SAHİH-İ MÜSLİM |
KADER |
8 - باب
في الأمر
بالقوة وترك
العجز.
والاستعانة بالله،
وتفويض
المقادير لله
8- GÜÇLÜ OLMAYI EMRETMEK,
ACİZLİĞİ TERK ETMEK, ALLAH'TAN YARDIM DİLEMEK VE MİKTARLARI ALLAH'A HAVALE
ETMEK HAKKINDA BİR BAB
34 - (2664) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وابن
نمير. قالا: حدثنا
عبدالله بن
إدريس عن
ربيعة بن
عثمان، عن محمد
بن يحيى بن
حبان، عن
الأعرج، عن
أبي هريرة،
قال : قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
"المؤمن
القوي خير
وأحب إلى الله
من المؤمن
الضعيف. وفي
كل خير. احرص
على ما ينفعك
واستعن بالله.
ولا تعجز. وإن
أصابك شيء فلا
تقل: لو أني
فعلت كان كذا
وكذا. ولكن قل:
قدر الله. وما
شاء فعل. فإن
لو تفتح عمل
الشيطان".
6716-34/1- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve İbn Numeyr tahdis edip dedi ki: Bize Abdullah b. İdris, Rabia
b. Osman’DAN tahdis etti, o Muhammed b. Yahya b. Habban'dan, o A'rec'den, o Ebu
Hureyre’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu: "Güçlü mümin zayıf müminden hayırlıdır ve Allah onu
(zayıf müminden) daha çok sever. Bununla birlikte hepsinde de hayır vardır. Sen
sana faydalı olan şeye gayretle yönel, Allah'tan yardım dile ve acze düşme.
Sana herhangi bir şey gelip çotarsa eğer ben yapsaydım şöyle şöyle olurdu deme.
Fakat: Allah'ın kaderidir, o dilediğini yapar de. Şüphesiz eğer demek şeytanın
ameline (kapı) açar."
Diğer tahric: İbn
Mace, 79
AÇIKLAMA: "Güçlü
mümin zayıf müminden hayırlıdır ve Allah onu ondan daha çok sever. Bununla
birlikte hepsinde de hayır vardır." Burada "güç"den maksat
ahiret işleri hakkında nefsin ve düşüncenin kararlılığıdır. Bu durumda bu
niteliğe sahip olan kişi cihadda düşmanın üzerine daha çok ilerler, onun
karşısına çıkmak için ve onu takibe gitmek için daha hızlı hareket eder,
iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktaki kararlılığı bütün bu hususlardaki
eziyetlere sabrı yüce Allah için meşakkatlere tahammül ve katlanması daha
ileri, namazı, orucu, zikirleri vesair ibadetleri daha çok arzu edici, bunları
daha bir gayretle ister ve bunları daha çok muhafaza eder ve buna berızer
tutumlar ortaya koyar.
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in: "Bununla birlikte hepsinde hayır vardır"
buyurması da güçlü olanda da zayıf olanda da imanda ortak olmaları dolayısıyla
ve bununla birlikte güçsüz olanın yaptığı ibadetler sebebi ile hayırlıdırlar.
"Sen sana faydalı
olan şeye gayretle yönel ve Allah'tan yardım dile, acizlik gösterme"
burada "ihrıs: gayretle yönel" de re harfi kesrelidir. "La ta'
ciz: acze düşme"de ise cim harfikesrelidir. Her ikisinin fethalı söyleyişi
de nakledilmiştir. Anlamına gelince, yüce Allah'a itaate ve O'nun nezdinde
olana gayretle yönel, bunun için yüce Allah'tan yardım iste, itaati istemek ve
yardım dilemek hususunda acizlik gösterme, tembellik etme.
"Sana bir şey
isabet ederse ben (şunu) yapsaydım şöyle şöyle olurdu deme ... Şeytan ın
amelini (kapı) açar." Kadı lyaz dedi ki: Kimi ilim adamı şöyle demiştir:
Bu yasak, böyle bir sözü kesinlikle böyle olacağına inanarak ve eğer, dediği
hususu yapmış olsaydı kesinlikle bu musibetin kendisine isabet etmeyeceğine
inanarak söyleyen hakkındadır. Durumu yüce Allah'ın meşietine havale ederek
Allah'ın dilediğinden başka hiçbir şeyin kendisine isabet etmeyeceği kanaatine
sahip olan kimse için böyle bir nehiy sözkonusu değildir. Bu kanaat sahibi kişi
Ebu Bekr es-Sıddik (radıyallahu anh)'ın mağarada iken onlardan birisi başını
kaldırsa kesinlikle bizi görecektir şeklindeki sözünü delil göstermiştir.
Kadı lyaz dedi ki: Ama
bunda delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü o ancak gelecek ile ilgili bir haber
vermiştir. Bu sözünde, gerçekleştikten sonra bir kaderin geri çevrileceği iddiası
bulunmamaktadır. Aynı şekilde Buhari'nin "lev: eğer, se, sa" demenin
caiz olduğu babında zikrettiği bütün hadislerde de böyledir. Mesela: Eğer senin
kavmin henüz küfürden yeni kurtulmuş olmasaydı Kabe'yi, İbrahim'in temelleri
üzere tamamlardım ve eğer bir delil olmadan recm eden birisi olsaydım bu kadını
recm ederdim, eğer ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım onlara misvak
kullanmalarını emrederdim hadisleri ve buna benzer hadislerin tamamı gelecek
ile alakalıdır, bunlarda olmuş meydana gelmiş bir kadere itiraz yoktur. Bu
sebeple bunların kullanılmasında mekruhluk da sözkonusu değildir. Çünkü o ancak
ortada sözünü ettiği engel olmasaydı ne yapacağı ile ilgili kanaatini haber
vermektedir. Geçip gitmiş olan bir husus ise onun kudreti çerçevesinde değildir.
Kadı Iyaz dedi ki: Buna
göre hadisin anlamı ile ilgili kanaatim şudur:
Yasak, lafızların
zahirinden anlaşılan manaya ve genel ifadesi üzeredir. Ama bu yasak tenzihi bir
nehiydir. Buna da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
"Çünkü lev: eğer
şeytanın ameline kapı açar" buyurmasıdır. Yani bu durumda kalbe kadere
karşı çıkma ve itiraz etme düşüncesini bırakır ve bununla şeytan vesvese verir.
Kadı Iyaz' ın açıklamaları bunlardır.
Derim ki: Geçmiş ile
ilgili olarak "lev: eğer" lafzının kullanılması ile alakalı olarak da
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in şu buyruğu vardır: "Ben bu
işimden geride bıraktığımın bir benzeri ile gelecekte karşılaşacak olursam
kurbanlıklarımı (beraber) sevk etmezdim" buyruğu ve daha başka buyruklardır.
O halde göründüğü kadarı ile yasak, faydası olmayan hususlar hakkında bu
ifadeyi kullanmaktır. Bu taktirde bu yasak, haramlık bildiren bir nehiy tenzihi
bir nehiy olur. Yüce Allah'a yapamadığı itaat yahut da kendisi için bu türden
imkansız olan hususlar ve benzerlerine duyduğu üzüntü dolayısı ile bu sözü
kullanan için ise bir sakınca yoktur. Hadis-i şeriflerde görünen kullanımların
çoğunluğu da buna göre yorumlanır. Allah en iyi bilendir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: