SAHİH-İ MÜSLİM |
KALBİ YUMUŞATAN HADİSLER |
27- MAĞARAYA SIĞINAN ÜÇ
KİŞİNİN KISSASI VE SALİH AMELLERLE TEVESSÜL BABI
6884-100/1- Bana
Muhammed b. İshak el-Müseyyebi tahdis etti, bana Enes -yami b. İyaz Ebu Damra-
Musa b. Ukbe'den tahdis etti, o Nafi'den, o Abdullah b. Ömer'den, o Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den şöyle buyurduğunu rivayet etti: ''Üç kişi
beraber yürümekte iken yağmur'a tutuldular. Bunun üzerine bir dağdaki bir
mağaraya sığındılar. Mağaranın ağzına dağdan kopan bir kaya parçası düştü ve
üzerlerini kapattı. Biri diğerine Allah için yaptığınız salih amellere bir
bakın. Onları vesile ederek Yüce Allah'a dua edin. Belki Allah bu kayayı
üzerimizden açar dediler.
Bunun üzerine biri şöyle
dedi: Allah'ım durum şu ki benim oldukça yaşlı anne babam vardı. Karım ve küçük
çocuklarım vardı. Onlar için (develerimi) otlatırdım. Davarlarımı meradan geri
getirdiğim de süt sağar ve önce annem babamla başlar çocuklarımdan önce orilara
süt içirirdim. Bir gün ağaçlık (otlak olarak) bir yer bulamadığım için uzağa
gittim. Bu sebeple
Diğeri dedi ki: Allah'ım
gerçek şu ki benim bir amca kızım vardı. Onu erkeklerin kadınları sevdikleri en
aşırı derecede sevdim. Kendisinden n'efsini (bana ait olmasını) istedim. O
kendisine yüz dinar getirmediğim sürece kabul etmedi. O yüz dinarı toplayıncaya
kadar çok yoruldum. O yüz dinarı ona getirdim. Ayaklarının arasına çöktüğüm
zaman ey Allah'ın kulu! Allah'tan kork ve haksız bir şekilde mührü gçma dedi.
Derhal onun üzerinden kalktım. (Rabbim) Eğer sen benim bunu senin rıza n için
yaptığımı biliyorsan bunun bir kısmını bize aç dedi. (Allah) onlara açtı.
Diğeri şöyle dedi:
Allah'ım ben bir ölçek pirinç karşılığında bir işçi çalıştırmıştım. İşini
'bitirince bana hakkımı ver dedi. Ben ölçeğini arz edince onu kabul etmek
istemedi. Ben de onun o ölçeğini ekip durdum. Nihayet o pirinçten çobanları ile
birlikte bir sürü inek topladım. O adam bana gelerek:
Allah'tan kork ve bana
hakkımda zulmetme dedi. Ben: Şu ineklerin ve çobanlarının yanına git, onları al
dedim. Adam: Allah'tan kork ve benimle alay etme dedi. Ben: Seninle
alayetmiyorum. O inekleri ve çobanlarını al dedim. O da onları alıp götürdü.
Eğer benim bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan kapalı kalan kısmı da
bizim için aç dedi. Allah da kalan kısmı açtı. "
Diğer tahric: Buhari,
2215, 2333
AÇIKLAMA: "Bir
dağdaki bir mağaraya sığındılar." Mağara dağdaki oyuk demektir.
"Evev:
sığındılar" fiilinde hemze kasr iledir. Bununla birlikte az önce
açıklaması geçen az kullanılan bir söyleyişte fethalı söyleyiş (avev) şekli de
caizdir.
"İşlediğiniz salih
amellere bir bakın. Onları zikrederek Allah'a dua edin, belki bunu üzerinizdenaçar."
Mezhep alimlerimiz insanın sıkıntılı hallerinde istiska (yağmur) duasında ve
daha başka dualarda salih amellerini sözkonusu ederek dua edip o salih ameli
ile Allah'a tevessül etmesinin müstehap olduğuna delil göstermişlerdir. Çünkü
bunlar böyle bir iş yaptılar ve onların duaları kabul edildi. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de bunu kendilerinden övgüyle ve faziletlerinin güzelliğini
dile getirerek zikretmiştir.
Bu hadisten ayrıca şu
hususlar da anlaşılmaktadır:
1. Anne ve babaya iyi
davranmanın, onlara hizmet etmenin, çocuk, eş ve onların dışında kalan
diğerlerine anne babayı tercih etmenin fazileti
2. İffetli durmanın,
haramlardan uzak kalmanın, özellikle de onları işleyebilecek güce sahipken ve
onları yapmayı da kararlaştırmışken vazgeçmenin yüce Allah için İhlasla bunu
terk etmenin fazileti
3. İcare akdi caizdir.
4. Ahdine güzel bir
şekilde bağlı kalmak, emanetin gereğini eksiksiz yerine getirmek, karşılıklı
ilişkilerde müsamahakar davranmak
5. Velilerin
kerametlerinin Sabit olduğu ki hak ehlinin mezhebi budur. "Develerimi
meradan geri getirdiğimde süt sağardım." Yani develerimi meradan onların
yanına ve
''Ağaçlık (otlak) bir
yer bulamadığım için uzağa gittim." Bazı nüshalarda (uzağa gittim
anlamındaki lafız: neabi lafzı) naebi şeklindedir. Birincisi hemzeyi eliften
önce kaydeder. Nitekim kıraat-i seb'a okuyucuları çoğunlukla böyle
okumuşlardır. İkincisi ise bunun aksi söyleyiştedir. Her ikisi de iki ayrı
söyleyiş ve iki ayrı kıraattir. Uzak düştü anlamındadır.
"İçinde süt bulunan
kabı getirdi." Hilab kelimesi ha harfi kesreli olarak içine süt sağılan ve
bir sağımlık deve sütü alan bir kaptır. Buna mihleb de denilir. Burada
"hilab" ile sağıimış sütü kastetmiş olabilir.
"Küçük çocuklar
açlıktan bağırışıyorlardı. " Feryad ediyorlar, açlıktan ağlaşıyorlardı
demektir.
"Ben hep bu halimde
kaldım." Bu halimi sürdürdüm. Fe harfi ötreli furce ve fethalı ferce gedik
açıklık demektir; Daha önce defalarca açıklandı.
''Ayakları arasına çöktüm"
yani cima için erkeğin oturduğu şekilde oturdum.
"Haksız yere mühürü
açma." Burada mühür bakireliğinden kinayedir.
"Hakkı" ise
zina ile değil nikah ile olması demektir.
"Bir ölçek
pirinç" fe rak: ölçek re harfi fethalı ve sakin (fark) söylenir. İki ayrı
söyleyiştir, fethalı söyleyiş daha güzel ve daha meşhurdur. Bu da üç sa' alan
bir kaptır. Taharet kitabında açıklaması geçti.
"Onu kabul etmedi.
" Yani beğenmedi, onu almayıp gitti .
6885- .. ./2- Bize İshak
b. Mansur ve Abd b. Humeyd de tahdis edip dedi ki: Bize Ebu Asım, İbn
Cureyc’DEN haber verdi bana Musa b. Ukbe haber verdi. (H.) Bana Suveyd b. Said
de tahdis etti, bize Ali b. Mushir, Ubeydullah'dan tahdis etti. (H.) Bana Ebu
Kureyb ve Muhammed b. Tarif el-Beceli de tahdis edip dediler ki: Bize İbn
Fudayl tahdis etti, bize babam ve Rakabe b. Meskale tahdis etti. (H.) Bana
Zuheyr b. Harb, Hasan el-Hulvani ve Abd b. Humeyd de tahdis edip dedi ki: Bize
Yakub -yani b. İbrahim b. Sa'd- bize babam Salih b. Keysan'dan tahdis etti,
hepsi Nafi'den o İbn Ömer'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den Ebu
Damra'nın Musa b. Ukbe’DEN rivayet ettiği hadis ile aynı manada rivayet etti.
Hadislerinde fazladan "çıkıp yürüdüler" dediler. Salih'in hadisinde
"beraberce yürüyorlardı" denilmektedir. Ubeydullah müstesna. Onun
hadisinde "çıktılar" demiş ve ondan sonra bir şey zikretmemiştir.
6886- .. ./3- Bana
Muhammed b. Sehl et-Temimi, Abdullah b. Abdurrahman b. Behram ve Ebu Bekr b.
İshak tahdis etti. İbn Sehl bize Ebu'l-Yeman tahdis etti derken diğer ikisi
haber verdi dedi: Bize Şuayb Zühri’DEN haber verdi, bana Salim b. Abdullah'ın
haber verdiğine göre Abdullah b. Ömer dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Sizden öncekilerden üç kişi yola
Çıktı. Nihayet geceyi bir mağarada geçirmek zorunda kaldılar." Sonra
hadisi NMi'in İbn Ömer'den diye rivayet ettiği hadis ile aynı manada zikretti.
Ancak o rivayetinde şunları söyledi: Onlardan bir adam: ''Allah'ım benim yaşlı
ihtiyar bir ebeveynim vardı. Akşam sütünü onlardan önce ne aile halkımdan, ne
malımdan birisine içirmezdim." Yine şunları söyledi: ''Amcamın kızı benden
kendisini uzak tuttu. Nihayet kıtlık yıllarından bir yıla düştü. Bana geldi.
Ben de ona yüzyirmi dinar verdim." Yine şunları söyledi: "Onun
ücretini onun için çalıştırdım. Nihayet ondan çokça mal çoğaldı da dalga dalga
büyüdü" ve "mağaradan çıkıp yürüyüp gittiler" dedi.
Diğer tahric: Buhari,
2272
AÇIKLAMA: ''Akşam
sütünü onlardan önce ... kimseye içirmezdim." Buradaki "la egbuku:
içirmezdim" fiilinde hemze fethalı, be ötrelidir. Yani
"Onun ücreti"
yani emeğinin karşılığı olan hakkını "onun için çalıştırırım."
"Nihayet onlardan
mallar çoğaldı da dalga dalga büyüdü." Buradaki "irtecaat: dalga
dalga büyüdü" ayn ve cim iledir. Yani hareketi, kımıldanışı açıkça
görülünceye kadar ve çokluğundan ötürü dalga dalga bir hal alıncaya kadar
çoğaldı. Çünkü "irtiac" sarsılmak ve hareket etmek demektir.
Hanefi mezhebi alimleri
-ve onların dışında- başkasının malını satmayı ve mal sahibinin izni olmadan
malında tasarruf etmeyi -bundan sonra sahibinin geçerli kabul etmesi şam ile-
caiz kabul edenler bu hadisi delil göstermişlerdir. Bu hadiste bu görüşlerine
delil olan nokta ise "ben o pirinci ekip durdum. Nihayet ondan çobanları
ile birlikte bir sürü inek topladım" ifadesidir. Buhari'nin rivayetinde
ise 'hnun ücretini ondan mallar çoğalıncaya kadar çalıştırdım, nemalandırdım
ve: Gördüğün bütün bu develer, inekler, koyunlar, köleler senin ücretindendir
dedim" denilmektedir.
Bizim mezhep alimletimiz
ile sözü geçen tasarrufu caiz kabul etmeyen diğerleri şöyle cevap verirler: Bu
bizden öncekilerin şeriati hakkında verilen bir haberdir. Bizden öncekilerin
şeriatinin bizim için şeriat olması hususunda ise usul alimlerinin meşhur görüş
ayrılıklan vardır. Eğer o bizim için bir şeriat değildir diyecek olursak zaten
delil olmaz. Bu görüşü kabul etmesek o taktirde bu borç olmak üzere bir miktar
pirinç karşılığında onu ücretle çalıştırdı. Fakat bu ücretini ona teslim
etmeyip aksine almasını teklif ettiği halde o değersiz bulduğundan ötürü bunu
kabul etmemiş, dolayısıyla sahih bir kabz olmadan muayyen olarak ecri tayin
edilmemiş oldu. Böylelikle o ücreti onun ücretle tutanın mülkü olarak kaldı.
çünkü zimmette (borç) olan bir şeyancak sahih bir kabz ile muayYen olur. Diğer
taraftan ücretle tutan kişi bunda kendi mülkiyetinde olduğu halde tasarrufta
bulunmuştur. Böylelikle o malda onun tasarrufu sahih olur. Onun kendisine ait
olduğuna inanması ile işçinin hakkı olduğuna inanması arasında bir fark yoktur.
Sonra da o ücret malından meydana gelen deve, inek, koyun ve köleleri her
ikisinin de rızasıyla çalıştırdığı işçiye teberru olarak bağışladı. Allah en
iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
TEVBE - 1- TEVBE
ETMENİN TEŞVİK EDİLMESİ VE TEVBE DOLAYISIYLA SEVİNMEK HAKKINDA BİR BAB