SAHİH-İ MÜSLİM |
İLİM |
1 - باب
النهي عن
اتباع متشابه
القرآن،
والتحذير من
متبعيه،
والنهي عن
الاختلاف في
القرآن
1- KUR'AN'IN MÜTEŞABİH
BUYRUKLARINA UYMANIN YASAK OLUŞU, MÜTEŞABİH OLANINA UYANLARDAN SAKINDIRMAK VE KUR'AN
HAKKINDA İHTİLAFIN NEHYEDİLMESİ BABI
1 - (2665) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
يزيد بن
إبراهيم
التستري عن
عبدالله بن
أبي مليكة، عن
القاسم بن
محمد، عن
عائشة. قالت:
تلا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم: {هو الذي
أنزل عليك
الكتاب منه
آيات محكمات هن
أم الكتاب
وأخر
متشابهات،
فأما الذين في
قلوبهم زيغ
فيتبعون ما
تشابه منه
ابتغاء الفتنة
وابتغاء
تأويله، وما
يعلم تأويله
إلا الله. والراسخون
في العلم
يقولون أمنا
به كل من عند ربنا،
وما
يذكر إلا
أولوا
الألباب} [3 /آل
عمران /7]. قالت: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إذا
رأيتم الذين
يتبعون ما
تشابه منه،
فأولئك الذين
سمى الله،
فاحذروهم".
6717-1/1-
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize Yezid b. İbrahim
et-Tüsteri, Abdullah b. Ebu Müleyke'den tahdis etti, o Kasım b. Muhammed'den, o
Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
"Sana kitabı indiren odur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir. Bunlar
kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik
bulunanlar sırf fitne aramak ve onu te'vil etmeye kalkışmak için onun müteşabih
olanına uyarlar. Halbuki onun te'vilini Allah'tan başkasını bilmez. İlimde
derinleşmiş olanlar ise: Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz nezdindendir derler.
Olgun akıllılardan başkası ibretle düşünemez." (Ali İmran, 7) buyruğunu
okudu. Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Siz onun müteşabih olanına uyan kimseleri gördüğünüz zaman işte
onlar Allah'ın sözkonusu ettiği kimselerdir, bu sebeple onlara karşı tedbirli
olunuz" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
4547; Ebu Davud, 4598; Tirmizi, 2993, 2994;
2 - (2666) حدثنا
أبو كامل،
فضيل بن حسين
الجحدري.
حدثنا حماد بن
زيد. حدثنا
أبو عمران
الجوني. قال:
كتب إلى
عبدالله بن
رباح
الأنصاري؛ أن
عبدالله بن
عمرو قال : هجرت
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم يوما. قال
فسمع أصوات
رجلين اختلفا
في آية. فخرج
علينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
يعرف في وجهه
الغضب. فقال
"إنما هلك من
كان قبلكم
باختلافهم في
الكتاب".
6718-2/2- Bize Ebu Kamil
Fudayl b. Husayn el-Cahdert tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, bize
Ebu İmran el-Cevni tahdis edip dedi ki:
Abdullah b. Revah
el-Ensari bana yazdığınagöre Abdullah b. Amr dedi ki:
Bir gün erkenden
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmiştim. Bir ayet hakkında
ihtilafa düşen iki adamın seslerini işitince RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yüzünden kızgınlığın anlaşıldığı bir halde yanımıza çıktı ve:
"Sizden öncekiler ancak kitap hakkındaki ihtilaflan sebebi ile helak
oldular" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
3 - (2667) حدثنا
يحيى بن يحيى.
أخبرنا أبو
قدامة، الحارث
بن عبيد عن
أبي عمران، عن
جندب بن
عبدالله البجلي.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "اقرؤا
القرآن ما
ائتلفت عليه
قلوبكم، فإذا
اختلفتم فيه
فقوموا".
6719-3/3-
Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Ebu Kutame, el-Haris b. Ubeyd, Ebu
İmran'dan haber verdi, o Cündeb b. Abdullah el-Eceli’DEN şöyle dediğini rivayet
etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an', kalpleriniz onun
üzerinde birleştiği sürece okuyun. Hakkında ihtilafa düştünüz mü hemen
kalkın" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
5060, 5061, 7363
4 - (2667) حدثني
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
عبدالصمد.
حدثنا همام.
حدثنا أبو
عمران الجوني
عن جندب (يعني ابن
عبدالله)؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"اقرؤا القرآن
ما ائتلفت
عليه قلوبكم.
فإذا اختلفتم
فقوموا".
6720-4/4- Bana İshak b.
Mansur tahdis etti, bize Abdüssamed haber verdi, bize Hemmam tahdis etti, bize
Ebu İmran el-Cevni, Cündeb -yani b. Abdullah-'den tahdis ettiğine göre
RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'anı onun üzerinde
kalpleriniz birleştiği sürece okuyun. İhtilafa düştünüz mü hemen kalkın"
buyurdu.
4-م - (2667)
حدثني أحمد بن
سعيد بن صخر
الدارمي.
حدثنا حبان.
حدثنا أبان.
حدثنا أبو
عمران. قال:
قال لنا جندب،
ونحن غلمان
بالكوفة : قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
"اقرؤا
القرآن" بمثل
حديثهما.
6721- .. ./5- Bize Ahmed
b. Said b. Sahr ed-Darimi tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bize Eban
tahdis etti, bize Ebu İmran tahdis edip dedi ki:
Biz Kufe'de henüz çocuk
iken Cündeb bize dedi ki: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kur'an'ı... okuyun ... "buyurdu deyip önceki ikisinin hadisi ile
aynı şekilde rivayet etti.
AÇIKLAMA: (6717)
"Bize Yezid b. İbrahim et-Tüsteri tahdis etti." "Tüstel'i"
nisbetinde birinci te harfi ötrelidir. İkinci te ise sahih ve meşhur olan
fethalı olduğudur. Semani, el-Ensab adlı kitabında, Hazimi, el-Mutelif adlı
eserinde ve onlardan başka muhakkiklerle çoğunluk başka türlü zikretmiş
değildir. Kadı Iyaz ise elMeşarik adlı eserinde onun da birincisi gibi ötreli
okunacağını zikretmiş ve elBaci'nin fethalı olarak zaptettiğini söylemiştir.
Semani dedi ki: Tüster, Huzistan topraklarında Ehvaz'a bağlı verimli bir
yerdir. İnsanlar bu şehre Şuter derler. Enes b. Malik'in kardeşi Bera b. Malik
(radıyallahu anh)'ın kabri oradadır.
"RasuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana kitabı indiren odur, ondan bir kısım
ayetler muhkemdir. .. " ayetini okudu ve RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Onun müteşabih olanına uyan kimseleri gördüğünüz taktirde işte
onlar Allah'ın sözkonusu ettiği kimselerdir, onlara karşı tedbirli olun"
müfessirler, usül alimleri ve başkaları muhkem ve müteşabih hakkında çokça
ihtilaf etmişlerdir. Gazali "el-Mustasfa" adlı eserinde şöyle diyor:
Eğer onun (müteşabihin) tefsiri hususunda Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den gelen bir açıklama yoksa onun dil bilginlerinin bildikleri şekilde
ve lafızların kullanıldıkları anlam itibari ile onlara uygun şekilde
açıklanması gerekir. Müteşabihin surelerin başlarındaki mukatta harfler,
muhkemin de onların dışındaki buyruklar olduğunu söyleyenlerin görüşü uygun
olmadığı gibi muhkem ilimde derinleşmiş olanların bildikleridir. Müteşabih ise
yalnızca yüce Allah'ın bildikleridir denilmeside muhkem vaad ve tehdit, helal
ve haram, müteşabih kıssalar ve misallerdir diyenlerin görüşleri de uygun
olamaz. Özellikle bu sonuncuları bu husustaki görüşler arasında doğrudan en
uzak olanlarıdır. (Gazali devamla) şunları söylemektedir: Aksine doğru olan
muhkemin anlamının şu iki noktada toplandığıdır: ı. Hakkında herhangi bir
anlaşılmazlık ve bir ihtimalin sözkonusu olmayacağı şekilde anlamı gayet açık
olan buyruklardır. Müteşabih ise hakkında ihtimalli açıklamaların sözkonusu
olduğu buyruklardır.
İkinci husus ise muhkem
buyruklarının nazmı itibari ile ya zahir yahut da te'vil yolu ile bir anlam
ifade eden buyruklardır. Müteşabih ise kur (ay hali ve temizlenme) "elinde
nikah düğümünü bulunduran" lems: dokunmak gibi müşterek lafızlardır.
Birincisi ay hali ile temizlik anlamlarından birisi arasında gidip gelir.
İkincisi veli ve koca olma ihtimali vardır. Üçüncüsü ise cinsel ilişki ve el
ile dokunma anlamları hakkında kullanılır. Ve buna benzer daha başka buyruklar.
(Gazali devamla) dedi ki: Müteşabih aynı zamanda zahiri itibari ile cihet ve
benzetme izlenimini veren ve te'vile ihtiyacı olan Allah'ın sıfatları ile
ilgili buyruklar hakkında da kullanılır.
İlim adamları
"ilimde derinleşmiş olanlar (errasihune fil ilm) müteşabihin te'vilini
bilip bilmeyeceği hususunda ve verrasihun: ve derinleşmiş olanlar"in
başındaki vav'ın atıf vavı olup olmadığı hususunda ve vakfın da: Ve ma ya'lemu
te'vilehu illallah: onun te'vilini Allah'tan başkası bilemez" buyruğu
üzerinde yapılıp sonra da yüce Allah'ın: "ilimde derinleşmiş olanlar ise:
Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin nezdindendir" buyruğu ile mi okumaya
başlanacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Her iki görüş de ihtimal
dahilindedir. Her birisini de çeşitli kesimler tercih etmiştir. Daha sahih olan
ise birincisidir ve er-rasihinun onun bildikleridir. Çünkü yüce Allah'ın
kullarına yarattıklarından hiçbir kimsenin bilmesine imkanları olmayan
buyruklarla hitap etmesi çok uzak bir ihtimaldir.
Mezhep alimlerimiz ve
onların dışında muhakkik ilim adamlarının ittifak ettiklerine göre Şanı Yüce
Allah'ın bir anlam ifade etmeyen bir söz söylemesi imkansızdır. Allah en iyi
bilendir.
Bu hadiste kalpleri
eğri, bid'at ehli ve fitne çıkarmak için müşkil buyrukların peşinden giden
kimselerle oturup kalkmak sakındırılmak sureti ile tedbirli olunmasını
göstermektedir. Fakat doğruyu öğrenmek maksadıyla içinden çıkamadığı hususlara
dair soru sorup bu hususta da dikkat ve titizlik gösteren kimse için bir
sakınca yoktur. Böyle birisine cevap vermek icab eder. Birincisine ise cevap
verilmez, Aksine bu işi yapmaması söylenir ve Ömer b. el-Hattab (radıyallahu
anh)'ın müteşabih buyrukların peşinden takılıp gittiği vakit Subay b. Asel'i
azarladığı gibi azarlanır. Allah en iyi bilendir.
(6718) "Bir gün
erkenden gittim." Heccera: sabah erkenden gitmek demektir.
"Sizden öncekileri
ancak kitap hakkındaki ihtilafları helak etmiştir" Bir rivayette (6719)
"kalpleriniz onun üzerinde birleştiği halde Kur'an okuyun. İhtilafa
düştünüz mü kalkın" buyruğunda geçen bizden öncekilerin helakından kasıt
burada kafir olmaları ve bid'atler ortaya çıkarmaları sebebi ile dini hususta
helak olmalarıdır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların
yaptıklarının aynısını yapmakta sakındırmakta ve Kur'an hakkında ihtilaf
edilmesi halinde ayağa kalkılması emri de ilim adamları nezdinde caiz olmayan
ihtilaf yahut da caiz olmayan durumlara düşürecek ihtilaf hakkında
yorumlanmıştır. Kur'an'ın kendisi yahut içtihadın uygun olmadığı bir husus
hakkında ya da şüphe ve yahut tereddüde düşüren fitne ve düşmanlığa sebep olan
ya da tartışmaya, kavgaya götüren ve buna benzer sonuçlar çıkaran
ihtilaflardır. Dinin fer'i hükümlerini Kur'an'dan çıkarmak hususunda ihtilaf
ile ilim ehlinin bu hususta faydalı olacak bir şekilde ve hakkı ortaya çıkarmak
için tartışmaları ve bu alandaki ihtilafları ise nehyedilmiş / yasaklanmış
değildir. Aksine bu emrolunmuş bir husustur ve apaçık bir fazilettir.
Müslümanlar ashab döneminden itibaren şu ana kadar bu husus üzerinde icma
etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- MAHARETLİ VE
ÇETİN HASIM HAKKINDA BİR BAB