SAHİH-İ MÜSLİM |
KADER |
7- ECELLERİN; RIZIKLARIN
VE BUNA BENZER HUSUSLARIN EZELDE TAKDİR EDİLENE GÖRE ARTMAYIP EKSİLMEDİĞİNİ
BEYAN BABI
6712-32/1- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe ve Ebu Kureyb -lafız Ebu Bekir'e ait olmak üzere- tahdis edip dedi
ki: Bize Veki, Mis'arden tahdis etti, o Alkame b. Mersed'den, o Muğire b.
Abdullah el-Yeşkuri'den, o el-Ma'rur b. Suveyd'den, o Abdullah'dan şöyle
dediğini rivayet etti: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Um Habibe:
Allah'ım kocam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile babam Ebu Süfyan
ile kardeşim Muaviye ile beni yararlandır (onların varlığı ile mutlu et), dedi.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen Allah'tan tayin
edilmiş ecellere, sayılı günlere, paylaştırılmış rızıklara dair istekte
bulundun. Allah hiçbir şeyi vakti gelmeden önce erken gerçekleştirmez yahut
vaktinden sonraya hiçbir şeyi geciktirmez. Şayet Allah'tan seni bir cehennem
ateşindeki azaptan yahut kabirdeki bir azaptan korumasını dilemiş olsaydın daha
hayırlı ve faziletli olurdu" buyurdu.
(Abdullah) dedi ki: Onun
huzurunda domuzlar da sözkonusu edildi -Mis'ar dedi ki: Zannederim (Alkame) ve
domuzlar da, dedi- mesh (hilkatlerinin değiştirilmesi)nden kalmıştır. Bunun
üzerine "Muhakkak Allah meshedilen mahlukata nesil de çoluk çocuk da
yaratmamıştır. Üstelik maymunlar da domuzlar da bundan önce vardı"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6713- .. ./2- Bunu bize
Ebu Kureyb tahdis etti, bize İbn Bişr, Mis'ar'den bu isnad ile tahdis etti,
ancak o hadisinde İbn Bişr ve Veki’DEN birlikte: "Cehennem ateşindeki bir
azaptan ve kabirdeki bir azaptan", dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6714-33/3- Bize İshak b.
İbrahim el-Hanzali ve Haccac b. eş-Şair -lafız Haccac'a ait olmak üzere- tahdis
etti, İshak bize Abdürrezzak haber verdi, derken Haccac, tahdis etti, dedi.
Bize Sevri, Alkame b. Mersed'den haber verdi, o Muğire b. Abdullah b.
Yeşkuri'den, o Mağrur b. Suveyd'den, o Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediğini
rivayet etti: Um Habibe: Allah'ım kocam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile babam Ebu Süfyan ile kardeşim Muaviye ile beni faydalandır, dedi.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Gerçek şu ki
sen Allah'tan tayin edilmiş eceller, çiğnenip geçilecek izler, paylaştırılmış
rızıklar ile ilgili dilekte bulundun. Allah bunlardan hiçbir şeyi vaktinden
önce acilen meydana getirmez ve hiçbir şeyi vaktinden sonraya geciktirmez. Eğer
Allah'tan ateşteki bir azaptan ve kabirdeki bir azaptan sana afiyet vermesini
dilemiş olsaydın senin için daha hayırlı olurdu" buyurdu.
(Abdullah b. Mesud) dedi
ki: Bir adam: Ey Allah'ın Resulü! Maymunlar ve domuzlar mesh edilen (hilkatleri
değiştirilen)lerden midir, dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Gerçek şu ki Allah herhangi bir kavmi helak etmiş -yahut herhangi bir
kavmi azaplandırmış- ise onların neslini sürdürmemiştir. Şüphesiz maymunlar ve
domuzlar bundan önce de vardı" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6715- .. ./4- Bunu bana
Ebu Davud, Süleyman b. Ma'bed tahdis etti, bize Hüseyn b. Hafs tahdis etti,
bize Süfyan bu isnad ile tahdis etti, ancak o: "Ulaşılacak izler",
dedi.
İbn Mabed dedi ki:
Bazıları da "vaktinden önce" yani meydana gelme-
sinden önce diye rivayet
etmişlerdir.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: (6712)
"Um Habibe: Allah'ım kocam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
babam Ebu Süfyan ile kardeşim Muaviye ile beni yararlandır ... "
Bu hadislerdeki
"hillihi: tayin edilmiş vakti" lafzını bu rivayetlerin beş ayrı
yerinde de iki şekilde ha harfi fethalı ve kesreli olarak (hallihi ve hillihi
şeklinde) zaptetmiş bulunuyoruz. Kadı Iyaz ise bütün ravilerin bunu fethalı
olarak naklettiklerini söylemektedir. Maksadı ise kendi ülkelerindeki
ravilerdir. Yoksa bizim diyarımızda bulunan raviler nezdinde daha meşhur olan
kesreli rivayettir. Her ikisi de birer söyleyiştir. Gerçekleşmesi gereken
zamanı ve vakti anlamındadır. Nitekim halle el ecel: ecelin (vadenin) vakti
geldi denilir.
