SAHİH-İ MÜSLİM |
KADER |
1- ADEMOĞLU'NUN
ANNESİNİN KARNINDA NASIL YARATILDIĞI, RIZKININ, ECELİNİN, AMELİNİN,
BEDBAHTLIĞININ VE MUTLULUĞUNUN YAZILMASI BABI
6665-1/1- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe tahdis etti, bize Ebu Muaviye ve Veki' tahdis etti. (H.) Bize
Muhammed b. Abdullah b. Numeyr el-Hemdani -lafız ona ait olmak üzere- de tahdis
etti, bize babam, Ebu Muaviye ve Veki' tahdis edip, dediler ki: Bize Xmeş Zeyd
b. Vehb'den tahdis etti, o Abdullah'dan şöyle dediğini rivayet etti: Bize
-doğru sözlü ve doğru sözlülüğü tasdik edilenRasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) tahdis etti: "Şüphesiz sizden her birinizin annesinin karnında
hilkati kırk günde bir araya toplanır. Sonra orada onun kadar bir süre
içerisinde bir alaka olur. Sonra orada onun kadar bir süre içerisinde bir
çiğnemlik et olur. Sonra melek gönderilir ona ruhu üfler ve ona nzkı, eceli,
ameli, bedbaht mı yoksa mutlu mu olacağından ibaret dört kelime (yazmak) ile
emrolunur. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki sizden herhangi
bir kimse cennetliklerin omeli ile kendisi ile cennet arasında bir arşınlık
mesafe kalıncaya kadar amel eder de kitap aleyhine olmak üzere öne geçer ve
cehennemliklerin ameli ile am el eder sonunda da oraya girer. Ve yine şüphesiz
sizden bir kimse cehennemliklerin am eli ile kendisi ile onun arasında ancak
bir arşın kalıncaya kadar amel eder de kitap onun aleyhine öne geçer ve
cennetliklerin ameli ile amel edip oraya girer. "
Diğer tahric: Buhari,
Bedul Halk, 3208, 3332, 6594, 7454; Ebu Davud, 4708; Tirmizi, 2137; İbn Mace,
76
6666- .. ./2- Bize Osman
b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim ikisi Cerir b.
Abdulhamid'den tahdis
etti. (H.) Bize İshak b. İbrahim de tahdis etti, bize İsa b. Yunus haber verdi.
(H.) Bana Ebu Said el-Eşecc de tahdis etti, bize Veki' tahdis etti. (H.) Bunu
bize Ubeydullah b. Muaz da tahdis etti, bize babam tahdis etti, bize Şu'be b.
el-Haccac tahdis etti, hepsi A'meş'den bu isnad ile rivayet etti.
Veki'in hadisinde:
"Şüphesiz sizden birinizin hilkati annesinin karnında kırk gecede bir
araya getirilir" buyurdu. Muaz'ın Şu'be'den hadisi rivayetinde de:
"Kırk
AÇIKLAMA: "Bize
doğru sözlü ve doğruluğu tasdik edilmiş Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) tahdis etti: ... " Hadisteki "es-sadık el-masduk: doğru
sözlü, doğruluğu tasdik edilmiş"in anlamı sözünde doğru, getirdiği şerefli
vahiyde de doğrulanan demektir.
"İnne ehallekum:
Şüphesiz biriniz" de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
lafızlarının nakledilmesi 'sureti ile "inne"nin hemzesi kesrelidir.
"Rızkını
yazması" anlamındaki lafzın başında bulunan "be" harfi
"dört" anlamındaki lafızdan bedeldir. "Mutlu mu yahut bedbaht
mı" anlamındaki lafızlar ise hazfedilmiş bir mübtedanın haberi olmak üzere
merfudur. Yani o bedbaht yahut mutludur demek olur.-
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in bu hadisteki: "Sonra melek gönderilir" buyruğu
meleğin gönderilmesinin yüz yirmi günden sonra olduğunu ortaya koymaktadır.
Bundan sonraki rivayette (6667) "melek, nutfe rahimde yerleştikten kırk
yahut kırk beş
İlim adamları der ki: Bu
rivayetleri bir arada cem ve telif yolu şudur:
Melek nutfenin durumunu
yakından gözetler ve onunla birlikteliği sözkonusu olup: Rabbim bu şimdi alaka
(sülük gibi bir kan parçacığı), bu mudga diye zamanı geldikçe söyler. Her bir
vakitte yüce Allah'ın emri ile geldiği aşamayı ifade eder. Bununla birlikte
yüce Allah durumunu en iyi bilendir. Meleğin konuşmasının ve icraatının çeşitli
zamanları vardır. Birincisi yüce Allah'ın onu nutfe olarak yarattığı, sonra onu
alakaya intikal ettirdiği zamandır. Meleğin bunun sonunda bir çocuk olacağını
bildiği zaman budur. Çünkü her bir nutfe sonunda çocuk olmaz. Bu ise ilk kırk
günün akabinde olur. O zaman nzkı, eceli, ameli, bedbahtlığı ya da mutluluğu
yazılır.
Bundan sonra meleğin
onun hakkında bir başka zamanda bir icraatı olur. Bu da ona suret verilmesi,
kulağının, gözlerinin, derisinin, etinin, kemiğinin yaratılması, erkek mi dişi
mi olması vaktidir. Bu da üçüncü kırk günde gerçekleşir. Bu süre de çiğnem et
olma hali ve bu kırk günün bitmesinden ona ruhun üflenmesinden önceki bir
süredir. Çünkü ruhun üflenmesi ancak suretinin tamamlanmasından sonra olur.
Rivayetlerin birisinde
(6668) "nutfe üzerinden kırk iki
İlim adamları ruh
üflemenin ancak dört ay sonra gerçekleştiği üzerinde ittifak etmişlerdir.
Buhari'deki bir rivayette: "Şüphesiz sizden birinizin yaratılması
annenizin karnında kırk günde toplanır. Sonra onun gibi bir süre alaka olur.
Sonra onun gibi bir süre mudga olur. Sonra ona melek gönderilir ve dört kelime
ile ona izin verilir. O da rızkını, ecelini, bedbaht ya da mutlu mu olduğunu
yazar. Sonra da içine (ruh) üfler" denilmektedir. Buna göre hadisteki
"sonra" lafzı ile "sonra gönderilir" buyurulmuş olması
meleğin bu hususları yazmasının üçüncü kırk günden sonrasına tehir edilmesini
gerektirmektedir. Geri kalan hadisler ise bu yazma işinin ilk kırk günden sonra
olmasını gerektirmektedir. Bunun cevabı şudur: Hadisteki: "Sonra ona melek
gönderilir, ona izin verilir, o da yazar" ifadesi "annesinin karnında
toplanır" ifadesine atfedilmiş olup onunla alakalıdır: Kendisinden
öncekilerle alakalı değildir. Kendisinden önceki ifade ise "sonra onun
gibi bir süre mudga olur" ifadesidir. Ayrıca "sonra onun gibi bir süre
alaka olur, sonra onun gibi bir süre mudga olur" ibareleri ise atfedilen
ile üzerine atf edilen arasında mutariza (ara) cümlesidir. Bu ise caizdir.
Kur'an-ı Kerim'de de sahih hadiste de onun dışında Arap kelamında da görülen
bir üsluptur.
Kadı Iyaz ve başkaları
dedi ki: Bu işler için meleğin gönderilmesinden maksat ise ona bunları
yapmasının ve bu filleri yerine getirmesinin emredilmesidir. Yoksa hadis-i
şerifte onun rahim ile görevli kılındığı ve Rabbim nutfe oldu, Rabbim alaka
oldu demekle görevlendirildiği açıkça ifade edilmiştir. Kadı Iyaz dedi ki:
Enes'in rivayet ettiği hadisde: "Allah bir mahluku yaratmaya hükmetmeyi
dilediği zaman (melek) Rabbim erkek mi dişi mi, bedbaht mı yoksa mutlu mu
(olacak) der ifadeleri az önceki açıklamalarımıza aykırı olmadığı gibi bu sözü
mudga halinden sonra söylemesi de gerekmez. Aksine bu yeni bir ifade
başlangıcıdır ve bir başka duruma dair haber vermektir. Önce meleğin nutfe ile
alakasının durumunu haber verdi, sonra da yüce Allah'ın nutfeyi bir alaka
olarak yaratmayı murad ettiği zaman şunlar şunlar olur diye haber verdi.
Diğer taraftan mık,
ecel, bedbahtlık, mutluluk, amel, erkek ve dişi oluş gibi sözkonusu edilenlerin
hepsinden maksat da bunların görevli meleğe zahir olması ve bunları yerine
getirip yazma emrini ona vermesidir. Yoksa şanı yüce Allah'ın kaza (ve takdir)i
bütün bunlardan çok daha öncedir. Bütün bunları bilip irade buyurması da
ezelden beri var olan bir şeydir. Allah en iyi bilendir.
"Kendisinden bOşka
hiçbir ilah olmayana yemin ederim ki, sizden biriniz ... cehennemliklerin ameli
ile amel eder. .. " buyruğunda geçen zira': arşından kasıt ölümünün,
ölümünden sonra gideceği yere girmesinin yakınlığını, gideceği o yurt ile ona
varması arasında kalan mesafenin ancak kendisi ile yeryüzünde gitmek istediği
yer arasında bir arşınlık mesafe kalmış olan kimse gibi yakın olduğunu temsili
bir ifade ile anlatmak içindir.
Bu hadisten maksat da
şudur: Böyle bir olay insanlar arasında nadiren görülebilir. Yoksa çoğunlukla
onların görünen hali bu değildir. Diğer taraftan insanların şerden hayra
dönüşleri çoğunlukla görülen bir halalmakla birlikte hayırdan şerre dönüşleri
son derece nadir ve oldukça az görülen bir şey olması yüce Allah'ın bir lütfu
ve rahmetinin bir genişliğinin tecellisidir. Bu da şanı yüce Allah'ın (kutsi
hadisteki) "şüphesiz rahmetim gazabımı geçmiştir" ve "gazabıma
galip gelmiştir" hadisi gibidir. Bunun kapsamına küfür ya da masiyet yolu
ile cehenneme götüren amele geçen kimseler girmekle birlikte bu iki farklı
durumdakiler cehennemde ebedi kalmak ve kalmamak bakımından farklıdırlar. Çünkü
kafir cehennemde ebedi olarak kalacaktır. Muvahhid ölmüş asi (ve günahkar) kişi
ise -daha önce de açıklandığı gibi- orada ebedi kalmayacaktır.
Bu hadiste kader açık
bir şekilde ifade edildiği gibi tevbenin kendisinden önceki günahları yıkbğı,
bir şey (bir hal) üzere olan kimse hakkında hayır ya da şer ile hüküm verildiği
ancak küfrün dışında masiyet işlemiş kimselerin de (akibetlerinin) Allah'ın
meşieti (irade ve dilemesi)ne durumlarının bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Allah
en iyi bilendir.
6667-2/3- Bize Muhammed
b. Abdullah b. Numeyr ve Zuheyr b. Harb -lafız İbn Numeyr'e ait olmak üzere-
tahdis edip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan tahdis etti, o
Ebu't-Tufeyl'den, o Huzeyfe b. Esid'den hadisi Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem}'e ulaştırarak dedi ki: "Nutfe rahimde karar bulduktan kırk yahut
kırk beş
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Huzeyfe
b. Esid" Esid isminde hemze fethalırlır.
"Rabbim bedbaht mı
yoksa mutlu mu der ve bunlar yazılır. .. " Yuktebani: yazılır fiili her
iki yerde de baş harfi ötrelidir. Yani bu ikisinden birisi yazılır.
6668-3/4- Bana
Ebu't-Tahir Ahmed b. Amr b. Serh tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana
Amr b. el-Haris, Ebu Zubeyr el-Mekki'den haber verdiğine göre Amir b. Vasile
kendisine şunu tahdis etti: O Abdullah b. Mesud'u şöyle derken dinlemiştir:
Bedbaht kimse annesinin karnında iken bedbaht alandır. Mutlu kimse ise başkası
ile kendisine öğüt verilendir. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in ashabından Huzeyfe b. Esid el-Gifari denilen bir adamın yanına
gitti. Bunu İbn Mesud'un sözü olarak ona tahdis etti ve: Bir ameli olmadığı
halde bir adam nasıl bedbaht olabilir deyince adam ona: Sen buna mı şaşıyorsun?
Şüphesiz ben Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken
dinledim, dedi: "Nutfenin üzerinden kırk iki
6669-..../5- Bize Ahmed
b. Osman en-Nevfeli tahdis etti, bize Ebu Kasım haber verdi, bize İbn Cüreyc
tahdis etti, bana Ebu'z-Zübeyr'in haber verdiğine göre Ebu't-Tufeyl de
kendisine şunu haber vermiştir: Abdullah b. Mesud'u şöyle derken dinledik:
Sonra Hadisi Amr b. el-Haris'in Hadisi ile aynen nakletti.
6670-4/6- Bana Muhammed
b. Ebu Halef tahdis etti, bana Yahya b. Ebu Bukeyr tahdis etti, bana Zuheyr Ebu
Hayseme tahdis etti, bana Abdullah b. Ata'nın tahdis ettiğine göre İkrime b.
Halid kendisine şunu tahdis etti: Ebu't-Tufeyl kendisine tahdis edip dedi ki:
Ben, Ebu Seriha Huzeyfe b. Esid el-Gifari'nin yanına girdim şöyle dedi: Şu iki
kulağımla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim:
"Şüphesiz nutfe rahime kırk gecede düşer. Sonra melek onun üzerine
iner." Zuheyr dedi ki: Zannederim onu yaratan melek, dedi. "O: Rabbim
erkek mi yoksa dişi mi der. Allah onu erkek ya da dişi olarak yaratır. Sonra:
Rabbim tam mı yoksa eksik mi olacak. Allah onu tam yahut eksik yaratır. Sonra:
Rabbim nzkı ne, eceli ne, huyu ne der. Sonra Allah onu bedbaht ya da mutlu
kılar. "
AÇIKLAMA: "Ebu
Seriha'nın yanına girdim." Seriha isminde sin harfi fethalı re kesreHdir.
"Şüphesiz nutfe kırk
gecede rahime düşer sonra üzerine melek iner." Diyanmızdaki bütün
nüshalarda bu şekilde (iner anlamı verilen kelimesi) "yetesavvaru"
şeklinde sad iledir. Kadı Iyaz ise sin ile "yetesevveru" diye
zikretmiş ve bundan kasıt inmesidir, demiştir. Bu ise eve yukarısından inilmesi
halinde kullanılan "tesevvera" fiilinden bir istiaredir. Tesevvur
ancak yukarıdan olur. Buna göre bizim diyarımızdaki nüshalarda görülen
"sad" harfi ile fiilin yazılması sin’DEN değiştirilmiş olmalıdır.
Allah en iyi bilendir.
6671- .. ./7- Bize
Abdulvaris b. Abdüssamed tahdis etti, bana babam tahdis etti, bize Rabia b
Kü]sum tahdis etti, bana babam Külsum, Ebu't-Tufayl'den tahdis etti, o
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından Huzeyfe b. Esid
e]-Gifan'den hadisi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ref ederek
(dayandırarak, dedi ki): "Kırk küsür geceden sonra Allah -Allah'ın izni
ile- bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman rahim ile görevli bir melek ...
" deyip sonra da öncekilerin hadisine yakın olarak hadisi zikretti.
6672-5/8- Bana Ebu Kamil
Fudayl b. Husayn el-Cahderi tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd tahdis etti, bize
Ubeydullah b. Ebu Bekr, Enes b. Malik'den tahdis etti ve hadisi ref ederek
(Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e isnad ederek) şöyle buyurduğunu
rivayet etti: "Şüphesiz aziz ve celil Allah rahim ile bir melek
görevlendirmiştir. Melek: Rabbim nutfe (oldu), Rabbim alaka (oldu), Rabbim
mudğa (bir çiğnem et oldu) der. Allah bir yaratmayı takdir etmeyi murad ederse
melek: Rabbim erkek mi yoksa dişi mi, bedbaht mı yoksa mutlu mu, rızık ne ecel
ne der ve böylece annesinin karnında iken yazar."
Diğer tahric: Buhari,
318, 3333, 6595; T.Eşraf, 1080
6673-6/9- Bize Osman b.
Ebi Şeybe, Züheyr b. Harb ve İshak b. İbrahim -lafız Züheyr'e ait olmak üzere-
tahdis etti. İshak bize Cerir, Mansur'dan haber verdi derken diğer ikisi tahdis
etti, dedi. O, Said b. Ebu Ubeyde'den, o Ebu Abdurrahman'dan, o Ali'den şöyle
dediğini rivayet etti: Bakiu'l-Garkad'da bir cenazede idik. Derken Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) de yanımıza geldi. O oturdu biz de etrafında
oturduk. Beraberinde bir asa vardı. Başını eğdi. Asası ile (yere) bir şeyler
çizmeye başladı. Sonra şöyle buyurdu: "Sizden bir kimse ve canlı her bir
nefisin mutlaka Allah cennet ve cehennemdeki yerini yazmıştır. Mutlaka onun
bedbaht ya da mutlu olduğunu yazmıştır." Bunun üzerine bir adam: Ey
Allah'ın Rasulü! Peki kitabımıza bağlı kalıp ameli terk mi edelim, dedi.
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Mutluluk ehlinden
olan kimse sonunda mutlu olacakların ameline yönelecektir. Bedbahtlık ehlinden
olan kimse de sonunda bedbaht olanların ameline yönelecektir. " Sonra
şöyle buyurdu: "Amel edin. Çünkü herkese (gittiği yol) kolaylaştırılır.
Mutlu alacaklara mutlu kimselerin ameli kolaylaştırılır. Bedbaht alacaklara da
bedbaht olacakların ameli kolaylaştırılır. Sonra da: ''Artık kim verir ve
sakınırsa ve o el hüsnayı da doğrularsa biz de ona kolay olanı kolaylaştırırız.
Ama kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görürse o el hüsnayı da yalanlarsa
biz de ona en zoralanı kolaylaştırırız. " (Leyl, 5-10) buyruklarını
okudu."
Diğer tahric: Buhari,
1362, 4945 -muhtasar-, 4946 -muhtasar-, 4947 -muhtasar-, 4949, 6665 -muhtasar-,
7552 -muhtasar-; Tirmizi, 2136 -muhtasar-, 3344; İbn Mace., 78
AÇIKLAMA: "Başını
öne eğdi, elindeki sopa ile yerde bazı çizgiler çizmeye başladı."
Burada "nekese:
başını önüne eğdi" kaf harfi şeddeli de şeddesiz de söylenir (şeddeli
söyleyiş nekkese). Her ikisi de fasih söyleyiştir. Üzüntülü, kederli bir
şekilde başını yere doğru eğdi demektir.
"Yenkütü: bazı
çizgiler çizdi" ye harfi fethalı, kaf ötrelidir. Elindeki sopa ile arka
arkaya pek derin olmayan bir çizgi çizdi demektir. Bu ise düşünceli, endişeli
bir kişinin yaptığı bir iştir. Mihsare: Sapa, mim harfi kesreli olarak insanın
eline aldığı ve ona dayandığı küçük asa, baston ve benZerlerine denilir.
Bütün bu hadislerde
kaderin isbatı hususunda ehl-i sünnetin kanaatinin lehine açık delaletler
vardır. Aynı şekilde meydana gelen bütün olayların yüce Allah'ın hayrı ile
şerri ile, faydalı olanı ile zararlısı ile kaderi ile meydana geldiğini
göstermektedir. İman kitabının baş taraflarında bu hususta hatırı sayılır
açıklamalar' geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah: "O işlediklerinden sorumlu
tutulmaz halbuki onlara sorulur" (Enbiya, 23) buyurmaktadır. O halde mülk
yüce Allah'a aittir. O dilediğini yapar. Mülk sahibine mülkündeki tasarruf
dolayısı ile itiraz olmaz. Ayrıca yüce Allah'ın fiilleri için gerekçe sorulmaz.
İmam Ebu'I-Muzaffer es-Sem'ani dedi ki: Bu babtaki konuyu bilmenin yolu
katıksız kıyas ve mücerred akli bilgiler dışında kitap ve sünnetin getirdikleri
buyruklardır. Kim bu buyruklardaki sınırların dışına çıkacak olursa şaşkınlık
denizlerinde sapar ve kaybolur. Ayrıca nefsini de rahatlatacak dereceye
ulaşamaz. Kalbinin kendisi ile mutmain olacağı yerlere ulaşamaz. Çünkü kader
yüce Allah'ın sırlarından bir sırdır. Onun önünde perdeler indirilmiştir ve
bunları bilmek Allah'a mahsustur. O kaderi yaratılmışların akıllarına ve
onların bilgilerine karşı -bu husustaki bildiği hikmetler sebebi ile-
perdelemiştir. Bizim görevimiz bize çizilen sınırda durmak ve o sınırı
aşmamaktır. Şanı Yüce Allah kaderin ilmini aleme karşı dürüp katlamıştır. Onu
ne mürsel bir nebi bilir ne de mukarreb bir melek.
Denildiğine göre kaderin
sırrı (yaratılmışlara) cennete girecekleri vakit açıkça görünür, cennete
girmeden önce görünmez. Allah en iyi bilendir.
Bu hadislerde am eli
terk edip, ezelde takdir edilen kadere bel bağlamak da yasaklanmaktadır. Aksine
şeriatte yer alan amellerle yükümlülükleri n yerine getirilmesi gerekir.
Herkese de ne için yaratılmışsa o kolaylaştırılır. Mutluluk ehlinden olan
kimselere Allah mutlu kimselerin amelini işlemeyi kolaylaştırır. Bedbaht
kimselerden olanlara da Allah bedbahtların amelini işlemeyi kolaylaştırır.
Tıpkı: "Ona kolayolanı kolaylaştırırız, zor olanı kolaylaştırırız"
buyurduğu gibi ve tıpkı bu hadislerin açıkça ifade ettikleri gibi.
6674- .. ./10- Bize Ebu
Bekr b. Ebu Şeybe ve Hennad b. es-Serrı tahdis edip dedi ki: Bize Ebu'l-Ahvas,
Mansur’DAN bu isnad ile bu manada tahdis etti ve "bir çubuk aldı",
dedi. "Asa" demedi. İbn Ebu Şeybe ise Ebu'l-Ahvas'dan rivayet ettiği
hadisinde: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ... okudu, dedi.
6675-7/11- Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb ve Ebu Said elEşecc tahdis edip dedi ki: Bize
Veki' tahdis etti. (H.) Bize İbn Numeyr de tahdis etti, bize babam tahdis etti,
bize A'meş tahdis etti. (H.) Bize Ebu Kureyb de -lafız ona ait olmak üzere-
tahdis etti, bize Ebu Muaviye tahdis etti, bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den
tahdis etti, o Ebu Abdurrahman es-Sülemi'den, o Ali’DEN şöyle dediğini rivayet
etti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün elinde bir değnek olduğu
halde oturuyordu. O değnekle yerde bazı çizgiler çiziyordu. Başını kaldırıp
"sizden cennet ve cehennemdeki yeri bilinmedik hiç bir nefis yoktur"
buyurdu. Ashab: Ey Allah'ın RasUlü! O halde ne diye amel ediyoruz? Tevekkül
etmeyelim mi, dediler. O: "Hayır, am el edin. Çünkü herkese ne için yaratılmışsa
o kolaylaştırılır" buyurdu. Sonra: ''Artık kim verir ve sakınırsa o el
hüsnayı da doğrularsa" (Leyl, 5-6) buyruğundan itibaren "biz de ona
en zor olanı kolaylaştırırız" (Leyl, 10) buyruğuna kadar okudu.
