH'IN İSİMLERİ VE ONLARI EZBERLEYENLERİN FAZİLETİ HAKKINDA BİR BAB