Bu hadis-i şerif,
ecellerin ve nzıldann takdir edilmiş olup, yüce Allah'ın ezelde takdir edip
bildiği şekilden farklı bir değişiklik göstermediğini gerçek manada bunlarda
bir artış ve bir eksilmenin imkansız olduğunu ortaya koymaktadır.
Hadiste geçen
"sıla-i rahmin ömrü artırdığı" buyruğu ve benzerleri ile ilgili
te'vil (yorum) daha önce sıla-i rahim (akrabalık bağını gözetme) babında açık
bir şekilde geçmiş bulunmaktadır.
el-Mazeri dedi ki:
Burada kesin delillerle şu husus açıkça ortaya çıkmaktadır: Şanı yüce Allah
ecelleri, rızıkları ve başka hususları en iyi bilendir. Bilmenin gerçek
mahiyeti ise malum (bilinen) şeyi olduğu hal üzere bilmektir. Şanı yüce Allah
Zeyd'in beşyüz yılında öleceğini biliyor ise onun bundan önce ya da sonra
ölmesi imkansızdır. Aksi taktirde bilgi bilgisizliğe dönüşür. Buna göre şanı
yüce Allah'ın bildiği ecellerin artıp eksilmesine imkan bulunmamaktadır. O
halde sözkonusu edilen artışın te'vil edilmesi kaçınılmaz bir durumdur. Bu
artış ya ölüm meleğine nisbetle sözkonusudur yahut da ondan başka Allah'ın
ruhlan kabz etmekle görevlendirdiği ve kendilerine sınırlı ecelleri emrettiği
kimselere nisbetle böyledir. Çünkü buna (bunlara) bu emri verdikten sonra yahut
levh-i mahfuzda tesbit ettikten sonra ezelde onun ilminde geçmiş olana uygun
olarak onda bir eksilme ve bir artış sözkont-isu olur. İşte yüce Allah'ın:
''Allah dilediğini siler ve (dilediğini) bırakır" (Rad, 39) buyruğunun
anlamı budur. Nitekim yüce Allah'ın: "Sonra bir ecel takdir edendir, onun
nezdinde belirli bir ecel daha vardır" (En'am, 2) buyruğu da zikrettiğimiz
bu açıklamaya göre yorumlanır. Şunu da bilelim ki hak ehlinin mezhebine göre
maktul de eceli ile ölür. Mutezile ise eceli kesintiye uğrar, demiştir. Allah
en iyi bilendir.
Eğer ecelin tayin edilip
bitmiş bir şey olduğundan ötürü ecelde bir artış iddiasında bulunmamızın bize
nehyedilmesinin ve onu (Um Habibe'yi) kabir azabından -onun da aynı şekilde
ecel gibi tayin edilip bitirilmiş bir husus olmakla birlikte- Allah'a sığınma
duasını yapmaya teşvik edilmesindeki hikmet nedir denilecek olursa şu şekilde
cevap verilir:
Aslında hepsinin tesbit
ve tayin işi tamamlanmıştır. Ama cehennem ateşi azabından, kabir azabından ve
benzerlerinden kurtulmak için dua etmek bir ibadettir. Şeriat koyucu da
ibadetlerin yapılmasını emir buyurmuştur. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)' e: Bizim için yazılarak tesbit edilmiş kitaba ve ezelden takdir
edilmiş kadere bel bağlamayalım mı diye sorulunca O: ''Amel edin, herkese ne
için yaratılmışsa o kolaylaştırılır" buyurdu.
Ama ecelin uzaması için
dua etmek ibadet değildir. Namazın, orucun ve zikrin kadere bel bağlanarak terk
edilmesi güzel olinadığı gibi cehennem azabından kurtuluş ve benzeri hususlar
için dua etmeyi terk etmek de böyledir. Allah en iyi bilendir.
"Maymunlar ve
domuzlar şüphesiz bundan önce de vardı." Yani İsrailoğullarından (bazı
kimseleri) neshedilmesinden (ceza olarak hilkatlerinin değiştirilmesinden) önce
vardılar. İşte bu, maymun ve domuzların neshin bir neticesi olmadığına
delildir. Burada hayvanlar hakkında akıllılar için kullanılan zamirin
zikredilmesi mecazidir. Çünkü sözde onların akıl sahibi varlıklarla ortak
kullanılmalarını gerektiren ibareler geçmiştir. Yüce Allah'ın: "onların
bana secde ettiklerini gördüm" (Yusuf, 4) ve "Hepsi bir yörüngede
yüzerler" (Yasin, 40) buyruklarında olduğu gibi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: