SAHİH-İ MÜSLİM

KADER

 

1- ADEMOĞLU'NUN ANNESİNİN KARNINDA NASIL YARATILDIĞI, RIZKININ, ECELİNİN, AMELİNİN, BEDBAHTLIĞININ VE MUTLULUĞUNUN YAZILMASI BABI

 

6665-1/1- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Veki' tahdis etti. (H.) Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemdani -lafız ona ait olmak üzere- de tahdis etti, bize babam, Ebu Muaviye ve Veki' tahdis edip, dediler ki: Bize Xmeş Zeyd b. Vehb'den tahdis etti, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bize -doğru sözlü ve doğru sözlülüğü tasdik edilenRasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tahdis etti: "Şüphesiz sizden her birinizin annesinin karnında hilkati kırk günde bir araya toplanır. Sonra orada onun kadar bir süre içerisinde bir alaka olur. Sonra orada onun kadar bir süre içerisinde bir çiğnemlik et olur. Sonra melek gönderilir ona ruhu üfler ve ona nzkı, eceli, ameli, bedbaht mı yoksa mutlu mu olacağından ibaret dört kelime (yazmak) ile emrolunur. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki sizden herhangi bir kimse cennetliklerin omeli ile kendisi ile cennet arasında bir arşınlık mesafe kalıncaya kadar amel eder de kitap aleyhine olmak üzere öne geçer ve cehennemliklerin ameli ile am el eder sonunda da oraya girer. Ve yine şüphesiz sizden bir kimse cehennemliklerin am eli ile kendisi ile onun arasında ancak bir arşın kalıncaya kadar amel eder de kitap onun aleyhine öne geçer ve cennetliklerin ameli ile amel edip oraya girer. "

 

Diğer tahric: Buhari, Bedul Halk, 3208, 3332, 6594, 7454; Ebu Davud, 4708; Tirmizi, 2137; İbn Mace, 76

 

 

 

6666- .. ./2- Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim ikisi Cerir b.

Abdulhamid'den tahdis etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize İsa b. Yunus haber verdi. (H.) Bana Ebu Said el-Eşecc de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bunu bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be b. el-Haccac tahdis etti, hepsi A'meş'den bu isnad ile rivayet etti.

Veki'in hadisinde: "Şüphesiz sizden birinizin hilkati annesinin karnında kırk gecede bir araya getirilir" buyurdu. Muaz'ın Şu'be'den hadisi rivayetinde de: "Kırk gece kırk gün" buyurdu. Cerir ve İsa'nın hadisinde ise "kırk gün" buyurdu (denilmektedir}.

 

 

AÇIKLAMA:          "Bize doğru sözlü ve doğruluğu tasdik edilmiş Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tahdis etti: ... " Hadisteki "es-sadık el-masduk: doğru sözlü, doğruluğu tasdik edilmiş"in anlamı sözünde doğru, getirdiği şerefli vahiyde de doğrulanan demektir.

 

"İnne ehallekum: Şüphesiz biriniz" de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in lafızlarının nakledilmesi 'sureti ile "inne"nin hemzesi kesrelidir.

 

"Rızkını yazması" anlamındaki lafzın başında bulunan "be" harfi "dört" anlamındaki lafızdan bedeldir. "Mutlu mu yahut bedbaht mı" anlamındaki lafızlar ise hazfedilmiş bir mübtedanın haberi olmak üzere merfudur. Yani o bedbaht yahut mutludur demek olur.-

 

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in bu hadisteki: "Sonra melek gönderilir" buyruğu meleğin gönderilmesinin yüz yirmi günden sonra olduğunu ortaya koymaktadır. Bundan sonraki rivayette (6667) "melek, nutfe rahimde yerleştikten kırk yahut kırk beş gece sonra nutfenin üzerine girer ve Rabbim bedbaht mı yoksa mutlu mu der. " Üçüncü rivayette (6668) "Nutfe üzerinden kırk iki gün geçince Allah ona bir melek gönderir. Ona suret verir. Onun kulaklarını, gözlerini, derisini yaratır. " Huzeyfe b. Esid'in rivayetinde (6670) "muhakkak nutfe rahime düşer, kırk gece sonra melek onun üzerine iner." Bir rivayette (6671) "Rahim ile görevli bir melek kırk küsür geceden sonra Allah'ın izni ile bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman. .. " deyip hadisin geri kalanını zikretmektedir. Enes'in rivayetinde (6672) "şüphesiz Allah, rahim ile bir melek görevlendirmiştir. O: Rabbim nutfe (oldu), Rabbim alaka (oldu), Rabbim mudga (bir çiğnemlik et oldu) der. .. "

 

İlim adamları der ki: Bu rivayetleri bir arada cem ve telif yolu şudur:

 

Melek nutfenin durumunu yakından gözetler ve onunla birlikteliği sözkonusu olup: Rabbim bu şimdi alaka (sülük gibi bir kan parçacığı), bu mudga diye zamanı geldikçe söyler. Her bir vakitte yüce Allah'ın emri ile geldiği aşamayı ifade eder. Bununla birlikte yüce Allah durumunu en iyi bilendir. Meleğin konuşmasının ve icraatının çeşitli zamanları vardır. Birincisi yüce Allah'ın onu nutfe olarak yarattığı, sonra onu alakaya intikal ettirdiği zamandır. Meleğin bunun sonunda bir çocuk olacağını bildiği zaman budur. Çünkü her bir nutfe sonunda çocuk olmaz. Bu ise ilk kırk günün akabinde olur. O zaman nzkı, eceli, ameli, bedbahtlığı ya da mutluluğu yazılır.

 

Bundan sonra meleğin onun hakkında bir başka zamanda bir icraatı olur. Bu da ona suret verilmesi, kulağının, gözlerinin, derisinin, etinin, kemiğinin yaratılması, erkek mi dişi mi olması vaktidir. Bu da üçüncü kırk günde gerçekleşir. Bu süre de çiğnem et olma hali ve bu kırk günün bitmesinden ona ruhun üflenmesinden önceki bir süredir. Çünkü ruhun üflenmesi ancak suretinin tamamlanmasından sonra olur.

 

Rivayetlerin birisinde (6668) "nutfe üzerinden kırk iki gece (gün) geçince Allah ona bir melek gönderir. Ona suret verir. Kulaklarını, gözlerini, derisini, etini ve kemiklerini yaratır. (Melek) Rabbim erkek mi dişi mi (olacak) diye sorar, Rabbin de dilediği hükmü verir. Melek de (bunu) yazar, sonra: Rabbim eceli (ne zamandır) der, Rabbin dilediğini buyurur, melek de yazar ve nzkını da rivayette zikretti" rivayetine gelince: Bununla ilgili olarak Kadı Iyaz ve başkaları şöyle demektedir: Hadis zahirinden anlaşıldığı gibi değildir. Hadisi zahirine göre yorumlamak doğru olmaz. Aksine burada ona suret verilmesinden, kulaklarının ... yaralılmasından kasıt şudur. O bun!arı yazar sonra bir başka vakitte bunları fiilen yerine getirir. Çünkü ilk kırk günün akabinde suret vermek adeten olan bir şey değildir. Suretlendirme üçüncü kırk günde gerçekleşir. Bu da bir çiğnemlik et süresidir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sonra o nutfeyi andolsun ki biz insanı süzülmüş bir çamurdan yarattık, sonra onu sağlam bir karargahda yerleşen bir nutfe kıldık, sonra o nutfeyi alaka olarak yarattık, sonra o alakayı bir parça et olarak yarattık ve o bir parça eti kemik olarak yarattık, kemiğe de et giydirdik." (Muminun, 11-14) Sonra melek cenini bir başka şekilde suretlendirir. Bu da dört ayı tamamladığı zaman olan üçüncü kırk günün akabinde ruhun üflenmesi zamanıdır.

 

İlim adamları ruh üflemenin ancak dört ay sonra gerçekleştiği üzerinde ittifak etmişlerdir. Buhari'deki bir rivayette: "Şüphesiz sizden birinizin yaratılması annenizin karnında kırk günde toplanır. Sonra onun gibi bir süre alaka olur. Sonra onun gibi bir süre mudga olur. Sonra ona melek gönderilir ve dört kelime ile ona izin verilir. O da rızkını, ecelini, bedbaht ya da mutlu mu olduğunu yazar. Sonra da içine (ruh) üfler" denilmektedir. Buna göre hadisteki "sonra" lafzı ile "sonra gönderilir" buyurulmuş olması meleğin bu hususları yazmasının üçüncü kırk günden sonrasına tehir edilmesini gerektirmektedir. Geri kalan hadisler ise bu yazma işinin ilk kırk günden sonra olmasını gerektirmektedir. Bunun cevabı şudur: Hadisteki: "Sonra ona melek gönderilir, ona izin verilir, o da yazar" ifadesi "annesinin karnında toplanır" ifadesine atfedilmiş olup onunla alakalıdır: Kendisinden öncekilerle alakalı değildir. Kendisinden önceki ifade ise "sonra onun gibi bir süre mudga olur" ifadesidir. Ayrıca "sonra onun gibi bir süre alaka olur, sonra onun gibi bir süre mudga olur" ibareleri ise atfedilen ile üzerine atf edilen arasında mutariza (ara) cümlesidir. Bu ise caizdir. Kur'an-ı Kerim'de de sahih hadiste de onun dışında Arap kelamında da görülen bir üsluptur.

 

Kadı Iyaz ve başkaları dedi ki: Bu işler için meleğin gönderilmesinden maksat ise ona bunları yapmasının ve bu filleri yerine getirmesinin emredilmesidir. Yoksa hadis-i şerifte onun rahim ile görevli kılındığı ve Rabbim nutfe oldu, Rabbim alaka oldu demekle görevlendirildiği açıkça ifade edilmiştir. Kadı Iyaz dedi ki: Enes'in rivayet ettiği hadisde: "Allah bir mahluku yaratmaya hükmetmeyi dilediği zaman (melek) Rabbim erkek mi dişi mi, bedbaht mı yoksa mutlu mu (olacak) der ifadeleri az önceki açıklamalarımıza aykırı olmadığı gibi bu sözü mudga halinden sonra söylemesi de gerekmez. Aksine bu yeni bir ifade başlangıcıdır ve bir başka duruma dair haber vermektir. Önce meleğin nutfe ile alakasının durumunu haber verdi, sonra da yüce Allah'ın nutfeyi bir alaka olarak yaratmayı murad ettiği zaman şunlar şunlar olur diye haber verdi.

 

Diğer taraftan mık, ecel, bedbahtlık, mutluluk, amel, erkek ve dişi oluş gibi sözkonusu edilenlerin hepsinden maksat da bunların görevli meleğe zahir olması ve bunları yerine getirip yazma emrini ona vermesidir. Yoksa şanı yüce Allah'ın kaza (ve takdir)i bütün bunlardan çok daha öncedir. Bütün bunları bilip irade buyurması da ezelden beri var olan bir şeydir. Allah en iyi bilendir.

 

"Kendisinden bOşka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki, sizden biriniz ... cehennemliklerin ameli ile amel eder. .. " buyruğunda geçen zira': arşından kasıt ölümünün, ölümünden sonra gideceği yere girmesinin yakınlığını, gideceği o yurt ile ona varması arasında kalan mesafenin ancak kendisi ile yeryüzünde gitmek istediği yer arasında bir arşınlık mesafe kalmış olan kimse gibi yakın olduğunu temsili bir ifade ile anlatmak içindir.

Bu hadisten maksat da şudur: Böyle bir olay insanlar arasında nadiren görülebilir. Yoksa çoğunlukla onların görünen hali bu değildir. Diğer taraftan insanların şerden hayra dönüşleri çoğunlukla görülen bir halalmakla birlikte hayırdan şerre dönüşleri son derece nadir ve oldukça az görülen bir şey olması yüce Allah'ın bir lütfu ve rahmetinin bir genişliğinin tecellisidir. Bu da şanı yüce Allah'ın (kutsi hadisteki) "şüphesiz rahmetim gazabımı geçmiştir" ve "gazabıma galip gelmiştir" hadisi gibidir. Bunun kapsamına küfür ya da masiyet yolu ile cehenneme götüren amele geçen kimseler girmekle birlikte bu iki farklı durumdakiler cehennemde ebedi kalmak ve kalmamak bakımından farklıdırlar. Çünkü kafir cehennemde ebedi olarak kalacaktır. Muvahhid ölmüş asi (ve günahkar) kişi ise -daha önce de açıklandığı gibi- orada ebedi kalmayacaktır.

 

Bu hadiste kader açık bir şekilde ifade edildiği gibi tevbenin kendisinden önceki günahları yıkbğı, bir şey (bir hal) üzere olan kimse hakkında hayır ya da şer ile hüküm verildiği ancak küfrün dışında masiyet işlemiş kimselerin de (akibetlerinin) Allah'ın meşieti (irade ve dilemesi)ne durumlarının bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

6667-2/3- Bize Muhammed b. Abdullah b. Numeyr ve Zuheyr b. Harb -lafız İbn Numeyr'e ait olmak üzere- tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan tahdis etti, o Ebu't-Tufeyl'den, o Huzeyfe b. Esid'den hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem}'e ulaştırarak dedi ki: "Nutfe rahimde karar bulduktan kırk yahut kırk beş gece sonra nutfenin bulunduğu yere girer ve: Rabbim bedbaht mı yoksa mutlu mu der. Bunlar yazılır. Sonra: Rabbim, erkek mi yoksa dişi mi der. Bunlar da yazılır. Ayrıca ameli, izi, eceli ve nzkı da yazılır. Sonra sahifeler katlanır. Onlara ne bir şey eklenir ne bir şey eksiltilir. ''

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Huzeyfe b. Esid" Esid isminde hemze fethalırlır.

 

"Rabbim bedbaht mı yoksa mutlu mu der ve bunlar yazılır. .. " Yuktebani: yazılır fiili her iki yerde de baş harfi ötrelidir. Yani bu ikisinden birisi yazılır.

 

 

 

 

6668-3/4- Bana Ebu't-Tahir Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, Ebu Zubeyr el-Mekki'den haber verdiğine göre Amir b. Vasile kendisine şunu tahdis etti: O Abdullah b. Mesud'u şöyle derken dinlemiştir: Bedbaht kimse annesinin karnında iken bedbaht alandır. Mutlu kimse ise başkası ile kendisine öğüt verilendir. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından Huzeyfe b. Esid el-Gifari denilen bir adamın yanına gitti. Bunu İbn Mesud'un sözü olarak ona tahdis etti ve: Bir ameli olmadığı halde bir adam nasıl bedbaht olabilir deyince adam ona: Sen buna mı şaşıyorsun? Şüphesiz ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim, dedi: "Nutfenin üzerinden kırk iki gece geçtimi Allah ona bir melek gönderir. Ona suret verir, onun kulaklarını, gözlerini, derisini, etini, kemiklerini yaratır. Sonra da: Rabbim erkek mi yoksa dişi mi der. Rabbin dilediği hükmü verir. Melek de yazar. Sonra: Rabbim eceli der. Rabbin dilediğini buyurur, melek de yazar. Sonra: Rabbim nzkı der. Rabbin dilediği hükmü verir, melek de yazar. Sonra melek sahifeler elinde olduğu halde Çıkar ve artık ona verilen emre ne bir şey ekler ne de eksiltir. "

 

 

 

6669-..../5- Bize Ahmed b. Osman en-Nevfeli tahdis etti, bize Ebu Kasım haber verdi, bize İbn Cüreyc tahdis etti, bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre Ebu't-Tufeyl de kendisine şunu haber vermiştir: Abdullah b. Mesud'u şöyle derken dinledik: Sonra Hadisi Amr b. el-Haris'in Hadisi ile aynen nakletti.

 

 

 

6670-4/6- Bana Muhammed b. Ebu Halef tahdis etti, bana Yahya b. Ebu Bukeyr tahdis etti, bana Zuheyr Ebu Hayseme tahdis etti, bana Abdullah b. Ata'nın tahdis ettiğine göre İkrime b. Halid kendisine şunu tahdis etti: Ebu't-Tufeyl kendisine tahdis edip dedi ki: Ben, Ebu Seriha Huzeyfe b. Esid el-Gifari'nin yanına girdim şöyle dedi: Şu iki kulağımla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz nutfe rahime kırk gecede düşer. Sonra melek onun üzerine iner." Zuheyr dedi ki: Zannederim onu yaratan melek, dedi. "O: Rabbim erkek mi yoksa dişi mi der. Allah onu erkek ya da dişi olarak yaratır. Sonra: Rabbim tam mı yoksa eksik mi olacak. Allah onu tam yahut eksik yaratır. Sonra: Rabbim nzkı ne, eceli ne, huyu ne der. Sonra Allah onu bedbaht ya da mutlu kılar. "

 

 

AÇIKLAMA:          "Ebu Seriha'nın yanına girdim." Seriha isminde sin harfi fethalı re kesreHdir.

 

"Şüphesiz nutfe kırk gecede rahime düşer sonra üzerine melek iner." Diyanmızdaki bütün nüshalarda bu şekilde (iner anlamı verilen kelimesi) "yetesavvaru" şeklinde sad iledir. Kadı Iyaz ise sin ile "yetesevveru" diye zikretmiş ve bundan kasıt inmesidir, demiştir. Bu ise eve yukarısından inilmesi halinde kullanılan "tesevvera" fiilinden bir istiaredir. Tesevvur ancak yukarıdan olur. Buna göre bizim diyarımızdaki nüshalarda görülen "sad" harfi ile fiilin yazılması sin’DEN değiştirilmiş olmalıdır. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

6671- .. ./7- Bize Abdulvaris b. Abdüssamed tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize Rabia b Kü]sum tahdis etti, bana babam Külsum, Ebu't-Tufayl'den tahdis etti, o Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından Huzeyfe b. Esid e]-Gifan'den hadisi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ref ederek (dayandırarak, dedi ki): "Kırk küsür geceden sonra Allah -Allah'ın izni ile- bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman rahim ile görevli bir melek ... " deyip sonra da öncekilerin hadisine yakın olarak hadisi zikretti.

 

 

 

6672-5/8- Bana Ebu Kamil Fudayl b. Husayn el-Cahderi tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, bize Ubeydullah b. Ebu Bekr, Enes b. Malik'den tahdis etti ve hadisi ref ederek (Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e isnad ederek) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz aziz ve celil Allah rahim ile bir melek görevlendirmiştir. Melek: Rabbim nutfe (oldu), Rabbim alaka (oldu), Rabbim mudğa (bir çiğnem et oldu) der. Allah bir yaratmayı takdir etmeyi murad ederse melek: Rabbim erkek mi yoksa dişi mi, bedbaht mı yoksa mutlu mu, rızık ne ecel ne der ve böylece annesinin karnında iken yazar."

 

Diğer tahric: Buhari, 318, 3333, 6595; T.Eşraf, 1080

 

 

 

6673-6/9- Bize Osman b. Ebi Şeybe, Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim -lafız Züheyr'e ait olmak üzere- tahdis etti. İshak bize Cerir, Mansur'dan haber verdi derken diğer ikisi tahdis etti, dedi. O, Said b. Ebu Ubeyde'den, o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali'den şöyle dediğini rivayet etti: Bakiu'l-Garkad'da bir cenazede idik. Derken Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de yanımıza geldi. O oturdu biz de etrafında oturduk. Beraberinde bir asa vardı. Başını eğdi. Asası ile (yere) bir şeyler çizmeye başladı. Sonra şöyle buyurdu: "Sizden bir kimse ve canlı her bir nefisin mutlaka Allah cennet ve cehennemdeki yerini yazmıştır. Mutlaka onun bedbaht ya da mutlu olduğunu yazmıştır." Bunun üzerine bir adam: Ey Allah'ın Rasulü! Peki kitabımıza bağlı kalıp ameli terk mi edelim, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mutluluk ehlinden olan kimse sonunda mutlu olacakların ameline yönelecektir. Bedbahtlık ehlinden olan kimse de sonunda bedbaht olanların ameline yönelecektir. " Sonra şöyle buyurdu: "Amel edin. Çünkü herkese (gittiği yol) kolaylaştırılır. Mutlu alacaklara mutlu kimselerin ameli kolaylaştırılır. Bedbaht alacaklara da bedbaht olacakların ameli kolaylaştırılır. Sonra da: ''Artık kim verir ve sakınırsa ve o el hüsnayı da doğrularsa biz de ona kolay olanı kolaylaştırırız. Ama kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görürse o el hüsnayı da yalanlarsa biz de ona en zoralanı kolaylaştırırız. " (Leyl, 5-10) buyruklarını okudu."

 

 

Diğer tahric: Buhari, 1362, 4945 -muhtasar-, 4946 -muhtasar-, 4947 -muhtasar-, 4949, 6665 -muhtasar-, 7552 -muhtasar-; Tirmizi, 2136 -muhtasar-, 3344; İbn Mace., 78

 

AÇIKLAMA:          "Başını öne eğdi, elindeki sopa ile yerde bazı çizgiler çizmeye başladı."

 

Burada "nekese: başını önüne eğdi" kaf harfi şeddeli de şeddesiz de söylenir (şeddeli söyleyiş nekkese). Her ikisi de fasih söyleyiştir. Üzüntülü, kederli bir şekilde başını yere doğru eğdi demektir.

 

"Yenkütü: bazı çizgiler çizdi" ye harfi fethalı, kaf ötrelidir. Elindeki sopa ile arka arkaya pek derin olmayan bir çizgi çizdi demektir. Bu ise düşünceli, endişeli bir kişinin yaptığı bir iştir. Mihsare: Sapa, mim harfi kesreli olarak insanın eline aldığı ve ona dayandığı küçük asa, baston ve benZerlerine denilir.

 

Bütün bu hadislerde kaderin isbatı hususunda ehl-i sünnetin kanaatinin lehine açık delaletler vardır. Aynı şekilde meydana gelen bütün olayların yüce Allah'ın hayrı ile şerri ile, faydalı olanı ile zararlısı ile kaderi ile meydana geldiğini göstermektedir. İman kitabının baş taraflarında bu hususta hatırı sayılır açıklamalar' geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah: "O işlediklerinden sorumlu tutulmaz halbuki onlara sorulur" (Enbiya, 23) buyurmaktadır. O halde mülk yüce Allah'a aittir. O dilediğini yapar. Mülk sahibine mülkündeki tasarruf dolayısı ile itiraz olmaz. Ayrıca yüce Allah'ın fiilleri için gerekçe sorulmaz. İmam Ebu'I-Muzaffer es-Sem'ani dedi ki: Bu babtaki konuyu bilmenin yolu katıksız kıyas ve mücerred akli bilgiler dışında kitap ve sünnetin getirdikleri buyruklardır. Kim bu buyruklardaki sınırların dışına çıkacak olursa şaşkınlık denizlerinde sapar ve kaybolur. Ayrıca nefsini de rahatlatacak dereceye ulaşamaz. Kalbinin kendisi ile mutmain olacağı yerlere ulaşamaz. Çünkü kader yüce Allah'ın sırlarından bir sırdır. Onun önünde perdeler indirilmiştir ve bunları bilmek Allah'a mahsustur. O kaderi yaratılmışların akıllarına ve onların bilgilerine karşı -bu husustaki bildiği hikmetler sebebi ile- perdelemiştir. Bizim görevimiz bize çizilen sınırda durmak ve o sınırı aşmamaktır. Şanı Yüce Allah kaderin ilmini aleme karşı dürüp katlamıştır. Onu ne mürsel bir nebi bilir ne de mukarreb bir melek.

 

Denildiğine göre kaderin sırrı (yaratılmışlara) cennete girecekleri vakit açıkça görünür, cennete girmeden önce görünmez. Allah en iyi bilendir.

 

Bu hadislerde am eli terk edip, ezelde takdir edilen kadere bel bağlamak da yasaklanmaktadır. Aksine şeriatte yer alan amellerle yükümlülükleri n yerine getirilmesi gerekir. Herkese de ne için yaratılmışsa o kolaylaştırılır. Mutluluk ehlinden olan kimselere Allah mutlu kimselerin amelini işlemeyi kolaylaştırır. Bedbaht kimselerden olanlara da Allah bedbahtların amelini işlemeyi kolaylaştırır. Tıpkı: "Ona kolayolanı kolaylaştırırız, zor olanı kolaylaştırırız" buyurduğu gibi ve tıpkı bu hadislerin açıkça ifade ettikleri gibi.

 

 

 

 

6674- .. ./10- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Hennad b. es-Serrı tahdis edip dedi ki: Bize Ebu'l-Ahvas, Mansur’DAN bu isnad ile bu manada tahdis etti ve "bir çubuk aldı", dedi. "Asa" demedi. İbn Ebu Şeybe ise Ebu'l-Ahvas'dan rivayet ettiği hadisinde: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ... okudu, dedi.

 

 

 

6675-7/11- Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb ve Ebu Said elEşecc tahdis edip dedi ki: Bize Veki' tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize A'meş tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb de -lafız ona ait olmak üzere- tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den tahdis etti, o Ebu Abdurrahman es-Sülemi'den, o Ali’DEN şöyle dediğini rivayet etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün elinde bir değnek olduğu halde oturuyordu. O değnekle yerde bazı çizgiler çiziyordu. Başını kaldırıp "sizden cennet ve cehennemdeki yeri bilinmedik hiç bir nefis yoktur" buyurdu. Ashab: Ey Allah'ın RasUlü! O halde ne diye amel ediyoruz? Tevekkül etmeyelim mi, dediler. O: "Hayır, am el edin. Çünkü herkese ne için yaratılmışsa o kolaylaştırılır" buyurdu. Sonra: ''Artık kim verir ve sakınırsa o el hüsnayı da doğrularsa" (Leyl, 5-6) buyruğundan itibaren "biz de ona en zor olanı kolaylaştırırız" (Leyl, 10) buyruğuna kadar okudu.

 

 

 

6676- .. ./12- Bize Muhamemd b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Mansur ve A' meş’DEN tahdis ettiğine göre her ikisi de Sa'd b. Ubeyde'yi bunu Ebu Abdurrahman es-Sülemi'den, o Ali'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den buna yakın olarak rivayet ettiğini dinlemişlerdir.

 

 

 

6677-8/13- Bize Ahmed b. Yunus tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Ebu Zubeyr tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Ebu Hayseme, Ebu Zubeyr’den haber verdi, o Cabir’den şöyle dediğini rivayet etti: Süraka b. Malik b. Cu'şum geldi ve: Ey Allah'ın Rasulü! Bize sanki şu an yaratılmışız gibi dinimizi Beyan et. Bugün amel ne hakkındadır? Kalemlerin kendisi ile kuruduğu kaderlerin cereyan ettiği bir şey hakkında mı yoksa gelecekte karşılaşacağımız şey hakkında mı, dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, aksine kalemlerin kendisi ile kuruduğu ve kendisi ile takdirlerin cereyan ettiği şey hakkındadır" buyurdu. Süraka: O halde am el ne içindir, dedi:

Zuheyr dedi ki: Sonra Ebu Zubeyr anlamadığım bir şey söyledi. Ne söyledi, dedim. (Ebu Zubeyr): ''Amel edin, herkese kolaylaştırılır" (buyurdu), dedi.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "Kalemlerin kendisi ile kuruduğu" yani kendisi hakkında kaderlerin geçmişte takdir edildiği, yüce Allah'ın ezeli ilmi ile bildiği, levh-i mahfuzda yazımı tamamlanmış ve kendisi ile yazıldığı kalemin kuruyup artık ona bir şeyler eklemenin ve ondan bir şeyler çıkarmanın imkansız olduğu şey demektir.

 

İlim adamları der ki: Bu hadis-i şeriflerde sözkonusu edilen yüce Allah'ın Kitabı (yazması) Levh'i, Kalem'i ve Sahifeler gibi hususlar, hepsine iman edilmesi gereken şeylerdir. Bunların nasıl oldukları ve nitelikleri ise ancak yüce Allah'ın bilebileceği bir husustur. Kimse O'nun dilediğinden başka ilminden bir şey kuşatamaz. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

6678- .. ./14- Bana Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, Ebu Zubeyr'den haber verdi, o Cabir b. Abdullah'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bu manada rivayet etti. Rivayetinde şu da vardır: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her amelde bulunana ameli kolaylaştırılır" buyurdu.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6679-9/15- Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Yezid ed-Dubai'den haber verdi, bize Mutarrif, İmran b. Husayn'den şöyle dediğini" tahdis etti: Ey Allah'ın Rasulü! Cennet ehli kimlerdir, cennet ehli kimlerdir. Ayırd edilmiş olarak biliniyor mu diye soruldu. O: "Evet" buyurdu. Peki o halde amel edenler ne diye amel ediyorlar denildi. O: "Herkese ne için yaratılmışsa o kolaylaştırılır" buyurdu.

 

Diğer tahric: Buhari, 6596, 7551 -muhtasar-; Ebu Davud, 4709

 

 

 

6680- .. ./16- Bize Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Abdulvaris tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb, İshak b. İbrahim ve İbn Numeyr de İbn Uleyye'den tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Cafer b. Süleyman haber verdi. (H.) Bize İbnu'l-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti, hepsi Yezid er-Rişk'den bu isnad ile Hammad'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti. Abdurrezzak hadisinde dedi ki: Ben: Ey Allah'ın Rasulü!, dedim".

 

 

 

6681-10/17- Bize İshak b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Osman b. Ömer tahdis etti, bize Azre b. Sabit, Yahya b. Ukayl'den tahdis etti, o Yahya b. Ya'mur'dan, o Ebu'l-Esved ed-Dieli'den şöyle dediğini rivayet etti: Bana İmran b. el-Husayn dedi ki: İnsanların bugün amel edip kendisi için çalıŞıP çabaladıkları geçmişteki kaderden haklarında hükme bağlanıp onlar için geçip gitmiş bir şey midir yoksa nebilerinin kendilerine getirip haklarında delilin Sabit olduğu ve gelecekte yapacakları bir şey midir ne dersin? Ben: Aksine bu haklarında takdir edilmiş ve geçip gitmiş bir şeydir, dedim. Bunun üzerine İmran: Peki bu zulüm olmaz mı, dedi. Bundan ileri derecede korktum ve: Her şey Allah'ın yarattığıdır ve O'nun elinin mülküdür. Ona yaptığından dolayı soru sorulmaz ama onlar sorumlu tutulurlar, dedim. Bu sefer bana: Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Gerçekten ben sana bu sorduğum soru ile ancak senin aklının seviyesini ölçmek istemiştim. Müzeyne’DEN iki adam, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip şöyle dediler: Ey Allah'ın Rasulü! Bugün insanların uğrunda am el edip çalıŞıP çabaladıkları, geçip gitmiş bir kaderden haklarında hükme bağlanıp geçmiş bir şey midir yoksa nebilerinin kendilerine getirip haklarında huccetin (delilin) sabit olduğu hususlara bağlı olarak gelecekte yapacakları bir şey midir ne dersin, dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, aksine onların hakkında hükme bağlanıp geçip gitmiş bir şeydir. Bunun tasdiki de aziz ve celil Allah'ın kitabındaki: "Her bir nefse ve onu düzenleyene sonra da ona hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene (Şems, 7-8) buyruğudur" buyurdu.

 

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

AÇIKLAMA:          "İnsanların hakkında amel edip çalışıp çabaladıkları" sayedip uğraştıkları demektir. Kedh ister dünya ister ahiret için olsun amel için çalışmak demektir.

"Aklını ölçmek istedim." Aklını, anlayışını, bilgini sınamak istedim. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

6682-11/18- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz -yani b. Muhammed- Ala’DAN tahdis etti, o babasından, o Ebu Hureyre’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz adam, uzun bir zaman cennetliklerin ameli ile amel eder. Sonra onun için ameli cehennemliklerin ameli ile mühürlenir ve şüphesiz adam, uzun bir zaman cehennemliklerin ameli ile am el eder ve sonra onun için ameli cennetliklerin am eli ile mühürlenir. "

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir

 

 

 

6683-16/19- Bize Kuteybe b. Said tahdis etti, bize Yakub -yani b. Abdurrahman el-Kari Ebu Hazim'den tahdis etti, o Sehl b. Sa'd es-Saidi'den rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz adam, insanlara görünen kadarı ile cennetliklerin ameli ile amel eder. Halbuki o cehennemliklerdendir ve şüphesiz adam insanlara göründüğü kadarı ile cehennemliklerin ameli ile amel eder halbuki o cennetliklerdendir. "

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2- ADEM VE MUSA'NıN (A.S.) TARTIŞMASI BABI