6676- .. ./12- Bize
Muhamemd b. el-Müsenna ve İbn Beşşar tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b.
Cafer tahdis etti, bize Şu'be, Mansur ve A' meş’DEN tahdis ettiğine göre her
ikisi de Sa'd b. Ubeyde'yi bunu Ebu Abdurrahman es-Sülemi'den, o Ali'den, o
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den buna yakın olarak rivayet ettiğini
dinlemişlerdir.
6677-8/13- Bize Ahmed b.
Yunus tahdis etti, bize Zuheyr tahdis etti, bize Ebu Zubeyr tahdis etti. (H.)
Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Ebu Hayseme, Ebu Zubeyr’den haber
verdi, o Cabir’den şöyle dediğini rivayet etti: Süraka b. Malik b. Cu'şum geldi
ve: Ey Allah'ın Rasulü! Bize sanki şu an yaratılmışız gibi dinimizi Beyan et.
Bugün amel ne hakkındadır? Kalemlerin kendisi ile kuruduğu kaderlerin cereyan
ettiği bir şey hakkında mı yoksa gelecekte karşılaşacağımız şey hakkında mı,
dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, aksine kalemlerin
kendisi ile kuruduğu ve kendisi ile takdirlerin cereyan ettiği şey
hakkındadır" buyurdu. Süraka: O halde am el ne içindir, dedi:
Zuheyr dedi ki: Sonra
Ebu Zubeyr anlamadığım bir şey söyledi. Ne söyledi, dedim. (Ebu Zubeyr): ''Amel
edin, herkese kolaylaştırılır" (buyurdu), dedi.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "Kalemlerin
kendisi ile kuruduğu" yani kendisi hakkında kaderlerin geçmişte takdir
edildiği, yüce Allah'ın ezeli ilmi ile bildiği, levh-i mahfuzda yazımı
tamamlanmış ve kendisi ile yazıldığı kalemin kuruyup artık ona bir şeyler
eklemenin ve ondan bir şeyler çıkarmanın imkansız olduğu şey demektir.
İlim adamları der ki: Bu
hadis-i şeriflerde sözkonusu edilen yüce Allah'ın Kitabı (yazması) Levh'i,
Kalem'i ve Sahifeler gibi hususlar, hepsine iman edilmesi gereken şeylerdir.
Bunların nasıl oldukları ve nitelikleri ise ancak yüce Allah'ın bilebileceği
bir husustur. Kimse O'nun dilediğinden başka ilminden bir şey kuşatamaz. Allah
en iyi bilendir.
6678- .. ./14- Bana
Ebu't-Tahir tahdis etti, bize İbn Vehb haber verdi, bana Amr b. el-Haris, Ebu
Zubeyr'den haber verdi, o Cabir b. Abdullah'dan, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den bu manada rivayet etti. Rivayetinde şu da vardır: Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her amelde bulunana ameli
kolaylaştırılır" buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6679-9/15- Bize Yahya b.
Yahya tahdis etti, bize Hammad b. Zeyd, Yezid ed-Dubai'den haber verdi, bize
Mutarrif, İmran b. Husayn'den şöyle dediğini" tahdis etti: Ey Allah'ın
Rasulü! Cennet ehli kimlerdir, cennet ehli kimlerdir. Ayırd edilmiş olarak
biliniyor mu diye soruldu. O: "Evet" buyurdu. Peki o halde amel
edenler ne diye amel ediyorlar denildi. O: "Herkese ne için yaratılmışsa o
kolaylaştırılır" buyurdu.
Diğer tahric: Buhari,
6596, 7551 -muhtasar-; Ebu Davud, 4709
6680- .. ./16- Bize
Şeyban b. Ferruh tahdis etti, bize Abdulvaris tahdis etti. (H.) Bize Ebu Bekr
b. Ebu Şeybe, Zuheyr b. Harb, İshak b. İbrahim ve İbn Numeyr de İbn Uleyye'den
tahdis etti. (H.) Bize Yahya b. Yahya da tahdis etti, bize Cafer b. Süleyman
haber verdi. (H.) Bize İbnu'l-Müsenna da tahdis etti, bize Muhammed b. Cafer
tahdis etti, bize Şu'be tahdis etti, hepsi Yezid er-Rişk'den bu isnad ile
Hammad'ın hadisi ile aynı manada rivayet etti. Abdurrezzak hadisinde dedi ki:
Ben: Ey Allah'ın Rasulü!, dedim".
6681-10/17- Bize İshak
b. İbrahim el-Hanzali tahdis etti, bize Osman b. Ömer tahdis etti, bize Azre b.
Sabit, Yahya b. Ukayl'den tahdis etti, o Yahya b. Ya'mur'dan, o Ebu'l-Esved
ed-Dieli'den şöyle dediğini rivayet etti: Bana İmran b. el-Husayn dedi ki:
İnsanların bugün amel edip kendisi için çalıŞıP çabaladıkları geçmişteki
kaderden haklarında hükme bağlanıp onlar için geçip gitmiş bir şey midir yoksa
nebilerinin kendilerine getirip haklarında delilin Sabit olduğu ve gelecekte
yapacakları bir şey midir ne dersin? Ben: Aksine bu haklarında takdir edilmiş
ve geçip gitmiş bir şeydir, dedim. Bunun üzerine İmran: Peki bu zulüm olmaz mı,
dedi. Bundan ileri derecede korktum ve: Her şey Allah'ın yarattığıdır ve O'nun
elinin mülküdür. Ona yaptığından dolayı soru sorulmaz ama onlar sorumlu
tutulurlar, dedim. Bu sefer bana: Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Gerçekten ben
sana bu sorduğum soru ile ancak senin aklının seviyesini ölçmek istemiştim.
Müzeyne’DEN iki adam, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelip şöyle
dediler: Ey Allah'ın Rasulü! Bugün insanların uğrunda am el edip çalıŞıP
çabaladıkları, geçip gitmiş bir kaderden haklarında hükme bağlanıp geçmiş bir
şey midir yoksa nebilerinin kendilerine getirip haklarında huccetin (delilin)
sabit olduğu hususlara bağlı olarak gelecekte yapacakları bir şey midir ne
dersin, dediler. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, aksine
onların hakkında hükme bağlanıp geçip gitmiş bir şeydir. Bunun tasdiki de aziz
ve celil Allah'ın kitabındaki: "Her bir nefse ve onu düzenleyene sonra da
ona hem kötülüğü hem de takvayı ilham edene (Şems, 7-8) buyruğudur"
buyurdu.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
AÇIKLAMA: "İnsanların
hakkında amel edip çalışıp çabaladıkları" sayedip uğraştıkları demektir.
Kedh ister dünya ister ahiret için olsun amel için çalışmak demektir.
"Aklını ölçmek
istedim." Aklını, anlayışını, bilgini sınamak istedim. Allah en iyi
bilendir.
6682-11/18- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Abdulaziz -yani b. Muhammed- Ala’DAN tahdis etti, o
babasından, o Ebu Hureyre’DEN rivayet ettiğine göre Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz adam, uzun bir zaman
cennetliklerin ameli ile amel eder. Sonra onun için ameli cehennemliklerin
ameli ile mühürlenir ve şüphesiz adam, uzun bir zaman cehennemliklerin ameli
ile am el eder ve sonra onun için ameli cennetliklerin am eli ile mühürlenir.
"
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir
6683-16/19- Bize Kuteybe
b. Said tahdis etti, bize Yakub -yani b. Abdurrahman el-Kari Ebu Hazim'den
tahdis etti, o Sehl b. Sa'd es-Saidi'den rivayet ettiğine göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Şüphesiz adam, insanlara
görünen kadarı ile cennetliklerin ameli ile amel eder. Halbuki o
cehennemliklerdendir ve şüphesiz adam insanlara göründüğü kadarı ile
cehennemliklerin ameli ile amel eder halbuki o cennetliklerdendir. "
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2- ADEM VE
MUSA'NıN (A.S.) TARTIŞMASI BABI