SAHİH-İ MÜSLİM |
İLİM |
1- KUR'AN'IN MÜTEŞABİH
BUYRUKLARINA UYMANIN YASAK OLUŞU, MÜTEŞABİH OLANINA UYANLARDAN SAKINDIRMAK VE
KUR'AN HAKKINDA İHTİLAFIN NEHYEDİLMESİ BABI
6717-1/1- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb tahdis etti, bize
Yezid b. İbrahim et-Tüsteri, Abdullah b. Ebu Müleyke'den tahdis etti, o Kasım
b. Muhammed'den, o Aişe’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) "Sana kitabı indiren odur. Ondan bir kısım ayetler
muhkemdir. Bunlar kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihtir.
Kalplerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak ve onu te'vil etmeye kalkışmak
için onun müteşabih olanına uyarlar. Halbuki onun te'vilini Allah'tan başkasını
bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar ise: Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz
nezdindendir derler. Olgun akıllılardan başkası ibretle düşünemez." (Ali
İmran, 7) buyruğunu okudu. Aişe (radıyallahu anha) dedi ki: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siz onun müteşabih olanına uyan kimseleri
gördüğünüz zaman işte onlar Allah'ın sözkonusu ettiği kimselerdir, bu sebeple
onlara karşı tedbirli olunuz" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
4547; Ebu Davud, 4598; Tirmizi, 2993, 2994;
6718-2/2- Bize Ebu Kamil
Fudayl b. Husayn el-Cahdert tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, bize
Ebu İmran el-Cevni tahdis edip dedi ki:
Abdullah b. Revah
el-Ensari bana yazdığınagöre Abdullah b. Amr dedi ki:
Bir gün erkenden
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gitmiştim. Bir ayet hakkında
ihtilafa düşen iki adamın seslerini işitince RasUlullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yüzünden kızgınlığın anlaşıldığı bir halde yanımıza çıktı ve:
"Sizden öncekiler ancak kitap hakkındaki ihtilaflan sebebi ile helak
oldular" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6719-3/3- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, bize Ebu Kutame, el-Haris b. Ubeyd, Ebu İmran'dan haber
verdi, o Cündeb b. Abdullah el-Eceli’DEN şöyle dediğini rivayet etti:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an', kalpleriniz onun
üzerinde birleştiği sürece okuyun. Hakkında ihtilafa düştünüz mü hemen
kalkın" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
5060, 5061, 7363
6720-4/4- Bana İshak b.
Mansur tahdis etti, bize Abdüssamed haber verdi, bize Hemmam tahdis etti, bize
Ebu İmran el-Cevni, Cündeb -yani b. Abdullah-'den tahdis ettiğine göre
RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'anı onun üzerinde
kalpleriniz birleştiği sürece okuyun. İhtilafa düştünüz mü hemen kalkın"
buyurdu.
6721- .. ./5- Bize Ahmed
b. Said b. Sahr ed-Darimi tahdis etti, bize Habban tahdis etti, bize Eban
tahdis etti, bize Ebu İmran tahdis edip dedi ki:
Biz Kufe'de henüz çocuk
iken Cündeb bize dedi ki: RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kur'an'ı... okuyun ... "buyurdu deyip önceki ikisinin hadisi ile
aynı şekilde rivayet etti.
AÇIKLAMA: (6717)
"Bize Yezid b. İbrahim et-Tüsteri tahdis etti." "Tüstel'i"
nisbetinde birinci te harfi ötrelidir. İkinci te ise sahih ve meşhur olan
fethalı olduğudur. Semani, el-Ensab adlı kitabında, Hazimi, el-Mutelif adlı
eserinde ve onlardan başka muhakkiklerle çoğunluk başka türlü zikretmiş
değildir. Kadı Iyaz ise elMeşarik adlı eserinde onun da birincisi gibi ötreli
okunacağını zikretmiş ve elBaci'nin fethalı olarak zaptettiğini söylemiştir.
Semani dedi ki: Tüster, Huzistan topraklarında Ehvaz'a bağlı verimli bir
yerdir. İnsanlar bu şehre Şuter derler. Enes b. Malik'in kardeşi Bera b. Malik
(radıyallahu anh)'ın kabri oradadır.
"RasuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana kitabı indiren odur, ondan bir kısım
ayetler muhkemdir. .. " ayetini okudu ve RasuluIlah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Onun müteşabih olanına uyan kimseleri gördüğünüz taktirde işte
onlar Allah'ın sözkonusu ettiği kimselerdir, onlara karşı tedbirli olun"
müfessirler, usül alimleri ve başkaları muhkem ve müteşabih hakkında çokça
ihtilaf etmişlerdir. Gazali "el-Mustasfa" adlı eserinde şöyle diyor:
Eğer onun (müteşabihin) tefsiri hususunda Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den gelen bir açıklama yoksa onun dil bilginlerinin bildikleri şekilde
ve lafızların kullanıldıkları anlam itibari ile onlara uygun şekilde
açıklanması gerekir. Müteşabihin surelerin başlarındaki mukatta harfler,
muhkemin de onların dışındaki buyruklar olduğunu söyleyenlerin görüşü uygun
olmadığı gibi muhkem ilimde derinleşmiş olanların bildikleridir. Müteşabih ise
yalnızca yüce Allah'ın bildikleridir denilmeside muhkem vaad ve tehdit, helal
ve haram, müteşabih kıssalar ve misallerdir diyenlerin görüşleri de uygun
olamaz. Özellikle bu sonuncuları bu husustaki görüşler arasında doğrudan en
uzak olanlarıdır. (Gazali devamla) şunları söylemektedir: Aksine doğru olan
muhkemin anlamının şu iki noktada toplandığıdır: ı. Hakkında herhangi bir
anlaşılmazlık ve bir ihtimalin sözkonusu olmayacağı şekilde anlamı gayet açık
olan buyruklardır. Müteşabih ise hakkında ihtimalli açıklamaların sözkonusu
olduğu buyruklardır.
İkinci husus ise muhkem
buyruklarının nazmı itibari ile ya zahir yahut da te'vil yolu ile bir anlam
ifade eden buyruklardır. Müteşabih ise kur (ay hali ve temizlenme) "elinde
nikah düğümünü bulunduran" lems: dokunmak gibi müşterek lafızlardır.
Birincisi ay hali ile temizlik anlamlarından birisi arasında gidip gelir.
İkincisi veli ve koca olma ihtimali vardır. Üçüncüsü ise cinsel ilişki ve el
ile dokunma anlamları hakkında kullanılır. Ve buna benzer daha başka buyruklar.
(Gazali devamla) dedi ki: Müteşabih aynı zamanda zahiri itibari ile cihet ve
benzetme izlenimini veren ve te'vile ihtiyacı olan Allah'ın sıfatları ile
ilgili buyruklar hakkında da kullanılır.
İlim adamları
"ilimde derinleşmiş olanlar (errasihune fil ilm) müteşabihin te'vilini
bilip bilmeyeceği hususunda ve verrasihun: ve derinleşmiş olanlar"in
başındaki vav'ın atıf vavı olup olmadığı hususunda ve vakfın da: Ve ma ya'lemu
te'vilehu illallah: onun te'vilini Allah'tan başkası bilemez" buyruğu üzerinde
yapılıp sonra da yüce Allah'ın: "ilimde derinleşmiş olanlar ise: Biz ona
inandık, hepsi Rabbimizin nezdindendir" buyruğu ile mi okumaya başlanacağı
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Her iki görüş de ihtimal dahilindedir. Her
birisini de çeşitli kesimler tercih etmiştir. Daha sahih olan ise birincisidir
ve er-rasihinun onun bildikleridir. Çünkü yüce Allah'ın kullarına
yarattıklarından hiçbir kimsenin bilmesine imkanları olmayan buyruklarla hitap
etmesi çok uzak bir ihtimaldir.
Mezhep alimlerimiz ve
onların dışında muhakkik ilim adamlarının ittifak ettiklerine göre Şanı Yüce
Allah'ın bir anlam ifade etmeyen bir söz söylemesi imkansızdır. Allah en iyi
bilendir.
Bu hadiste kalpleri
eğri, bid'at ehli ve fitne çıkarmak için müşkil buyrukların peşinden giden kimselerle
oturup kalkmak sakındırılmak sureti ile tedbirli olunmasını göstermektedir.
Fakat doğruyu öğrenmek maksadıyla içinden çıkamadığı hususlara dair soru sorup
bu hususta da dikkat ve titizlik gösteren kimse için bir sakınca yoktur. Böyle
birisine cevap vermek icab eder. Birincisine ise cevap verilmez, Aksine bu işi
yapmaması söylenir ve Ömer b. el-Hattab (radıyallahu anh)'ın müteşabih
buyrukların peşinden takılıp gittiği vakit Subay b. Asel'i azarladığı gibi
azarlanır. Allah en iyi bilendir.
(6718) "Bir gün
erkenden gittim." Heccera:
"Sizden öncekileri
ancak kitap hakkındaki ihtilafları helak etmiştir" Bir rivayette (6719)
"kalpleriniz onun üzerinde birleştiği halde Kur'an okuyun. İhtilafa
düştünüz mü kalkın" buyruğunda geçen bizden öncekilerin helakından kasıt
burada kafir olmaları ve bid'atler ortaya çıkarmaları sebebi ile dini hususta
helak olmalarıdır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların
yaptıklarının aynısını yapmakta sakındırmakta ve Kur'an hakkında ihtilaf
edilmesi halinde ayağa kalkılması emri de ilim adamları nezdinde caiz olmayan
ihtilaf yahut da caiz olmayan durumlara düşürecek ihtilaf hakkında
yorumlanmıştır. Kur'an'ın kendisi yahut içtihadın uygun olmadığı bir husus
hakkında ya da şüphe ve yahut tereddüde düşüren fitne ve düşmanlığa sebep olan
ya da tartışmaya, kavgaya götüren ve buna benzer sonuçlar çıkaran
ihtilaflardır. Dinin fer'i hükümlerini Kur'an'dan çıkarmak hususunda ihtilaf
ile ilim ehlinin bu hususta faydalı olacak bir şekilde ve hakkı ortaya çıkarmak
için tartışmaları ve bu alandaki ihtilafları ise nehyedilmiş / yasaklanmış
değildir. Aksine bu emrolunmuş bir husustur ve apaçık bir fazilettir.
Müslümanlar ashab döneminden itibaren şu ana kadar bu husus üzerinde icma
etmişlerdir. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- MAHARETLİ VE
ÇETİN HASIM HAKKINDA BİR BAB